11 TEMMUZ1992 CUMARTESİ CUMHURİYET
KÜLTÜR
■SoU> k;
)IL
l
^
o
SAYFA11
Yarımca Görsel
Sanatlar Müzesi
KOCAELİ(AA)- KörfezBelediyesi’nce, Turan Güneş Kültür Sitesi’nin ikinci katında ’’Görsel Sanatlar Müzesi” açıldı. Türkiye’nin ikinci görsel sanatlar müzesinde, 44 yağlıboya tablo, 71 rölyef ve 15 fotoğraf yer alıyor. Bu arada, 21. Yarımca Altın Kiraz Kültür Sanat Festivali de başladı. Çeşitli etkinliklerle sürecek olan festival, 19 temmuz pazar günü sona erecek.
Özel tiyatrolara
belediyeden
salon
ANKARA(UBA)- Ankara
Büyükşehir Belediyesi, tiyatro salonlarını, özel tiyatrolann hizmetine sundu. Ankara’daki 9 özel tiyatro ekim ayma kadar M uhsin Ertuğrul Açıkhava Tiyatrosu sahnesinden indirimli yararlanabilecek. Ankara Büyükşehir Belediyesi daha önce de özel ve am atör tiyatrolara 150 milyonluk yardım yapmıştı. Tiyatro gruplan, temmuz ayı etkinlikleri süresince Açık Hava Tiyatrosu'nu onar gün süreyle
kullanabilecekler.
İşadamı Zülfü
Livaneli
ANKARA(ANKA)- Besteci,
ses ve saz sanatçısı, sinema yönetmeni ve yazar Zülfü Livaneli, sıfatlanna bir yenisini daha ekledi. Livaneli, yeni kurulan "A Yapım TV Programcılık A.Ş.”ye kurucu ortak olarak işadamlığına adım attı. Yayıncılık alanında faaliyet gösterecek olan şirketin diğer ortakları Medya Holding A.Ş., 1 Numaralı Yayıncılık, Sabah-İmaj TV Video Film Yapım A.Ş. ve İmaj TV Video Y apımcılık’tan oluşuyor. Şirket sermayesinden Livaneli yüzde 10 hisse alırken, en büyük hisselerin yüzde 30’la, Medya Holding ve
Sabah-İmaj TV’ye ait olduğu belirlendi. Geriye kalan yüzde 20 pay 1 Numaralı Yayıncılık’a, yüzde 10 da İmaj TV Video Yapımcılık’a ait.
Merkezi İstanbul’da bulunan şirketin Yönelim
Kurulu.
Medya Ho/ding’den Üııay Bilgin. Sabah-İmaj TV’den Cemal Noyan, 1 Numaralı Yaymcılık’tan Ercan Arıklı ve Zülfü Livaneli’den oluşuyor.Iglesias’ ın
stat konseri
M İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)-Julia Iglesias’ınİzmir Atatürk Stadı’nda 22 Temmuz Salı günü vereceği konser hazırlıkları sürüyor. Konser ile ilgili tanıtım çalışmaları yapılırken Julia İglesias için bir promasyon ekibi oluşturuldu. Ege’nin çeşitli merkezlerine dağılan ekipler, yurttaşlara sanatçı hakkında çeşitli sorular soruyor. Bilenlere de sanatçının T-Shirtleri hediye ediliyor. Organizasyonu gerçekleştiren Research Management yetkilileri, konser sırasında canlı yayın yapılmayacağım söylediler. Yetkililer, konserde sadece TRT’nin çekim yapacağım ve daha sonra
yayınlayacağı bildirildi. Bu arada konser için teknik malzemenin konserden iki gün önce getirileceği ve Atatürk Stadı’nda kurulacağı bildirildi.
Yalova Kultur
Sanat Festivali
Kültür Servisi- Dünya Kitap
Dergisi'nin katkısıyla gerçekleştirilecek Yalova K ültür Sanat Festivali. 18-24 temmuz tarihleri arasında yapılacak.Festival
kapsamında, kitap sergileri, Aziz Nesin ve Rıfat İlgaz’la söyleşiler ve imza günleri, Nazım Hikmet ve Köy Enstitüsü geceleri ve happeningler izlenebilecek.
