• Sonuç bulunamadı

Meme Küçültme Ameliyatları ve İnferior Pedikül Tekniği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Meme Küçültme Ameliyatları ve İnferior Pedikül Tekniği"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Meme Küçültme Ameliyatları ve İnferior Pedikül Tekniği

Reduction Mammaplasty and Inferior Pedicle Technique

Sarper YILMAZ *, Mutlu SAYDAM *, Ali Rıza ERÇÖÇEN *, Ergin SEVEN *, Mehmet KARAKÜLAH *,

Ömer KEVEN *

* Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı

ÖZET

Meme küçültme ameliyatları dünyada en fazla uygulanan plastik cerrahi girişimleri arasında yer almaktadır. Günümüze kadar meme küçültme için pek çok cerrahi yöntem tarif edilmiş ancak meme küçültme ameliyatlarının sorunları hala tam olarak çözülememiştir.Bu yazıda meme hipertrofisinin fizyolojisi, meme küçültme ameliyatlarının tarihçeleri ve genel özellikleri özetlenmiş, hem dünyada yaygın olarak uygulanan hem de bizim uyguladığımız yöntem olan inferior pedikül tekniği ve kendi sonuçlarımız incelenmiştir. Sonuç olarak inferior pedikül tekniği günümüzde popüler bir diğer yöntem olan vertikal mamoplastiye kıyasla daha az deneyim gerektiren, tekrarlanabilir sonuçları olan ve hasta ameliyat öncesi gerçekçi bir şekilde bilgilendirildiği takdirde sonuçları yüz güldürücü olabilen bir yöntemdir.

Anahtar kelimeler: meme küçültme, inferior pedikül

SUMMARY

Reduction mammaplasty is among the most commonly performed plastic surgical operations throughout the world. Up to now, although a number of breast reduction techniques were described the problems of breast reduction operation are not yet eliminated. In this article, physiology of breast hypertrophy, history and general features of the breast reduction operations were outlined and technical details of the inferior pedicle technique along with our own results were discussed. Resultantly, inferior pedicle technique when compared with vertical mammaplasty which is another popular technique in breast reduction, requires less experience, the results are more reproducible. If adequate and honest preoperative informing of the patient is done, the postoperative result will generally be satisfactory.

Key words: Breast reduction, Inferior pedicle

technique

C. Ü. Tıp Fakültesi Dergisi 25 (2): 89 – 97, 2003 GİRİŞ

Meme küçültme ameliyatları hem ülkemizde hem de dünyada sık uygulanan plastik cerrahi girişimleri arasındadırlar. Erişkin yaş ve sonrasında memenin vücut ölçülerine göre arzu edilenden daha büyük ve sarkık olmasına makromasti denir. Ergenlik çağında görülen büyük memeler ise virjinal hipertrofi veya gigantomasti olarak tanımlanır. Normalden büyük memeler çeşitli nedenlerle kadınlarda rahatsızlık yaratırlar. Bu rahatsızlıkların nedeni genel kanının aksine her zaman kozmetik değildir. Büyük memeler vücut postürünü bozarak şiddetli sırt, boyun ve omuz ağrılarına yol açabilirler. Hastaların büyük bölümünü ameliyat olmaya yönelten bu kronik ağrılardır. Büyük memeleri olan kadınlarda hijyen sorunlarına ve meme altında dermatitlere, kötü kokulara ve mantar enfeksiyonlarına sıklıkla rastlanır. Daha nadir olarak servikal artrit, ve

(2)

brakial pleksusta nervus ulnaris innervasyonuna uyan sinirlere bası nedeniyle elde 4. ve 5. parmaklarda ağrı, uyuşukluk gibi yakınmalar görülebilmektedir (1). Hipertrofik memelerin herhangi bir ilaç ya da hormon tedavisi ile küçültülmesi mümkün olmayıp tek tedavi seçeneği cerrahi tedavidir.Bu makalede meme küçültme ameliyatlarının tarihçesi, genel özellikleri ile ilgili bilgiler verilecek ve bir meme küçültme ameliyat tekniği olan inferior pedikül yöntemi ile ameliyat edilmiş olan hastalar sunulacaktır.

