• Sonuç bulunamadı

Sedat Simavi:O'nun gayesi başyazıyı köy kahvesine ve memleket meselelerini de ev kadınının mutfağına kadar götürmekti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sedat Simavi:O'nun gayesi başyazıyı köy kahvesine ve memleket meselelerini de ev kadınının mutfağına kadar götürmekti"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sedat Simavi, yaratıcı bir zekâya, büyük muhay-

yile kudretine sahip, sanatkâr ruhlu bir insandı.

Halkın Sevdiği Adam

Sedat Simavi'nin şahsiyeti kendini bütünle mek için seçtiği birçok — ikinci vazifeler__

yardımcı çalışmalar hazırlamıştı. Fakat onun duygulu ve yaratıcı ruhu

Türkiye'de

mutlaka büyük işler yapmak azmindeydi. Muvaffakiyeti bu azmin mahsulüdür.

N i h a t S a m i

B A N A R L I

Sedat Simavi’nin kayıbı, mem­ leket ölçüsünde bir ziyadır. Genç yaşlarından beri, büyült teşebbüs kabiliyeti ve yılmaz muvaffakiyet azmiyle çalışarak, hakikaten mu­ vaffak olan bu Türk gazetecisi, Türkiye’de şahsî teşebbüsün ve müesseese kurma kabiliyetinin örnek simalarındandır.

Sedat Simavi, yaratıcı bir ze­ kâya, büyük muhayyile kudretine sahip, sanatkâr ruhlu bir insandı. Ele aldığı mevzuların; kurmaya ve yaşatmaya teşebbüs ettiği mües­ seseler» daima en iyisini, en gü­ zelini. en güzel çizgilisini meyda­ na getirmeğe çalışır; bunun için durmaksızın plânlar yapar, kad - yolar hazırlar, uzutı ve devamlı hazırlıklarını tamamladıktan ve muvaffakiyete ulaşacağına inan - diktan sonra harekete geçerdi.

Bir çok işleri bir arada görmek, bir çok mevzuları bir arada ele almak ve başanyş böyle birden fazla yollardan ulaşmak onun zev tevdi; üstün şahsiyetinin ifadesiy­ di.

Ressamdı, karikatüristi, roman ve tiyatro yazarıydı ve eğer bun­ ların hem hangi birinde ısrar e t ­ seydi, memleketimizin resimde, romanda ve bilhassa tiyatroda daha büyük isim yapacak, daha ebedi eserler bırakacak bir şah­ siyeti olması işten bile değildi.

Meselâ tiyatroda yepyeni oir sahne anlayışına sahipti. Onca bir tiyatro eseri, bugünkü hayatın a- k.ışına uyarak, bir buçuk saat i - çinde haşlayıp bitmeli ve bu ara­ da içtimai hayatın yüge ve aksak taraflarını en keskin çizgileri* belirtmeliydi.

Bu, tamamiyle modem felsefey­ le yazdığı tiyatro eserleri içinde meselâ "Düşenin Dostları,, kome­ disi, çağdaş tiyatro edebiyatımızın zaferleri arasındadır. Bu eser, mevki ve koltuk âlemindeki t a ­ basbus hayatının ve onun yanında şiddetle bozulan bir dostluk v« âile yıkılışının çok zeki hicviye ■ Sidir.

Fakat bunlar, Sedat Simavi’nin kendini bütünlemek için seçtiği “ikinci vazife,, 1er, yardımcı çalış Malardı, Onun duygulu ve yaratı­

cı ruhu, Türkiye’de mutlaka “bü­ yük işler yapmak,, azmi, en ziya­ de gazetecilik sahasında “ebedî :eser,, meydana koymak yolunday­

dı.

Gazetecilikte yıllarca sürecek titiz ve sanatkâr bir mecmuacıkk- tan geçmek lâzım geldiğine ina­ nıyordu. Memleketimizde yıllarca görülmemiş bir sevgiyle okunan “Yedigün., ü böyle bir sanatkâr inceliğiyle hazırlamıştı.

