• Sonuç bulunamadı

M . Vedad Tek

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "M . Vedad Tek"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M e ş h u r Mimarlar: V Prof. M. V e d a d Tek 1873 -1942 P r o f M i m a r

M .

V e d a d T e k

B e n d e n b i r a d e r i m m i m a r V e d a t ' ı n terc'emeyi halini istediler. V e d a d ı n s a n a t ı n d a k i i k t i d a r ı n a v e tarzı mesaisindeki hususiyete kıyas edilirse, b u l u n -duğu resmî m e m u r i y e t l e r p e k e h e m m i y e t s i z kalır. Z a t e n b ü t ü n s a n a t k â r l a r ı n nasibi b u değil m i d i r ? M e m l e k e t i m i z c e p e k s'evilmiş ve şöhreti d ü n y a y a yayılmış olan ( P i e r r e L o t i ) nin resmî z i y a f e t l e r d e mevkii bir b a h r i y e binbaşısının üst t a r a f ı n a erişeme-diği h a l d e , resmiyet h a r i c i n d e kıymeti zatiyesi o n u h ü k ü m d a r l a r ı n a k r a n ı sırasına geçirmişti.

M i m a r V e d a t ' ın b u l u n d u ğ u resmî m e m u r i y e t -ler ş u n l a r d ı r :

1. 31 m a r t v a k a s ı n d a n s o n r a t e b e d d ü l ü saltan a t olusaltanca, yesaltani p a d i ş a h s u l t a saltan M e h m e t R e ş a t V e -datı ser m i m a r l ı ğ ı n a tayin etti.

2. I 315 s e n e s i n d e Ş e h r e m a n e t i v e 1 3 1 9 d a P o s t a v e Telgraf Nezareti m i m a r l ı ğ ı n d a b u l u n m u ş o l a n V e d a t , C e m i l p a ş a n ı n şehreminliği z a m a n ı n d a e m a n e t heiyeti fenniyesi reisliğine tayin o l u n a r a k o b ü y ü k şehremini ile iyice çalışmıştı.

3. V e d a t ' ı n k a d r i n i takdir e d e n E n v er P a ş a ,

H a r b i U m u m î esnasında onu H a r b i y e Nezareti kı-taatı f e n n i y e ser m i m a r l ı ğ ı n a tayin etti. V e d a t ü ç sene k a d a r o işte kaldı m ü t a r e k e d e n sonra m e m u r i -yeti l â ğ v o l u n d u .

(2)

sanatkârların (kıymetlisi de kıymetsizi d e ) sırf ec-nebi oldukları için T ü r k sanatkârlarından yüksek payelere nail olmalarına t a h a m m ü l edemiyerek, is-tifa edip çekilmiştir.

T e r c e m e y i halinin hülâsası budur.

Mphtelif memuriyetlerinde, hattâ hususî işle-rinde tesadüf ettiği güçlükler, m a r u z bulunduğu hu-sumetler ayrıca hikâye edilmeğe değer ise de, bugünkü m e v z n u m u z u n haricinde b u l u n d u ğ u n d a n b a h -simizi yalnız mimar V e n a t ' ı n sanat sahasındaki faa-liyetine hasredeceğiz.

Memleketimizin her tarafında geçmiş asırlarda T ü r k sanatkârları tarafından vücuda getirilmiş bin-lerce güzel eserler m e y d a n d a bulunduğu hald'e, yüz elli iki yüz senedenberi devletimizin gitgide artan inhitatı milletin zevki selimini söndürm'eğe başlamış, T ü r k sanatkârlarının ismi de cismi de o r t a d a n kalk-mıştı.

O n dokuzuncu asrın başlangıcında, değerli bir m i m a r ve ressam olan Almanyalı Melling, sonraları b ü y ü k sarayları inşa eden Serkiz bey Sultan H a m i t d e v r i n d e Osmanlı Bankası ve Düyunu U m u m i y e binalarını y a p a r a k şöhret kazanan Fransalı mimar Vallauri, d a h a sonra onunla birlikte H a y d a r p a ş a d a k i eski Tıbbiye, şimdiki Lise binasını ve Kuruçeşmedeki yeni a h ş a p sarayı inşa eden İtalyalı mimar d ' A r o n -co, T ü r k mimarlarının yerine geçmişti.

