• Sonuç bulunamadı

Konya ili müze ve özel koleksiyonlarında bulunan geleneksel Türk giysi süsleme tekniklerinden örnekler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya ili müze ve özel koleksiyonlarında bulunan geleneksel Türk giysi süsleme tekniklerinden örnekler"

Copied!
356
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

GİYİM ENDÜSTRİSİ VE GİYİM SANATLARI EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI GİYİM SANATLARI EĞİTİMİ BİLİM DALI

KONYA İLİ MÜZE VE ÖZEL KOLEKSİYONLARINDA

BULUNAN

GELENEKSEL TÜRK GİYSİ SÜSLEME

TEKNİKLERİNDEN ÖRNEKLER

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

YRD. DOÇ. HATİCE SAADET BEDÜK

HAZIRLAYAN ÜLKÜ KOÇHAN

(2)

i ÖNSÖZ

İnsanlığın var oluşundan bu yana hızla gelişip çeşitlenerek toplumların kültür ve medeniyet seviyelerini, yaşayış biçimleri ve sanatsal yönlerini en açık şekilde ortaya çıkaran sanatlardan bir tanesi de süslemedir.

Geçmişten bu yana yaşamın her alanında kullanılmakta olan süslemeyi kullanıldığı alanlara göre; mimaride süsleme, el sanatlarında süsleme ve giyimde süsleme olarak sınıflandırabilmek mümkündür. Çalışmaya konu olan giyim süslemenin, yalnızca geçmiş toplumlarda değil günümüz toplumlarında da büyük bir öneme sahip olduğu gözlenmektedir. Geçmişe ait olan sanat ve emeğe verilen değer hiçbir zaman önemini ve geçerliliğini kaybetmemiştir. Bu sebeptendir ki geleneksel giysilerimiz büyük birer sanat değeri taşımaktadırlar. Geleneksel giysilerimizin süsleme öğelerinin incelenerek belgelenmesi ve açığa çıkarılması bu açıdan önem taşımaktadır.

Bu çalışma; geleneksel Türk giysi süsleme tekniklerinden oluşan giysilerin; kullanılan malzeme, dikim ve süsleme özellikleriyle incelenerek belgelenmesi amacı ile planlanıp yürütülmüştür.

Toplumdan topluma hatta yöreden yöreye bile farklılıklar gösteren giysilerin ve bunların üzerinde bulunan süsleme öğelerinin incelenerek ortaya çıkarılmasını amaçlayan araştırmanın birinci bölümünde; süsleme kavramı, süslemenin kullanıldığı alanlar, giyim süslemenin özellikleri ve giyimde kullanılan süsleme teknikleri anlatılmıştır. Giyim süslemenin tarihsel gelişim süreci oldukça ayrıntılı biçimde işlenmeye çalışılmış, ilk çağ medeniyetleri ve orta Asya medeniyetleri (Asya Hunları, Göktürkler, Uygurlar) anlatıldıktan sonra Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinde görülen süslemeler ile tarihi süreç tamamlanmıştır. Birinci bölümün sonunda ise konu ile ilgili araştırmalar, problem cümlesi, alt problemler ve araştırmanın önemi anlatılmaya çalışılmıştır.

Araştırmanın ikinci bölümünde; araştırma yöntemi, evren ve örneklem, sayıltılar, sınırlılıklar ve veri toplama teknikleri ile ilgili açıklamalara yer verilmiştir.

Araştırmanın üçüncü bölümünde; gözlem fişleri yardımı ile incelenen geleneksel Türk giysi süsleme örneklerinin bulgularına yer verilmiştir.

Araştırmanın dördüncü ve son bölümünde ise toplanan bulgular sayesinde sonuçlara varılarak bu sonuçlar ışığında önerilerde bulunulmuştur.

Bu çalışmanın planlanıp yürütülmesi sırasından benden bilgi ve rehberliğini hiçbir zaman esirgemeyen çok değerli hocam ve danışmanım Sayın Yrd. Doç. Saadet BEDÜK’ e teşekkürü borç bilirim.

(3)

ii Çalışma sırasında bana gösterdikleri anlayış, ilgi, hoşgörü ve sağladıkları sıcak ortamdan ötürü Konya’da bulunan müze ve özel koleksiyon yetkililerine teşekkür ederim. Araştırmanın başından bu yana benden ilgi, sevgi ve desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen, en zor zamanlarda bile her zaman yanımda olan değerli aileme, özellikle sevgili babam Nusret KOÇHAN’ a, her aşamada bana moral ve destek veren kız kardeşim Ayşe KOÇHAN’ a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(4)

iii ÖZET

“Süsleme, bir binayı veya eşyayı kullanım amacı yanında göze daha güzel göstermek için çeşitli türlerde yapılan estetik çalışmaların genel adıdır”( Eronç, 1984: 9 ). İnsanların özellikle de kadının süslenme tutkusu ve gereksinimi yalnız bugün değil ilk çağlardan bu yana süregelen bir serüvendir. Süsleme ilk olarak kendini barınaklarda göstermiş daha sonraları insanların vücutlarında takı olarak yer bulmuş, zamanla giysilere de yansıyarak çok daha geniş bir yelpazeye kavuşmuştur. Günümüzde hemen hemen her alanda süslemeye yoğun biçimde yer verildiği göze çarpmaktadır.

Mensup oldukları milletlerin ve fertlerin zevklerine göre şekillenerek farklılaşan süsleme; toplumların sosyal, kültürel ve ekonomik yapılarına göre farklılıklar göstermekte ve şekillenmektedir. Süsleme, her toplumun kendine has karakteristik özelliklerini, ekonomik yapısını, dini inançlarını, gelenek ve göreneklerini ortaya çıkaran ve bu unsurlara göre şekillenen bir sanat dalıdır. Geçmişin sanatsal ve kültürel değerlerini üzerinde taşıyan geleneksel Türk giysilerinin korunması ve bu giysilerin; süsleme, dikim ve kullanılan malzemeler yönünden incelenerek, bilimsel açıdan belgelenmesi her açıdan önem arz etmektedir.

Çalışma kapsamında; araştırmanın örneklemini oluşturan Konya ilinde bulunan 1 müze ve 6 özel koleksiyondaki 70 adet geleneksel giysi örneği, alan araştırması yöntemi ile araştırılmış ve hazırlanan kapsamlı gözlem fişleri yardımı ile incelenmiştir. Oluşturulan gözlem fişleri sayesinde, geleneksel giysilerdeki; kumaş, astar, malzeme, renk ve süsleme özellikleri ortaya çıkarılmıştır. Bu veriler yardımı ile ulaşılan bilgiler ışığında tablolar hazırlanarak değerlendirme ve sonuca varılmıştır.

İncelenen yetmiş örneğin geneline bakıldığı zaman; kumaş cinsi olarak kadife, giysi astarı olarak krem rengi pamuklu astar, süsleme malzemesi olarak balıksırtı kordon, süsleme konusu olarak ise bitkisel bezemenin daha fazla tercih edildiği gözlemlenmiştir.

Araştırma sonucunda Konya ili müze ve özel koleksiyonlarında bulunan geleneksel giysi örnekleri birbirleriyle kıyaslandığında bazı giysilerin birçok açıdan benzerlikler taşıdığı görülmekle beraber küçük farklılıklarla birbirinden ayrıldığı gözlemlenmiştir.

(5)

iv ABSTRACT

Decoration is the general name of aesthetic works that is made in various forms to represent any building or good better as well as intended use (Eronç, 1984: 9)

Decoration desire and requirement of human, especially of women is an adventure that is not only today, but also has been continuing from antiquity. Decoration showed itself first in housings and then found place on the bodies of human as ornament, and in the course of time, it reached to a much wider range by being reflected on clothes. Today, it draws the attention that decoration is densely given place nearly in all areas.

Decoration that takes form and differentiates according to the appreciations of nations and individuals that they are connected represents and takes form in accordance with social, cultural and economic structures of societies. Decoration is a branch of art that calls forth its specific characteristic features, economic structure, religious beliefs, traditions and customs of society and takes form according to these components. Protection of traditional Turkish clothes that bears artistic and cultural values of the past and examination of these clothes in respect of decoration, sewing and materials used and also scientific documentation of them are also critically important.

Within the context of this study, 70 pieces of traditional garments in 1 museum and 6 special collections in Konya province that constitute the sample of study has been researched with the field research method and examined with observation record cards prepared. With the observation record cards constituted, cloth, undercoat, material, color and decoration features on traditional clothes were found out. It was reached to an evaluation and a conclusion by preparing tables under the light of information obtained by the aid of these data.

When looking at the overall the seventy samples examined; it has been observed that it was more likely preferred velvet as type of cloth, cream color cotton as dress undercoat, diagonal cordon as decoration material and plant decoration as the matter of adornment.

At the end of research, when traditional samples of garments in Konya province’s museum and in special collections were compared to each other, it was observed that some clothes have similarity from many aspect, but also differentiates from each other with small distinctions.

