T.C.
Dicle Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ AÇISINDAN KAMU
HASTANELERİNDE RİSK YÖNETİMİ
Samet UĞUR
11919005
Danışman
Doç. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
T.C.
Dicle Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ AÇISINDAN KAMU
HASTANELERİNDE RİSK YÖNETİMİ
Samet UĞUR
11919005
Danışman
Doç. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
II
TAAHHÜTNAME
SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE
Dicle Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğine göre hazırlamış olduğum “İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından Kamu Hastanelerinde Risk Yönetimi” adlı tezin tamamen kendi çalışmam olduğunu ve her alıntıya kaynak gösterdiğimi ve tez yazım kılavuzuna uygun olarak hazırladığımı taahhüt eder, tezimin kağıt ve elektronik kopyalarının Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arşivlerinde aşağıda belirttiğim koşullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım. Lisansüstü Eğitim-Öğretim yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca gereğinin yapılmasını arz ederim.
.../…/2019
Samet UĞUR
T.C.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ
DİYARBAKIR
Samet UĞUR tarafından yapılan “İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından Kamu Hastanelerinde Risk Yönetimi” konulu bu çalışma, jürimiz tarafından Kamu Yönetimi Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS tezi olarak kabul edilmiştir.
Jüri Üyesinin Unvanı Adı Soyadı
Başkan: Doç. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU Üye : Doç Dr. Murat PIÇAK
Üye : Dr. Zelal Başak YARIŞ
Tez Savunma Sınavı Tarihi: …/06/2019
Yukarıdaki bilgilerin doğruluğunu onaylarım.
.../06/2019
Prof. Dr. Nazım HASIRCI
i
ÖN SÖZ
Bu tez çalışmasında iş sağlığı ve güvenliğinin gelişim aşamaları, kamu hastanelerinin organizasyon yapısı ile Türkiye’deki kamu hastanelerinde risk yönetimi ve risklere karşı alınması gereken önlemler incelenmek istenmiştir.
Öncelikle yüksek lisans eğitimim boyunca ilminden faydalandığım, tez çalışmamda isteklerimi göz önünde bulundurup bana yardımcı olan tez danışmanım Doç. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU’na ve bütün eğitim hayatım boyunca benden desteklerini esirgemeyen ve her zaman yanımda olan sevgili annem Bedia UĞUR ile babam Hadi UĞUR’a, kardeşlerim Nurcan UĞUR, Mehmet Şah UĞUR ve Faysal UĞUR’a, yeğenlerim Muhammed Hadi UĞUR, Ahmet Sadi UĞUR ve Musab Ali UĞUR’a teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Samet UĞUR Diyarbakır 2019
i
ÖZET
İş sağlığı ve güvenliği; çalışanların içerden ve dışardan etkilerle meydana gelebilecek her türlü tehlikelere karşı korunmasını amaç edinen bir sistemdir. İnsanların yaşama ve vücut bütünlüğünü koruma ilkesinin temeli olan iş sağlığı ve güvenliği anlayışı, hem gelişmiş ülkeler hem de gelişmekte olan ülkeler açısından büyük önem taşımaktadır.
Dünya genelindeki gidişata bakıldığında tüm kurumlar için değişim ve gelişim kaçınılmaz olmakta, bunun neticesinde firmaların karşı karşıya kalacağı belirsizlik ve riskler artmaktadır. İşletmelerin başarısı büyük ölçüde işyerindeki riskleri belirleme, önleme, azaltma ve yönetme kapasitelerine bağlıdır. Bu nedenle işletmelerde risk yönetimi bu gerekler için etkin bir yapı sunmaktadır.
Tüm işletmelerde olduğu gibi sağlık hizmeti veren kurumlarda da risk yönetimi oldukça önemsenmeli ve buna karşı tedbirler alınmalıdır. Yaşam ile ölüm arasında ince bir çizginin söz konusu olduğu bu tür sağlık kurumlarında gerek çalışanlar gerek hastalar açısından risk yönetimi konusu üzerinde ısrarla durulması gerekmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle çok önemli hale gelen risk yönetimi konusu, firmalar ve özelde sağlık kurumları için kaçınılmaz bir hale gelmiştir.
Bu çalışmada kamu hastaneleri organizasyon yapısı üzerinde durularak, geniş bir konu olan risk yönetimi hakkında bilgiler verilmiş ve bazı risk çeşitleri tanımlanmıştır.
Anahtar Sözcükler
ii
ABSTRACT
Occupational health and Safety; It is a system that aims to protect the employees against all kinds of dangers that may occur from inside and outside. Occupational health and safety understanding, which is the basis of the principle of protecting people's life and body integrity, is of great importance for both developed countries and developing countries.
Looking at the global course, change and development are inevitable for all institutions, resulting in uncertainties and risks that firms face. The success of businesses depends to a large extent on their capacity to identify, prevent, mitigate and manage risks in the workplace. Therefore, risk management in enterprises provides an effective structure for these requirements.
As is the case in all enterprises, risk management should be taken into consideration and measures should be taken against health services. In such health institutions where there is a thin line between life and death, it is necessary to insist on the issue of risk management in terms of both employees and patients.
The issue of risk management, which became very important with the entry into force of the Occupational Health and Safety Law, has become inevitable for companies and private health institutions.
In this study, information about risk management has been given and some risk types have been defined.
Keywords
Occupational Health and Safety, Risk, Danger, Risk Management, Public Hospitals
iii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No. ÖN SÖZ ... i ÖZET... i İÇİNDEKİLER ... iii KISALTMALAR ... viiTABLO LİSTESİ ... viii
GİRİŞ ... 1
BİRİNCİ BÖLÜM İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ 1. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ... 5
1.1. Kavram Olarak İş Sağlığı ve İş Güvenliği Nedir? ... 6
1.2. İş Sağlığı ve Güvenliğini Yönetmek ... 10
1.3. Esas İlkeler Bakımından İş Sağlığı ve Güvenliği ... 12
1.4. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Gelişim Süreci ... 14
1.4.1. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Dünya’daki Gelişimi ... 16
1.4.2. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Türkiye’deki Gelişimi ... 17
1.4.2.1. Tanzimat Fermanı (1839) Öncesi Yıllar... 19
1.4.2.2. Tanzimat Sonrası Yıllar(1839-1923) ... 20
1.4.2.3. Cumhuriyet Sonrası Dönem ... 21
1.5. Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun Amacı ... 23
1.5.1. Çalışanların Korunması ... 23
1.5.2. İşyeri Güvenliğini Oluşturmak ... 24
1.5.3. Güvenli Üretimin Sağlanması ... 25
1.6. Neden İş Sağlığı ve Güvenliği? ... 25
1.6.1. Çalışan Açısından Ehemmiyeti ... 26
iv
İKİNCİ BÖLÜM
BİR İŞLETME OLARAK KAMU HASTANELERİNİN YAPISI
2. KAMU HASTANELERİNİN ORGANİZASYON YAPISI ... 28
2.1. Hastane Kavramı ... 28
2.2.Sağlık İşletmelerinde Amaç ... 30
2.3. Hastanelerin Sınıflandırılması ... 31
2.3.1. Hizmet Üretimine Göre Sınıflandırma ... 32
2.3.1.1. Genel Hastaneler ... 32
2.3.1.2. Özel Dal Hastaneleri ... 32
2.3.1.3. Eğitim ve Araştırma Hastaneleri (EAH) ... 33
2.3.2. Mülkiyetine Göre Sınıflandırma ... 33
2.3.2.1. Devlet Hastaneleri ... 33
2.3.2.2. Özel Hastaneler ... 34
2.3.3. Yatak Kapasitelerine Göre Sınıflandırma ... 34
2.3.4. Yatış Süresine Göre Sınıflandırma ... 35
2.4. Hastanenin Görevleri(Fonksiyonları) ... 36
2.4.1.Tıbbi Fonksiyonlar ... 36
2.4.2. Yönetim Fonksiyonu ... 37
2.4.3. Mali (Ekonomik) Fonksiyonlar ... 37
2.4.4. Teknik Fonksiyonlar ... 38
2.4.5. Eğitim ve Araştırma Fonksiyonları ... 39
2.4.6. Sosyal Fonksiyonlar ... 40
2.5. Türkiye'de Kamu Hastanelerinin Organizasyon Yapısı ... 40
2.5.1. Başhekimlik ... 41
2.5.2. Komisyonlar ... 42
2.5.2.1. Hastane Konseyi ... 42
2.5.2.2 Temizlik Komitesi ... 43
2.5.2.3 Satın Alma Komisyonu ... 44
2.5.2.4 Muayene ve Tesellüm Komisyonu ... 44
2.5.2.5 Sayım Komisyonu ... 45
2.6. Hastane Organizasyonlarının Özellikleri ... 45
2.6.1. Hastanelerde Matriks Yapı ... 46
2.6.2. Hastanelerde Karmaşık Yapı ... 47
v
2.6.4. Hastanelerde Sağlık Hizmeti Üretimi ... 49
2.7. Sağlık Hizmetleri Talebinden Kaynaklı Yönetim Sorunları ... 50
2.7.1. Talebin Yapısı ... 50
2.7.2. Hasta Sevk Zinciri ... 51
2.8. Organizasyon Yapısından Kaynaklı Yönetim Sorunları ... 52
2.8.1. İş Bölümü ve Uzmanlaşmadan Kaynaklı Sorunlar ... 52
2.8.2. Sorumluluk ve Yetki Arasındaki Uyumsuzluk ... 53
2.8.3. Görev Tanımlarındaki Belirsizlikler... 53
2.8.4. Yönetime Katılmanın Olmayışı ... 54
2.8.5. Matriks Yapıdan Kaynaklanan Sorunlar ... 55
2.8.6. Örgütsel Çatışma ... 56
2.9. Hastanelerde Denetim Sorunu ... 57
2.10. Hastanelerde Finansman Sorunu ... 58
2.10.1. Türkiye'de Sağlık Harcamaları ... 58
2.10.2. Sağlık Hizmetleri Finansman Yöntemleri ... 59
2.11. Hastanelerde Karşılaşılan Diğer Sorunlar ... 60
2.11.1. Bina Sorunları ... 60
2.11.2. Tıbbi Araç-Gereç Sorunları ... 60
2.11.3. Dış Çevreden Kaynaklanan Sorunlar ... 60
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SAĞLIK HİZMETLERİNDE RİSK VE RİSK YÖNETİMİ 3. RİSK YÖNETİMİ ... 62
3.1. Sağlık Hizmetlerinde Risk Kavramı ... 62
3.2. Sağlık Hizmetlerinde Tehlike ve Riskler ... 64
3.2.1. Sağlık Kurumlarındaki Fiziksel Tehlikeler ve Riskler ... 66
3.2.2. Sağlık Kurumlarındaki Kimyasal Tehlikeler ve Riskler ... 67
3.2.3. Sağlık Kurumlarındaki Biyolojik Tehlikeler ve Riskler ... 69
3.2.4. Sağlık Kurumlarındaki Ergonomik Tehlikeler ve Riskler... 71
3.2.5. Sağlık Kurumlarındaki Psikososyal Tehlikeler ve Riskler ... 72
3.3. Sağlık Hizmetlerinde Risk Yönetimi ... 74
3.4. Sağlık Hizmetlerinde Risk Yönetiminin Amacı ve Önemi ... 75
3.5. Sağlık Hizmetlerinde Risk Yönetim Modeli ... 77
3.5.1. Sağlık Hizmetlerinde Risklerin Tanımlanması ... 78
vi
3.5.3. Sağlık Hizmetlerinde Riskleri Karşılama Yöntemleri ... 83
3.5.4. Sağlık Hizmetlerinde Görev ve Sorumluların Belirlenmesi ... 84
3.5.4.1. Risk Yöneticisi ... 85
3.5.4.2. Risk Direktörü ... 86
3.5.4.3. Risk Yetkilisi ... 87
3.5.4.4. Risk Sorumluları ... 87
3.5.5. Risk Yönetiminin Uygulanması ve Yönetilmesi ... 88
SONUÇ ... 90
vii
KISALTMALAR
EAH Eğitim ve Araştırma Hastanesi ILO Uluslararası Çalışma Örgütü İSG İş Sağlığı ve Güvenliği İSİG İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği KBB Kulak-Burun-Boğaz
KDD Kişisel Koruyucu Donanım Mad. Madde
M.Ö. Milattan Önce
SGK Sosyal Güvenlik Kurumu
s. Sayfa No
S. Sayı
WHO Dünya Sağlık Örgütü
viii
TABLO LİSTESİ
Tablo 1: Risk Yönetiminin Temel Esasları ... 77 Tablo 2: Hastanelerde Risk Kategorileri ... 81 Tablo 3: Görev ve Sorumluluklar ... 85
GİRİŞ
Hem dünyada hem de ülkemizde çalışma hayatıyla ilgili olarak büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Bu değişim ve dönüşüm sonucunda gerek özel sektör işyerlerinde gerek kamuya ait işyerlerinde çalışan kişilerin çalışma hayatları içinde karşılaşabilecekleri riskler de artmıştır. Bu durum günümüz dünyasında büyük bir sorun olarak görülmekte ise de eski zamanlarda pek önemsenen bir konu değildi. İşletmelerin çoğu sadece kar elde etmek amacıyla hareket eden kurumlar haline gelmişlerdir. Tek amacı daha çok para kazanmak olan işletmeler iş sağlığı ve güvenliği konusuna eğilmedikleri gibi bu anlamda yapılan çalışmalara da genel olarak kayıtsız kalmışlardır.
Çalışma dünyasının hareketlenmeye başladığı 20. yüzyılda daha önce karşılaşılmayan birçok yeni risk ve tehlike faktörü ortaya çıkmıştır. Risk ve tehlikelerin artması ile beraber çalışanların iş kazalarına maruz kalma ihtimali veya yaptıkları işin niteliğine bağlı olarak mesleki bazı hastalıklara yakalanma ihtimali artış göstermektedir. Meydana gelen her iş kazası sadece vücut bütünlüğünün bozulmasına değil bazen ölümle sonuçlanan daha acı reçetelere de sebep olmaktadır. Böylece iş kazaları hem maddi hem de manevi bir takım sonuçlar doğurarak toplum yapısını etkilemektedir.
Çalışma ortamındaki risk faktörleri oldukça çeşitlilik göstermektedir. Bazen işyeri ortamı tek başına risk unsuru olabilirken, bazen bireyin karakteristik özellikleri risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Birçok farklı risk faktörü olduğu bilinse de temel amaç bu risklerin asgari seviyeye çekilmesidir. Riskler tamamen yok edilemese de yapılacak çok basit birkaç çalışma ile azaltılabilir. İşyerindeki veya çalışma ortamındaki risk seviyesi asgari düzeye indirilen işçilerin çalışma motivasyonları olumlu anlamda artacaktır. İşyerindeki çalışma koşullarından memnun olan işçilerin daha çok çalışacakları ve işyerine aidiyet duygusuyla bağlı
olacakları bilinen bir gerçektir. Bu anlamda işyerlerinde risk yönetiminin son derece önemsenen bir konu olduğunu söyleyebiliriz.
Her meslek açısından iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak farklı anlamlar çıkarmak mümkündür. Bir meslek için risk faktörü olarak görülebilen bir şey bir başka meslek için risk doğurmayabilir. Bu da risk yönetimi konusunda çalışmalar yapılırken, yapılan işin niteliğine göre tedbirler alınmasını zorunlu kılmaktadır. Örneğin devamlı yüksekte çalışan işçiler için yapılan risk yönetimi ve risk değerlendirmesi ile sürekli büroda çalışan işçiler için yapılacak risk yönetimi ve risk değerlendirmesi farklı önlem ve tedbirleri ihtiva etmelidir. Yine benzer şekilde sağlık sektöründe çalışan işçiler için hastane yönetimi tarafından ele alınması gereken risk türleri diğer sektörlerden farklı olacaktır. Ancak şunu bilmekte yarar vardır ki, sağlık hizmetleri ağır ve tehlikeli işler arasında sayılmış olup, sağlık çalışanları diğer mesleklere göre daha riskli işler yapmaktadırlar.
Birey sağlığının yanında toplum sağlığı da üzerinde ısrarla durulması gereken bir konudur. Bu anlamda hem birey sağlığını hem de toplum sağlığını konu edinen sağlık işletmeleri toplumsal hayat içinde önemli bir yere sahiptirler. Bu bağlamda hastane çalışanlarının karşı karşıya oldukları riskler tanımlanarak bu risklerin analizi yapılmalıdır. Yapılan analizler sonucunda riskli birimler ve bölümler tespit edilerek buna uygun tedbirlerin alınması sağlanmalıdır. Bu tedbirleri ve önlemleri alacak olan birim ise başta hastane yönetimi olmak üzere tüm çalışanlardır. Sağlıklı bir denetim sistemin oluşturulması, kişilerin her an denetlendikleri düşüncesinde olmalarına ve işlerini yaparken daha dikkatli davranmaları gerektiğini bilmelerine neden olmaktadır.
İnsanoğlunun birçok ihtiyacı olmaktadır. Bu ihtiyaçlardan bazıları vazgeçilebilir ihtiyaçlar iken bazıları vazgeçilemez ihtiyaçlardan oluşmaktadır. Bu bağlamda sağlık da bir ihtiyaçtır ve insanoğlunun sağlık ihtiyacından vazgeçmesi mümkün değildir. Sağlık ihtiyacının karşılanacağı yerler ise hastanelerdir. Tek başına bu özelliği bile hastaneleri çok önemli kılmaktadır. Bu itibarla sağlık işletmesini herhangi bir işletme gibi düşünmek mümkün değildir. Çünkü sağlık işletmesini önemli kılan bir diğer sebep de, bu işletmelerin doğrudan doğruya insan hayatıyla ilgili işletmeler olduğu gerçeğidir. İnsanın doğumuyla başlayan yaşam sürecine şöyle
bir baktığımızda aslında hastanelerin insan hayatındaki yeri daha bir belirgin şekilde karşımıza çıkmaktadır. Birçok durumda hem doğum olayı hem de ölüm olayı hastane ortamında olmaktadır. Bu açıdan sağlık kurumlarında hataya yer olmamalıdır. Burada yapılacak küçük hatalar bile bazen telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilmektedir. Bu nedenle hastane işletmelerini diğer işletmelerle aynı şekilde düşünmek gibi bir yanılgı içine girilmemelidir.
Hastane dışındaki özel ya da kamu işletmelerine bakıldığında elde edilen başarının ölçütü maddi değerle ifade edilirken hastanelerde daha çok manevi tatmin ön plana çıkmaktadır. Bir insanın hayatını kurtarmanın manevi hazzı kelimelerle tarif edilemez bir duygudur.
Her işletmede olduğu gibi sağlık işletmelerinde de teknoloji kullanımı mühim bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak hastanelerin bu anlamda diğer işletmelere göre daha karmaşık bir yapıda olduğunu söyleyebiliriz. Sağlık hizmetleri sunumunda teknolojiden had safhada yararlanılması gerektiğinden, teknolojik cihaz ve aletlerin bu işi bilen uzman kişiler tarafından kullanılmasına dikkat edilmelidir. Teknolojik alet ve makinelerin, işinin ehli olmayan kişiler tarafından kullanılması bu makinelerin bozulmasına neden olmaktadır. Bozulan makineler tamir edilinceye kadar ya da yerine yenisi alınıncaya kadar sağlık hizmetlerinin aksamasına neden olacaktır. Aksayan sağlık hizmetleri de insan ve toplum sağlığını olumsuz manada etkileyecektir.
Her işletmenin bir hedefi olmalıdır ve işletmeler bu hedefe ulaşmak için çaba göstermelidir. Aynı şey sağlık kurumları için de geçerlidir. Hedeflere ulaşırken birçok risk ile karşı karşıya kalınsa da bu riskler hedefe ulaşma noktasında engel olarak görülmemeli, risklerle mücadele yöntemleri geliştirilerek riskler kaynağında yok edilmelidir. Risklerin yok edilmesinin birinci rolü de iyi bir risk yönetimi sisteminin kurulmasıdır. Risk yönetimi kapsamında herkesin yetki ve sorumlukları açık bir şekilde tanımlanmalı, risk oluşmadan önce veya risk ortaya çıktıktan sonra herkes ne yapacağını iyi bilmelidir.
Yukarıda bahsedilen gerekçeler doğrultusunda, bu çalışmamızda hastanelerin idari ve mali yapısı ile iş sağlığı ve güvenliği açısından hastanelerde risk yönetimi
konuları ele alınarak böylece, sağlık kurumlarındaki risk ve tehlikeler ile bu tehlikelerden korunma yolları nelerdir gibi sorular yanıtlanmış olacaktır.
BİRİNCİ BÖLÜM
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İş sağlığı ve güvenliği kavramı giderek hayatımızda daha çok yer tutmaya başlayan, hemen hemen her ortamda ve her platformda karşımıza çıkan bir kavram haline gelmiştir. Bu kavrama verilen önem ülkelerin gelişmişlik seviyeleri ile doğru orantılı olup ekonomisi güçlü olan ülkelerde bu konuda daha fazla çalışma yapıldığına şahit olunmaktadır.
Risk yönetimi kavramına geçmeden önce, risk yönetiminin de temeli olan iş sağlığı ve güvenliği(İSG) kavramı üzerinde durmak yararlı olacaktır. Bu bağlamda çalışmamızın bu bölümünde kavramsal tanımlamalar yapılarak, esas ilke ve prensipler ışığında İSG’nin hem dünyadaki hem de ülkemizdeki gelişim süreci açıklanacaktır.
1. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Dünyada yeni bir idari modelin oluşturulması, sanayileşme sürecinin hız kazanmasıyla beraber olmuştur. Sanayileşen dünya insan hayatında birçok kazanıma sebep olmuşken, bir takım olumsuz yansımalarının da olduğu görülmektedir. Sanayileşme süreci ile birlikte iş sağlığı ve güvenliği kavramı daha sık kullanılmaya başlanmıştır. Bu minvalde yeni bir yapılanma söz konusu olup, işletmelerdeki hiyerarşik yapılanma yerini yatay yapılanmaya bırakmıştır. Yatay yapılanmanın dikey örgütlenmeden daha özgürlükçü bir yapı olduğunu düşündüğümüzde yatay yapılanmanın olduğu işletmelerde işçiler daha çok söz sahibi olmaktadır. Yönetimde daha çok söz sahibi olan işçiler, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınması noktasında işveren üzerinde daha çok baskı unsuru olacaktır. Dünya üzerindeki ve ülkemizdeki yönetimsel gelişmeler, işletmelerin güvenlik yönetimi anlayışında da
önemli değişikliklere yol açarak iş sağlığı ve güvenliği kavramının başka anlamlar kazanmasına neden olmuştur.1
Bugüne kadar iş sağlığı ve güvenliği kavramının birçok tanımı yapılmıştır. Bu tanımları keskin bir şekilde birbirinden ayırmak mümkün değildir. Her bilim dalı bu kavramı kendi yöntem ve yaklaşımı açısından değerlendirmiştir. Bu bağlamda yapılan bütün tanımlar birlikte değerlendirildiğinde, iş sağlığı ve güvenliğinin çok kapsamlı ve çok disiplinli bir konu olduğunu söylemek mümkündür. Bu kavram hem fen bilimleri hem de sosyal bilimler ile çok sıkı ilişki içinde olup, iş sağlığı ve güvenliğini bu bilimlerden ayırmak mümkün değildir.2
1.1. Kavram Olarak İş Sağlığı ve İş Güvenliği Nedir?
Sağlık ve güvenlik birbirinden ayrı kavramlar gibi görünse de aslında birbirleriyle yakın ilişki içinde olan iki kelimedir. Sağlıklı bir birey olmanın ya da sağlıklı bir toplum içinde yaşamının yolu güvenlik ihtiyacının karşılanmış olmasından geçmektedir. Güvenlik ihtiyacı karşılanan bireylerin, bu ihtiyacı cevap bulamamış kişilere göre daha sağlıklı oldukları bir gerçektir.
Sağlık kelimesinin birçok tanımı yapılabilmektedir. Sağlık kısaca vücudun esenlik içinde bulunması hali olarak tanımlanmaktadır. Ancak günümüzde sağlık sadece vücudun esenlik içinde olması değil aynı zamanda ruhun da esenlik ve mutluluk içinde olmasını ifade eden daha geniş bir kavram haline gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından sağlık “sadece hastalık ve engelliliğin yokluğu değil, aynı zamanda tam barış ve refahın fiziksel, zihinsel ve sosyal yönleri” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu bağlamda iş sağlığı ve güvenliği, işin yürütülmesiyle ilgili olarak ortaya çıkan risklerden, insan sağlığına olumsuz yansıyacak durumlardan korunmak ve bu tanımı dikkate alarak iş ortamında iyileştirmeler yapmak için yürütülen her türlü faaliyet olarak tanımlanmaktadır.3
1 Hande Gülşen, “İş Sağlığı ve Güvenliği Konseptinin Dünyadaki Gelişmeler Işığında
Değerlendirilmesi”, TİSK İşveren Dergisi, S.7, 2004, s.29.
2
Günnur Demir, “İş Sağlığı ve Güvenliği Sağlanmasında İşyeri İSG Kurullarının Etkinliği”, Uludağ Üniversitesi, SBE, Yüksel Lisans Tezi, Bursa, 2006, s.5.
