• Sonuç bulunamadı

Başlık: 14 Şubat 2007 günü Yavuz Sabuncu’yu UğurlarkenYazar(lar):EROĞUL, Cem Cilt: 62 Sayı: 3 Sayfa: 005-007 DOI: 10.1501/SBFder_0000002029 Yayın Tarihi: 2007 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: 14 Şubat 2007 günü Yavuz Sabuncu’yu UğurlarkenYazar(lar):EROĞUL, Cem Cilt: 62 Sayı: 3 Sayfa: 005-007 DOI: 10.1501/SBFder_0000002029 Yayın Tarihi: 2007 PDF"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

14 Şubat 2007 günü Yavuz Sabuncu’yu Uğurlarken

Prof. Dr. Cem Eroğul Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

● ● ●

12 Şubat 2007 Pazartesi günü, sabahın erken saatlerinde Yavuz Sabuncu yaşama gözlerini yumdu. Ölüm yaşamın parçası. Yaşam isteniyorsa ölüm de kabullenilecek. Ne var ki, bu ölümde isyan ettirici bir yan var. Ben, Yavuz’un doktora tezine yardım ettim. Yıllar sonra profesörlük raporunu da yazdım. O halde, ölüm gününde, benim değil, onun beni uğurlaması gerekirdi. Sıra şaştıkça, ölümün acısı da büyüyor ister istemez. Bir de şu son birkaç ayın, insanın içini karartan tıbbi müdahale süreci var. Ben hekim değilim. Yapılanları hekim olarak değerlendiremem. Ama Yavuz’a yapılan ameliyatın hasta hakları, hasta yakınlarının hakları ve tıp ahlakı bakımından mutlaka sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Ölüm bir güzel insanı daha alıp götürdü. Yavuz sevgi dolu bir insandı. Sevgisini sulu gözlü bir taşkınlık biçiminde değil, sürekli bir adalet arayışı biçiminde yaşardı. Mülkiyeliler Birliği burslarının dağıtımını yaparken de, 2000’den 2005’e beş yıllık Kamu Yönetimi bölüm başkanlığı sırasında araştırma görevlilerinin kadro sorunları için mücadele ederken de, tecrite karşı kampanya gibi insan hakları mücadelelerine omuz verirken de hep bu yüce sevgi anlayışıyla davrandı. Yavuz sevginin, sevilene sarılmak kadar, hatta ondan çok, sevilenin gerçek ihtiyaçlarının karşılanması için çabalamak olduğunu bilenlerdendi.

Yavuz’un yurt sevgisi de öyleydi; sulu gözlü değil geliştirici. İyi bildiği Alman anayasal düzeninin Türkiye’de hukuk devletinin güçlendirilmesine yarayacak kimi kurumlarının tanınması ve benimsenmesi için, tıpkı rahmetli Muammer Aksoy hocamız gibi, uğraşıp durdu. Örnek olarak, “anayasa şikâyeti” için yaptıklarını anımsamak yeter. Yavuz, aynı zamanda, özgün bir düşünürdü. Bütün alan uzmanlarının hemen teslim edecekleri gibi, seçim hukuku deyince Türkiye’de akla gelen ilk isim Yavuz Sabuncu’ydu. Bu yönüyle uluslararası

(2)

Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 62-3 6

6

alanda da değerinin kabul edildiğinin göstergesi, 1996’da Bosna’da, 1998’de de Azerbaycan’da seçim gözlemcisi olarak görevlendirilmiş olmasıydı.

Hukuk Fakültesi’ni değil Mülkiye’yi bitirmiş olmasına karşın ya da belki de biraz onun sayesinde, Yavuz çok iyi bir hukukçuydu. Bağımsız düşünmesini bilirdi. Örneğin, herkesten önce ve herkesten daha ısrarlı bir biçimde, TBMM’nin görev ve yetkileri açısından 1982 Anayasası’nın öncekilerden kesinlikle ayrıldığını, Anayasa’nın 87. maddesinde TBMM’nin görev ve yetkilerinin sınırlayıcı bir biçimde sayıldığını, dolayısıyla TBMM’ye anayasanın öngörmediği yeni bir yetki tanınamayacağını savundu. Yavuz bu görüşü Sayıştay üyelerinin seçimi dolayısıyla ortaya atmıştı. Yıllar sonra Anayasa Mahkemesi, Yavuz’un bu gerekçesine dayanarak, 87. maddede belirtilmediğine ve anayasanın başka bir hükmüyle doğrudan ya da dolaylı olarak desteklenmediğine göre, TBMM’ye Radyo Televizyon Üst Kurulu’na üye seçme görev ve yetkisini veren yasa düzenlemesini anayasaya aykırı buldu. (E.2002/100, K.2004/109, G.21.9.2004. RG. 26249, 4 Ağustos 2006) Hastalığının ortaya çıktığı aylarda yayınlanan bu kararı Yavuz’un görüp görmediğini bilmiyorum. Ancak anısını şenlendirmek için söyleyeyim; karar oybirliğiyle alınmıştır ve bunu imzalayanlar arasında, Yavuz’un da benim de sevgili kürsü arkadaşımız Fazıl Sağlam da vardır.

