• Sonuç bulunamadı

Cumhurbaşkanı Seçiminin Düşündürdükleri ya da Hukukun Siyasallaşması *

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Cumhurbaşkanı Seçiminin Düşündürdükleri ya da Hukukun Siyasallaşması *"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cumhurbaşkanı Seçiminin Düşündürdükleri Cumhurbaşkanı Seçiminin Düşündürdükleri Cumhurbaşkanı Seçiminin Düşündürdükleri Cumhurbaşkanı Seçiminin Düşündürdükleri

ya da ya da ya da ya da

Hukukun Siyasallaşması Hukukun Siyasallaşması Hukukun Siyasallaşması Hukukun Siyasallaşması

*

Nur Uluşahin**

ÖZET

Bu çalışmada, son dönemde ülkemizin siyasal gündemini önemli ölçüde meşgul eden 11. Cumhurbaşkanı seçimi ve seçim sürecinde ortaya çıkan siyasal ve hukuksal sorunlar incelenmektedir. Anayasanın 96 ve 102’nci mad- delerinin Danışma Meclisi tutanakları ile birlikte deŞerlendirilmesi sonucunda, Anayasayı yapan kurucu iktida- rın 102’nci maddede özel bir toplantı yeter sayısı öngörmeyerek, Cumhurbaşkanı seçimini kolaylaştırma yolun- da bilinçli tercihini açık bir biçimde ortaya koymasına raŞmen aksi istikamette ileri sürülen görüşlerin ve bu yönde oluşturulan gündemin hukukun siyasallaşması olgusuna açık bir örnek teşkil ettiŞi sonucuna varılmıştır.

Meclis kararlarının genel bir kategori olarak anayasaya uygunluk denetimi dışında bırakılmasına karşılık, nor- matif bir düzenleme getirmeyen ve bir defada uygulanmakla tükenen bu yöndeki işlemin Anayasanın açık hük- müne raŞmen iptal edilebilmesi Anayasanın iradesine uygun düşmediŞi gibi, söz konusu “uygulama”nın iptali aynı zamanda Anayasanın 153’üncü maddesine aykırı bir biçimde iptal kararının geriye yürümesi sonucunu da doŞurmaktadır. Hukuki açıdan savunulamayacak bu tür yaklaşımlar, yasama meclisinde hassas dengelerde orta- ya çıkan siyasi iradeyi baltalayarak hukukun siyasallaşmasına zemin hazırlamakta, dürüstlük ilkesi ile baŞdaş- mamakta ve daha da kötüsü hukuk güvenliŞinin kolayca kapanmayacak derin yaralar almasına yol açmaktadır.

Anahtar Kelimeler:

Anahtar Kelimeler:Anahtar Kelimeler:

Anahtar Kelimeler: Cumhurbaşkanı seçimi, meclis kararı, Anayasa Mahkemesi, hukukun siyasallaşması, dürüst- lük ilkesi.

REFLECTIONS ON THE ELECTION OF THE PRESIDENT OF REPUBLIC OR POITICIZATION OF JUDICIARY

ABSTRACT

In this paper, political and legal problems created by the election of the 11th President of the Republic of Turkey which have occupied our recent political agenda have been studied. The evaluation of Article 96 and 102 of the Constitution, together with the records the Consultative Assembly proves that the conscious preference of the constitutive power without setting a special quorum for session was making the election of the President of the Republic easier. Therefore, I concluded that the continual discussions on this subject give a clear example of politicization of the law. Although parliamentary decisions cannot be reviewed by the Constitutional Court in principle, the control of constitutionality of the decision concerning the election of the President of the Republic clearly contravenes the Constitution. Moreover the annulment of the decision of the Assembly which does not create a normative regulation also contradicts Article 153 of the Constitution which prevents the annulment de- cisions to be applied retroactively. Those approaches that cannot be legally justified tend to undermine the po- litical will created by delicate equilibriums in the legislative assembly and prepare a background for the politici- zation of the judiciary. This decision of the Court cannot be in agreement with the integrity of the law and more importantly it will cause deep traumas to the rule of law which cannot be healed easily.

Keywords:

Keywords:Keywords:

Keywords: Election of the President of the Republic, parliamentary decision, the Constitutional Court, the poli- ticization of judiciary, the principle of integrity.

* Bu yazı hakem incelemesinden geçmiştir.

** Yrd. Doç. Dr., Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi ÖŞretim Üyesi.

(2)

1. Giriş 1. Giriş1. Giriş 1. Giriş

16 Mayıs 2000 günü göreve başlayan 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev sü- resinin dolmakta olması nedeniyle seçim takvi- minin işlemeye başlaması ülkemizi aylar önce- sinde başlayan hummalı tartışmalar içerisine sokmuştur. Gelişmiş ve pekişmiş demokrasilerde son derece olaŞan bir şekilde yaşanan seçim dön- güsü, yazık ki ülkemizde nevrotik bir kısırdöngü içerisinde; korku, kaygı ve paranoid vehimlerle karşılanmıştır. Daha da önemlisi, hastalıklı ruh halimiz bu kez hukukun şaşmaz terazisindeki gerçeŞi de kitlelere olanca gücüyle çarpıtarak yansıtmış ve cumhurbaşkanı seçilmesi gibi önem- li bir konuda üst düzeydeki hukukçuların ayrı kutuplara düşmesi kitlelerin hukuk güvenliŞine duyduŞu gitgide azalan inançtan kalanı da alıp götürmüştür.

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih KanadoŞlu tarafından ortaya atılan ve TBMM’nin üye tamsayısının 2/3’üne karşılık gelen 367 mil- letvekili hazır olmadan Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin oylamanın yapılacaŞı oturumun açılama- yacaŞı, oturum açılsa bile sandıktan çıkan oy sa- yısının 367’nin altında kalması durumunda top- lantının yapılmamış sayılacaŞına dair iddia1 doŞal olarak beklenebileceŞi gibi anamuhalefet partisi- nin sıkıca sarıldıŞı bir argüman olmakla kalma- mış, aşaŞıda tartışılacaŞı üzere şaşırtıcı biçimde önemli akademik çevrelerden de destek almıştır.2

1 Bu konuda bkz; http://www.haberler.com/kanadoglu- cumhurbaskani-toplumsal-uzlasmayla-haberi/

2 ErdoŞan TEZşÇ, Mümtaz SOYSAL, Fazıl SAİLAM, Nec- mi YÜZBAIOİLU, Süheyl BATUM ve Oya ARASLI’nın içinde bulunduŞu bir grup anayasa hukukçusu yanında, önde gelen diŞer bazı hukukçular da bu görüşü savun- maktadır. Bu doŞrultudaki bazı yorumlar için bkz;

Necmi YÜZBAIOİLU, “Cumhurbaşkanı Seçiminin Hukukilik ve Meşruiyet Yönleriyle şrdelenmesi,” Güncel Hukuk, ubat 2007/2, s. 24-28; şbrahim KABOİLU,

“CumhurbaşkanlıŞı Seçimi- I,” Birgün, 3 Ocak 2007 ve

“CumhurbaşkanlıŞı Seçimi, II,” Birgün, 10 Ocak 2007;

Fazıl SAİLAM, “Cumhurbaşkanı Seçimiyle şlgili Tar- tışmalar,” 8 Ocak 2007, http://www.hakimiyetimilliye.

org/index.php?news=477, Süheyl BATUM, “Cumhur- başkanlıŞı Seçiminde Yeni Boyut” Vatan, 27 Aralık 2006;

pek çok görüşün bir arada bulunduŞu kaynak olarak bkz; http://www.turkatak.gen.tr/index.php?option=con- tent&task=view&id=1246&Itemid=2, http://www.genc-

Anamuhalefet partisinin, cumhurbaşkanı seçimi- ne ilişkin oylamada aksine bir durumun ortaya çıkması halinde, kararın kendileri tarafından derhal Anayasa Mahkemesi’ne götürüleceŞinin altını defaatle çizmesine karşılık, başlangıçta ak- la yakın gelmediŞinden olsa gerek, söz konusu hukuki öngörü iktidar partisini diŞer kesimlerle uzlaşmacı bir tavır içerisine girmeye zorlayacak etkiyi yaratamamıştır. Sonuç olarak, Cumhur- başkanı seçiminin akıbetinin Anayasa Mahkeme- si’ne bırakıldıŞı bu aşamada3, işin bu noktalara varmasında ortak sorumluluŞu bulunan hemen her kesimin “hatanın neresinden dönülse kârdır”

mantıŞıyla iç hesaplaşmaya yönelmesinde yarar bulunmaktadır. ayet tüm bu olumsuzluklar içe- risinde olumlu bir yan aranacak olursa, Anayasa Mahkemesinin vereceŞi demokrasi sınavının Türkiye’de anayasa yargısının işlevini tartışan yeni kuşak anayasa hukukçularına son derece net ve bilimsel bir veri saŞlayacak olmasıdır.4

2. Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı s 2. Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı s 2. Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı s 2. Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı se-e-e-e- çimini iptal yetkisi var mı?

çimini iptal yetkisi var mı?

çimini iptal yetkisi var mı?

çimini iptal yetkisi var mı?

Anayasanın 148’inci maddesi birinci fıkrasına gö- re anayasaya uygunluk denetimine tabi normlar

avukatlar.net/KoseYazisi.asp?ID=114, Mümtaz SOYSAL,

“şki Yorum,” Cumhuriyet, 27 Nisan 2007; Mümtaz SOY- SAL, “Hukukun KurtarıcılıŞı,” Cumhuriyet, 30 Nisan 2007.

