"Ss.
ERVETİN ÖYKÜSÜ 96 YIL ÖNCESİNE UZANIYOR
i'-V\
* î '
Sol ön sıradan başlayarak, o fzamanlar henüz Kamhi soyadanı
almamış olan Tüli, Yavuz Görey, Emine Resa Görey ve Zeynep Oyvar, Yavuz Görey'in hemen arkasındaki eşi Nazan Hanım ve dostları. f
Geçtiğimiz yıl 95 yaşında ölen Zeynep Oyvar’dan kalan miras
T ü r k i y e ’nin en köklü ailelerinden O yva r ve H u lu sile r’in
Hazine’yle mahkemelik olmasına yol açtı. Hazine onların
Z e y n e p O y v a r ’ın m ira sç ısı o lm a d ık la rın ı iddia e d iyo r.
Y a k ın la rıysa O y v a r ’ın akrabası old u k la rın ı kanıtlamaya
çalışıyorlar. IVliras kavgasının asıl nedeni ailenin Tü rk iye
Cumhuriyeti tarihinden daha yaşlı olması ve köklerinin Mısır’da
bulunması. Hemen her üyesi Cumhuriyet tarihi üzerinde iz
bırakan ailenin yaşadıkları adeta bir ırmak romanı andırıyor.
1
991 yılının şubat ayı sonları. Soğuk bir İs tanbul sabahı... Beyoğ lu 2. Sulh Hukuk Mah k em esin in beklem e salonu her zamanki gibi si gara dumanı içinde. Adliye girişindeki vestiyerden kira lanan artık rengi kaçmış kır mızı yakalı siyah cüppeleri içindeki avukatlar; yapış ya pış sıcaktan paltolarını çı kartan, kravatlarını çekişti rip duran davalılar, davacılar... Hepsi mübaşirin kapı önüne çıkıp yüksek sesle ad larını okumasını bekliyor.
M übaşir öğleye doğru kapı önüne çıkıp bağırıyor: “Zeynep Oyvar vekili, Avu kat...” O sırada bu adı ilk kez duyan adliye muhabirle rinin öğrendiği Zeynep Oy var adını ertesi gün de ka muoyu ilk kez öğreniyor...
Dünyaya geldiği 1898 yı lından beri belki de ilk kez basınla tanışan bu Osmanlı
hanımefendisi ile yakın çev resinin kimi zaman görkem li, kimi zaman da hüzünlü yaşamöyküsünü kamuoyu nun gündemine sokan da 20 trilyonluk bir servet ve bu nun çevresinde dönen çekiş meler, ittifaklar ve entrika ların odağı olan mahkeme dir.
Çoğuna göre 20 trilyon luk, varislerine göre de 200 milyarı 200 kuruş geçmeyen bu servetin sahibi olan Oy
var, Türkiye Cumhuriyeti Hâzinesi ile mirasçıları ara sındaki üç yıldır süren ve belki daha yıllarca sürecek bir davanın kahramanı.
Beyoğlu 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin duruşma sa lonunda yeniden can bulan da Kahire, işgal altındaki İs tanbul, Viyana operaları, Cannes sahilleri, Paris balo ları, Osmanlı, Habsburg sa rayları ve Moda burnu ara sında geçen Ze.ynep
Oy-I
Baba Ahmet Hulusi Bey, Mısır'ın ünlü mimarlarından biriydi. Mısır'da ilk otomobil Ahmet Hulusi Bey'e aitti. Dede Yusuf Paşa Mısır'a Kafkasya'dangelmişti. Burada Mısır Hidivi'nin sarayına girerek yaver olmuştu.
z.'Y — 3 /
A K T Ü E L 6 0 Y A Ş A M A K T Ü E L 6 1 Y A Ş A M
-
v ar’ın görkem li ama hep gözlerden uzakta süren ya şamı.
Hazine, davanın açıldığı tarihte 92 yaşında olan Zey nep Hanım’ın kimsesiz ol duğunu ve artık bilincini yi tirdiğini iddia etmekte. Do layısıyla vesayet altına alın ması ve 20 trilyonu geçtiğini iddia ettiği servetin Hazi- ne’ye kalması gerektiğini sa vunmakta. Bu sava katılan- lardan biri de, Zeynep Ha- nım’ın merhum eşi Nedim Oyvar’ın yeğeni, Avukat Ali Nur Türetken ve iki kardeşi. Zaten H azine’yi harekete geçiren de Avukat T üret ken.
Karşı tarafsa, yani varis olarak servet üzerinde hak iddia edenler de davanın açılmasından kısa bir süre önce Zeynep Oyvar tarafın dan evlat edinilen Emine Resa Görey, yine kısa süre önce Oyvar’ın vasiyetname sine varis olarak geçen Mı sırlı Tevhid Hilal, doktor Müfit Tekdal ve işadamı Jak Kamhi’nin eşi Tüli Kamhi.
Aslında vasiyetnamede Avukat Ali Nur Türetken ve iki kardeşinin de adı geçi yor. Ama onlar, hem evlat edinme belgesinin hem de vasiyetnamenin Zeynep Oy- var’ın “zihinsel yeterliğini” kaybetmesinden sonra ha zırlandığını iddia ediyor.
2. Sulh Hukuk Mahke- mesi’nde buluşan bütün aile fertleri gibi Zeynep Oyvar’ın öyküsü de Mısır’da başlıyor. Osmanlı yönetimindeki Mı sır, Birinci Dünya Savaşı çı kıp da İngiliz işgaline uğra yınca, bütün Türkler ülkeyi bir bir terketmiş.
Biz “aile fertleri” dedik ama Zeynep Hanım’la dava konusu mirasçılar Mısır ka yıtlarına göre anne tarafın dan akraba. Ama kader on ları akrabalıktan öte, aynı evin bireyleri olarak da bira- raya getirmiş.
Zeynep dört çocuklu Ra- miz ailesinin en küçüğüdür. O dünyaya geldikten kısa bir süre sonra anne Hatice Ha nım ölür. Hatice Hanım’ın ölüm ünden sonra küçük Zeynep daha çok teyzesi ve adaşı olan Zeynep Hanım’ın evinde kalmaya başlar, o evin çocuklarıyla birlikte bü yür. Teyze Zeynep ile anne
Zeynep ve Tüli Kamhi'nin annesi Nevgece Mısır'daki çocukluk günlerinde.
Hatice arasındaki yaş farkı o kadar büyüktür ki, teyze kızı olan Vecide Hanım bile bu yüzden Zeynep’in annesi ya şındadır. Doğal olarak teyze kızının çocukları Zeynep’in yaşıtları durum undadır. Zeynep’in arkadaşı da on- lardır.
Teyze Zeynep de öldük ten sonra Vecide Hanım kü çük Zeynep’i evlatlık edinir. Çocuklardan en büyüğü, da ha sonra Türkiye’nin ilk gra fik ustalarından biri olan İhap Hulusi’dir.
Diğer bir kardeş, sonra dan heykeltraşlığı seçecek olan Yavuz Görey’dir. Sam sun’daki şaha kalkmış at üzerindeki Atatürk heykeli ile İstanbul Üniversitesinin önündeki Gençlik Anıtı Ya vuz Görey’indir.
Üçüncü kardeş Nevgece Hanım’dır. Nevgece Hanım, büyüyüp mutlu bir izdivaç yaptıktan sonra Türkiye’nin ünlü işadamlarınddan Jak Kamhi’nin kayınvalidesi ola caktır. Çünkü kızı Tüli, Jak Kamhi ile evlenecektir.
Bir de Nihat Hulusi var... Onu Türkiye’de yakın akra baları dışında kimse tanıma yacaktır. Çünkü aile Türki ye’ye göç ederken o Mısır’da kalacak ve Mısır’ın en ünlü müzecisi olacaktır.
Aile Birinci Dünya Sava- şı’na kadar her yaz M ı sır’dan İstanbul’a gelir. Yaz aylarını, dayı Metin Mukbil Siyok’un Boğaz’daki yalısın da geçirir. Mukbil Bey hari ciyecidir. İsveç sefaretinde müsteşarlık yapmaktadır. Daha sonra Çanakkale cep hesinde harbe katılacak; ön ce malaryaya, sonra da vere me yakalanarak hayata veda edecektir.