3 Esra Akay, “Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği, Avrupa Birliği Ülkeleri İle Karşılaştırılması ve
Öyle ki iş sağlığı ve güvenliği kavramı herkes açısından çok önemli hale gelmiştir. Bunun farkında olan gelişmiş ülkeler kayıp kontrol analizleri yaparak bu kavrama ne kadar önem verdiklerini ortaya koymaktadırlar. Yapılan her analiz sonucunda meydana gelecek kayıplar ya da zararların en aza indirgenmesi amaçlanmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği kavramı ile bağlantılı olan İş Güvenliği Mühendisliği işletmeler açısından önemli bir hale gelmiş ve bunun neticesinde pozitif anlamda neticeler elde edilmeye başlanmıştır.4
Sanayileşmenin ülke ekonomisine kattığı katma değerin yanında gerekli tedbirlerin alınmadığı bir sanayileşme süreci olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Sanayileşme ile birlikte makineleşme de artmakta, insanların yerini makine ve robotlar almaktadır. Aşırı makineleşme, üretici konumda olan işçilerle ilgili bazı problemlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Her ne kadar bu tür sorunlar başlarda çok önemsenmese de zaman ilerledikçe içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Bu nedenle yaşanacak her soruna her probleme anında müdahale etme ihtiyacı doğmuştur. Problem gidermede kullanılacak yollardan biri de, işyeri ortamı içinde herkesin uymak zorunda olduğu bazı yasalar ve kurallar konularak herkesin bu kurallara uymasını sağlamaktır. İşyerinde uygulanacak kuralların yeterli olup olmadığı ayrıca bir sorundur. İşyerindeki güvenlik ihtiyacı üzerine birçok farklı çalışma yapılmış ve bu konudaki çalışmalar neticesinde “İş Sağlığı ve Güvenliği” kavramı ortaya çıkmıştır. Bu kavramın ortaya çıkmasıyla beraber konuyla ilgili birçok bilimsel çalışma yapılmaya başlanmıştır.5
İş kazaları mutlak değildir. Birkaç küçük tedbir alınarak dahi iş kazaları oranında azalma sağlanabilmektedir. Yapılan birkaç çalışma da göstermiştir ki, iş kazalarının % 50’si küçük birkaç tedbir alınarak önlenebilecektir. Biraz daha kapsamlı tedbirlerin alınmasıyla geri kalan iş kazalarının % 48’inin önleneceği ortaya çıkmıştır. Bu değerlendirmeler ışığında iş kazalarının sadece % 2 oranında önlenemez olduğunu söylemek mümkündür. Yapılacak iş, zararı önleme mantığı ile hareket etmektir. Zararı doğuran olayı ortadan kaldırmak en akılcı yoldur. Zarar ortaya çıkmadan evvel müdahale teknikleri kullanılarak sonuç alınmalıdır. Bunun
4 Adnan İyibozkurt, “İş Sağlığı ve Güvenliğinin Önemi”, 2009, http:/blog.milliyet.com.tr/10.05.2019
için de tüm ekip uyumlu bir şekilde çalışmalıdır ve bir ekip çalışması olmalıdır. Bu uygulamalara işyerinde “risk değerlendirme çalışmaları” denir.6
Her iş kazasının ya da meslek hastalığının elbette bir bedeli olacaktır. Bu bedel bazen sadece maddi bir kayıp olurken bazen bir veya birden fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan ağır bedeller olmaktadır. Her işletme sahibi öncelikle şunu düşünmelidir: Alacağı tedbirlerin maliyeti, meydana gelecek kaza karşısında katlanacağı maliyetten ne kadar düşük olacaktır? Yapılan bütün çalışmalar ortaya koymuştur ki, iş güvenliği tedbirlerinin maliyeti, bu tedbirler alınmadığı için olabilecek bir kaza sonrası doğacak maliyetin kat ve kat üstündedir. Eğer bir işletmede kaza olayları sık sık yaşanıyorsa burada iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin yeterince alınmadığı anlaşılmaktadır. İş kazaları ya da yapılan işin niteliğine uygun olarak yakalanılan mesleki hastalıklar bireyi, toplumu, işletmeyi ve dahi devleti etkilemektedir. Kamu kaynakları başka bir ihtiyaç için harcanacakken kazadan oluşan giderlerin karşılanmasında kullanılmaktadır. Bu bağlamda devletin kaynaklarının verimli değerlendirilmesi, iş sağlığı ve güvenliği ilkelerine dayanmaktadır.7
İş sağlığı ve güvenliği açısından işverenleri bağlayan bir takım yasal yükümlülükler bulunmaktadır. İşverenlerin bu yasal zorunluluklar doğrultusunda hareket etmesi gerekmektedir. Bahsedilen yasal yükümlükler sadece kanunlar değil, yönetmelik, genelge, yönerge ve işyeri emirleri olmaktadır. İşverenlerin bu yönetmelik ve talimatlara aykırı hareket etmesi durumunda işverenler bir takım yaptırımlar ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu yaptırımlar idari cezalar olabileceği gibi adli cezalar da olabilmektedir. İşyerinde meydana gelen ölümlü bir iş kazası olayı sonucunda, kaza olayının meydana gelmesinde kasıt, kusur ve iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine aykırı hareketi bulunduğu tespit edilen işveren hapis cezası ile tecyiz edilebilmektedir.
İş sağlığı ve güvenliğini işyeri ve işyeri çevresiyle sınırlı tutmak doğru bir anlayış değildir. Bu kavram işyeri sınırlarını aşan bir anlam içermektedir. Yani işveren sadece işyeriyle ilgili alacağı tedbirlerle kesin bir koruma
6 İyibozkurt, “İş Sağlığı ve Güvenliğinin Önemi”, 2009, http:/blog.milliyet.com.tr/10.05.2019
sağlayamamaktadır. Bilinmelidir ki işyeri haricinden de çok fazla tehlike gelebilmektedir. Bu bağlamda alınacak güvenlik önlemleri planlandığında hem işyerinden hem de işyeri dışından doğabilecek riskler düşünülüp buna göre tedbirler alınmalıdır.8
Az gelişmiş ülkelerin genelde çağı takip edememe gibi bir sorunları vardır. Çağı takip edemeyen bu tür ülkelerde demokrasi bilinci de son derece zayıftır. Demokrasi bilinci zayıf olan az gelişmiş ülkelerde çalışanların hak ve hukukundan bahsetmek de oldukça güçtür. Söz konusu ülkelerde yeterli teftiş sistemi de olmadığından bütün amaç kar elde etme üzerine yoğunlaşmıştır. Bu manada bu tür ülkelerde iş sağlığı ve güvenliğine dair alınacak tedbirler neredeyse hiç uygulanmamaktadır.9
Çalışanlara verilecek eğitimler Eğitim Yönetmeliğinde belirtilmiştir. Bu yönetmeliğe göre uzman eğiticiler tarafından belgelendirilerek eğitimler gerçekleştirilecektir. İşyerinde bir eğitim planlaması yapılarak tüm işçilerin belirtilen eğitimleri almaları yasal bir mecburiyettir.10
İş sağlığı kavramı; doğrudan iş sağlığı ve güvenliği kavramıyla ilişkili olup, bu kavramı iş güvenliğinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Bir ülkede iş sağlığına verilen ehemmiyet, doğrudan o ülkenin gelişmişlik seviyesi ve halkın eğitim düzeyi ile ilgilidir. Ancak az gelişmiş ülkelerde görülen bu sorunlar, gelişmiş büyük ülkelerde büyük ölçüde aşılmıştır.
Bir iş yapılırken mutlaka bir takım riskler ve tehditler içermektedir. Bu tehlike ve risklerden olabildiğince uzak durmak, bunun için de çalışmalar yapmak gerekmektedir. İşte iş güvenliği yapılacak iş nedeniyle oluşabilecek her türlü sorunu ortadan kaldırarak meydana gelecek olası zararları en aza indirip iş ortamının daha iyi hale gelmesini sağlamak için yapılan sistematik çalışmalardır denilebilir.11
8 Zeyyat Sabuncuoğlu, “İnsan Kaynakları Yönetimi”, Ezgi Kitabevi Yayınları, Bursa, 2000, s.262.
9 Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası Birliği Makine Mühendisleri Odası Adana Şubesi,
“Haberler”, 2.İş Sağlığı Ve Güvenliği Kongresi Sonuç Bildirgesi, Mühendis ve Makine Dergisi, S.520, Adana, 2-3 Mayıs 2003, s.14.
10 Adnan İyibozkurt, http://www.isguv.com
İş güvenliğinin yasal yönü, çalışma sırasında işçilerin karşılaştığı tehlikelerin bertaraf edilmesi veya azaltılması hususunda, esasen kamu hukuku temelinde getirilen yükümlülükler ile ilgili olarak, hukukun tüm kurallarının yapılması olarak tanımlanmaktadır.12
Osmanlı Devleti yıllarında bir iş kanunumuz bulunmamaktaydı. Hatta Cumhuriyetin kurulmasıyla ve akabinde de bir İş kanunu çalışması yapılmamıştır. Bu nedenle Cumhuriyetin ilk yıllarında çalışma hayatıyla ilgili düzenlemeler Umumi Hıfzısıhha Yasası ve Belediyeler Yasası ile getirilmiştir. Söz konusu yasa iş sağlığı ve güvenliğine dair bir takım küçük düzenlemeler getirmiş ve işyerlerini iş sağlığı ve güvenliği açısından inceleme görevini belediyelere vermiştir.13
Bu kanunun 15. maddesinin 38. ve 76. fıkralarına göre, genel olarak belediyeler, fabrikaların elektrik aksamının, makine düzenlerinin, kazanların, ocakların ve bacaların teknik incelemelerini yapmaktan, çevre toplumunun sağlık, huzur ve mülkü üzerindeki zararlı etkilerini denetlemekten, zararlarını önlemekten ve işyerleri ile çalışma kamplarının sağlık denetimlerini yürütmekten sorumlu tutulmaktadırlar.14
İş güvenliği kavramı ısrarla üzerinde durulması gereken bir konu olup sadece işyerindeki tehlikelere karşı değil işyeri dışından gelebilecek tehlikelere karşı da işçilerin sağlığını korumayı amaç edinmektedir.
1.2. İş Sağlığı ve Güvenliğini Yönetmek
Son yıllarda, işletmeler için kalite, çevre ve insan kaynaklarını yönetmenin yanı sıra, iş sağlığı ve güvenliğini yönetmek de önemli bir sorundur. Sağlık ve güvenlik sorununu iyi yöneten kuruluşlar, pazarda rekabet avantajı sağlarken, iş kazalarının ve hastalıkların maliyetlerini en aza indirerek karlılıklarını arttırmaktadırlar. Pozitif güvenlik kültürüne sahip şirketler iş sağlığı ve güvenliği
12
Tankut Centel, “Çocuklar İle Gençlerin İş Güvenliği”, İstanbul Üniversitesi Yayınları, Yayın No.3041, İstanbul, 1992, s.58.
13 Umumi Hıfzısıhha Kanunu, 1930, www.mevzuat.gov.tr/21.05.2019
hususuna önemli yatırımlar yapıp çalışanlarının motivasyonunu arttırarak işgücü verimliliğini artırmayı amaçlamaktadırlar.15
Türkiye'de hükümet(devlet) genel olarak iş hayatını denetleme yetkisine sahiptir. Bu, İş Hukukunun 91. maddesinin bir gereğidir. Söz konusu maddede, “Devlet, çalışma hayatına ilişkin mevzuatın uygulanmasını izleyecek, denetleyecek ve teftiş edecektir.” denmektedir. Aynı maddede, bu ödevin gerekli sayıda ve nitelikte, denetim ve teftiş yetkisini haiz Çalışma Bakanlığı’nın yetkili memurları tarafından yapılacağı belirtilmektedir. Çalışma hayatının denetiminden Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde kurulan Teftiş Kurulu Başkanlığı sorumludur.16 Burada görevli iş müfettişleri ve iş müfettiş yardımcıları bazen ihbar üzerine bazen de rutin denetimlerle çalışma hayatında gördükleri eksiklikler ile ilgili olarak raporlar düzenlemekte ve sonucunda işverenlere, işyeri sahiplerine ciddi miktarlarda cezalar yazmaktadırlar. Bazen de yapılan denetimler neticesinde görülen eksikliklerin giderilmesi için işverenlere belli bir süre verilmekte, verilen süre içinde eksikliklerini gideremeyen işverenler idari para cezaları ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
Burada büyük bir sağlık ve güvenlik sorunu karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu sorunların iyi bir risk yönetimi ile çözülmesi mümkünse de ülkemizde bu konuda yeterli dikkat ve özenin gösterilmediği dikkatlerden kaçmamaktadır. Sürekli olarak deprem riski ile karşı karşıya kalan ülkemizde bu konuda her zaman tartışmalar ve çalışmalar yapılsa da bu çalışmaların yeterli düzeyde olduğunu söylemek mümkün değildir. Yine benzer şekilde trafikte emniyet kemeri kullanma oranı çok düşüktür. Araçlarda bulunan emniyet kemerinin takılmadığına dair sinyal sistemi dahi sürücüler tarafından devre dışı bırakılmaktadır. Bütün bu hususlar, insanların güvenlik ihtiyacı olsa bile bunu talep etmemeleri nedeniyle, tedbirlerin alınmasında sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. Yani bir tedbirin alınması mutlaka o tedbire
15
Serdar Şardan, “İş Sağlığı ve Güvenliğini Yönetmek”, İş Sağlığı ve Güvenliği Dergisi, S.35, 2007, s.10.
16 Cengiz Türk, “İş Hayatının Denetimi Kimler Tarafından Yapılır”, 2015,
duyulacak ihtiyaca bağlıdır.17
İnsanımızın ve toplumun bilinç seviyesinin arttırılmasıyla bu tür riskler karşısında daha dikkatli olunması sağlanabilmektedir.
Gerek ILO gerek WHO’ya göre mesleki sağlığın üç temel odak noktası bulunmaktadır. 18
1- İşçi sağlığı ve iş gücünün muhafaza edilmesi, 2- İş ortamının güvenli ve sağlıklı bir hale getirilmesi,
3- Sağlık ya da güvenliği desteklemek için iş, organizasyon ve çalışma kültürünü geliştirmek, operasyonun verimliliğini arttırıp olumlu bir sosyal çevre ve sorunsuz çalışmanın sağlanması,
İş güvenliği sadece işçilerin inisiyatifine bırakılacak bir konu değildir. Çalışma ortamını kendisine uyduran işçi, daha kolay çalışabileceği ortamlar yaratmak için işyerinde alınan iş güvenliği tedbirlerine uymayabilmektedir. Bu nedenle iyi bir iş sağlığı ve güvenliği yönetimi risk ve tehlikeler karşısında tedbir almakla yetinmeyip bu risk ve tehlikelere uyulup uyulmadığını da denetlemektedir.
1.3. Esas İlkeler Bakımından İş Sağlığı ve Güvenliği
İş kazaları ve mesleki hastalıklar iş güvenliği konusunda karşımıza çıkan iki temel olgudur. Meslek hastalıklarının iş kazalarına göre sayıca çok az olduğunu düşündüğümüzde iş sağlığı ve güvenliğinin temel konusunu iş kazaları oluşturmaktadır. Ancak özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelerde hem iş kazası vakalarının hem de meslek hastalığı vakalarının çoğunlukla resmi kayıtlara geçmediği bilinmektedir. Bu husus, gerçek rakamların çok daha ötesinde iş kazası olayının yaşandığını ortaya koymaktadır. Ülkemiz iş kazası oranlarında Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada yer almaktadır. 19
17 Şardan, “İş Sağlığı ve Güvenliğini Yönetmek” s.10.
18
Burçin Coşkun, “Türkiye’de İşçi ve İşverenlerin İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından Görev ve Sorumlulukları”, Beykent Üniversitesi, SBE, İstanbul, 2007, s.4.
19 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinin Genel İlkeleri, ÇSGB İş Müfettiş Yardımcılarının Eğitimi,
İşçi sağlığı her türlü riske karşı güvence altına alınmalıdır. İşçi sağlığının yanında toplum sağlığına da dönük çalışmalar yapılmalıdır. İşçi ve toplum sağlığına esas olacak birçok ilke ve prensip sayılabilir. Bunlardan birkaçı şu şekildedir:20
1- Temel görev koruyucu hizmettir, 2- İş ve sağlık birbirinden ayrılamaz,
3- Her şeyden önce insanlar üzerinde durulmalı, üretim ikinci planda olmalıdır,
4- İş sağlığı işçi sağlığını kapsar,
5- Meslek hastalıkları ve iş kazası dışındaki birçok konu da iş sağlığı ve güvenliği konuları arasına girmektedir,
6- Mesleki hastalıklar ve iş kazaları önlenebilir,
7- İş kazası ve meslek hastalığının olması, önlemlerin eksik olduğunun göstergesidir,
8- İş sağlığı ve güvenliği alanında, sadece işçinin sağlığını korumak değil, aynı zamanda onu geliştirmek de amaçlanmaktadır,
9- Çalışma ve çalışma dışı dönemler (işsizlik, grev, vb.) birbirinden ayrılmaz değildir,
10- İşçi sağlığı doğrudan doğruya aile ve toplum sağlığını etkilemektedir, 11- İş sağlığı ve güvenliği birbiriyle bağlantılı faktörlerdir,
12- İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin temelinde sağlık personeli olarak işyeri hekimi vardır,
13- İş hukuku kanunu birbirinden ayrılamaz parçalardan oluşur,
14- İş sağlığı ve güvenliği finansal boyutu ile herkesi alakadar eden bir sistemdir,
15- Tek bir işyerinde bireysel çabalar ve “mükemmel yaratma” hayali ile istenen sonuç elde edilmez,
20 Sedat Gökpınar, “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinin Temel İlkeleri”, İş Sağlığı ve Güvenliği Dergisi,
16- Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler iş sağlığı alanında bilginin sürekli yenilenmesini sağlar ve bu nedenle sürekli eğitim gerektirir,
17- İş sağlığı ve güvenliği alanında araştırma, istatistik ve tarama çalışmaları olmalı,
18- İşveren çalışan sağlığına dair her türlü dikkati göstermek ve gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür,21
Bu temel prensipler birçok işletmenin uymak zorunda olduğu kurallar silsilesidir. Bu kurallar çerçevesinde hareket eden işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği konusunda daha bilinçli oldukları ve bu anlamda geleceğe daha ümitle baktıkları bir gerçektir. Yukarıda sayılan belli başlı prensiplerin işyerlerinde uygulanmaması halinde, o işyerinde iş kazaları ve mesleki hastalıkların meydana gelme ihtimali artacak bu da işyerindeki iş barışını, huzuru ve refahı doğrudan veya dolaylı olarak etkileyecektir.