3 Konu, CumhurbaşkanlıŞı seçiminin ilk turunun yapıl- dıŞı 27 Nisan 2007 tarihinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Genel Sekreteri Önder Sav ve 134 milletve- kilinin imzasını taşıyan bir dilekçe ile Anayasa Mahke- mesi’ne intikal ettirilmiştir. Dava, Türkiye Büyük Millet Meclisi şçtüzüŞü’nün 121. maddesinin birinci fıkrasın- daki “Anayasanın 102’nci maddesi hükümlerine göre”

ibaresini eylemli olarak deŞiştiren Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ve bu uygulamanın ayrılmaz parçası olan 27.4.2007 günlü, 11. Cumhurbaşkanı seçimi ilk oylama- sının iptali ve yürürlüŞünün durdurulması istemiyle a- çılmıştır.

4 Bu yargı, yazının tamamlanmasından sonra gerçekleşen bir gelişme nedeniyle son derece tartışmalı hale gelmiş- tir. 27 Nisan 2007 tarihinde CumhurbaşkanlıŞı seçimle- rinin ilk turunun yapılmasından sonra geceyarısı saat 23.10’da Genelkurmay BaşkanlıŞı’nın internet sitesinde yayımlanan muhtıra niteliŞindeki açıklama sonucunda, Anayasa Mahkemesi’nin vereceŞi kararın da olaŞan ko- şullar çerçevesinde verilmiş bir karar olacaŞını söylemek zorlaşmıştır. Bu ifadeden de anlaşılacaŞı gibi bu makale Anayasa Mahkemesi’nin kararının açıklanmasından önce kaleme alınmıştır.

(3)

kanun, kanun hükmünde kararname ve TBMM şçtüzüŞüdür. Hukuki niteliŞi itibariyle bir parla- mento kararı olan TBMM şçtüzüŞü bir kenara bı- rakılırsa, denetime tabi tutulan diŞer parlamento kararları Anayasanın 85’inci maddesinde sayılan yasama dokunulmazlıŞının kaldırılması ve mil- letvekilliŞinin düşmesine ilişkin kararlardır. Bu istisnalar haricinde parlamento kararları Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabi kılınmamıştır.

Önemli bir kısmı meclisin iç çalışmalarına ilişkin olan parlamento kararlarından iktidar-muhalefet ilişkilerini önemli ölçüde etkileyebilecek olan şç- tüzük ile birlikte önem taşıyan sözünü ettiŞimiz iki karar Anayasanın açık hükmü ile denetim kapsamına alınmıştır. Demek ki, anayasa koyucu vatandaşlar için uyulması gereken genel kurallar getirmeyen meclisin iç çalışmalarına ilişkin diŞer parlamento kararlarının denetlenmemesinde ö- nemli bir sakınca olarak görmemiştir. DiŞer bir kısım parlamento kararları ise, yasama meclisinin yürütme organı ile ilişkilerini ilgilendirmektedir.5 Yasama ve yürütmenin ılımlı işbirliŞini gerekti- ren parlamenter rejimde Bakanlar Kurulu’nun göreve başlaması sırasında güvenoyu verilmesi (m. 110), gensorunun gündeme alınıp alınmama- sı (m. 99), gensoru veya güven istemi sonucunda Bakanlar Kurulu veya bir bakan hakkında güven veya güvensizlik belirtilmesi (m. 99, 111), genel görüşme ve meclis araştırması açılması (m. 98), Başbakan veya Bakanlar hakkında meclis soruş- turması açılması ve Yüce Divana sevk kararı (m.

100) gibi 102’nci madde uyarınca Cumhurbaşka- nı’nın seçimine ilişkin karar da bu gruptaki ka- rarlar içinde yer almaktadır. Bunun gibi, karar biçiminde kullanılan Anayasanın 92’inci madde- sinde düzenlenen TBMM’nin savaş hali ilânı ve silahlı kuvvet kullanılmasına izin verme yetkisi6 ve Anayasanın 119 ve 120’nci maddeleri uyarınca olaŞanüstü hâl veya sıkıyönetim ilânının TBMM’

ce onaması parlamentonun dışa dönük kararları

5 Bu konuda bkz.; Ergun ÖZBUDUN, Türk Anayasa Hu- kuku (Ankara: Yetkin Yayınları, Gözden Geçirilmiş 6.

Baskı, 2000), s. 215-216.

6 Bu konuda bkz., Nur ULUAHşN, “Savaş Hali şlânı ve Silahlı Kuvvet Kullanılmasına şzin Verme Yetkisi ve A- nayasa Mahkemesi'nin 24.09.1990 Tarihli Kararı,” Prof.

Dr. Turgut Kalpsüz’e ArmaŞan (Ankara: Turhan Ki- tabevi, 2003), s. 1039-1065.

içerisinde deŞerlendirilmelidir. 7 Dikkat edilirse, özellikle ikinci grup kararların hemen hepsi bir biçimde siyasi iradenin tezahürü şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, parlamenter rejimin mantıŞı çerçevesinde, meşruluŞun tek kaynaŞı olarak sistemin odaŞındaki organ olan parlamen- tonun Başbakan, Bakanlar Kurulu ya da Cum- hurbaşkanı ile ilişkisine dair ya da 92’inci madde örneŞinde olduŞu gibi dışa dönük kararları siya- sal takdir yetkisi çerçevesinde deŞerlendirilmeli- dir.8 Dolayısıyla, meclisin iç işleyişine dair par- lamento kararlarından farklı olarak, bu kategori- deki kararların esas yönünden Anayasa Mahke- mesi’nin denetimine tâbi tutulması zaten bu de- netimin niteliŞi ile de baŞdaşmazdı.

Buna karşılık, Anayasa Mahkemesi oldukça uzun bir süredir yerleşik içtihadına göre önüne getiri- len işlemin Anayasa Mahkemesinin görev alanına girip girmediŞini belirlerken işlemin hukuki nite- lemesini kendisi yapmaktadır. Yani, yasama mec- lisi tarafından kabul edilen metnin adı kanun ya da içtüzük olmasa ve metnin oluşturulmasında uygulanan yöntem bu metinler için Anayasa’da öngörülen yönteme uymasa bile, eŞer içeriŞinde bu nitelikte kurallar konmakta ise, bu metinler kanun ya da içtüzük sayılarak denetime tabi tu-

7 Teziç, yasama meclisinin içe dönük (kendi bünyesi ile ilgili) ve dışa dönük (kendi dışındaki bir organın ya da kuruluşun faaliyetleri üzerinde etkili olmasını saŞlayan) kararları arasında ayrım yapmakta ve parlamentonun dı- şa dönük kararları konusunda şunları söylemektedir:

“Parlamentonun dışa dönük kararları neler? Örnek ola- rak demin deŞindiŞim sıkıyönetim ilânının onaylanması, savaş hâlinin onaylanması, Cumhurbaşkanı’nın seçimi, hükümete güven oyu verip vermeme konusu ki –bunlar Parlamento’nun iç hukukunu aşan konular–. Bir de Yüce Divana sevk bakanları ya da Cumhurbaşkanı’nı. Bunlar- dan hükümetle olan ilişkiler siyasi sonuçlar doŞuran ka- rarlardır.” ErdoŞan TEZşÇ, “Kanun ve TBMM Kararı,”

Anayasa Yargısı, Cilt 5, Anayasanın 26. Kuruluş Yıldö- nümünde Sunulan Bildiriler (Ankara: Anayasa Mahke- mesi Yayınları, 1989), s. 53-54. Parlamentonun dışa dö- nük kararları hakkında daha geniş bilgi için bkz., Erdo- Şan TEZşÇ, “Parlamento Kararı ve Kanun,” Anayasa Yargısı, Cilt 5, Anayasanın 26. Kuruluş Yıldönümünde Sunulan Bildiriler (Ankara: Anayasa Mahkemesi Yayınla- rı, 1989), s. 127.

8 Özellikle olaŞanüstü hâl ve sıkıyönetim ilânının TBMM’

ce onanması kararına ilişkin olarak aynı doŞrultuda bir çözümleme için bkz; ÖZBUDUN, a.g.e. s. 349-350.

(4)

tulmaktadırlar.9 Böylece, yasama meclisinin de- netim dışında bırakabilmek amacıyla karar adı al- tında yaptıŞı kanun ya da içtüzük niteliŞindeki işlemlerin de denetim kapsamına alınması saŞ- lanmış olmaktadır. Buraya kadar her şey çok a- çık, net ve anlaşılabilir. Vatandaşlar için uyulma- sı zorunlu genel, soyut, objektif ve kişilik-dışı kurallar koyan veya meclisin iç işleyişine ilişkin kurallar getiren ya da yürürlükteki şçtüzük hü- kümlerinde deŞişiklik yaratan bir işlemin parla- mento kararı adı altında ve karar için öngörülen usule uyularak çıkarılmış olmasına karşın kanun ya da içtüzük niteliŞi taşıyabileceŞi tartışma gö- türmez. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin ana- yasaya karşı hile teşkil edebilecek bu tür durum- lar karşısında yorum yoluyla varolan sıkıntıyı aşması da son derece yerinde. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi bir adım daha ileri gitmekte ve “ey- lemli içtüzük deŞişikliŞi” adı verilen; Anayasa veya şçtüzükte hakkında hiçbir hüküm bulun- mayan bir konuda Anayasaya aykırı yeni bir uy- gulama tesis edilmesi durumunda söz konusu iş- lemi denetleme yetkisini de kendisinde görmek- tedir.

Cumhurbaşkanı seçiminde TBMM’nin üye tam- sayısının 2/3 çoŞunlukla toplanması gerektiŞini öne süren ve seçim sürecine Anayasa Mahkeme- si’ni ortak eden iddia Cumhurbaşkanı seçiminin ilk tur oylamasını -ortada kanun ya da içtüzük niteliŞinde bir işlem olmamasına raŞmen- dene- tim kapsamına alabilmek için böyle bir yol izle- mektedir. Bu duruma örnek olarak gösterilen 1996 yılında Mesut Yılmaz hükümetine güveno- yu verilmesine ilişkin meclis kararının10 Anayasa Mahkemesi tarafından iptalinde ise olay şu şekil- de gelişmiştir:

TBMM’nin 12.3.1996 günündeki 22. Birleşimin- de yapılan güven oylamasına 544 üye katılmış, 257 kabul, 207 ret ve 80 çekimser oy kullanılmış- tır. Dava dilekçesinde, Anayasanın 96’ncı madde- sine göre 544 oyun salt çoŞunluŞunun 273 oldu-

9 E. 1977/6, K. 1977/14, k.t. 22.2.1977, AMKD, Sayı 15, s.

186-187, 196-197; E. 1977/61, K. 1977/47, k.t. 21.4.

