TT -
5
b!éi
3
24 Haziran
SON P
ESKİ
istanbulda
Müşir Fuat Paşa ve Saim Bey - Şeyhisiâm zade Muhtar Bey -
Cerideyi Mahakim Sermuharriri Yusuf Şetvan Bey - Ve o
devrin daha başka birçok meşhur simaları - Herbiri bir başka
ç
görünüşte, her birinin faytonu bir başka türlü idi
h a z a n ı S e m e d S o b i a r iâlms
H
ıdırellezden yazFenerbahçe me - süresi, Cuma ve Pa- zar günleri halkla dolup taşardı. Ço- #u oranın, hiç ek.rik olmayan gediklileri.
Hepisinin Mr hu susiyeti görülürdü, piyasada mola ver mek, yani arabayı
bir ağaç gölgesinde durdurup atları din lendirmek; üst baş- tani toz topraklan temizletmek, gelip geçenleri yandan seyretmek için ek serisinin orada
ken-İv
uşdilinin ötesin; ■ den Ziverbey J yokuşu çıkılınca, kö- i şedeki büyük köşkün • sahibi îranlı mücev- 1her tacirinin iki oğlu, : çifte yağız beygir l i ! muhteşem faytonları ■ na kurularak çıka gelirlerdi. Biraderlerin bü y ü -! ğü yassı 0 suratlı, çember sakallı; küçü ğ ü uzun kafa, gü - dük güdük kara bı - yıklıydı. Sakallısı sürmeden kömürlük pencere - sine dönmüş gözle -rini mahmurlaştıra, dine mahsus muayyen bir yen, Hiç şaş- j Şetvan Bey görmüş, geçirmiş, pışmn, j mahmurlaştıra, bıyıklısı gözlüğünün madiği bir mevkii vardı. j derya dil bir zattı. A t ve arabanın şa- ' üstünden bakarken bakışlarını
şöhialan-Müşir Fuat Faşa, Cumaları selâmlık tafatlıhğına düşkün değildi.
j
dıra şöhlalanüıra ortada çark çevirir -Kardeşi ve bacanağı, İstanbul adliye' 1er, piyasacıları süzüp süzüp dururlar-resminden dönüşte, arkasmda üniıorma,boydan boya madalyalarım ve etekleri ne kadar murassa nişanlarım çıkarmış, yalnız göğsünde yaveri ekrem kordonu ve altın imtiyaz madalyası; Pazarları ise sivil kıyafette gelirdi. Toz bulutun dan korunmak için, koyu . duru, minare kınğı gibi bir çift Rus katanası koşulu kupasının içinde, yanında daima aziz dostu ve nedimi Saim Bey bulunurdu.
Paşanın Fenerbahçede başlıca yeri, deniz hamamlarının karşı cihetiydi. Hiç tur yapmaz, arabasmı başka bir mahal de kat’iyen durdurmaz, hattâ Fransız arabacısı o noktadan bir iki metre ileri de veya geride istop edecek olsa;
— Cocher, unpeu en avaut!.. Alfred, unpeu en arrière!.. Diye emrini basardı.
18 yaşmdanberi rütbei bâlâ ricalinden ve Şûrayı Devlet mülkiye deirèsi aza sından bulunaıı Şeyhisiâm zade Muhtar
Bey, yağız beygirleri tırısda, arabacı nın yanında zenci kölesi, faytonda ya payalnız, dizlerinde (giranbaha) bir A - cem şah, beti benzi kâğıt gibi, nahif,
müfettişi ve (Ceridei muhakim) sermu harriri Yusuf Şetvan Bey amcamız ise
(ekipaj) meraklısı. Alanğle brikinde,
< h .
Toz dumandan dolayı temizlik sırası geldi mi de Kalamış tarafındaki buru-eldivanli ellerile, açık doru Macar ka-jnun nihayetine, zeytin ağaçlarının ya-danalarmı kullanırken, İsveç jimnastiği
yapar gibi kollarını önüne doğru amudî tutar, son derece ciddî yüzünde bir te bessüm izi bile belirmezdi.
Bostan tarafına karşı, asarıatikadan sayılan hamam harebesinin bulunduğu sırta doğru brikini çeker, oradan gayri yerde durduğu hiç görülemezdi.
