• Sonuç bulunamadı

Tahtakale nerede başlayıp nerede biter?:Seyyar satıcıdan yayılan harc-ı alem melodiler, sanki Tahtakale’yi küçük parçacıklara bölüyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tahtakale nerede başlayıp nerede biter?:Seyyar satıcıdan yayılan harc-ı alem melodiler, sanki Tahtakale’yi küçük parçacıklara bölüyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Oyuncak toptancılar», buraların en çok yer kaplayan esnafları. Renk renk plastik oyuncaklar, dükkanlardan taşmış, kaldırımlara yayılmış. (Fotoğraf. G A R B İS ÖZATAY)

Seyyar satıcıdan yayılan harc-ı alem melodiler, sanki Tahtakale’yi küçük parçacıklara bölüyor

Tahtakale nerede başlayıp nerede biter?

NESLİHAN KAYSERİLİOĞLU Tahtakale nerede başlayıp nerede biter? Doğrusu bu soruya hemen ve net bir cevap vermek biraz zor. Ka- palıçarşı’nın arkalarından ya da yan taraflarından, yani, serbest döviz alım-satım işlerinin yapıldığı sokak­ lardan Mısır Çarşısı’na dek her yer, Tahtakale olabiliyor. Tahtakale, sanki kişilere göre değişebilen, biraz muğlak, biraz esrarengiz, biraz da ürkütücü bir “olgu” adeta.

Bir yaz günü, öğle saatlerinde, Tahtakale sokaklarında dolaşı­ yoruz. Namaz kılanların, yük arabalarının, seyyar satıcıların ve adım başı rastlanabilen çöp yığınlarının arasından, yüzlerce insanla birlikte sıcak ve toza rağmen yürüyoruz. Sıcak ve nemli bir rüzgarın taşıdığı, bir kokoreççi arabasından çıkan dumanlar üzerimize savruluyor. Az ötede dilimlenmiş karpuzlar, civarın tüm karasinekleriyle birlikte alıcılarını bekliyorlar. Turşucular, pilavcılar, dönerciler, kelleciler, tatlıcılar, sucular, son yıllarda ülkemizde hız­ la yaygınlaşan “fast-food”culardan hiç de geri kalmayan bir hızla servis yapıyorlar, üstelik zengin bir mö­ nüyle.

Serbest döviz piyasasanın

P

erakende satışımız yoktur bayan’ diyor,

altın kolyesi, künyesi ve küçük parmağına taktığı taşlı

yüzüğünden patronun oğlu olduğunu tahmin

ettiğimiz genç adam.

belirlendiği sokaklarda birikmiş hummalı kalabalığın arasına dalı­ yoruz. Burada ayrı bir dil konuşulu­ yor ve tabii tek konu, para. Bir satıcı, “Tam var, çeyrek var, lale var, kraliçe var kardeş” diyerek yanımı­ za yaklaşıyor. Pek bir anlamı olma­ yan birkaç söz mırıldanıyoruz. Bu­ nun üzerine “Kardeş siz nereyi aramıştınız” diye soruyor kraliçe sa­ tan kardeş. “Tahtakale’yi” diyoruz, “Aslında Tahtakale daha aşağı ta­ raflara düşer” diyor. “Sağol kardeş” diyoruz ve daha aşağı taraflara doğ­ ru inmeye başlıyoruz.

Belki gelmişizdir diyerek bir silah dükkanına giriyoruz. Arkasındaki kasasıyla önündeki devasa masası­ nın arasında, taht taklidi vinileks kaplı koltuğuna kurulmuş patron, ağır ağır çayını yudumluyor. Gaze­ teci olduğumuzu öğrenince, herhan­ gi bir beyanatta bulunmayacağını

belirtiyor. Kendiline bir zarar ver­ me niyeti taşımadığımızı, yalnızca Tahtakale hakkında bir yazı hazır­ lamak için buralarda dolaştığımızı belirtiyoruz. Ve “Tahtakale tam ola­ rak ne tarafta kalıyor” diye soruyo­ ruz. “Siz daha iyi bilirsiniz bu işleri” diyerek, yanında oturan ve çayını ağır ağır yurdumlayan arkadaşına dönüp, “Bunlar hep böyle masum görünürler, sonra da yapacaklarını yaparlar” diyor. Dükkanın ürkek bakışlarla bize bakan çırağına iyi günler dileyerek ayrılıyoruz bura­ dan.

Birkaç silah dükkanından sonra, kemer, cüzdan, bond çanta, vb. deri aksesuarlar satan dükkanlar başlı­ yor. Onları da geçiyoruz ve kraliçe satan kardeşin dediği gibi daha aşa­ ğı taraflara doğru inmeye devam ediyoruz.

Şimdi ise Tahtakale’nin önemli

can damarlarından birini yakalı­ yoruz. Oyuncak toptancıları, bura­ ların en çok yer kaplayan esnafları. Renk renk plastik oyuncaklar, dük­ kanlardan taşmış, kaldırımlara yayılmış. Bu toptancılardan birine giriyoruz. Daha merhaba demeden, “Perakende satışımız yoktur bayan” diyor, altın kolyesi, künyesi ve küçük parmağına taktığı taşlı yüzü­ ğünden patronun oğlu olduğunu tahmin ettiğimiz genç adam. Gaze­ teci olduğumuzu öğrenince, piyasa­ daki durgunluktan, nakit sıkıntısı çektiklerinden ve karşılıksız çekler­ den söz ediyor. Bir an aklıma tahta oyuncaklar geliyor ve soruyorum, “Bayan, artık şimdiki çocuklar bun­ ları istiyor. Onların pek bir girdi geti­ ren piyasası yoktur. Öyle şeylerin za­ manı çoktan geçti” diyor. Zavallı şimdiki çocuklar, hiç görmedikleri bir şeyi nasıl istesinler ki. Esnaf, do­

ğal olarak hangisini karlı görüyorsa onu üretiyor, çocukları düşünen kim? Önemli olan nakit sıkıntısı, pi­ yasanın durgunluğu, çekler, senet­ ler, vs. “Sizce Tahtakale ne tarafa düşüyor?” diye soruyoruz. Birden şaşınyor, ama cevaplıyor: “Bizce daha yukarı taraflara doğru düşüyor. Döviz mi bozduracaktınız?”

Biz yine de onun değil, kraliçe sa­ tan kardeşin sözünü dinliyor ve daha aşağılara doğru inmeye devam ediyoruz.

Satın almak istediklerini, toptancısından daha ucuza almaya gelmiş insan seli, çıraklar, hamallar, her türden taşıt aracı ve seyyar satıcılar, hepsi iç içe, sanki hiç çözülmeyecekmiş gibi görünen bir düğüm. Ama sonuçta herkes, her şey bir yerlere doğru akıp gidiyor.

Tahtakale’nin daha aşağı taraflarında her şey satılıyor. İncik boncuk satan dükkanlar, züccaciye- ciler, deodorandan elektronik eşya­ ya birçok şey satan kaçakçılar, nal- buriyeciler. Tahtakale paramparça. Bir seyyar satıcıdan yayılan harc-ı alem melodiler, sanki buralan daha da küçük parçacıklara bölüyor ve kimsenin buna aldırdığı yok gibi. Ya da kimse bu parçacıkları bir ara­ ya getirecek sabıra ve dikkate sahip değil. ı j s ?) v v î>

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Şirin Çalışkan’ın da olduğu uluslararası bir araştırma ekibi, NASA’nın Hubble Uzay Teleskobu ile yaptıkları gözlemlerde RX J0806.4-4123 nötron yıldızından

Hastaların hane başı gelir seviyelerini 2.000/2.000- 10.000/10.000 üstü TL./ay kazancı kötü/orta/iyi ola- rak 3 gruba ayırdığımızda, kötü ve orta düzey ekono- mik

a- Lig.falciforme, b- Lobus hepatis sinister medialis c- Lobus hepatis dexter, d- Processus caudalis, e- Lobus hepatis sinister lateralis, f- Lien, g- Colon descendens,

Askusları çift çeperli ve askokarp tipi ascostroma olan türler çilek yaprak lekesi hastalığını oluşturan Mycosphaerella fragariae, hububatta yaprak lekesi oluşturan

Bu düşünceleri Tanrısal Varlığa uygularsak, Tanrısal düşüncenin zorunlu olarak bir Çokluk, düşünen ve düşünce, varlık ve etkinlik ikiliği içerdiğini görürüz..

Harekette halinde olmadığı gibi, hareketsiz de değildir; bir yerde ya da zamanda değildir, ama kendi içinde vardır, tek, biricik Form’dur; ya da dahası, tüm

“Yalnızca iyi olan mutludur; bu yüzden Tanrılar mutludur.” Biz ve Tanrılar arasındaki ayrım salt bir gelişme ayrımıdır; insanlar insan bedenlerinde varlık

Su yosunları denizlerde veya tatlı sularda yaşayan, bir veya çok hücreli ototrof bitkilerdir.. Hücrelerinde çekirdek (nukleus) ve klorofil bulunur.Üreme eşeysiz (sporla) veya