1977, AMKD, Sayı 15, s. 311-312; E. 1978/50, K.

1978/43, k.t. 22.6.1978, AMKD, Sayı 16, s. 189-196.

10 12.3.1996 günlü, 398 sayılı Bakanlar Kuruluna Güven Oylaması Hakkında Karar.

Şundan hareketle hükümetin güvenoyu alabilme- si için en az 273 kabul oyunun gerekli olmasına karşın hükümetin 257 kabul oyu ile güvenoyu aldıŞının ilân edildiŞi, bunun da Anayasanın 96’ncı maddesine aykırı olduŞu ileri sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesi ise, Bakanlar Kurulu’nun göreve başlarken yapılması gereken güven oyla- masını düzenleyen Anayasanın 110’uncu madde- sinde görev sırasında güvenoyuna ilişkin 111’nci maddede olduŞu gibi özel bir kurala yer verilme- diŞinden bahisle genel kural olan 96’ncı madde- nin uygulanması gerektiŞini belirtmiş; TBMM şç- tüzüŞünün 115’nci maddesinde bir oy türü ola- rak yer verilen “çekimser oy”un Anayasanın 96’ncı maddesindeki kabul ya da ret oylarına ek- leneceŞi konusunda da bir açıklık bulunmaması karşısında karar oluşumunda dikkate alınmaya- caŞına hükmetmiş ve Bakanlar Kurulu’nun güve- noyu aldıŞına ilişkin dava konusu kararı yeni bir içtüzük düzenlemesi niteliŞinde görerek, bu dü- zenlemeyi Anayasa’nın 96’ncı maddesine aykırı bulmuş ve kararı iptal etmiştir. 11

Dikkat edilirse, güven oylamasının iptaline dair bu kararda Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içti- hadından temelde bir fark bulunmaktadır: Bura- da içtüzük düzenlemesi niteliŞinde bulunan son- raki uygulamalara temel olacak normatif bir dü- zenleme olmayıp, bir kerede gerçekleşip tükenen bir uygulamadır. Ne var ki, güven oylamasına i- lişkin parlamento kararıyla oluştuŞu kabul edilen şçtüzük kuralının karardan ayrılmasının olanak- sızlıŞı karşısında 398 sayılı TBMM kararı bir bü- tün olarak iptal edilmiştir.

Kanımızca içtüzük düzenlemesi niteliŞinde görü- len işlem bir biri ile iç içe geçmiş iki ayrı hukuki işlemden ibarettir. Bunlardan biri yeni bir içtü- zük kuralı ihdas eden uygulama, diŞeri ise güven oylamasına ilişkin parlamento kararıdır. ayet Anayasa Mahkemesi’nin önünde karar adı altında yapılan ve fakat içtüzük kuralı teşkil eden nor- matif bir düzenleme bulunsaydı, Mahkemenin bu kararı iptal etmesi anlaşılabilirdi. Ne var ki, bu- rada iptal edilen birel işlem olmuştur ve iptal ka- rarlarının geriye yürümemesine ilişkin 153’ncü

11 E. 1996/19, K. 1996/13, k. t. 14.5.1996, AMKD, Sayı 32/2, s. 694.

(5)

maddedeki genel kurala raŞmen güven oylaması- nın iptali ile iptal kararı da geriye yürümüştür.

DoŞru olan, Anayasa Mahkemesi’nin Anayasaya aykırı bir içtüzük düzenlemesi niteliŞinde olan uygulamayı iptal etmesi ve böylece geleceŞe yö- nelik olarak konuya ilişkin bir yorum kuralı ge- tirmesi olurdu. şki işlemi bir ve ayrılamaz gören aksi yaklaşım ise, söz konusu uygulamayı norma- tif bir düzenleme gibi iptal ederek, iptal kararının geriye yürümesine yol açmış; siyasi iradenin te- zahürüne etkide bulunmuştur.

Pekiyi bu durumun sonucu nedir?

Buradan hareketle bugün yaşadıŞımız hukuki kaos ortamına dönersek; Anayasa Mahkemesi’nin eylemli içtüzük deŞişikliŞine dair bu içtihadının, yasama meclisinde hassas dengelerde ortaya çı- kan siyasi iradeyi baltalayarak hukukun siyasal- laşmasına zemin oluşturmakla kalmayıp iktidar- muhalefet ilişkilerini de olumsuz anlamda dö- nüştürdüŞünü söylemek yanlış olmayacaktır.

3. TBMM şçtüzüŞünün 121’nci maddesinin yara 3. TBMM şçtüzüŞünün 121’nci maddesinin yara3. TBMM şçtüzüŞünün 121’nci maddesinin yara 3. TBMM şçtüzüŞünün 121’nci maddesinin yarat-t-t-t- tıŞı hukuki durum

tıŞı hukuki durum tıŞı hukuki durum tıŞı hukuki durum

16 Mayıs 1996 tarihinde 424 sayılı kararla TBMM şçtüzüŞü’nde yapılan deŞişiklik sonucunda şçtü- züŞün 121’nci maddesinde “Cumhurbaşkanı A- nayasanın 101’nci maddesinde yazılı nitelikleri taşıyan adaylar arasından Anayasanın 102’nci maddesi hükümlerine göre seçilir” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir. 1982 Anayasası dö- neminde seçilen üç Cumhurbaşkanı’ndan Turgut Özal, Süleyman Demirel ve son olarak Ahmet Necdet Sezer’in seçiminde TBMM’de toplantı ye- ter sayısına ilişkin herhangi bir tartışma yaşan- mamıştır.12 Buna karşılık, üçüncü turda seçilen üç Cumhurbaşkanı’nın seçimlerinde saŞlanan toplantı yeter sayılarına bakıldıŞında Demirel ve Sezer’in seçimlerinde söz konusu iddianın aradıŞı 2/3 oranındaki toplantı yeter sayısının saŞlanma- sına karşılık, Özal’ın seçilmesinde bu yeter sayı- nın saŞlanamadıŞını görmekteyiz.13 Buna karşı-

12 Sadece 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın seçilmesi sıra- sında Hasan Fehmi Güneş’in kayıtlara ve üye sayılarının kayıtlara geçirilmesine yönelik itirazı olmuştur. Bu ko- nuda detaylı bilgi için bkz; http://www.moralhaber.net/

yazdir.php?haber_id=12014

13 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal 31 Ekim 1989 tarihinde

lık, KanadoŞlu’na göre Özal’ın cumhurbaşkanı seçilmesinin de “Anayasa’nın 102’nci maddesin- deki yazılı üye tamsayısının üçte iki çoŞunluŞu ile seçilir hükmüne aykırılıŞında kuşku bulun- muyor”. Buna karşılık, o tarihte yürürlükte olan 1973 tarihli TBMM şçtüzüŞünde yukarıda yer vermiş olduŞumuz 1996 tarihinde 424 sayılı ka- rarla getirilen düzenleme yer almadıŞından, Ö- zal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesine ilişkin meclis kararının da, bu tarihten önce verilen diŞer mec- lis kararları gibi şçtüzüŞe aykırı olma ya da yeni bir içtüzük düzenlemesi ihdas etme durumu or- taya çıkmadıŞından, o dönemde söz konusu mec- lis kararları aleyhine Anayasa Mahkemesi’ne gi- debilme olanaŞı da bulunmamaktadır.14

Pekiyi, 1996 tarihinde gerçekleşen şçtüzük deŞi- şikliŞi ile deŞişen ne olmuştur?

Gerçekten de, şçtüzükte CumhurbaşkanlıŞı seçi- mine ilişkin bir düzenleme yer almasıyla, yukarı- da eleştirdiŞimiz “eylemli içtüzük deŞişikliŞi” ni- teliŞinde bulunan ve normatif düzenleme getir- meyen bir uygulamanın da denetim kapsamında bulunacaŞı açıktır. Ne var ki, TBMM şçtüzüŞü 121’nci maddesinde yer alan düzenleme ile yeni bir kural öngörmemiş; Anayasanın 102’nci mad- desine gönderme yapmakla yetinmiştir. Dolayı- sıyla, Anayasa Mahkemesi’nin denetimine kapıyı aralayan bu düzenleme sayesinde Anayasa Mah- kemesi olsa olsa ilk incelemeyi geçecek ve işin esasına girebilecektir. Buna karşılık, 121’nci mad- denin yeni bir düzenleme getirmemesi karşısın- da, şçtüzük hükmünün hiçbir işlevi olmayacak;

mesele bu hükmün de gönderme yaptıŞı Anaya- sanın 102’nci maddesi ile genel kural koyan 96’ncı maddesinin deŞerlendirilmesi sonucunda çözülecektir. Bu deŞerlendirmeye geçmeden ön- ce, şunu belirtmekte de yarar var: 1996 yılında yürürlüŞe giren içtüzük düzenlemesinin Anaya- sanın 102’nci maddesinde öngörülenin dışında bir toplantı ya da karar yeter sayısı öngörmesi za-

yapılan üçüncü tur oylamada, 450 milletvekilinin yer al- dıŞı TBMM’de 284 üyenin katıldıŞı oylamada 263 mil- letvekilinin olumlu oyu ile seçilmiştir. Buradan da anla- şılacaŞı gibi, Özal’ın seçildiŞi üçüncü tur oylamanın ya- pıldıŞı oturumda TBMM’nin 2/3’ü hazır bulunmamıştır.

