• Sonuç bulunamadı

Kızı, Neyzen Tevfik'i anlatıyor:İçkiyi fazla kaçırınca duvarlara şiir yazardı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kızı, Neyzen Tevfik'i anlatıyor:İçkiyi fazla kaçırınca duvarlara şiir yazardı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kızı, Neyzen Tevfık’i anlatıyor:

rr~ g 02

o o

içkiyi fazla kaçırınca duvarlara şiir yazardı

B i

Neyzen'in kızı Leman Kolaylı

1abam nüktedandı,

çok güzel taklit

yapardı. Düzenli

olarak bir yerlere şiir

yazmazdı. Eski püskü

giyinirdi. Pendik’te her

sabah kör karanlıkta

ney çalardı. Neyi her

yerde herkese

çalmazdı. Canı istediği

zaman çalardı,

içmediği zamanlar

gayet nazikti.

Ş a ir

Neyzen

Tevfik,

kızının

anlattığına

göre,

içkiyi

seven,

duvarlara

şiir yazan,

pejmürde

giyinen bir

adamdı.

HANDAN ŞENKÖKEN

İZMİR — Küçücük bir evdi oda­

sı. Kendi zevkine ve olanaklarına gö­ re düzenlemişti. Kendi dünyasında yaşıyordu. Şeker hastasıydı, geçenler­ de uzun süren rahatsızlığı da olm a­ sa kendini iyi hissediyordu. Hoşsoh­ bet, sevecen, güler yüzlü, temiz ve uyumlu giyimli, orta yaşın üstünde bir hanımdı. Kendine sorarsanız “75

yaşındaydı, ama yılbaşından sonra .70-73 arasında gidip geliyordu.” Ge­

len gideni yoktu pek. Yatağı, buzdo­ labı, televizyonu ve dolabıyla gerek­ sinim duyulacak hemen her şey var­ dı odasında. Bizi sanki evindeymiş gi­ bi ağırlamaya çalıştı, özel bir dinlen­ me eviydi burası. Yatağın üzerinde asılı küçük bir çerçeve içinde yer alan fotoğrafla ne çok benzerliği vardı Le- m an Hanım’ın. Bu fotoğraf, ünlü ney ustası Neyzen Tevfik Kolaylı’ya ait­ ti. Leman Kolaylı da onun tek çocu­ ğuydu.

Leman Kolaylı, önce içten anlatı­ mıyla söyleyeceklerini özetleyiverdi:

“Babamı benden başka herkes iyi ta­ nıyor, emin olun.”

Babasıyla ilgili anımsadıkları mı?

“Bilseniz o kadar komik hadiseler oldu ki... 1953 senesinde öldüğü za­ man, İzmir’de olduğum için cenaze­ sine gidemedim. 4-5 ay sonra tanış­ tığım eczacı, ‘Babanız benim ellerim­ de öldü’ dedi. Oysa babam, Nuri De- mirağ’ın Beşiktaş’taki evinde ölmüş­

tü. Adama itiraz ettim, o da ‘Hayır, benim kollanmda öldü’ diye ısrar et­ ti. Ben de ‘Tamam, sizin dediğiniz gi­ bi olsun’ dedim.”

Küçük oğlundan söz etmeden ya­ pamıyordu. 31 yaşında ölmüştü oğ­ lu. Onu yitirişini, “Hapa alıştı, son­

ra da cinayete ismi karıştı” diyerek

özetledi. Gözleri doluyor, yüreğinde­ ki acıyı dindiremiyordu. Basından yakındı: “Herkes hep Neyzen Tev-

fik’in torunu diye yazdı. Ne kadar çirkin bir şey... Bu yüzden basına kır­ gınım. Oğlum da kahrından intihar etti diyorum. Bir oğlum daha var. Bir çiftlikte oturuyor, çalışıyor, ara sıra

beni görmeye gelir.” Hüzünlü gülüm­

semeyle, geçmişle ilgili kırık dökük anılarını sıraladı: “İstanbul’da Pen­

dik’te otururduk. Çok güzel bir yer­ di burası. Bu zamanın gençleri gibiy­ dik. Amcam (Şefik Kolaylı) hiç mu- taasıp değildi. Fevkalade medeni fi­ kirli bir insandı... Nüktedandı ba­ bam, çok güzel taklit yapardı. İçkiyi fazla kaçırdığı zaman, Kadıköy’de­ ki eve gider, orada duvarlara şiir ya­ zarmış. Sonradan doktorlar deftere geçirmişler. Yani düzenli olarak bir yere şiir yazmazdı.”

Annesiyle babasının evlilikleri üze­ rine söyleyebilecekleri?

