• Sonuç bulunamadı

Saray ve Babıali'nin iç yüzü:Yıldız tiyatrosunda verilen oyunlar, Abdürrezzak'ın gözden düşmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saray ve Babıali'nin iç yüzü:Yıldız tiyatrosunda verilen oyunlar, Abdürrezzak'ın gözden düşmesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yazan: SÜLEYM AN KANI — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur —

'imm

T e frik a *FP n of2A-J<z. 118 ■

Yıldız tiyatrosunda verilen oyunlar,

Abdürrezakm gözden düşmesi

Yıldızdaki tiyatronun idare iş­ lerine ikinci esvapçı İlyas bey bakardı.

Tiyatroda oyun ve konserler cuma, pazar, çarşamba akşam­ ları verilirdi. Sahnenin karşısın­ daki genişçe loca hünkâra mah­ sus idi. Orkestra hünkâr locası­ nın sol tarafında ve aşağide bu­ lunurdu.

Tiyatronun mefruşatı zarif, tez­ yinatı altın yaldızlı idi; duvarlar kırmızı pelüş ile kaplanmıştı.

Mefruşatın büyük kısmı Yıldız marangozhanesinde yapılmıştı. Aktörler sahneye çıkınca hünkâ­ rın locasına teveccühle yerden te­ menna ederlerdi. Hünkâr hangi oyunu arzu ettiğini söylemiyecek olursa intihap İlyas beye kalır­ dı. Abdülhamit en ziyade Nor­ ma, Trovatör, Travyata, Faüsf operalarından hoşlanırdı. Alatur­ ka komedya, alafranga operet ve

opera takımlarından başka sa­ rayda bir de orta oyunu takımı vardı. Aktörlerin hepsi musikii hümayuna mensuptu.

Opera takımının kadın, erkek mugannileri İstanbula gelen ec­ nebi kumpanyalardan, bilhassa İtalyanlardan yüksek maaşlarla alınırdı.

Turne için İstanbula gelen meş­ hur artistler de saraya davet olu­ nur, kendilerine tiyatroda oyun ve konserler verdirilir, nişan ve hediyelerle taltif olunurdu.

Böyle bir artiste bir konser için iki yüz altın kadar para verilirdi.

Tepebaşı bahçesine gelen bir cambaz kumpanyası artistleri ara­ sında bir domuzu terbiye etmiş bir palyaço, kumpanya direktörü­ ne 200 lira tazminat verilmek ve domuzu tiyatro masarifinden bes­ lenmek suretile muzikai hümayun oyuncu takımına alınmıştı.

Bir defa bir Fransız operet kum panyası saray tiyatrosunda (La- bel Elen) piyesini oymyacaktı.

Yıldız tiyatrosunu görmeğe me­ rak eden bir ecnebi madam kum­ panyanın direktörü ile, prima don- nası matmazel Jan Solye ile an­ laşır; kendisine endamca benzi- yen bir oyuncu yerine kaim ola­ rak Perapalâsm müdürile bir ara­ bada Yıldıza gider. Abdülhamit

Prima Donnaya gayet güzel bir bilezik ihda eyler.

İkinci perde esnasında padi­ şaha bir jurnal takdim olunur. Yabancı kadm üçüncü perdede şanoya girmekten menedilir, oyuncu Localarından birinde tü­ fekçilerle muhafaza altına alınır. Oyun biter, bitmez kumpanya efradı ve yabancı kadın hemen yel, yepelek arabalara bindirile­ rek saraydan çıkartılır.

Ertesi günü bir Fransız gazete­ cisinin Abdülbamidi öldürtmek üzere saraya bir kadın ithal ey­ lediği Beyoğlunda şayi olur. Deyli Telgraf bile bu haberi ya­

z a r.

Yıldızda verilecek 05nın ve kon­ ser neşir ve ilân edilmezdi. Halk­ ta (padişah eğlencesine dalmış) fikri uyandırılmak istenilmezdi, ’’ ariste Gaite tiyatrosu aktrisle­

Yıldıjt tiyatrosunda Hünkar locası

[Bu loca sahnenin tam karaşındadır]

rinden güzel birisi Yıldız sahne­ sinde bir oyun vermişti. Abdül­ hamit bu kızın maharetinden zi­ yade güzelliğine karşı hissiz kala­ madığından tiyatroya yüksek mu- bassasat ile bağlamak istemiş idise de kızı razı etmek mümkün olamamıştı.

Saltanatın son senelerinde sa­ rayının tiyatro trupuna mensup güzel bir İcadını ağız tadı değiş­ tirme kabilinden ikide, birde nez-

dine celbeder olmuştu.

Fakat dedi, kodu oluyor diye bu davetlere nihayet vermişti.

Seneler ve senelerce İstanbul halkını Şehzadebaşı ve Kadıköy sahnelerinde güldürmüş olan meş­ hur komik Abdürrezak efendi, nihayet mülâzim rütbesile hade- mei hassa meyanına, Yıldız sah­ nesine alınmıştı. Zavallı Abdi efendi sarayın kuyut ve şurut içindeki hayatından hayli sıkıl­ mıştı.