Bu mecmuada yıllar boyu çalı­ şıp, çok sevdiği Türk halkının oku ■ ma ihtiyacını incelemiş, halkımı­ za ve gençliğimize hangi mevzu- larm, ne ölçüde ve nasıl bir de- i kor içinde sunulması lâzım geldi-, ğini sezmiş, öğrenmişti.

O kadar ki, Hürriyettin intişa-i nndan tam bir , sene evvel bana aynen şunları söylemişti:

— Bir gazete çıkarmak için ha- zn-lık yapıyorum. Bu memlekete yeni ve geniş bir okuyucu kitlesi yaratacak büyük bir gazete !â- Emdır. Ben gazetemi yüz hinin j üstünde basacağım.

O yıllar için ve memleketimizin :

Türk basın âleminin mümtaz siması Sedat Simavi evirtir

önünde refikası Melek Simavi ile..

tutunmuş gazeteleri arasında ye­ niden çıkacak bir gazete için as­ tronomik bir rakam gibi görünen bu sayı, demek İri, bir hayal de­ ğildi.

Sedat Simavi gazetesini, Türki­ ye halkının geniş sevgisini kaza­ narak ve 200.000 nin de üstünde basarak, dediğini yapmıya m u ­ vaffak olmuştur.

Ben bu büyük başarıda Sedat Simavi’nin samimi vatanseverliği­ nin de rolü olduğuna inanıyorum. Memleketini, mili itini çok seviyor du. Onun iyiliği için, onun hürri­ yeti için, onun yükselmesi için his­ li, hattâ asabı bir ruhla çalışıyordu. Fakat çok sevdiği her mevzuda olduğu gibi bu mevzuda da gös­ terişten, alâyişten kaçıyordu. 0

kadar ki uzun müddet, makalele­ rine imza atmayı bile istememiş, çok sevdiği arkadaşlarının yanın­ da isimsiz kalmak istemişti.

Çünkü Sedat Simavi mesleğini de, ailesini de, çocuklarını da vatanı gibi s:ver; fakat derin ve gizli bir hassasiyetle için için severdi. Memleketimize birer genç

değer olarak yetiştirdiği ve gaze­ tesinin başarısında büyük vazife gördürdüğü çocukları, bu sevginin eserleridir.

Böylelikle onun en büyük eseri olan “Hürriyet,, öteki eserlerinin ve jöjrt ölçüsünde yarattığı bü­ yük sevginin imtidâdmda yaşaya- saktır.

Onu kaybettiğimiz, kendi gaze­ tesinde hakikî bir matem rengiyle

İstanbul’a yayıldığı dün sabah, bir Türk kızı bu acı haberi, sokak­ ta bozuk şiveli iki insanin imalı konuşmasından öğrenmişti.

Hazin haberi, hiç beklemediği bir anda hem kederle, hem infial­ le öğrenen vatan çocuğu hemen annesine koştu ve şu oevabı aldı:

— Sedat Simevi’yi kaybetmiş olabiliriz. Fakat onun sevdiği v«ı inandığı vatanda onun imanını benimsemiş deha 20 milyon Türk vardır.

Demek ki kendisini böyle sev -dirmiş, böyle inandırmıştı.

Nur içinde vatsın..

Türk

Ansiklopedisinin

7

nci cildine

abone kaydına başlanmıştır

Türk Ansiklopedisinin 7 nci cildini teşkil edecek olan 49-56 nm fasiküllerinin abone kaydına başlanmıştır. 8 fasiküiden ibaret olan bu cilde abone olacaklara, abone bedeli tutarından % 20 iskonto yapılacaktır.

Abone olmak isteyenlerin, bir yanlışlığa meydan kalmamak1 üzere Devlet Kitaplar: Mütedavil Sermayesi Müdürlüğü - İstanbul adresine bir mektupla müracaat ederek, parayı hangi vasıtayla yolladıklarını belirtmeleri, ayni zamanda açık adreslerini de bildirmeleri ve abone bedeli tutarı olan on iki Hra seksen kuru- SW Ziraat Bankası İstanbul - Bahçekapı Şubesinden 24/88 sayılı cari hesap adına, posta masrafı hariç olmak şartiyle tam olarak ^ ZIrn<^lr' Abone bedeline cilt kapağı parası dahil değildir. Cilt kapağı almak isteyenlerin ayıtça müracaatı lâzım­

dır. (18944)