işte b u n d a n dolayı ilk d e f a olarak gazetelerde görülen ( M i m a r M e h m e t V e d a t ) m ilânı bazılarının merakını, bazılarının t'eaccübünü mucib oldu. T ü r k -ten m i m a r olur mu diyenler bile bulundu. Fakat, halkın içinde k a y n a y a n milliyet hissi o k a d a r de-rin, o k a d a r kuvvetli idi ki bu ilk ve kısa t e r e d d ü t devri geçtikten sonra, Mimar V e d a t ' ı n idarehane-sine m ü r a c a a t l a r başladı ve arkası kesilmedi. Böylece, Türklerin sanat hususundaki kabiliyet ve iktidarla-rını, — uzuna bir sönüklük devrinden sonra, — ilk d e f a ve pek parlak bir surette m e y d a n a çıkarmak şerefi m i m a r V e d a t a nasip oldu, küçük bir fasıla ile m i m a r Kemalettin de m e y d a n a çıktı, bunların aç-tıkları y o l d a kendilerini genç ve kıymetli nice sa-natkârlarımız takip 'etti.

V e d a d ı n bizzat yetiştirdiği pek kıymetli bir sanatkârın ismini b u r a d a zikretmeden geçemiyece-ğim, çünkü o da unutulmuş gibidir. P o s t a h a n e inşaatı ilerilemekte idi. Hendeseyi Mülkiye mektebindeki ta-lebem arasında m u z a f f e r isminde bir genç vardı. He-nüz on altı on yedi yaşında iken mektebi terketmeğe m e c b u r oldu. M u z a f f e r i V e d a d a götürdüm, bir kaç gün tecrübe ettikten sonra, inşaat komisyonunun güç hal ile muvafakatini alarak, onu yirmi kuruş yevmiye ile resimhaneye kabul ettirdi, h e m resimhaned'e h e m yapının her kısmında inşaat üzerinde çalıştırdı. Ya-ratılıştan artist d o ğ m u ş olan Muzaffer bu sayede inşaatın nazarî ve amelî kısımlarını en küçük

tefer-ruatına k a d a r y a k ı n d a n takip atti, V e d a t da her gün başında idi. P o s t a h a n e d e n sonra V e d a t ile b e r a b e r bir iki y a p ı d a d a h a çalışan Muzaffer kendi hesabı-n a d a işler g ö r m e ğ e başladı ve az z a m a hesabı-n d şöhret kazandı. K o n y a h ü k ü m e t konağını yaptıran odur zan-nederim. Pek yazık ki bu kıymetli s a n a t k â r genç öldü. Kısmet ve talihin bir tesadüfü Muzaffere sa-nat kapılarını açmış ve yolunu göstermişti; ecelin bi a m a n eli hayatını yarı yolda kırdı ve tamam'en inki-şafına ımâni oldu.

Mimar V e d a t ı n tarzı mesaîsini teşhis eden bir kaç cihet vardır. Büyük küçük bir binanın projesini ve inşaatını üzerine alınca, zahirde boş duruyor gibi göründüğü z a m a n l a r d a bile zihni m ü t e m a d i y e n onunla meşgul olurdu. Sizinle güzel güzel konuşur-ken önündeki d e f t e r veya kâğıt üzerinde kurşun ka-lemi kendi kendine oynardı, tasavvur ettiği binanın bir köşesine ait tafsilâtı orada çizer, bozar, b a z a n yeniden çizerdi.

V e d a t yaptığı projelerde en ziyade pilâna ehemmiyet Verirdi. Yaptığı pilânın maksada, mahal-line t a m a m e n uygun olmasına, resimden tatbikata geçildiği z a m a n güçlük çekilmiyecek surette tertip edilmesine İtina eder, bir karış yer ziyan etmemeğe, fazla iş lüzumsuz masraf a ç m a m a ğ a son derece dik-kat ederdi. Çarpık, biçimsiz arsalar üzerine güzel pilânlar çizmekte büyük mahareti vardı, adeta ar-sanın biçimsizliği, bina içinde gayet hoş tertibat almağa vesile olurdu. Bu hususta Vali konağı c a d d e -sindeki kendi evi bir n ü m u n e olabilir.

V e d a t mesleğind'e bulutlar arasında yükseklerde uçmağa üzemendi, işçileri, ustaları, eski k a l f a -ları da asla istihfaf etmedi, tecrübelerini takdir etti-ğini kendilerine anlattı, fakat buna mukabil, yalnız görgüden ibaret olan am'eli bilgi ile her işin görüle-miyeceğini de sırası geldikçe kendilerine gösterdi v e bu husustaki noksanlarını ikmâl etmeğe çalıştı. Bun-dan dolayı kendisile çalışan kalfalar, işçiler, ustalar, V e d a d ı sever ve takdir ederlerdi.

