• Sonuç bulunamadı

Bekir Karlığa, İslâm Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bekir Karlığa, İslâm Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K

lasik Yunan düşüncesinin İs-lâm dünyasına aktarılması ve İslâm düşüncesinin oluşumunda-ki rolü birçok çalışmaya konu ol-masına rağmen, İslâm düşüncesi-nin Batı dünyasına aktarılması ve bu düşüncenin ortaçağ Batı dü-şüncesinin oluşumundaki rolü-nün şimdiye kadar kapsamlı bir şekilde incelendiğini söylemek mümkün değildir. Bekir Karlı-ğa’nın İslâm Düşüncesinin Batı

Düşüncesine Etkileri adlı eseri bu

eksikliği gidermeye yönelik önemli bir çalışma olarak karşımı-za çıkıyor. İki kısım olarak tasarla-nan eserin yayınlatasarla-nan cildi bir gi-riş ve “İslâm Düşüncesinin Ba-tı’ya Geçişi” adlı ilk kısmı içer-mektedir. Eserin “İslâm Düşün-cesi’nin Batı’ya Etkileri’ adlı ikin-ci kısım ile tamamlanacağı belir-tilmektedir.

Yazar eserin giriş kısmına önce-likle “İslâm düşüncesi” ve “Batı düşüncesi” kavramlarıyla kasdetti-ği şeyi izah ederek başlamaktadır: İslâm düşüncesi, temel ilkeleri ve

ana dayanakları ilâhî, ortaya koy-duğu sonuçlar ve değerlendirme-ler ise insânî olan, somut ve soyut varlıklar dünyasını içeren bir şünce sistemidir. Karlığa, Batı dü-şüncesini de Batı Avrupa’da geliş-tirilen düşünce sistemi olarak ta-nımlamakta ve bu düşünce siste-minin Hıristiyanlık, antik Grek-Latin kültürü ve Batı Avrupa halklarının geleneksel değerleri üzerine bina edildiğini, modern Batı düşüncesinin oluşumunda bu temellere ilave olarak İslâm düşüncesinin de önemli katkıları-nın olduğunu vurgulamaktadır.

Yazara göre İslâm düşünce-si’nin Batı düşüncesi üzerindeki etkilerinin yavaş yavaş da olsa gün yüzüne çıkışı, 19. yüzyılın sonla-rına doğru başlayan çalışmalarla olmuştur. Genel olarak İslâm dü-şüncesini orijinallikten uzak bir düşünce olarak değerlendiren or-yantalistler İslâm felsefesinin te-mel kaynaklarını yayınlayarak bu etkinin ortaya çıkmasına dolaylı olarak katkı sağlamışlardır.

orta-DÎVÂN İlmî Araştırmalar sy. 15 (2003/2), s. 229-232

229

Muammer ‹SKENDERO⁄LU

Bekir Karlığa

İslâm Düşüncesinin

Batı Düşüncesine Etkileri

Litera Yayıncılık, İstanbul 2004, 544 s.

(2)

çağ Hıristiyan düşüncesi araştır-macıları ise İslâm düşüncesinin Latince ve İbranice’ye çevrilmiş eserlerini yayınlayıp değerlendir-mişler; neticede Hıristiyan dü-şüncesinde işlenen konularla İs-lâm düşüncesinde işlenen konu-ların ortak konular olduğunu gö-rerek İslâm düşüncesinin ortaçağ Hıristiyan düşüncesinin oluşu-mundaki etkisini açıklıkla ifade etmekten de çekinmemişlerdir. Karlığa bu bağlamda ortaçağ Hı-ristiyan felsefesi uzmanı Etienne Gilson’un İslâm düşüncesinin Batı düşüncesi üzerindeki etkile-rini göstermeye yönelik öncü ça-lışmalarına ve bu doğrultuda eserler veren diğer uzmanların araştırmalarına atıfta bulunarak bu tezini temellendirmektedir.

Bu değerlendirmeleri takiben yazar, İslâm düşüncesinin Batı’ya aktarılmaya başlandığı 10. yüzyıl-da Batı’nın içinde bulunduğu ge-nel duruma değinmekte ve İslâm bilim ve düşüncesinin Batı’ya ak-tarılmasının kısa bir serüvenini vermektedir. Bu bağlamda Ba-tı’nın içinde bulunduğu fikrî do-nukluğu aşma çabasında Papa II. Sylvestre’nin açtığı çığır ile Ba-tı’nın İslâm bilim ve düşüncesine yöneliş serüveni ve bunun netice-sinde İslâm düşüncesinin önemli eserlerinin Batı’ya aktarımı ve bu eserlerin yorumlanma sürecine kısaca değinilmektedir. Yazar son olarak 19. asır sonlarına doğru Katolik Kilisesi’nin Hıristiyan dü-şüncesinin yenilenmesine yönelik

atılımlarına, bunun neticesinde ortaçağ Hıristiyan düşüncesinin önemli temsilcilerinin, özellikle de Aquino’lu Thomas’ın fikirleri-nin canlandırılmasına yönelik ça-balarına işaret etmektedir. Karlı-ğa’ya göre Kilise’nin bu çabası neticesinde ortaçağ Hıristiyan düşüncesi üzerine yoğunlaşan ça-lışmalar, İslâm düşüncesinin bu düşünce üzerindeki etkisinin de ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Eserin “İslâm Düşüncesinin Batı’ya Geçişi” adlı birinci kısmı dört temel bölümden oluşmakta-dır. Yazar “Karşı Karşıya İki Dün-ya” başlıklı ilk bölümde öncelikle karşı karşıya iki din olarak nite-lendirdiği İslâm ile Hıristiyanlı-ğın birbiri ile olan ilişkisinin tari-hî seyrini sunmaktadır. Bu bağ-lamda genel olarak İslâm’ın Hı-ristiyanlığa bakışı ve Arabistan çevresinde yaşayan Hıristiyanlarla ilgili kısa bilgilerin ardından, “Doğu Hıristiyanlığının İslâm’a Bakışı” başlıklı bölümde İslâm’a karşı yazılan ilk savunma ve red-diyelere değinilmektedir. Bu sa-vunma ve reddiyeler, yazarın “Batı Hıristiyanlığının İslâm’a Bakışı” başlığı altında da belirtti-ği üzere, Batı’da İslâm imajının oluşmasına ve ortaçağdan günü-müze kadar yazılan gerek destan türü gerekse reddiye türü eserle-re kaynaklık etmiştir. Yazar iki di-nin karşılaşmasının bu serüveni-nin ardından, genç, dinamik ve güçlü olarak nitelediği İslâm kül-türü ile yaşlı, cansız ve hantal ola-DÎVÂN

2003/2

230

(3)

rak nitelediği Batı kültürünün ilişkisini incelemektedir. Öncelik-le bu iki kültürün karşılaşma nok-talarından biri olan Endülüs’ün siyasî tarihine ilişkin önemli bilgi-ler sunan Karlığa, daha sonra En-dülüs kültürünün Batı Hıristiyan-lığına etkisini incelemektedir. Bu-nun ardından İslâm bilim ve dü-şüncesinin Batı’ya geçiş noktala-rından bir diğeri olan Sicilya’nın siyasî tarihi verildikten sonra İm-parator II. Frederik öncülüğünde Sicilya’nın İslâm kültürü’nün Ba-tı kültürüne aktarılmasındaki ro-lüne değinilmektedir. Son olarak bu iki kültürün farklı bir şekilde karşı karşıya geldiği, Haçlı savaş-ları ve bu savaşlar vesilesiyle ger-çekleşen bilgi ve düşünce aktarı-mı konu edilmektedir.

“Batı’nın Uyanışı” başlığını ta-şıyan ikinci bölümde ise yazar, Endülüs, Sicilya ve Haçlı seferleri tecrübesi ardından Batı’da başla-yan ubaşla-yanış serüvenini incelemek-tedir. Bu bağlamda ferdi gayret-lerle başlayan İslâm bilim ve dü-şüncesini öğrenme serüveninin Charlemange ve II. Sylvestre ile nasıl sistemli bir harekete dönü-şüp önce Kilise okullarının, sonra da üniversitelerin kurulup yay-gınlaşmasına vesile olduğu göste-rilmekte, bu öğrenim kurumları-nın yapısı ve işleyişiyle İslâm dün-yasındaki medreselerin yapısı ve işleyişi arasındaki paralellikler vurgulanmaktadır.

İnsanlık tarihinde üç büyük kültür intikâlinin olduğunu

belir-ten yazar “Tercümenin Rolü” başlıklı üçüncü bölümde öncelik-le ikinci kültür intikâli olan antik düşüncenin İslâm kültürüne inti-kalini incelemektedir. Bu bağ-lamda önce İslâm’ın doğuş dö-nemindeki antik düşünce mer-kezleri hakkında kısa bilgiler ve-rilmekte, ardından tercüme hare-ketinin başlaması ve bu süreçte İslâm dünyasında tanınan düşü-nürler ve bu düşüdüşü-nürlerin tercü-me edilen eserleri hakkında bilgi-ler sunulmakta; bu süreç netice-sinde ortaya çıkan entelektüel ve teolojik tartışmalara değinilmek-tedir. Yazar daha sonra üçüncü kültür intikâli olarak değerlendir-diği İslâm düşüncesinin Batı’ya aktarımını incelemektedir. Bu bağlamda öncelikle Arapça’dan Latince ve İbranice’ye çeviri ya-pılan merkezler hakkında bilgi verilmekte, ardından da Latin ve Yahudi mütercimlerin biyorafik bilgileri ve yaptıkları telif ve ter-cüme çalışmalar ile ilgili bulgular zikredilmektedir.

Yazar bu yoğun tercüme faali-yetinin, Batı dünyasının bir tan antik düşünürleri, diğer taraf-tan da her biri dönemine değişik yönden damgasını vurmuş birçok İslâm düşünür ve bilim adamını yakından tanımasına vesile oldu-ğunu ileri sürmektedir. “Batı’nın Tanıdığı İslâm Düşünürleri” adlı son bölümde yazar bu düşünür-lerin kısa özgeçmişdüşünür-lerini verdik-ten sonra Latince ve İbranice’ye

DÎVÂN 2003/1

231

(4)

çevrilen eserlerinin tanıtımı ve bu eserlerin Batı dünyasındaki serü-veni ile ilgili bilgiler sunmaktadır. Bu bağlamda incelenen düşünür-ler şunlardır: Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ, İbn Rüşd, Gazzâlî, İbn Bâc-ce, İbn Tufeyl, İbn Fâtik, Mehdî b. Tûmert, İbnü’s-Seyyid el-Ba-talyevsî ve Tebrîzî.

Yazarın da belirttiği gibi eserin yayınlanan bu cildinin temel he-defi, İslâm düşüncesinin Batı’ya geçiş serüvenini ayrıntılı bir şekil-de ortaya koymaktır. Bu heşekil-defe ulaşmak için yazar analitik bir yöntem benimsediğini, mümkün olduğunca ilk kaynaklara ulaşma-yı veya bu mümkün olmadığında ikinci el kaynaklarla yetinmeyi ve elde edilen neticeyi sunarken de objektif davranarak, İslâm dü-şüncesinin Batı düşüncesine olan etkisini ne abartan ne de bu etki-yi tamamen görmezlikten gelen yaklaşımı benimsediğini vurgula-maktadır. Bu açıdan değerlendi-rildiğinde eserin İslâm düşünce-sinin Batı düşüncesine aktarım

serüvenini tüm yönleriyle ortaya koyduğu söylenebilir. Ancak, okuyucunun eserin bu cildinde İslâm düşüncesinin 12. yüzyıl-dan itibaren Batı düşüncesinin gelişiminde nasıl bir etkisinin ol-duğunu görebilme şansına tam anlamıyla sahip olduğu söylene-mez. Özellikle İbn Sînâ ve İbn Rüşd’ün fikirlerinin Batı’da oluş-turduğu İbn Sînâcı ve İbn Rüşd-cü etkileri görebilmek, bu etkile-rin Avrupa’nın değişik ilim mer-kezlerindeki serüvenini takip edebilmek, bu etkilere karşı olu-şan tepkiler hakkında bilgi sahibi olabilmek, İslâm düşünürlerinin modern dönem düşünürleri üze-rinde hâlâ etkili olup olmadıkla-rına karar verebilmek için yazarın bu konuları işlediği eserin ikinci cildinin de okuyucuyla buluşma-sı gerekmektedir. Bu proje ta-mamlandığında eser, mukâyeseli İslâm ve Hıristiyan düşüncesi ça-lışmayı hedefleyen yeni araştır-macılar için önemli bir kaynak değeri kazanacaktır.

DÎVÂN 2003/2

232

Referanslar

Benzer Belgeler

1923 yılında ku- rulduğunda toplumdaki farklılıkları kültürel bir zenginlik olarak gören Türkiye Cumhuriyeti’nde, 1925 yılında gerçekleşen “Şeyh Sait

İndirubin, 6-bromo indirubin, 6’-bromo indirubin, 6,6’-dibromo indirubin, indigotin, 6-bromo indigotin ve 6,6’-dibromo indigotin deniz kabuklularının Muricidae

Bunun üze­ rine Ankara'ya varıldıktan 14 gün sonra bu kez de gene adı Mustafa Kemal Paşa tarafından konulan Hâkimlyet-i Milliye gazetesi yayımlanmaya başlanır. Üstelik

Geçen yirmi yıl, Preb isch ’in sanay ileşm e üzer inde ki kuram ının pek çok ya­ nının sağla mlaşt ırılma sına olan ak sağladı.. süre cini n itha l ikame si

Divanca Fuat Beyin intihabının reddedilmesi, muma­ ileyhin altı senedir edebiyat fa­ kültesi riyasetinde kalarak diğer fakülteleri gücendirecek şekilde hareket

Çalışmanın ikinci bölümünde ise, Cupitt'e ait olan Hristiyan Non-Realizmi düşüncesinin daha iyi anlaşılması için, öncellikle Realizm ile Non-Realizm

Ayrıca yalın uygulamalarla ilgili olarak üretim sistemleri geniş çapta incelenmiş fakat bu çalışmalarda en önemli yönetim araçlarından olan muhasebe ve maliyet

Ayaklarında yine terlik yok... Sazan balığı soyundan bir balıkdır; vü- cudü çok basık ve gaayet geniş olup bıyıksızdır, Kızılkanad balığını çok