Meme hipertrofisinin fizyopatolojisi

Meme dokusu glandular ve adipoz doku olmak üzere iki temel yapıdan oluşur. Büyüme bu iki temel yapının herhangi birinin ya da ikisinin birden büyümesinden kaynaklanabilir. Meme büyümesinin çok çeşitli nedenleri olabilir. Meme büyümesinin nedenlerini incelerken meme hipertrofilerini ergenlik ve yetişkinlik çağında olanlar olmak üzere ikiye ayırmak gerekir (2). Ergenlik çağında gelişen meme hipertrofileri virjinal hipertrofi, gelişimsel hipertrofi ve endokrin anomalilere sekonder hipertrofi olmak üzere üçe ayrılır. Virjinal hipertrofi pubertenin başlangıcından hemen sonra gelişen ve hormon düzeylerinde bir yükselme olmaksızın, uç organ yanıtının aşırı olmasıyla karakterli bir durumdur. Gelişimsel hipertrofi ise obeziteyle birlikte memenin büyümesi durumu olup meme dokusunda yağ dokusunun artmasıyla karakterlidir. Endokrin nedenlerle gelişen meme hipertrofileri genelde puberte precox ile birlikte görülürler ve bir endokrinoloji uzmanı tarafından değerlendirilmeleri gerekir. İleri yaşlarda görülen meme hipertrofileri çoğunlukla memenin glandular komponentinde atrofi, elastik liflerde azalma ile yağ dokusunda artış ile birliktedir ve bu duruma sıklıkla pitozis de eşlik eder. Çevresel faktörler, bireyin kalıtsal özellikleri, yapılan doğum sayısı gibi nedenler meme dokusunun anatomisini etkiler. Bazı kadınlarda hemen doğumu takiben gelişen bu durum, bazı kadınlarda ise postmenapozal dönemde gelişir.

Meme küçültme ameliyatlarının tarihçesi ve genel özellikleri

Meme küçültme ameliyatları ile ilgili ilk sağlam veriler 19. yüzyıl başına aittir. Pousson 1897 yılında, meme üst kadranından yarımay şeklinde bir eksizyon yaparak meme küçültme tekniğini tarif etmiştir (Şekil-1) (3). Bundan sonra küçültme mamoplastisi alanındaki en önemli gelişme Thorek’e aittir (4). Bu teknikte meme uygun şekilde ampute edildikten sonra, ampute edilen kısımdan nipple-areola (meme başı) kompleksi alınarak

yeni oluşturulan meme üzerine greft olarak nakledilmektedir (Şekil-2). Aşırı büyük memeler için günümüzde hala uygulanan bir yöntemdir. Ancak bu yöntemde nipple-areola kompleksinde kalıcı bir his kaybı ortaya çıkmaktadır. Bu dezavantajı nedeniyle nipple-areola kompleksini dolaşım ve duysal innervasyonunu koruyarak nakletme çabaları yoğunluk kazanmıştır. Bu konudaki ilk örnek Biesenberger yöntemidir (5). Bu yöntemde meme başı çevresinden sirküler bir insizyon yapıldıktan sonra meme cildi alttaki meme dokusundan ayrılmakta ve meme dokusu üzerinde şekil verici düzenlemeler yapıldıktan sonra cilt tekrar meme dokusu üzerine örtülerek operasyon tamamlanmaktadır (Şekil-3). Bu yöntemin dezavantajı da meme dokusundan ayrılan deri fleplerinin dolaşımlarının güvenli olmaması nedeniyle flep nekrozlarıyla karşılaşılmasıdır. Bugün için gündemde olan nipple-areola kompleksinin dermoglanduler bir flep üzerinde taşınması yöntemini ilk tanımlayan Schwarzman’dır (6) (Şekil-4). Daha sonra dermoglanduler pedikül esasına dayalı olarak çok sayıda yöntem tarif edilmiştir (Strömbeck, Skoog, Mc Kissock). Günümüzde hala uygulanan çok sayıda meme küçültme tekniği vardır. Bunlardan periareoler mamoplasti ve glandüler pediküllü mamoplastiler bazı plastik cerrahlar tarafından başarı ile uygulanmakla birlikte yaygın kullanım alanı bulamamışlardır. Vertikal skarı elimine eden sadece transvers skar bırakan teknikler de bildirilmiş ancak bu teknikler de yaygınlaşmamışlardır. Bunların her birinin kendine has avantaj ve dezavantajları mevcuttur. Bugün en popüler olan ve en sık uygulanan inferior dermal pedikül tekniği ise 1977 yılında Robbins (7) ile Courtiss ve Goldwyn (8) tarafından tanımlanmıştır. Bu tekniklerinin hepsinin en önemli dezavantajları uzun ters T şeklinde bir skar bırakmalarıdır. Bu dezavantajı ortadan kaldırmak için sadece vertikal skar içeren meme küçültme teknikleri de tanımlanmıştır.