1.4. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Gelişim Süreci
İş ya da çalışma insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insanla birlikte, insanoğlu bir çalışma faaliyeti içine girmiştir. Eğer bir çalışma varsa bu durumda bu çalışmanın risklerine karşı korunma ihtiyacı da olacaktır. Bu da korunma ve güvenlik ihtiyacının çok eski tarihlere kadar gittiğini göstermektedir. İlk iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarına milattan önce rastlamaktayız. Bu dönemde Hipokrat yapmış olduğu çalışmalar ile kurşun maddesinin zararlı etkilerini ortaya koymaya çalışmıştır. Bu çalışma ilk iş sağlığı çalışması sayılmaktadır.22
İş güvenliğinin babası olarak bilinen Bernardino Ramazzini'nin iş sağlığı yönündeki çalışmaları, yaşadığı çağın çok ilerisinde çözüm önerileri getirmiştir. İşçi sağlığını ve iş güvenliğini korumak için alınan önlemler yazılı belgelere
21
Rüstem Keleş “İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kavramı Ve Kavramla ilgili Yeni Perspektifler”, İş Sağlığı ve Güvenliği Dergisi, S.22, 2004, s.16.
22 Emrah Çaylak, “Çocuklarda Kurşun Zehirlenmesi, Oksidatif Stres ve Tiyol Bileşiklerin Antioksidan
dayanmasına rağmen, bu konuda yapılan çalışmaların toplum hayatında Sanayi Devrimi sürecinde önem kazandığı bilinmektedir.23
İlk insanla beraber üretimin de başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak üretim teknik ve yöntemleri ilk günkü gibi kalmamış, değişen koşullara bağlı olarak sürekli bir değişim göstermiştir. Üretim yöntemlerinde meydana gelen değişimler beraberinde çalışma hayatında da önemli değişikliklere neden olmuştur. Bu durum bir takım sorunlar ortaya çıkarmış, bu sorunların çözümü de iş sağlığı ve güvenliği kavramıyla anlam kazanmıştır. Belirtilen tüm gerekçeler doğrultusunda, iş sağlığı ve güvenliği kavramının tarihi çok eski dönemlere kadar götürülebilmektedir.24
Her ne kadar iş sağlığı ve güvenliği çok eski dönemlere kadar gidiyor olsa da profesyonel anlamda iş sağlığı ve güvenliği kavramının, sanayi devriminin çalışma hayatında yol açtığı gelişimler ile bir anlam kazandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu bakımdan bu dönemde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemleri İSG açısından başlangıç olarak kabul edilmektedir.25
İşçi haklarının sıkça dile getirilmeye başlandığı 18. ve 19. yüzyıllarda işçilerin sağlığını korumak için önemli düzenlemeler yapılmış, bu düzenlemeler günümüz iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin ilk basamağını oluşturmuştur. İşçilerin uzun çalışma saatleri ve ağır çalışma koşullarında çalıştırılmaları işçilerin bir araya gelerek birlikler kurmalarına neden olmuştur. Bu birlikteliğin yarattığı güçle, işverenler ve siyasi kanat üzerinde etkili olan çalışanlar yapılan yasal düzenlemeler ile daha güvenli koşullarda çalışmaya başlamışlardır. Çalışma saatleri azalan işçiler kendilerine ve ailelerine daha fazla zaman ayırmaya başlamış bu da sosyal bir varlık olan insanın mutluluğunu beraberinde getirmiştir. Mutlu olan bir işçinin işyerine olan bağlılığının artmasıyla birlikte işteki verimliliği de artacaktır. Kendilerini korumasız hisseden işçiler iş sağlığı ve güvenliği ile birlikte güvenceye kavuşmuşlardır.
23
Ayhan Gençler, “İş Sağlığı ve Güvenliği Alanında Mevzuatımızda Bulunan Düzenlemelerden Doğan Yükümlülükler” İş Sağlığı ve Güvenliği Dergisi, S.35, 2007, s.14.
24 Akay, “Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği…”, s.6.
1.4.1. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Dünya’daki Gelişimi
İş sağlığı ve güvenliği çeşitli aşamalardan oluşan bir süreçtir. Yine benzer şekilde bu kavramın günümüzdeki anlamına kavuşması hemen olmamış birçok farklı dönemlerden geçerek modern dünyadaki anlamına kavuşmuştur. İş sağlığı ve güvenliğini sadece bir alandan ibaret gören anlayış doğru değildir. Gerek üretimde yaşanan değişiklikler gerekse toplumsal yapıdaki değişiklikler iş sağlığı ve güvenliğinin önemli hale gelmesini sağlamıştır.
İnsanoğlu; doğada, bulunduğu ortamda hep bir mücadele içindedir. Bu mücadele kişiyi bazı riskli ve tehlikeli durumlar ile karşı karşıya getirebilmektedir. Söz konusu tehlikeli durumlar işçiler ve çalışanlar açısından iş sağlığı ve güvenliği sorunlarının gün yüzüne çıkmasına sebep olmuştur. Üretim araçları ve üretim yöntemlerindeki değişiklikler ve dönüşümler sonucunda, çalışanların sağlık ve güvenlik sorunları da artmış ve giderek daha önemli hale gelmiştir. Çalışma hayatında görülen her gelişme, İSG’ye katkıda bulunmuş bu alanda da çok önemli gelişmelerin oluşmasına neden olmuştur.26
İş sağlığı ve güvenliği alanındaki önemli bilim adamlarında biri olan Georgius Agricola(1494-1555) kaleme almış olduğu “De Re Metallica” adlı kitabında toz konusunda bir takım tedbirlerin alınması gerektiğine vurgu yapmıştır. Agricola yapmış olduğu çalışmalar neticesinde maden ocaklarında teknik bir takım olanaklardan yararlanılarak havalandırma yöntemlerinin uygulanmasını önermiştir. Ayrıca iş kazaları konusunda bir takım tavsiyelerde bulunan Agricola, mineraloji(maden bilimi) alanında önemli çalışmalara imza atmıştır.27
İlk olarak 1919 yılında kurulan Uluslararası Çalışma Örgütü(ILO), 1946 yılında BM(Birleşmiş Milletler)’nin bir organizasyonu haline gelmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 1944 yılında Philadelphia’da düzenlediği konferansta, tüm çalışma alanlarında işçilerin yaşam ve sağlıklarının korunması, örgütün temel hedef ve amaçları arasında sayılmıştır.28
26
Gürbüz Yılmaz, “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinin Tarihi Gelişimi”, 2007, http://www.isguvenligi.net/
27 Mustafa, Taşyürek, İş Hijyeni ve Kimyasal Etkenler, s.6, www.isguvenliği.net/21.05.2019
28 Z. Gönül Balkır, “İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkının Korunması: İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği
İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi süreci neredeyse bütün üretim faktörleri üzerinde değişikliğe neden olmuştur. Öncesinde daha çok küçük esnaf örgütlenmelerine dayanan üretim anlayışı, atölyelerde yapılmaktaydı. Gelişen sanayi teknolojisi ile birlikte üretim atölye tarzı yerlerden çıkarak bu alanda fabrikalar kurulmaya başlanmıştır. Fabrikaların kurulmasıyla birlikte üretimde büyük artışlar olduğu gözlenmiştir. Her gelişme kendi içinde bağlantılı olduğu diğer konuları da etkilemiştir. Üretici konumda bulunan işçi sınıfı giderek büyümüş ve bu sınıfın çalışma koşulları, yaptıkları işlerin meydana getirdiği riskler ve meydana gelen kazalar sonucunda birtakım sağlık ve güvenlik sorunları ortaya çıkmıştır.29
Böylece iş sağlığı ve güvenliğinin ilk kez ortaya çıkması bu döneme kadar gitmektedir. Bu dönemden önce sanayi daha çok tarım sektöründe yoğunlaşmıştır. İş sağlığı ve güvenliği kavramının önem kazanmaya başlaması Sanayi Devrimi süreci ile birlikte olmuştur.30
Teknolojinin gelişmesi, iş çeşitliğinin artması, malzeme kullanımının artması gibi hususlar işçilerin zaman içinde daha fazla risklerle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda tarihsel süreç içinde risklerin artması ile birlikte iş sağlığı ve güvenliğine dair önlemlerin arttırılmasında da ciddi çalışmalar yapıldığı gözlenmektedir. Dünya geneline bakıldığında iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının gelişmiş ülkelerde çok yoğun bir şekilde yapıldığı görülmesine rağmen, az gelişmiş ülkelerde bu konuya yeterince önem verilmediği anlaşılmaktadır.
1.4.2. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Türkiye’deki Gelişimi
Her ülkenin iş sağlığı ve gelişim süreci içinde bulunduğu şartlara göre farklılık arz etmektedir. O ülkenin içinde bulunduğu ekonomik yapı, yönetim yapısı, politikalar, yayımlanan mevzuatlar vb. iş sağlığı ve güvenliğinin her ülkede farklılaşmasına neden olmaktadır. Ülkemize baktığımızda iş sağlığı ve güvenliği kavramı dünyada geçirmiş olduğu süreçten farklı bir süreç geçirmektedir. Osmanlı Devleti’nde sanayi işletmelerinin çoğunun yabancı ülke ve şahısların elinde olması nedeniyle büyük işçi grupları daha çok bu yerlerde yoğunlaşmaktadır. Bu da Osmanlı
29 Özal Çiçek, Mehmet Öçal, “Dünya’da ve Türkiye’de İş Sağlığı ve İş Güvenliğinin Tarihsel
Gelişimi” HAK-İŞ Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, S.11, 2016, s.115.
toplumunun daha çok tarıma dayalı sektörlerde çalıştığını göstermektedir. İş sağlığı ve güvenliği açısından Türkiye'nin tarihi gelişimini üç bölüm halinde incelemek uygun olabilir.31
1- Tanzimat Öncesi Dönem 2- Tanzimat Sonrası Dönem 3- Cumhuriyet Dönemi
1865 yılında üretimi arttırmak temel amacıyla yürürlüğe konulan Dilaverpaşa Nizamnamesi, bu anlamda ülkemiz açısından bir ilktir. Çalışma koşullarına ilişkin bir takım düzenlemeler getirmiş olup, kömür madenlerinde hekim bulundurma zorunluluğunu hükme bağlamıştır. Ancak bu düzenleme dönemin padişahı tarafından onaylanmadığı için uygulama alanı bulamasa da iş sağlığı ve güvenliği alanında ilk yazılı belge olması nedeniyle önemidir.32
Bir ülkenin yazılı yasal kaynakları Anayasa, yasalar, tüzükler, yönetmelikler, genelgeler ve uluslararası sözleşmelerdir. Uluslararası Çalışma Örgütü(ILO)’nün de birçok sözleşmeye imza attığı ve tavsiye kararları aldığı görülmektedir. ILO’nun yapmış olduğu sözleşmeleri kabul eden ülke, bu kabul beyanı ile bağlıdır. Ülkeler tıpkı uluslararası anlaşmalar gibi bu anlaşma ve tavsiye kararlarına uymak yükümlüğündedir. İç hukuk kuralları ile bu sözleşmelerin aykırı olması düşünülemez. Ancak yine de bir aykırılık olması halinde uluslararası sözleşmelerin üstünlüğü ilkesine göre hareket edilmesi zorunludur. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün sözleşmelerini kabul eden ülke sözleşme yükümlülüklerini de kabul etmiş olacaktır. Bu sözleşmelere aykırı davranan ülkeler hakkında bir takım yaptırımlar uygulanabilmektedir.33
151 sayılı “Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Ameliyesinin Hukukuna Müteallik Kanun” iş sağlığı ve güvenliği alanında çıkarılan ilk yasa metni olma özelliği taşımaktadır. Bu yasa çalışma koşullarına ilişkin önemli düzenlemeleri yürürlüğe koymuştur. Kömür madenlerinde 18 yaşın altında küçük çocukların
31 Akay, “Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği…”, s.10.
32 Coşkun, “Türkiye’de İşçi ve İşverenlerin İş Sağlığı ve Güvenliği…”, s.8.
çalıştırılmaması, 8 saatten fazla çalıştırma yapılmaması ve işçilerin sağlık sorunları gibi mühim konular bu kanunda ele alınan konulardan bazılarıdır. Burada dikkati çeken bir husus iş sağlığı ve güvenliği alanında yapılan çalışmaların çoğunun madencilik sektörüne yönelik olmasıdır. Bunun en temel sebebi de çalışan işçilerin büyük bir çoğunluğunun bu sektörde çalışması ve bu sektörün ağır ve tehlikeli olması nedeniyle düzenlemeye daha çok ihtiyaç duyulmasıdır.34
Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de iş sağlığı ve güvenliğinin kat ettiği aşamaları el sanatlarından, tarım sektöründen sanayi sektörüne olan değişim ve dönüşüm belirlemiştir. Çalışma hayatında sanayinin önem kazanmasıyla birlikte iş kazaları ve yapılan işle ilgili mesleki hastalıklar önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır. Söz konusu insan hayatı olduğu için de bu konularda düzenleme yapılması zorunluluğu doğmuştur. Ülkemizdeki iş sağlığı ve güvenliği alanındaki gelişmeler dünyadaki benzer ülkelerin gerisinde olsa da özellikle son yıllarda yapılan düzenlemeler ile bu konularda ciddi mesafeler alınmıştır.
1.4.2.1. Tanzimat Fermanı (1839) Öncesi Yıllar
Tanzimat öncesi dönemde sanayinin geliştiğini söylemek mümkün değildir. Bu dönemde daha çok küçük atölyeler ve el tezgahları şeklinde bir üretimden söz etmek mümkündür. Geleneksel toplum yapısı, hayatın her alanında etkili olduğu gibi çalışma hayatında da etkili olmuştur. Esnaflık faaliyetleri ahilik teşkilatı, zaviyeler ve lonca örgütlenmesi şeklinde olmaktadır. İşyerlerindeki çalışma koşullarının belirlenmesinde bu tür esnaf örgütlenmeleri etkili olmuştur. Ancak tanzimat öncesi dönemde ekonomik gelişmenin yok denecek kadar az olması, toplumun ve devletin çalışma hayatındaki gelişmelere karşı kapalı tutumu ve sürekli içinde bulunulan savaş ortamı çalışma hayatını geride bırakmıştır.35
Daha çok usta-çırak ilişkisi şeklinde görülen yapının günümüzün işçi-işveren ilişkisi ile aynı olduğu söylenemez. Kurulan esnaf örgütlenmelerinin de daha çok dini esaslara dayalı olduğu, buradaki kural ve kaidelerin dini esaslara göre belirlendiği bilinmektedir.36
34 Coşkun, “Türkiye’de İşçi ve İşverenlerin İş Sağlığı ve Güvenliği…”, s.8.
35 Akay, “Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği…”, s.11.
Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın ilk yarısında iş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışma yapıldığını söylemek mümkün değildir. Yukarıda da bahsedildiği üzere bu dönemde sanayi gelişmediğinden ve daha çok el tezgahları şeklinde bir üretim söz konusu olduğundan çalışma hayatında önemli değişiklikler olmamıştır. Yine Tanzimat Fermanının ilanından önceki yıllarda genel olarak tarım sektörünün ağırlıklı olduğu ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği konusu hiç düşünülmemiş, eski usul ve yöntemlerle çalışmaların olduğu gözlenmiştir.
1.4.2.2. Tanzimat Sonrası Yıllar(1839-1923)
Dilaver Paşa Nizamnamesinin uygulama alanı bulmaması üzerine 1869 yılında iş güvenliği konusunu yakından ilgilendiren Maadin Nizamnamesi hazırlanarak yürürlüğe konmuştur. Maadin Nizamnamesi ile,
1- Ocaklarda zorunlu çalışma yükümlülüğü kaldırılmış,
2- Ocak sahiplerinin iş kazalarına karşı alması gereken önlemler belirlenmiş, 3- Maden ocaklarında doktor ve ilaç bulundurulması zorunluluğu getirilmiş, 4- İş kazasına maruz kalan işçiye işyeri sahibi tarafından tazminat ödeme
zorunluluğu getirilmiş,
5- Kaza olayının meydana gelmesinde işyeri sahibinin kusuru varsa ek tazminat ödenmesi hükmü konulmuştur.37
Bu dönemdeki en önemli sanayi işletmeleri maden işletmeleridir. Maden işletmeleri içinde de en yaygın olanı kömür madenleridir. Tanzimat Fermanı ile beraber gerek toplum hayatında gerekse çalışma hayatındaki bir takım değişimlere öncülük edecek düzenlemeler yapılmıştır. Küçük esnaflık faaliyetini aşan fabrika tarzı üretim yerlerine bu dönemde rastlanılmaktadır. Çalışma hayatındaki bu gelişmeler yasal bir takım düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmıştır. İlk önce bu yasal yükümlüklerin uygulanmasında bazı sorunlarla karşılaşılsa da zaman içinde çıkarılacak yeni yasal düzenlemelerin temeli olma açısından önemlidir. Gerek yukarıda bahsedilen Maadin Nizamnamesi gerek Madeni Hümayun Nazırı Dilaver
37 Yüksel, Kaştan, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Kömür Ocaklarının İşletilmesi”, Osmanlı
Paşa’nın konuyla ilgili hazırladığı düzenleme uygulama alanı bulamamış olsa da Tanzimat Fermanı sonrası dönemde hazırlanan düzenlemeler olarak önemli görülmektedir.38
Sanayi Devrimi’nden sonra birçok ülkede çalışma hayatına dair önemli gelişmeler olmuş ve bu gelişmeler ışığında özellikle Batı toplumunda iş kanunları hazırlanarak yürürlüğe konmuştur. Batı’daki bu gelişmelere Osmanlı Devleti ilk önceleri kayıtsız kalmış olsa da zamanla bütün dünyaya yayılan hak, hukuk ve adalet anlayışı sonunda ülkemiz sınırları içinde de bir anlam kazanmaya başlamıştır. Bu bağlamda ülkemizde çalışanların hakları ve çalışma koşulları ile ilgili olarak ilk yasal düzenlemelerin bu dönemde yapılan çalışmalar neticesinde hazırlanan yasa metinleri ile yürürlüğe girdiği görülmektedir.