Büyük harp aileyi İstan bul’da yakalar. Apar topar Mısır’a dönmeye karar ve rirler. Arncak Çanakkale Bo- ğazı’nı İtilaf Devletleri tut muş, yollar kapanmıştır. Ai le ancak Dedeağaç üzerin den Mısır’a dönebilir.
Aslında Mısır da İngiliz işgaline girmek üzeredir. Ne var ki oraya dönmekten baş ka çare yoktur. İşgal tehdi dine rağmen savaş yılları
Ailenin yazları yanına geldiği dayı Mukbil Siyok, Birinci Dünya Savaşı'nda Hariciye'deki görevini bırakıp cepheye gitmişti. Mukbil Siyok Çanakkale Cephesi'ndeki siperlerde malaryaya yakalanıp hastaneye kaldırıldıktan sonra, bir daha cepheye dönmedi.
Mısır’da geçirilecektir. Çünkü ailenin bütün malı mülkü bu ülkede dir. Zaten baba Ahmet Hulusi de burada gö revlidir.
Ahmet Hulusi Bey Mısır’ın en büyük mi mar ve müteahhitlerin den biridir. Miralay olan ba basının Mısır Hıdivi’nin ya veri olması nedeniyle saray da büyümüştür. Ahmet Hu lusi Bey çiçeklere düşkünlü ğüyle ünlüdür. O yüzden ço cukların yaşamı uçsuz bu caksız çiçek bahçeleriyle se ralar içinde geçer.
Ahmet Hulusi Bey’in di ğer bir özelliği de, Mısır’da
otomobil sahibi olan ilk kişi olması. M ısır’da o tarihte otomobil olmadığından şo för de yoktur. O nedenle, İngiltere’den ithal edilen bu elektrikli otomobille birlikte İngiliz şoförü de ithal edilir.
Savaş bitip de Mısır İngi- lizler tarafından işgal edilin ce, ülkedeki bütün Osmanlı tebası gibi bu aile de hemen
-«"I*. ' H M .
Hintli bir falcı, anne Vecide Hanım'a üç oğlunun da gelecekte ünlü olacağını söylemişti. Kardeşlerden İhap Türkiye'nin ilk grafikçisi oldu. Kulüp Rakısı içip de onu tanımayan yok. Yavuz ünlü bir heykeltraş oldu. Mısır'da kalan ihat ise Mısır'ın en ünlü müzecisiydi.
Mısır’dan ayrılır. Geride sa dece baba Ahmet Hulusi ile Nihat kalır. İhap, grafik öğ renim i görmek üzere A l manya’ya gider. Anne Veci de Hanım ile küçük Yavuz, Nevgece ve Zeynep birkaç aylık gidiş gelişlerden sonra
Paris’e yerleşirler.
Ancak buraya pek ısına mazlar. Bir yıl sonra Avus- turya’nn Tirol bölgesine ta şınırlar. Tirol yemyeşil, or manlık bir yerdir. Orada dağ yamacında iki katlı bir evin bir katma yerleşirler. Diğer katta da başka bir Türk aile si kalmaktadır.
Küçük Yavuz’un tek ar kadaşları bu evin çocukları dır. Yazları ormanda birlik te koşuştururlar. Bu çocuk lardan biri de sonradan Tür kiye’nin en ünlü arkeologla rından biri olan Halet Çam- bel’dir.
Zeynep, Mısır'dan Türkiyeye gelmeden kısa bir süre önce (En solda). Kardeşlerden Yavuz, Nevgece ve Zeynep'le annaleri Vecide HanımAvusturya'ya yaptıkları bir seyahat sırasında.