Abdürrezak efendi iptidala­ rı sarayda hoşa gidiyordu.

Bir gün ayağından çizmesini bir türlü çıkaramıyan hademesine kızarak:

— Canım! İyice çek, çıkar su­ nu!

Demiş, bademe beceremiyerek: — Efendim, çıkmıyor!

Cevabını vermesile Abdi efendi. — Neden çıkmasın! Bu da me­ mur aylığı değil a!

Tarizini savurmuştu. Abdülha­ mit zamanında memur maaşları üç, dört ayda bir çıktığı için bu dokunaklı söz derhal padişaha jurnal edilmiş, Abdi efendi de bundan sonra «teveccühü şaha­ neden dur» olmuştu.

Abdülhamit alafranga musiki­ den anlar ve hoşlanırdı.

Bir defa tiyatroda bir komedi oynanmakta idi. Muzikai hümayun orkestra şefi Dossap paşa orkes­ trayı idare ediyordu.

Orkestra bir hava çalmakta iken Abdülhamit başka bir şey çalınmasını emretmiş, muzika ta­ kımı ezber bildikleri Hamidiye marşını çalmakta iken sahneye 050ın icabı bir eşek çıkmıştı. Bu aksi tesadüf ile fena halde canı sıkılan Abdülhamit Dossap paşa­ nın memuriyetine hitam vermişti. Hükümdarların taklidini yap­

makta ihtisas kazanmış mukallit ve hokkabaz bir Fransız Yıldız sahnesinde maharetini gösteriyor­ du. Çarın, Almanya imparatoru­ nun, Avusturya imparatorunun taklitlerini yaptı. Sıra kendisine geleceğini anlıyan Abdülhamif oyunu kesmesini emretti.

Bir kaç gün sonra mabeyinci A rif bey bazı ehibbasını konağına davet ve bu mukallidi de celbet- ti. Mukallit burada diğer hüküm­

darlar meyanmda Abdülhamidirt de taklidini yaptı. Hadise ertesi günü padişaha isma edilmesi üzerine A rif bey şiddetli tevbibe uğradı.

Abdülhamit karanlıktan hoş- lanmazdı. Geceleri koridorların, odaların, bahçenin tenvir edilmiş bulunmasını isterdi. Etrafta ne­ relerde lâmba yandığını bildiği için bunlardan birisi sönmüş gö­ rülse derhal esbabım araştırırdı. Sessizlik te sinirlerine dokunur­ du. Muhafızların geceleri sert adımlarla yürümeleri lâzımdı.

Uykusu pek hafifti. Sık, sık uyanırdı; uyanması için ufak bir pıtırtı kâfi gelirdi. Uykusu kaçarsa konuşmak için nedim ve müsa- hiplerinden birini çağırtırdı.

Fena bir rüyadan korku ile uya­ nırsa mutlaka rüyayı Ebülhüda efendiye tabir ettirirdi.

Bazen vehim ve merak galebe- sile dairenin bir balkonundan kuvvetli bir dürbün ile uzakları, denizi, tepeleri, İstanbul ufkunu tetkik eylerdi.

Böyle sıralarda gezintilere ni­ hayet verirdi; dairesinde musiki sesi işidihnez olurdu; iştihasını da kaybederdi; öğle uykusu yap­ mazdı. Heyecanlı günlerinde kırk sekiz saat gözünü bir dakika ka­ pamadığı olmuştur.

(Arkası var)

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hansa kentindeki kapahçarşıyı anlatır. Han- sa’nın 6 ilçeye ayrıldığını, bu 6 ilçeden üçün- cüsünde Müslümanların yaşadığını, burada kurulan,

ölümlerinde de gereken ilgi ve saygıyı göstermeyen medyanın, daha uzun yıllar terör ve cinayet haberleri vermesi, kendisinin dahi yok edilmesi tehlikesi, giderek

Sonbaharda bir Yılmaz Güney kampanyası başlatacağını açıklayan Fatoş Güney, kampanyayı Gü­ ney’i genç kuşaklara tanıtmak ve kurulacak olan Güney Vakfı’na

Plasma vitamin C concentration was significantly decreased in hemodialysis patients compared with healthy subjects, and significantly lowered by 24% from post-dialysis compared

1934'te Ürdün'ün Ankara Büyükelçisi Prens Emir Zeid'le yaptığı evlilik nedeniyle “ Prenses Zeid” olarak da tanınan sanatçı, diplomat, hattat ve tarihçi Şakir

[r]

Ön sahne elemanlarının bu değişkenliği, sah­ ne mekanik ve elektrik tesisatı ile bir­ likte, büyük opera ve müzikal tiyatro kü­ çük ve büyük tiyatro,

İlginç olarak RT-PCR ile kemik iliğinden bakılan BCR-ABL t(9;22) pozitif olarak geldi.. Kantitatif BCR-ABL füzyon transkriptinin oranı ise 0.27