Ameliyat Öncesi Görüşme, Muayene ve Bilgilendirme

Hasta ile yakınmalar, beklentiler ve kendisini ameliyata yönelten nedenler konuşulmalıdır. Özellikle gerçekçi beklentileri olmayan hastaların ameliyat konusunda ayrıntılı olarak bilgilendirilmeleri gerekir. Ayrıntılı görüşme sonrasında eğer cerrah hastanın ruhsal durumunu kuşkulu bulursa bir psikiyatri uzmanından yardım isteyebilir ya da insiyatifini kullanarak ameliyatı reddedebilir. Hastalara mutlaka meme küçültmenin ciddi bir ameliyat olduğu, her ameliyatta olduğu gibi ölüm dahil olmak üzere her türlü komplikasyon olasılığının

(3)

bulunduğu söylenmelidir. Hastanın medikal durumu ve ilaç kullanım öyküleri sorgulanmalı, sigara kullanımının üzerinde özellikle durulmalıdır. Sigaranın özellikle flep uygulanan ameliyatlarda cilt dolaşımı üzerine olumsuz etkilerinin olduğu, ameliyat sonrasında hematom, dikiş hatlarında dolaşım bozukluğu ve enfeksiyona neden olabileceği hastalara söylenmeli ve ameliyattan en az iki hafta önceden sigaranın bırakılması önerilmelidir. Meme küçültme ameliyatlarından sonra ortaya çıkması olası en önemli sorunlardan biri de hastanın süt verme fonksiyonunu kaybetmesidir. Her ne kadar süt vermeyi de mümkün kılan bazı teknikler önerilmişse de bu konuda hastaya garanti verilmemelidir. Ayrıca çocuk doğurma beklentisi olan bayanlarda gebelikten sonra meme formunun tekrar bozulabileceği ve süt vermenin mümkün olamayabileceği hastalara söylenmelidir. Hastalara memelerinde ne şekilde ve ne boyutta iz kalacağı mümkünse resimler ile gösterilmelidir.

Şekil 1 : Pousson tekniğinde memenin üst kadranından doku

çıkarılarak meme hacminin azaltılması ve meme dikliğinin sağlanması

Şekil 2: Memenin alt kısmının amputasyonu ve nipple

areola’nın greft olarak geride kalan meme dokusu üzerine aktarılması

Şekil 3: Biesenberger tekniğinde meme derisi areola’nın

çevresinden itibaren alttaki meme dokusundan ayrılarak parankimden eksizyon yapıldıktan sonra deri tekrar meme dokusunun üzerine örtülür.

Şekil 4: Schwarzman tekniğinde gerekli eksizyonları takiben

nipple areola dezepitelize bir flep üzerinde yeni yerine aktaılmaktadır.

GEREÇ ve YÖNTEM İnferior Pedikül Tekniği

İnferior pedikül tekniği günümüzde özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde en sık uygulanan meme küçültme tekniğidir (9). Ülkemizde de bu yöntem pek çok merkezde başarı ile uygulanmaktadır (10). Bu yöntemde nipple-areola kompleksi inferior dermoglandular bir flep üzerinde transpoze edilmektedir. Tüm meme küçültme ameliyatlarında ortak olan bazı planlamalar ve çizimler yapılır. Planlamada en önemli nokta yeni nipple-areola’nın yeridir. Bu amaçla suprasternal çukur ve ksifoid arasında orta hattın çizilmesini takiben klavikulanın orta hattı bulunarak buradan aşağı doğru dik bir hat çizilir. Bu hat nipple–areolanın üzerinde yer alacağı hattır. Daha sonra suprasternal çukur noktasından bu hat üzerine 20-22 cm’lik bir çizgi daha çizilir ve her iki hattın kesişim yeri nipple areola’nın yeni yeri olarak belirlenir (Şekil-5). Meme rezeksiyonunun sınırlarını belirlemek için bu amaçla kullanılan bazı şablonlardan faydalanılır. Biz, kliniğimizde bu amaçla tasarlanmış şekli değiştirilebilen tel şablonu kullanmaktayız (Şekil-6).