Bejart Berlin’e
gidiyor
■ Kültür Servisi - Ünlü
koregraf Maurice Bejart, gelecek yıl orkestra şefi Daniel Barenboim ile birlikte Alman Devlet Operası’nda yapıtlar sahneleyecek, önceki yıllarda topluluğuyla Uluslararası İstanbul Festivali’ne de katılmış olan Maurice Bejart. Berlin kentindeki Devlet Opcrası’nda Arnold Schoenberg ve Bela Bartok’un müziklerinden gerçekleştirdiği bale yapıtlarını sahneleyecek. 12 M art 1993’te galası yapılacak balede orkestrayı Daniel Barenboim yönetecek.
V
Yazar, şair, incelemeci ve edebiyat tarihçisi Cevdet Kudret’i dün yitirdik
Dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun
► Cevdet Kudret, bir sü
redir
tedavi
gördüğü
Cerrahpaşa Hastanesi
nde dün öldü. 85 yaşında
ölen Cevdet Kudret, “Ka
lemin Ucu” adlı kitabıyla
geçen yıl Sedat Simavi
Edebiyat Ödülü’nü Fethi
Naci ile paylaşmıştı. Cev
det Kudret, kısa bir süre
önce Edebiyatçılar Der
neğinin Onur Ödülü’nü
de almıştı.
ALPAY KABACALI “Yedi Meşale”nin son şairi...
Üç ‘kesit-roman’ın klasik hika yeciliğimizi çağdaş edebiyata bağlayan öykülerin, 1930’lann sözü edilmeye değer oyun larının yazan... Hepsinden önemlisi de titiz bir incelemeci ve edebiyat tarihçisi... “Aydı- nlanma”mıza katkıda bulun muş, kannea gibi çalışkan bir yazın adamı...
Çarşamba günleri “Çarşam badır çarşamba” diyen, sırtına başkasının kamburunu yükle- seler de ‘perşembe’ demeyen, inandığı yolda yürümekten asla vazgeçmemiş bir insan... Bu, al çakgönüllü, iyimser, hoşgörülü olmasına engel değil...
Yukarıdaki tanımlar, hiç kuşkusuz ki yitirdiğimiz say gıdeğer kişiyi anlatmaya, ta nıtmaya yetmiyor.
Onu tanımak için öncelikle, geniş ölçüde kendi yaşamından kaynaklanan, aynı zamanda toplumumuzun otuz yıllık bir kesitini veren roman üçlemesini (Sınıf Arkadaşları, Havada Bu lut Yok, Karıncayı Tanırsınız) ve öykülerini okumak gerek. Bu yapıtlarda küçük yaşta ba basını yitiren, çocukluğu ve il kgençliği ‘yoksulluğun kor kunç çukurunda çırpınmakla geçen’ annesinin özeniyle yeti- şen. Hukuk Fakültesi’ni bitir dikten sonra Kayseri ve Anka ra’da liselerde (daha sonra An kara Konservatuvan’nda) öğ retmenlik yapan Cevdet Kud ret’i tanırız.
Cevdet Kudret, yaşamında en çok Yunus Emre’nin iki dizesine imrenmişti. Bir yazısında “O iki dizenin altında imzam olmasını ne kadar isterdim” demişti: “Biz dünyadan gider olduk / Kalanla ra selam olsun...” (Fotoğraf: İSA Ç E L İK )
Lise öğrencisi Cevdet Kud- ret’in Servet-i Fünun dergisinde başlayan. Yedi Meşale (altı şa irle bir öykücünün ortak kitabı; ardından aym grubun 8 sayı çıkardığı Meşale dergisi, 1928) ile süren şairliği. 1930’lu yıllar daki oyun yazarlığı ve 1943’te Sınıf Arkadaşları'nı yayımlaya rak ilk adımını atüğı ro mancılığı bugün pek anı
msanmıyor.
Demokrat Parti’nin iktidara gelişinin ardından resmi göre vinden ayrılmak zorunda kalan Cevdet Kudret geçim derdine düşer. Bir süre avukatlık yapar. Ancak avukatlık, onun ya ratılışına uygun bir meslek de ğildir. Şiir, roman vb. ürünler yayımlayarak da geçinilemez Türkiye’de... Okul kitapları
hazırlamaya başlar.