Abdülâziz devrinin kudemayı ricalin den, Kıreçkapıs. gümrüğü nazırı Ramiz Beyin büyük oğlu, Dahiliye mektubS kalemi müdür muavini Neyir Beyin (bir vakitler Milliyet gazetesi idare müdür lüğünü eden Bay N ail biraderimizin ba basıdır) durak yeri de santimi santimi ne muayyen...
Emekdar Rum arabacüı, bir çift kır atlı kupasına atlayarak gelir; gelmez de dosdoğru ortadaki köhne kahve bi-nas.mn hizasında, Marmaraya nezaretli,
D
nına kadar uzaklaşıp bir müddet aram ederlerdi. Bir taşla iki kuş mu vurur lardı bilmem. Bir yandan temizliğe gi rişirlerken,' ehli keyiflerden- idiler de kaşla göz arasmda birkaç yudum kon yak mı parlatı verirlerdi, Allah bilir!..
erken efendim, tapa tapa, tapapa tapapa... rahvan gidişil at ayağı sesleri ve sünepe, amelimanda yol su- tayıcıya sert bir kumanda:
— Hacım dur, arabaya su sıçratma!. Hünkârın kayını Çerkeş Hüseyin P a şa. Kırmızımtrak sarı, yani şimdinin akaju renginden gayet güzel sakallı, kalıplı bir Kafkasya erkeği.
Kula renginde, fıstık gibi Macar bey giıierinin uçurduğu pırıl pırıl faytonun da birkaç fırdolayı döndükten sonra o da hendeklerin arasından aşarak Fener kulesinin dibine, salıncakta kolan viî-fî tarihinde yansını yıldırım götürmüş ranlarm bitişiğine gider; seyisin
yanrn-hafif, ufacık tefecik araya kanşır, bir „ ,
L c tur vanar sonra çepeçevre hendek selvinin altında karar kılar ve derhal da, kollannı göğsüne çaprazlama ka
-Z i n ara yolundan arabasmı fener k u - . kupadan inip, kapısını açarak pen^re- ( vuşturmuş delikanlı ispir hemen aşağı terinin solunda lodosa karşı, (kuran- ye bir kolunu dayar. Sağ bacağını so- atlar, tüyü alıp tozlan temizlemeğe baş eter)siz tarafa çektirir, ortalığa uzaktan lunun ötekine atıp, potininin ucrnıu
ye-re değdiye-reye-rek, tıpkı fotoğraf aldınyor- muş gibi hiÇ kımıldamadan saatlerce (nigâh endaz) olurdu.
Nazik, nazenin, kibirsiz, gurursuz ve
herkese mültefit diye tanınırdı. Zira, se
j
etrafı seyre koyulurdu.■Adayanlara, kim olduğuna bakmak-1 Pek genç yaşmdanberi lur J ^ ı şızrn mukabil temennahları mebzul ve İmiş. Kişizade, kibar ve mir kelâmdı, bunu gülümser yüzle ibzal etme d e ...: Haftada iki kere üşenmeden yorulma- vlâdı Arabtan Şeyh Cevad efen- dan, zen-e kadar bıkmadan tâ Kuzgun-
E
dinin büyük damadı, hazine! ma- cuktaki köşkünden dağlar tepeler aşa- jiye hukuk müşavir muavini Mansur rak mesireyi boylardı.iaı-dı.
. Üsküdardan erken erken talikalarla, yemeklerle gelmiş, oracığa yayılmış zili ğürt tabakanın irili ufaklı çocukları sa lıncağın etrafında, boynu bükük bakıp dururlar. Zira, kule bekçilerine hiç de ğilse çeyrek verilmeden salıncağa otur mağa, bir iki sallanmağa cevaz yok.
Paşa babacan adam. Kıranta iki Ka-
G eçm iş zûman olurlci..
Fenerbahceniı Gediklileri
t Baş tarafı S inci sayfada]
iradeniz uşağına mecidiyeleri fırlatıp sübyanları takım takım salıncağa bin-ı dirir; kâğıt helvacıyı, dondurmacıyı da geğirtip hepsine helvalar dondurmalar yedirir, keyiflenir giderdi.
