• Sonuç bulunamadı

Ö Öykümün Öyküsü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ö Öykümün Öyküsü"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

58

Ö

ykü yazmak için icazet alacağım yegâne kişi kuşkusuz dedemdi.

Daha önce hiç kimseden dinlemeyip hiçbir yerde okumadığım hikâyeleri, takma dişlerini takırdatarak büyük bir zevkle anlatması onu, gözümde bir hikâye otoritesi hâline getirmişti. Eğer bir hikâye yaza- caksam dedemden icazet alma zorunluluğum bundandı çünkü çocukluğum dedemin anlattığı hikâyeleri zevkle dinleyerek, bazı hikâye kahramanlarıyla kendimi özdeşleştirerek geçmişti. İlk hikâye birikimlerimi; bembeyaz saka- lıyla tonton dedelere hiç benzemeyen, her sabah tıraş olan, biraz huysuz ve sinirli ama iş hikâye anlatmaya gelince yumuşayıveren, hikâyeleri yaşarmış gibi anlatan dedemden edinmiştim.

Çocukken dedemin sayesinde küçük bir hikâye sever olmuştum.

Dinlediğim hikâyelerle yetinebiliyordum ama daha çok hikâye dinleme isteğini bastıramıyordum. Yaşım ilerledikçe bu hikâye severliğim, hikâye an- latma tutkusuna evrildi.

Aralık soğuklarının her tarafı kasıp kavurduğu günlerin birinde, mart ayında hikâye yarışması olacağını öğrenmiştim. Bu fırsatı kaçıramazdım.

“Hikâye Yarışması” için hikâye yazmalıydım. Bu düşünceyi dedemle paylaşa- caktım. Çok sevineceğinden ve artık hikâye yazmalısın diyeceğinden emin- dim. Düşüncemi dedemle paylaştığımda o, “Yazamazsın.” dedi. Şaşkınlıkla

“Neden?” diye sormaktan kendimi alamadım. “Türkçenin hikâye birikiminin farkında olman gerekir. Türk hikâyeciliğinin bugünkü birikimini okuyup özümsemen lazım.” dedi. Bu sözler üzerine yapmam gereken belliydi. Öy- kücülüğümüzü bugünlere getiren yazarların öykülerini okumalıydım fakat Ebu Nuvas öyküsünde anlatılan durumları yaşamaktan korkuyordum. Böyle

Öykümün Öyküsü

Ebru KARADENİZ

Türk Dili Mart 2018 Yıl: 68 Sayı: 795

(2)

Ebru KARADENİZ

Türk Dili 59

bir durumda okuduklarımı unutmam gerekecekti çünkü. Okuduğum öykü- leri unutabileceğime inanmıyordum.

Bu düşüncelerle öykü geleneğimizi oluşturan köşe taşı öykücüleri, öy- küleri okumaya başladım. Yazarları, öyküleri okudukça dedemin sözlerinin doğruluğunu çok daha iyi görmeye başlıyordum. Okuduğum öykülerin kahramanlarından, anlatılan olaylardan, durumlardan, anlatıların incelik ve zarafetinden çok etkileniyordum. Öykü okumayı eskiden de severdim ama şimdi okumanın bir başka yönüne tanık oluyordum. Yazmak için okurken yarışmaya katılma isteğini unutmuştum.

Türk öykücülüğünü günümüz birikimine ulaştıran yazarların öyküleri- ni okuyor, kavramaya çalışıyor, onlarla bağlar kurmaya çalışıyordum. Öykü merakının, öykü yazma isteğine evrilmesi kiraz ağaçlarının çiçek açmasıyla başlamıştı. O günlerde gittiğim bir kafe de beni bu âlemin içine çekiyor- du. Bu mekânda bütün gramofonlar toplanmış, çalmak istedikleri parçaları kendileri seçmiş de yerlerine yerleşmiş gibiydiler. Hiçbirine senin yerin bu- rası, burada daha güzel duracaksın diye istemedikleri yerlere konmamışlar- dı. Duvarlara baktığım zamansa eski filmlerin afişlerini görüyordum. Eski sanatçılar hâlâ yaşıyormuş, hatta filmleri gösterime yeni girmiş gibi hisse- diyorum. Bu mekân, plakta çalan 80’lerin nostalji dolu müzikleriyle şenle- niyordu. Burada, okuduğum öykücülerin zamanına aitmiş gibi hissediyor- dum. Mekân, Türkçenin öykü birikimini günümüze aktaran bu sanatsever insanlarla aramda gizli bir bağ oluşmasını kolaylaştırıyordu. Hepimiz aynı döneme ait gibiydik sanki.