Mimar V e d a t ' ı n ilk yaptığı işler T o p k a p ı ha-ricinde bir çiftlik binası ile Yenikapıda Şehreman'eti Kantar Müdüriyetine ait bir ahşap iskeledir. Pos-t a h a n e binasının Pos-temelleri kazılırken bir kaç Pos-t a b a k a yangın zemini ve enkazına tesadüf olundu, içide_eski z a m a d a n kalma b o y a çanakları ve âl'etler b u l u n a n mahzenler m e y d a n a çıktı, nihayet mühim m i k t a r d a su çıktı ve gece g ü n d ü z tulumbalar işletilerek bo-şaltmak mecburiyeti hasıl oldu. G a l a t a d a köprü ba-şında bulunan Deniz Yolları binasının da zemini kamilen çürük ve ç a m u r olduğundan, temel m a k a m ı n -da bütün bina sahasın-da bir tabaka b e t o n a r m e ya-pıldı (radier g e n e r a l ) . Her iki binada senelerdenberi n'e çöküntü, ne sızıntı olmamıştır,

(3)

bence m a l û m değildir. Yalnız bir nokta üzerinde d u r m a k isterim. Bizde yerleşmiş çirkin bir â d e t var-dır: yapı işinde herkes kendini az çok vakıfsanır ya-pı kendisine ait olsun, olmasın mütalea beyan etmek-ten çekinmez, yarı yolda binanın tertibatını değiş-tirmeğe kalkarlar, zavallı mimarın kurduğu pilânlar altüst olur, s o n u n d a biçimsiz, bir şey m e y d a n a çı-karsa bütün k a b a h a t mimara yükletilir. H e r mimar gibi V e d a t d a çok d e f a b u gibi münasebetsizlikler karşısında kalmış, b a z a n işi bırakmış kaçmıştır.

Mimar V e d a t kabiliyetini, fıtri istidadını yaptır-dığı ufak tefek eşyada da göstermiştir. Nice güz?el masalar, dolaplar, raflar yaptırmıştır ki, sadeliği ve zarafeti ile görenlerin zevkini okşar. Bunların en küçük teferruatı bir artist elinden çıktığını gösterir.

Binaların köge bucağı da böyledir. Postahanenin içindeki merdivenlerin zarafetine dikkat ettiniz mi? Yapılarında kullandığı çiniler de böyle değil midir? Hiç biri gelişi güzel alınmış, ısmarlanmış parçalar değildir, her birinin şekli kullanılacağı yere uygun olarak çizilmiş, örnekleri, renkleri en yakışıklı su-rette tertip edilmiştir.

Bu iyi y a p m a k , güzel y a p m a k merakı V e d a t ' ı n büyük küçük, her yaptığı işte kendini göstermiş v e üzenti olarak değil, p e k tabiî surette kendiliğinden olmuştur. Z a t e n hakikî iktidar ve kabiliyetin mik-yaslarından biri de bu değil midir? Z a m a n geçtikçe onun kadri d a h a ziyade takdir edileceğinde şüphe yoktur.

Referanslar

Benzer Belgeler

üremesi görülür. Çoğalan bu hücreler göz kadehine doğru bir küme halinde çökmeye başlar.. Daha sonra, kümenin ektodermle olan bağlantısı da kaybolarak göz kadehi

Bu şekilde hazırlanmış olan saydam kağıt (aydınger kağıdı) alanı hesaplanacak şeklin üzerine konulur. Bu yerleştirmede paralel çizgiler mümkün olduğu

Ödül) Genel fonksiyonların yerleşme nokta- ları, Osmaniye ve Gazi caddeleriyle fonk- siyonel ilişkilerin doğru kurulması, câmi platformunun görsel olarak ve ulaşım

[r]

Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; kıyı uzunluğu, doğal plajları, güneşlenme süresinin uzun olması ve deniz suyu sıcaklığı gibi faktörlerin etkisiyle deniz

Özellikle az gelişmiş ülkelerde yoksul kesimin sa ğlıklı suya erişememesi ve bunun çözümü için hangi ölçekte nasıl bir planlama yapmak gerektiğini masaya..

•Öğrencilerin matematiksel gösterimleri oluşturabilmeleri için matematiksel kavramları anlamaları ve matematiksel becerileri, işlemleri uygulamaları gerekir.3.

duğu gibi sillojizm zincir- lerinin de kesin olarak tarif edilemeyen estetik bir un- suru içermeleri lazımdır.” Hatta Arf için matematik- sel bir teoriyi anlamak de- mek