Artık, edebiyatımızın gelişi mini çeşitli yönleriyle yansıtan incelemeler yayımlamaya yö nelir. Bunları “bilimsel çalış m alar” olarak nitelemek gere kir. Cevdet Kudret, adeta bir fi zikçi gibi çalışmak, inceleme lerinde tarafsız kalmak yolun da da çaba harcadı. Bir konuş mamızda, “ Fizikçi nasıl taşın
düşme hızı Türkiye taşlan için daha yavaştır diye düşünmezse, edebiyatçının ya da sosyal ko nularla uğraşan yazarlann da tıpkı böyle davranması, elden geldiğince tarafsız kalması” yöntemini uyguladığım belirt mişti.
Bu alandaki en önemli veri mi, Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman’dır. Bu »üç ciltlik yapıtında, Türk hikaye ve ro manının yüz yıllık (1859-1959) gelişimini, dönemleri temsil eden yazar ve yapıdan incele mektedir. Çalışmanın üçüncü cildi Cevdet Kudret’e 1991 Se dat Simavi Edebiyat Ödülü’nü kazandırdı (Fethi Naci ile bö lüştürüldü).
Üç ciltlik Karagöz (1968-70) ile iki ciltlik Ortaoyunu 0973-75, TD K 1974 Bilim Ödülü) geleneksel oyunlanmız üzerine geniş incelemeleri ve en geniş metin dağannı içeren öz gün yapıtlardır. “Halk Şiirinde Üç Büyükler” başlığı altında Yunus Emre, Pir Sultan Abdal ve Karacaoğlan, “Divan Şiirin de Üç Büyükler” başlığı altında Fuzuli, Baki ve Nedim’i (hepsi
1985) örnekleriyle inceledi. Dilleri Var Bizm Dile Ben zemez (1966), Bir Bakıma (1977), Benim Oğlum Bina okur (1983) ve Kalemin Ucu (1991) adlı kitapları, gazete ve dergilerde çıkmış yazılarını bir araya getirir. Bunlar onun hem kılı kırk yararak çalışan bir in celemeci olduğunu ve dil özeni ni, dil dikkatini, hem de tadına doyulmaz denemeler yazdığım ortaya koyar. “Ben eleştirmen değilim” demekle birlikte, aym zamanda dikkatli bir eleştir men olduğu görülür.
Cevdet Kudret, yetmiş beşin ci yaşı dolayısıyla yazdığı yazının sonunda şöyle diyordu:
“ Bugüne değin imrendiğim pek çok yazar olmuştur ama, günün birinde Yunus’tan oku duğum bir şiirin iki dizesi kadar hiçbirine imrenmedim. İnsanla ra sonsuz bir sevgiyle seslenen o iki dizenin altında imzam ol masını ne kadar isterdim: Biz dünyadan gider olduk / Kalan lara selam olsun.”
CEVDET KUDRETTEN
Üç İngiliz topluluk, bugün H aendel için A ya İrini’de
250
. yılında Mesih Oratoryosu
Kültür Servisi - Barok döne
min en önemli bestecilerinden
Georg Friedrich Haendel’ in
(1685-1759) ünlü Mesih Ora
toryosu ilk kez bundan tam 250
yıl önce İrlanda’nın başkenti Dublin’de seslendirilmişti. Bu ünlü oratoryoyu ilk yorumlam- şından 250 yıl sonra bugün Ayd İrini’de dinleyeceğiz.
Bugün Aya İrini’de üç toplu luk Haendel’in Mesih O rator yosu için bir araya gelecek:
Cem Mansur yönetimindeki
Oxford Şehir Orkestrası. John
McCarthy yönetimindeki Londra Pro Musica Korosu ve I Fagiolini Dörtlüsü.
Haendel, 1741’de yazdığı
► Barok çağ bestecisi
Haendel'in ‘Mesih Ora
toryosu’ ilk, 250 yıl önce
Dublin’de
seslendiril
mişti. Bu kez ünlü yapıtı,
Aya İrini’de Oxford Şe
hir Orkestrası, Londra
Pro Musica Korosu ve I
Fagiolini Dörtlüsü’nden
dinleyeceğiz.
Mesih Oratoryosu ile bir an- diktan sonra Haendel’in ‘Cen- lamda ününün doruğuna eriş- netin kapısının açıldığını ve mişti. Alleluya bölümünü yaz- tüm varlıkların yaratıcısını
gör-düğüme inanmıştım’ dediği an latılır.