Bu arada Zey nep ve Nevgece ye- ' tişkin birer kız ol
muşlardır. Zaman- /:; ; | larının büyük bir bölümünü Viyana tiyatrolarında, ope ralarında, cafele- rinde geçirmekte dirler. G ünlerden bir gün, aile yine bir cafededir. Masada ki sandalyeler yet m em iştir. Yavuz yandaki masaya gi der. Orada iki bey oturmaktadır. Boş duran sandalyeler den birini ister. Vi- yana’da hep A l manca konuşul maktadır ama, san dalyeyi isterken gayrı ihtiyari Türk çe konuşur. Sür priz o ki, karşısın daki bey de Türkçe cevap verir. Şaşkın lıkla gülüşürler. Bu bey, dört yıl sonra Z eynep’le hayatını birleştiren M ahmut Nedim Oyvar’dır. Aradan tam 69 sene geçtik ten sonra, 1991 yı lında dava konusu olacak servetin ma nevi temelleri, Vi yana cafesindeki o küçük sandalye sürprizinin hemen ardından aynı masaya otu ran Nedim Bey’le Zeynep’in ilk göz süzüşleriyle atılır. Bunu kaçamak ve aleni bu luşmalar izler.
Aile bir yıl sonra tekrar P aris’e döner. Bu arada İhap da Almanya’daki öğre nimini tamamlayıp İstan bul’a yerleşir. İhap’ın Al manya günlerinden beri ta nıyıp samimi olduğu bazı dostları vardır. Bunlardan biri sonradan İstanbul’da bir plajla sinemaya adını vere cek olan Süreyya Paşa’nın
ailesi ise, diğeri de Cimcoz- lar ve Molla ailesidir. Hepsi de Moda’da oturmaktır.
1924’te bütün aile İstan bul’a dönerek Moda’ya yer leşir. Moda günleri genellik le, Süreyya P aşa’nın kızı Melahat Hanım ile Cimcoz- ların dam adı Ali H aydar Bey’in de katıldığı at partile ri ile geçer.
Zeynep’le Nedim Bey’in aşkları da bu arada nişan lanma aşamasına gelmiştir. İki yıl sonra da evlenirler.
Mahmut Nedim Bey bir paşazadedir. Babası, Bahri ye Nazırı Haşan Hüsnü Pa- şa’dır. H aşan H üsnü Pa- şa’dan Nedim Bey’e bir mik tar servet kalmıştır ama, Ne dim Bey o dillere destan 20 trilyonluk serveti sarayla olan dolaylı bağlantıları sa yesinde yapar.
Çünkü Sultan Abdülha- mit’in Maliye Nazırı Cavit Beyle ortaklık kurmuştur. Cavit Bey, ilk evliliğini Ab- dülhamit’in şehzadelerinden Burhaneddin Efendi ile ya pan Aliye Hanım’la evlene rek saraya bir adım daha yaklaşmıştır. Gerçi sonradan bizzat Abdülhamit’in emriy le idam edilmiştir ama, ara dan geçen zaman, sarayla ilişkileri sayesinde hatırı sa yılır bir dünyalık yapmasına yetmiştir.
M ahmut Nedim Oyvar böylelikle Ergani Bakır İş letmeleri ile Şirket-i Hayri ye’nin kurucu ve sahiplerin den biri olmuştur. Ayrıca Umum Sigorta’nın da sahi bidir Nedim Bey.
Zeynep Hanım, Oyvar soyadını böyle bir Mahmut Nedim’den alır. Oyvar çifti evlendikten sonra bir apart man dairesi kiralar. Ancak Zeynep’in manevi annesi Vecide Hanım, benim kızım öyle kiralık yerlerde otura maz deyince, Nedim Bey Beyoğlu’nun ünlü binaların dan Botter Apartmanını sa tın alır.
Botter Apartmanı aslın da bir mimari dönemin de simgesidir. Türkiye’ye “art- nouveau”yu getiren adam olarak bilinen İtalyan mimar Raimondo D ’A ranco’nun eseridir. D’A ranco Be bek’teki Hıdiv Köşkü’nden Yıldız Sarayı’ndaki Yaveran Köşkü’ne, Haydarpaşa
si’ne kadar birçok eserin de altına imzasını atmıştır.