(6)

v İÇİNDEKİLER Sayfa No ÖNSÖZ ...i ÖZET ...ii ABSTRACT ...iii İÇİNDEKİLER...iv TABLOLAR LİSTESİ ...x

FOTOGRAFLAR LİSTESİ ...xi

GİRİŞ...xvi

BİRİNCİ BÖLÜM SÜSLEME: GİYİM SÜSLEME VE TARİHSEL SÜRECİ KAVRAM VE AÇIKLAMALAR 1.1. Süsleme Kavramı...1

1.2. Süslemenin Kullanıldığı Alanlar ...2

1.2.1. Mimaride Süsleme...2 1.2.1.1. Taş Süsleme...2 1.2.1.2. Tuğla Süsleme ...2 1.2.1.3. Çini Süsleme...3 1.2.1.4. Alçı Süsleme...3 1.2.1.5. Ahşap Süsleme ...4

1.2.1.6. Kalem İşi Süsleme...4

1.2.2. El Sanatlarında Süsleme ...4 1.2.2.1. Ebru Süsleme...5 1.2.2.2. Hat Süsleme...5 1.2.2.3. Tezhip Süsleme ...6 1.2.2.4. Minyatür Süsleme...6 1.2.2.5. Seramik Süsleme ...7 1.2.2.6. Cam Süsleme ...7 1.2.2.7. Maden Süsleme ...8 1.2.2.8. Bakır Süsleme...9 1.2.2.9. Cilt Süsleme...9

(7)

vi Sayfa No

1.2.2.10. Kumaş Süsleme ...9

1.2.3. Giyim Süslemenin Özellikleri ...10

1.3. Giyimde Kullanılan Süsleme Tekniklerinin Sınıflandırılması ...12

1.3.1. İşleme Teknikleri ile Yapılan Süslemeler ...12

1.3.2. Dikiş Teknikleri ile Yapılan Süslemeler ...16

1.3.3. Hazır Gereçler ile Yapılan Süslemeler ...16

1.4. Giyim Süslemenin Tarihsel Süreci...17

1.4.1. İlk Çağ Medeniyetlerinde Giyim Süsleme ...17

1.4.2. Orta Asya Türk Medeniyetlerinde Giyim Süsleme ...18

1.4.2.1. Asya Hunları Döneminde Giyim Süsleme ...19

1.4.2.2. Göktürkler Döneminde Giyim Süsleme ...20

1.4.2.3. Uygurlar Döneminde Giyim Süsleme ...21

1.4.3. Selçuklu Medeniyetinde Giyim Süsleme ...22

1.4.4. Osmanlı Medeniyetinde Giyim Süsleme...23

1.5. Konu ile İlgili Araştırmalar ...25

1.6. Problem Cümlesi ...26 1.7. Alt Problemler ...26 1.8. Araştırmanın Amacı ...26 1.9. Araştırmanın Önemi ...26 İKİNCİ BÖLÜM YÖNTEM 2.1. Araştırmanın Yöntemi ...28 2.2. Evren ve Örneklem...28 2.3. Sayıltılar ...28 2.4. Sınırlılıklar...28

2.5. Veri Toplama Tekniği ...29

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BULGULAR 3.1. Gözlem Fişleri ...31

(8)

vii Sayfa No 3.1.1. Örnek No: 1 ...31 3.1.2. Örnek No: 2 ...34 3.1.3. Örnek No: 3 ...37 3.1.4. Örnek No: 4 ...40 3.1.5. Örnek No: 5 ...43 3.1.6. Örnek No: 6 ...46 3.1.7. Örnek No: 7 ...49 3.1.8. Örnek No: 8 ...52 3.1.9. Örnek No: 9 ...55 3.1.10. Örnek No: 10 ...58 3.1.11. Örnek No: 11 ...61 3.1.12. Örnek No: 12 ...64 3.1.13. Örnek No: 13 ...67 3.1.14. Örnek No: 14 ...70 3.1.15. Örnek No: 15 ...73 3.1.16. Örnek No: 16 ...76 3.1.17. Örnek No: 17 ...79 3.1.18. Örnek No: 18 ...82 3.1.19. Örnek No: 19 ...85 3.1.20. Örnek No: 20 ...88 3.1.21. Örnek No: 21 ...91 3.1.22. Örnek No: 22 ...94 3.1.23. Örnek No: 23 ...97 3.1.24. Örnek No: 24 ...100 3.1.25. Örnek No: 25 ...103

(9)

viii Sayfa No 3.1.26. Örnek No: 26 ...106 3.1.27. Örnek No: 27 ...109 3.1.28. Örnek No: 28 ...112 3.1.29. Örnek No: 29 ...115 3.1.30. Örnek No: 30 ...118 3.1.31. Örnek No: 31 ...121 3.1.32. Örnek No: 32 ...124 3.1.33. Örnek No: 33 ...127 3.1.34. Örnek No: 34 ...130 3.1.35. Örnek No: 35 ...133 3.1.36. Örnek No: 36 ...136 3.1.37. Örnek No: 37 ...139 3.1.38. Örnek No: 38 ...142 3.1.39. Örnek No: 39 ...145 3.1.40. Örnek No: 40 ...148 3.1.41. Örnek No: 41 ...151 3.1.42. Örnek No: 42 ...154 3.1.43. Örnek No: 43 ...157 3.1.44. Örnek No: 44 ...160 3.1.45. Örnek No: 45 ...163 3.1.46. Örnek No: 46 ...166 3.1.47. Örnek No: 47 ...169 3.1.48. Örnek No: 48 ...172 3.1.49. Örnek No: 49 ...175 3.1.50. Örnek No: 50 ...178

(10)

ix Sayfa No 3.1.51. Örnek No: 51 ...181 3.1.52. Örnek No: 52 ...184 3.1.53. Örnek No: 53 ...187 3.1.54. Örnek No: 54 ...190 3.1.55. Örnek No: 55 ...193 3.1.56. Örnek No: 56 ...196 3.1.57. Örnek No: 57 ...199 3.1.58. Örnek No: 58 ...202 3.1.59. Örnek No: 59 ...205 3.1.60. Örnek No: 60 ...208 3.1.61. Örnek No: 61 ...211 3.1.62. Örnek No: 62 ...214 3.1.63. Örnek No: 63 ...217 3.1.64. Örnek No: 64 ...220 3.1.65. Örnek No: 65 ...223 3.1.66. Örnek No: 66 ...226 3.1.67. Örnek No: 67 ...229 3.1.68. Örnek No: 68 ...232 3.1.69. Örnek No: 69 ...235 3.1.70. Örnek No: 70 ...238 3.2. DEĞERLENDİRME ...241 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM SONUÇ VE ÖNERİLER 4.1. Sonuç ...264 4.2. Öneriler...268 KAYNAKLAR...338

(11)

x TABLOLAR LİSTESİ

Tablo No Sayfa No

1 İncelenen Geleneksel Giysi Örneklerinde Bulunan Süsleme Teknikleri

Döküm Tablosu ...241 2 Kordon Tutturma Örneklerinde Kumaş ve Renkleri

Döküm Tablosu ...244 3 Kordon Tutturma Örneklerinde Bulunan Süsleme Malzemeleri ve Süsleme

Süsleme Motifleri Döküm Tablosu ...246 4 Aplike Örneklerinde Kullanılan Kumaş ve Renkleri

Döküm Tablosu ...248 5 Aplike Örneklerinde Bulunan Süsleme Malzemeleri ve Süsleme Motifleri

Döküm Tablosu ...250 6 Maraş İşi Örneklerinde Kullanılan Kumaş ve Renkleri

Döküm Tablosu ...252 7 Maraş İşi Örneklerinde Bulunan Süsleme Malzemeleri ve Süsleme Motifleri

Döküm Tablosu ...254 8 Suzeni Örneklerinde Kullanılan Kumaş ve Renkleri

Döküm Tablosu ...256 9 Suzeni Örneklerinde Bulunan Süsleme Malzemeleri ve Süsleme Motifleri

Döküm Tablosu ...258 10 Hazır Gereç Örneklerinde Kullanılan Kumaş ve Renkleri

Döküm Tablosu ...260 11 Hazır Gereç Örneklerinde Bulunan Süsleme Malzemeleri ve Süsleme Motifleri

(12)

xi FOTOĞRAFLAR LİSTESİ

Fotoğraf Adı Sayfa No

Fotoğraf No:1 ...270 Fotoğraf No: 1. 1 ...270 Fotoğraf No: 2 ...271 Fotoğraf No: 2. 1 ...271 Fotoğraf No: 3 ...272 Fotoğraf No: 3. 1 ...272 Fotoğraf No: 4 ...273 Fotoğraf No: 4. 1 ...273 Fotoğraf No: 5 ...274 Fotoğraf No: 5. 1 ...274 Fotoğraf No: 6 ...275 Fotoğraf No: 6. 1 ...275 Fotoğraf No: 7 ...276 Fotoğraf No: 7. 1 ...276 Fotoğraf No: 8 ...277 Fotoğraf No: 8. 1 ...277 Fotoğraf No: 9 ...278 Fotoğraf No: 9.1 ...278 Fotoğraf No: 10 ...279 Fotoğraf No: 10. 1 ...279 Fotoğraf No: 11 ...280 Fotoğraf No: 11. 1 ...280 Fotoğraf No: 12 ...281 Fotoğraf No: 13 ...281 Fotoğraf No: 14 ...282 Fotoğraf No: 14. 1 ...282 Fotoğraf No: 15 ...283 Fotoğraf No: 15. 1 ...283 Fotoğraf No: 16 ...284 Fotoğraf No: 16. 1 ...284 Fotoğraf No: 17 ...285 Fotoğraf No: 17. 1 ...285