Oratoryo’nun Dublin’deki ilk seslendirilişinde Haendel de vardı.
Devonshire Dükü William Cavendish’in çağrısı üzerine yanına Soprano Avollo’yu da alarak Dublin’e gitmişti. Ken tin hayır demekleri yararına ve rilecek konser 6 gecelik biletleri tümüyle satılmıştı. Konserin ilk provasında, kentin iki kilisesi nin koro üyelerinin yanlarında getirdikleri akraba ve arkadaş lar, Alleluya’nın ilk ezgileri du yulduğunda, neden yaptıklarını bilmeden müziğin gücüyle aya ğa kalkmışlardı.
FESTİVALDE BUĞUN
► Oxford Şehir Orkestrası- Londra
► Pro Musica Korosu/Aya İri
ni. 18.30
FESTİVALDE YARIN
► Türkuaz Modem Dans Top-luluğu/Atatürk Kültür Merkezi
Büyük Salonu, 18.30
► David Byme/Açıkhava Ti
yatrosu, 21.30
► Bernard Soustrot-François- Henri Houbart/Sen Antoin
Kilisesi, 16.00
Cemal Reşit Rey Konser Salonu tartışmasında Nurettin Sözen ve Filiz Ali cepheleri
Ali:
Kültür Servisi-İstanbul Bü
yükşehir Belediyesi Cemal Re şit Rey Konser Salonu’nun üç yıldan bu yana Genel Sanat Yönetmenliği'ni üstlenen Prof. Filiz Ali görevinden alınınca, “konser salonu” üzerine tarü- şma yoğunlaştı.
Filiz Ali, “ Evita” müzikali nin sahnelenmesine ve CRR Konser Salonu’nun yıkımına karşı çıktığı için görevden alındığım söylerken, Nurettin Sözen de, salonun “kullamlabir- lik süresini arttırarak, yeni dü zenlemeyle 24 saat kullanılabi lecek hale getirmeyi” amaçladı- klannı belirtiyor.
Filiz Ali, 1989 yılında Bedret tin Dalan’m belediye başkanlığı döneminde yaptırılan CRR Konser Salonu’nun Genel Sa nat Yönetmenliği’ne getirilmiş ti. “ Evita” müzikalinin bu sa londa sahnelenmesi sorunu daha o zamandan başlamış. Dalan, buna karşı olduğunu belirterek, karan Filiz Ali’ye bı rakmıştı.
Ali de, “70 yıllık Cumhuriyet tarihi içinde yapılmış ilk ve tek akustiği olan konser salonu nun, konser dışında birtakım amaçlar için kullanılması”na başından beri karşıydı.
Belediye Başkam Nurettin Sözen’le “ilk tamştıklan”- andan itibaren sorunlar baş lamıştı Filiz Ali'ye göre. İliş kiler üç yıl boyunca “inişli çıkışlı”süregitmişti. Özellikle her sezon sonunda “yıldırma operasyonlan”yaşanmıştı. Konser salonunun kullanım ve işletme yönetmeliğini üç kez
hazırlamasına karşın, bir türlü kabul edilmediğinden, bina kullanımındaki sürtüşmeler so-
aan-ermiyordu. “Statü”konu-
da ısrar edince, “burnunu sürt mek, yola getirmek"için bir müessese m üdürü “tayin edil mişti.” Sürekli olarak“ dünya standartlarındaki, Türkiye’ deki tek binanın kullanımında amaçlarının dışına çıkılmama- sı” için raporlar hazırlamış, ilgili yerlere göndermişti. Son olarak haziran ayında yapılan
Sözen: Yapıyoruz
ıişti. tadır. Ayrıca bir kültür hizmeti- tahrİD etmek söz geçmişti.
Konser salonunun alt katı nın BRT stüdyosu yapıla bilmesi için, yıkılması konu s u n d a " !^ görüşü alınmayan” Filiz Ali, yine de ilgili yerlere “yalvarma mektupları” yazmıştı. Çünkü, “gerek akus tik, gerekse yayın sırasında çı kabilecek birtakım aksaklıklar iki kurumu da etkileyebilirdi. Böyle bir salonun TV stüdyosu olarak kullanması israftı.”