1.4.2.3. Cumhuriyet Sonrası Dönem
Zorlu geçen uzun savaş döneminden sonra Cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte sanayi alanında yeni hamleler yapılmıştır. Ancak yine de bu dönemde sanayi daha çok küçük işletmeler şeklinde örgütlenmiştir. Çalışan hakları ile ilgili olarak Cumhuriyete geçişle birlikte yapılan ilk düzenleme Hafta Tatili yasasıdır. Bu yasa ile işçilerin haftanın belli bir gününde izinli olması zorunluğu getirilmiştir. Yine 1926 yılında yürürlüğe konulan Borçlar Kanunu işverenlerin iş kazaları karşısında sorumluluğunu düzenleyen önemli hükümler ihtiva etmektedir. 1936 yılına gelindiğinde ülkemizde henüz bir İş Kanunu olmadığı görülmektedir. Ancak önemli bir ihtiyaç ve sorun haline gelen işçi haklarının bir kanunla düzenlemesi gerektiği sıkça tartışılmış ve en sonunda 1936 yılında ülkemizin ilk iş kanunu olma özelliğini taşıyan 3008 sayılı kanun yürürlüğe girmiştir.39
Bu kanunun yetersiz kalması üzerine, 1967 yılında 931 sayılı İş Kanunu, yürürlüğe konulmuş, Anayasa Mahkemesinin kararı üzerine hiçbir değişiklik yapılmadan 1475 sayılı İş Kanunu 1971 yılında meclisten geçerek yasalaşmıştır. Ancak çalışma hayatı anlayışındaki önemli gelişmeler, 1475 sayılı kanunun da güncellenmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Bunun üzerine en son yürürlüğe konulan
38 Akay, “Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği…”, s.11.
39 Selman Doğan, “İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi” 2015,
ve halen yürürlüğü devam eden 4857 sayılı İş Kanunu 2003 yılında çalışma hayatına girmiştir.40
Bahsi edilen tüm iş kanunları çalışma hayatı ile birlikte iş sağlığı ve güvenliğine dair önemli konuları da hüküm altına almışladır.
İkinci Meşrutiyet sonrası Osmanlı siyasi yaşamındaki bir diğer dönem ise, egemenliğin kaynağı ve kullanımı ve anayasal düzende yarattığı değişimler için önemli olan Kurtuluş Savaşı dönemidir. Mondros Ateşkesinden sonra yoğun bir siyasi örgütlenme ortaya çıkmıştır. Parti programlarında işçilerin sorunlarına atıfta bulunan ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine ilişkin somut politika önerileri içeren bu siyasi partilerin bazılarının varlığı, dönem içerisinde işçi sorununa verilen önemi anlamak için gereklidir.41
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte demokrasi kültürünün oluşması uzun bir süreç almıştır. Bilindiği üzere Türk siyasal hayatında 1946 yılına gelinceye kadar tek partili bir yapı mevcuttur. Demokrasi kültürünün yeterli düzeyde olmadığı Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk iki Anayasasında sosyal haklar geri planda tutulmuştur.42 Cumhuriyetten sonra kurulan hükümetler tarafından birkaç kez iş kanunu çıkarılması için çalışmalar yapılmış ancak bunu sorun olarak gören hükümetler sayısı son derece az olmuştur. Ülkenin zor bir süreçten çıktığı düşünüldüğünde işçi-işveren ilişkilerini düzenleyen kanunlar konusunda çalışma yapılmadığı, bu sorunun tali sorun olarak görüldüğü anlaşılmaktadır.43
Son yıllarda yapılan önemli düzenlemeler ile birlikte 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe konmuş bu kanun ile işçi ve işveren açısından önemli yükümlülükler çalışma hayatına getirilmiştir. Daha önce yayınlanan birçok kanunda iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak önemli hükümler bulunmasına rağmen, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, sadece iş güvenliği maddelerini içeren ilk ve tek kanundur.44
40 Selman Doğan, “İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi” 2015,
www.memleketimbolu.com/21.05.2019
41 Mesut Gülmez, “Türkiye’de Çalışma İlişkileri 1936 Öncesi”, Todaie Yayınları, 1991, Ankara,
s.443.
42
Cahit Talas, “Toplumsal Politika”, İmge Kitabevi, Ankara, 1993, s.223.
43 Gülmez, “Türkiye’de Çalışma İlişkileri 1936 Öncesi”, s.190.
44 Adem Korkmaz, Hüseyin Avsallı, “Çalışma Hayatında Yeni Bir Dönem:6331 Sayılı İş Sağlığı ve
1.5. Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun Amacı
Kanun, çalışanların mesleklerini icra ederken sağlık ve güvenlik endişelerinden uzak bir çalışma ortamında iş görmelerini amaçlar. Bunun yanında alınacak tedbirlerle birlikte daha sağlıklı ve mutlu bir toplumun oluşması sağlanacaktır.45
İşyerleri, birçok negatif durumla karşılaşılması muhtemel yerlerdir. Bu negatif durumlardan korunmak için alınması gereken önlemler söz konusu olmaktadır. Bu önlemleri alıp, uygulanıp uygulanmadığını denetlemek işverenin sorumluluğundadır. İşverenin işyerindeki tüm fiziki koşulları göz önünde bulundurup, yerine göre aydınlatma, havalandırma, ısınma, gürültü gibi risk ve tehlikeler karşısında önlem alması gerekmektedir.46
İş sağlığı ve güvenliği kanununun en temel amacı çalışma ortamı içinde işçilerin korunması amacıdır. Yine işçilerin korunması ilkesinden hareketle, iş ortamının güvenli hale getirilmesinden sonra daha güvenli ortamlarda üretim yapılması sağlanacaktır.
1.5.1. Çalışanların Korunması
İşyerlerindeki olumsuz durum ve şartlardan etkilenme ihtimali en fazla olan grup çalışan kesimdir. Bu da çalışan kesimin tüm riskli durumlar ve tehlikeler karşısında korunması gerektiğini göstermektedir. Bu bağlamda iş ve sağlığı güvenliği kanununun en temel amacı çalışanların her türlü tehlike karşısında korunmasıdır. İnsanların vücut bütünlüğünü koruma ve yaşam gibi hakları elinden alınamaz. Aynı şekilde bir işletmede çalışan işçilerin de işverenlerinden vücut bütünlüklerine zarar verecek veya ölümlerine neden olacak durumlar karşısında tedbir ve önlem alınmasını isteme hakları vardır. Böylece işverenlerin de, çalışanlarını iş kazaları ve meslek hastalıkları riskine karşı korumak, beden ve ruh bütünlüğünü sağlamak gibi görevleri vardır.47
45
Alper Uzun, “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Amacı”, 2012, www.erdem-erdem.com/24.05.2019
46 Coşkun, “Türkiye’de İşçi ve İşverenlerin İş Sağlığı ve Güvenliği…”, s.4.
Ülkemizde yürürlükte bulunan İş Kanunu temelde işçilerin korunması ilkesine dayandığından, iş sağlığı ve güvenliği kavramının en temel amacının da işçilerin risk ve tehlikelere karşı korunması olduğu söylenebilecektir.
1.5.2. İşyeri Güvenliğini Oluşturmak
İş güvenliği insani boyutunun yanında yasal boyutuyla da işverenleri bir takım yükümlükler altına sokmaktadır. İş güvenliğini sağlamanın önemli yollarından biri de işyerindeki çalışma ortamını daha güvenli hale getirmekten geçmektedir. Bu bağlamda işletme güvenliğini, işyerinin çalışma şartlarına uygun şekilde düzenlenmesi ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınması olarak ifade etmek mümkündür. İşçilerin görevlerini yaptıkları çalışma ortamında alınacak tedbirlerle, işletmeyi tehlikeye sokabilecek yangın, patlama, makine arızaları gibi riskler ortadan kaldırılarak işletme güvenliği sağlanır.48
Yapılan çalışmalar iş kazalarının meydana gelme sıklığının çok fazla odluğunu göstermektedir. Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) yaptığı incelemeler sonucunda dünyada her üç dakikada bir işçi, iş kazası veya meslek hastalığından dolayı yaşamını yitirmektedir. Dünyada her yıl ortalama yüz on milyon işçi iş kazası geçirmekte ve meslek hastalığına yakalanmakta, iki yüz bine yakın işçi de hayatını kaybetmektedir.49
İşyerinde alınacak önlemler sayesinde makine arızaları nedeniyle ortaya çıkabilecek iş kazaları veya güvensiz ve sağlıksız çalışma ortamı ve bunların deaktivasyonu, patlama olayları, yangın gibi tehlikeli olabilecek haller ortadan kaldırılarak işyeri güvenli bir ortama kavuşmuş olacaktır.50
İşyerinin güvenli bir ortama kavuşmasıyla birlikte kendini daha güvende hisseden işçilerin üretime olan katkıları artacak, bu anlamda verimliliği artan işçilerin işletmeye pozitif katkısı olacaktır.
48
Güler Tozkoparan, Jale Taşoğlu,“İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamaları ile İlgili İşgörenlerin Tutumlarını Belirlemeye Yönelik Bir Araştırma”,Uludağ Üniversitesi, İİBF Dergisi, S.1, 2011, s.191.
49 Zeynep Arıkoğlu, “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tanımı ve Amacı”, Ankara, 1992, s.56.