Beyoğlu’ndaki binanın adı, ilk sahibi B o tter’den gelmektedir. HollandalI Je an Botter Padişah Abdülha- mit’in resmi terzisidir. Res mi terzisidir ama, vakıa o ki Abdülhamit ona pek de faz la elbise diktirm em iştir. Çünkü A bdülham it daha çok Paris’teki Chavet’den giyinmiştir. Charvet’ye her yıl 40 kostüm ısmarlamış, ta nesine de 1200 frank öde miştir.
Mahmut Nedim Bey gör müş geçirmiş bir beyefendi dir. Almanya’daki Habsburg Hanedanlığı ile dahi yakın ilişkileri vardır. Bir ayağı dai ma Avrupa’dadır. O yüzden Zeynep Hanım’la evlilikleri de renkli olur. Her fırsatta dı şarı çıkarlar, bir Paris’taki Grand Otel’e, bir Habsburg Sarayı’na konuk olurlar. Dört yabancı dili Türkçe kadar ra hat konuşan Zeynep Hanım da hem güzelliğiyle hem kül türüyle Avrupa sosyetesinin ayrılmaz simalarındadır.
Klasik müzik, hayatları nın önemli bir parçasıdır. 1928 gibi bir tarihte, dört sa atliğine, Wagner dinlemek için İstanbul’dan trene atla yıp Almanya’daki Bayro- uth’a gidecek kadar müzik düşkünüdürler.
Bu mutluluk 26 yıl sürer. Mahmut Nedim Bey, Zey nep Hanım’a dillere destan bir servet bırakarak bu dün yadan göç eder.
Zeynep Hanım kocası öl düğünde 54 yaşındadır. Ama gök mavisi gözleri, sarı saçları ve incecik bedeniyle hala çok güzeldir. Şaşaalı bir izdivaçtan sonra gelen yal nızlığa dört yıl dayanabilir. 1956’da Menna Tepedelenli adlı bir beyle ikinci izdivacı nı yapar.
Mennan Bey de eski bir hariciyecidir. Tepedelenli Ali P aşa’nın torunudur. Ama o bunu uluorta kabul etmeye yanaşmaz. Asıl soya- dinin Tepedelenli değil, De- , belenli olduğunu iddia et mektedir. Çünkü dedesi Ali Paşa “Tepedelenli” lakabını, yakaladığı isyancıların tepe sine çivi çakarak işkence et mesinden dolayı almıştır ve bu da Mennan Bey’i rahatsız etmektedir.
Zeynep Hanım ve eşi Mahmut Nedim bey, 1928 gibi bir tarihte, Wagner müziği dinlemek için dört saatliğine gittikleri Almanya'nın Bayrouthkentinde. Wagner müziği dört saat aralıksız dinlenemediği için verilen arada bu fotoğrafı çektirmişlerdi.
Mennan Bey, bu takıntı sından da anlaşılacağı gibi yumuşak huylu, insanları in citmekten korkan, halim se lim bir beyefendidir. Ancak Zeynep HanınTla anlaşa mazlar. Bir yıl sonra boşa nırlar.
Bu tarih, Zeynep Ha- nım’ın hayatının da dönüm noktası olur. Hayata gözleri ni yumduğu 95 yaşına kadar artık zengin ama yapayalnız bir insan olarak yaşayacaktır.
Zeynep Hanım boşan dıktan sonra birkaç kez da ha Avrupa’ya gider. Viya- n a’da bir iki dostu görür. Nedim Bey’le sık sık gittiği Paris’teki Grand Otel’de es ki günleri yadeder. Ama tek başına olduğu için eski tadı bulamaz, çabuk yorulur.
İstan b u l’da da sadece birkaç dostu kalmıştır. Bir Madam Galip vardır. Erme ni bir beyle evlendiği için Madam sıfatını alan Galip Hanım kısa bir süre sonra vefat eder. Bir Sultan Ha nım vardır. Sultan Hanım Abdülham it’in torunudur. Vefat eder. Sonra, eski Ma liye Nazırı Cavit Bey’in dül karısı Aliye Hanım vardır. O da vefat eder.