Filiz Ali, görevi süresince
tadır. Aynca bir kültür hizmeti nin dünyanın hiçbir yeride kar amacı güttüğünü görmedim”- diyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr.Nurettin Sö zen. Prof. Filiz Ali'nin görevden alınma gerekçesini "Bürokrasi de uyum şarttır. Hizmeti sürdü rebilmek için de birlikte olduğu muz arkadaşlarla uyum içinde çalışmamız gerekiyor. Bu ger çekleşmediği takdirde de yö neticilerin değiştirilmesi
kaçı-► İKtaabul Büyukçehir Bdediye Baçkan. Nurettin Sö*e*K Amacımız, bu
güne dek hiç kullanılmayan bir bölümü yeni düzenlemeyle 24 saat kullanı
labilecek bir hale getirmektir. Konser salonunu yıkmak, tahrip etmek söz
konusu olamaz. Bizim ilkemiz yıkmak değil, yapmaktır,
► CRR Konser Salonu eski yönetmeni Fili* AH: 70 yıllık Cumhuriyet tari
hinde yapılmış, akustiği olan ilk ve tek konser salonunun, konser dışında
birtakım amaçlarla kullanılmasına başından beri karşıydım. Türk milleti bu
konserlere layık değildir deniyorsa, diyeceğim bir şey yok.
yine “Evita”müzikalinin konu edildiği toplantıda, Belediye Başkanı Nurettin Sözen, Filiz Ali’ye, “Siz benim verdiğim ka rarların yanlış olduğunu kamu oyuna açıkladınız. Bu suçtur. Devlet memurusunuz, böyle bir açıklama yapamazsınız. Ben size şimdiye kadar her istediği nizi yaptım. Sizinle bu şartlar altında çalışamam" deyince. Filiz Ali’nin yanıU “ Yarın isti famı size takdim ederim”- olmuştu.
Daha sonra da “neden istifa edeyim, bir suçum varsa görev den alsınlar” düşüncesiyle
vaz-CRR konser salonunda sürekli zarar edildiği, “çok elit bir züm reye seslenen, sadece buıjuvazi- nin dinlediği klasik müzik ’’kon serlerinin yapıldığı gerekçesiyle “suçlanıyor.”
Belirli“ izdüşümünü amaçla yan" programlarla kaliteli kon serleri belediye, çeşitli sponsor ve kültür ataşeliklerinin katkı larıyla gerçekleştiren Filiz Ali, “Ama eğer bizim Türk milleti bu konserleri bu konserlere layık değildir deniyorsa, bunun karşısında benim söyleyeceğim bir şey yok. Ancak layıktır, se yirci sayısı da giderek
artmak-nıltnaz oluyor” biçiminde açıklıyor. C R R Konser Salo- nu’ııun "pahalı bir bina” oldu ğuna dikkati çeken Sözen, bu nedenle “kullanılabilirlik süre sini arttırm ak”gerektiğini vur gulayarak, amaçlarını aktarı yor:
“CRR Konser Salonu’nun bugüne dek hiç kullanılmayan bir bölümü yeni düzenlemeyle 24 saat kullanılabilecek hale getirilmektedir. Binaların kul lanım performansını ve süresini uzatmak kıt kaynaklı ülkelerde dehe de önem kazanmaktadır. Konser Salonu’nu yıkmak.
tahrip etmek söz konusu ola maz. Bodrum katında yapıldığı günden bu yana hiç kullanı lmamış, atıl vaziyette duran 3 soyunma odasımn BRT etkinli ği için düzenlenmesi de CRR Konser Salonu’nun yıkılması anlamına gelemez. Bu gerçek bir iftiradır. Salonun bugünkü fonksiyonunu engelleyici hiçbir durum da yoktur. Bizim ilke miz yıkmak değil, yapmaktır.”
“ Kamuyu kişisel çıkarlar ve çekişmeler uğruna yanıltmak ve gerçekleri çarpUrmak özel likle bir sanat adamına yakı- şmaz”diyen Nurettin Sözen, “CRR Konser Salonu’nun salt, elit bir zümreye hitap etmesini düşünmek de sosyal demokrat bir düşüncenin ürünü olamaz. ” görüşünü dile getiriyor.