Devlet Kitapları Müdürlüğü

Bed at Simavi Beyin gemlik

resmi

Şehir İmar Plânlarının

T A N Z İM İN D E P R E N S İP ve U S U L L E R

Derleyen ve tercüme eden: CELÂL M. U LU S A N Y. Mühendis îstanbulda: İnkılâp Kitabevi

Satış yerleri: Ankarada: Akay, Akba, Berkalp F i

ati

s U

r

a

Mimar, mühendis, şehirci, mülkiye âmirlerile bu meslekler öğrencilerine ve belediyecilere tavsiye olunur.

Artık bu« kaiaıı oda.. Sedat Simavi, Türkiye’de büyük kitlelere hitap eden vatan dâvaları ile dolu makalelerini işte bu odada, bu m asan m başında

ve bu ışığın altında yazardı.

T T -

Çc %■

M atbaa Mürekkebi Kokan Telâşlı Yokuş!..

"7 Gün., tin tik nüshaları çıkı­ yordu. 0 zamanki idarehanede aynı odada çalışıyorduk.

Masanın üzeri yığın yığın kli- ş e lr, müsvıedde.er, resimlerle do lu idi. Çıkacak nüshanın yetiş­

tirilmesi için de en sıkışık gün... Bir aralık kapı açıldı,

İçeriye zembili! bir âdâm girdi. 7 Gün idarehanesinde zenbilti bir ziyaretçi!..

Gelen zat ukalâ tavırlı bir a- damdı. Perişan fakat tuhaf bir giyinişi vardı. Saçları uzundu. Boynuna sarı bir eşarp bağla - mıştı.

Zenbilini yere koydu. Açtı ve hiç bir şey söylemed n içinden bir takım küçük heykelcikler çı­ kardı. Bunları zaten klişelerden tıkiım tıklım dolan masanın etra­

fına dizmeğe başladı.

Kaval çalan yamçılı bir çoban, bir omuzunda desti ile çeşmeden dönen köylü kızı, küfesinin altın­

da iki büklüm olmuş ihtiyar ka­ vuncu, iki kolu yana açılmış de­ nen uzun külâhlı Mevlevi dervi­

şi....

San'at itibariyle hiç de ahım şahım şeyi r değildi. Üstelik a- dam bunları, meselâ Mevlevi der­

vişini bir takım gayet gözalıcı renklere de boyamıştı.

Lâkin ziyaretçimiz büyük bir san'at gururu içinde, İftiharla zenbilden çıkardığı her boyalı heykeli bir Mikel Anj tavrı ile iza hat vererek önümüze yerleş - tirmeğe çalışıyordu.

Bir sanatkâra yardım etmeği muhakkak ki hepimiz arzulardık. Fakat o derece iki elimiz kızıl kanda idi ki, kaybedeck dakika­ mız yoktu.

Üstelik te bazı heykeller, re­ simden, heyk İden, alelûmum gü­ zel sanatlardan pek iyi anlayan Sedat Simavi’yi çileden çıkaracak derecede iptidaî nesnelerdi.

Adama bir kere “ teşekkür ede­ riz...,, dedik, aldırmadı. “İst.me- yiz!..,, dedik, anlamamazlığa gel­ di. Habire zenbilden deveciler, si­ mit şatan adamlar, gûya tulumba koşturan tulumbacılar çıkarıyor­ du.

Adam biraz daha gayret ederse bize gelecek nüshayı çıkart t ırma- yacaktı. Deli olmak işten değil!..

Onun için k a fi bir tavırla: “ Bu gün hiç vaktimiz yok!..,, dedik ama ziyaretçi yine elini zenbüe sokup karıştırdı. Çok şükür hey­ keller bitmiş, gösterecek bir şey kalmamıştı.

Adam zenbilden elini çıkardığı zaman avuounda iki alçı parçası vardı.

0 zamana kadar kendisinden kurtulmağa ve lâfı kısa kesmeğe

çalıştığımız halde bu defa S dat Simavi sordu:

— O nedir?..

