TAKVİMDEN BİR YAPRAK
Musâhibzade Celâl Bey
■{<(
2
, ^
i y i İlli tiyatromuza çok canlı e- 1 ,1 serler veren Musâhibzade Celâl Bey, pek müşkül durumda imiş. Sanatkâr için bu hal ekse riya beklenen bir âkibettir. Za ten son zamanlarda gözleri rü’yet kuvvetini kısmen kaybetmişti; buna belki yaşın da biraz tesiri sebep o! muştur. Yahut bu değerli sanatkâr o kadar güzel şeyler görmüş ve göstermiştir kİ bir zekâ kaynağı olan munis nazarlarının bundan yorulduğunu da kabul edebiliriz
Musâhibzade’nin eserleri yüzde yüz millidir. Seçtiği mevzularda milli karakteri oya gibi işlemiştir. Bu piyesler birer gravür
nümune-si olmuştur. Bazılarında «zamana uymak» kaydının bazan hâkim olmasına rağmen, ekserisi zevkle seyredilen temeli ve çatısı sağ lam binalardır. Bunlar, size eski içerilek raflar, kavukluklar, çat ına döşemeli sedirler, Siileymani- ve üslûbu mangallar, gülâbdanla süslü olduğu hissini verir. Mu harririn kalemi eserlerinde, eser - lerin dekorunda bu havayı ya ratmış, yaratmasını bilmiştir.
Musâhibzade Celâl Bey müş * kiil durumda imiş.
Bize bu kadar muvaffakiyetli sahne eseri veren bu adam, ga zete sütunlarına aksedecek kadar müşkül mevkide bırakılır mı?
V ali bey, bu kıymetin heder olmaması için teşebbüste bulun muş. Musâhibzade için bir jübi le demiydim de onu tatyib ede * cek bir müsamere tertibini düşün müş. Allah razı olsun... Valim i
- j
zin bu kadirşinaslığı memleke - tin san’at ve edebiyat hayatında minnetle karşılanacak bir hare kettir.D iğer taraftan Şehir Tiyatrosu san’atkârları da kendisine aylık vermeyi taahhüt etmişler... Bu da ayrıca şükranla kaydedilecek bir tesanüdün beliğ bir ifadesidir.
Zira unutmamalı ki Musâhib zade Celâl Bey, yalnız piyes mu harriri değildir. Onun bir de ar-; tist tarafı vardır. Bunu ben iyi bilirim. Hattâ zannedersem B u r han Felek de iyi bilir.
Musâhibzadeyi Meşrutiyetin i- lâmnda Yoğurtçu Çayırında bir ortaoyunu faslında öyle bir zen nelerin annesi rolünde gördüm ki] aradan kırk üç sene geçtiği halde o san'at ziyafetinin tadı hâlâ da- nı ağımdadır.
Bu rollerde pul asan Büvuk Asımlar, Tesbihçi Ahmetler. T er zi Salihler... Onun kâbına bile varamamışlardı.
Musâhibzade — hiç şüphe et miyorum ki — o kıymetli eser lerini vazarken, bütün şahısları muhayyilesinde oynatarak kâğıdın üzerine dökmek kudretini göster miştir. Başka türlü olamazdı.
Zaten çoğu piyes muharrirlerin de bütün eserlerinin şahsiyetleri ni ruhlarında yasatmak, onları konuşturmak, sanki sahnede imiş ler gibi oynatmak kudreti vardır. Bunu Ahmet V efik Paşa mer hum da yaparmış. «M o ly e r» den yaptığı ve müellifini unutturan o harikulâde adaptasyonlardaki şa h ısları, hususiyetinde kendisinin canlandırdığa söylenir.
Musâhibzade Celâl Beyin sah nemize, edebiyatımıza yaptığı bü yük hizmetleri maddî ölçülerle tartmağa elimiz dilimiz varmıyor. Fakat bunu yapacaksak, evvelâ kendisinden af talep etmeliyiz.
Ümid ederim ki o da bulun duğu müşkül vaziyetten dolayı bizi effetmek büyüttüğünü gös terir.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a T o ro s Arşivi