Görev değişikliğinden sonra kopan gürültünün “kişisel hı- rslardan’’kaynaklandığını be lirten Sözen. Ali’nin görevden alınmasının nedenini konser sa lonunun yıkılmasına engel olu yormuş biçiminde çarpıtarak yansıtmasını eleştirerek, “kişi sel hesaplara” da dikkati çeki yor:
"Açıklamalarında‘Evita mü
zikalinin iyi ve profesyonel kişi ler tarafnıdan hazırlanması ge rektiğini, orta karar oyuncular la, orta karar seslerle oynanırsa, orta karar bir çalışma olacağı na, eğer görevde kalsaydı Evita’- nin orjinal yapımını getirerek CRR Konser Salonu’nda sergi leyeceğini’ söyleyen bu arka
daşımız, zamanında Evita’nm salonda sergilenmesine de karşı çıkmıştı.”
Kural metinden doğar
Yöntemim, söylediğim sözleri, öne sürdüğüm iddiaları örnek lerle belirtmektir. Bir şey söylüyorsam, onu mutlaka bir belgeye dayamak ihtiyacını duyarım. Bu ise doğrudan doğruya o ya zarın esefleriyle ortaya çıkabilir. Hiçbir kural önceden kona maz. Kurallar metinlerden, metinlere göre doğar. Edebiyat öğ retiminde de, dilde de böyledir. ön ce kuralları konup, sonradan dil ya da edebiyat yapılamaz.
Geçmişten geleceğe
Günümüzün bilim, düşünce ve sanat adamlarına düşen görev, geçmişin koparılan kültür bağlarının ilmiklerini bulup geleceğin kültürüne bağlamaktır. Buna, “gelenekten yararlanm a” diyo ruz. Herhangi bir yanlış anlamayı önlemek için hemen ekleye lim: Gelenekten yararlanmak demek, geleneği olduğu gibi “sür dürmek” demek değildir; geleneği yeni olanaklarla “geliştir mek” demektir. Ulusal sanat, hatta ulusal bilim ancak bu yolla kurulur. Aksi halde, Batı’yı kopya etmekten kurtulalım derken, yerliyi kopya etmiş oluruz.(...)
Batı k ültürü ile yerli kültürün bireşimi... Bunun hazır bir reçetesi yok elbette. Eldeki sınırlı örnekler, bu işin nasıl yapılması gerek tiği konusunda bize bazı ipuçları verebilir. Onlara bakarak, bir çıkar yol arayabiliriz.
Cumhuriyet dönemi
Namık Kemal’in İntibah’ından yirmi beş yıl sonra Aşk-ı Memnu ile Halit Ziya, Namık Kemal’i çok gerilerde, hatta bir yüzyıl ge ride bırakmıştır. Ondan sonraki gelişmeler de aynı şekilde ol muştur. Cumhuriyet döneminde hikâyç ve romanımız en parlak devrine ulaşmıştır. Bugün bir Sait Faik, bir Orhan Kemal, bir Yaşar Kemal zor ulaşılacak yüksekliklere ulaşmış yazarlardır. Nitekim Yaşar Kemal bir ara Nobel ödülüne aday gösterilmişti, vermediler. Sonradan verdiklerini okuyorum da... Bizim Yaşar Kemal onların fersah fersah üstünde. Şaşkınlık içindeyim, nasıl Yaşar Kemal’e vermemişler de onlara veriyorlar... 1960’tan sonra yetişen yazarlar içinde de gerçekten büyük değerler var. Edebiyatımızın daha da ileri gideceği kanısındayım. Çünkü ede biyat, inşaat gibi tuğia tuğla üstüne konarak yükselir. Yeni ya zarlarımız elbette bu binayı daha da yükseltecekler.
Ön binlerce insana iş olanağı sağlıyor
Rock müziği
sanayiye dönüştü
LONDRA(A.A.)-Elvis Pres- ley’in üne kavuşturduğu Rock müziği, artık günümüzde dev bir sanayi şeklini aldı.
Dünya çapında çok büyük işkolu haline gelen müzik sa nayi, onbinlerce insana iş im kanı sağlıyor.