(4)

Çizim yapıldıktan sonra nipple-aerolayı içeren inferior pedikül flebinin çizimi yapılır. Planlama tamamlandıktan sonra hastanın standart fotoğrafları çekilir ve hasta uyutularak ameliyata geçilir. Ameliyatta yapılması gereken ilk işlem nipple-areolayı üzerinde barındıran inferior pedikül flebinin üzerinde cildin epitel kısmının (epidermis ve dermisin üst bölümü) alınmasıdır (Resim-1). Bu işleme dezepitelizasyon adı verilir. Bu işlemin nedeni bu flebin ameliyat sonunda nipple-areola dışındaki bölümünün cilt altında kalacak olması ve bu nedenle kıl gelişimi ve ter bezlerinin fonksiyonunun istenmemesidir. Dezepitelizasyonu takiben nipple areolayı üzerinde taşıyacak olan dezepitelize flep hazırlanır. Piramidal bir şekli olan inferior pedikülün kalınlığının tabanda 10-12 cm uçta ise 5 cm’den daha ince olmaması gereklidir (Resim-2)(şekil-7). Genişlik ise tabanda 7-10 cm uçta ise 5 cm civarında olmalıdır. Aksi halde nipple aerola’nın dolaşımı tehlikeye girer. Daha sonra memeden gerekli rezeksiyonlar yapılarak lateral ve medial flepler kaldırılır. Bu flepler orta hatta birleştirilecek ve inferior pedikül flebi de nipple areola dışında medial ve lateral fleplerin altında kalacaktır (resim-3)(şekil-8). Her iki meme dokusundan rezeke edilen dokular tartılarak (resim-4) bunlar hastanın dosyasına kaydedilir. Hemostaz ve her iki meme altına negatif basınçlı dren konmasını takiben insizyonlar dikilir. Sonuçta ortaya ters T şeklinde bir insizyon çıkar (resim-5).

Resim 1: İnferior pedikülü oluşturacak olan bölüm titiz bir

şekilde dezepitelize edilir.

Resim 2: Nipple areolayı içeren inferior pediküllü flep

dolaşımına dikkat edilerek kaldırılır.

Resim 3: Dezepitelize edilmiş olan inferior pediküllü flep altta

kalacak şekilde lateral medial flepler öne doğru ilertilerek orta hatta dikilirler.

Resim 4: Ameliyat bitiminde klasik ters T şeklindeki insizyonun

(5)

Resim 5: Olgu I’in ameliyat öncesi önden görünümü

Şekil 5: Ameliyat öncesi inferior pedikül tekniğinin

planlanması. Areola’nın yeni yeri suprasternal çukurdan orta hat çizgisine doğru çekilen çizginin orta hat çizgisi ile kesiştiği yer olup, suprasternal çukurdan 20-22 cm aşağıda olacak şekilde işaretlenir. Eksizyon sınırları çizilir.

Şekil 6: Areola yuvarlağının ve rezeke edilecek dokuların

çiziminde tel şablon kullanmaktayız.

Şekil 7: İnferior pediküllü flebin dolaşımının sağlıklı olması için

flep kalınlığı tabanda 10-12 cm, tepe de ise 5 cm olmalıdır.

(6)

Şekil 8: Gerekli rezeksiyonlar yapıldıktan sonra dikişlere

geçilmeden önce lateral ve medial flepler ile onların altında kalacak olan inferior pedikülün görünümü.

Komplikasyonlar

Genel anestezi altında yapılan bütün ameliyatlarda görülen komplikasyonlar meme küçültme ameliyatlarında da görülebilir. Bu nedenle ciddi sistemik sorunları olan riskli hastaların ameliyat edilmemesi uygun olur. Bunların dışında tüm cerrahi işlemlerde görülebilen kanama, hematom, enfeksiyon gibi genel komplikasyonlarla düşük oranda da olsa karşılaşılabilmektedir. Nipple areola kompleksinin nekrozu en ciddi komplikasyonlardan birisidir. Çok sigara içen hastalarda veya inferior pedikül flebinin çok fazla inceltildiği olgularda görülebilir. Ameliyat sonrasında nipple-areolanın duyusu etkilenebilir, hatta çok nadir de olsa tam duyu kaybı da oluşabilir. Memelerde ve meme başlarında asimetri, yetersiz ya da fazla doku çıkarılmasına bağlı komplikasyonların nedeni daha çok teknik hatalardır. Ancak ameliyattan önce meme cildinin ve meme dokusunun yapısı doğal olarak nihai sonucu etkileyecektir. Cildi ve parankim dokusu gevşek ve çok yağlı memelerde estetik sonuçlar beklenilenin altında kalabilir. Meme küçültme ameliyatından sonra oluşan skarlar genellikle hipertrofik skar tarzında ve genişlemiş skarlardır. Hastalar talep ettikleri takdirde ilerideki yıllarda skar revizyonları yapılabilir.

