• Sonuç bulunamadı

Yaşlılarda düşmelere sebep olan ev içi çevresel risk faktörleri ve düşme ile ilişkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yaşlılarda düşmelere sebep olan ev içi çevresel risk faktörleri ve düşme ile ilişkisi"

Copied!
104
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

YAġLILARDA DÜġMELERE SEBEP OLAN EV ĠÇĠ ÇEVRESEL RĠSK

FAKTÖRLERĠ VE DÜġME ĠLE ĠLĠġKĠSĠ

Neslihan LÖK

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Doç.Dr. Belgin AKIN

(2)

2

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

YAġLILARDA DÜġMELERE SEBEP OLAN EV ĠÇĠ ÇEVRESEL RĠSK

FAKTÖRLERĠ VE DÜġME ĠLE ĠLĠġKĠSĠ

Neslihan LÖK

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Doç.Dr. Belgin AKIN

Bu araĢtırma Selçuk Üniversitesi Bilimsel AraĢtırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından 09102064 proje numarası ile desteklenmiĢtir.

(3)
(4)

ii ii. ÖNSÖZ

Tez çalıĢmam boyunca yardımını ve desteğini esirgemeyen sevgili arkadaĢım Sayın ArĢ.Gör. Alime SELÇUK‟a, tez çalıĢmam boyunca bana destek olan ve sabır gösteren çok değerli eĢim Sayın Sefa LÖK‟e ve maddi olarak destek sağlayan Bilimsel AraĢtırma Projeleri Koordinatörlüğü‟ne teĢekkür ederim.

AraĢ. Gör. Neslihan LÖK Konya/2010

(5)

iii iii. ĠÇĠNDEKĠLER

1. GĠRĠġ………...………... 1

1.1. YaĢlı Nüfus ArtıĢı………... 4

1.2. YaĢlıların Genel Sağlık Durumları………... 6

1.2.1. YaĢlılıktaki Fizyolojik DeğiĢiklikler ve Buna Bağlı Sorunlar……….. 7

1.2.2. YaĢlılarda Psikolojik ve Sosyal DeğiĢiklikler ve Buna Bağlı Sorunlar……… 8

1.3. YaĢlılarda DüĢmeler…………..………... 9

1.3.1.YaĢlılarda DüĢme Sıklığı………... 9

1.3.2. DüĢme Nedenleri……… 11

1.3.3. DüĢmelerde Ev Ġçi Çevresel KoĢulların Önemi………. 12

Konuttan Kaynaklanan Sorunlar ve Gereksinimler………. 13

Yarı-Bağımlı YaĢlı Nüfusun Konut Gereksinimleri……… 14

Bağımsız YaĢlı Nüfusun Konut Gereksinimleri………... 15

1.3.4. YaĢlılarda DüĢmeler Yönünden Ev içi Özellikler……….. 15

1.4.DüĢmelerde Halk Sağlığı HemĢiresinin Rolü……… 17

2. GEREÇ ve YÖNTEM………... 21

2.1. AraĢtırmanın Tipi………. 21

2.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikler………. 21

2.3. AraĢtırmanın Evreni……….. 21

2.4. Örnek Büyüklüğü……….. 21

2.5. Örnek Seçimi……… 22

2.6. Veri Toplama Tekniği ve Araçları……… 22

2.6.1. Sosyo demografik ve Sağlık Özellikleri ve DüĢme Öyküsü Bilgi Formu….... 22

2.6.2. Rivermead Mobilite Ġndeksi-RMĠ (Rivermead Mobility Index-RMI)………... 23

2.6.3. Standardize Mini Mental Test (SMMT)………. 24

2.6.4. Eğitimsizler Ġçin Mini Mental Test (SMMT-E)………. 25

2.6.4.DüĢme Yönünden Ev-içi Çevre Özellikleri Değerlendirme Formu(DEÇÖDF). 26 2.7. Ön Uygulama……….. 29

2.8. Verilerin Toplanması………. 29

2.9. Verilerin Değerlendirilmesi……….. 29

2.10. AraĢtırmanın DeğiĢkenleri………. 29

2.11. AraĢtırmanın Sınırlılıkları………... 31

(6)

iv

2.13.AraĢtırmanın Varsayımları………... 31

2.14. AraĢtırmanın Etiği……….. 31

3. BULGULAR………... 33

3.1. YaĢlıların Tanımlayıcı Özelliklerine ĠliĢkin Bulgular…... 33

3.2. YaĢlıların Tanımlayıcı ve Sağlık Özellikleri, Mobilite Durumu, DüĢme Öyküsü ve DEÇÖDF‟ye Göre Evin Bölümlerinden Alınan Puanlarının DüĢme YaĢama Ve DüĢme Korkusu Ġle ĠliĢkisine Yönelik Bulgular………... 44

4. TARTIġMA……… 55

4.1.YaĢlıların Tanımlayıcı Özelliklerinin TartıĢılması……… 56

4.2. YaĢlıların Tanımlayıcı ve Sağlık Özellikleri, Mobilite Durumu, DüĢme Öyküsü ve DEÇÖDF‟ye Göre Evin Bölümlerinden Alınan Puanlarının DüĢme YaĢama ve DüĢmekten Korkma Durumu ile ĠliĢkisinin TartıĢılması………. 62

5. SONUÇ ve ÖNERĠLER………... 69 5.1.Sonuçlar……… 69 5.2.Öneriler……….. 72 6. ÖZET………... 74 7. SUMMARY………. 75 8. KAYNAKLAR……… 76 9.EKLER………. 85

EK-A. Sosyo Demografik Bilgi Formu……… 85

EK-B. Rivermead Mobilite Ġndeksi-RMĠ (Rivermead Mobility Index-RMI)………. 87

EK-C. Standardize Mini Mental Test (SMMT)………... 89

EK-D. Eğitimsizler Ġçin Standardize Mini Mental Test (SMMT_E)………... 90

EK-E.DüĢme Yönünden Ev-içi Çevre Özellikleri Değerlendirme Formu(DEÇÖDF) 91 EK-F.Uzman Listesi……… 95

EK-G.Etik Kurul Onayı……….. 96

(7)

v v. SĠMGELER ve KISALTMALAR DEÇÖDF: DĠE: DPT: DSÖ: ETF: GYA: GNS: KYA: MW-U: RMĠ: SB: SMMT: SMMT-E: SPSS: TNSA: TÜĠK:

DüĢme Yönünden Ev-içi Çevre Özellikleri Değerlendirme Formu Devlet Ġstatistik Enstitüsü

Devlet Planlama TeĢkilatı Dünya Sağlık Örgütü Ev Halkı Tespit FiĢi Günlük YaĢam Aktivitesi Genel Nüfus Sayımı Kısa Yetiyitimi Anketi Mann-Whitney U

Rivermead Mobility Ġndex Sağlık Bakanlığı

Standardize Mini Mental Test

Eğitimsizler Ġçin Standardize Mini Mental Test Statistical Package for the Social Sciences Türkiye Nüfus ve Sağlık AraĢtırmaları Türk Ġstatistik Kurumu

(8)

1 1. GĠRĠġ

DoğuĢta beklenen yaĢam süresinin uzaması ve doğum hızının azalması ile dünya nüfusu giderek yaĢlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2009 raporunda, yaĢlı nüfusun 506 milyon olduğu bildirilmiĢ ve bu sayının 2040 yılında iki katına çıkarak 1.3 milyar olacağı ve yaĢlıların tüm dünya nüfusunun % 14‟ünü oluĢturacağı bildirilmiĢtir. Rapora göre 2008 ile 2040 arasında pek çok ülkede 80 yaĢ ve üstü nüfusun % 233 artıĢ göstererek, nüfusun en hızlı büyüyen bölümü olacağından söz edilmektedir (DSÖ 2009). Dünya çapında yaĢlı nüfus arttıkça düĢmeler de daha sık görülmekte ve insan sağlığının getirdiği yük ve sağlık harcamaları da eĢ değerde artmaktadır (Kannus ve ark 2005).

Geçtiğimiz 40-50 yıl içinde dünyada, özellikle geliĢmiĢ ülkelerde yaĢanan bir olgu, yaĢlı nüfusun artıĢı olmuĢtur. Benzeri bir olgu geliĢmekte olan ülkelerde de gözlenmeye baĢlamıĢtır (DSÖ 2004). Önceki yıllarda hemen hemen bütün toplumların önde gelen sağlık konuları içinde; bulaĢıcı ve salgın hastalıklar, aĢırı doğurganlık, çocuk ve bebek ölümleri gelmekteydi. Bilim ve teknolojideki geliĢmeler sonucu çevre koĢullarında sağlanan iyileĢmeler, antibiyotikler baĢta olmak üzere yeni ilaçların ve tedavi yöntemlerinin bulunması, toplum sağlığını tehdit eden bu sorunların çözümünde önemli baĢarıların kazanılmasını sağlamıĢ ve sonuçta insan ömrü uzamıĢ ve yaĢlı nüfus artmaya baĢlamıĢtır (Bilir 2006).

YaĢlı nüfusun giderek artması ve önemli bir nüfus grubunu oluĢturması kamu harcamalarında özellikle sosyal, sigorta ve sağlık harcamalarında ciddi sorunlara yol açacaktır (Bilir ve SubaĢı 2006). DSÖ raporlarında yaĢlı nüfusun geçmiĢten bugüne hızla arttığını (1935‟te % 3.88, 1970‟de % 4.39, 1980‟de % 4.78 ve 2008 yılında % 6,8) ve önümüzdeki yıllar içinde de hızla artacağını bildirmektedir (DSÖ 2002, DSÖ 2004, DSÖ 2009). YaĢlı nüfusun artıĢı ile birlikte özürlülüğün önlenmesi ya da mümkün olduğu kadar azaltılması, bireylerin yaĢadıkları yerde bağımsızlığının koruması ve ekonomik yönden üretkenliğini sürdürmesinin sağlanması önemli öncelikler olacaktır (Güler ve Akın 2006).

(9)

2 “YaĢam hakkı” insanın en temel hakkıdır ve insanın salt yaĢamasını değil, yaĢamın tüm yönleriyle dolu, anlamlı ve sağlıklı olarak sürdürülmesi ve yaĢamın kısalmasını etkileyen faktörlerin ortadan kaldırılması anlamına gelir. Herkese Ġçin Sağlık Hedef ve Stratejilerinden (Sağlık 21) hedef 7‟de “2020 yılına kadar, ergen, yaĢlı ve özürlülerin daha sağlıklı olmaları ve toplum içinde aktif rol almalarını sağlamak” hedeflenmiĢtir. Ayrıca bu hedefin 7.4‟üncü maddesinde 2020 yılına kadar, kendi kendine yeter ve toplumda aktif olarak yaĢayabilen 70 ve üzeri yaĢlardaki bireylerin oranını en az % 50 arttırmak” hedefi ifade edilmiĢtir (SB 1999).

Ġnsanların yaĢlı olarak tanımlanacakları zamanın saptanması oldukça güçtür. Dünya Sağlık Örgütü tarafından (DSÖ) 1983 yılında yapılan, “YaĢlı Sağlığının Korunması” adlı seminerde hücre ve dokulardaki yıpranmalara bakılarak yaĢlılık dönemleri üç‟e ayrılmıĢtır: 45-59 yaĢ orta yaĢ, 60-74 yaĢ yaĢlılık, 75 yaĢ ve üstü ileri derecede yaĢlılık olarak adlandırmıĢtır (DSÖ 2002). YaĢlanma ile ortaya çıkan fizyolojik ve psikolojik değiĢikliklerle birlikte tüm fonksiyonlarda gerileme yaĢanmakta ve bununla birlikte kronik hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. YaĢlılarda fizyolojik fonksiyonlarda gerilemenin olması ve psikolojik sorunların ortaya çıkmasının yaĢlının düĢme yaĢamasına neden olabileceği düĢünülmektedir (IĢık ve ark 2006).

YaĢlıların birçoğu tüm dünyada (Pegg 2005) ve ülkemizde (Kutsal 2007) evde yalnız yaĢamayı tercih etmektedir. YaĢlılar için huzurevlerine yerleĢmek, alıĢılan çevreden ve yıllarını geçirdiği aile ortamından ayrılmak, acı, tatlı birçok anıyla bağlandığı evinden uzaklaĢmak, yeni bir çevreye uyum sağlamak ve tanımadığı insanlarla birlikte yaĢamaya çalıĢmak anlamına gelmektedir (DanıĢ 2004). Bu nedenle yaĢlıların birçoğu yaĢamının geri kalan bölümünü sürekli kaldıkları kendi evlerinde geçirmek isterler. Bunun gerçekleĢebilmesi içinde, yaĢlının yaĢam alanında değiĢen gereksinimlere göre düzenlemeler yapılması gereklidir (Sürmen 1995).

(10)

3 YaĢlılarda ölümcül olabilen düĢmelerin % 60‟ı evde, % 30‟u toplu yerlerde ve % 10‟u hastane, huzurevi gibi kurumsal ortamlarda gerçekleĢmektedir. DüĢmeden kaynaklanan tüm kırıkların içinde kalça kırıkları, en fazla ölüme veya ciddi sağlık sorunlarına yol açan kırıklardır. 85 yaĢ ve üstündeki yaĢlılar, 60-65 yaĢ grubuna göre, 10-15 kez daha fazla kalça kırığı riski taĢırlar (DPT 2007).

YaĢlılarda, diğer tüm yaĢ gruplarına göre ölüm daha sık görülmektedir. GeliĢmiĢ ülkelerde 65 yaĢ ve üzeri bireylerde ölümlerin en sık görülen nedenleri arasında; kanserler, sinir sistemi ve iskemik kalp hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları ve düĢmeler gelmektedir (Tremblay ve Barber 2005). 65 yaĢ ve üzeri toplumda kazalara bağlı ölüm hızı toplam nüfusa göre üç kat artmakta ve ölümle sonuçlanan 10 kazadan altısı evde olan düĢmeler olarak bildirilmektedir (Kirby 1992). DüĢmenin önlenmesi için ev içi düzenlemelerde, halıların kaldırılması, banyoda tutunma barlarının olması, gece ıĢığın kolayca yakılabileceği bir düzenek kurulması, eĢyaların azaltılması gibi önlemler önerilmektedir (Turaman 2001). DüĢmelerin önlenmesinde sağlık personeline özellikle hemĢirelere önemli sorumluluklar düĢmektedir. HemĢireler yaĢlıları düzenli ev ziyaretleri yaparak evinde izlemeli, yaĢlıyı değerlendirirken; demografik, sağlık ve ev içi çevre özelliklerini düĢme yaĢama yönünden değerlendirebileceği tam ve sistemli bir anamnez almalıdır (Kehinde 2009).

YaĢlılarda ev içi kazalara neden olan faktörler; yaĢanılan çevreden ve yaĢlının bireysel özelliklerinden kaynaklanabilmektedir (Naharcı ve Doruk 2009). Kaza oluĢumunda yaĢlıların fonksiyonel kaybının yanı sıra, yaĢlıların yaĢadığı konut ortamındaki yetersizlikler de etkilidir. Normalde eriĢkinler için tehlike nedeni olmayacak birçok koĢul yaĢlılar için tehlikeli bir ortam yaratır. YaĢlıların uyarıları algılamaları (fren sesi, duman, vb.) ve tepki göstermeleri yavaĢtır (Güner ve Güler 2002). YaĢlıların ev içi kazalara yönelik çalıĢmalarda en sık yaĢanan kazanın düĢme olduğu bildirilmiĢtir (Erkal 1992, Erkal 2005). Ülkemizde ve yurt dıĢında yapılan çalıĢmalarda genellikle ev kazlarının nedenlerine yönelik çalıĢmalar yapılırken, düĢmelerde çevre özelliklerini değerlendiren çalıĢmaların sınırlı olduğunu söyleyebiliriz (Jess 1993, Huang ve Acton 2004, TaĢkıran 2005).

(11)

4 Devlet planlama teĢkilatının (DPT) (2007) “Türkiye‟de YaĢlıların Durumu ve YaĢlanma Ulusal eylem Planı” Raporu‟nda; yaĢlılarda sık görülen hastalıklara daha fazla ağırlık verilmesi, kaza ve yaralanmaların önlenmesi ve nedenlerini anlamaya yönelik çalıĢmalar yapılması, düĢmeleri önleme programlarının uygulanması, yangınlar dahil evdeki kaza tehlikelerinin en aza indirilmesi ve güvenlik önlemleri ile ilgili önerilerde bulunulmuĢ ve yaĢlılarda düĢmelerin en aza indirilmesi için alınabilecek önlemler belirtilmiĢtir.

Türkiye‟de genç nüfustan eriĢkin ve yaĢlı nüfusa doğru bir geçiĢ yaĢanmaktadır (TNSA 2008). Bu değiĢim artan yaĢlı nüfusun gereksinimlerini karĢılamaya yönelik önlemler alınmasını gerektirmektedir. Tüm dünyada ve ülkemizde yaĢlılarda düĢmelerin önemli bir sağlık sorunu olduğu görülmektedir. Ülkemizde yaĢlılarda ev içi özelliklerin düĢmeler yönünden ayrıntılı olarak değerlendiren bir çalıĢma bulunmamaktadır. Bu çalıĢmada, evde yaĢayan yaĢlıların düĢme ile ilgili ev-içi çevresel risk faktörlerinin belirlenmesi ve düĢme ile iliĢkisinin incelemesi amaçlanmıĢtır.

1. 1. YaĢlı Nüfus ArtıĢı

YaĢlanma, her canlı için intrauterin hayatta baĢlayıp ölüme kadar devam eden kaçınılmaz ve geri dönülemez bir süreçtir. Bu süreç içerisinde 65 yaĢ, yaĢlılığın baĢlangıcı olarak kabul edilmekle birlikte, yaĢlanma süreçlerinin bireysel farklılıklardan etkilendiği belirtilmiĢtir (Akdemir 2005). YaĢlanma bireyde sosyal, ruhsal ve fiziksel yönden gerilemeye neden olan bir süreçtir. Her bireyde kiĢisel farklılıklar olmakla birlikte, yaĢlanma ruhsal ve fiziksel açıdan bazı iĢlevlerde bozulma, sosyal iliĢkilerde azalma ve kayıplara neden olmaktadır (Bilir ve SubaĢı 2006). YaĢlanma ayrıcalıksız her canlıda görülen, tüm iĢlevlerde azalmaya neden olan, süreğen ve evrensel bir süreç olarak tanımlanmaktadır. DSÖ tarafından 1999 yılı “Uluslararası YaĢlılar Yılı” olarak belirlenmiĢ, yaĢlıların, ailelerine ve topluma katkıda bulunmayan insanlar olarak görülmelerinin yanlıĢ olduğunun üzerinde durularak aktif ve üretken bir yaĢlılık sürecinin önemi vurgulanmıĢtır (Kutsal 2007). YaĢlılık sürecinin en iyi Ģekilde yaĢanabilmesi, ailesel, sosyal ve çevresel faktörleri kapsayan doğru bir yaĢam tarzı yanında yoksulluğun azaltılması ve sosyal eĢitlik sağlanmasına yönelik politikalar geliĢtirilmesi ile baĢarılabilir (Erkılıç ve ark 2006).

(12)

5 YaĢlılık ile ilgili çeĢitli tanımlamalar yapılmıĢtır. Normal yaĢlanma; zamanın geçiĢine bağlı olarak, hastalık söz konusu olmaksızın ortaya çıkan anatomik yapı ve fiziksel iĢlev değiĢiklikleri olarak tanımlanmaktadır. Biyolojik yaĢlanma; yaĢlanmaya bağlı olarak insan vücudunun yapı ve fonksiyonlarında meydana gelen değiĢiklikler olduğu ifade edilmektedir. Fizyolojik yaĢlanma; biyolojik değiĢikliklere bağlı olarak organlarda ortaya çıkan değiĢiklikler olarak tanımlanmaktadır. Bireysel yaĢlanma; bireyde biyolojik, fizyolojik ve psikolojik fonksiyonlarda belirgin yetersizliklerin ortaya çıkmasıyla günlük yasam aktivitelerini yerine getirememe olarak tanımlanabilir (Birol ve Akdemir 1997). DuyuĢsal yaĢlanma; kiĢinin kendini yaĢlı hissetmesine bağlı olarak yaĢam görüĢü ve yaĢam Ģeklinin değiĢmesi; fonksiyonel yaĢlanma ise; aynı yaĢta olan bireylerle karĢılaĢtırıldığında toplum içinde fonksiyonlarını devam ettirilememesi olarak tanımlanmaktadır (Oakes 1992).

Bir toplumda yaĢlanma durumunu tanımlamada genellikle “Kronolojik YaĢlılık” ölçüt olarak alınmaktadır. Bir toplumdaki 65 yaĢ üzerindeki bireylerin toplam nüfusa oranı toplumun yaĢlılık oranını belirlemektedir. Bu oran % 4‟ten az ise toplum genç nüfus, % 4-7 arasında ise eriĢkin nüfus, % 7-10 arasında ise yaĢlı nüfus ve % 10‟dan fazla ise çok yaĢlı nüfus olarak ifade edilmektedir (DSÖ 1983). Ülkemizde 65 yaĢ ve üzeri nüfus 1985‟te toplam nüfusun % 4,2‟sini oluĢturduğundan “eriĢkin nüfus” olarak adlandırılırken 2009 yılında bu oran % 6,9‟a ulaĢtığından (5079291/72561312) eriĢkin nüfustan yaĢlı nüfusa doğru bir geçiĢten söz edilebilir (TÜĠK 2009).

Dünyada ve Türkiye‟de nüfus yapısının ana belirleyicileri olan fertilite ve mortalite hızlarının düĢmesi nüfusun yaĢlanmasına neden olmaktadır. Hızla geliĢen ve yaygınlaĢan teknolojik geliĢmelere bağlı insanların refah düzeyinde de artıĢ meydana gelmektedir. Bununla birlikte yaĢlı nüfusun yaĢamla ilgili beklentileri yükselmiĢ ve sağlık hizmetlerindeki geliĢmeler sonucunda da doğuĢtan beklenen yaĢam süresinde artıĢ olmuĢtur. Modernitenin sosyal yansıması olarak özellikle geliĢmiĢ ülkelerde görülen doğurganlık hızındaki düĢüĢ bu oranın daha da artmasına yol açmaktadır (Birchfield 1996). Dünyada doğuĢtan beklenen yaĢam süresi 1950-55 döneminde 46,5 yıl iken, 2002 yılında 18,7 uzayarak 65,2‟ye yükselmiĢtir. DoğuĢtan beklenen yaĢam süresi dünyada 2045-50 yılına gelindiğinde 68,1‟e yükseleceği

(13)

6 bildirilmektedir (DSÖ 2002) (ġekil 1). Türkiye‟de ise doğuĢtan beklenen ortalama yaĢam süresinin 1955-60 yılında 44,6 yıl iken (Türkiye Sağlık Ġstatistikleri 2006) 2009 yılında 73,7‟ye yükselmiĢtir. Bu oranın kadınlar için 76,1, erkekler için ise 71,5 olduğu bildirilmiĢtir (TÜĠK 2009).

ġekil 1. Yıllara Göre Doğumdan Beklenen YaĢam Süresi (DSÖ 2002)

1.2. YaĢlıların Genel Sağlık Durumları

YaĢın ilerlemesi ile birlikte insan bedeninde bazı önemli fizyolojik ve anatomik değiĢiklikler meydana gelmekte ve bu değiĢiklikler bireyde fonksiyonel durumun bozulmasına neden olmaktadır (Dirican ve Bilgel 1993). YaĢlılıktaki bu değiĢikliklere bağlı olarak, vücudun hastalıklara karĢı direnci azalmakta ve kronik hastalıkların sayısı da artmaktadır. Dünyada kronik hastalıklar içerisinde kardiyo vasküler hastalıklar en önemli sağlık sorunlarından birisini oluĢturmaktadır Kanserler ve serebro-vasküler hastalıklar ise önemli ölüm nedenleri arasındadır (DSÖ 2004).

(14)

7 DPT (2007) “Türkiye‟de YaĢlıların Durumu ve YaĢlanma Ulusal eylem Planı” Raporu‟nda; ülkemizde yaĢlılarda ölüm nedenlerinde ilk sırayı kalp ve damar hastalıklarının aldığı ve toplumda yaĢayan ve geriatri kliniklerine baĢvuran yaĢlı bireylere kapsamlı bir sağlık taramasının gerekliliği vurgulanmaktadır (Hedef 3). Turaman, çalıĢmasında yaĢlı muayenesinde öncelikle taranması gereken sağlık sorunlarını; düĢme ve kazalar, osteoporoz, görme ve iĢitme, akıl sağlığı, diĢ ve beslenme sorunları, kronik ağrılar ve uyku bozuklukları, idrar ve dıĢkı inkontinansı, vücut ısısının kaybı, gereksiz ilaç kullanma, ilaç ve alkol bağımlılığı Ģeklinde sıralamıĢtır (Turaman 2001).

1.2.1. YaĢlılıktaki Fizyolojik DeğiĢiklikler ve Buna Bağlı Sorunlar

YaĢlanma fizyolojik olarak kaçınılmaz bir olgudur. Ġlerleyen yaĢla birlikte insan organizmasında meydana gelen değiĢiklikler, yaĢlının yaĢam kalitesini de etkilemektedir (Bilir ve SubaĢı 2006). YaĢlanma ile birlikte organ ve sistemlerinde meydana gelen değiĢiklikler, genellikle normal koĢullar altında vücut fonksiyonlarını etkiler nitelikte olmayıp, daha çok sistemlerin yedek kapasitelerini azaltıcı etki göstermektedir (Dikmenoğlu 1997). YaĢlanma ile ortaya çıkan fizyolojik değiĢiklikler arasında en çok görülenler, kalp damar sistemi ve solunum sistemi ilgili olanlardır. Sağlıklı bireyler de yaĢın ilerlemesiyle hem hayat tarzı değiĢmekte, hem de kardiyovasküler hastalık prevelansı artmaktadır. Bunun dıĢında yaĢın artmasıyla birlikte uzun süre sigara, hiperlipemi, hipertansiyon gibi kardiyovasküler risk faktörlerine sahip olunduğunda kardiyovasküler hastalıkların sıklığı da en az iki kat artmaktadır (Tokgözoğlu 1997). Toraksın anatomik yapısındaki değiĢmeler ve kollajen liflerin elastikitesinin azalması sonucunda solunum kapasitesi azalır ve yaĢlı bir bireyin 70 yaĢına geldiğindeki solunum kapasitesi 30 yaĢındaki bireyin solunum kapasitesinin yarısına iner (Bilir ve SubaĢı 2006). YaĢlanma ile birlikte görülen görmede, iĢitmede, iskelet sistemi, beyin ve prostatta oluĢan değiĢimler ve menopoz ve andropozla sonuçlanan üreme sistemi değiĢimler önemli fizyolojik değiĢimlerdir. Bunlarla birlikte önceki yıllarda yaĢanan değiĢik sağlık olayları veya sağlıkla ilgili davranıĢlar ve genetik faktörler de yaĢlıda ortaya çıkan fizyolojik değiĢiklikler arasındadır (Güler ve Akın 2006).

(15)

8 YaĢlılık, insanın hastalanma olasılığının en fazla olduğu dönemdir (Erdil ve ark 2004). Dünyada yaĢlı nüfusunun büyük bir çoğunluğunda Günlük YaĢam Aktivitesi (GYA) sınırlıdır ve % 18 inde hareket kısıtlılığı vardır. Bu nedenle hemĢire, yaĢlılarda meydana gelen değiĢiklikleri tanımalı ve yaĢlıya verilecek bakımı bu değiĢiklikleri dikkate alarak planlamalıdır (Mezey ve ark 2004). Tüm yaĢlıların yaklaĢık % 80‟i en az bir, % 50‟si ise en az iki kronik hastalığa sahiptir (Bilir ve SubaĢı 2006). EskiĢehir‟de yapılan bir araĢtırmada yaĢlıların % 71,8‟inde bir veya daha fazla kronik hastalık olduğu belirlenmiĢtir (ArslantaĢ ve ark 2005). YaĢlı nüfusun artması ile birlikte yaĢlıların büyük çoğunluğunun bir ve birden fen az bir kronik hastalığa sahip olması, ülkemiz genelinde % 17,3 olan hastaneye yatıĢ oranının, 65 yaĢ ve üzerinde % 31‟e çıkması söz konusu olmaktadır (Kılıç 2009). YaĢlılarda kronik hastalıklara bağlı olarak GYA‟da sınırlılık ve yeti yitimi oranları da artmaktadır. Kronik hastalıklar yaĢlıların GYA‟lerini olumsuz etkilemekte, yaĢam kalitelerini düĢürmekte ve bazılarını bakıma muhtaç hale getirmektedir. YaĢlı bireylerde meydana gelen değiĢikliklerden birisi de idrar inkontinansı‟dır. YaĢlılarda idrar inkontinansı prevalansının % 8-34 arasında değiĢtiği belirtilmektedir (Akdemir 2005). Güler ve arkadaĢları çalıĢmalarında yaĢlılarda inkontinans prevelansını % 32,6 olarak bildirmiĢlerdir (Güler ve ark 2009). KiĢinin kendine olan güveninin azalması, yalnız yaĢama, toplumdan kaçma gibi sorunları da beraberinde getirdiğinden önemli sosyal ve psikolojik sıkıntılarda yaratır (Ergen 2007).

1.2.2. YaĢlılarda Psikolojik ve Sosyal DeğiĢiklikler ve Buna Bağlı Sorunlar

Depresyon, yaĢlılık döneminde sık rastlanan önemli bir sağlık sorunudur. Önemli yeti kaybına neden olur, yaĢam kalitesini önemli ölçüde azaltır ve intiharlara yol açabilir. Sağlık bakım hizmetlerinin kullanımını ve maliyeti artırmaktadır (GöktaĢ ve Özkan 2006). YaĢlılardaki depresyon sıklığının araĢtırıldığı çalıĢmalarda; Aksüllü ve Doğan (2004) huzurevinde yaĢayan yaĢlılarda depresyon sıklığını % 69, Maral (2001) % 48 olarak bildirmiĢtir.

DoğuĢtan beklenen yaĢam süresi uzadıkça demans gibi yaĢlılığa bağlı hastalıkların toplumda görülme sıklığı da artmaktadır (DSÖ 2004). YaĢlıların yaĢamı günümüzde değiĢen aile yapısı ve yaĢam tarzıyla birlikte değiĢmekte ve giderek ailelerin yerini devlet tarafından sunulan sosyal hizmet kurumları almaktadır. Amuk

(16)

9 ve arkadaĢlarının yaptığı çalıĢmada huzurevinde yaĢayan bireylerde demans sıklığı % 62,4 olarak bildirilmiĢtir. YaĢlıların evlerini ve yakınlarını bırakıp huzurevlerine yerleĢmeleri psikiyatrik rahatsızlıkların görülme sıklığını arttırmaktadır (Amuk ve ark 2009). YaĢlanma ile birlikte yaĢlıların büyük bir bölümü emekli olmakta, çocukların evden ayrılması sonucu aileleri küçülmekte, fizyolojik değiĢimlerin olumsuz etkileri nedeniyle hareket kısıtlığı olan yaĢlının ev içinde ve dıĢındaki yaĢamında kısıtlılıklar olabilmektedir. Bu durum yaĢlının sosyal yaĢamında daralma meydana getirmektedir (Bilir ve SubaĢı 2006).

YaĢlılık döneminde pek çok sosyal değiĢiklikler de meydana gelmektedir. Bu sosyal değiĢiklikler de sağlık sorunları önemli rol oynamaktadır. Özellikle ileri yaĢlarda dejeneratif ve kronik hastalıklar yaĢlıları yatağa bağımlı hale getirmektedir. Bu durumda birey baĢkasının yardım, bakım ve desteğine gereksinim duymaktadır (Vehid 2008).

1.3. YaĢlılarda DüĢmeler

YaĢlıların en sık yaĢadığı sorunlardan birisi düĢmelerdir. YaĢlanma ile birlikte görmenin azalması, hipotansiyon, baĢ dönmesi, duyu bozuklukları gibi tüm vücuttaki sistemlerde fonksiyonellik azalmakta, geri dönüĢsüz değiĢiklikler olmakta ve düĢmeye eğilim artmaktadır (Chu ve ark 2005). Bu kiĢisel faktörlerin yanında yaĢlılarda düĢmeye neden oluĢturabilecek çevresel faktörler olarak; ilaç yan etkileri, diğer akut ve kronik hastalıklar, depresyon, apati ve konfüzyondan söz edilebilir (Kutsal 2006b). Lee ve arkadaĢları yaĢlıların ev kazalarında acil servise en fazla kalça kırığı sorunu (% 37,4) ile baĢvurduğunu bildirmiĢlerdir (Lee ve ark 1999).

1.3.1. YaĢlılarda DüĢme Sıklığı

Ġngiltere‟de yapılan çalıĢmada yaĢlılarda bir yıllık düĢme sıklığı % 42 (Downton ve Andrews 1991), Hollanda‟da yapılan çalıĢmada ise bir yıllık düĢme sıklığı % 33 (Stalenhoef ve ark 2002) olarak bildirilmiĢtir. Ülkemizde 65 yaĢ ve üstü yaĢlılarda ev ve çevresinde yaĢanan bir yıllık düĢme sıklığı % 33 olarak bulunmuĢtur (TaĢkıran 2005).

