• Sonuç bulunamadı

İMAN, DELİL VE DELİLCİLİK

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İMAN, DELİL VE DELİLCİLİK"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İMAN, DELİL VE DELİLCİLİK

• İman, inanç ve doğruluk arasındaki ilişki, hangi gerekçeyle olursa olsun, göz ardı edilebilecek bir ilişki değildir.

• Yine, doğruluk söz konusu olduğunda, delil ve delillendirme de bütünüyle bir tarafa konulabilecek bir şey değildir.

• Her ne kadar, bir şeyin doğru olup olmaması, o şeye ilişkin

delil ve delillendirmeden bağımsız bir durum olarak var

olsa da, doğruluk ile delillendirme arasındaki dolaylı ilişki

inkar edilemez.

(2)

• Bir inancın doğruluğu ile o inancın doğruluğunun gösterilmesi arasındaki ayrıma dikkat edilmelidir.

• Evet, bir inancın delillendirilememesi durumunda hala o inancın doğruluğunu öne sürmenin meşru bir zeminin olup olmadığı

sorgulanabilir, ancak, sadece delillendirmenin yokluğundan hareketle bir inancın zorunlu olarak yanlış olduğu sonucuna geçmek doğru

değildir.

• Yine, bir inanca ilişkin delillendirmenin geçersizliğinin veya

yetersizliğinin ortaya konulması, o konuda başka bir delillendirme

imkanını ortadan kaldırmaz.

(3)

Delilcilik

Clifford’un Gemisi

• Clifford, insanların yeterli delil olmadan bir inanca sahip olmaya haklarının olmadığını, bunun aynı zamanda bir ahlak sorunu olduğunu ve insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu ileri sürer: «Yetersiz delille herhangi bir şeye inanmak her zaman her yerde ve herkes için yanlıştır»

• Ciddi bir bakıma muhtaç, eski bir yolcu gemisini düşünelim. Bu geminin sahibi- kaptanı, geminin kötü durumunu göre göre «bir şey olmaz» inancıyla, ümidiyle ve düşüncesiyle yolcu taşısalar ve gemi batsa, bu gemiyi sefere çıkaran kişinin ahlaklı olduğunu ve doğru bir şey yaptığını düşünebilir miyiz? İşte Clifford,

yeterli delil olmadan bir inanca sahip olan kişiyi, geminin batmayacağına kendini inandıran bu gemiciye benzetmektedir. Ona göre burada gemi sahibinin

içtenliği, onun geminin batmasından ve insanların ölümünden sorumlu olduğu

gerçeğini değiştirmez.

(4)

• Peki yeterli delil, Clifford’un dediği gibi, bir inanca sahip olmanın zorunlu bir önkoşulu mudur?

• A. Plantinga, ideal bir epistemik durum olmasa da başlangıçta delil olmaksızın bir inanca sahip olunabileceğini, delillendirme yükümlülüğünün ancak inanca eleştiriler yöneltildiğinde bu eleştirilere karşı koymak bağlamında gerekli

olacağını ileri sürer.

• Ancak doğru olan, kişinin inancının doğruluğu ve delilleri üzerinde düşünmek için dışarıdan bir eleştiriyi beklememesidir. Bu eleştirel süreci kişi önce kendi içerisinde başlatmalıdır.

• Aksi halde, sırf dışarıdan bir eleştiri gelmediği için bir yanlışa uzun süre

inanmak olağan hale gelebilir.

(5)

Delilin ve İknanın Değişkenliği

• Ancak, yeterli delil olmaksızın bir inanca sahip olunmaması gerektiğini vurgulayan delilci tutum söz konusu olduğunda,

burada «yeterli delille inanma»nın tam olarak ne demek olduğu ve yeterli delil kriterinin nasıl belirleneceği konuları gündeme gelmektedir.

• Esasen benzer bir belirsizlik durumun aklın önemi ve aklın

kullanımı tartışmalarında da söz konusu olduğu ileri sürülebilir.

• Aklın epistemolojik önemini ve kullanımını ısrarla vurgulayan

birinin, aklın doğru olarak nasıl kullanılması gerektiği konusunda

pek fazla düşünmemiş olması mümkün ve muhtemeldir.

(6)

• Benzer şekilde, delilin ve delillendirmenin öneminin farkında olmak ile delillendirmenin nasıl olması gerektiğini bilmek arasındaki ayrım unutulmamalıdır.

• İnsanlar bir inancı delillendirme konusunda farklı yeteneklere

sahiptir. Hatta aynı kişi farklı zamanlarda farklı epistemik yeterliliklere sahip olabilir. Bu durumda «yeterli delil»i nasıl anlamalıyız?

• Ancak, «yeterli delil»i belirleme konusunda karşılaştığımız zorluklar delillendirmenin göreceleştirilmesi sonucuna varmamalıdır.

• Burada vurgulanmak istenen husus, delilin herkesin epistemik

erişimine her zaman aynı ölçüde açık olmadığıdır.

(7)

Delil-İkna İlişkisi

• Bir delilin doğruluğu, sağlamlığı ve geçerliliği ile o delilin

herkes için ikna edici olması arasında zorunlu bir ilişki yoktur.

• Bir kişinin bir delile ikna olmamasının, epistemik olmayan, psikolojik, sosyal, kültürel ve ideolojik sebepleri olabilir.

• Bu yaklaşım, delili ve iknayı tamamen kişiye göre göreceleştiren tutumla karıştırılmamalıdır.