Adam evvelâ iki alçı parçasın­ dan birini masanın üzerine koydu- Kocaman fotinler içinde iki ayak!.

Bir heykelin kırık yarısı... Son­ ra da bu yarım vücudun üzerine öteki parçayı dikkatle yerleştirdi, Heykel bütünlendi:

Koltuğunun altında gazeteler bulunan bir müvezzi çocuk!..

O zaman karşımda oturan Se­ dat Simavi’nin yüzündeki değişik Uk hâlâ gözlerimin önündedir. Biraz önce can sıkıntısı içinde bu lunan siması âdeta neşe ile ge­ rildi. Gözlerine tatlı bir parlaklık doldu. Ayağa kalktı. Heykeli dü­ zelterek, ve biraz gem çekilip göz lerini kısarak baktı.

Gazete satan çocuk!.. Adeta bir gazetecilik sembolü halindeki bu kırık heykel, bütün ömrü boyun­ ca bu mesleğe kendini vermiş, bu günkü modem gazeteciliğin te­ mel direklerinden biri olmuş Se­ dat Simavi’yi içinden yakalamış-/ •M.

Heykele baktı. 2. nb) İH genç adama eseri hakkında uzun uzun i*ahat verdi. Öyle yerinde tavsiye lird e bulundu ki, o “küçük dağla m ben yarattım,, tavırlı zat âdeta ders dinler gibi dikkatle, hürmet­ le dinliyordu.

Sedat Simavi:

— Sonra dedi, bizim müvezzi çocuklar, böyle omuzlarına düşe­ cek kadar uzun saç bırakmazlar ve bu tip kasket te bizde yok­

tur... Bu çocuk müvezzi ama bi­ zim müvezzi değil... Türk değil... Hakikaten teşhis gayet yerinde idi.

Sedat Simavi heykeltraşa »or­ du:

— Siz Macar mısınız?.. Adam başını salladı, eevap ver­ di :

— Beyaz Rusum!.,

Zaten konuşmasından da yaban eı olduğu anlaşılıyordu.

Sedat Simavi gülümsiyerek: — Lütfen bu çocuğun omuzuna kadar inen saçlarını kısaltınız... Madem ki “bu Türk müvezziidir,, diyorsunuz, öyle ise çocuğu Türk çocuğu yapınız. Bu çocuk buralı değil...

Adam başını salladı ve modelin asimi bir yabancı mecmuada çı­ kan bir fotoğraftan aldığım söy­ ledi.

O sıkışık ağızda Sedat Simavi bu zata belki kırk beş dakika iza hat ve tavsiyelerde bulundu.

Sanatkâr bunları o kadar doğ­ ru, o kadar makul buldu ki, hattâ bir aralık onun hevkeltraş olup olmadığını sorarak aziz

arkadaşı-Merhum Sedat Simavi’nin pederi Hamdi Beyin Samsun

Mutasarrıfı oldu&u simi arda alınan bir r « a n i .

rfyoruz. Delikanlı adımlarıyla gel­ diği yokuştan bugün arka duşları­ nın omuzlarında son bir defa da­ ha geçiyor...

Matbaa mürekkebi kokan, her an telâşlı cadde!.. Sana bir ömür veren en sevgili çocuklarından bi­

rini kaybettin... ________

Sedat Simavi, Birinci Dünya Harbinde Kızılay tarafından Galatasaray Lisesinde açı *

lan hastahanede yaşının askerlik çağında olmadığı için gönüllü hastabakıcüık yapmıştı.

Sedat Simavi sağdan üçüncü fesli sattır. Sağda merhumun en son resimlerinden biri*.

Yazan:

Hikmet Feridun E S

mızı güldürdü.

Sonra hepimizi hürmetler için­ de selâmlayarak çıktı gitti. Vâikıa adam bize 45 dakika kaybettir­

mişti. Ama Sedat Simavi mem­ nundu.

Müvezziden, nihayet "Yokuş,, a ait birinden bahsetmişti ve bir sanatkâra Türk tipi hakkında iza hat vermişti.