M
erhum müşirlerden Hicaz valisi Saffet Paşanın oğlu miralay Esat Pey sırtmda mutlaka kokuleteli avnıye tek atlı sepet arabasile Fenerbahçeden eksik olmaz; (mesirenin nazarlığı) de nilen boyalı bıyıklı, çetrefil di'.li, alaylı kolağası, abraş ve sıska bir midilli ko şulu, makasları tellerle bağlı küçücük faytonile hiç bir hafta gelmemezlik et mez; erbabı ticaret ve servetten Şamlı Nihat Beyle refiki şefiki çıtıpıtı Naşir Pey Kadıköy'ünün en lüks faytonunda yanyana arzı endamdan geri kalmaz lardı.Yakışıklılıkta namlı paşa zadeler de çok; Şûrayı Devlet reisi Said Paşanın oğlu, Süvari livası Fuad Paşa kâh ya ğız beygirli arabasında, kâh halis kan kısrağında vekarlı vekarlı dolaşır.
Y
ıldız kumandam Müşir Şevket Paşanın küçük oğlu bembeyaz t *ni ve güzel endamile hoppa hanımlar!, pek genç çağında koluna taktığı liv3 galonlarlle emsallerini imrendirir; ikin ci ordu müşiri ve Edirne valisi A rif Paşanın mahdumları Faik A rif ve rah metli İsmail A rif Beyler, ikisi de kay makam) arabalarında kibar kibar ge zerler; sabıkserasker Ali Salp Paşanın İkinci torunu Osman Bey, büyük baba sının vefatı üzerine unutulup yüzbaşı lıktan yukarı rütbe alamadığı için hep sivil kıyafette, îngilizkârl (C ab ) tar zında arabasında herkesten bir başkalık gösterirdi.
Bazı kimseler ortalığın kalabalığı tavsamağa yüz tuttuğu sıralar Fener- bahçeye gelmeği âdet etmişlerdi. Me selâ Mektebi Mülkiyeden 1306 senesin de birincilikle mezun, Düyunu umumiye
komiseri, Kilisli Said Bey; serkâtlbi şeh riyarî Tahsin Paşanın damadı, civan yaşta rütbei balalığa eren Fuad Bey; Göztepedeki Rıdvan Paşa köşkünü (Bu günkü Erenköy kız lisesi) dokuz bin altına satın alıp oraya yerleştikten son ra etraf ve eknafta tenezzühü mutad edi nen, müsahip Lûtfi A ğ a zade mabeynoi Faik Bey...
Kendisi en önde, (Bender) fabrikası mamulâtı (bato) faytonda; asabası ge niş fes kulaklarına kadar inik, ağzında dolma kadar kehribar sigara ağızlığile, arkada ayni debdebe, tantanadaki ko nak arabalarında misafirleri, dalka - vukları ve harem bölüğü, aheste beste zûbur ederlerdi.
Tam o sırada berzaJıdaM yoldan top ağzından çıkmış gülle hızrle bir alâmet görülür. Ateş gibi küheylanları dört nâ- lı tutturmuş, kıpkırmızı döşemeli, te kerlek ispitleri bisikletvari nikel telden bir fayton Fenerbahçeye dahil olur.
içinde tombul, göbeklice, nar çiçeği vengindeki fesini sol kaşın üstüne yık- mış, gri plerini gelişi güzel omuzuna atmış, elinde altın saplı kırbaç, bir zoın bol bıyıklı: Şehriyarm yaveri hususla» Fehim Paşa...
Dolu dizgin gidişi yavaşlatmak şöy.e dursun, bir kat daha kızıştırarak, kelle götürürcesine değermi yolu on on beş kere devreder, gözlerinden nihan olur du.
S
imdi sıra, Üsküdar kumandanı Bedirnaaî Ali Şamil Paşaya g e lirdi.Süt beyaz Arap kısrağının üstünde, yelpaze gibi süt beyaz sakalile peşinde süvari polisler ve zaptiyeler, gayet hey betle Fenerbahçeye girer, üç beş dakika etrafa göz gezdirdikten sonra gür şada sı gürlerdi:
— Paydos'.. Dağılın!...
Sermet Muhtar Aius
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi