• Sonuç bulunamadı

Akif Paşa (Mehmed)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Akif Paşa (Mehmed)"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AKİF 233 ÂKİF

ÂKİF

Paşa (Mehmed -). Son asır Os­

manlI vezirlerinin ilim ve edebiyatiyle müm­ taz bir siması olan Mehmed Âkif Paşa, Ku- zat’dan Ayirıtabî zade Mehmed efendinin oğlu olup 1202 H. (1787 M.) de Yozgad (Bo- zok) da doğdu. Bir müddet memleketindeki ülemadan ders okudu. Divan kâtibi bulun­ duğu Cebbar zade Süleyman beyin vefatı ü- zerine İstanbula gelerek o sırada reis-ül-küt- tab (hariciye nazırı) olan amcası Mustafa Mazhar efendinin delâletiyle 1229 H. (1813 M.) de divanı hümayun kalemine girdi. Altı ay sonra âmedî odasına naklolundu. Âkif, burada gösterdiği zekâ ve dirayet dolayısiy- le akranı arasında derhal temayüz etti. 1241 H. (1825 M.) de âmedci, 1242 H. (1826 M.) de beğlikci ve 1247 H. (1831 M.) de de - bir ri­ vayete göre rakibi Pertev Paşanın tavsiye ve iltiması üzerine - reis-ül-küttab oldu. Dört sene kadar bu vazifede bulundukdan sonra riyaset, hariciye nezaretine tahvil edildi ve kendisine «Efendi» ünvanı ile vezaret rütbesi de tevcih kılındı (1251 H. - 1835 M.). Osmanlı İmparatorluğunun ük Hariciye Nazırı, Âkif Paşadır.

Takvim-i Vekayi’den sonra ikinci Türk gazetesi olan «Fuzuame-i cerlde-i havadis» in müessisi, İngiltere teb’asmdan, William Churchill, Kadıköy civarında avda gezerken bir Türk çocuğunu kazaen saçma ile yara- lamışdı. Önce dövülmek suretiyle cezalandı­ rılan bu adam, bilâhara hapsedildi. İngiltere- nin İstanbul sefiri Ponsonby vak’ayı, hükü­ met nezdinde, protesto etti. Bunun üzerine Churchill tahliye, Hariciye Nazırı Âkif efen­ di de bu meyanda azledildi. 1252 H. (1836 M.). Kendisine, hizmeti dolayısiyle, on bin kuruş ma’zuliyet maaşı da tahsis edildi. Âkif efen­ di bir müddet ma’zul kaldıkdan sonra rakibi Pertev Paşa’nm Edirne’de idamı üzerine «Pa­ şa» ünvanile Dahiliye Nazırlığına tayin edil­ di (1253 H. - 1837 M.). Altı ay kadar neza­ rette bulundukdan sonra 1254 H. (1838 M.) de azlolundu. 1255 H. (1839 M.) de Kocaeli (İzmit) eyaleti mutasarrıflığına tayin edildi. Bundan dört ay sonra Hüdavendigâr, Bolu, Viranşehir ve Karesi (Balıkesir) sancakları da ilâveten uhdesine tefviz olundu. Bir müd­ det sonra ahalinin vaki’ olan şikâyeti üzeri­ ne azl ve rütbesi ref edilerek Edimeye nef- yedildi (1256 H. - 1840 M.). İstanbul’dan gön­ derilen memurin-i mahsusa tarafından mu­ hakemesi icra edilerek iki yıl müddetle bu­ rada menfiyyen ikamete mahkûm edildi.

Âkif Paşa, Edirne’de bulunduğu sıralar­ da pek buhranlı zamanlar geçirdi. Padişah ve hükümet nazarında mevkii çok sarsılmışdı. Hattâ hayatından bile nevmid bir halde idi. Pertev Paşa’ya yapdığı, kendi başına da gel­ mek korkusu, vicdanını daima ta ’zib ediyor­ du. Vakıa - İkinci Mahmud’un son saltanat senesi içinde ilânı mutasavver iken sırf ken­ disinin mümanaatiyle geri kalan - Tanzimat-ı Hayriye ilân edilmiş idi ise de Âkif Paşa, bu­ na da bel bağlamak istememişdi. Binaena­ leyh, daima korkuyordu. Fakat o, pek kork- duğu «El-cezâ-u min cins-il-amel» hükmüne uğramadı. 1258 H. (1842 M.) de mahkûmiyet müddetini ikmâl etdi, fakat serbest bıra­ kılmadı. Ancak Yozgat veya Bursa şehirle­ rinin birinde ikamet edebileceği kendisine tebliğ olundu. Âkif Paşa, Bursayı tercih etti. Altı ay kadar orada kaldı ve Abdülmecid’e vaki’ olan müracaatı üzerine affedildi, İstan­ bula geldi. 1206 H. (1844 M.) de haccetmek arzusiyle Surra eminliğini istid’a etti. Fakat emanet başkasına verilmişdi. Ertesi sene için söz aldığı halde, beklemiyerek o sene hacca gitti. Hacdan dönüşünde İskenderiye’de ve­ fat etti ve orada defnolundu (3 Rebiyülevvel 1261 - 1845 M.).

Akif Paşa âlim ve şair olmakla beraber umuru hükümete de vakıf bir reculi devlet idi. Hariciye Nazırlığı zamanında, Avrupada bir takım devletler nezdinde daimî sefaretler ih­ das eylemişdi. Âkif Paşa, İdarî hayatında Pertev Paşa ile daimî bir rakib olarak kal- mışdır. Pertev Paşa temiz kalpli, saffet-i ah­ lâk sahibi, derviş nihad bir zat idi. Âkif Pa­ şa ise, İdarî sahada rakibne cidden faik ol­ makla beraber, tab’an kıskanç ve kindar idi. Daha âmedî kalemi hulefasmdan iken arala­ rı açılıp Âkif efendi, kalem arkadaşı Pertev efendiyi çekemez olmuşdu. Bu iki zatın ara­ sındaki derin kin ve istirkab ikisinin de hayatını zehirlemiş ve bu hal Pertev Pasa’nm i’damma, Âkif Paşanın da perişan ve mağlûp bir halde ömrünün sonuna kadar sürünme­ sine sebep olmuşdur.

Âkif Paşa’yı edebî hüviyeti bakımından, tamamiyle divan edebiyatı çerçevesi içinde mütalâa edebiliriz. O, hakikaten bu edebiya­ tın son ve kudretli bir mümessilidir. Profe­ sör Fuat Köprülü «Millî edebiyat cereyanının İlk Mübessirleri» adlı eserinde (sa. 33) • bil - münasebe Âkif Paşa için: «Tabsıra’sının bâ’zı parçaları, Şeyh Müştak’a mektubu, torununa hece vezniyle yazdığı mersiyesiyle Âkif

(2)

Pa-AKİF 234

şayi Tanzimattan sonra inkişaf eden «Avru­ pai Türk edebiyatı» nın ilk mübeşşiri say­ mak. Namık Kemal’den ve bilhassa Ebüzzi- ya’nm *Nümune-i Edebiyat-ı Osmaniye» sinden sonra edebiyatımızda âdetâ bir an’a- ne haline geîmişdir. Halbuki, münhasıran şark terbiyesi görmüş ve Avrupa medeniye­ tine bigâne kalmış olan Akif Paşayı eski klâ­ sik edebiyatın son mümessillerinden addet­ mek, şüphesiz daha doğrudur. Onun bâ’zı ne­ sirlerinde gördüğümüz sadeliğe, eski asırla­ rın nesrinde daima tesadüf edilir. Hece vez­ niyle şiir yazmasına gelince, bir tarafdan saz şairlerinin, diğer tarafdan mahallileşme te­ mayülünün neticesi olarak bunu Nedim'den itibaren daha bir takım klâsik şairlerimizde de gördüğümüzü biraz düşünürsek, daha iyi anlarız» demekdedir.