14 http://www.haberler.com/kanadoglu-cumhurbaskani- toplumsal-uzlasmayla-haberi/

(6)

ten mümkün de olamazdı. Böyle bir şey olsa idi, Anayasaya açıkça aykırı olan bu içtüzük deŞişik- liŞinin Anayasa Mahkemesi tarafından, bu kez olaŞan bir biçimde iptali gerekirdi. Hâl böyley- ken, yeni bir düzenleme getirmeyen ve getirmesi de mümkün olmayan içtüzük deŞişikliŞinin tek işlevi tartışmalı bir şekilde meclis kararı şeklinde ortaya çıkan ve fakat “eylemli içtüzük deŞişikliŞi”

olarak görülen uygulamanın iptal edilmesine; ya- ni, bir defada tükenen uygulamanın temelindeki siyasi iradeye set çekilerek, halkın temsilcileri ile atanmış yargıçların karşı karşıya getirilmesine hukuki bir kılıf saŞlamış olmasıdır. Görünürde, konuyla ilgili bir içtüzük düzenlemesi vardır;

gerçekte ise, şçtüzüŞün 121’nci maddesi yeni bir düzenleme öngörmediŞinden (ve öngöremeyece- Şinden) belirttiŞimiz gibi bu kılıfın içi boştur.

Dolayısıyla da, aslında TBMM’nin cumhurbaşka- nı seçimine dair kararının eylemli olarak şçtüzü- Şün 121’nci maddesini herhangi bir biçimde de- Şiştirmesi de mümkün deŞildir.

444

4---- Anayasanın 96’ncı ve 102’nci maddel Anayasanın 96’ncı ve 102’nci maddel Anayasanın 96’ncı ve 102’nci maddeleeeerinin Anayasanın 96’ncı ve 102’nci maddel rinin rinin rinin deŞerlendirilmesi

deŞerlendirilmesi deŞerlendirilmesi deŞerlendirilmesi

Tüm bunlara raŞmen, Anayasa Mahkemesi’nin şçtüzüŞün 121’nci maddesini “eylemli içtüzük deŞişikliŞi”ne ilişkin içtihadına esas teşkil edecek bir vasıta kabul ederek işin esasına geçtiŞini var- sayalım. Acaba, bir tekrardan ibaret olan TBMM şçtüzüŞünün 121’nci maddesinin de belirttiŞi gibi 102’nci maddeye göre Cumhurbaşkanı seçilirken esas alınması gereken toplantı ve karar yeter sayı- sı ne olmalıdır?

Çokça tartışıldıŞı ve bilindiŞi gibi Anayasada bu konuya ilişkin iki ayrı düzenleme yer almakta ve yapılan yorumlardaki farklılıŞa baŞlı olarak iki düzenleme çatışmaktadır. Bunlardan biri, “top- lantı ve karar yeter sayısı” başlıŞını taşıyan Ana- yasanın 96’ncı maddesindeki genel hükümdür.

Buna göre, “Anayasada, başkaca bir hüküm yok- sa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısı- nın en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katı- lanların salt çoŞunluŞu ile karar verir; ancak ka- rar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.” DiŞer düzenleme ise, TBMM şçtüzüŞünün 121’nci maddesinin gönderme yaptıŞı; ancak bu gönder- me olmasa bile doŞrudan uygulanabilir nitelikte

bir özel hüküm statüsünde olan Anayasanın 102’

nci maddesidir.

102’nci maddenin birinci fıkrasının birinci cüm- lesine göre “Cumhurbaşkanı, TBMM üye tamsa- yısının üçte iki çoŞunluŞu ile ve gizli oyla seçi- lir”. Ancak aynı maddenin üçüncü fıkrasında ilk iki tur oylamada aranacak olan üye tamsayısının üçte iki çoŞunluŞu saŞlanamazsa üçüncü oyla- maya geçileceŞini, üçüncü oylamada bu kez üye tamsayısının salt çoŞunluŞunun aranacaŞını, bu oylamada da üye tamsayısının salt çoŞunluŞu saŞlanamadıŞı takdirde üçüncü oylamada en çok oy almış bulunan iki aday arasında dördüncü tur oylamanın yapılması gerektiŞine yer verilmiş; dör- düncü turda da üye tamsayısının salt çoŞunluŞu ile Cumhurbaşkanı seçilemediŞi takdirde TBMM seçimlerinin derhal yenileneceŞi düzenlenmiştir.

Dolayısıyla birinci fıkranın birinci cümlesinde yer alan 2/3 çoŞunluŞun ilk iki tur oylamada ara- nacak karar yeter sayısı olduŞu açıkça anlaşıl- maktadır. Ne var ki, kimi hukukçuların “hukuki fantezi” den ibaret buldukları15 karşı görüş, 102’

nci maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesin-

15 KanadoŞlu'nun bu konuda ortaya attıŞı görüşü 'hukuki fantezi' olarak nitelendiren Ergun Özbudun, hukuk ku- rallarının mantık ötesinde zorlanması suretiyle istenilen sonuçlara ulaşmanın mümkün olmadıŞını söyleyerek bu görüşe karşı çıkmıştır. Ergun ÖZBUDUN, Zaman, 28 Aralık 2006. Özbudun’un bu konudaki görüşleri için ay- rıca bkz., Ergun ÖZBUDUN, “Cumhurbaşkanı Seçimi ve Anayasa,” Zaman, 17 Ocak 2006. Özbudun’dan sonra Mustafa ErdoŞan da yorumunu aynı ifadeyi kullanarak aktarmayı seçmiştir. Mustafa ERDOİAN, “ ‘367’ fante- ziden başka bir şey deŞil!”, Zaman, 27 Nisan 2007. Ta- kip edebildiŞimiz kadarıyla Cumhurbaşkanı seçiminde toplantı yeter sayısı olarak 367 gereŞini ileri süren görü- şe karşı yazılmış diŞer makaleler şunlardır: Osman CAN,

“CumhurbaşkanlıŞı Seçimi,” Radikal şki, 31 Aralık 2006;

Ahmet şYşMAYA, “Kim Demiş ErdoŞan’ın Seçilmesi için

‘367’ art Diye?” Zaman, 6 Ocak 2007; Yusuf evki HAKYEMEZ, “Köşk Seçiminde Toplantı Yeter Sayısı,”

Radikal, 6 Ocak 2007; Zafer ÜSKÜL, “Mahkemenin Se- çimi şptal Yetkisi Yok,” Zaman, 26 Nisan 2007; Ergun ÖZBUDUN, “CumhurbaşkanlıŞı Vesayet Makamı Ol- mamalı,” Aksiyon, 16 Nisan 2007; Levent KÖKER,

“Türk Demokrasisi Güç Kazanma Yolunda…” Zaman, 27 Nisan 2007. Ayrıca Cem EROİUL, Hikmet Sami TÜRK ve Burhan KUZU da toplantı yeter sayısı olarak 367 şartının aranmasına açık bir şekilde karşı çıkmışlar- dır. http://www.ntvmsnbc.com/news/395614.asp , http://

www.milliyet.com.tr/2006/12/28/siyaset/axsiy01.html

(7)

de yer alan “Cumhurbaşkanı TBMM üye tamsayı- sının üçte iki çoŞunluŞu ile … seçilir” şeklindeki ibarede geçen 2/3 çoŞunluŞun toplantı yeter sayı- sı olarak deŞerlendirilmesi gerektiŞini kabul et- mektedir.

Bu görüşü dile getiren siyasetçilerin yanısıra hu- kukçuların da –basında yer alan açıklamalarında izlenebileceŞi gibi– iki ayrı mantık yürüttüŞü gö- ze çarpmaktadır. Görüşü savunanların bir kısmı, temelde 102’nci maddenin lafzından hareket et- mektedir. Buna göre, 102’nci maddenin ilk cüm- lesinde “Cumhurbaşkanı, TBMM üye tamsayısı- nın üçte iki çoŞunluŞu ile … seçilir” ifadesi yer aldıŞı halde, üçüncü fıkrada cumhurbaşkanlıŞı seçiminin üçüncü ve dördüncü turlarında salt çoŞunluk ile seçilmeye de olanak tanınmıştır.

Öyleyse, birinci fıkrada yer verilen üçte iki ço- ŞunluŞun karar yeter sayısı olduŞundan söz et- mek doŞru olmayacaktır. Zira, bu durumda ü- çüncü ve dördüncü turlarda karar yeter sayısı o- larak salt çoŞunluŞun aranmasını açıklamak mümkün olamaz. Buradan hareketle, birinci fık- ranın birinci cümlesinde yer verilen üçte ikilik çoŞunluŞun karar yeter sayısı deŞil, toplantı yeter sayısı olduŞu ileri sürülmektedir. 16

