O rta O yum ı n e idi?
Muharriri: OSMAN CEMAL eçenlerde bir hayli dedikodusu yapılan biz- deki tuluat ve tulûatçılığın anası, hiç şüphe siz, kârikadim orta oyunudur. Bütün tulûatçıların en hatrı sayılır üstatlarından rahmetli K. Haşan efendi bile, diğer bir çok meşhur ve eski tu lûatçılar gibi, işin başlangıcındaki ilk feyizlerini hep orta oyu nundan almışlardır. Bilhassa K. Haşan Efendi merhum, meşhur Kavuklu Hamdi Efendinin arkasında yamak olarak yıllarca pala sallayıp piştikten sonra yavaş yavaş şanoya çıkıp tulûatçılığın anası olan ve elyevm, ara sıra, sanatkâr Raşit Rızanın lokanta- sında, bazı geceler alay için oynatılan orta oyunu, bir nevi por tatif tiyatrodan başka bir şey değildi.
Nasıl şimdiki tiyatrolarda, aktör ve aktrisler el birliği ile bir vak’ayı temsil ediyorlarsa, zuhurikolu denilen orta oyunu sa- n'atkârları da, Rejisörleri sayılan Kavuklu ve ya Peşekârın idare si altında bir araya gelip bir vak’ayı temsil ederlerdi.
Onlar için her ver bir sahne idi. Bayrampaşa bostan- larından Kurbağalı çayırına. -Mama mesiresine kadar her geniş ve düz meydan, onların tabii birer sahnesi idi.
Dekorları, kostümleri, makiyaj takımları, hep bir tek zem bilin içinde, oradan oraya taşınırdı. 4 , .
Sahne diye meydana kurdukları ve Yeni Dünya,, tabir
ettikleri dört tane ince, tahta çıtadan yapılmış, fakat her tarafı açık, perdesiz, külüstür bir paravandan ibaretti.
Nasrettin Hocanın türbesi gibi her tarafı ap açık olan bu dört çıtadan ibaret Yeni dünya, bütün oyunlarda evlik, konaklık, dükkânlık, vazifelerini görürdü.
Zurna ve çifte narenin refakatile temsil edilen vak alar, gayet basit, hattâ iptidaî şeyler olduğu için, bu Yeni dünya denilen ve bize, yani yeni nesle, şimdi pek acayip gelen bu nes ne, tam o zaman temsil edilen şeylere göre biçilmiş kaftandı.
Orta oyunlarında gösterilen vak’alar çok basit şeyler ol makla beraber, zamanına göre bunların temsili, gene bir hayli marifet ve san’ata mütevakkıftı.
Hele Peşekârla Kavuklu rollerini yapanların o zamana gö re birer yüksek san atkâr olması lâzımdı. Meselâ:
Peşekâr Büyük İsmail, Küçük İsmail, Kavuklu Hamdi,
Ap-turrezzak, sepetçi Ali Riza efendiler gibi... Çünkü oyu nun bütün yükü, bütün marifeti Peşkârla Kavuklunun omuzlarında idi. Peşekâr daima saman altından su yü rüten. kurnaz, dessas, halden anlar, meyaneci, müraî, aynı zamanda hoşsöhbet, gayet sabırlı, mütehammil ve çelebi mizaçlı bir tipi, oyunun başıdnan nihayetine kadar hiç aksamadan yürütmek ve meydanı yani diğer oyun c u ve çalgıcıları i - dare etmek mecbur i y e - tinde idi. Ka vuklunun ise, oyunun baş ından sonuna kadar, hiç d u r m a d an mütemadiyen
T
yüzlerce seyirciyi güldürmekle beraber muayyen bir vak’aya, her temsilde yarı yarıya, yeni tuluat muhavereleri icat ve ilâve ede cek kudrette, son derece nüktedan, emsalsiz bir hazırcevap ol ması lâzımdı. Kavuklunun bir de her oyunun başlangıcında söy lediği hayalî muhavereler de ayrıca calibidikkattı: Merhum Hain di efendinin elân hatırlarda olan öyle hayalî tekerlemeleri var dır ki dinliyenler hâlâ hayretler içinde kalır.
Bütün repertüvarı sekiz on oyundan ibaret olan Orta oyun larında, her oyun bir birine benziyerek başlar, bir birine benzi- yerek cereyan eder, yalnız biterken biraz başka türlü biter. Pe- şekârla Kavukludan sonra orta oyununun en mühim ve dikkate şayan tipleri, Zenne denilen ve oyunun kadın rollerini yapan er kek oyunculardır, daha doğrusu oyunun bütün ruhu bu zenne lerdir, her oyunda kıyamet hep onların yüzünden, onların başı nın altından kopar.
Tekmil eski büyük trajedi, komedilerde ve şimdiki bütün piyeslerde olduğu gibi Orta oyununun o basit, alel ade vak’ası da sırf zennelerin yüzünden çıkar. Hemen her oyunda alacaklı mas kesi altında Zenneleri arayıp bulmak için meydana gelenler, oraya sırf bir aşk ve zendostluk meselesini halletmek için gelirler.
Oyunun bidayetinde, Zenneler, Peşekâr, Kavuklu ile mey danda bir hayli şakalaşır, seyircilere karşı bir hayli cinaslı, söz ler sarfederler; birinci Zenneyi oynıyaıı artist, gerdan kırıp kal çalarını çalkalıyarak Peşkârla Kavukluya karşı olanca cilvelerini göstererek seyircileri epeyice tehyiç ettikten sonra Hanımefen diler kendilerine yeni tutulan on sekiz odalı denize, deryaya na zır konağa! Yeni Dünyanın içine yerleşirler ve asıl vak'a bun dan sonra başlar: alacaklı sıfatile ve zurna ile Taklitler birer bi rer sökün eder.
Rum, Yahudi, Arnavut, Arap, Acem, Kayserili, Rumelili, Ermeni, Kürt, aptallar, matiz yani sarhoş sıra ile gelip Peşekâr, ve Kavuklu ile bir müddet şakalaşırlar, onlara dertlerini yanarlar ve neticede gene onlar vasıtasile Zennelerle görüşmeğe muvaf fak olurlar.
Orta oyununda Taklitlerin mevkii üçünçü dere cede kalır. Bunların hepsi de Peşekârla Kavuklunun elinde birer kukladırlar. Fakat, bazan taklide çıkan artistlerin içinde öyleleri olur ki. tahaflıkta Kavukluya bile taş çıkarır. Zira kendisi zaten vaktile kavuklu- luktan yetişmiştir. Meselâ: Komik Naşit bey gibi...
*
(Levamı iç sahifcmizdedlr]
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi