• Sonuç bulunamadı

Aynanın içindekiler:Rejimin tehlikede olduğunu söyleyen Aziz Nesin'in oğlu Ali Nesin:Babamı Sivas öldürdü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aynanın içindekiler:Rejimin tehlikede olduğunu söyleyen Aziz Nesin'in oğlu Ali Nesin:Babamı Sivas öldürdü"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

m

PAZAR SOHBETİ

M illiyet Pazar 7 Tem m uz 1 9 9 6 7 / Z > \ ‘o & S r j

F a x : (2 1 2 ) 5 0 5 6 2 5 5

“Rejimin tehlikede” olduğunu söyleyen Aziz Nesin’in oğlu Ali Nesin:

‘Babamı Sivas öldürdü’

S

ivas sizin için ne anlama ge­liyor?

- Tanzimat’tan beri Tür­ kiye’de olanların bir halkası­ dır. Karanlık ve aydınlığın; köktendincilik ve şeriatla laik­ liğin; bilimle inancın çatışma­ sıdır. Yüzyıllardan yana var bu savaş Tür­ kiye’de.

- Neden babanız hedef oldu?

- Yalnız babam değildi hedef. Aydınlan­ madan yana kim varsa oydu. Hedef bizdik, hepimizdik.

- Babanız ağır eleştirilere uğradı. Na­ sıl yaşadı o eleştirileri?

- Çok azap çekti. Çok üzüldü. Ölenlere yüreği yandı. En çok üzüldüğü de kendisi­ ne “tahrikçi” demeleri oldu. Bunu aydınla­ rın da demesi, “oraya gitmemeliydi” demele­ ri onu kahretti. Kendisine “nerede, ne ko­ nuşması gerektiğini” söylemeleri çok canmı sıktı

İNTERNETTEN ÖĞRENDİM

- Olayı nasıl haber aldınız?

- Aman o korkunç oldu. Sivas olayları sı­ rasında ben ABD’deydim. Üniversitedeki ça­ lışma odamda Internet’teki “E - maiT’den ha­ ber aldım. Önce ne olduğunu pek anlayama­ dım. Mesajlar gelmeye başladı. “Başın sağol- sun” ,’’Hepimizin başı sağolsun” , “Çok üzül­ düm”, “Geçmiş olsun” şeklinde. Öldü zannet­ tim.

- Ne yaptınız?

- Sağa sola telefon etmeye başladım. Kimse yok. Herkes tatilde. Saatler sonra nihayet çok sevdiğim bir arkaşımm evini düşürdüm. Türkiye’de sabah saat 4 falandı. Annesi çık­ tı. Vermedi oğlunun telefon numarasını!

- Neden?

- Korktu. Oğlunun başına bir şey gelirse diye korktu ve vermedi. Çok üzüldüm. Nasıl üzüldüm bir bilseniz. Boğazıma bir şeyler tı­ kandı. Çocuk gibi ağladım, ağlayacağım. So­ nunda telefon ede ede buldum babamın ner- de olduğunu. Artık zaten Ankara’daki eve gelmişti. Sesi iyi geliyordu. Rahatladım.

- Ne dedi?

- Olaya fazla girmedi. Ama kardeşime tele­ fon etmiş mesela. Videoya aldm mı diye sor­ muş. Her zaman her şeyi sonuna kadar kay­ deden, yaşayan bir insandı.

- Tam iki yıl sonra, 6 Temmuz 1996’da öldü. Kalp hastasıydı. Ölümünü hızlan­ dırdı mı Sivas?

- Birkaç yıl önceki fotoğraflara bakıyor­ dum. Ve babamm son günlerini anımsıyo­ rum. Korkunç bir çöküş. Babamı öldüren Si­ vas’tır. Bizim insanlarımız her şeyi geç id­ rak ediyor. Ayni şey Türkiye’deki insanların % 60T enayidir dediği zaman da oldu. Önce herkes karşı çıktı. Sonra yavaş yavaş anladı­ lar. Gerçekten de öyleymiş.

JETON GEÇ DÜŞTÜ

- Zamanla tepkiler değişti mi?

- Çok değişti. Kişilerin akıllılığına göre ta­ bi. Ama jetonumuz geç düştü.

- “Oğlum” diye sizinle dertleşirken, o tepkileri nasıl değerlendirdi babanız?

- Önce beni sınava çekti. “İnandın mı söy­ lenenlere?” dedi. Özellikle aydınlara ve köşe yazarlarına tepkisi sertti. Onlar için “aptal­ lar” , “enayiler” dedi. Ama bir gün anlaşıla­ cağını biliyordu. Zamana inanırdı babam. Zamanın kendisini haklı çıkaratacağına sar­ sılmaz güveni vardı.

- Saldırganların alttan alta bağışlanma­ sını nasıl karşıladı?

- Korkaklık ve alçaklık olarak. Alçak lafını çok kullanırdı.

- Sizce Sivas tertip miydi?

- Ben planlı yapıldığını düşünüyorum. Türkiye’yi şeriatın ellerine teslim edilmesi i- çin yapılmış bir denemeydi. ‘93’te oldu bu. Bugün RP iktidara geliyor. Erbakan başba­ kan olacak. Yarın öbür gün cumhurbaşkanı.

- Adalet yerini buldu mu sizce?

- Yargıçlardan biri mahkemenin baskı ile karar verdiğini düşünüyor. Ama ben farklı açıdan bakıyorum. Çağımızda yasaların a- macı suçluyu cezalandırmak değil, eğitmek, değiştirmek, topluma kazandırmaktır. Bu gayret olmayacaksa, ceza süreleri şu ya da bu olmuş ne farkeder ki? Bir eğitimci olarak onları suçlu bulamıyorum. Zavallı insanlar onlar. Yargılanması gereken başkaları. 70 yıldır bizi bu duruma getiren hükümetler yargılanması gereken.

- Ya çekilen acılar?

- Dün bir panel vardı. Önce bir film

göster-N î l g ü n C e r r a h o ğ l u

ra “köpek”, “hain” demek veya “dışlamak” değildir. Onları değiştirmeye çalışmaktır.

- Rejim tehlikede mi sizce?

- Elbette.

- Babanızın yorumu ne olurdu “Refah- yol” için?

- “Ben dememişmiydim” demezdi. Gene o- raya buraya koşuştururdu. Çeşme’ye gider­ di, Yozgat’a giderdi, Sivas’a giderdi. Bir mü­ cadele adamıydı. Eminim öbür dünyada da ona “cennet mi, cehennem mi” diye tercih sunsalar; cehennemi seçer.

- Sivas’tan sonra, “Laikliği tartışm ak A- nayasa suçudur” diye manşetlere geçen Doğan Güreş, güvenoyunda “evet” vere­ cek. Yorumunuz?

- Söyleyeceklerimi Aziz Nesin söyleseydi dava açılmazdı dâ ben söylesem açılır. Söyle­ yemem.

ay sürgün olduğu dönem var. Babam, Çetin Âltan, Yaşar Kemal, Sabahattin Ali, Rıfat İl­ gaz... Hepsi çok çekmiş adamlar. Bugün biz Türkiye’de az çok bir özgürlük ortamı yaşı­ yorsak, düşünce ortamı az çok bir yerlere geldiyse bu onların mücadelesiyle oldu. Bizi bugüne getirenlerdir onlar. Bunu unutma­ mamız gerekiyor. Heykelleri dikilsin sıra sı­ ra bu insanların. Gerçi kahraman olmak is­ temedi onlar, ama zorla kahraman yapıldı­ lar.

- Babanızın yokluğu sizde ne boşluk bı­ raktı?

- Ben her konuda önce kendimle tartışı­ rım, arkadaşlarımla kavga eder, sonra baba­ ma sorardım. Bazen de korkardım. Acaba doğru mu düşünüyorum diye. Yaşar Kemal olayı olduğunda ABD’de arkadaşlarım dedi­ ler ki bana, Kemal istediğini söyleyebilir a- ma söyledikleri doğru değil. Ben de “bu kor­ kaklık” dedim onlara. Önemli olan fikir öz­

B

abası “Sakın yazar o l­

m a ” dem iş ona. "Göl-gem den kurtulam azsın. ” A m a konuşm ası, anlabm ı babasını h iç aratm ıyor. Ay­ nı zihin sel hız, aynı akıcılık, aynı hü m a n ite r yaklaşım , aynı espri anlayışı, aynı a çık dil.

A r \ 'a yakın b ilim s e l y a U yını, 2 kitabı var. H epsi de kendi alanı, m a te m a tik üzerine. B e lki b ir gün, taşınm ası kolay o lm a yan o gölgeden ku rtu lu r Ali Nesin. Arkasındaki o büyük b irik im i k e n d i kalem i, ke n d i gözlem leri, kendi bakışlarıy­ la bize aktarır. Buraya al­ dıklarımız, b ir pazar söyleşi­ sin in sınırlı çerçevesine s ığ dırablldiğim iz sadece.

A A y y a ş ın d a n beri yurt J L U dışında yaşam ış Ali Nesin. Lozan'ın, P a ris ’in, A B D ’nin en İyi okullarında okum uş. "Yale”den m ate­ m a tik doktorası a lm ış b ir bilim adamı. “B e rke ley” ve “C alifom ia Üniversite­

s i ”nde m a te m a tik hocalığı yapmış.

P

a rla k b ir kariyeri, em in b ir g eleceği ve d a

laria aldığı m a a şta n burada yaşayacağı sade ve m ütevazi b ir hayat için

on ay önce terk e tm iş. Vakfın b a şına geçm ek, babasının idealleri­ n i ya şa tm a k için yapm ış bunu. A- ziz N esin'in “aydın vicdanım ” bize hatırlatm aya devam e tm e k için b aşka deyişle. ■ i * -

V

F o to ğ ra fla r: E rc a n A R S L A N

-

. * î W .-M'i.;,. ________life. i O abam ın söyledikleri b ir b ir çıkıyor” diyor Ali. ” 'G ericilik durm adan m esafe alıyor. Bu a dım lar başlangıçta yavaş yavaş a

tılırken, bugün ko şa ra k geliyor’ der- Ali Nesin

d i ya, öyle ko şa ra k geliyorlar işte. Sivas ‘9 3 ’te oldu. Bugün Erbakan Başbakan. Yann

Cum hurbaşkanı. Rejim cid d i tehlike altında. " I I fak, tefek, kınlgan b ir a d a m A li Nesin.

Babasına a it h e r şeyi gururla, hazine g ib i saklıyor. “ Vakıfta sabah a kşa m babam la bir­

likte yim ” diyor, “H e r yerde b ir bakışı, b ir n o tu var. Yalnız onunla değil, dostları, sevdikleri, sevm edikleri ile de birlikteyim . Yazışmaları, notlan, dosya dosya arşivleri var. Bir oğlun b ir babadan devralabileceği en bü­ y ü k m iras bu. Tarihi b ir hazine çün­

k ü ...”

S

abasından m u h a b b e t ve sevgiyle

bahsediyor A li N esin. Onun ölü­ m ü nden ta m ik i yıl önce S iva s’ta ö ld ü rüldüğünü düşünüyor gerçekte. Tüm

sevenleri g ib i Aziz N esin 7 ço k özlüyor.

diler. Sivas yangınını gösteriyor. Yosun tut­ muş dişleriyle, ağzından salyalar akarak “yak, yak, yak” diye bağıran insanlar. Kor­ kunç. Şimdi birçok aydm bugün bunlara “köpekler”, “hayvan” diyor. Buna da karşı­ yım. Bizim görevimiz bu insanları da aydın­ lığa kavuşturmaktır. Bu film Sivas’ta göste­ rilmeli bence. Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı bir dökümanter halinde SivaslIla­ ra göstermeli. Böyle bir filmin kendileriyle yüzleşmelerini sağ­

lamakta çok etkili olacağını düşünü­ yorum. Verilen ce­ zalardan çok daha etkili olurdu bu.

- Öfke ya da nef­ ret duymuyor mu­ sunuz?

- “Nefret etme­ mek gerekir” diye­ ceğim ama 35 aydı­ nı öldüren insan­

AZIZ OLDU

- Babanız Sivas’tan sonra rejim için ta­ şınması ağır bir yüke dönüştü. Neden?

- Çünkü dokunulmazlık kazandı. Azizleşti. Yani tam “aziz” oldu. Hapse atamıyorlar, a- samıyorlar, kesemiyorlar, öldüremiyorlar. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Herkes de kor­ kuyor, çekiniyor. Herşeyi açık açık söylü­ yordu. Sivas’tan soma neler yazdılar. Gaze­

teler başmdan beri karşıydılar ona. Taa 1940’lardan beri. A- ma o bileğinin hak­ kıyla geldi buraya.

- “Dokunulmaz bir baba” nasıl bir his?

- 23 yıl yurtdışmda kaldım. Türkiye’ye gelince şaşırdım. Bu­ gün Taksim’den ge­ çiyoruz. 29 Ekim’di.

I ^ B a b a m , Çetin Altan, Yaşar Kemal, Sabahattin Ali, Rıfat İlgaz... Bugün az çok bir özgürlük ortamı yaşıyorsak, bu

onlann mücadelesiyle oldu. Hepsinin heykelini dikmek

gerek.

ŞŞ

lardan nasıl nefret etmeyin diyeceğim, bunu bilemiyorum. Babamm bir romanı vardı: “ Sumame” diye. Orada bir adam bir oğlan çocuğunun ırzına geçer, öldürür. Dört yıl sü­ rer yargısı. Ve idam edilir. Ama süreç içinde adam değişmiştir. İdam edilirken “O adam değilim artık” der. Isanlar değişiyor. Bu in­ sanlar da değişebilir. Aydınların görevi onla­

Bir saygı çevreden, bir saygı. Herkes kenara çekildi ve alkışladı babamı. Bir keresinde de Açıkhava Tiyatrosu’na gittik. Bir alkış, bir alkış. Korkunç bir saygınlık kazanmıştı ya­ şamının sonunda.

- Diyeti ne oldu?

- 5.5 yıl yattı içerde. ‘40’larda, ‘50’lerde, ‘60’larda. Gözaltına alındı. Bir de Bursa’da 4

gürlüğüdür. Yaşar Kemal’in bir aydm, yazar sorumluluğu var, istediğini söyler. Çok sert kavga ettik. Sonra babama sordum. Babam sevmez ya Yaşar Kemal’i. “Tam tersini söy­ leyecek falan” diye korkuyorum. Babam, “Aynen katılıyorum, haklısın” dedi. Son gü­ ne kadar hep çok berrak düşündü. Korkunç bir zekası vardı ve çok rasyoneldi. Dahi de­ necek adamdı benim için.

BABASI GİBİ...

- Manevi m irası ne sizin için?

- Vakıf. Hep söylerdi. Bu vakıf ne olacak? Baba derdim, merak etme. Ben geleceğim. A- man ha, derdi burda eşek tepmişe benzetir­ ler seni derdi. Gelme, bilim yap. Sen bu iş­ lerle ilgilenemezsin. İstemezdi ama bir yan­ dan da biliyorum ki isterdi. Vakfı gezdirir­ ken öyle bir anlatırdı ki, bir gün geldiğim zaman neyin nerde olduğunu bileyim. Basıl­ mamış kitapları basmak, arşivleri değerlen­ dirmek, yayınlamak, dizi yapmak gibi görev­ ler kaldı bana miras olarak.

- Ne var basılmamışlar arasında?

- Güncesi var. ilk cildi çıktı. 2. ve 3.’sü de çıkacak. Kendisiyle hesaplaşması. Bir de “Böyle Gelmiş, Böyle Gitmez” . ‘93’te Türki­ ye’ye geldim. Gelmemin tek nedeni, babamı “Böyle Gelmiş, Böyle Gitmez”i yazmaya zor­ lamaktı. Başardım. Şimdi çıkacak. Tahsin Saraç’la mektuplaşmaları çıktı. Başka mek­ tuplaşmaları da çıkacak. Kaç dosya biliyor musunuz? 150 dosya çıktı. Her şeyi arşivler­ di. Hikaye, roman, oyun konuları, mektup­ laşmalar. Dosya dosya mektup. 1960’larda “Akşam”da yazarken aldığı okur mektupları var. Tarihi bir hazine onlar. Türkiye’nin in­ san topografyası.

- Babanızın gölgesini hep üzerinizde mi hissettiniz?

- Ee tabii. İyi şey yapsam “aynen babası gi­ bi” diyorlar. Güzel şarkı söylesem, aynen ba­ bası gibi diyecekler ki, sesi kötüydü. Uzun boylu olsaydım herhalde gene öyle derlerdi: Aynen babası gibi...

Referanslar

Benzer Belgeler

a) Öncelikle Nur suresi 35. Eğer Allah, zatı itibariyle nur olsaydıbu izafetin bir faydası olmazdı. b) Eğer Allah'ın göklerin ve yerin nuru olması, hissedilen

Ulusal Kurtuluş Savaşımızın temel ilkelerine yan çi­ zen zamanın devletlilerini kırk sekiz yıl önce bu sa­ tırlarla uyaran Aybar’a verilen ödül, Zincirli Hürriyet’i

Türk beylerinden olup asil bir sülâleye mensub olan Kâşgarlı Mahmud türkçeyi bütün lehçelerde bilen ve arabcayı bütün incelikleri- le kavrıyan yüksek bir

değer bulunan Süheyl Ünver'e 1 mil­ yon liralık parasal ödülü ön ü -,. müzdeki günlerde d ü zen len ip cek bir törenle v erilecek

nazesi Çarşam ba günü Şişli ca-“ miinde öğle namazı kılındıktan sonra gazetemize getirilecek ve burada kendisine son saygı du­ ruşu yapıldıktan sonra

Hat­ tâ, (Resimli Kitabın) bir fotoğrafçısının elinden makinesini bile aldılar. Fakat ben işi bir çalımına getirdim. Bir ağaca tırmandım istediğim gibi

doğmuş, Bahriye mek­ tebinden mülâzım ola­ rak çıkmış, sonra İs­ tanbul Sanayii Nefise Mektebini de

Şimdiye kadarki tutumları ile, Ermeni terörist­ lere cesaret vermekten başka bir şey yapmamış olan bazı Avrupa ülkelerinin de, özellik­ le Ermeni