Olgular

Kliniğimizde Eylül 1999 – Ağustos 2002 tarihleri arasında 10 hastaya meme küçültme ameliyatı uygulanmış olup bunların 5 tanesi inferior pedikül yöntemi ile ameliyat edilmişlerdir. Olgularımızın hiç birinde mortalite veya ciddi morbidite yaratacak bir komplikasyon olmamış, hematom, kanama ve ciddi bir enfeksiyon ile karşılaşılmamıştır. Oluşan minor enfeksiyonlar konservatif olarak tedavi edilmişlerdir. Olgularda kozmetik açıdan olgular tarafından rahatlıkla tolere edilen minor asimetriler dışında bir komplikasyon gelişmemiştir. Burada inferior pedükül tekniği ile meme küçültme ameliyatı yapılan iki olgu sunulacaktır.

Olgu 1: Otuz dört yaşında ve iki çocuk annesi olan hasta kliniğimize memelerinde doğumlardan sonra irileşme, sarkma ve gevşeme yakınmaları ile başvurdu. Yapılan muayenede memelerde hipertrofi, asimetri, orta derecede pitozis saptandı (Resim 6-7). Kozmetik nedenlerde ameliyat olmak isteyen hastaya gerekli bilgiler verildi ve hasta opere edildi. Operasyonda sağ memeden 250 sol memeden 200 gram olmak üzere toplam 450 gram doku rezeke edildi. Erken postoperatif dönemde herhangi bir komplikasyon gözlenmedi (resim 8-9). Ameliyattan 1.5 yıl sonra yapılan muayenede hastanın durumundan memnun olduğu ancak skarların önceden de öngörüldüğü gibi belirgin olduğu gözlendi (resim 9-10).

(7)

Resim 7: Olgu I’in ameliyat sonrası önden görünümü

Resim 8: Olgu I’in ameliyat sonrası yandan görünümü

Resim 9: Olgu I’in ameliyattan bir yıl sonraki görünümü

Resim 10: Olgu I’in skarlarında belirgin genişleme gözleniyor

Olgu 2: Yirmi dokuz yaşında iki çocuk annesi olan hasta kliniğimize memelerde doğumdan sonra aşırı büyüme, sarkma ve şiddetli boyun ve sırt ağrıları yakınması ile başvurdu. Yapılan muayenede memelerde ileri derece hipertrofi, pitozis (resim 11), meme altlarında kızarıklık, meme altlarında kontakt irritasyona bağlı kötü kokulu lezyonlar saptandı. Gerekli bilgiler verilerek hasta opere edildi. Postoperatif dönem sorunsuz geçti (resim 12-13)..

(8)

Resim 12: Olgu II’nin ameliyat sonrası önden görünümü

Resim 13: Olgu II’nin ameliyat sonrası yandan görünümü

TARTIŞMA

Olgu sayısının azlığı halkın bu ameliyat konusunda bilgilenmemiş olmasına bağlıdır. Yeni hastaların başvurması, daha çok ameliyat olan hastaların çevrelerindeki insanları bilgilendirmeleri ve bu tür ameliyatların kliniğimizde başarı ile yapılabildiğinin öğrenilmesi sayesinde olmaktadır. Plastik cerrah olarak,

plastik cerrahinin sadece estetik ameliyatlarla uğraşmadığını diğer hekimlere ve halka anlatmaya çalışırken; bu sefer de tam aksine üniversite plastik cerrahi kliniğinde estetik ameliyatların yapılmadığı gibi bir izlenimin oluştuğu duyumunu almamız bizler için şaşırtıcı olmuştur. Bu bakımdan hem Türk Plastik Cerrahi Derneği adının, içine estetik kelimesinin eklenecek şekilde değişmesi ve Sağlık Bakanlığınca uzmanlık alanımızın adının “Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi” olarak değiştirilmesi faydalı olmuştur. Hasta azlığının bir nedeni de bölgesel özellikler dikkate alındığında halkın muhafazakar inançları olabilir.