16 YüzbaşıoŞlu, Anayasanın 96’ncı maddesine hem toplantı hem de karar yeter sayısı bakımından istisna getirdiŞini kabul ettiŞi ve her iki açıdan da “başkaca hüküm” olarak gördüŞü 102’nci maddeye ilişkin olarak şu deŞerlendir- meyi yapmaktadır: “Bu düzenlemede ilk göze çarpan hu- sus, maddenin hem birinci fıkrasında hem de üçüncü fıkrasında, yukarıda işaret ettiŞimiz diŞerlerinden farklı olarak, iki ayrı yeter sayının öngörülmesidir. Üçüncü fıkrada dört tur oylamanın, ‘ilk ikisinde üye tamsayısının üçte iki çoŞunluŞunu, üçüncü ve dördüncü turlarda salt çoŞunluŞunu saŞlayan aday seçilmiş olur’ denilmek su- retiyle, dört tur oylamada seçilmek için gerekli olan ka- rar yeter sayıları ayrı ayrı ve açıkça belirlenmiştir. Bu durumda birinci fıkradaki, ‘Cumhurbaşkanı, TBMM üye tamsayısının üçte iki çoŞunluŞu ile seçilir’ hükmü ile i- fade edilen yeter sayının, üçüncü fıkradan baŞımsız, ay- rık bir işlev gördüŞü ortaya çıkmaktadır. Bu farklı amaç ve işlev ise, Cumhurbaşkanı seçiminde toplantı yeter sa- yısı bakımından da, 96’ncı maddede genel kuralın istis- nası olarak bulunduŞu işaret edilen, ‘Anayasada başkaca bir hüküm’ olmasıdır. Bu nedenlerle Cumhurbaşkanı se- çiminde, 102/1 hükmü toplantı yeter sayısı bakımından 102/3 hükmü karar yeter sayısı bakımından, 96’ncı maddedeki toplantı ve karar yeter sayısına ilişkin genel kuralın istisnalarını oluşturan, ‘Anayasadaki başkaca hükümler’dir. Bu nedenle … 96’ncı maddenin gönderme

Ne var ki, Anayasanın 102’nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi “seçilir” yüklemi ile tamamlanmaktadır. 102’nci maddenin birinci fık- rasında üçte iki olarak öngörülen karar yeter sa- yısı cumhurbaşkanının uzlaşma ile seçilmesi, ge- niş çoŞunlukların cumhurbaşkanı üzerinde oy- daşmasının saŞlanması yönünde bir temenninin en açık ifadesidir. Böylece Anayasamızda çeşitli hükümler ile tarafsızlıŞının saŞlanması amaçla- nan cumhurbaşkanının tüm partilere eşit mesa- fede duran bir şahsiyet olması mümkün olacak- tır. Ancak yine aynı madde ile cumhurbaşkanı seçiminin kolaylaştırılması da hedeflendiŞinden anayasa koyucu bu temennisini dile getiren bi- rinci fıkra ile yetinmemiş, üçüncü fıkrada açıkça daha düşük bir yeter sayı arayan üçüncü ve dör- düncü turların yapılmasını öngörmüştür. Böylece ilk iki turda öngörülen çoŞunluŞa ulaşılamaması durumunda, cumhurbaşkanlıŞı seçiminin bir tı- kanıklıŞa neden olmaması için son iki turda daha düşük bir karar yeter sayısı ile seçimin sonuçlandırılması amaçlanmıştır. 17

1982 Anayasasını yapan asli kurucu iktidarın, CumhurbaşkanlıŞı seçimine ilişkin neden böyle bir düzenlemeye gittiŞi ise açıktır. 23 Mart 1980’de TBMM Birleşik Toplantısının 7’nci Bir-

yaptıŞı ‘Anayasadaki başkaca bir özel hüküm’ olan 102’nci maddeye göre de, Cumhurbaşkanı seçiminde, TBMM’nin en az toplantı yeter sayısı üye tamsayısının üçte ikisi (367) ve en az karar yeter sayısı da üye tamsa- yısının salt çoŞunluŞu (276) dur. Bkz; Necmi YÜZ- BAIOİLU, “Cumhurbaşkanı Seçiminin Hukukilik ve Meşruiyet Yönleriyle şrdelenmesi,” Güncel Hukuk, u- bat 2007/2, s. 26. Aynı doŞrultuda bir yorum 25 Nisan 2007 tarihinde CNN Türk kanalında Burhan Kuzu ile birlikte konuk olduŞu haber programında Oya Araslı ta- rafından da dile getirilmiştir.

17 Bu noktada şbrahim KaboŞlu’nun 1982 Anayasası’nın CumhurbaşkanlıŞı seçimini kolaylaştırmayıp zorlaştırdı- Şına ilişkin deŞerlendirmesinden söz etmekte yarar var.

KaboŞlu’nun ifadesiyle, “1961'e göre, 1982'nin CB seçi- mini kolaylaştırdıŞı doŞru mu? 1961'e göre, "üye tamsa- yısının üçte iki çoŞunluŞu ile... seçilir; ilk iki oylamada bu çoŞunluk saŞlanamazsa, salt çoŞunlukla yetinilir"

(m. 95). Oysa, 1982'ye göre, CB, "üye tamsayısının üçte iki çoŞunluŞu ile ... seçilir" (m. 102/1). Fıkra 3 ise, tur- ları ve seçim sürecini ayrıntılı olarak kurallara baŞlar;

zorlaştırdıŞı bile söylenebilir. Tek kolaylaştırma, dör- düncü oylamanın "üçüncü oylamada en çok oy alan iki aday arasında" yapılması. şbrahim KABOİLU, “Cum- hurbaşkanlıŞı Seçimi, II,” Birgün, 10 Ocak 2007.

(8)

leşiminde başlayan oylamalar, 11 Eylül 1980’deki 124’üncü Birleşime kadar devam etmiştir. 5 ay 19 gün süren 119 oturumda cumhurbaşkanlıŞı se- çimi için yapılan 115 tur oylamadan sonuç alı- namamış, ülke 5 ay 6 gün cumhurbaşkansız kal- mıştır. Meclisin kolay çalışabilmesini saŞlayabil- mek ve aynı durumun tekrar yaşanmasını önle- mek için, 1982 Anayasası hem toplantı ve karar yeter sayılarını düzenleyen 96’ncı maddesinde hem de CumhurbaşkanlıŞı seçimini düzenleyen 102’nci maddesinde karar alınmasını kolaylaştı- racak düzenlemelere gitmiştir. 1961 Anayasası döneminde üye tamsayısının salt çoŞunluŞu ola- rak öngörülen toplantı yeter sayısı meclisin ça- lışmasını kolaylaştırabilmek için üçte bir çoŞun- luŞa düşürülmüştür.18 102’nci maddenin gerek- çesinde de şu ifadeye açıkça yer verilmiştir: “Gö- rüldüŞü gibi bu tamamen yeni bir sistemdir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi uzun olmayan bir süre sonunda karar vermeye zorlanmakta ve se- çimin müzminleşmesi önlenmektedir. Seçimin uzamasının gerek Devlet BaşkanlıŞı makamı ve gerekse seçilecek kişiler için arzu edilmeyen eŞi- lim ve düşüncelerin doŞmasına yol açtıŞı görül- müştür.”19 Dolayısıyla, maddenin konuluş gerek- çesi de, cumhurbaşkanı seçiminin kolaylaştırıl- masının hedeflendiŞini açıkça ortaya koymakta- dır.

Karşı görüşün temel dayanaklarından birini de, 1961 Anayasasının 86’ncı maddesinde yer alan

“Anayasada başkaca hüküm yoksa” ibaresinin ka-

18 Bu maddeye ilişkin olarak Danışma Meclisi tutanakla- rında Anayasa Komisyonu Başkanı Orhan Aldıkaçtı’nın şu ifadesine rastlanmaktadır: “Bu maddeden amaç, Mec- lisin toplanmasını saŞlamaktır, karar vermesini deŞil;

Meclisin mümkün olduŞu kadar az sayıyla toplanmasını saŞlamaktır. şngiliz parlamentosu 40 kişiyle toplanır….

Bugün batıda mütemadiyen bu sayıyı azaltmaya doŞru gidilmektedir. Biz karar sayısını, normal bir toplantının karar sayısı olarak asgarisini tutmaya çalıştık. … Öyle bir sayı kabul ettik, takribi olarak bir sayı kabul ettik, üçte bir uygun gelir dedik. Hiçbir kitabı yok, teorisi yok vesair. Yalnız karar sayısının 101’in altına düşmemesine çalıştık. Bu da, biraz evvel söylediŞim gibi Meclisin ça- lışmasını kolaylaştırmak, toplanmasını kolaylaştırmak için”. Danışma Meclisi Tutanak Dergisi, B. 139, 31.8.

1982, Dördüncü Oturum, Cilt 9 (27 AŞustos 1982 tarih- li 137’nci Birleşimden 8 Eylül 1982 tarihli 146’ncı Birle- şime kadar) (Ankara: 1982, TBMM Yayınevi), s. 244.

19 Gerekçeli 1982 Anayasası.

rar yeter sayısına ilişkin genel kuraldan önce gelmesine karşılık aynı ibarenin 1982 Anayasası- nın 96’ncı maddesinde madde metninin başında gelmesi oluşturmaktadır.20 Dolayısıyla, 1961 Ana- yasasından farklı olarak 1982 Anayasasında sade- ce karar yeter sayısı bakımından deŞil, toplantı yeter sayısı bakımından da başkaca hüküm bu- lunduŞundan söz edilmektedir.21 Gerçekten de, 1982 Anayasasının 96’ncı maddesi sadece karar yeter sayısına ilişkin olarak deŞil, toplantı yeter sayısına ilişkin olarak da Anayasada özel düzen- leme yer almasını mümkün kılmıştır. Ancak, 102’nci maddenin bir bütün olarak deŞerlendi- rilmesinden bu yönde; yani, 102’nci maddenin ayrı bir toplantı yeter sayısı aradıŞı şeklinde bir sonuç çıkarılabilseydi, bu yorumun da çıkarılan sonucu destekleyici şekilde kullanılabilmesi müm- kün olurdu. DiŞer bir deyişle, 96’ncı maddenin Anayasanın bir başka hükmünde toplantı yeter sayısına ilişkin özel bir düzenlemeye yer verilebi- leceŞini söylemesi, 102’nci maddede böyle bir düzenlemeye yer verildiŞine; dahası bu düzenle- menin de toplantı yeter sayısını üçte iki olarak belirlediŞine dair herhangi bir biçimde veri teşkil etmez. Madde metninden 102’nci maddenin ne ayrı bir toplantı yeter sayısı aradıŞına ne de bu yeter sayının TBMM’nin üçte ikisine tekabül etti- Şine ilişkin herhangi bir sonuç çıkarılabilmekte- dir. Madde metninde bu konuya ilişkin en ufak bir açıklık bulunmazken, 96’ncı maddeyi 1961 Anayasası dönemindeki düzenleme ile karşılaş- tırmak suretiyle söz konusu iddiaya hukuki da- yanak oluşturmak ise mantık sınırlarını zorla- maktadır. Zira, maddenin birinci fıkrası ile üçün- cü fıkrasının bir arada ele alınması halinde, cum- hurbaşkanı seçimini ayrıntılı biçimde düzenleyen

20 1961 Anayasasının 86’ncı maddesi şu şekildedir: “Her Meclis, üye tamsayısının salt çoŞunluŞuyla toplanır ve Anayasa'da başkaca hüküm yoksa, toplantıya katılanla- rın salt çoŞunluŞuyla karar verir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde toplantı yeter sayısı, her iki Meclis üye tam- sayısı toplamının salt çoŞunluŞudur.” 1982 Anayasası- nın 96’ncı maddesi ise şu şekildedir: “Anayasada, başka- ca bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya ka- tılanların salt çoŞunluŞu ile karar verir; ancak karar ye- ter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.”