(17)

10 Kaopsell‟in çalıĢmasında yaĢlıların % 43‟ünün ev dıĢında, % 31‟inin ise ev içinde düĢtüğünü bildirilmiĢtir (Kaopsell 2004). Dünyada yaĢlılarda düĢmelerle ilgili çalıĢmalarda; düĢen bireylerin % 20-30'unun hareket ve bağımsızlık kaybı ve ölüm riskini artıran yaralanmalar yaĢadığı, yaklaĢık her 10 düĢmeden birinin kalça kırığı, subdural hematom gibi ciddi yaralanmalarla sonuçlandığı ve düĢme sonucu oluĢan yaralanmaların 65 yaĢ üstü bireylerdeki ölüm nedenleri arasında 6. sırada yer aldığı bildirilmektedir (Barnett 2003, Farahmand ve ark 2003, Kallin 2002, Leveille ve ark 2002).

Stalenhoef ve arkadaĢları yaĢlılarda düĢmelerin % 46‟sının ev içinde, % 37‟sinin ise ev dıĢında gerçekleĢtiğini bildirmiĢtir (Stalenhoef ve ark 2002). TaĢkıran çalıĢmasında 65 yaĢ ve üstü yaĢlılarda ev ve çevresinde yaĢanan bir yıllık düĢme sıklığını % 33 olarak bulmuĢtur. DüĢmenin % 53,3'ü bina içinde, % 40'ı bina dıĢında, % 6,7'si ise hem bina içi hem de bina dıĢında gerçekleĢirken; yaĢlılar % 52,9‟unu düz bir zeminde, % 22,2‟sini merdiven inip çıkarken ve % 64,2‟sini ise yürüme esnasında yaĢamıĢlardır (TaĢkıran 2005). YaĢlı bireylerde kazaların % 82‟sinin evde meydana geldiği ve önemli bir mortalite nedeni olduğu belirtilmektedir (Bilgili ve Çelik 2006).

Ülkemizde 65 yaĢ ve üstü bireylerde görülen düĢmelerin % 60‟ının ev ortamında, % 30‟unun toplumsal alanlarda, % 10‟unun ise sağlık bakım kurumlarında meydana geldiği saptanmıĢtır (Naharcı ve Doruk 2009). YaĢlılarda ölümle sonuçlanan kazaların % 60‟ının evde meydana gelen düĢmelerin oluĢturduğu bildirilmektedir (Turaman 2001). YaĢlı bireylerde, acil servise baĢvuruların % 10'una ve acil yatıĢ yapılanların % 6'sına düĢmeler ve hastaneye yatıĢların % 5-10'unu düĢmeye bağlı kırıklar oluĢturmaktadır (Tinetti 2003). DüĢmeye bağlı kalça kırığı yaĢayanların fonksiyonel olarak tekrar yürüyememekte ve % 20'si altı ay içinde hayatını kaybetmektedir (Health Evidence Network 2004). DüĢmeler, ABD‟de bu yaĢ grubunun hastaneye yatma nedenlerinin % 5,3‟ünü oluĢturmaktadır (Alexander ve ark 1992). Bu olguların üçte birinden fazlası her yıl düĢmektedir ve çoğunda düĢmeler tekrarlayıcıdır (Tinetti 1995, Tinetti 2003). Her on düĢmeden biri yaĢlıda yaĢam kalitesini bozan kalça ve diğer bölge kırıkları, subdural hematom, kafa travması veya ciddi yumuĢak doku travmasına neden olmaktadır (Tinetti 1995).

(18)

11 1.3.2. DüĢme Nedenleri

DüĢmeye neden olan risk faktörleri içsel (yaĢ, cinsiyet, yalnız yaĢama, yürüme ve denge problemleri, fonksiyonel ve kognitif bozukluk, görme problemleri gibi), dıĢsal (az aydınlatılmıĢ ortam, kaygan zemin, banyoda güvenli eĢyaların kullanımı gibi) faktörler olarak bildirilmektedir (IĢık ve ark 2006). Ġçsel faktörler olarak yapılan pek çok çalıĢmada düĢmelerde risk faktörü olarak bildirilmiĢtir. KarataĢ‟ın çalıĢmasında düĢme risk faktörleri; yaĢ, cinsiyet, yalnız yaĢama, görme ve iĢitme sorunu, yürüme ve hareket kısıtlılığı olarak bildirilmiĢtir (KarataĢ 1992). Mackenzie ve arkadaĢları düĢme öyküsü yaĢayanların, kronik hastalığı ve beyaz ırkta olanların, çoklu ilaç kullananların ve sedanter bir yaĢam sürenlerin daha fazla düĢme yaĢadığını bildirmiĢlerdir (Mackenzie ve ark 2002). Yıldırım ve Karadakovan, yaĢ, cinsiyet, düĢme riskini arttıran ilaçların kullanılması, görme, iĢitme sorunu, düĢme öyküsü ve düĢme korkusunu düĢme yaĢamada risk olarak bildirmiĢtir (Yıldırım ve Karadakovan 2004). Kaopsell yaĢlılarda, serebrovasküler ve nöromüsküler hastalıklar olmasını düĢmeyi arttıran risk faktörleri olarak tanımlamıĢtır (Kaopsell 2004). Larson ve Bergmann yaĢlıda uyku sorunu olmasını düĢmeyi arttıran bir risk olarak bildirmiĢtir (Larson ve Bergmann 2008). DıĢĢal föktörler olarak; ıslak ve kaygan zemin (Fisher 2005, Yıldırım ve Karadakovan 2004, YeĢilbalkan ve Karadakovan 2005), basamaklar, kaldırımlar/engeller (Emiroğlu ve Aslan 2007), yetersiz aydınlatma (Huang 2005, Kannus ve ark 2005), sabit olmayan mobilya ve eĢyalar (Huang 2006) ve kurum çalıĢanlarının eğitim yetersizliği (Emiroğlu ve Aslan 2007) sayılabilmektedir (Çizelge 1).

(19)

12 Çizelge 1. DüĢmeye neden olan risk faktörleri

ĠÇSEL FAKTÖRLER DIġSAL FAKTÖRLER

DEMOGRAFĠK FAKTÖRLER  YaĢ,  Cinsiyet,  Beyaz Irk  Yalnız yaĢama  Sedanter yasam  Islak, kaygan zeminler  Düzensiz, karıĢık yüzeyler,  Basamaklar, kaldırımlar/engeller  Yetersiz aydınlatma  Ani yüzey değiĢiklikleri  Sabit olmayan mobilyalar  Kalabalık ortamlardaki sıkıĢıklıklar  Kurum çalıĢanlarının eğitim yetersizliği SAĞLIK DURUMU VE SORUNLARI  DüĢme öyküsü  DüĢme korkusu  Akut ve kronik hastalıklar  Serebrovasküler hastalıklar  Parkinson  Nöromüsküler hastalıklar  Üriner inkontinans  Periferik nöropati  BaĢ dönmesi  Uyku düzensizlikleri  BiliĢsel Yetersizlik  YaĢa bağlı değiĢiklikler FĠZĠKSEL DEĞĠġĠKLĠKLER  Görmenin azalması  ĠĢitmenin azalması ĠLAÇ KULLANIMI  Polifarmasi

 DüĢme riskini artıran ilaçlar DENGE VE YÜRÜME SORUNLARI  Hareket ve denge yetersizliği  Ayak problemleri ve uygunsuz ayakkabılar

(Kaynaklar: KarataĢ 1992, Mackenzie ve ark 2002, Huang 2003, Yıldırım ve Karadakovan 2004, Kaopsell 2004, Fisher 2005, Huang 2005, Kannus ve ark 2005, YeĢilbalkan ve Karadakovan 2005, Huang 2006, IĢık ve ark 2006, Emiroğlu ve Aslan 2007, Larson ve Bergmann 2008)

1.3.3. DüĢmelerde Ev Ġçi Çevresel KoĢulların Önemi

Türkiye‟de TNSA (2003) verilerine göre 65 yaĢ üstü nüfus yaklaĢık 5 milyon 666 bin olarak ifade edilmekte ve bu yaĢlıların yalnızca 20 bin 879‟u SHÇEK‟a bağlı bir huzurevinde ya da farklı kurumlara bağlı yaĢlı bakım merkezlerinde kalmaktadır. Geriye kalan 65 yaĢ üstü nüfus ise kurum dıĢında evlerinde yaĢamaktadır (SHÇEK

(20)

13 2010). YaĢlıların aktif ve bağımsız bir yaĢam sürebilmesi onlara sunulan sosyal ve fiziki çevrenin uygunluğuna bağlıdır. Doğal yaĢlanma ile ortaya çıkan yeti kayıpları nedeniyle uzun mesafe yürüyememe, araba kullanamama, yeni teknolojileri öğrenmede zorluklar, çeĢitli korkular vb durumlar, yaĢlıları sosyal yaĢam ve çevre koĢullarına uyum sağlamakta zorlayabilmektedir (Güler 1997). Emeklilik, sosyal etkinliklerin azalması gibi birçok nedenle bir çeĢit kimlik değiĢimi olabilen “sosyal yaĢlanma” olgusu da, sosyal yaĢama uyum için yaĢam çevrelerinin yaĢlı ile uygun özellikler taĢımasının önemini göstermektedir (Lampiasi ve Jacobs 2010).

Ülkemizde konutlarda mimari standartlar konusunda sorunlar olduğu belirtilmektedir (Özcebe 2007). Mimari standartlar ve eĢyalarla ilgili sorunlardan bazıları, yaĢlının yaĢadığı konutların yeterince geniĢ olmaması, kapı geniĢliğinin uygun olmaması, kapı giriĢinde eĢik olması, kullanılan yatak ya da sandalyenin uygun yükseklikte olmaması, banyo zeminin kaygan olması ve klozet bulunmaması olarak bildirilmektedir (Sürmen 2000). YaĢlıların bağımsız hareket etmesini kolaylaĢtırmak ve kaza riskini azaltmak için konutlarda mimari yapıyla ilgili bazı standartlar sağlanmasının gerekliliği vurgulanmaktadır (Özcebe 2007).

Konuttan Kaynaklanan Sorunlar ve Gereksinimler

YaĢlılıkta konuttan kaynaklanan sorunlar incelendiğinde; yaĢlılara yönelik bina ya da bina gruplarının programlama, tasarım ve uygulama süreci aĢamalarında, kullanıcının gereksinim ve isteklerini dikkate alan bir yaklaĢımdan uzak olduğu görülmektedir. Konuttan kaynaklanan sorunların kullanıcı kitlenin istek ve eğilimlerinin konutsal tasarımda temel girdi olarak kullanılmamasından kaynaklandığı düĢünülmektedir (Sürmen 1998).

Pakdil (1992) çalıĢmasında, Ġngiltere‟de yaĢlı nüfusun yaĢadığı konutların yaĢlıların, sosyal, psikolojik, ekonomik özellikleri ve günlük yaĢamındaki gereksinimlerine yönelik planlandığını bildirmiĢtir. Valins (1988) çalıĢmasında Ġngiltere ve Amerika‟da yaĢlılar için yapılan konutları örnekleyerek bina özelliklerini yaĢlı için uygunluğu, donanımı ve çevreye uygunluğu yönünden karĢılaĢtırmıĢ ve iki ülkenin de konutlarının yaĢlılar için uygun ve yeterli özellikte olduğunu bildirmiĢtir. Akbay (1998) çalıĢmasında, ülkemizde yaĢlıların yaĢadığı konutların onların

(21)

14 ihtiyaçlarını karĢılayamadığını bildirmiĢtir. Sürmen (2000) çalıĢmasında ülkemizdeki yaĢlıların yaĢadığı konutları mimari yönden incelemiĢtir. ÇalıĢmasında yaĢlıların yaĢadığı konutları ülkemiz ve Almanya‟yı karĢılaĢtırarak incelemiĢ ve ülkemizdeki yaĢlıların yaĢadığı konutları mimari açıdan yetersiz olarak bildirmiĢtir. Emiroğlu ve Aslan (2007) çalıĢmalarında huzurevinin yaĢlının fiziki yönden rahat edebilmesi için yeterli olmadığını bildirmiĢlerdir. Ülkemizde yaĢlıların konut sorunlarını inceleyen çalıĢmaların sınırlı sayıda olduğunu söyleyebiliriz.

YaĢlanan bireyin yeni bir çevreye uyum sağlamada zorlandığı bilindiğinden, yaĢlılar için yapılacak herhangi bir düzenlemenin yaĢlının bulunduğu sosyal çevrede ve alıĢtıkları konutlarda yapılması gerekmektedir. “YaĢlının mekâna değil mekânın yaĢlılara uyum sağlaması” ilkesi benimsenmelidir (Tinetti ve ark 1988, Nevitt ve ark 1991). YaĢlı nüfusun mekân gereksinimleri; bağımsız, yarı bağımlı ve bağımlı yaĢlı nüfusun konut gereksinimleri olarak sınıflandırılmaktadır (Sürmen 2000).

Bağımlı yaĢlılar; yaĢamlarını sürdürebilmek için sürekli bakıma gereksinim duyarlar. Bağımlı yaĢlılara için tam denetimli ve kapsamlı bir sağlık hizmetleri sağlanmalıdır. Bağımlı yaĢlılar, uzmanlaĢmıĢ kurum ve kuruluĢlar tarafından desteklenen bakımevi veya rehabilitasyon merkezlerinde yaĢamlarını sürdürmektedirler (Pakdil 1992).

Yarı-Bağımlı YaĢlı Nüfusun Konut Gereksinimleri

Yarı bağımlı yaĢlı nüfus profesyonel hizmete gereksinim duyan yaĢlılardan oluĢmaktadır. YaĢlılar yalnız kaldıkları zaman, gündelik yaĢamlarını sürdürmekte ve gereksinimlerini karĢılamakta zorlandıkları ve bazı iĢlerini yapamaz hale geldikleri için profesyonel hizmete gereksinim duymaktadırlar (Billig 2000). YaĢlıların genellikle kendi evlerini bırakıp baĢka bir yerde yaĢamak istememeleri dikkate alınarak, bağımsız konutlarında sağlık destek hizmetlerini içeren ve yaĢam standartlarını arttırıcı profesyonel hizmetler sunulmaktadır (Bakker 1997). YaĢlı evi ya da Huzurevleri ise toplumdan soyutlanmak istemeyen, günlük yaĢam aktivitelerinde ve özel yaĢamda yardıma gereksinim duyan yaĢlılara yönelik hizmetler vermektedir (Munro 1996, Sürmen 1998). Yarı bağımlı yaĢlılar; akraba ya

(22)

15 da çocuklarının konutlarında, profesyonel hizmetlerle desteklenen konutlarda ve yaĢlılar evi ya da huzurevlerinde yaĢamlarını sürdürmektedirler (Pakdil 1992).

Bağımsız YaĢlı Nüfusun Konut Gereksinimleri

Bağımsız yaĢlı nüfus; hiçbir bakım ya da yardıma gereksinim duymadan yaĢamını sürdürebilen ve kendi kendine bakabilen yaĢlılardır. Bu yaĢlılar çoğunlukla kendi evlerinde ya da yakınlarının yanlarında kalmaktadırlar. Bağımsız yaĢlı nüfusunun gereksinimine yönelik konut tasarımında temel ilke; yaĢlı nüfusun fiziksel kapasitesine uygun ve kendi bakımını yapmasını destekleyen nitelikte olmasıdır (Sürmen 1995). YaĢlıların yaĢam alanları fiziksel yönden değiĢtirilerek iĢlevsel ve mekânsal olarak yeniden oluĢturulabileceği gibi yaĢlıya uygun yeni konutlar inĢa edilerek de düzenlenebilmektedir. Ġngiltere veya Almanya gibi geliĢmiĢ ülkelerde artan yaĢlı nüfusun gereksinimlerine uygun konut politikaları ile bu sorunun çözülmesi amaçlanmaktadır. Bu uygulamalara örnek olarak Avrupa ülkelerinde “Retired Village”(Emekliler Köyü) ve “YaĢlılar için çok katlı konut kompleksi” yapılanmaları verilebilir (KarataĢ 1992).

1.3.4. YaĢlılarda DüĢmeler Yönünden Ev içi Özellikler

YaĢlılara yönelik bina iç mekân tasarlanırken, tüm donatı ve dıĢ mekân özellikleri için alan tasarımı ve planlanması gerekmektedir (Sürmen 2000). Cumming ve ark (1999) çevresel faktörlerin yaĢlılardaki düĢmelerin yaklaĢık % 22‟sinde etkili olduğunu bildirmiĢlerdir. DüĢmelerde ev içi koĢulların değerlendirilmesi yapılırken evin bütün bölümleri (yatak odası, oturma odası, tuvalet/banyo, mutfak ve merdivenler vb) ayrıntılı biçimde değerlendirmelidir.

Ev içi alanlar (oturma odası, yatak odası, mutfak, banyo/tuvalet, merdiven ve koridor) yaĢlıya uygunluk yönünden belirli standartlara sahip olma durumuna göre değerlendirilmelidir. Ev içi alanlarda gözlenmesi gereken durumlar ve standart ölçüler aĢağıda belirtilmiĢtir (Kalınkara ve Gönen 1992, Northridge ve ark 1995, Carter ve ark 1997, Gill ve ark 2000, Ketenci ve Diniz 2000, KarataĢ ve Maral 2001, Wu ve ark 2001, Huang ve Acton 2004, Morgan ve ark 2005, TaĢkıran 2005, Kutsal 2006a, Emiroğlu ve Arslan 2007, Garcia ve ark 2007);

(23)

16 Oturma odası; yürüme alanında düĢmeye neden olabilecek küçük objeler ve sabitlenmemiĢ kablolar, kaygan zemin, kapı giriĢinde eĢik, uygun olmayan mobilya kullanımı (kırık ya da kenarlarında kolçaklarının olmaması) ve gece aydınlatması (lambaların gücünün 75 watt‟ın altında olması),

Yatak odası; yatak yüksekliği (45-50cm alçak ya da yüksek olması), yetersiz aydınlatma (lambaların gücünün 75 watt‟ın altında olması), kaygan halılar, kaygan zemin ve yürüme alanında kablolar ya da objeler,

Mutfak; kaygan zemin, yürüme alanında düĢmeye neden olabilecek küçük objeler ve sabitlenmemiĢ kablolar, mutfak giriĢinde eĢik, yürüme yolunu daraltacak mobilyalar, sandalye yüksekliği (45-50 cm arasında olmalı), göz hizasından yüksekte ya da alçakta rafların olması ve gece aydınlatması (lambaların gücünün 75 watt‟ın altında olması),

Tuvalet/Banyo; kaygan zemin, küvet, klozet kenarlarında tutunacak yerler, klozet yüksekliği (40–50 cm arasında olmalı) , lavabo yüksekliği (80-85 cm arasında olmalı, alaturka tuvalet varlığı,

Merdivenler; parmaklıkların olmaması, aydınlatma azlığı (lambaların gücünün 75 watt‟ın altında olması), aĢınmıĢ basamaklar, kaygan zemin, basamak kenarlarında düĢmeye neden olabilecek obje ve sabitlenmemiĢ kablolar, basamak geniĢliği ( en az 28 cm olmalı), basamakların yüksekliği ( 15 cm‟den fazla olmamalı), merdiven kenarlarında trabzanlar, merdiven baĢlarında aydınlatma ve merdiven geniĢliği (en az 1.50 cm),

Koridor; yürüme alanında kilim ve benzeri kaymaya neden olabilecek sabitlenmemiĢ kablolar/eĢyalar, yetersiz aydınlatma (lambaların gücünün 75 watt‟ın altında olması) Ģeklinde sayılabilir.

(24)

17 1.4. DüĢmelerde Halk Sağlığı HemĢiresinin Rolü

Halk sağlığı hemĢireliği hemĢirelik içinde özel bir alan olarak kabul edilmekte ve diğer hemĢirelik alanlarından farklı olarak genellikle tedavi hizmetlerinin verildiği hastaneler dıĢında toplum içinde çalıĢmaktadır. Sağlığın temel amacı doğrultusunda; birey, aile ve toplum sağlığının devam ettirilmesi, geliĢtirilmesi, hasta olanların tedavisi ve sakat kalanların rehabilitasyon çalıĢmalarını sürdürmektir (Hacıalioğlu 2009). Türkiye‟de yaĢlıların % 63‟ü kendi evlerinde, % 36‟sı çocuklarıyla, % 1‟i ise kurumlarda yaĢamakta ve bu da halk sağlığı hemĢirelerine büyük sorumluluklar getirmektedir (Erdil ve ark 2004). Halk sağlığı hemĢireleri evde yaĢayan yaĢlıları yaĢadıkları ortamda izleyerek, onlara iliĢkin veriler toplayarak sorunları saptamalı, saptadığı sorunları öncelik sırasına koyarak her bir soruna uygun amaçlar geliĢtirmelidir (Hacıalioğlu 2009).

Halk sağlığı hemĢirelerinin önemli görevlerinden birisi de ev ziyaretleridir. HemĢirenin ev ziyaretlerindeki iĢlevi; kiĢi, aile ve toplumu yaĢadığı gerçek ortamda tanımak, sorunlarını saptamak, öncelikleri gerçekçi bir biçimde kiĢi ve ailenin de katılımı ile belirlemek, yine onların katılımı ile çözüm yollarını aramak ve uygulamaktır. YaĢlı sağlığını koruma ve geliĢtirme yaĢlıya yönelik hemĢirelik hizmetlerinde temel bir unsurdur. YaĢlıların sağlık sorunlarını belirleme ve bu sorunlarla baĢ etmelerini öğretme yaĢlı sağlığını geliĢtirme bakımından önem taĢımaktadır (BüyükcoĢkun 1998).

YaĢlıların en sık yaĢadığı sağlık sorunlarından birisi düĢmelerdir. YaĢlılarda düĢmeler ve buna bağlı yaralanmaların önlenmesi için yaĢlı bireylerin yaĢadıkları fiziksel ortam faktörleri (içsel ve dıĢsal) gözden geçirilmeli, düĢme riski yönünden değerlendirilmelidir. YaĢlıların fonksiyonel sağlık durumları değerlendirilmeli ve bağımlı olan yaĢlılar düĢme riski yönünden izlenmelidir (Greenspan ve ark 1998). Kannus ve arkadaĢları (2005), düzenli ev ziyaretleri yapılarak izlenen yaĢlılarda ev içi düĢmelerin azaldığını bildirmiĢtir.