Meme küçültme ameliyatlarındaki en önemli sorun dikkat çekici skarlardır. Ancak hastaların büyük çoğunluğunun estetik kaygıdan ziyade sırt omuz ağrıları ve ağır yük taşımaktan kurtulmak için ameliyat olmaları sayesinde, hastalardan skar ile ilgili ciddi bir yakınma alınmamış ve hiçbir hasta skar revizyonu talep etmemiştir. Oluşan minor asimetriler hastalar tarafından yakınma konusu yapılmamıştır. Hastalar sonuçları genellikle çok iyi ve iyi kategorisinde değerlendirmişlerdir. Elde edilen olumlu sonuçlarda, hastanın preoperatif dönemde iyi bilgilendirilmiş olmasının da katkısı olduğunu düşünüyoruz. Bizce, sosyokültürel düzeyi ne olursa olsun her hastanın ayrıntılı şekilde bilgilendirilmesi bir “hasta hakkı” olması dışında hekimi de rahatlatan bir uygulamadır.

Dünyada meme küçültme hala plastik cerrahinin sorunları henüz çözülmemiş bir konusu olmaya devam etmektedir. Klasik meme ameliyatlarında en önemli sorun olan uzun skarları en aza indirmek amacıyla yeni teknikler tarif edilmektedir. Bu tekniklerin aarasında en gündemde olanı Lassus tarafından ortaya atılıp Lejour tarafından geliştirilen vertikal mamoplasti tekniğidir.

İlk uygulamalardan biri 1960’lı yıllarda Lassus tarafından yapılmıştır (11). Daha sonra bu yöntem Lejour (12) tarafından popülarize edilmiştir. Bu yöntemin sadece vertikal skar (ters T’nin sadece dikey bölümü) bırakması önemli bir avantajdır. Ancak bu teknikle yapılan ameliyatlardan sonra erken dönemde memede kozmetik açıdan iyi olmayan bir görünüm oluşmakta bu durum ancak 3-6 ay sonra düzelmektedir. Bu teknikte sadece meme başı çevresini dolaşan ve aşağı doğru inen tek bir dikey skar söz konusudur. Ancak ameliyat sonrası erken dönemde özellikle memenin alt kutbunda deformite oluşmaktadır. Bunun düzelmesi için 3-6 aylık bir süreye gereksinim vardır. Ameliyat sonrası geç dönemde vertikal küçültme tekniği

(9)

ile inferior pedikül tekniği karşılaştırıldığında ise tecrübeli ellerde vertikal tekniğin daha iyi sonuç verdiği görülmektedir. Vertikal yöntem ancak tecrübeli ellerde iyi sonuçlar vermekte olup, planlama ve teknik ayrıntılar cerrahın kişisel yeteneklerine bağlıdır. Bu yöntem konusunda tecrübe kazanmamış cerrahların ellerinde iyi olmayan sonuçların çıkma olasılığının yüksek olduğu söylenmektedir. Oysa inferior pedikül tekniğindeki sonuçların tekrarlanabilirliği daha fazla olup planlaması ve ameliyat tekniği vertikal tekniğe göre daha az tecrübe gerektirir.

Ayrıca vertikal mamoplasti tekniği ancak orta derecede meme küçültme yapılacak olan olgularda uygulanabilir. Vertikal meme küçültme tekniği memeden ancak 1000-1500 gram doku çıkarılacak olan olgularda uygulanabilirken bizim kullandığımız inferior pedikül tekniğinde memelerden 2500 grama kadar doku rahatlıkla rezeke edilebilmektedir. Zaten 2500 gramdan daha fazla meme rezeksiyonu gerektiren olgularda da flep tekniği kullanmak mümkün olmamakta ve bu durumda nipple areola greft olarak alınarak yeni yerine implante edilmektedir (serbest nipple tekniği). Tüm bu teknik özellikler ve bölgemizin yerel nitelikleri de göz önüne alındığında inferior pediküllü meme küçültme tekniği, hastalara ameliyat öncesi yeterli bilgi verildiği takdirde sonuçları tatmin edici, komplikasyonları az olan yararlı bir yöntemdir. İsveç’te 2000 yılında yapılan bir çalışmada hastaların meme küçültme ameliyatlarından sonra büyük ölçüde rahatladıkları, beklentilerinin büyük ölçüde karşılandığı saptanmıştır. (13).