Ancak bence Yavuz’un anatüzeye diyeceğim, ancak yadırgamasın diye haydi anayasa hukukuna diyeyim en büyük katkısını, öğrenciler için kaleme aldığı, bana kalırsa, yalnız öğrenciler için değil konuyla ilgilenen herkes için büyük bir ışık kaynağı olan Anayasaya Giriş kitabı ile yapmıştır. Bugün on ikinci basısı yayınlanmış bulunan bu yapıt, her basısında işlene işlene eşsiz bir kaynak haline gelmiştir. Anayasayı anlatmada bu yöntemi ilk kullanan, bu acılı günümüzde bugün aramızda bulunan, kürsümüzün en kıdemli üyesi hocamız Mümtaz Soysal’dır. İlk kez 1968’de yayınlanan ve ilginç bir biçimde onun da adı Anayasaya Giriş olan kitabında, Mümtaz Soysal, alışılmış yöntemleri bir yana bırakarak, Anayasa’nın ikinci maddesinde sayılan devletin temel niteliklerini, soyut birtakım verilerle değil, anayasa metninde her özgül nitelikle ilişkilendirilebilecek bütün düzenlemeleri göz önüne alarak açıklama yoluna gitmiştir. Kitabın 1969’da yapılan ikinci basısında da, konuyla biraz daha uzaktan ilişkili açıklamaları metin içinde daha küçük puntolarla basma yöntemini başlatmıştır. İşte anayasanın anlatımında çığır açan bu yolun en yaratıcı, en başarılı izleyicisi Yavuz Sabuncu olmuştur. Onun içindir ki Yavuz’un kitabı bence, yürürlükteki anayasa düzenini bütüncü ve derinlemesine bir biçimde kavramak isteyenler için en ön sırada gelen kaynaktır.

Kürsümüz ilk büyük kaybını 31 Ocak 1990’da verdi. O gün Muammer Aksoy aramızdan ayrıldı. 2 Kasım 1997’de, bu kez en büyüğümüz, Bahri Savcı hocamız, bize elveda dedi. Bugünse, hiç olmaması gereken bir zamanda,

(3)

Cem Eroğul 14 Şubat 2007 Günü Yavuz Sabuncu’yu Uğurlarken 7

7

Yavuz’u uğurluyoruz. Yavuz hepimizi severdi. Ama elbette, esas sevgilileri eşi Hülya ile oğlu Ali’ydi. Başta onlar olmak üzere abisi Başar Sabuncu’ya ve bütün yakınlarına, sevenlerine, öğrencilerine baş sağlığı diliyorum ve bu sevgililer gününde Yavuz’u anılarımızın en sevgi dolu köşesine uğurluyorum.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayrıca Harvard medical School’da, basit bir teknik olarak bedene rahatlama tepkileri verilerek ortaya çıkarılan bedenin rahatlatılması tekniği hipertansiyon, baş ağrısı

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (AÜİFD, ISSN: 1301-0522, Online ISSN: 1309-2057) Index Islamicus tarafından dizinlenen.. uluslar arası hakemli bir dergidir ve yılda

Hayata kaynaklık eden ve sadece insanlar değil bütün varlıklar arasındaki ilişkinin ana damarında akmakta olan sevginin, farklı biçimlere büründürüle- rek

Ası adı, Abû Abdillah Esed b. el-Furat tarafından, Mâlikî Furû’u hakkında yazılan bir eserdir. el- Furat’ın bu eseri hakkında geniş bilgiler verilmektedir. el-Furat

Benzer görüşleri paylaşan Ballie de merkezi olanla kıyıda olanın, özel kül- türe ve ön kabullere dayalı olanla değişmez doğruların, aslî mesajlarla (tezat- lar,

Bu değişim/dönüşüm sürecini etkileyen temel duy- gu bağlamında Daryush Shayegan, “Müslümanları etkileyen şey, geç kalışın 4 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Türk

ifadelerin ona ait olduğu kabul edilirse, onun da bu inancı taşıdığı ve böyle bir beklenti içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu nakillerde onun selamı- nı

Burada önemli olan, psikoloji biliminin ileri gelen, dünyaca tanınmış bilim adamlarından biri olan Jung ile ondan asırlarca önce yaşamış, hem kendi dönemine hem