Zeynep Hanım çevresin dekiler de ölünce iyice yal nız kalır. Karşı tarafta, Mo- da’da manevi kardeşleri var dır. Ama o tarihler her gün her gün denizi aşmak bu günkü kadar kolay değildir. Moda’dakiler de işlerinden dolayı her gün “İstanbul’a inebilecek” durumda değil dirler.
Bu durumda Zeynep Ha- nım’ın en çok görüştüğü ki şiler, kendisine anne diye hi tap eden Emine Resa ile haftada iki kez muayeneye gelen doktor M üfit Ek- dal’dır. Zaten bütün işlerini de onlar görmektedir.
Halen Kamhiler’in Profi- lo Holding’inde Eksport Bö lümü Şefi olan Emine Resa, Yavuz Görey’in kızıdır.
Ya-A K T Ü E L
Karşılıklı iddialara göre, Zeynep Hanım’ın serveti üzerindeki entrikalar 1970’li yıllara kadar uzanmaktadır. Mısır’daki uzak yeğen
Tevhid Bey’den Emine Görey’e, Ali Nur Bey’den Tüli Kamhi’ye kadar bütün yakınlar daha o yıllardan hem
Zeynep Hanım’ı hem de birbirlerini markaja almıştır.
vuz Bey’in, kapı komşusu Nazan Hanım’la yaptığı evli liğin meyvesidir. Ihap, Ni hat, Yavuz, Nevgece ve Zey nep kardeşlerden bir tek Yavuz bugün sağdır. Yavuz Görey, $2 yaşına karşın, heykel deyince heyecandan yerinde duramayacak kadar
64
V A Ş A M ^ ^ ' Jgençtir.
Zeynep Oyvar kuşağın dan ilk ölen İhap olmuştur. İstiklal Caddesi’ndeki Le- bon pastanesinde geçen gençlik günlerinin ardından üç fırtınalı evlilik yapmış, ar dında “Türkiye’nin ilk gra- fikçisi” unvanını geride
bira-ölür. Nevgece, Şinasi Bey’in yokluğuna ancak 15 gün da yanabilir ve o da hayata ve da eder.
Bu büyük aşkın semeresi, Tüli’dir. Tüli, ailenin belki de gelmiş geçmiş en güzel kızıdır. Taliplisi çoktur. Ama baht o ki, birinci evlili ği annesininki gibi mutlu geçmez. Yaptığı sakat do ğum, bu mutsuzluğa tuz bi ber eker. Sonra da kocasın dan ayrılır. Ve İstanbul’un 300 yıllık Musevi ailelerin den Kamhiler’in oğlu Jak’a gönlünü kaptırır. Bugün de aynı heyecanla süren mutlu luğu birlikte yakalarlar.
Emine Resa ile doktor Ekdal dışında Zeynep Ha- mm’ı ziyaret eden diğer ya kını, Tüli Kamhi’dir.
Bir de senede bir iki kez Mısır’dan yeğeni Tevhid Hi lal gelmektedir. Tevhid Bey, Zeynep Hanım’ın kızkardeşi Vehibe’nin oğludur. Kahi- re ’de British Airvvays’ten emeklidir. Tevhid Hilal her gelişinde Zey nep teyzesine ufak tefek he diyeler getir mekte, halini hatırını so r maktadır. Eh, giderken de Zeynep teyze sinden ufak te fek paralar sız dırmaktadır.
Z e y n e p
Hanım’ın evi ne gidip gelen son bir kişi de Avukat Ali Nur Türetken’dir. Türetken, Zeynep Hanım’ın merhum eşinden dolayı mirasçısı ol duğu gibi, aynı zamanda 1991 yılına kadar hem avu katıdır hem de ona “anne” diye hitap edecek kadar ya kınındadır. Böylece hiç ço cuğu olmayan yaşlı Zeynep Hanım’a “anne” diyenlerin sayısı ikiye çıkmıştır.
