• Sonuç bulunamadı

Ahmet Haşim ve eserleri:Son zamanlarda onun hakkında yazılan yazılar yıllar geçtikçe edebiyatımızda sağlam bir temel üstünde yerleştiğini gösteriyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Haşim ve eserleri:Son zamanlarda onun hakkında yazılan yazılar yıllar geçtikçe edebiyatımızda sağlam bir temel üstünde yerleştiğini gösteriyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Í Y A T

T '

Ahmet Hasiııı ve eserleri

Son zamanlarda onun hakkında yazılan yazılar

yıllar geçtikçe edebiyatımızda sağlam bir temel

üstünde yerleştiğini gösteriyor

Y a za n : H a lit

Fahri

Ozan

s

oy

Son zamanlarda Ahmed Haşim. hak

kında yazılan yazılar, bu şairin, nasıl, günler, haftalar ve yıllar geçtikçe da ha sağlam bir temel üstünde edebiya tımızda yerleştiğini gösteriyor. Bu hafta bunun için ben de bu büyük şai rimiz üstünde durmak istiyorum.

Önce şu hakikati belirtmek lâzım: Ahmed Haşim, bütün edebî nesilleri­ miz içinde öz şiire sonunda en fazla yaklaşan büyük ruh şairi oldu. Bunun için halk edebiyatımızda Yunus Emre Divan edebiyatımızda Fuzuli ne ise, teceddüd edebiyatımızda da Ahmed Başım odur. Oynadığı rol. ancak, öte- - kilerin kendi san'at zaviyeleri içinde bıraktıkları ses ve izle mukayese edile bilir.

Halk edebiyatı muhakkak ki konu bakımından da, hayat ve tabiat bakı­ mından da Divan edebiyatından üs­ tün bir hakikate kavuşmuştur. Madde yi eritirken ruha, ruha dalarken de maddeye omuz silkmiş değildir. Nice tekke şairlerinin gurbet duygularını terennüm ederken gösterdikleri acı hayat bağlılığı bunu ispat edebilir. Fa kat halk edebiyatı bütün reel hayalle file ve hatıralarile de ancak o nev’in kendi saz şairleri elinde güzeldir. Bu­ gün yapılan taklitleri hiçbir za­ man onların samimiliğine varamaz.

Divan edebiyatı ise, müthiş fertçili­ ği içinde cemiyete. baktığı zamanlar belki yüksek sesler de çıkarabilmiş!;, Baki’nin Kanuniye mersiyesinde bü - tün devrinin uğultusunu, Ruhi’nin ter kip bendindeki müraî dindarlara hü­ cumunda psikolojik zaaflarını buluyo­ ruz, fakat hepsi o kadar... Ne onlar, ne o yolda kendileri gibi bazan cemi- jyete bir tenkid nazarı fırlatabildiler, nihayet birkaç manzûmenin daha ile­ risine gidemiyorlardı. Divan edebiya­ tının aşkı nasıl hakiki aşk değil, etten kemikten uzak, fakat tam mânasile ruh olayım derken muhakkak tasav­ vufun çemberine takılıp sürüklenen bir duygu İse, bu edebiyatın şairleri, ihtirası da ancak Maverada bulabili­ yorlar, bu yüzden tabiati da ancak bir pastlş, bir nazire halinde hep ayni şe­ killer, formüllerle gösteriyorlardı. Bn, tam mânasile beşerî bir edebiyat ola­ mıyordu, sadece çok kuvvetli lirik bir heyecandı, ancak bu lirizm, gönül çar pmtılarmm en yüksek derecesini vah det-ı-vücut sistemine varmadan vere­ miyordu. O zaman da. tabiatile. ver yüzünden ve hakikî insandan uzakla­ şıyordu.

Teceddüd edebiyatı içinde yalnız bir isim üzerinde bir an durabiliriz: Abdülhak Hâmid. O, bize, her şeyden evvel ihtirası, insan ihtirasını getir­ di ve bazıları ne derse desin, garplı hangi müellifin izlerini onda bulurlar sa bulsunlar, ister Schakespeare’den ister Comeilîe’den ilham alsın, traie di nevini tek başına o büyük adam ya rattı. Yalnız, ah yalnız, o lisan me­ selesi!... Bu hususta, Hâmid, öyle sa­ nırım ki Tevfik Fikret kadar bahti­ yar değildir.

Bununla beraber, Hâmidin âlemi de Hâmidane bir âlemdir... Fikret, tabi­ atı, hemen hemen hiç değiştirmeden , bize verdi. Bu, belki en şairane görüş ‘değildi, fakat en tabii görüştü. Hâ- midde ise, en küçük bir tepe, üstünde kartallar uçan bir Himalaya gibidir. Amma o, romantik bir şairdi, başka türlü de olamazdı.