“Babamın evli olduğunu bilmez­ lerdi hiç. Hep iddiaya girerlerdi, evli mi, değil mi diye. Annem evlendiğin­ de çok küçükmüş. Evlendikten bir yıl sonra boşanmışlar. Ayrıldıklarında ben, üç aylıkmışım... Annemi 18 ya­ şında tanıdım. Babam, ‘Aman anne­ ne kızma, onun kabahati yok, benim kahrımı kimse çekemez. Çok küçük­ tü aldığımda. Çekemedi benim kahrımı’ derdi her zaman. Hatta an­ nem de anlatırdı; 14 yaşında Eren­ köy’de evlenmişler, annem köşkün bahçesinde toplanan çocuklarla oy­ narmış. Bir bakarmış babam geliyor, kaçarmış evin içine, korkudan dolap­

ta saklanırmış. Oysa babam o tipte bir insan değildi. İçmediği zamanlar gayet nazikti. İçtiği zamanlar kafa­ sına taktığı oldu mu, tamam, Allah diline düşürmesin. İşte böyle...” di­

yerek kesti konuşmasını.

Leman Kolaylı, babasım n hemen hemen olduğu gibi bütün yüz hatla­ rına sahipti. Ancak onun yüzü din­ gin ve m ahzundu. Tatlı gülümseme­ siyle konuşmasını ince esprilerle süs­ lüyor, yerine göre hicvetmeden de ya­ pamıyordu. Babasından söz etmeyi sürdürdü: “Babama Nuri Demirağ,

bir ev verdi Beşiktaş’ta. Orada otu­ ruyordu. Sonradan iki çocuğu hami

aldı, onlarla oturmaya başladı, ‘Ea- kir fukaralar geçinsinler’ dedi. İçme­ diği zamanlar Pendik'e gelirdi. Ken­ dine çok bakardı, sıhhatine düşkün­ dü. Kendimi ‘kalafata’ çekiyorum, derdi.” Neyzen Tevfik’i Pendik’e uğ­

radığı zam anlar dışında görür müy­ dü?

“Bir keresinde 20-22 yaşlarınday- dım. Babamı Beyoğlu’nda pejmürde giysilerle gördüm bir gün. Oysa da­ ha yeni bir takım elbise diktirmişti. Ne zaman yeni bir şey alınsa ya da dikilse hemen başkasına verirdi. Ken­ disi de eski püskü giysiler giyerdi. Pendik’e geldiği zaman ‘Sen konser­ lerden niye para kazanıyorsun, neden böyle geziyorsun?’ diye sorduğumda, ‘Haklısın’ derdi bana, bu yüzden ge- çinemezdik onunla, amcam bana ba­ balık yaptığı için fevkalade rahattı...”

Babasının ney tutkusu ya da m u­ sikiye merakı onda da var mıydı?

“Pendik’te her sabah kör karanlık­ ta ney çalardı babam. Ona karşı ha­ talarım çoktur. Neyi her yerde her­ kese çalmazdı. Cam istediği zaman çalardı. Değişik bir çalışı vardı, ne kadar güzel çalardı... Ben hiç çekme­ mişim ona. Keman çalmak istedim, sonradan kemanıma eşek anları yu­ va bile yaptı ilgisizlikten.”

O m uzlarını silkip “Ne bileyim iş­

te, öyle ‘layülsel’ bir adamdı babam... Katiyen giyimine önem vermezdi, çok haklıydı.” diye bitiriyor geçmişe

yolculuğunu Leman Kolaylı.

7 - t . Sp

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Örnek olarak, Bedri Baykam1 m kim olduğu, ne türlü malzeme kullandığı, fikirlerinin bir kısmı hı nereden aldığı nerede sergi açtığı, Bedri gibi genç

Engelli sporcular için dünyadaki spor örgütlenmeleri üç ana grupta top- lanmıştır: sağırlar için, fiziksel engelli- ler için ve zihinsel engelliler için.. Her grubun

Sevimli kahramanı Fahim Bey, Hüseyin Rahmi’nln alt katları yansıtan romanlarına paralel ola­ rak; kayıp, eski, bugün masallaşmış Istanbu- lun orta ve yüksek

Miringoplasti için temporal adele fasyası kullanı- lan hastaların operasyon öncesinde ortalama perforas- yon büyüklüğü 4,73±2,20 olarak hesaplanırken, tragal

Bu nedenle Efe Özal, önü­ müzdeki ağustos ayında normal şevke tabi tutulacak ve vatani görevini herkes gibi yapması için askere gönderi­ lecekmiş. Belki

Ne mutlu bize insan olmuşuz İnsan sevgisini gerçek bilmişiz İnsanın dalında açıp gülmüşüz Muhabbet insana, insan olana Büyük sanatçı, büyük insan.

Belediyesi Başkanı Burhan Özfatura’mn ünlü yazar Yaşar Kemal aleyhine söylediği sözlere bir bildiri yayınlayarak sahip çıkan İstanbul Üniversitesi Edebiyat

Kültür Bakanlığı’nın “Bü­ yük Dost Pierre Loti’ye Mektuplar” kitabı Pierre Loti Dostları Derneği katkılarıyla yayımlandı..