(13)

xii Fotoğraf Adı Sayfa No

Fotoğraf No: 18 ...286 Fotoğraf No: 18. 1 ...286 Fotoğraf No: 19 ...287 Fotoğraf No: 19. 1 ...287 Fotoğraf No: 20 ...288 Fotoğraf No: 20. 1 ...288 Fotoğraf No: 21 ...289 Fotoğraf No: 21. 1 ...289 Fotoğraf No: 22 ...290 Fotoğraf No: 22. 1 ...290 Fotoğraf No: 23 ...291 Fotoğraf No: 23. 1 ...291 Fotoğraf No: 24 ...292 Fotoğraf No: 24. 1 ...292 Fotoğraf No: 25 ...293 Fotoğraf No: 25. 1 ...293 Fotoğraf No: 26 ...294 Fotoğraf No: 26. 1 ...294 Fotoğraf No: 27 ...295 Fotoğraf No: 27. 1 ...295 Fotoğraf No: 28… ...296 Fotoğraf No: 28. 1 ...296 Fotoğraf No: 29 ...297 Fotoğraf No: 29. 1 ...297 Fotoğraf No: 30 ...298 Fotoğraf No: 30. 1 ...298 Fotoğraf No: 31 ...299 Fotoğraf No: 31. 1 ...299 Fotoğraf No: 32 ...300 Fotoğraf No: 32. 1 ...300 Fotoğraf No: 33 ...301 Fotoğraf No: 34 ...302 Fotoğraf No: 34. 1 ...302

(14)

xiii Fotoğraf Adı Sayfa No

Fotoğraf No: 35 ...303 Fotoğraf No: 35. 1 ...303 Fotoğraf No: 36 ...304 Fotoğraf No: 36. 1 ...304 Fotoğraf No: 37 ...305 Fotoğraf No: 37. 1 ...305 Fotoğraf No: 38 ...306 Fotoğraf No: 38. 1 ...306 Fotoğraf No: 39 ...307 Fotoğraf No: 39. 1 ...307 Fotoğraf No: 40 ...308 Fotoğraf No: 40. 1 ...308 Fotoğraf No: 41 ...309 Fotoğraf No: 42 ...309 Fotoğraf No: 43 ...310 Fotoğraf No: 43. 1 ...310 Fotoğraf No: 44 ...311 Fotoğraf No: 44. 1 ...311 Fotoğraf No: 45 ...312 Fotoğraf No: 45. 1 ...312 Fotoğraf No: 46 ...313 Fotoğraf No: 46. 1 ...313 Fotoğraf No: 47 ...314 Fotoğraf No: 48 ...315 Fotoğraf No: 48. 1 ...315 Fotoğraf No: 49 ...316 Fotoğraf No: 49. 1 ...316 Fotoğraf No: 50 ...317 Fotoğraf No: 50. 1 ...317 Fotoğraf No: 51 ...318 Fotoğraf No: 51. 1 ...318 Fotoğraf No: 52 ...319 Fotoğraf No: 52. 1 ...319

(15)

xiv Fotoğraf Adı Sayfa No

Fotoğraf No: 53 ...320 Fotoğraf No: 53. 1 ...320 Fotoğraf No: 54 ...321 Fotoğraf No: 54. 1 ...321 Fotoğraf No: 55 ...322 Fotoğraf No: 56 ...323 Fotoğraf No: 56. 1 ...323 Fotoğraf No: 57 ...324 Fotoğraf No: 57. 1 ...324 Fotoğraf No: 58 ...325 Fotoğraf No: 58. 1 ...325 Fotoğraf No: 59 ...326 Fotoğraf No: 59. 1 ...326 Fotoğraf No: 60 ...327 Fotoğraf No: 60. 1 ...327 Fotoğraf No: 61 ...328 Fotoğraf No: 61. 1 ...328 Fotoğraf No: 62 ...329 Fotoğraf No: 62. 1 ...329 Fotoğraf No: 63 ...330 Fotoğraf No: 63. 1 ...330 Fotoğraf No: 64 ...331 Fotoğraf No: 65 ...332 Fotoğraf No: 65. 1 ...332 Fotoğraf No: 66 ...333 Fotoğraf No: 66. 1 ...333 Fotoğraf No: 67 ...334 Fotoğraf No: 67. 1 ...334 Fotoğraf No: 68 ...335 Fotoğraf No: 69 ...336 Fotoğraf No: 69. 1 ...336 Fotoğraf No: 70 ...337 Fotoğraf No: 70. 1 ...337

(16)

xv GİRİŞ

Süsleme, tarih kadar eski olan bir konudur. Süslenmeye duyulan gereksinim, ilk çağlarda ortaya çıkmış ve günümüze kadar ilerlemiştir. İnsanoğlu, süslemek ve süslenmek isteği ile her dönemde yenilikler yapmış, sahip olduğu giysileri, evleri ve eşyaları süslemek için çaba göstererek süslemeyi zamanla sanat haline getirmeyi başarmıştır.

Giyim ve süsleme, geçmişten bu yana toplumların kültürel ve ekonomik yapılarına göre ilerleme göstermiştir. Ait oldukları milletlerin kültür seviyelerini, inanç biçimlerini, gelenek göreneklerini ve ekonomik durumlarını ortaya çıkaran süslemenin, aynı zamanda yaşadığı toplumun sahip olduğu ikliminden ve coğrafyadan da etkilendiği gözlenmektedir.

Güzel olma tutkusu, çağlar boyunca süregelen bir anlayış olmuştur. İlkel çağda bile boynuna hayvanların dişlerinden yapılmış kolyeler takan, suyu ayna niyetine kullanarak kendine bakan kadının da amacı güzel olmaktı, günümüz modern kadınının amacı da güzel olmaktır. Bu sebeptendir ki kadın giyimi erkek giyimine oranla çok daha çeşitli ve süslüdür.

Türk kültür ve tarihini günümüzle buluşturan geleneksel giysilerimiz, sahip oldukları süsleme özellikleri ile geçmiş dönemlerdeki; sanat, zarafet, incelik ve emeğin en güzel tanıklarıdır. Böylesine değerli hazineleri üzerlerinde barındıran geleneksel Türk giysilerinin korunması, araştırılması ve gelecek nesillere doğru biçimlerde aktarılması gerekmektedir.

(17)

1 BİRİNCİ BÖLÜM

SÜSLEME: GİYİM SÜSLEME VE TARİHSEL SÜRECİ KAVRAM VE AÇIKLAMALAR

1.1. Süsleme Kavramı

Süsleme; Bir takım katkılarla bir şeyin daha güzel, daha göz alıcı olmasını, göze daha hoş görünmesini sağlamak, bezemek, bezeklemek, donatmak, tezyin etmektir (TDK, 2005 ).

Süsleme; Bir binayı veya eşyayı kullanım amacı yanında göze daha güzel göstermek için çeşitli türlerde yapılan çalışmaların genel adıdır ( Eronç, 1984: 9 ).

Bazen güzel bazen de anlamlı bulduğumuz süsleme; hem yapılmakta olan işin adı hem de bitmiş bir bütünün adıdır. Nasıl ki İslam sanatçısı bir mihrabı süslemek ile görevli ise bu aynı zamanda onun bir duvar hücresine zenginleştirici ilaveler yapmayı da üstlendiğini göstermektedir ( Mülayim, 1999: 17 ).

İnsanlar ilk çağlardan beri öncelikle hava şartlarının zorlaması ile barınmaya ve giyinmeye başlamışlardır. Daha sonraları barındıkları yerleri, kullandıkları eşyaları ve giyindikleri giysileri süsleme yoluna gitmişlerdir. İnsanın fizyolojik ve biyolojik yapısından doğan bu zorunlu ihtiyaçlar süsleme sanatının da doğmasına sebep olmuştur (Anonim, 2005 ).

Mihrap, madeni kap veya çini karşımızdaki malzeme ne olursa olsun göz önünde tutulması gereken nokta, süslemenin genel anlamda çok sayıda türlerden oluştuğudur. Temaların orijini, tercih yoğunlukları ve biçim özellikleri her toplumda farklı olduğu gibi her dönemde de farklıdır. Bunlardan yola çıkarak, süsleme tarzının az ya da çok yaşanılan çağın ideolojisi veya toplumların karakteristiği ile bütünleştiği ve yaşadığı dönemin şartlarını yansıttığı sonucuna varılmaktadır ( Mülayim, 1999: 18 ).

(18)

2 1.2. Süslemenin Kullanıldığı Alanlar

Süslemenin kullanıldığı alanları; mimaride kullanılan süslemeler, el sanatlarında kullanılan süslemeler ve giyimde kullanılan süslemeler olarak üç grupta toplayabilmek mümkündür.

1.2.1. Mimaride Kullanılan Süslemeler

Mimaride kullanılan süslemeler, kendi arasında çeşitlenmektedir. Bunlar; Taş süslemeler, Tuğla süslemeler, Çini süslemeler, Alçı süslemeler, Ahşap süslemeler ve Kalem işi süslemelerdir.

1.2.1.1. Taş Süsleme

Anadolu’nun hemen hemen her bölgesinde farklı türlerde de olsa bol miktarda bulunan taş, orta çağ Anadolu Türk mimarisinin temel malzemesi olmakta ve bu malzeme üzerine işlenen bezemelerde orta çağ Anadolu Türk mimarisinin temel karakteristiği olarak kabul edilmektedir. Taş süslemenin orta çağ Anadolu Türk mimarisinde dış cephelerde yoğunlaştığı bölgeler; taç kapılar, pencereler, köşe kuleleri, son cemaat veya giriş revakları, sundurmalar ve minarelerdir. İç mekânlarda ise mihraplar ve dönem içinde birkaç örneği ile karşılaştığımız minberler taş süslemeye örnek teşkil etmektedirler (Anonim, 2005).