21 Bkz., YÜZBAIOİLU, a.g.e., s. 25.

(9)

bu maddenin birden fazla turda sonuçlandırıla- cak süreçte turlara göre birden fazla karar yeter sayısı aradıŞı; buna karşılık, anayasanın diŞer maddelerindeki düzenlemelere paralel şekilde cumhurbaşkanı seçimine ilişkin bu düzenlemede de özel bir toplantı yeter sayısı aranmadıŞı açıkça görülmektedir.

Ayrıca Danışma Meclisi tutanakları incelendiŞin- de, taslak metinde cumhurbaşkanı seçimini dü- zenleyen 102’nci maddede (taslaŞın 111’nci mad- desi) üçüncü turda salt çoŞunluŞun saŞlanama- ması halinde, bu turda en çok oy alanın katılı- mıyla dördüncü tur oylamanın yapılacaŞını; dör- düncü turda ise, en çok oy alanın cumhurbaşkanı seçilmiş olacaŞının öngörülmesi nedeniyle Da- nışma Meclisi Üyelerinden Fahri Öztürk’ün bir önerge vererek şunları söylediŞi görülmektedir:

“Bu madde 102’nci maddeye22 gönderme yapma- dıŞına göre, Cumhurbaşkanının dördüncü turda seçimi için 100 oya mı yoksa 68 oya mı ihtiyaç olduŞu kuşkuludur. Dördüncü turda 134 kişilik toplantı nisabıyla toplanacak Mecliste, 68 oyla olmasa bile 100 oyla Cumhurbaşkanı seçilebile- cektir”23diyerek 400 kişilik bir Mecliste 100 oyla seçilen Cumhurbaşkanının bu denli geniş yetki- leri kullanmasının sorunlu olacaŞından bahisle Cumhurbaşkanının bugün olduŞu gibi salt ço- Şunlukla seçilmesini önermiştir. Burada önemli olan, Fahri Öztürk’ün “dördüncü turda 134 kişi- lik toplantı nisabıyla toplanacak Mecliste, 68 oyla olmasa bile 100 oyla Cumhurbaşkanı seçilebile- cektir” derken, cumhurbaşkanı seçimi için şu anda 184’e denk gelen -o günkü toplantı yeter sayısı olan- 134 oyla meclisin toplanmasının ye- terli olacaŞını Danışma Meclisi tutanaklarına ge- çirmiş olmasıdır. Tutanaklardaki bu ifadede Öztürk’ün açıkça TBMM’nin o zamanki toplantı yeter sayısı olan 134’le toplanacaŞını belirtmesine ve bu konuda bir önerge vermesine karşılık üye- lerden hiçbiri aksi yönde bir görüş ileri sürme-

22 Burada taslaŞın 102’inci maddesinden söz edilmektedir.

Bu madde Anayasamızın 96’ncı maddesine karşılık gel- mektedir.

23 Danışma Meclisi Tutanak Dergisi, B. 141, 2.9 1982, Ü- çüncü Oturum, Cilt 9 (27 AŞustos 1982 tarihli 137’nci Birleşimden 8 Eylül 1982 tarihli 146’ncı Birleşime ka- dar) (Ankara: 1982, TBMM Yayınevi), s. 405.

miştir.24 Tutanakların ayrıntılı bir şekilde ince- lenmesi ve karar yeter sayısına ilişkin olarak veri- len çok sayıda deŞişiklik önergesine ilişkin tar- tışmaların deŞerlendirilmesi açıkça göstermekte- dir ki, bu denli uzun tartışmaların yapıldıŞı ve Öztürk’ün önergesi çerçevesinde TBMM’nin üye tamsayısının 1/3’ü ile toplanacaŞının kayıt altına alındıŞı bu oturumlarda, Cumhurbaşkanı seçi- minde uygulanacak farklı ve özel bir toplantı ye- ter sayısına ilişkin herhangi bir tartışma yaşan- madıŞı gibi, meclisin o dönemde 134 olan top- lantı yeter sayısı ile toplanacaŞına ilişkin belir- lemeye yönelik herhangi bir itiraz da gelmemiş- tir. Verilen önergeler ve karar yeter sayısına iliş- kin olarak uzun uzadıya yapılan tartışmalar dik- kate alındıŞında, 96’ncı maddeden ayrılarak özel bir toplantı yeter sayısı öngörülmek istenseydi bu hususa ilişkin tartışmaların da yaşanacaŞı ve böy- le bir düzenlemenin madde metninde yer alacaŞı hesaba katılmalıdır.

Bu görüşü savunanların diŞer bir kısmı ise, karar yeter sayısının toplantı yeter sayısından fazla ol- ması gerektiŞine ilişkin basit bir mantık kuralın- dan hareket etmektedir. Buna göre, Anayasanın 102’nci maddesinde sadece karar yeter sayısının düzenlendiŞini; buna karşılık, toplantı yeter sayı- sının düzenlenmediŞini kabul ederek 96’ncı maddedeki genel kurala gitmek ve toplantı yeter sayısının TBMM’nin üçte birine tekabül eden 184 sayısı olduŞunu kabul etmek abesle iştigal etmek anlamına gelir. Toplantıyı açarken 184 kişinin hazır bulunması suretiyle ne 367’ye ne de 276’ya ulaşmak mümkün olacaktır. Dolayısıyla bu gö- rüş, toplantı yeter sayısının en aşaŞı karar yeter sayısına eşit olması gerektiŞini kabul etmekte- dir.25

24 Danışma Meclisi üyesi Fahri Öztürk 27 Nisan 2007 gü- Zaman Gazetesinde yayımlanan konuya ilişkin rö- portajında da, “Danışma Meclisi görüşmeleri sırasında cumhurbaşkanı seçimi için TBMM’nin en az üçte iki ço- Şunlukla toplanması gerektiŞi konusu gündeme gelme- di. Böyle bir yorum yapılması da söz konusu deŞildi.

Çünkü 1980 öncesi cumhurbaşkanlıŞı seçimleri tıkandı- Şı için Danışma Meclisi, seçimin daha kolay ve kısa sü- rede sonuçlanmasını saŞlayacak bir düzenleme yapmayı amaçlamıştı” demiştir. “82 Anayasası'nın mimarları ko- nuştu: Anayasa'yı yazarken seçimi kolaylaştırmayı amaç- lamıştık,” Zaman, 27 Nisan 2007.

25 YüzbaşıoŞlu, aynı mantıŞı şu kelimelerle açıklamaktadır:

(10)

Bu görüşün haklılıŞını savunmak da aynı şekilde mümkün deŞildir. Anayasanın pek çok madde- sinde 96’ncı maddeye istisna getirmek suretiyle özel karar yeter sayısı aranmıştır. Ancak Anaya- sanın özel bir karar yeter sayısı aranmış olan bu hükümleri dahil hiçbir yerinde bir kanunun ya da meclis kararının çıkarılması için özel bir top- lantı yeter sayısı öngörülmüş deŞildir. Örnek vermek gerekirse, af kanunu çıkarılabilmesi için 3/5 çoŞunluk (m. 87), görev sırasında güvenoyu alınabilmesi için salt çoŞunluk (m. 111), Cum- hurbaşkanının vatana ihanetten dolayı suçlandı- rılabilmesi için 3/4 çoŞunluk, Anayasa deŞişikliŞi için 3/5 ve 2/3 çoŞunluk (m. 175) aranmıştır.

imdi toplantı yeter sayısına ilişkin özel bir dü- zenleme içermeyen tüm bu hallerde meclisin bu maddelerde yer verilen nitelikli çoŞunluklarla toplanarak karar alması mı gerekecektir? Anayasa koyucunun iradesinin bu yönde olduŞunu kabul etmek mümkün müdür? Anayasaya aykırı bu tür

“Bizce Anayasa’nın 102’nci maddesinin hükmü son de- rece açıktır. DiŞer türlü ‘efendim ben 184’le oylama ya- parım derseniz, işin mantıŞı kalmıyor. Yani ilk iki turda 367 oy aranan bir seçim sonucu 184’le nasıl yapılır? Ü- çüncü turda da yine 276 oy aranan da yapılmaz. Yani burada 184’ün hiçbir tutarlılıŞı yoktur.” http://www.

haberturk.com/haber.asp?id_21428&cat=110&dt=2007/

04/28. Bu görüşte olan Fazıl SaŞlam ise şöyle demekte- dir: “.. anayasanın üçüncü ve dördüncü turlarda salt ço- Şunlukla yetindiŞini, birinci ve ikinci turlarınsa üye tamsayısının üçte biriyle yapılabileceŞini ileri sürmek, 102’nci maddenin birinci fıkrasındaki ana kuralı anlam- sız kılacaŞı gibi istisna niteliŞindeki bir kuralı ana kura- lın önüne geçirme sonucunu doŞurur.” Fazıl SAİLAM,

“Cumhurbaşkanı Seçimiyle şlgili Tartışmalar,” 8 Ocak 2007, http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news

=477 . Ayrıca SaŞlam şöyle bir mantık yürütmektedir: “

‘Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üçte iki çoŞunluŞu ile seçilir.’ Bu bir Anayasa kuralı mı? Evet.