Neticede ne oluyor? Şu oluyor ki, Ahmed Haşim e gelinceye kadar, şai­ rin kendi yarattığı âlem, muhteşem mısralarm uğultusu kulaklarımızdan uzaklaşınca bizim için bir müphemi- yet manzarası alıyor. Böyle orijinal I ve unutamıyacağmıız bir âlem var mı dır, bunu düşünemiyoruz bile... Fakat jHaşim’üe öyle mi? Hani mısralarını 1 hatıriamasak farzedelim unutsak bile, hayalleri ile çizdiği yepyeni kâinatın içinde o levhaları her an hatırlayo - ruz:

Ufukta çember-i ferzan-ı âba yas­ lanmış Ufukta çünkü tecelli-i mâh eder

_ suyu nûş! Ondan evvel, hanği şair, bir ay do ğuşunu, gölde bir med ve cezir saatini ■bu kadar kuvvetle yaratabilmişim?

Haşimin dünyası da, «Göl saatle­ rin d ek i dünyası da, belki tamamile kendisinin değildir, belki Fransız ve Belçikalı sembolist şairlerden çok

te-Cevf-i yesaşina-yi hüsrana. Kanlı bir gömlek

Gibi hâra-yı şemsi arkamdan Tutup sürükliverek..

Bağrında kanlar akarak, inleye in- . leye çarmıhına tırm anan İsa gibi, 1 Haşimin de tırmandığı «mezar-ı zirve-ı Sina-yı kahır» onun hem hayatının hem şiirinin, bence, ilk göze çarpan sembolüdür. Sembolik şair, sembolü­ nü etinde, kemiğinde duyuyordu.

Hâmidin kasırgaları, yıldırımları varsa, Haşimin yok mu? Nedir o, rüz­ gâr şiirinin harika uğultusu ve ne kıyamet manzarası! Hangi şair, bütün hisleri ile ürpermedikçe bu mısralarm azamet ve dehşetini yaratabilir:

( D e v a m ı 6 net s a y f a d a )

sirler getirmiştir, fakat herhalde Iran edebiyatından bin bir nakışla ayni gü iün tasvirini getiren en muhteşem di-;van şairleri kadar değil...

| Büyük Belçikalı şair ve tiyatro mü- ! ellifi Maurice Maeterlinck: «Şair, her günkü hayata, şairlerin sırrı olan ne ; olduğu bilinmez bir şey katar ve bir- jdenbire, mucizeli büyüklüğünün, meç huî kuvvetlere itaatinin, onlarla sonu gelmez münasebetlerinin ve haşmetli sefaletin İçinde görünür» diyor.

Ahmed Hasim de işte budur. Şiiri­ mize bir bakışta ne olduğu anlaşılanı: I yan yepyeni bir usare vermiştir, mu

j çizeli bir büyüklükle görünmüştür, "meçhul kuvvetlere boyun eyerken de-

Korkarım kendi hayâlâtmdan Sanki kandır, şakağından akıyor., diye dehşetle haykırmasını bilmiş kendi ürperişini bize getirmiştir. Sor -ra o haşmetli sefaletin manzarasın» bazan hafif, bazan sürüyen mısralarla tesnh eden de odur. Bu bakımdan di yebilirim ki, insan oğlunun en büyük sefaleti, ölümün veya ölüm düşüncesi ' Binin karsısında duyduğu o ölümden de dehşetli azaptır. Bu mefhumu İMakber’den sonra cild cild eserlerle

Hâmid bile tüketemedi, fakat Ahmed Haşim, bir iki şiirinde, diyebilirim ki bu konunun, bu ebedî muhteşem se­ falet konusunun, insan ruhundaki bu ebedî korkunç muammanın en derin ve değişik seslerini verebildi, işte o

Başım şiirindeki Haşim! İşte bir baş ka şiirinde «Kahır Şinasis-na tırma­ nan Haşim;

Firaz-ı zirve-i Sina-yı kahra yükse­ lerek oradan

Oradan düşmek, ölmek istiyorum,

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta ha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Pretreatment of A549 cells with Ro-32-4032 and the dominant-negative mutant of c-Src DN inhibited thrombin-induced IKK alphabeta activity, kappaB-Luc activity, and NF-kappaB-

Please list the surgical techniques used for root coverage in key features and clinical effectiveness.. Please list the types of maxilla sinus lifting procedure and their

Result(s): Of 342 women with pathology-confirmed fibroids who were included in the study, 108 received myomectomy only (group I), and 234 underwent the uterine depletion

Attilâ İlhan ve Savaş Ay’ın şiir kasetleri arasında ne fark var.. Bir yanda “Ben Sana Mecburum” diyen

Leptin düzeyinin temel belirleyicisi vücut yağ kitlesi ve vücut kitle indeksi (VKİ)’ dir. Ancak farklı faktörler leptin salınımı üzerinde etki

[r]

Psikolojik travmalardan sonra en s ık karşılaşılan bozuklu ğun Travma Sonras ı Stres Bozuklu ğu oldu ğ u bilinmekle birlikte, çeşitli çalışmalar ve klinik

Kaç lira para üstü