Şimdi onu bugün, bütün haya­ tını verdiği bu “Yokuş,, tan

geçi-O 'nun gayesi başyazıyı köy kahvesine ve memleket me-

selelerini de ev kadmrnm mutfağına kadar götürmekti

S e d a t S i m a v i

Yazan?

Hikmet B İL

Acını« istediğiniz kadar büyült olsun, madem ki gazetecisiniz, ağlasanız da, uzlaşanız da, yaza­ caksınız.

Hele yeriniz bizim yerimiz ise,

muhakkak yazacaksınız. Sedat

Simavi'nin ruhunu huzura kavuş­ turmak için yazacaksınız. Onun mücadelesine devam etmek, onun boşluğunu elden geldiği kadar doldurmak hevesiyle, gayretiyle yazacaksınız.

Hele onun ruhunu W r dua gibi ■araoağma inandığınız için, bü­ yük vatanseverin mukaddes bil­ diği mücadelesine devam etme­ nin gururu ile dolu, dobdokı ola­ rak yazacaksınız.. Çünkü bilecek­ siniz ki, Büyük Üstada bu, sizin ilk ve en makbul duanız olacaktır.

*

O, sevmezdi ve istemezdi bili­ yorum. Fakat “Hürriyet,, in do­ ğum sancılarım çektiği günden hemen son nefesini verdiği ana kadar daima onunla beraber ça­ lışmış bir insan sıfatıyla şu an­ da yazmağa mecbur bulunduğum şu har kaç satırın onun ruhunu muazzep etmiyeceğini, hiç değil­ se bunu, mücadelesine inanmış en yakın arkadaşına bağşlıyaca­ ğını ummak istiyorum.

Bugün olsun bir kaç satırla ondan bahsedeyim.

O, h% bir vakit hudutları memleket sınırlarını aşan bir milliyetçi olmadı. O, hepimiz ka­ dar Türktü. Belki tek kabahati sadece hassas bir Türk oluşun- daydı. Tek endişesi Türk menfa­ atlerinin azamî bir titizlik)1.« mü­ dafaasından ibaretti.

îşte onun içindir ki, Türk is­ minin karıştığı her mesela, n# olursa olsun onun kendi mesele- aiıydi. O mesele, sadece müdafaa edilirdi.

Zaten Kıbrıs’ı, Oniki Adaları, Garbi TrakyalI ırkdaşlarınuı akı­ betini bu anlayışla kendine mal etmemiş miydi ?

Bir kere Wr dâvaya inanmaya gönündü. Artık o düz düpedüz, müdafaa edilirdi.

Son dâvası da bunlardan biriy­ di. Adlivenin

sayısı

yüzü aşan I

basamaklarını o menhus hastalı­ ğına rağmen inancının verdiği enerjiyle naşı] durmadan, din­

lenmeden tırmandığını herkes

gördü. Halbuki o, o gün matbaa­ nın basamak sayısı onu bite bul­

mayan merdivenini, ne kadar

güçlükle çıkmıştı..

inandığı şeye etiyle, kemiğiy­ le, siniriyle inanırdı.

Atatürk’e de taparcasına inan­ mıştı. Bu inançla onun inkılâp­ larım müdafaa ederken “babam mezardan çıksa taviz vermem. Çünkü onun inkılâpları Türkün haysiyetini cihana tanıtacak tek teminatımızdır,, derdi.

O öldü. Fakat yazıları bu in m ­ emin vesikaları oterak daima yaşayacaktır.

insana belki biraz garip gelir anı'.. Sedat Srnavi'nin o derece azimli ve

e

derece mücadeleci ruhunun bir köşesi de ince bir sanat se.zişi ve sevgisiyle doluy­ du.

Çok ince bir zevki varil. İçi­ ne girdiği her yeri, o zevkle süs­ lemeyi medeni bir borç sayardı.

On altı yıl emek verdiği Yedi-

gün mecmuasının ve nihayet

"Hürriyet,, in en ufak yazı baş­ lığında bile onun bu ince zevkini daima bulmak mümkündür.

Daha kısacası Sedat Simavi güzelliğin daimi bir arayıcısiydı.