Üstelik CumhurbaşkanlıŞı seçiminin ilk üç oylamasında kesin olarak geçerli bir Anayasa kuralı. O halde geliyo- rum diŞer maddeye: Anayasanın 11. maddesi. Bu madde diyor ki: Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diŞer kuruluş ve kişi- leri baŞlayan temel hukuk kurallarıdır.” Yani kısacası cumhurbaşkanının meclis üye tamsayısının üçte iki ço- ŞunluŞu ile seçilmesi, yasama organı için ilk üç oylama- da baŞlayıcı bir kural. Peki bu baŞlayıcılıŞı Meclis’in üç- te biri ile toplanarak nasıl saŞlayacaksınız? Bir ilkokul öŞrencisi bile bunun mantıken mümkün olmayacaŞını bilir.” http://www.haberturk.com/haber.asp?id_21428&

cat=110&dt=2007/04/28.

bir yorum, Anayasanın nitelikli çoŞunlukla karar alınmasını öngördüŞü bu durumların tamamın- da, karar almayı ya son derece güçleştirecek ya da olanaksız hale getirecektir. u an itibariyle cumhurbaşkanlıŞı seçimini kilitleyen, zora sokan ve yasama meclisinin cumhurbaşkanlıŞı seçimine ilişkin siyasi iradesini Anayasa Mahkemesinin onayına tabi kılan bu yorum muhalefetin eline son derece tehlikeli bir silah vermekte; bu silahın nerede, ne zaman patlayacaŞını baştan kestirme- nin olanaksızlıŞı karşısında sistemin kilitlenme- sine ve rejim krizlerine de davetiye çıkarılmış olmaktadır. 1982 Anayasasının hazırlanması sıra- sında Danışma Meclisi tutanaklarında Anayasa- nın 96’ncı maddesine ilişkin olarak (taslaŞın 102’nci maddesine karşılık gelmektedir) Danışma Meclisi üyesi Kazım Öztürk’ün şu sözleri konu- nun önemini daha iyi anlatmaktadır: “imdi, 1961 Anayasasının 86’ncı maddesinde, ‘Anayasa- da başkaca bir hüküm yoksa, üye tamsayısının salt çoŞunluŞuyla toplanır; toplantıya katılanların salt çoŞunluŞuyla karar verir’ hükmü mevcut idi.

Önerilerimiz ızdıraplarımızın sonucudur. Geç- mişte gerek açılışta gerek obstrüksüyonlarda par- lamentonun hiç mübalaŞasız vaktinin 1/5’i açılış- taki yoklamalarla veya parlamentoyu çalıştırma- maya yönelik usulî tartışmalarla geçmiştir.… sık sık hatırlıyorum. Mecliste 225 üyenin mevcudi- yeti, Senatoda 92 üyenin mevcudiyetiyle parla- mentonun çalışmayıp daŞıldıŞını; hatta gelecek üyelerin kapıdan çevrilerek parlamentonun ça- lışmamasının saŞlanmasının temin edildiŞi gözle- rimin önündedir…. Ayrıca, açılışta bir yoklamaya gitmemek ve çalışan parlamentoyu daŞılmaya mecbur bırakmamak gibi ulvî bir noktadan hare- ketle; ayrıca iki ülkeyi örnek olarak arz edece- Şim: ştalya ve şngiltere. Her ikisinde de toplantı nisabı yoktur. şngiltere’de 635 üyeli parlamento- da 40 kişiyle oylama yapılır; 21 kabul, 20 ret ka- rarlanır.”26

Demokrasiyi çoŞunluk egemenliŞi ile özdeş ka- bul eden bir anlayış asla kabul edilemez. Buna karşılık, çoŞunluŞun arzularına göre yönetimin

26 Danışma Meclisi Tutanak Dergisi, B. 139, 31.8.1982, Dördüncü Oturum, Cilt 9 (27 AŞustos 1982 tarihli 137’

nci Birleşimden 8 Eylül 1982 tarihli 146’ncı Birleşime kadar)(Ankara: 1982, TBMM Yayınevi), s. 246.

(11)

demokratik ideale azınlıŞın arzularına göre yöne- timden daha yakın olduŞu muhakkaktır. Nitelikli çoŞunlukla karar alınmasını öngören bu madde- lerin tamamında ise, çoŞunluŞun kapsamının ge- nişletilmesi ve bu suretle uzlaşma ve oydaşmanın saŞlanarak meclis iradesinin mümkün olduŞunca çok kişinin çıkarına olabilecek şekilde ortaya çıkması amaçlanmıştır. Ancak bu durum çoŞun- luŞun iradesinin azınlık tarafından baltalanabil- mesine imkân vermeyi de haklı göstermez. De- mokratik idealle de hiçbir biçimde baŞdaşmaya- cak böyle bir anlayış ancak bir azınlık rejiminde ya da aristokraside kabul görebilir.

Dolayısıyla, 1982 Anayasasının yürürlükte oldu- Şu yirmi yılı aşkın süre içerisinde karar yeter sa- yısı olarak nitelikli bir çoŞunluŞun arandıŞı Ana- yasanın diŞer tüm maddelerinde uygulandıŞı şe- kilde, 102’nci madde için de aranması gereken 96’nci maddede yer alan genel kuraldır. Yani, TBMM’nin üye tamsayısının 1/3’üne tekabül eden 184 kişi ile toplanması gerekeceŞi tartışmaya mahal vermeyecek kadar açıktır.

5. Sonuç 5. Sonuç5. Sonuç 5. Sonuç

CumhurbaşkanlıŞı seçimi sürecinde Türkiye’de yaşananlar, yazık ki, hukukun siyasallaşmasına örnek teşkil edecek boyuttadır. Özgürlükler hu- kuku, hatta salt hukuk için doŞru yaklaşım hak- temelli yaklaşımdır.27 Hak-temelli bir yaklaşım kurmak için ise, “sonuç” yerine “süreç” ten hare- ket etmek gereklidir. Sürecin doŞrusu, her zaman sonucun doŞrusu olmayabilir. Ancak, normatif bir “bilim” olan hukukta, süreçte “olması gere-

27 Bkz, Ronald DWORKIN, Taking Rights Seriously (Cambridge: Harvard University Press, 1977), s. 171- 177. Hukuk ve ahlak kuramlarında ilk olarak Dwor- kin’in ortaya koyduŞu hak-temelli, ödev-temelli ve a- maç-temelli üçlü ayrımın hukuk felsefesinde önemli bir yeri vardır. Dworkin’e göre etik, siyaset ve hukuk kura- mı amaç veya ödev temelli deŞil, hak-temelli olmalıdır;

yani haklar ödevlerden ve kolektif amaçlardan üstün tu- tulmalı ve bu yolla herkesin eşit ilgi ve saygı görme hak- kına saygı gösterilmelidir. Profesör Dworkin’in ‘haklar tezi’ hakların genel yarar düşüncelerinden önce geldiŞi anlamına gelmektedir. Bkz., Raymond WACKS, Un- derstanding Jurisprudence: An Introduction to Legal Theory (Oxford: Oxford University Press, 2005), s. 273.

Dworkin’in haklar tezine yer verdiŞi en yeni çalışması i- çin bkz., Ronald DWORKIN, Is Democracy Possible He- re? (UK: Princeton University Press, 2006).

ken” sorgulanmalıdır. ayet süreçte “olması ge- reken” yerine, sonuçta “olması gereken” sorgula- nır ve siyasal tercih böylesi bir “doŞru”dan hare- ketle yapılırsa, bu siyasetin doŞrusu olabilirse de, hukukun doŞrusu deŞildir.

DiŞer bir deyişle, böyle bir tercih ancak ödev ya da amaç-temelli yaklaşımı esas alan doŞru siyaset olabilir. Liberal siyasal süreç, maksimal seçenek- ler arasında radikal seçimlerde bulunmak olarak tanımlanabilir.28 Gerçekten de, belli zamanda ve belli yerdeki kamusal amaçların çokluŞu siyasal süreç açısından böyle bir seçimin yapılmasını zo- runlu kılmaktadır. Ancak liberal deŞerlerle u- yumlu bu seçenekler arasında tercih yapılabilme- si için, başta temel haklar olmak üzere liberal ku- rumsal araçlara ihtiyaç bulunmaktadır. şşte bu noktada, siyaset de hukukla kesişir. Zira, bu açı- dan bakıldıŞında hak-temelli bir yaklaşımı esas almayan siyaset en azından liberal siyasal sistem için doŞru tercih, doŞru siyaset de olamaz. Yani, hukuk gibi siyaset de temel haklardan hareket etmek zorundadır.