Öykü yazarlarıyla bağ kurduğumu düşündükçe içtiğim çayın lezzeti artıyordu. Bu durum, o günlerde güzel bir çay ocağı bulmamdan da kaynaklanıyor olabilir. Henüz karların erimediği vakitlerde içimi titreten soğuğu bir nebze olsun kırma isteğinin sonucunda bulmuştum burayı. Tabii o zamanlar pek bir şey anlamamıştım. Baharın sonlarına doğru yolum tekrar bu ocağa düştüğünde çayın tadına daha iyi varmıştım.

Artık yıllar geçmiş, birçok öykü okumuştum. Okuma serüvenimin so- nuna gelememiştim ama yazma eylemine başlamama bir mâni olmadığını düşünüyordum fakat bu sefer de yazmaya cesaret edemiyordum. Yazacağım öykülerin, okuduğum öykülerin kötü birer kopyası olmasını istemiyordum.

Yazmayı bu kadar çok isterken, bunca yıl yazmak için okumuş olmama rağ- men yapamıyordum işte. Zamanı, yazamayarak ama daha çok okuyarak ge- çiriyordum. Ta ki dedemin anlattığı hikâyelerin sonuna geldiğini anladığım

(3)

Öykümün Öyküsü

60 Türk Dili

zamana dek. Bir daha onun sesinden öyküler dinleyemeyecek olmak bana, onun anlattığı öyküler tadında hikâyeler yazdırmalıydı. Benim öykü yazma- ya başlayışım Ebu Nuvas’ın öyküsüyle aynı kaderi yaşamamalıydı. Bundan sonra yazmalıydım. Öykü yazmak benim için bir zorunluluk olmalıydı çün- kü dedem, anlatmayı sessizce bana bırakmıştı. Okuduklarını unut demeden ya da diyemeden.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çıkarım, okuma anlama sürecinde art alan bilgisi aktif hale getirmek ve yazarın, detaylara veya metinde ortaya konan bilgiye dayanarak ne demek istediğiyle ilgili bir tahminde

Kadınların % 16.1’inin gebelikte bebeğin cinsiyetini belirleme ve tahmin etmeye yönelik geleneksel inanç olduğu, %34.0'ının geleneksel yöntem

Although all of these studies suggest guidance for supporting students’ different aspects of self-regulated learning skills, the most common suggestions involve encouraging

• Ankara Uluslararası Film Festivali, 2001, Seçiciler Kurulu Özel Ödülü • İFSAK Kısa Film Festivali, 2001, Video ve Belgesel Yarışması, Ahmet Uluçay..

Onun bu hâline üzülen öğretmen, bir gün evlerine gider ve annesiyle ko- nuştuğunda “Konuşup da ne olacak hoca, okula gitmeyecek bir daha!” (s. Öğretmen, durumu

Kendi toprağının sesine kulak veren Hüseyin Su, geçmişin hikâye anlatıcılarıyla bugünün modern anlatıcıları arasında farklar olduğu- nu düşünür..

Projede kullanılan aydınlatma armatürleri, ışık kaynaklarının (lambaların) tipleri, teknik ve fotometrik özellikleri, konumları uzman kişilerin yardımları ile

Müteferrikasında, Yavuz Harp Gemisi’nde, Erkin Denizaltısı’nda, İstanbul Merkez Kumandanlığı, Sultanahmet Tevkifhanesi ve Sinop Hapishanesi’nde mevkuf ve mahkûm