Taş süslemede, işin ustaları önce birim kompozisyonu taş üzerine geçirirler. Bu sayede öncelikle kabataslak biçimde süsleme şeklini ortaya çıkarmış olurlar. Bu işlemden sonra ise ince işçilik denen, taşın yüzeyinin işlenmesi, zımparalanması ve parlatılması gibi işlemler yapılır. Taş süslemeciliğinde, tartışmaya sunulan konu ise motifin veya desenlerin taşın yüzey kısmına bina üzerinde mi yoksa yerde monte edildikten sonra mı geçirileceği konusudur (Özbek, 2002: 30).

1.2.1.2. Tuğla Süsleme

Anadolu öncesi Türk mimarisinde tuğla süsleme, özellikle Büyük Selçuklu dönemi İran yapılarında, coğrafyadan kaynaklanan bir zorunluluktan dolayı birincil yapı malzemesi durumundaydı. Anadolu Türk mimarisinde ise taştan sonra en önemli yapı malzemesi olarak görülmektedir. Orta çağ Anadolu Türk mimarisinde yapısal ve süsleme amaçlı kullanılan tuğla malzeme, toprağa bağlı olarak özel üretim koşulları gerektiren taşa nazaran daha seri halde ve standart ölçülerde çok daha ekonomik olarak elde edilebilmekte ve özel nitelikleriyle taş mimariye renk çeşitlemesi sağlayabilmektedir (Anonim, 2005).

(19)

3 Osmanlı mimarisinde taşla beraber dikkat çeken bir başka unsurda tuğla süslemedir. Tuğla malzemesi ve süslemesi Bizans döneminde en parlak devrini yaşayarak başlı başına bir sanayi kolu haline dönmüştür. Dolayısıyla tüm Marmara ve Batı Anadolu Bizans yapılarında ve de İstanbul’un fethinden sonraki Türk dönemi eserlerinde tuğla oldukça yoğun biçimde kullanılmıştır (Özbek, 2002: 35).

1.2.1.3. Çini Süsleme

Orta çağ Anadolu Hristiyan mimarisinde çini örneklerinin olmayışına bakılırsa çininin, Türklerin Anadolu’ya getirdiği mimari süslemelerden birisi olduğu söylenebilir. Anadolu öncesinde Türkistan ve İran’da inşa edilmiş Karahanlı ve Büyük Selçuklu yapılarında, sırlı tuğlayla birlikte çininin de kullanıldığı bilinmektedir. Çininin orta çağ Anadolu Türk mimarisinde, daha çok iç mekânı bezeyen bir malzeme olarak değerlendirildiği, hiçbir zaman İran ve Türkistan’daki yapılarda olduğu gibi kubbeyi ve duvarları dıştan kaplayan bir malzeme olarak ele alınmadığı görülmektedir. İç mekânda çini; mihrap, eyvan, kubbe yüzeyi, kubbeye geçiş öğeleri ve belli yüksekliğe kadar olan duvar yüzeylerinde kaplama malzemesi olarak kullanılmıştır (Anonim, 2005).

Büyük oranda mozaikten meydana gelen bu kaplama biçimi, mimarlara binanın yapısından bağımsız olarak cepheleri süsleme şansını vermekte idi. Bu kaplama, zamanla bir moda haline dönüştü ve anıtlar her yerde çini malzeme ile kaplandı. Küçük Asya’da önceleri binaların, evlerin iç ve dış cephelerini süslemeye yarayan çini, Osmanlı İmparatorluğu zamanında adeta altın çağını yaşadı. Çini, 16. yüzyılda ve Timurlular zamanında en doruk noktaya ulaştı (Arseven, 1984: 51).

1.2.1.4. Alçı Süsleme

İslam coğrafyası içinde ilk örneklerini 9. yüzyılda Samara saraylarında gördüğümüz alçı malzeme, Anadolu’da daha çok cami, köşk ve zaviyeli camilerde doğal olarak iç mekânın bezemesinde kullanılmıştır. Orta çağ Anadolu Türk mimarisinin 14. yüzyıl başına kadar geçirdiği evre içinde alçı malzemenin daha çok saray ve köşk gibi sivil mimarlık eserlerinde kullanıldığı görülmektedir. 13. yüzyıl alçı süslemeciliğinin seçkin örnekleri kazılardan elde edilen bulgulara göre saray ve köşklerde karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Kubadabad sarayı ve Konya köşkünden çıkan parçalar, alçının saray ve köşk duvarlarını kaplayan raflarda ve duvar bezemelerinde kullanılmış olduğuna işaret etmektedir (Anonim, 2005).

(20)

4 1.2.1.5. Ahşap Süsleme

Anadolu Selçuklu Ahşap işçiliği; minber, korkuluk, rahle, sanduka, pencere ve kapı kanatları ile sütun başlıklarında büyük bir ustalıkla uygulanmıştır. Aksaray; Ulu, Konya; Alaaddin, Kayseri; Huand Hatun, Divriği; Ulu, Ankara; Aslanhane, Sivrihisar; Ulu, Beyşehir; Eşrefoğlu gibi çeşitli camilerin minberlerinin kapı, gövde ve şerefe bölümleri farklı bitkisel, geometrik şekiller, yazılar ve değişik teknikler oluşturularak büyük sabır ve ustalıkla işlenmiştir. Minberlerin yan aynalıklarında bir çatma tekniği olan Kündekari tekniği kullanılmıştır (Anonim, 2005).

Abanoz, ceviz, elma, armut, sedir, gül ağacı, çam gibi ağaçların üzerine oyma, kakma, boyama, çatma (Kündekari) ve çakma (kafes işi) gibi tekniklerle bezenmiş ahşap örnekleri, Selçuklu döneminin bu alanlarda oldukça gelişmiş olduğunu gösteren başlıca kanıtlardır. Dönemin tipik tekniği, Kündekari adıyla isimlendirilen çatma tekniğidir. Çatma tekniğinin hakiki ve de taklit olmak üzere iki çeşidi vardır. Bu tekniklerin yanı sıra, çakma yani kafes tekniği de, o dönemdeki ustaların konstrüksiyon çalışmalarını göstermesi açısından, oldukça ilgi çeken bir teknik olmuştur (Barışta, 1988: 15 - 19).

Bunun yanı sıra ahşap kirişlerin, geometrik üçgenler ve yıldızlar oluşturacak şekilde bir araya çakılması ile elde edilen kafes tekniği ile yapılmış minber korkulukları da bu dönemin dikkat çekmekte olan yapılarıdır. (Öney ve Erginsoy, 1978: 121).

1.2.1.6. Kalem İşi Süsleme

Orta çağ Anadolu Türk mimarisinde, iç mekânda süsleme elemanı olarak daha çok Çini kullanıldığından çok fazla Kalem işi bezemeye rastlanmamaktadır. Kalem işi bezemeler de denilen boyalı nakışların sıva ve de ahşap üzerine olmak üzere iki türlü uygulama alanı vardır. 13. yüzyılın ilk yarısı içindeki uygulamalarda genellikle kırmızı ve siyah renklerde sıva üzerine zikzaklar ya da dama motifli bezemelerin işlendiği görülür. Kızılören hanı mescidinin mihrap işinde, Konya Alaaddin camisinin, kubbeli bölümünde, Beyhekim mescidinin, kubbesinde bu türden uygulamalara rastlamak mümkündür. Alanya yakınlarındaki Alara kalesi içinde yer alan köşkteki, kalem işi süslemelerde bir takım fantastik yaratıklarla birlikte insan figürlerine de yer verildiği görülmektedir (Anonim, 2005).

(21)

5 1.2.2. El Sanatlarında Kullanılan Süslemeler

El sanatlarında yapılan süslemeler, kendi arasında çeşitlilik göstermektedir. Bunlar, geleneksel Türk el sanatları olan Ebru süsleme, Hat süsleme, Tezhip süsleme, Minyatür süsleme ile Seramik süsleme, Cam süsleme, Maden süsleme, Bakır süsleme, Cilt süsleme ve Kumaş süsleme olarak sıralanmaktadır.

1.2.2.1. Ebru Süsleme

Kitap ile cildin arasına yapıştırılan renkli, çiçekli kâğıda “Ebru” denmektedir. Bu kâğıt, dikdörtgen şeklindeki bir kabın içine doldurulan kitre denilen karışım üzerine desenler ve çiçek motifleri oluşturularak elde edilir. Pelte halindeki kitre üzerine yapılan şekilleri, sabit kılmak için boyalara sığır ve koyun ödü damlatılır. Beyaz kâğıt; üzerine renk renk boyalardan lale, gül ve daha birçok sayıda çiçek resimleri işlenmiş kitre üzerine, tatbik edilmektedir. Kâğıt, boyaları çektikten sonra, kitre üzerinden yavaşça kaldırılmakta ve işlem sona ermektedir (Arseven, 1984: 283).

Sözcüğün aslının bulut ya da bulutumsu anlamına gelen Farsça ebri’den ya da abru yani su yüzü sözcüğünden türediği kabul edilmektedir. Ebrulu kâğıttaki desenler bu tanıma uygun olarak gerçektende bulutu andırır. Ebru sanatının, öncelikle nerede ortaya çıktığı kesin olarak belli olmamakla birlikte ilk kez Çin’de, Türkistan’da ya da Hindistan’da ortaya çıktığını öne sürenler vardır. Gene İran kaynaklarına göre Ebru sanatı, İran’dan Anadolu’ya geçmiştir. 11.yüzyılın sonlarında Türkiye’ye gelen tüccarlar, diplomatlar ve seyyarlar bu sanatı Avrupa’ya taşımışlar ve adına da Türk kâğıdı demişlerdir (Anonim, 2005).

1.2.2.2. Hat Süsleme

Hat sanatı denilince Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatı akla gelir. Bu sanat, Arap harflerinin 6 ve 10. yüzyıllar arasında geçirdiği uzunca bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Türkler, hat sanatı ile Anadolu’ya geldikten sonra ilgilenmeye başladılar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlı İmparatorluğu zamanında yaşadılar (Anonim, 2005).

Türkler, İslam ulusları ile birlikte bu yazıya büyük bir gayret ve himmet göstermişler ve hat sanatını zirveye taşımışlardır. Halen daha Türk hattatları, bu övgülere layık çok güzel eserler meydana getirmekte ve bu sanatın dünyaya yayılmasına örnek teşkil etmektedirler (Uysal ve Ülker, 1991: 5).

(22)

6 Hat sanatı, Türklerde ulaştığı yüksek sanat seviyesine, Araplarda hiçbir zaman ulaşamamıştır. Araplarda, süs unsuru olarak kullanıldığından başka motifler tarafından boğulmuş ve yazı karakterini kaybetmiştir. Türklerde ise, tamamen bağımsız bir süsleme unsuru olmuştur (Arseven, 1984: 232).

1.2.2.3. Tezhip Süsleme

Eski bir süsleme sanatıdır. Sözcük, Arapçada; altınlama, yaldızlama anlamına gelmektedir. Ama Tezhip süsleme, yalnızca altın ile değil boya ile de yapılmaktadır. Daha çok yazma kitapların sayfalarını ve hat levhalarının kenar kısımlarını, süslemek için kullanılmaktadır (Anonim, 2005).

Kâğıdın, altınla yaldızlanacak olan kısımlarına önce lika denilen bir çeşit zamk sürülmektedir. İnce altından varak yapraklar da bunun üzerine yapıştırılmaktadır. Daha parlak olması istenilen kısımlar, iki kez altın varakla kaplanır, bu iki kattan oluşan yaldızlama tekniğine “zer ender zer” yani altın üstüne altın denilmektedir (Arseven, 1984: 231).

Tezhip sanatı, doğuda olduğu gibi batıda da kendine uygulama alanları bulmuş bir sanattır. Özellikle orta çağda Hristiyanlığın kutsal metinlerini ve dua kitaplarını süslemede yoğun biçimde kullanılmıştır. Türklerde tezhip sanatının gelişimi Uygurlara kadar uzanır. Anadolu’ya Selçukluların getirdiği tezhip en gelişmiş dönemini Osmanlılar zamanında yaşamıştır (Anonim, 2005).

Tezhip, yapıldığı devrin ve dönemin sanat anlayışına ve stiline göre farklılıklar arz etmektedir. Tezhibi bu şekilde dönemlere ayıracak olursak; 1. Selçuklu Tezhibi, 2. Osmanlı erken devir Tezhibi, 3. Osmanlı klasik Tezhibi, 4. Batı etkisindeki Tezhip olarak isimlendirebiliriz (Uysal ve Ülker, 1991: 5).

Sanatın en yüksek noktasına vardığı klasik devirdeki Tezhipler, devrin zevkine uygun bir biçimde yapılmıştır. Bu eserlerin süslenmesinde kullanılan motifler, aynı devir abidelerinin ve sanat eşyalarının süslemeciliğinde görülen motiflerdir. Stilize edilmiş hayvan şekilleri, kıvrımlı dallar ve geometrik figürler, bu dönem Tezhip süslemelerinde ki özü teşkil etmektedir (Arseven, 1984: 230).

18. yüzyıldan sonra batı üslubu ile çalışan sanatkârlar yetişmiş olmasına karşın, günümüzde yine de klasik Türk Tezhibi üstünlüğünü korumaktadır (Uysal ve Ülker, 1991: 6).

(23)

7 1.2.2.4. Minyatür Süsleme

Çok ince işlenmiş, küçük boyutlu resimlere ve bu türdeki resim sanatına verilen isimdir. Minyatür sanatçısına ise resim yapan, ressam anlamına gelen nakkaş ya da musavvur denir. Minyatür kitapları resimlemek amacıyla yapıldığından boyutları küçük tutulmuştur Bilinen en eski minyatürler, Mısırda rastlanan ve milattan önce ikinci yüzyılda papirüs üzerine yapılan minyatürlerdir. Daha sonraki dönemlerde Yunan, Roma, Bizans ve Süryani el yazmaların da minyatürle süslendiği görülmüştür (Anonim, 2005).

Türklerde, resim ve minyatür sanatının tarihi, orta Asya da tarih sahnesine çıktıkları döneme kadar uzanmaktadır. Minyatür sanatının, Türklere ait bir orta Asya Türk sanatı olduğu, arkeolog ve sanat tarihçiler tarafından 19. yüz yılın ortalarından beri yapılan araştırma ve arkeolojik kazılar sonucu kesin ve net biçimde ortaya konmuştur (Tansuğ, 1986: 190-191).

Ele geçirilen belgeler, minyatür sanatının 13. yüzyıla kadar uzandığını göstermektedir. Bu da demek oluyor ki Türklerde minyatür sanatı, 8. yüzyıldan, 19. yüzyıla kadar yayılmış ve gelişmiştir. Bunun ilk temsilcileri ise Uygurlardır (Özsezgin, 1985: 19).

İslamiyet’ten önce orta Asya da Uygurların geliştirdiği minyatür sanatı, İslamiyet’ten sonra da Anadolu’ya gelmiştir. Günümüze ulaşan minyatür eserlerde; ilim, edebi konular ve tabiat konuları işlenmiştir (Elmas, 2000: 4).

1.2.2.5. Seramik Süsleme

Osmanlılarda seramik, iki guruba ayrılmaktadır. Birincisi pişmiş topraktan yapılmış sırsız ya da cilasız seramik, ikincisi ise kaşi ya da çini denilen sırlı ya da cilalı çinidir. Seramiğin bu iki kategorisi dışında, Türkler Çinlilerin milattan 24. yüzyıl önce buldukları porseleni yapmasını da bilirlerdi (Arseven, 1984: 244).

Selçuklu dini mimarisinde ve saraylarda zengin çini uygulamasına karşın kullanım seramiğinin kısıtlı olması ilginçtir. Sgraffito tekniği adını alan, ince uçlu bir aletle seramik hamuru üzerine sürülen, beyaz astarı çizerek desenlendiren ve sonra renksiz, sarı, yeşil, mavi, kahverengi veya karışık renkte sırla desenlendirilen seramiklerin Anadolu’nun her yöresinde farklı kalitede ve renkte hamurdan yapıldığı görülmektedir (Anonim, 2005).

Kubadabad, Alacahöyük yolunda kalehisar, Adıyaman’ın güneyinde Samsat, Elazığ yakınlarında Korucutepe, İçmehöyük ve Diyarbakır kalesinde ki Artuklu sarayında yapılan

(24)

8 kazılar (Öney ve Erginsoy, 1978: 192) ve bunların yanı sıra Ahlat’ta yapılan kazı çalışmalarında bir çok seramik parçası ortaya çıkarılmıştır (Barışta, 1988: 10).

Bu dönemde seyrek olarak kullanılan bir diğer teknikte, sır altı ve sır üstü tekniklerin birleşmesi ile yapılan; mor, mavi, turkuaz ve yeşil renklerin sır altı teknikte; kırmızı, siyah, beyaz ve yaldız renklerinin ise sır üstü tekniği ile renklendirildiği “minai” adı verilen tekniktir (Öney ve Erginsoy, 1978: 106).

1.2.2.6. Cam Süsleme

Cam süsleme sanatı, çok eski zamanlardan beri bilinmektedir. Antik çağ’a kadar bu sanat kullanılıyordu. Cam süsleme aslen doğu Akdenizden gelmektedir. Kalın ve küçük boyuttaki camlar, mermerler, bronzlar ve küçük cam parçaları ile birlikte bu sanat ortaya çıktı. En eski boyalı vitray örnekleri, 9. ve 10. yüzyıllarda bulunmuştur. Osmanlı devleti de mimari yapılarında cam süsleme sanatını kullanmıştır. Cami, konak, saray ve türbelerde cam sanatına rastlanmak mümkündür. Topkapı sarayı, Şehzade türbesi, Süleymaniye camisi, Yeni cami bunlara örnek olarak gösterilebilir (Anonim, 2005).

Beyşehir Kubadabad sarayı, Konya Alaaddin sarayında yapılmış olan kazı araştırmalarında, Selçuklular dönemine ait cam örneklerine rastlanmıştır (Barışta, 1988: 19). Kubadabad kazıları sırasında çeşitli cam eşyalara ait bolca çeşitte parça bulunmuştur. Bunların renksiz, kobalt mavisi, yeşil, bordo ve sarı renklerde ince cam parçalar olması, bulunan eserlerin tabak, vazo, kadeh, şişe gibi eşyalara ait olduğunu göstermektedir. 1996 yılında Kubadabad sarayı kazılarında ele geçen, emaye tekniği kullanılarak işlenmiş cam tabak, ait olduğu dönemden ele geçen tek örnek olma sıfatıyla büyük bir değer taşımaktadır (Öney ve Erginsoy, 1978: 137).

1.2.2.7. Maden Süsleme

Maden sanatını; pencereler, şadırvanlar, demir ya da tunç parmaklıklar, ayna, şamdan, gibi eşyalar üzerinde inceleyebiliriz. Maden üzerinde kullanılan süs motifleri ağaç ve taş süslemelerinden farklıdır (Arseven, 1984:237).

Anadolu’da bulunmuş Selçuklu altın ve gümüş maden eserleri konusunda ilk çarpıcı örnekler Malazgirt kazılarında ele geçmiştir. Çok çeşitli mücevherat parçaları, bu dönemin yazılı kaynaklarını bize aktaran İbn-i Bibi ve İbn-i Batuta’nın söz ettiği altın, gümüş tabak ve çanakların varlığı konusunda bizi aydınlatır. Güney Rusya’da, Kırım’da ve kuzey Kafkasya’da ele geçen on üç ve on dördüncü yüzyıllarda tarihlenen mezar kazıları buluntuları arasında Selçuklulara ait olduğu kabul edilen altın ve gümüş kadehler, süslü

(25)

9 kemer parçaları bu eşyaların komşu ülkelere de ihraç edildiğini açıklamaktadır (Anonim, 2005).

Müzelerde bulunan, kakma tekniği ile bezenmiş örneklerin içinde ayna, dövme tekniği ile süslenmiş havan ve Beyşehir Eşrefoğlu camisinde bulunan lamba, Selçuklular döneminde, maden sanatında oldukça gelişmiş süsleme tekniklerinin uygulandığını göstermektedir (Barışta, 1988: 14).

Konya Mevlana müzesinde bulunan; tavus, aslan, kartal, deve ve tavşan figürleriyle bezeli pirinçten yapılan Buhurdan, değerli ve nadir maden süsleme örneklerdendir. Bütün bu örneklerde gördüğümüz nokta, örneklerdeki süslemelerin, Anadolu Selçuklu sembollerini yansıtmasıdır. Çift başlı kartal simgesinin, aynı zamanda Selçukluların arması olması ve paralarda yer alması buna bir örnektir (Anonim, 2006).

1.2.2.8. Bakır Süsleme

İnsanoğlunun, bakırı bulması ve işlemesini öğrenmesi M.Ö 5000-3000 tarihlerinde kalkolitik çağ denilen bakır çağ ile başlamıştır. Şanlıurfa il sınırları içindeki Hassek Höyük, Kurban Höyük, Lidar Höyük gibi höyüklerde yapılan arkeolojik kazılarda, kalkolitik çağa ait bakır kaplar, ok ve mızrak uçları ile bol sayıda iğneye rastlanmıştır. Ayrıca Harran’da 1950 yıllarında yapılan Türk–İngiliz ortak kazılarda, İçkale içerisindeki bir odanın tavanının tesadüfen çökmesi sonucu bulunan 11. yüzyıl sonu ve 12. yüzyıl Eyyubiler döneminde tarihlenen 199 parçadan oluşan nadide madeni eser, bakırcılık sanatının bu bölgede ileri seviyede olduğunu vurgulamaktadır (Anonim, 2005).

1.2.2.9. Cilt Süsleme

Cilt, deri ve kap manasına gelen Arapça bir kelime olup, bir mecmua veya bir kitabın yapraklarını dağılmaktan korumak ve bir arada toplu olarak bulundurmak için ince tahtadan, deriden veya üzerine deri, kâğıt, bez gibi şeyler kaplı mukavvadan yapılan kaplara denir. İlk cilt kapakları ahşaptandır. Bugün ki manada deriyle kaplı ilk kitap cildini ilk defa Uygurlar yapmıştır. Her ne kadar yerli ve yabancı kaynakların hemen hepsi, deriden yapılmış ilk ciltlerin Mısırda ki Kıptilere ait olduğunu söyleseler de bir Uygur şehri olan Karahoçoda bulunan iki adet yazma bu görüşün aksini ispatlamaktadır (Anonim, 2006).

Kitap ciltlerinde kaplanacak kâğıtlara, dikiş ipliğinden yapılmış olan şiraze adı verilen işçilik uygulanmaktadır. El ile örülen bu şiraze de iki adet uzun ince iğne ve çeşitli

(26)

10 örgülere göre değişik kalınlıklarda iki ayrı renk ibrişim ip kullanıldığı ve şirazenin, sırtın altına yapıştırılmış olan deriden yastığı kapladığı söylenmektedir (Barışta, 1988: 134).

Klasik deri ciltlerin üzerine ise“şemse” adı verilen motifler basılır. Şekline ve yapılışına göre şemse ciltler, farklı isimlerle anılır. Bunları; üsten ayırma şemse, soğuk şemse, müsebbek şemse, mülemma şemse, olarak sıralamak mümkündür (Uysal ve Ülker, 1991: 5).

1.2.2.10. Kumaş Süsleme

Türk kumaşları, dokuma tekniği, malzeme özellikleri ve desen zenginlikleriyle kumaşın evrimi içinde önemli bir yer tutmaktadır. Doğu Türkistan’da, Çin sınırında Budist mağaralarındaki resimlerde 5. yüzyıla kadar inen canlı renk ve süslemeleri olan Türk dokuma sanatının ilk örneklerine rastlanır. Çözgüsü ve atkısı ipekli bazen altın veya gümüş sırmalı olan kumaşa; Kemha, zemine oranla süslemesi daha kabarık olan kadife türüne; Çatma, ipekten kumaş veya altın sırmalı tellerle dokunmuş kumaş türüne; Seraser, altın dokumaya; Zerbaft, ipekten renkli kumaşlara ise Atlas denmektedir. Cinslerine göre değişik isimler alan Aba, Bürümcük, Çuha, Kadife, Canfes ve Gezi desensiz düz dokumalardır (Apak, Gündüz, Eray, 1997: 26).

Türk kumaşlarında en önemli renk kırmızıdır. Dünyada Türk kırmızısı olarak bilinen bu rengin muhtelif nüanslarda tonları vardır. Bazı tonların sırrı hala daha çözülememiştir. Türk kumaşlarında kırmızıdan sonra en çok kullanılan renkler; mavi, yeşil, turkuaz, siyah, bej ve beyazdır. Bazı yerlerde, altın sarısı ile bal sarısı da açılarak ve koyulaştırılarak kullanılmıştır. Türk kumaşlarında var olan renk ahengi, hayret edilecek bir güzelliğe sahiptir (Apak, Şener, 1994: 259).

Türk kumaşlarının süslemesinde; lale, karanfil, gül, sümbül, papatya, hilal, rumi, çintemani, çarkıfelek, çam kozalağı, nar ve geometrik desenler, oldukça fazla kullanılmıştır. Kumaşlarda kullanılan renklerin, zamanla solmayacak renklerden seçildiği de dikkat çekmektedir (Anonim, 2005).

1.2.3. Giyim Süslemenin Özellikleri

İlk çağlarda basit bir örtünme aracı olan giyim, tarihi evrimi içinde gelişimini hızlandırarak bugünkü durumuna ulaşmış ve bir sanat dalı haline gelmiştir. Tropikal iklimde yaşayan ilkel çağ insanının vücutları tüylerle örtülü olduğu için bu insanlar giysiye pek ihtiyaç duymamışlardır ( Anonim, 2005) .

(27)

11 İnsanoğlu sonraları avladıkları hayvanların postlarına bürünerek tabiatın dış etkilerinden vücutlarını korumaya çalışmıştır. İnsanlığın giderek gelişmesi giyimi de etkilemiş kişilerin yaptıkları işlere uygun giyinmesi zorunluluğu yavaş yavaş ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra giyinmek toplumsal bir niteliğe de bürünmüş ve kişilerin sosyal sınıflarına uygun biçimde giyinmeleri fikrinin doğmasına zemin hazırlamıştır( Komşuoğlu, İmer ve Diğerleri, 1986: 1 ).

Geçmişten bugüne giyimi incelerken karşımıza çıkan en çarpıcı noktalardan birisi giysilerin üzerlerinde taşıdıkları süsleme unsurlarıdır. Giysiler üzerine ilaveler yaparak giysiyi daha gösterişli hale getirmek sanatı, insanın süslenme arzusundan doğmuş ve ilerlemiştir. Süsleme tarihine bakıldığı zaman süslemenin binlerce yıl öncesinden Anadolu’dan gelen ve üzerinde büyük bir kültür mirası barındıran yapısı dikkat çekmektedir ( Anonim, 2005).

Giyim ve süslenme olgusu zaman zaman insan psikolojisini de olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilen bir unsur olarak ön plana çıkabilmektedir. Kullanılan giysinin kesimi, rengi, kumaş özelliği ve süsleme özellikleri kişinin vücut yapısı, yaşı, sosyal konumu ve zevkleri ile örtüşmesi sonucunda birey, sahip olduğu kıyafet içinde kendini çok daha rahat ve mutlu hissedebilmektedir (Anonim, 2006). Giyimde süsleme; güzel görünmek, beğeni toplamak, dikkat çekmek gibi isteklerden doğmuş ve günümüze kadar ilerlemiştir. Süsleme, yalnızca gündelik giysilerde değil iç giyimde, fantezi giyimde ve çocuk giysilerinde de yoğun olarak kullanılmaktadır

Giyim süslemeler, teknolojik gelişmelerin hızına bağlı olarak makineleşmeye doğru yol alırken Anadolu’nun binlerce yüz yıllık emek ve el işçiliği ile yoğrulmuş geleneksel giysilerindeki zarafet ve incelik değerini bugün bile korumaktadır. Özellikle Osmanlı imparatorluğundan bu yana bakılacak olursa çok zengin işleme ve süsleme unsurlarına sahip giysi örneklerinin varlığı bizlere Türk toplumunun giyim ve süslenmeye verdiği büyük önemi açıkça gözler önüne sermektedir( Anonim, 2006).

Ait oldukları milletlerin zevklerine göre şekillenen ve farklılaşan süslemeyi eski kadın ve eski erkek giyimi şeklinde genel başlıklar altında toplamak yeterli olmayabilir. Geleneksel giysileri incelerken bu giysileri taşıdıkları özelliklere göre gruplamak daha doğru bir yaklaşımdır. Hatta öyle ki Anadolu’da genç kız, delikanlı, evli, dul ve yaşlı giyimlerinin ayrı ayrı kendine özgü farklılıklar taşıdıkları görülmektedir. Ayrıca Anadolu’daki bölgesel ve yerel özellikler, o bölgelerde geçerli olan dokumalar, işlemeler ve malzemelerde giyim süslemeyi etkilemekte ve farklılaşmasına sebep olmaktadır ( Anonim, 2005 ).

(28)

12 1.3. Giyiminde Kullanılan Süsleme Tekniklerinin Sınıflandırılması

Giyim süslemeleri, yapılış tekniklerine göre üç başlık altında incelenebilir. Bunlar; işleme tekniği ile yapılan süslemeler, dikiş teknikleri ile yapılan süslemeler ve hazır malzemeler kullanılarak yapılan süslemelerdir.

1.3.1. İşleme Teknikleri İle Yapılan Süslemeler ( Elde ve Makinede ) “Bir bez veya bir kumaş üstüne iğneye geçirilmiş beyaz veya renkli iplik veya

ipliklerle ve sırmalarla düz veya kabartılı olarak yapılan tezyinata işleme denir” ( Arseven, 1975: 843).

“İpek, yün, keten, pamuk, metal vb. iplikler kullanılarak çeşitli iğneler ve uygulama

biçimleri aracılığıyla; keçe, deri, dokuma vb. üzerine yapılan bezemelere denir” ( Barışta, 1984: 1 ).

“Değişik dokumalar ve deriler üzerine; elde veya makinede iğne veya tığla değişik

iplikler, sim ve sırma kullanılarak düz veya kabarık olarak yapılan süslemelere denir” ( Sain, 1987: 5 ).

İşleme teknikleri ile yapılan süslemeler, kendi arasında oldukça çeşitlidir. Aşağıdaki sıralamada, maddeler halinde sıralanmıştır.

1. Kanaviçe 2. Çin İğnesi a. Düz Çin İğnesi b. Gölgeli Çin İğnesi c. Fantezi Çin İğnesi 3. Beyaz İş a. Sarma b. Dolgu yaprak c. Ciğer deldi d. Puan e. Yarma dolgu f. İngiliz işi g. Kolber

(29)

13 h. Rişliyö 4. Marka – Monogram 5. İngiliz Danteli 6. Tığ Danteli 7. Pul ve Boncuk 8. Oyalar a. İğne oyası b. Mekik oyası c. Tığ oyası d. Firkete oyası e. Boncuk oyası f. Koza oyası g. Püskül oyası h. Çaput oyası 9. Bal Gümeci 10. Su Büzgüsü

11. Hesap İşi ve Türk İşi Hesap işi iğneleri; a. Antika

b. Susma c. Sarma d. Civankaşı e. Düz hesap iğnesi f. Verev hesap iğnesi g. Ciğer deldi

(30)

14 a. Pesent b. Düz pesent c. Verev pesent d. Gölgeli pesent e. Dönerek pesent f. Mürver g. Muşabak h.Balıksırtı i. Hasır iğne 12. Antep İşi

13. Bartın İşi (Tel Kırma) 14. Maraş İşi

15. Kasnak İşi (Suzeni) 16. Temel Nakıs İğneleri A. Düz iğneler 1. Oyulgama iğnesi 2. Makine Dikişi 3. Çöp İğnesi 4. Demet İğnesi 5. Sap İşi 6. Hristo Teğeli

7. Açık Balık Sırtı İğnesi 8. Eğrelti Otu İğnesi 9. Gölge İşi

B. İlmikli İğneler 1. Battaniye İğnesi

(31)

15 2. Kapalı Battaniye İğnesi

3. Çapraz Battaniye İğnesi 4. Çengel İğnesi

5. Tek Taraflı Çengel İğnesi 6. Gruplar Halinde Çengel İğnesi 7. Kapalı Çengel İğnesi

8. Y İğnesi

9. Salyangoz İğnesi C. Zincir İğneleri 1. Zincir İğnesi 2. Kare Zincir İğnesi 3. Kolye Zincir İğnesi 4. Fiyonk Zincir İğnesi 5. Sık Zincir İğnesi D. Düğümlü İğneler 1. Fransız Düğümü 2. Dört Ayaklı Düğüm İğnesi 3. Düğüm İşi 4. Düğümlü Battaniye İğnesi 5. Tepeli Battaniye İğnesi 6. Rokoko

E. Karışık İğneler

1. Geçmeli Oyulgama İğnesi 2. Pekin İğnesi

3. Fantezi Sap İğnesi 4. Atmalı Çapraz İğne

(32)

16 5. Geçmeli Çapraz İğne

6. Yatık Buhara İğnesi 7. Merdiven İğnesi 8. Atmalı Zincir İğnesi

9. Geçmeli Zincir İğnesi ( Korkusuz, 1972 ).

1.3.2. Dikiş Teknikleri İle Yapılan Süslemeler ( Elde ve Makinede )

Giyim süsleme tekniklerini incelerken, dikiş teknikleri ile yapılan süslemelerinde unutulmaması gerekir. Dikiş teknikleri ile yapılan süslemeler, geçmişte olduğu gibi günümüzde de sıklıkla uygulanmaktadır.

1. Aplike 2. Biye 3. Büzgü 4. Fırfır-Farbala 5. Kapitone 6. Kırk Yama (Patchwork) 7. Nervür 8. Pili 9. Volan ( Bayraktar, 1988 ).

1.3.3. Hazır Gereçler İle Yapılan Süslemeler ( Elde ve Makinede )

Teknolojinin ilerlemesine paralel olarak makina işlemeleri ve hazır gereçlerle yapılan süslemeler gün geçtikçe artmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde el işlemeciliğinin yerini makina ve hazır gereçlerin aldığı görülmektedir. Hazır malzemelerin yapımının, diğer işleme ve süslemelerin yapımına göre daha kolay ve pratik olması bu sektörün gelişmesini sağlamaktadır.

1. Harç

2. Hazır Dantel a. Düz kenar danteli b. Düz ara danteli

(33)

17 c. Güpür kenar danteli d. Güpür ara danteli 3. Kordon 4. Kurdele - Kurdela 5. Sutaşı 6. Şerit (Korkusuz, 1972 ).

1.4. Giyim Süslemenin Tarihsel Süreci

Giyim süslemenin tarihi evreleri incelenirken kronolojik sıraya bağlı kalınarak; ilk çağ medeniyetlerinde süsleme, orta Asya medeniyetlerinde süsleme, Selçuklu medeniyetinde süsleme, son olarak ise Osmanlı medeniyetinde süsleme olmak üzere dört ana başlık altında araştırılıp incelenmiştir.

1.4.1. İlk Çağ Medeniyetlerinde Giyim Süsleme

Bütün sanatlarda olduğu gibi süslemenin de insanoğlunun ilk güncel ihtiyacı ile ortaya çıktığı bilinmektedir. Tabiatın değişik iklim şartlarına karşı kendini koruma zorunluluğu hisseden insanoğlu, önceleri hayvan kürkleri ve ağaç yaprakları ile örtünmüştür. Daha sonraları örtünecekleri parçaları birbirine tutturma ihtiyacı duymuş ve bunun sonucunda iğneyi bulmuştur ( Eronç, 1984: 4 ). Yumuktepe de 1930 – 1932 yılları arasında yapılan kazılarda iğne bulunmuştur. Yine Samsun ve çevresinde Hitit buluntuları arasında iğneye rastlanmıştır ( Berker, 1981: 8 ). İnsanların tabiattan gördüklerini kopya etme arzusu onları, dekoratif dikişler yaratmaya zorlamış, bununla birlikte dokumacılık ve süsleme sanatı doğmuştur ( Eronç, 1984: 4 ).

Hitit uygarlığında ( M.Ö. 2000 ) kadın elbiseleri ve elbise üzerine giyilen tunikalara altın ve gümüş simle bezeme yapıldığını anlatan bazı belgeler bulunmuştur. Maraş yakınlarında yapılan kazılarda bulunan Hitit kabartmalarında görülen anne ve çocuk kompozisyonundaki çocuğun elbisesi ve başlığı ayrıca annenin başörtüsünün süslemeleri işlemenin o dönemde var olduğunun bir başka kanıtıdır ( Berker, 1981: 8 ).

Mezopotamya uygarlıklarından birisi olan Sümer uygarlığı, bilinen en eski uygarlıklardandır. Sümerlerde erkek ve kadın giysileri yalın bir özellik taşımaktadır. Genellikle giyilen ortak giysi çeşidi örme tuniklerdir. Bu tunikler kadınlar tarafından sol omuz üzerinden sarkıtılarak kullanılmıştır. Örtünmek amacı ile kullandıkları etek ise, ya taç yaprağı biçiminde ya da uçları kat kat saçaklı biçimde idi. Ayrıca Sümerli kadınlar

(34)

18 gövdeyi boyuna kadar spiral biçimde saran eteklerde kullanmışlardır ( Komşuoğlu, İmer ve Diğerleri, 1986: 134 ).

Moğolistan’ın Altay dağları üzerinde yapılan kazılarda yün tunikler, ceketler; Karadeniz çevresinde İskitlerin yaptığı temiz dikilmiş, aplike ile işlenmiş olan; kadın elbiseleri, kemer keseleri, el çantaları, eğer örtüleri gibi ürünler gün ışığına çıkarılmıştır. Bütün bunlar süsleme tarihinin çok eski olduğunun kanıtlarıdır( Anonim, 2006 ).