Herkesin siyasal tercihini ya da kişisel temenni- sini ortaya koymaya hakkı vardır ancak bu, ko- numunun saŞladıŞı iktidarı kötüye kullanmasını haklı kılmaz. Hukukun temel ilkesi olan hakkın kötüye kullanılması yasaŞı, kamusal bir yetkiyi kullanan kişi ve kurumlar için yetkinin kötüye kullanılması yasaŞını da beraberinde getirir. Hu- kukçuların yorum yaparken uyması gereken te- mel ilke dürüstlük ilkesidir. Dürüstlük ilkesine aykırı ve belli amaca hizmet eden yorumların etik yönden savunulması mümkün olmadıŞı gibi, bu tür yorumlar hukuk idesi ile de baŞdaşmamakta- dır.29

28 Jonathan RILEY, “Interpreting Berlin’s Liberalism”, American Political Science Review,,,,Vol.95 (June 2001), s. 290.

29 Bu makale yayım aşamasındayken, Anayasa Mahkemesi, Deniz Baykal, Önder Sav ve 134 milletvekili tarafından ileri sürülen “ Türkiye Büyük Millet Meclisi şçtüzü- Şü’nün 121. maddesinin birinci fıkrasındaki ‘Anayasanın 102 nci maddesi hükümlerine göre’ ibaresini eylemli o- larak deŞiştiren Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ve bu uygulamanın ayrılmaz parçası olan 27.4.2007 günlü, 11. Cumhurbaşkanı seçimi ilk oylamasının iptali ve yü- rürlüŞünün durdurulması istemi”ni 01.05.2007 tarihin- de karara baŞladıŞından, küçük bir bilgi notu olarak bu

(12)

Kaynakça KaynakçaKaynakça Kaynakça

BATUM, Süheyl. “CumhurbaşkanlıŞı Seçiminde Yeni Boyut” Vatan, 27 Aralık 2006.

CAN, Osman. “CumhurbaşkanlıŞı Seçimi,” Radikal şki, 31 Aralık 2006.

_______ Danışma Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt 9 (27 AŞustos 1982 tarihli 137’nci Birleşimden 8 Eylül 1982 tarihli 146’ncı Birleşime kadar)(Ankara:

1982, TBMM Yayınevi).

DWORKIN, Ronald. Taking Rights Seriously (Cam- bridge: Harvard University Press, 1977).

DWORKIN, Ronald.Is Democracy Possible Here?

(UK: Princeton University Press, 2006).

ERDOİAN,Mustafa. “ ‘367’ fanteziden başka bir şey deŞil!”, Zaman, 27 Nisan 2007.

HAKYEMEZ,Yusuf evki. “Köşk Seçiminde Toplantı Yeter Sayısı,” Radikal, 6 Ocak 2007.

şYşMAYA, Ahmet. “Kim Demiş ErdoŞan’ın Seçilmesi için ‘367’ art Diye?” Zaman, 6 Ocak 2007.

KABOİLU, şbrahim. “CumhurbaşkanlıŞı Seçimi- I,”

Birgün, 3 Ocak 2007.

KABOİLU, şbrahim. “CumhurbaşkanlıŞı Seçimi, II,”

Birgün, 10 Ocak 2007.

KÖKER, Levent. “Türk Demokrasisi Güç Kazanma Yolunda…” Zaman, 27 Nisan 2007.

satırlar makaleye eklenmiştir. Mahkeme, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 27.4.2007 günlü, 96. birleşiminde alı- nan 11. Cumhurbaşkanı’nın seçiminde gözetilmesi gere- ken toplantı yeter sayısı ile ilgili kararını eylemli içtüzük deŞişikliŞi niteliŞinde görerek söz konusu meclis kararı- nı 1.5.2007 günlü, E. 2007/45, K. 2007/54 sayılı kararla iptal etmiş; aynı tarih itibariyle, bu kararın uygulanma- sından doŞacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuç- suz kalmaması için kararın Resmî Gazete’de yayımlana- caŞı güne kadar da yürürlüŞün durdurulmasına karar vermiştir. E. 2007/45, K. 2007/21, k. t. 01. 05.2007.

(http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/KARARLAR/IPTALI TIRAZ/YD/YDK07-21.htm, erişim tarihi: 20 Mayıs 2007.) Anayasa Mahkemesi’nin verdiŞi yürürlüŞü dur- durma kararı 03.05.2007 tarihinde, 26511 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış; E. 2007/45, K. 2007/54 sayılı iptal kararı ise gerekçesi henüz yazılmadıŞı için yayım- lanmamıştır. Gerekçeli kararın açıklanmamış olması ne- deniyle daha evvel söylediklerimize ekleyebileceŞimiz pek fazla şey bulunmasa da, kararın yayımlanması erte- sinde yapılan son derece kapsamlı ve teknik bir deŞer- lendirmeye katıldıŞımızı belirtmekle yetinelim. Bkz., Serap YAZICI, “Yargısı Hukukla BaŞlı Olmayan Devlet!”

Zaman, 4 Mayıs 2007.

SAİLAM, Fazıl. “Cumhurbaşkanı Seçimiyle şlgili Tar- tışmalar,” 8 Ocak 2007, http://www.hakimiyetimil- liye.org/index.php?news=477, erişim tarihi: 29 Ni- san 2007.

ÖZBUDUN, Ergun. Türk Anayasa Hukuku (Ankara:

Yetkin Yayınları, Gözden Geçirilmiş 6. Baskı, 2000).

ÖZBUDUN, Ergun.“Cumhurbaşkanı Seçimi ve Anaya- sa,” Zaman, 17 Ocak 2006.

ÖZBUDUN,Ergun. “CumhurbaşkanlıŞı Vesayet Ma- kamı Olmamalı,” Aksiyon, 16 Nisan 2007.

______ “82 Anayasası'nın mimarları konuştu: Anaya- sa'yı yazarken seçimi kolaylaştırmayı amaçlamış- tık,” Zaman, 27 Nisan 2007.

RILEY, Jonathan. “Interpreting Berlin’s Liberalism”, American Political Science Review,,,, Vol. 95 (June 2001)

SOYSAL, Mümtaz. “şki Yorum,” Cumhuriyet, 27 Ni- san 2007;

SOYSAL, Mümtaz. “Hukukun KurtarıcılıŞı,” Cumhu- riyet, 30 Nisan 2007.

TEZşÇ,ErdoŞan. “Kanun ve TBMM Kararı,” Anayasa Yargısı, Cilt 5, Anayasanın 26. Kuruluş Yıldönü- münde Sunulan Bildiriler (Ankara: Anayasa Mah- kemesi Yayınları, 1989), s. 45-56.

TEZşÇ, ErdoŞan. “Parlamento Kararı ve Kanun,” Ana- yasa Yargısı, Cilt 5, Anayasanın 26. Kuruluş Yıldö- nümünde Sunulan Bildiriler (Ankara: Anayasa Mahkemesi Yayınları, 1989), s. 121-130.

ULUAHşN, Nur. “Savaş Hali şlânı ve Silahlı Kuvvet Kullanılmasına şzin Verme Yetkisi ve Anayasa Mahkemesi'nin 24.09.1990 Tarihli Kararı,” Prof.

Dr. Turgut Kalpsüz’e ArmaŞan (Ankara: Turhan Kitabevi, 2003), s. 1039-1065.

ÜSKÜL, Zafer. “Mahkemenin Seçimi şptal Yetkisi Yok,” Zaman, 26 Nisan 2007.

WACKS, Raymond. Understanding Jurisprudence: An Introduction to Legal Theory (Oxford: Oxford University Press, 2005)

YÜZBAIOİLU, Necmi. “Cumhurbaşkanı Seçiminin Hukukilik ve Meşruiyet Yönleriyle şrdelenmesi,”

Güncel Hukuk, ubat 2007/2, s. 24-28.

YAZICI, Serap.“Yargısı Hukukla BaŞlı Olmayan Dev- let!” Zaman, 4 Mayıs 2007.

(13)

DoŞrudan şnternet Kaynakları DoŞrudan şnternet KaynaklarıDoŞrudan şnternet Kaynakları DoŞrudan şnternet Kaynakları

http://www.haberturk.com/haber.asp?id_21428&cat=

110&dt=2007/04/28 , erişim tarihi: 27 Nisan 2007.

http://www.ntvmsnbc.com/news/395614.asp, erişim tarihi: 1 Mayıs 2007.

http://www.milliyet.com.tr/2006/12/28/siyaset/axsiy01 .html, erişim tarihi: 1 Mayıs 2007.

http://www.moralhaber.net/yazdir.php?haber_id=120 14, erişim tarihi: 28 Nisan 2007,

http://www.haberler.com/kanadoglu-cumhurbaskani- toplumsal-uzlasmayla-haberi/, erişim tarihi: 27 Ni- san 2007.

http://www.turkatak.gen.tr/index.php?option=content

&task=view&id=1246&Itemid=2, erişim tarihi:

29 Nisan 2007.

http://www.gencavukatlar.net/KoseYazisi.asp?ID=114, erişim tarihi: 29 Nisan 2007.

http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/KARARLAR/IPTAL ITIRAZ/YD/YDK07-21.htm, erişim tarihi: 20 Mayıs 2007

Referanslar

Benzer Belgeler

Fakültemiz bölümlerinde öğrenim gören aşağıda isimleri ve öğrenci numaraları yer alan öğrencilerin “2017-2018 eğitim öğretim yılı yaz okulunda

Erasmus Programı kapsamında, 2017-2018 eğitim öğretim yılı bahar yarıyılında Opole Universty of Technology- Polonya’da eğitim alan Elektronik ve

İnşaat Mühendisliği Bölümü 1211001254 nolu öğrencisi Kamil YÜREKLİ’nin, 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılı bahar yarıyılından itibaren Akdeniz Üniversitesi

Erasmus programı kapsamında, 2016-2017 eğitim-öğretim yılı bahar yarıyılında Opele University of Technology-Polonya’da eğitim alan Bilgisayar Mühendisliği

Ece SÖĞÜT’ün, 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 33/a Maddesine göre Fakültemiz Gıda Mühendisliği Bölümü Gıda Teknolojisi Anabilim Dalındaki kadroya

Sema YURDAKUL’un, Gebze Teknik Üniversitesi BAP Projesi kapsamında toplanan örneklerin ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nde analizlerini yapmak üzere, 2547 sayılı

Serdal TERZİ’nin, Vilnius Gediminas Technical Universty’deki konferansta bildiri sunmak üzere, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 39.Maddesine göre, 04- 06 Mayıs

Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi 2016-2017 eğitim-öğretim yılı bahar yarıyılı ders programında yer alan aşağıda belirtilen dersin görevlendirmesinin bölümden