Filhakika Akif Paşa, bâ’zı eserlerini hece vezniyle ve sade b ir üslûbla yazmışdır. Fa­ kat bunlar, Akif Paşayı içerisinde dikkate şa­ yan bir tekâmül göstermiş olduğu - ki Adem kasidesi bunun güzel bir örneğidir - ve tek­ niğine de hakkiyle sahip bulunduğu divan edebiyatının çerçevesinden çıkaracak, ona bir müceddid sıfatını verdirebüecek kifayet­ l e covlçy debi dir. Akif Pasa, sark felse^-şînî de pek i\ ka mamışdır. Onun mütesavvveye karşı pek derin temayülü vardı. Bursalı Tahir bey merhum, Osmanlı Müelliflerinde, onun Halvetî-i Şâ’banî tarkatı mensupların­ dan olduğunu kaydeder. Akif Paşa’nın eser­ lerine gelince: Münşeâfı ile kaside, gazel, müseddes, kıt’a, lugazlardan ve hece vezniy­ le yazılmış iki manzumeden ibaret eş’arım muhtevi divanı 1262 H. (1845 M.) de Mısır’da Bulak matbaasında basılmışdır. Resmî haya­ tına âid yan ciddî, varı hiciv yollu yazılmış Tabsıra adlı meşhur bir eseri vardır. Mâ’zul bulunduğu zamanlarda yazıp ikmâl etdiği bu eseri fransızcaya da terceme edilmişdir. Bunlardan başka, âmedî kalemi hulefasın- dan iken «»-—Iyll «İl__)\ adın­ daki arapca bir risaleyi de bâ’zı müfid ilâ­ velerle dilimize çevirmişdir. Bu eseri gavrı matbu’dur. Torunu Akif bey. Paşanın bâ’zı tezkirelerini ayrıca küçük bir risale halinde tabettirmişdir. 1290 H. (1872 M.) de îstan- bulda basdmlan bu risalenin başında Akif Paşanın tercemei hali de yazılıdır.

M e ’ h a z 1 e r: Son Asır Türk Şairleri:

İbn-ül-Emin Mahmud Kemal; Tarih Musaha­

beleri ■. Abdürrahman Şeref; Osmanlı Müellif- leri: Bursalı Tahir; Millî Edebiyat Cereyanının

AKİF

İlk Mübeşşirleri: Köprülü Zade Mehmed Fuad.

M. Şakir Ülkütaşır

ÂKİF

(Vanlı -). Ülema zümresinden fa- dıl bir şair olup 1227 H. (1812 M.) de Van’da doğmuşdur. Asıl adı Mustafa’dır. Şiirde Akif tahallûs etmişdir. Kara Müftü zade lâkabiyle ma’rufdur. 1252 H. (1863 M.) de Van m üftü­ sü olmuş, bir müddet sonra bu vazifeden ay­ rılarak 1264 H. (1847 M.) de İstanbula gelmiş- dir. İstanbulda iken hocalık rütbesini kazan­ mış ve 1265 H. (1848 M.) de Bingazi kayma- kamı olmuşdur. Birkaç sene kadar bu vazi­ fede bulundukdan sonra azledilmesi üzerine tekrar İstanbula avdet eylemişdir. Büâhara Maraş kaymakamlığına nakledilmiş ve 1271 H. (1854 M.) sıralarında bu vazifede bulun- rnuşdur.

Hatimet-ül-Eş’ar adlı Fatin tezkiresinde, Akif’in bir kıt’a divanı olduğu m uharrer bu­ lunduğu gibi Sadrazam Mustafa Reşid Paşa­ nın meşhur «Hamem» redifli manzumesine yapdığı teştîr’de aynen mukayyeddir. Pü­ rüzsüz bir üslûb-ı edebiyeye malik ve divan edebiyatımızın san’at tekniğine de cidden vakıf şairlerimizden biri olan .Akif’in Tarih-i vefatı hakkında bir kayıd meveud değildir.

B «*-» • tiv __

m , çu kit uuKubaşır

AKİF.

Alim ve şair bir zat olup Kadı Ömer Fevzi efendi’nin oğludur. 1237 (1281 M.) de - şimdi Hatay vilâyetinin merkezi olan - Antakya’da doğmuşdur. Babası Ömer Fevzi efendi âlim bir zat olduğundan oğlunun tahsil ve terbiye-i fikriyesi ile bizzat meşgul olmuş, bu suretle Akif de ciddî bir tarzda ye­ tişmek imkânını bulabilmişdir. 1256 (1840 M.) de, Antakya kadısı olan babası, siyasî bir meseleden dolayı, Abdülmecid’in iradesiyle İstanbul’da ikamete memur edildi. Ömer Fevzi efendinin bu mahkûmiyeti, bir kısmı İstanbul’da, bir kısmı da Belgrad’da geçmek suretiyle yedi yıl sürmüşdür. Bu müddet için­ de ekseriya babasına refakat etmiş olan .Akif, pederinin vefatından sonra vatanı olan An­ takya’ya avdetle ömrünün gerisini hep bura­ da geçrimiş ve uzun müddet Antakya müfti- liğinde bulunmuşdur. Akif, genç yaşında mü­ derris olmuş ve bir müddet müderrislik de etmişdir.

Akif, Antakya’da daha genç yaşında iken edebiyatla iştigale başlamış ve yazdığı bâ’zı şiirlerdi dikkate şayan bir muvaffakiyet de göstermişdir. Bu devrede arapca ve farscayı da iyice öğrenmiş olduğu için divan edebiya­ tının meşhur birçok üstadlarım lâyıkiyle kav­

(3)

ÂKİF 235 ÂKİL ram âk imkânını elde edebilmişdir. Akif’in

bilâhara babası refakatinde geçen seyahatle­ rinde ve bilhassa İstanbul gibi bir ilim ve e- deb muhiti içinde birçok münevverlerle te­ mas fırsatını elde ettiği zamanlar, onun ha­ kikî inkişaf devresini teşkil eder.

Divan edebiyatının tesiri altında cidden değerli, muvaffak eserler vücude getirmiş o- lan Akif’in 800 sahifelik gayrı matbu bir di­ vanı vardır. Akif’in bu divanında kaside, ga­ zel, tahmis, teştîr, müstezad, kıt’a ve rübaî gibi klâsik edebiyatın muhtelif nevi’leri ve bu edebiyatın en büyük üstadlarından Fuzulî, Bakî, Nâbî’nin şiirlerine nazireleri, Ruhî’nin gazellerine de tahmisleri mevcuddur. Akif, Nâbî ve Ragıp Paşa gibi hikemiyyata mey­ yaldir. Âsâr-ı şi’riyesi arasında bu vadide yazılmış parçalara sık sık tesadüf edilir. Akif, 1297 (1880 M.) de memleketi olan Antakya’­ da vefat etmişdir.

Hatay coğrafyası ve edebiyatı, cild 1: Ahmed

Faik Türkmen. M. Şakir Ülkütaşır

ÂKİF

Paşa (Mehmed -). Osmanlı ve­ zirlerinden fadıl ve edib bir zat olup Recep Paşa zade Veliyy-üd-din Hilmi beyin oğlu­ dur. 1238 (1822 M.) de Üsküb’ün Kalkandelen kasabasında doğmuşum'. Aüduimeöıû ¿İSiU*. cülûsundan birkaç sene sonra İstanbul’a gel­ miş ve 1265 (1849 M.) de mektubi-i şada**., hülefalığma tâ’yin edilmek suretiyle devlet hizmetine girmişdir. Bilgi ve zekâsı bakı­ mından Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’mn alâka ve teveccühünü celbederek 1269 (1853 M.) de Üsküb mutasarrıflığına tâ ’yin olun­ muş ve bir müddet sonra da Rumeli beyler­ beyi rütbesini ihraz eylemişdir. 1275 (1859 M.) de vezirlik rütbesiyle Bosna valiliğine tayin edilmiş ve bundan sonra, muhtelif ta ­ rihlerde Tuna, Edime, Bağdad, Konya, Van, Yanya, Selânik ve Cezair-i Bahrisefid vali­ liklerinde bulunmuşdur. Abdülaziz zamanın­ da Adliye Nazırlığına tayin edilmiş ve bu su­ retle vükelâyı devlet meyanına geçmişdir. İkinci Abdülhamid devrinde iki defa Şûrayı Devlet Reisliğinde bulunmuşdur. Son memu­ riyeti Cezair-i Bahrisefid valiliğidir. Bura­ dan isti’fa ederek İstanbul’a gelmiş ve 1311

(1895 M.) de vefat ederek Fatih camii haziy- resine defnolunmuşdur.

Fıtrî zekâya malik ve ahlâk-ı hamiyde ile muttasıf bir zat olarak tanınmış olan Meh­ med Akif Paşa, ilk tahsilini Üsküb’de yapmış, bilâhara zamanının belli başlı klâsik ilimle­ rini de taallüm eylemişdir. Şark edebiyatına

ciddî vukufu olmakla beraber türkçe, arapca ve farsca şiirler yazmağa m uktedir fadıl bir edibdi. Şair-i meşhur «BîdiU in bir gazeline yazdığı farsca muhammesin bir kıt’ası, Os- manlı müellifleri (cild 2) ile Kamus-ül-a’lâm (cild 4) de mukayyeddir. Bu kıt’a, Paşanın kudreti edebiyesiyle tasavvufa olan vukufu nu göstermek bakımından kâfi bir delil ad­ dolunabilir. Akif Paşa’nm, ayni zamanda İs­ lâm hutut-ı mütenevviasım gayet güzel yaza­ bilecek derecede hatta da intisabı vardı. Bur- sah Tahir bey merhum, Akif Paşanın edebi­ yat ve münşaata müteallik gayrı m atbu’ âsarı mevcut olduğunu, fakat bunların kısmı â’za- mınm Konya’da vali bulunduğu bir sırada kazaen yanmış bulunduğunu kaydetmekde- dir. Â’yan âzası iken 1922 de vefat eden meş­ hur şair «Reşid Akif Paşa», bu zatın oğludur.

M. Şakır Ülkütaşır

ÂKİL. Lisan:

Âkil, akıl ve ma’külden müştk olup ismi faildir, akıl sahibi demek- dir, cem’i ukalâ ve ukkaldir. Aklın asıl m â’- nası, meneylemekdir. Akıl, sahibini kötü şey­ lerden, lâyık olmıyan şeylerden menettiği için sahibine âkil denmişdir. Âkilin zıddı ah­ m aktır (Kamus: Fıruzâbâdî, Tac-ül-Arus:

Zcbldâ

JL

'

Fıkıh:

Şer’î teklifat ile mükellef olan­ lar âkil ve baliğ olmakla, âkil fıkıhda türlü türlü tarif olunmuşdur: 1. Fetâvâ-yi Bezzâ- ziye’ye göre, akval ve ef’alinde istikamet ciheti galib olan kimsedir. 2. En-Nehr-ül- Fâik’a göre, yedi yaşma basan kimsedir. 3. Mir’at muhaşşisi Tarsûsî (1113 v.) ye göre öyle bir sabiydir ki necat ve felâha sebep o- lan hayrı şerden, acıyı tatlıdan temyiz eder. 4. İmam-ül-Haremeyn’in (478) sonraki mü- tekellimlerin ellerinde dolaşan El-irşad’ında- ki beyanına göre, vaciblerin vücubunu, caiz­ lerin cevazım, mümteni’lerin imtinaım bilen kimsedir. 5. Eşyanın hüsn ve kubuh, kemal ve noksan sıfatlarını bilen kimse, diye de ta ’rif olunmuşdur. İsmail Hakkı İzmirli

Fukahanın istimaline göre âkil, gerek kâ­ mil ve gerek nakıs olsun, akıl ve idrak sahi­ bi olmakla, sagir-i m ümeyyiz dahi âkil tâ b i­ rinin dairei şümulünde dahildir. Fıkıhda âkilin zıddı ve mukabili, mecnun, ma’tuh ve sagrir-i gayrı mümeyyizdir. Meselâ: Fukaha «vakıfın âkil, baliğ olması şartdır» derler ki âkil tâ ’birinden mecnun, ma’tuh ve sagir-i gayrı mümeyyizin vakfı sahih değildir, mâ’- nası müstefad olur. Kezalik «mevhüb-ün lehin ve vekilin âkil olması şartdır, baliğ olması

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Geçici isimde gökcisminin keşfedildiği tarihin yanı sıra gökcisminin türünü gösteren bir harf (örneğin uydular için S, kuyrukluyıldızlar için D, C, X ya da P,

darbe enerjisinin elektronlara aktarılma- sı, enerjinin elektronlardan örgü yapıla- rına aktarılma süresinden çok daha kısa- dır. Bu özelliğiyle femtosaniye darbelere

Zeplin içindeki hidrojen, havadaki oksijenle tepkimeye girerek elektrik üretecek.. Hava gemisinin içindeki hidrojense yaln›zca yak›t

İÇLERİNDE “ Öğrenme aşkı” olan insan- lla r , ister düzenli bir eğitim döneminden geçsinler, ister geçmesinler, eninde so­ nunda muradlarına ererler,

— Beyoğlu, Galata, Süleymaniye, Kumkapı, Fener, Balat gibi henüz kentsel SİT niteliğini koruyan eski kentlerin oluşturulacak Büyük İstanbul Nazım İmar

In the following figure, migration of labour force from Turkey leads to economic gains in receiving countries, in terms of economic growth.. This

Bu çalışmada sultan şairlerimizden olan III. Murat’ın “aşkam yine” redifli gazeli, geleneksel şerh yönteminin yanında yapısalcılık yöntemi ile

Şimdi borsanın gündeminde, yeni ve daha modern bir binaya taşınma, ta­ kas ve saklama merkezi kurma ve elek­ tronik sisteme geçiş vardı.. Bunlar için­ de