Birinci basamak sağlık hizmetlerinde düĢen yaĢlının değerlendirilmesinde, etiyolojide birden çok faktör olabileceği için öncelikle altta yatan ve düĢmeleri kolaylaĢtırıcı nedenler tespit edilmeli ve bunlara uygun giriĢimler yapılmalıdır. Bu

(25)

18 amaçla düĢme riski olan tüm yaĢlılar sağlık öyküsü ve fizik muayene ile değerlendirilmelidir (Naharcı ve Doruk 2009). YaĢlılarda düĢme değerlendirilmesi yedi baĢlıkla açıklanabilir (Carter ve ark 1997, Erdil ve ark 2004, Gill ve ark 2000, IĢık ve ark 2006, Mezey ve ark 2004, Yıldırım ve Karadakovan 2004, Kılıç 2009).

DüĢme öyküsünün değerlendirilmesi: Daha önce düĢme yaĢama durumu, düĢme sayısı, son bir yıl içinde düĢme yaĢama durumu, düĢme yeri, düĢtüğü çevre (kaygan veya düz olmayan yürüme yüzeyleri, zayıf aydınlatma), düĢtüğü dönemde hastanın yardımcı cihaz kullanıp kullanmadığı, düĢme öncesi baĢ dönmesi olup olmadığı, yaralanmanın tipi sorgulanmalıdır.

Ġlaç öyküsünün değerlendirilmesi: YaĢlıya reçeteli veya reçetesiz kullanılan tüm ilaçlar detaylı sorulmalı, ilaç sayısı saptanmalı ve dörtten fazla ilaç kullanımının düĢme riskini artırdığı unutulmamalı, yüksek risk grubunda olan ilaçlara (antihipertansif, antidiyabetikler, antidepresanlar, nöroleptik ajanlar, diüretikler) özellikle dikkat edilmelidir.

Görmenin değerlendirilmesi: Herhangi bir görme sorunu olup olmadığı, gözlük kullanıp kullanmadığı, göz tansiyonu ve kataraktı olup olmadığı mutlaka sorulmalıdır.

Postural hipotansiyonun değerlendirilmesi: YaĢlıyı uygun bir yere oturtup 15 dk. dinlendirdikten sonra, oturur pozisyonda nabzı sayılır, kan basıncı ölçülür ve ardından manĢon gevĢetilir ve ayağa kaldırılır aynı koldan yeniden ölçüm yapılır. Ayakta yapılan ölçümde sistolik kan basıncının 20 mmHg veya daha düĢük olması yada 90 mmHg‟dan daha düĢük olması “postürel hipotansiyon var” olarak değerlendirilir.

Denge ve yürümenin değerlendirilmesi: Denge ve yürümenin değerlendirilmesinde pratik bir test olan kalk ve yürü testi kullanılabilir. Bu test yapılırken hastaya ellerini ve kollarını kullanmadan oturduğu sandalyeden kalkması, birkaç metre yürümesi ve geriye dönmesi söylenir. Kalk ve yürü testinin 14 saniyeden daha uzun sürede yapılması düĢme riskini arttıran bir durum olarak değerlendirilmelidir.

(26)

19 Nörolojik değerlendirme: Serebrovasküler hastalıklar, parkinson, nöromüsküler hastalıklar, periferik nöropati ve baĢ dönmesi sorgulanmadır.

Ev içi tehlikelerin değerlendirilmesi: Az aydınlatılmıĢ ortam, kaygan zemin, banyoda güvenli olmayan eĢyaların kullanımı gibi düĢmeye sebep olabilecek faktörler ayrıntılı değerlendirilmelidir.

YaĢlı bireylere yönelik kurumlarda ve yaĢadığı ortamlardaki hemĢirelik uygulamaları, diğer bireylere yönelik hemĢirelik uygulamaları ile benzerlik göstermektedir. Ancak hemĢirelik uygulamaları yaĢlılık dönemine ait özellikler nedeniyle farklı bilgi, beceri ve deneyim gerektirmektedir. Bireyin yaĢlanma sürecine değiĢik faktörlerin etkisi, bu etkilerin bireyde nasıl sonuçlar ortaya çıkardığını belirlemek yaĢlı kiĢilere bakım veren hemĢirelerin en önemli sorumluluklarından biridir. Sağlıklı yaĢam biçimi yaĢlı bireyin günlük yaĢam aktivitelerine devamı ve bağımsız yaĢayabilmesi için önem taĢımaktadır.

HemĢireler yaĢlılarda düĢmeyi önlemek için yaĢlı bireye ve ailesine eğitim vermeli ve rehberlik etmelidir. HemĢireler evde yaĢayan yaĢlılara ve ailelerine yönelik verdiği eğitimlerde (Carpenito 1999, Erdil ve ark 2004, Yıldırım ve Karadakovan 2004, You ve ark 2004, Bıyıklı 2006, ġahbaz ve Tel 2006);

 DüĢmeler yönünden yaĢlı bireylerin yaĢadıkları ev içi özellikleri (içsel ve dıĢsal) gözden geçirilmeli bu yönde eğitimler verilmeli ve rehberlik edilmeli,

 YaĢlı bireylerin yaĢadığı ortamlarda düĢme risklerinin neler olduğu yönünde farkındalık kazandırılmalı,

 Toplumda yaĢayan özellikle düĢmeler yönünden risk altında olan yaĢlılar belirlenmeli ve onlara yönelik özel önlemler alınmalıdır. (postüral hipotansiyona yönelik; pozisyonunu yavaĢ yavaĢ değiĢtirmek, yatar pozisyondan ayağa kalkma durumuna aĢamalara uyarak geçmek, gündüzleri yatak yerine eğilimli bir koltuk ya da kanepede yaslanarak dinlemek, uzun süre ayakta durmaktan kaçınmak

(27)

20 gibi önlemler alınmalı, mobilite sorunundan kaynaklanan sorunlarda; pozisyonunu yavaĢ yavaĢ değiĢtirmek, ayağa kalkmadan önce birkaç dakika yatağın kenarından ayağını sarkıtması, yatak dıĢında geçirilen zamanı ilk defasında birkaç dakika olmak üzere, zamanla arttırmak, uygun terlik ve ayakkabı seçilmesi gibi önlemlere yönelik bilgiler verilmeli, yaşlının kullandığı ilaçların yan etkilerine yönelik, örneğin antihipertansif, antidiyabetikler, antidepresanlar, nöroleptik ajanlar, diüretiklerin düĢme açısından risk oluĢturabileceği konusunda eğitim, bunlar dıĢında; özbakım gereksinimlerini yerine getirmeye (banyo yapma, giyinme vs) yönelik düĢme açısından risk oluĢturabilecek durumlara yönelik önlemler alınmalı,

 YaĢlıların düĢmeler yönünden ev-içi çevresel özelliklerinde uygun koĢulların oluĢturulmasında, toplumu ve yaĢadığı çevreyi dikkate alarak temel yaĢam biçimini değiĢtirmeden uyumlu bir yaĢam biçimi seçmesi için onu desteklemeli, rehberlik etmeli ve yaĢam kalitesini arttırılmalı,

 Ġlaçların (antihipertansif, antidiyabetikler, antidepresanlar, nöroleptik ajanlar, diüretikler) yan etkilerine yönelik ilaç kullanım zamanının düzenlemesinde rehberlik edilmeli,

 Denge sorunu, yürüme sorunu olan ya da yardımcı araç kullanan, görme sorunu olan yaĢlıların düĢmeler yönünden ev-içi çevresel özelliklerinde uygun koĢulların oluĢturulması konusunda rehberlik edilmelidir.

(28)

21 2. GEREÇ ve YÖNTEM

2.1. AraĢtırmanın Tipi

Bu araĢtırma evde yaĢayan yaĢlılarda düĢmeler yönünden ev-içi çevresel risk faktörlerinin düĢme ile iliĢkisini incelemek amacına yönelik kesitsel türde planlanmıĢtır.

2.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikler

AraĢtırma Konya ili merkez Selçuklu ilçesi 14 nolu Sağlık Ocağı bölgesinde yapılmıĢtır. Konya ili üç merkez ilçeden (Selçuklu, Karatay, Meram) oluĢmaktadır. 2000 yılı nüfus sayımına göre (GNS 2000) Selçuklu Ġlçesi‟nin merkez ilçe nüfusu 331.048 kiĢidir. Selçuklu Ġlçesi‟ne bağlı 14 nolu Merkez Sağlık Ocağı bölgesinin nüfusu 52.543‟tür (2008 yılı ETF kayıtları). Seçilen 14 nolu Sağlık Ocağı bölgesi, düzenli bir coğrafi yapıya sahip olması ve ev ziyaretlerinin düzenli yapılması nedeniyle tercih edilmiĢtir. Apartmanların ve müstakil evlerin bir arada bulunması farklı ev-içi çevresel riskleri incelemek yönünden uygunluk göstermektedir.

2.3.AraĢtırmanın Evreni

AraĢtırmanın evrenini Konya merkez Selçuklu ilçesine bağlı 14 Nolu Sağlık Ocağı Form No:002–003/A 2008 yılı kayıtlarına göre belirlenen 65 yaĢ ve üstü 790 erkek ve 863 kadın olmak üzere toplamda 1653 kiĢi oluĢturmaktadır.

2.4.Örnek Büyüklüğü

AraĢtırmanın örnek büyüklüğünün belirlenmesinde “bir toplumdaki oranın belirli bir kesinlikle tahmininde – Estimating a population proportion with specified absolute precision” önerilen (Lwanga ve Lemeshow 1991) bir tablodan yararlanılmıĢtır. TaĢkıran‟ın (2005) çalıĢmasında evde yaĢayan yaĢlılarda düĢme sıklığı % 33,0 bulunmuĢtur. Örnek büyüklüğünün hesaplanmasında bu sıklıktan yararlanılmıĢtır. Ayrıca % 95 güven düzeyi ve % 6 kesinlik dikkate alınmıĢ ve tabloda bildirilen örnek büyüklüğünün 243 (% 35) olduğu bulunmuĢtur.

(29)

22 2.5.Örnek Seçimi

Örnek seçiminde yaĢlı bireylere ait ETF kayıtları kullanılarak rastgele seçme yöntemi olan sistematik örnekleme yöntemi kullanılmıĢtır (Sümbüloğlu ve Sümbüloğlu 2005). Her 7 (N / n) (1653 / 243= 6.8) dosyada bir dosya rastgele seçilerek 243 yaĢlı tespit edilmiĢtir. AraĢtırmanın örneğini 65 yaĢ ve üstü evde yaĢayan, yatağa bağımlı olmayan/ zihinsel yeti yitimi olmayan ve araĢtırmayı kabul eden kadın ve erkek yaĢlılar oluĢturmuĢtur.

2.6.Veri Toplama Tekniği ve Araçları

Verilerin toplanmasında bireylerin sosyo demografik özelliklerini, sağlık durumunu ve düĢme öyküsünü değerlendirmek için araĢtırmacı tarafından geliĢtirilen bir bilgi formu (EK–A), mobilitede yeti yitimini değerlendirmek için Rivermead Mobility Ġndex-RMĠ (EK–B), ve yaĢlıların biliĢsel durumunu değerlendirmek için eğitim düzeyine göre iki farklı Mini Mental Test kullanılmıĢtır. Ġlkokul ve daha ileri eğitimi olan yaĢlı bireyler için (EK–C) “Standardize Mini Mental Test (SMMT)”, okuryazar olmayan ve ilkokulu bitirmemiĢ yaĢlılar için (EK-D) “Eğitimsizler Ġçin Mini Mental Test (SMMT-E)” ve düĢme yönünden ev içi çevre koĢullarını değerlendirmek amacı ile araĢtırmacı tarafından geliĢtirilen DüĢmeler Yönünden Ev-içi Çevre Özellikleri Değerlendirme Formu (DEÇÖDF) (EK–E) kullanılmıĢtır.