Sık sık ziyaretine gelen dost­ larından bazıları kendisini basit bir üslûpla makalelerini yazdığı

için çok defa muahaze eder­

lerdi.

Onlara verdiği tek cevap dai­ ma:

— Öyle lâzım da onun için ya- sayorum,

' dan İbaretti.

Dostlan gittikten sonra, b a ı » dönüp kaç defa:

_— Den yazılarımı dostların* için yazmıyorum ki, benim oku­ yucum Samsun’da seyyar küfeci, Adana'da istasyon memuru, İz­ mir’de tapu kâtibidir. Hoş iste­ sem de ağdalı yazamam. Yaza­ bildiğim. konuşabildiğim dildir. Bırak onlar daha tumturaklı v » uzun başmakaleleri bilhassa yaz­ mıyorum sansınlar, derdi.

Bu düşüncesinde ne kadar a».

mimi olduğunu anlamak İçin,

ölüm döşeğine girmeden evvel sırtından çıkarmış olduğu ceke­ tinin iç cebinde aylar evvel Samsunlu bir seyyar küfeci im­ zasıyla gelmiş bir mektubun hâlâ bulunduğunu burada işaret et­ mem sanırım kâfidir.

Çünkü onun bu işte de inandı­ ğı ve başarmağa çalıştığı tek şey b <tm->ı.-aW; ı-rt'- '-»hı,esine, ve memleket meselelerini de ev ka- dininin mutlağına kadar götür- mek arzusundan ibaretti..

Biraz evvel matbaaya başsağ- lığma gelen bir meslekda# an­ lattı.

Evvelki gece yansı gazetesinin sayfasını bağladıktan sonra evi­ ne dönüyormuş.

Her geoe bindiği taksinin şo­ förü: .

— Bu gece havadislerden ne var, ne yok? Demiş.

Arkadaş Sedat Simavi’nin ka­ ra haberini kendisine tekraria- ymca şoför çok üzülmüş.

Sonra birdenbire:

— Eeee-, Bey, demiş, onun dâvası şimdi ne olacak ?

Biraz sonra şoför kendi suali­ ne yine kendisi cevap vermiş:

— Köprülü öbür tarafta da kaybeder Bey!.

İşte Sedat Simavi’nin inandığı okuyucularından bjr tekinin onun için düşündüğü şey..

Aldanmamışsın Sedat Simavi.. Sen halka inanmanın saadeti­ ne bilirim zaten sağlığında ermiş bir râniydin..

Bundan sonra artık o in

ındı-I

ğırı insanların rında huzur içinde, nur vatan toprakla­içinde

yatm ak »enin en tabii hakkında* Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği

Referanslar

Benzer Belgeler

Atatürk’ün gerçek mezarının bulunduğu Kabir Odası’na girdim, orada tam 2 saat kaldım, her şeyi doya doya, içime sindire sindire yaşadım.. Mezarına çiçek koydum,

Araştırmanın sonucuna göre üniversite öğrencilerinin erken dönem uyumsuz şemaların tehditler karşısında dayanıksızlık, karamsarlık, duygusal yoksunluk,

Harekeleme ve noktalamadan sonra devam eden süreçte, mushaf imlasına Tahmîs, Ta’şîr, Teczie ve Tahzîb gibi, Kur’an okuma ve öğretiminde ihtiyaç duyulan

Chakrabarti gazın yayılımı üzerine daha fazla çalışarak gök adanın yerini tam olarak tespit etmeyi umuyor.. Böylece gök bilimciler tam olarak nereye bakacaklarını

lojik olmayan inorganik yapıtaşları üretiminde (örneğin çok küçük yalıt- kan, yarıiletken ya da metal parçaları) kullanılarak işlevsel malzemeler elde edilmesi,

Görme engelli oldu¤um için, yaflanmas› do¤al baz› sorunlarla karfl›laflm›fl olmama ra¤men kampüs ve Da¤c›l›k Kolu’nun ortam› benim için

Yaln›zca ak›ll› kartlarla s›n›rl› ol- mayan bu yeni elektronik ödeme araçlar›, özellikle toplu tafl›mac›l›kta tüm dünyada kendilerine kullan›m alanlar›

[r]