Sadece İngiltere’de 60 bine yakın kişi müzik sanayinde ça lışırken, İngiliz pop topluluk ve şarkıcıları, dünyada, plak, kaset ve C D gibi kayıtlı müzik satışlarının yüzde 25’ini oluşturuyorlar. Bu sektörden elde edilen gelir ise ülke ekono misinin hemen hemen yüzde Tini oluşturuyor.
Pop müzik sanayi, konserler
ve kayıtlı müzik olarak iki kol halinde çalışırken. 1950 ve 60’- lardan bu yana yaşanan geliş meler, toptan kazancın plak şir ketleri, menajerler, avukatlar ve teknisyenler gibi çok sayıda kişi tarafından bölünmesini de beraberinde getiriyor.
Gelir dağılımının bu denli ge niş olduğu müzik piyasası, In giltere’de son yıllarda yaşanan ekonomik kriz nedeniyle dar boğaza girmiş durumda. Kişi başına yılda en çok kayıtlı mü zik satan ülkeler arasında A. B.D. 30 dolarla 6.sırayı alırken, İngiltere 37 dolarla Hollanda ve Isviçre’nn ardından 3.sırada yer bulunuyor.
KonservatuvarKurulu açıkladı
Mimar Sinan’dan
Sözen’e protesto
Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı
Kurulu ve aynı üniversitenin Piyano Anasanat
Dalıöğretim üyeleri, Filiz Ali'nin CemalReşit Rey
Konser Salonu Genel Sanat Yönetmenliği'ndena
lmmasmıprotesto ettiler.
Kültür Servisi-Mimar Sinan Üniversitesi Piyano Anasanat Dalı öğretim üyeleri imza top layarak ve M.S.Ü. Devlet Konservatuvarı kurul karan ile “Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nun başka amaçlarla kullanılmasını, Prof. Filiz Ali’ nin görevden alınmasını” pro testo ettiler.
Mimar Sinan Üniversitesi Piyano Anasanat Dalı öğretim üyelerinin, İstanbul Büyükşe hir Belediye Başkanı Prof.Dr. Nurettin Sözen’e gönderdikle ri protesto yazısında, “Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun kullanılış biçimini değiştirme nizi tasvip etmiyor, meslek taşımız Prof. Filiz Ali’nin gö revden alınmasını ve alınış bi çimini protesto ediyoruz, ’’de nildi.
Protesto eden öğretim üye leri arasında Prof. Metin Öğüt. Prof. Suna Erel, Prof. Judith Uluğ, Prof.Ergican Saydam, Doç. Hülya Tarcan. Doç. Bahar Tokay, Doç. Madlen Saydam, Doç. Esin Kanberoğ- lu, Doç. Tülin Babaç. Doç. Seher Tannyar, Yrd. Doç. Lale önge ve Yrd. Doç. Hülya Ardıç yer alıyor.
Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kon- servatuvar Kurulu K aran’nda ise "konservatuvanmızın de
ğerli hocalarından Devlet Sa natçısı, kompozitör, orkestra şefi Cemal Reşit Rey’in adına layık bir şekilde kullanılan ve yönetilen bu konser salonunun amacı dışında kullanılma be lirtileri Sayın Prof. Dr. N uret tin Sözen’in görev geldiğinde buradaki konuşmasında müj delediği ‘Buna benzer başka salonlarda yapacağız’sözleriy- le açıkça çelişki göstermekte- dir”denilerek, şu görüşlere yer verildi:
“ İstanbul kentinin olduğu kadar Türkiye ve Ortadoğu' nun en seçkin kültür ve sanat merkezi olma niteliğine sahip ve kuruluş amacı esasen çok gereksinme duyulan, en üst düzeyde bir kültür hizmeti ver mek olan C.R. R. Konser Sa lonu’nun bu amaçlar dışında kullanılmak üzere bazı yerleri nin yıkılıp değiştirilerek ve ba şarılı genel sanat yönetmeni görevden alınarak neredeyse keyfi bir şekilde kullanılacağı anlaşılmaktadı. En seçkin kül türel amaç olan ciddi ulusal ve evrensel müzik konser faaliyet lerine yer vermek üzere özel teknikler, yapı tekniği ve do nanım düşünülerek yapılmış bir binanmsorumsuzca kul lanılmak istenmesi bir evrensel kültür ve sanat düşmanlığı ola rak yorumlanabilir.”
T a h a T o ro s Arşivi