2.6.1. Sosyo demografik ve sağlık özellikleri ve düĢme öyküsü bilgi formu EK-A:

AraĢtırmacı tarafından literatüre dayalı (Gill ve ark 2000; Erkal 2005; Huang 2005; Bıyıklı 2006; IĢık ve ark 2006) olarak oluĢturulan bilgi formu bireye ait sosyo demografik ve sağlık özellikleri ve düĢme öyküsünü belirlemeye yönelik bilgilerden oluĢmaktadır.

Sosyo demografik özellikler olarak; cinsiyet, yaĢ, medeni durum, öğrenim düzeyi, sosyal güvence durumu, kendisine ait düzenli gelirinin varlığı, algılanan gelir durumu, evde birlikte yaĢadığı kiĢiler, yaĢadığı evin durumu (apartman ya da müstakil ev), evin büyüklüğü ve oturulan evin mülkiyeti sorgulanmıĢtır. Sağlık durumu ile ilgili olarak; yürüme ve denge ile ilgili sorun yaĢama durumu, yardımcı

(30)

23 araç kullanma durumu (koltuk altı değneği, tekli denge bastonu, walker, otto bock kanedyen), görme ile ilgili problem yaĢama durumu, kronik hastalık, algılanan sağlık durumu ve devamlı ilaç kullanma ve mobilite sorunu sorgulanırken, düşme öyküsü ile ilgili olarak ise; son bir yıl içinde düĢme yaĢama durumu, düĢmeyi evin hangi bölümünde yaĢadığı, düĢme yaĢadıysa herhangi bir sakatlanma yaĢama durumu, bireyin düĢmekten korkma durumu, bireyin düĢme korkusunun günlük aktivitelerini sınırlandırıp sınırlanmadığı ile ilgili sorulardan oluĢmuĢtur.

2.6.2. Rivermead Mobilite Ġndeksi-RMĠ (Rivermead Mobility Index-RMI) EK– B

RMĠ‟nin geliĢtirilmesi, geçerlilik ve güvenilirlik çalıĢması Collen ve ark (1991) tarafından yapılmıĢtır. Rivermead Rehabilitasyon Merkezi polikliniğine baĢvuran mobilitesi azalmıĢ, yaĢ ortalaması 43,5 olan 23 kiĢi ile çalıĢılmıĢtır. ÇalıĢmada her hasta için toplam puan bakımından görüĢmeciler arası güvenilirliğe yönelik korelasyon katsayısı r=0,94‟tür. RMI‟nin bazı mobilite ölçümleri ile korelasyonuna bakılmıĢ (Barthel, r=0,91; Frenchay Activities Index, r=0,89; Yürüme hızı (10m), r=0,82) ve bir mobilite ölçüm Ģekli olarak yapı geçerliliğine sahip olduğu bildirilmiĢtir. Guttman skala kriterleri bakımından tekrarlanabilirlik katsayısı 0.93, derecelendirebilirlik katsayının 0,79 olduğu ve geçerli bir hiyerarĢi oluĢturduğu bildirilmiĢtir. Ölçeğin Türkçe geçerlilik güvenilirlik çalıĢması Akın ve Emiroğlu (2007) tarafından yapılmıĢtır. Ölçekte yapı geçerliliğini incelemeye yönelik olarak RMI‟nin seçiciliği incelenmiĢtir. Bu amaçla RMI mobilite sorunu olduğu bilinen 37 yatağa bağımlı yaĢlıya uygulanmıĢtır. Bilinen grup geçerliliğini test etmeye yönelik olarak dolaĢabilen (n=112) ve yatağa bağımlı yaĢlıların (n=37) mobilite puanları arasında farklılık olup olmadığı student t testi ile incelenmiĢtir. Yapı geçerliliğini incelemeye yönelik olarak bilinen ölçüm aracı ile karĢılaĢtırma yönteminden yararlanılmıĢtır. Ev ortamında RMI ve KYA (Kısa Yetiyitimi Anketi) 245 yaĢlıya birlikte uygulanmıĢtır. RMI ve KYA puanlarını karĢılaĢtırmak amacı ile Pearsons‟korelasyon katsayısı kullanılmıĢtır. Bunun yanında aynı yaĢlılarda içsel tutarlığı inceleme amacına yönelik olarak ikili yanıtı olan ölçüm araçlarında (RMI evet/hayır olarak yanıtlanmaktadır) önerilen bir yöntem olan KR-20 korelasyon katsayısı kullanılmıĢtır. Evde yaĢayan yaĢlılarda RMI‟nin iç tutarlılığı yüksek bulunmuĢtur (r=0.91) ve bu ölçeğin homojenitesinin yeterli olduğunu

(31)

24 göstermektedir. Ġki grup arasındaki fark (dolaĢabilen ve yatağa bağımlı) önemli bulunması, RMI‟nin geçerliliği ve güvenilirliği yönünden önemlidir. Kurumda yaĢayan yaĢlılarda test-tekrar test güvenilirlik katsayısı (Pearson‟s) 0.98‟dir. RMI evet ve hayır Ģeklinde yanıtlanan 15 sorudan oluĢmaktadır. Sorulara yanıtlarda kiĢinin kendi bildirimi esastır. Yalnızca 5. madde ise görüĢmeci tarafından gözlenerek değerlendirilmektedir. Her “evet” yanıtı için 1 puan verilmekte ve 0-15 puan arası alınabilmektedir. 15 puan mobilite de sorun olmadığını 14 puan ve aĢağısı mobilite sorunu olduğunu göstermektedir. RMI basitten karmaĢığa hiyerarĢik bir yapı oluĢturduğundan alınan puan düĢtükçe sorunun ağırlığının arttığı anlamına gelmektedir (Akın ve Emiroğlu 2007). ÇalıĢmada istatistiksel incelemeler 15 puan “sorun yok” ve 14 puan ve aĢağısı “sorun var” Ģeklinde gruplandırılarak yapılmıĢtır.

2.6.3. Standardize Mini Mental Test (SMMT) EK–C

Folstein ve arkadaĢları (1975) tarafından geliĢtirilen ölçek, kolay uygulanabilen ve biliĢsel bozukluğun derecesi hakkında bilgi veren özelliktedir. Yönelim, kayıt, dikkat hesaplama, hatırlatma, dil testleri ve yapılandırma bölümlerinden oluĢmaktadır. Test hekim, hemĢire ve psikologlarca kısa sürede (10 dk), poliklinik koĢulları ya da yatak baĢında uygulanılabilen bir testtir.

Test yaĢlı bireylerde, özellikle deliryum ya da demans durumlarının muayenesinde kısa süreli biliĢsel değerlendirme amacına yönelik olarak geliĢtirilmiĢtir. Testte her soru “1” puan değerindedir. Ölçekten alınabilecek en düĢük puan “0”, en yüksek puan “30” „dur. Alınan puanlara göre; 0-12 “Ģiddetli” , 13-22 “orta” ve 23-24 puan “ hafif” düzeyde “biliĢsel bozukluk var” olarak, 25-30 puan arası ise “biliĢsel bozukluk yok” olarak değerlendirilmektedir.

Türkçe Standardize Mini Mental Test‟in (SMMT) geçerlilik ve güvenilirlik çalıĢması Güngen ve ark (2002) tarafından yapılmıĢtır. Folstein ve ark (1975) tarafından geliĢtirilen Mini Mental Test ve Molly ve Standish (1997) tarafından oluĢturulan standardize versiyon ve uygulama yönergesinin Türkçeye çeviri çalıĢması yapılarak bir Türkçe form elde edilmiĢtir. ÇalıĢmada ölçeğin “geçerliliğine” yönelik olarak bilinen grup tekniği yanında duyarlılık ve özgüllük incelemesi yapılmıĢtır. Geçerlilik ve güvenilirlik çalıĢması en az on beĢ yıl eğitim

(32)

25 almıĢ, çalıĢmayı kabul eden 212 yaĢlı ile yapılmıĢtır. ÇalıĢma öncesi bir psikiyatri uzmanı tarafından yapılan klinik görüĢme ile yaĢlılar 71‟i demanslı, 141‟i de sağlam olmak üzere iki gruba ayrılmıĢtır.

Demansı olan ve olmayan grubun ölçekten aldığı puanlar arasındaki fark t testi ile incelenmiĢ farkın istatistiksel olarak önemli olduğu görülmüĢtür (p<0.000). Bunun yanında klinik görüĢmeye dayanarak sağlıklı ve demanslı dağılımı ölçeğe dayanarak yapılan sağlıklı ve demanslı dağılımı ile karĢılaĢtırılmıĢtır. Bu değerlendirmede 23–24 eĢik değerinin hafif demansın normalden ayırımında en uygun değer olduğu görülmüĢtür. Değerlendirme sonucunda ölçeğin yüksek oranda duyarlılık (0.91) ve özgüllük (0.95) gösterdiği bulunmuĢtur. Pozitif (0.90) ve negatif (0.95) yordayıcılık değerleri ve kapa değeri ise (0.86) yüksek bulunmuĢtur. Ölçeğin “güvenilirliğinin” incelenmesinde görüĢmeciler arası tutarlılık bakılmıĢtır. Bu amaçla ölçek iki ayrı görüĢmeci tarafından 28 yaĢlıya uygulanmıĢtır. Her iki uygulayıcıdan elde edilen toplam puanlar arasındaki korelasyon (r:0.99) ve kappa değeri (0.92) yüksek bulunmuĢtur. Sonuç olarak SMMT‟in Türkçe standardize formunun bir tarama testi olarak hafif demans tanısında geçerli ve güvenilir bir test olduğu saptanmıĢtır.

2.6.4. Eğitimsizler Ġçin Mini Mental Test (SMMT-E) EK–D

Folstein ve ark (1975) tarafından geliĢtirilen Mini Mental Testin daha sonra Molly ve Standish (1997) tarafından standardize versiyonu ve uygulama yönergesi oluĢturulmuĢtur. Tüm Dünya‟da yaygın olarak kullanımı olan test daha sonra Ganguli ve ark (1995) tarafından yaĢlıların eğitim düzeyinin düĢük olduğu Hint toplumunda kullanılmak üzere yeniden oluĢturulmuĢtur.

Eğitimsizler için Türkçe Standardize Mini Mental Test‟in geçerlilik ve güvenilirlik çalıĢması Ertan ve ark (1999) tarafından yapılmıĢtır. Eğitimsizler için Standardize Mini Mental Test; Folstein ve arkadaĢlarının orijinal testinin Ganguli ve ark (1995) hazırladıkları versiyondan yararlanılarak değiĢtirilmesi ile oluĢturulmuĢtur. Molly ve Standish‟in (1997) uygulama rehberleri TürkçeleĢtirilerek ve yeniden düzenlenerek teste uyarlanmıĢtır. Testin puanlanması ve anlamları SMMT ile aynıdır. Teste her soru “1” puan değerindedir. Ölçekten alınabilecek en

(33)

26 düĢük puan “0”, en yüksek puan “30” „dur. Alınan puanlara göre; 0-12 “Ģiddetli”, 13-22 “orta” ve 23-24 puan “hafif” düzeyde biliĢsel bozukluk var” olarak, 25-30 puan arası ise “biliĢsel bozukluk yok” olarak değerlendirilmektedir.