KAYNAKLAR

1. Aydın H: Plastik Cerrahide Meme. Plastik Cerrahi (Editörler): Aydın H, Arıncı A, Çizmesi O, Erer M: Nobel Tıp Kitabevleri Lti şirketi, 2000, 227-230.

2. Regnault P, Daniel RK: Aesthetic Plastic Surgery. Boston:

Little Brown, 1984, s: 499-505.

3. Psillakis JM, Oliveira MC: History of reduction mammaplasty. In: Reduction Mammaplasty, Ed: Goldwyn RM, Lippincott-William & Wilkins / January 1990, p:2.

4. Thorek M: Possibilities in the reconstruction of human

form. N.Y Med J 1922, 116:572.

5. Letterman G, Scurter M: A history of reduction mammaplasty. In: Aesthetic surgery of the breast, Eds:Georgiade NG, Georgiade GS, Riefkohl R, W.B. Saunders Company Philadelphia, 1990, p. 164.

6. LaTrenta GS, Hoffman LA: Breast Reduction. In:

Aesthetic Plastic Surgery, Eds: Rees TD, LaTrenta GS, W.B. Saunders Company Philadelphia, 1994, p.927.

7. Robbins TH: A reduction mammaplasty with the

areola-nipple based on an inferior dermal pedicle. Plast Reconstr Surg 1977, 55:330.

8. Courtiss E, Goldwyn R: Reduction mammaplasty by the

inferior pedicle technique. Plast Reconstr Surg 1977, 59:500.

9. Hidalgo DA, Elliot FL, Palumbo S, Casa L, Hammond D:

Current trends in breast reconstruction. Plast Reconstr Surg 1999, 104: 806-18.

10. Adanalı G, Tuncel A, Ayhan M, Görgü M, Erdoğan B: İnferior pediküllü teknik ile redüksiyon mammoplasti deneyimlerimiz. Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Dergisi 2000, 8:175-9.

11. Lassus C. A technique for breast reduction Int Surg 1970, 53:69.

12. Lejour M. Vertical Mammaplasty. Plast Reconstr Surg 1993, 92:985-6.

13. Blomqvist L, Eriksson A, Brandberg Y: Reduction mammaplasty provides long-term improvement in health status and quality of life. Plast Reconstr Surg 2000, 106: 991-7.

Yazışma Adresi :

Dr. Sarper Yılmaz

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışma, bilateral redüksiyon ma- moplastisi uygulanan hastaların histopatolojik sonuçlarını değerlendirmeyi, meme lezyonlarının insidansını ve yüksek riskli meme

Yarık meme başı deformitesi, meme başı yokluğu (athe- lia), meme başı fazlalığı (polythelia), aksesuar meme başı ve içe dönük meme başı gibi daha önce

Çalışmamızda, “Wise patern” cilt eksizyonu plan- lanmış meme küçültme hastalarında inferior pedikül ve süperomedial pedikül teknikleri ile bilateral redüksiyon

Ameliyatla hemoglobin düzeylerinde olu- şan ortalama düşüş (postoperatif hemoglobin – preoperatif hemoglobin) grup 1 ve 2 için sırasıyla 3,1 (±1,0) ve 2,0 (±1,0)

İki bin bir yılından 2010 yılına doğru kesitsel bir inceleme yapıldığında, inferior pediküllü meme küçült- me ameliyatı daha sık yapılırken,

Sonuç olarak, bu olguda gözlendiği gibi, meme kü- çültme ameliyatları sonrasında da cerrahi travma saha- sında geç dönemde egzamatize görünüm bir kompli- kasyon olarak

İki yıl önce bir başka merkezde vertikal teknikle santral pediküllü meme küçültme ameliyatı geçirmiş olan 32 yaşındaki kadın hasta, ameliyat sonrası meme

Bu noktadan yola çıkarak çalışmamızda meme karsinomlarında sıklıkla araştırma konusu olan p53, bcl-2, c- erb B2 işaretleyicileri (11-16) immünhisto- kimya