Zeynep Hanım yalnız kaldığı gibi artık elden ayak tan da düşmeye başlamıştır. Önceleri Taksim’e kadar yü rür. Sonra mesafe kısalır, Galatasaray’a kadar zorluk la yürür. Az sonra da sadece kapısının önüne çıkabilir. Ve nihayet evinden hiç çık maz olur. Son 35 yılını, artık “han ”a dönüşen B otter
Zeynep Oyvar, evlat edindiği manevi yeğeni Emine Resa Görey'le birlikte (Yukarıda). Emine Görey, babası ve Türkiye'nin ilk
heykeltraşlarından, Samsun'daki Atatürk Anıtı'nın sahibi Yavuz Görey'le birlikte (Yanda)Yavuz Görey bugün 82 yaşında. ■ H A : - â ■ J k karak göçüp gitmiştir. Nihat, Mısır’da ünlü bir müzeci olarak ölür. Ailenin en mutlu ölümü ise Nevge- ce’ye nasip olur. Abdülha- mit tarafından Konya’ya sü rülen Şinasi Hakkı Paşa’nın oğlu, doktor Ali Şinasi Erel ile bir aşk izdivacı yapar.
Zaten ailede aşk izdivacı yapmayan tek bir kişi bile yoktur.
% m a Nevgece ile Şinasi Be^’jn aşkları hepsinden ötedir. Bir gün olsun sön mez. Bu aşk ölüm tarihleri ne bile yansır. Uzun bir ömürden sonra Şinasi Bey
Tüli ve Jak Kamhi çifti Zeynep Oyvar'dan kalan servete ihtiyaçları
olmaaığınısöylüyorlar. Onlar sadece prestij peşinde olduklarını belirtiyorlar. Tüli Kamhi, Zeyneh; Oyvar ve anneleri Nevgece Hanım'la bir Avrupa gezisi sırasında (yanda).
A K T Ü E L 6 5 Y A Ş A M
apartmanında böyle geçirir Zeynep Hanım.
Karşılıklı iddialara göre, Zeynep H anım ’ın serveti üzerindeki entrikalar 1970’li yıllara kadar uzanmaktadır. Mısır’daki uzak yeğen Tev hid Bey’den Emine Görey’e, Ali Nur Bey’den Tüli Kam- hi’ye kadar bütün yakınlar daha o yıllardan hem Zey nep Hanım’ı hem de birbir lerini markaja almıştır.
Taraflardan birini hamle si, diğerinin mukabil hamle siyle karşılanmıştır. 1991 yılı na işte bu karşılıklı hamleler le girilir. Zeynep Hanım da artık 93 yaşındadır. Bu yılın görünürdeki ilk hamlesi Ali Nur Türetken’den gelir. As lında bu bir karşı hamledir. Ali Nur Bey veraset savaşın da avantajı karşı tarafa kap tırdığını görür. Bunu savuş turm ak için defterdarlığa başvurur ve Zeynep Oyvar’ın çevresinde kimliği belirsiz birtakım kişilerin “akbaba gi bi” dolaştığını ima eder. Yaş lı hanımın derhal vesayet al tına alınmasını ister.
Bundan kısa süre sonra karşı tarafın mukabil hamle si gelir. Emine Resa Görey, Zeynep Hanım tarafından evlat edinilir. Bir de vasiyet name hazırlanır.
T araflar bu karşılıklı hamleleri savuşturmak için nihayet “Zeynep Oyvar’ın akli dengesi yerindedir-de- ğildir” kozlarına başvurur. 30 küsur yıldr evinden çık mayan Oyvar, bunca yıl son ra ilk kez “zihinsel yeterlilik testi”ne tabi tutulmak üzere zorla evinden çıkartılır. Bir “bunak”, bir “akıllı” raporu aldırılır. Her doktor hayat tan yorgun düşen Zeynep Hanım’a aynı soruları sorar: Adınız nedir, soyadınız ne dir, nerede doğdunuz, baba nızın adı? Zeynep Hanım bir gün doğru, bir gün yanlış cevaplar verir. Bir zamanla rın jet sosyetesi Zeynep Oy var, kendi çevresindeki bu hengame içinde hayattan her gün bir parça daha uzaklaşır.
13 Temmuz 1993, Cu martesi günü son nefesini verdiğinde, başucunda, artık onu sevemeyecek kadar bir- birleriyle meşgul hasım ak rabalar nöbet tutmaktadır. İS M A İL H A K K I Y I L M A Z