SMMT-E, hiç eğitimi olmayan ya da birkaç yıl okula gidip ilkokul diploması olmayan, 60 yaĢ ve üzerindeki yaĢlı bireylere uygulanan bir ölçektir. Ölçeğin “geçerliliğine” yönelik olarak bilinen grup tekniği yanında duyarlılık ve özgüllük incelemesi yapılmıĢtır. Bu değerlendirme de 23–24 eĢik değerinin hafif demansın normalden ayırımında en uygun değer olduğu görülmüĢtür. Değerlendirme sonucunda ölçeğin yüksek oranda duyarlılık (0.80) ve özgüllük (0.56) gösterdiği bulunmuĢtur. Pozitif (0.58) ve negatif (0.78) yordayıcılık değerleri ve kappa değeri ise (0.35) önemli bulunmuĢtur. Bu bulgular SMMT-E‟nin Türkçe standardize versiyonunun bir tarama testi olarak yeterli geçerlilik ve güvenilirliğe sahip olduğunu göstermektedir.

2.6.4. DüĢme Yönünden Ev-içi Çevre Özellikleri Değerlendirme Formu (DEÇÖDF) EK–E

AraĢtırmacı tarafından literatüre dayanarak (Cartens 1985, Erkan 1995, Northridge ve ark 1995, Carter ve ark 1997, Gill ve ark 2000, Akın 2001, Huang ve Acton 2004, Morgan ve ark 2005, Emiroğlu ve Arslan 2007, Büker 2008) oluĢturulan düĢme yönünden içi çevre özelliklerini değerlendirme formu yaĢlı bireylerin ev-içi çevre özelliklerini belirlemeye yönelik olarak oluĢturulmuĢtur. DEÇÖDF altı bölümden oluĢmaktadır. Her bölümle ilgili sorulara baĢlamadan önce puanlama dıĢında bırakılan sadece değerlendirilen bölümün olup olmadığını kontrol etmek için birer adet soru bulunmaktadır.

Formun alt bölümleri:

1. Oturma odası/Salon; 1-5. Madde 2. Mutfak; 6-10. Madde

3. Yatak odası; 11-17. Madde 4. Merdiven; 28-36. Madde 5. Koridor; 37-39. Madde

(34)

27 Oturma odası/Salon kısmında; kapı giriĢinde eĢik, yürüme alanında kilim ve benzeri kayamaya neden olabilecek, sabitlenmemiĢ kablolar/eĢyalar, odada kullandığı koltuk ya da sandalyenin yüksekliği (45-50cm alçak yada yüksek olmamalı), kapı geniĢliği (en az 90 cm olmalı), yetersiz aydınlatma (lambaların gücünün 75 watt‟ın altında olması), Mutfak kısmında; mutfak giriĢinde eĢik, yürüme alanında düĢmeye neden olabilecek ve sabitlenmemiĢ kablolar/eĢyalar, mutfakta göz hizasından yüksekte/alçakta rafların varlığı, sandalyenin yüksekliği (45-50cm alçak yada yüksek olması), kapı geniĢliği (en az 90 cm olmalı), Yatak odasında kısmında; kapı giriĢinde eĢik, yatak yüksekliği (45-50cm alçak ya da yüksek olmamalı), yürüme alanında kilim ve benzeri kaymaya neden olabilecek sabitlenmemiĢ kablolar/eĢyalar, yürüme alanında yolu daraltacak mobilyalar, kapı geniĢliği, Banyo/Tuvalet; kapı giriĢinde eĢik, banyoda tutunma barları, lavabo yüksekliği (80-85 cm olmalı), klozet yüksekliği (40–50 cm), yetersiz aydınlatma (lambaların gücünün 75 watt‟ın altında olması), küvet/duĢa kabin zemin kayganlığı, Merdivenler; kaygan zemin, yetersiz aydınlatma (lambaların gücünün 75 watt‟ın altında olması) merdiven kenarlarında trabzanların varlığı (en az tek taraĢı olmalı), merdiven geniĢliği (en az 150 cm olmalı), basamakların geniĢliği ( en az 28 cm olmalı), basamakların yüksekliği (15 cm‟den fazla olmamalı), kırık ya da onarılmamıĢ basamakların olması, Koridor; yürüme alanında kilim ve benzeri kaymaya neden olabilecek sabitlenmemiĢ kablolar/eĢyalar, yetersiz aydınlatma (lambaların gücünün 75 watt‟ın altında olması) gibi düĢme risk faktörlerinin yanı sıra; oturma odası, mutfak, yatak odası, banyo/tuvalet, merdiven ve koridorda sorulanlar dıĢında gözlemcinin evde düĢme ile ilgili risk gördüğü durumları da sorgulayan açık uçlu sorularda sorulmuĢtur.

Objektif değerlendirme gerektiren 2.5.7.9.12.17.24.26.33.34. ve 35. sorular gözlemci tarafından sabit bir ölçme aracı (metre) kullanılarak değerlendirilecektir. Yine 4.16.27.36. ve 39. sorular cevaplandırılırken ampulün kaç watt olduğu mutlaka kontrol edilerek değerlendirilecektir.

DEÇÖDF; toplamda 39 adet gözleme dayalı sorudan oluĢmakta ve “0” ile “1” arasında puanlanmaktadır. “0” puan düĢme ile ilgili riskin olmadığını “1” puan ise riskin olduğunu ifade etmektedir. Ölçekten toplamda alınan puanın yüksek olması yaĢlının ev-içi koĢullarının düĢme yönünden riskli olması anlamına gelmektedir.

(35)

28 Formda sorulan ve bölümün sonunda yer alan açık uçlu soru ise gözlemcinin yorumuna iliĢkin olup puanlamaya dahil edilmeyecektir. DEÇÖDF, sağlık personeli tarafından gözlem yolu ile kullanılacak bir değerlendirme aracıdır.

DEÇÖDF’ nin Geçerliliği

İçerik geçerliliğine (content validity) yönelik olarak konu alanında uzman kiĢilerden görüĢ alınmıĢtır. Bu amaçla Halk Sağlığı HemĢireliği, Cerrahi Hastalıkları HemĢireliği, Tıp Fakültesi Halk Sağlığı ABD, Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ABD ve Ölçme-Değerlendirme ve Ġstatistik alanında uzman 12 öğretim üyesinin görüĢleri alınmıĢtır (EK-F). Uzman kiĢilerden maddelerin ifade Ģekli, içeriği, konu alanına uygun olup olmadığı ve kapsamına iliĢkin görüĢleri istenmiĢtir. Bu kapsamda uzmanlar her bir maddeyi “uygun değil, kısmen uygun ve tamamen uygun” Ģeklinde değerlendirmeleri istenmiĢtir. Uzmanların geri bildiriminin ardından istenen düzenlemeler yapılarak uzmanlardan aynı Ģekilde ikinci kez görüĢ alınmıĢtır. Uzmanların tamamı maddelerin tamamı ile ilgili “tamamen uygun” ya da “uygun” görüĢü bildirmiĢtir.

DEÇÖDF’ nin Güvenilirliği

Formun güvenilirliğine yönelik olarak iç tutarlılığı ve görüĢmeciler arası tutarlılığı incelenmiĢtir. İç Tutarlılığı (İnternal Consistency) incelemeye yönelik olarak DEÇÖDF‟ nin toplam ve alt ölçekleri için KR 21 güvenilirliği hesaplanmıĢtır. DEÇÖDF‟ nin KR 21 güvenilirlik katsayısı toplamda (0,75) ve ev içi alanlarda oturma odası (0,54), mutfak (0,31), yatak odası (0,34), banyo/tuvalet (0,60), merdivenler (0,84) ve koridorda (0,20) bulunmuĢtur. GörüĢmeciler arası tutarlılığın incelenmesinde Kappa uyum analizi yapılmıĢtır. Kappa uyum katsayıları Oturma odasında “yürüme alanını daraltacak eĢya, mobilya vs. olması” (0,01) ve koridorda “yürüme alanını daraltacak eĢya, mobilya vs. olması” (0,01) alanlarında çok düĢük bulunmuĢtur. Bunun dıĢında kalan maddelerde Kappa katsayıları 0,17 ile 1,00 arasında değiĢmektedir. Bu bilgilere dayanarak formun görüĢmeciler arası güvenilirliği çok düĢük çıkan yukarıdaki iki maddesi çıkarılarak istatistiksel incelemeler 39 madde üzerinden yapılmıĢtır.

Şekil

ġekil 1. Yıllara Göre Doğumdan Beklenen YaĢam Süresi (DSÖ 2002)
Çizelge  3.1‟de  yaĢlıların  tanımlayıcı  özellikleri  verilmiĢtir.  AraĢtırma  kapsamına  alınan  yaĢlıların  yaĢ  ortalaması  71,304,47  olduğu  saptanmıĢtır
Çizelge 3.2. YaĢlıların Sağlık Durumu ile Ġlgili Özelliklerinin Dağılımı (n=243)  Sayı (n)  Yüzde (%)  Yürüme ile ilgili sorun yaĢama
Çizelge 3.3. YaĢlıların DüĢme Öyküsü ile ilgili Özelliklerin Dağılımı (n=243)  Sayı (n)  Yüzde (%)  Son bir yıl içinde düĢme yaĢama
+6

Referanslar

Benzer Belgeler

İslam’ın yayılması ve Müslümanların kendileri dışındakilere karşı tutumlarının ilke bazındaki neliği meselesi, zaman zaman tartışılmış ve tartışılmaya devam

Adî bir toprak düzeltmesi üzerine, ocakdan çıkdığı gi- gibi, işlenmeden döşenilive- ren, moloz taşı yollaime- deni bir şehir için yüz kı- zartacak bir gerilik örneği

• Hastaların çoğunda diğer metabolik hastalarla birlikte seyreder... İlerlemiş Gut/ Kronik tofüs gut/ gut nefropatisi.. MTP eklemde) ile birlikte etkilenen eklemde kızarıklık,

Dejeneratif eklem hastalığı olan osteoartrit halk arasında kireçlenme olarak bilinmektedir.. 50 yaş üzerindeki kişilerde en sık görülen

Çalışmamızda yaşlıların cinsiyetine göre son bir yıl içinde düşme durumları incelendiğinde, aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu ve kadınların daha

Çalışmamızda başka bir uyku bozukluğu eşlik etmeyen HBS hastalarında HL, hipertansiyon, obezite ve MeS gibi kardiyovasküler hastalıklar için bilinen risk faktörlerinin daha

Sonuç: Ev tipi ventilatör ile izlenen trakeostomili hastalarda immobilizasyon ürolitiazis açısından önemli bir risk faktörü olup bu hastaların eşlik eden

Aynı şekilde, motor tutu- lumun da normal doğum kilosu olan grupta düşük doğum ağırlıklı gruba göre daha ağır seyrettiğini söylemişlerdir.. Bu çelişkili