• Delil sağlam olsa da herkesi ikna etmemiş olabilir. İnsanlar,

farklılaşan ikna koşullarına sahiptir. Ancak bu, ikna olmanın

hiçbir nesnel koşula sahip olmadığı anlamına gelmez.

(8)

Eleştirel Akılcılık

• Eleştirel akılcılık, katı akılcılık ile fideizm arasında bir tutumu savunur.

• Bir taraftan, dini inancın doğruluğunu kesin olarak ispatlayan delillerin olmayacağını kabul eder, diğer taraftan ise bu

durumun söz konusu inanç sistemini rasyonel/eleştirel bir inceleme sürecine kapatmayacağını ileri sürer.

• İnançlarımızın doğruluğu konusunda daha mütevazi olmamızı önerir ve dini inanç konusunda kati bir delillendirmeden

ziyade, aklın gücü ve işlevi konusunda daha ılımlı ve sınırlı bir

iddia içerisinde olmamız gerektiğini söyler.

(9)

Eleştirel Akılcılığın Değerlendirilmesi

• Eleştirel akılcılık, bir kişiye dini inancından rasyonel açıdan mutlak bir şekilde emin olma hakkı vermemektedir.

• Delillendirme sürecini, başka seçeneklere daima hazır, hiç bitmeyen ve açık-uçlu bir eleştiri sürei olarak görmektedir. Halbuki, öznenin dini inancı konusunda

epistemik olarak değişik durumlarda olabileceğini söylemek ile iman konusunda başka seçeneklere hep açık olmak arasındaki ayrıma dikkat edilmelidir.

• İmanın delilin ötesinde bir bağlanma olduğunu söyleyen fideist yaklaşımlara benziyor gibidir.

• Her şeyi bilmiyor oluşumuz hiçbir şey bilemeyeceğimiz anlamına gelmez. Yine bir konuda bazı şeylerden emin olmamamız, o konuda hiçbir şeyden emin

olamayacağımızı gerektirmez.

(10)

Kaynaklar

• Clifford, W. (2013). «İnanç Ahlakı» çev. Ferit Uslu, Hitit Ün. İlahiyat Fak. Dergisi, 2006/1 c.5, s.9, ss.125-36.

• Peterson M. vdğ. (2003). Akıl ve İnanç: Din Felsefesine Giriş, (çev. Rahim Acar), İstanbul: Küre Yay.

• Aydın, M. (2002). Din Felsefesi, İzmir: İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları.

• Reçber, M. S. (2013). «Akıl ve İman», Din Felsefesi, Recep Kılıç (ed.), Ankara: Ankuzem, ss. 175-223.

• Yaran, C. S. (2011). Bilgelik Peşinde: Din Felsefesi Yazıları, İstanbul: Ensar Neşriyat.

• Taylan, N. (2015). Düşünce Tarihinde Tanrı Sorunu, İstanbul: Mahya Yay.

• Davies, Brian. (2011). Din Felsefesine Giriş, (çev. Fatih Taştan), İstanbul: Paradigma Yay.

• Evans, C. S. & Manis, R. Z. (2010). Din Felsefesi: İman Üzerine Rasyonel Düşünme, (çev. Ferhat Akdemir), Ankara: Elis Yayınları.

• Reçber, M. S. (2004). Tanrı’yı Bilmenin İmkânı ve Mahiyeti, Ankara: Kitâbiyât.

• İbn Rüşd. (2003). «Felsefe-Din İlişkisi Hakkında Son Söz [Faslü’l-Makâl]», İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri, der. ve çev. M. Kaya, İstanbul: Klasik.

• Özcan, H. (1992). Epistemolojik Açıdan İman, İstanbul: Marmara Ün. İlahiyat Vakfı Yayınları.

• Uslu, F. (2004). Felsefi Açıdan İmanı Temellendirme, Ankara: Ankara Okulu Yayınları.

• Mehdiyev, N. (2008). Çağdaş Din Felsefesinde Epistemolojik Yaklaşımlar ve Tanrı İnancının Rasyonelliği, İstanbul: İSAM Yayınları.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunlar ve farklı amino asid zincirlerindeki diğer gruplar, diğer gıda bileşenleri ile birçok reaksiyona iştirak edebilirler.... • Yapılan çalışmalarda

 Aynı pozisyonda, omuz dış rotasyon,135º abd, dirsek ekstansiyonda yukarıdan bırakılınca yatak ile temas etmeli.  Kısalık için lateral epikondil ile masa..

Araştırmacıların boy hesaplamalarında kullandıkları başlıca kemikler; femur (uyluk kemiği), tibia (baldır kemiği), fibula (iğne kemiği), humerus (pazu kemiği), radius

Sayı 3, sh. 155 Schabas, A William, Introduction To International Criminal Court, 2001, Cambridge University Press, sh.21.. Mahkemenin bir diğer özelliği onun

 Özellikle ana karakterlerden biri olan Kee’nin siyahi olması ve uzun yıllar sonra dünyada ilk defa bir çocuğu doğuran kadın olması filmin politik altyapısında

yüzyıldan itibaren devlet işleri ile ilgili, çeşitli büyüklükteki arşiv odalarında tomarlar halinde, mühürlü çuval ve sandıklar içerisinde saklanan

Orta öğ renimini 2007 yılında Lefke Gazi Lisesinde tamamladıktan sonra, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde Otomotiv Öğ retmenliğ i lisans eğ itimini 2012

yılında Hans Lippershey tarafından bulunmuştur fakat ilk teleskop niteliği taşıyan alet, İtalyan asıllı olan Galileo Galilei tarafından icat edilmiştir. Nesneleri 30 kat