Babil ve Asur medeniyetlerinde kadın ve erkek kıyafetleri birbirine benzer özellikler taşımaktadır. Giysilerde gözlemlenen model ve kesim özelliklerinin Sümerlerden etkilendiği görülmektedir. Bu giysiler spiral bir hareketle gövdeyi çepeçevre saran uzun bir şaldan oluşmaktadır. Şalın kenarları zengin saçaklarla süslenmiştir. Zengin işlemelerle bezenmiş ve kenarları saçaklarla süslenmiş tunikler ile yüzük, bilezik, kolye ve küpeler bu dönem insanının süslenmeye oldukça düşkün olduğunu kanıtlayan unsurlardır ( Komşuoğlu, İmer ve Diğerleri, 1986: 135 ).

İlk çağ uygarlıklarında, Ege çevresinin bilinen en eski eserleri Mısır uygarlığına aittir. Mısırlıların giyim ve süslenme şekillerine ait bilgiler o dönem fresk ve kabartmalarından anlaşılmaktadır ( Anonim, 2005 ).

Buluntulardan elde edilen sonuçlara göre Mısırda iklimin sıcak olması giyim şekillerini de etkilemiş ve genelde vücudun pek çok yerini açıkta bırakan giysiler giyilmiştir. Toplumsal sınıf ayrılıkları da giyim şeklinde farklılıklar yaratmış, toplumun alt tabakları daha basit ve yalın çizgilerle çıplaklığa yönelirken üst tabakadakiler zengin ve gösterişli giysileri tercih etmişlerdir. Üç dönemde incelenen Mısır sanatının yeni krallık döneminde, diğer dönemlerden çok daha iyi kumaşlardan tek kolu olan ve etekleri pilili olan kıyafetler kullanılmıştır. Bu dönemde kadınlar, pili yapılmış nemli kumaşları ağır taşlar altına koyarak ilkel pilise yöntemini bulmuştur ( Komşuoğlu, İmer ve Diğerleri, 1986: 138 ).

Mısır Kopt sanatında, Hristiyan sembollerinin genellikle tuniklerin üzerine işlendiği görülmektedir. Bu örneklerin desenleri çoğunlukla morlu ve detay kısımları sap işi ile renklendirilmiş keten iplikler ile işlenmiştir ( Eronç, 1984: 4 ).

Ege medeniyetlerinden bir diğeri Girit medeniyetidir. Bu döneme ait fresk ve duvar kabartmalarından Giritli kadınlarının, göğüslerini açıkta bırakan yakalı, bel kısmı korsajlı, etek kısımları ise dizden aşağı farbalı giysiler giydikleri anlaşılmaktadır. Farbalı etek 17. yüzyılın son yıllarında ilk kez ortaya çıkacak olan ‘Falbalas’ lara benzemektedir. Güzel sanatlarda var olan hiçbir tarz ve stil, Yunan sanatı kadar büyük etki yapmamıştır. Yunanlılar tabiat ve insan sevgisini birleştirerek günümüze kadar geçerliliğini koruyan

(35)

19 güzellik yasalarını oluşturmuşlardır. Yunan giyimine bakılacak olursa, o dönemlerde kıyafetlerin genel çizgilerinin bol ve dökümlü kumaşlardan oluştuğu göze çarpmaktadır. (Komşuoğlu, İmer ve Diğerleri, 1986: 140 ).

1.4.2. Orta Asya Türk Medeniyetlerinde Giyim Süsleme

Orta Asya Türk Medeniyetlerinde süsleme incelenirken, kronolojik sıralamaya uygun olarak sırası ile Asya Hunları dönemi, Göktürkler dönemi ve Uygurlar dönemi olmak üzere üç bölüm altında araştırılmış ve incelenmiştir.

1.4.2.1. Asya Hunları Döneminde Giyim Süsleme

M.Ö. I. Binde kuzey Çin’de görülen Asya Hunları tarih sahnesinde görülen ilk Türkler olarak kabul edilmektedir. Çin yazılı kaynakları ile arkeolojik buluntular Hun dönemine ait töreler ve giyim kuşam kültürleri hakkında bilgiler ihtiva etmektedir. Güney Sibirya’da Altay dağları eteklerinde Pazarıkta Rus arkeoluğu Rudenko tarafından açılan ve M.Ö. 4. ve 8. yüzyıldan kalma kurganlarda Hunlara ait birçok eşya ile buzlar altında bozulmadan kalabilmiş insan ve hayvan ölüleri bulunmuştur ( Aslanapa, 1984: 5 ).

Kazakistan’ın Almaata kentinin elli kilometre yakınındaki Esik harabelerinde yapılan kazılarda soyulmamış ve talan edilmemiş olarak açığa çıkarılan kurgan (mezar odası) ilim alemini son derece etkilemiştir. Buradan 400 ‘e yakın altın ve gümüş eşya açığa çıkarılmıştır. Yine kurgan içerisinde üzeri altın plakalarla aplike olarak kaplanmış ve yaklaşık olarak 18 yaşlarında öldüğü radyo karbon analizleri ile açığa çıkarılmış bir erkek cesedi bulunmuştur (Diyarbekirli, 1972: 187 ).

Bir prense ait olan erkek cesedinin kıyafeti sağdan sola kapanan V yakalı kısa ceket, dar süvari pantolonu, diz altında kısa ve yumuşak çizmeden ibarettir. Ceket ve çizmenin bütün yüzeyi üçgen biçiminde süslemelidir. Bu süslemelerin tamamı altın levhalarla oluşturulmuş ve zırh şeklinde bütün yüzeyi kaplamıştır. Belinde 16 adet altın levha ile süslü kemeri, kını ve kabzası ile beraber altın süslemeli bir kaması vardır. Aslan başı şeklinde süslü levhalar kollarda Tiraz( süs, yazı bandı, mevki ve unvan simgesi) şeklinde dolanmaktadır. Bu levhalar kol ağzında ve etek ucunda da dolanmaktadır ( Aslanapa, 1984: 5 ).

Çok zengin ürünlerden oluşan Anadolu öncesi Türk işleme sanatının ilk örnekleri M.Ö. 3. yüzyılda Mete’nin birçok Asya kavmini egemenliği altına alarak kurduğu Hun devletinden günümüze kadar ulaşan parçalardır. M.S. 3. yüzyıla kadar süren ve giderek imparatorluk biçimine dönüşen Hunlular’dan kalan Altay bölgesi, Kem vadisi ve Selenge

(36)

20 ırmağı çevresinden çıkarılan ürünler arasında işlemelerle bezenmiş giysi ve örtüler bu konuda tanıklık etmektedirler (Öğel, 1962: 60).

Kadınların ise bu dönemde erkeklerden çok farklı giyindiklerini zannedilmemektedir. Hun hükümdar ailesine ait, Noin Ula (Orta Asya) Kurganlarında çeşitli ipek kumaş kalıntıları ile yün işleme örtü üzerinde Hun süvarileri, insan başları ve aplike süslü keçeler ile Çintemani desenli kumaş kalıntıları görülmektedir (Süslü, 1989: 197).

Altay çevresinde Katanda buluntuları arasında yer alan altın kakmalı düğmeleri ve altın süsleri bulunan kırmızı, yeşil elbiseler ile Pazarıkta bulunan, Katanda örneğine benzeyen altın süslerle bezenmiş gömlek, M.Ö. 1-2. yüzyıllardaki giyim biçiminin yanı sıra aplike çeşitlerinden olan metal plaka aplikenin varlığını da belgelemektedir (Barışta, 1984: 6).

Hun kadınlarının içlerine entari, dışlarına ise üzerleri süslü kumaşlardan kaftanlar giydikleri bilinmektedir. Saç şekilleri ise genelde uzun ve örgülü idi. Bu dönemde kadınların başlarına bazen önden, bazen de arkadan bele kadar inen yaşmağı kullanıldıkları bilinmektedir (Süslü, 1989: 151).

Pazarık ve Noin Ula kurganlarında bulunan kırmızı, mavi, sarı ve beyaz renkli keçe parçalarıyla yapılmış eyer örtüleri, örtüler ve perdeler Asyalıların kumaş boyama yöntemlerinin, düzeyine de işaret etmektedir. Öte yandan bu örneklerde görülen aplike ve kordon tutturma iğneleri ile Noin Ula altıncı kurganında ele geçirilen duvar perdesi bu dönemde zincir işinin de uygulandığını ortaya koymaktadır (Barışta, 1984: 6).

Talas boylarında yapılan kazılarda, kurganlardan çıkarılan parçalar içinde giysilerinde olduğu dikkat çekmektedir. Bu kurgan mezarlarda bulunan kıyafetlerin biçimleri ve kollarında bulunan işlemeler, Noin Ula (Orta Asya) kurganlarında ortaya çıkarılan giysilerin biçimleriyle ve işlemeleriyle oldukça benzerlik gösterdiği görülmüştür (İnan, 1948: 275).

Öte yandan Kenkol kurganında M.S. 2-4. yüzyıllarda bulunan bir kadına ait cesedin başının kırmızı renkte ipekle sarılı olması ve üzerinde bağlarla süslü ipek kumaştan bir entari bulunması, önceleri kullanılan keçenin yanı sıra ipekten dokunan kumaşlarında, bu dönem giysilerinde gereç olarak kullanıldığını gösteren bir kanıttır(Barışta, 1984: 8).

(37)

21 1.4.2.2. Göktürkler Döneminde Giyim Süsleme

Türk adını kullanan ilk Türk devleti olan Göktürkler devrinde süsleme ve işleme yapıldığını belgeleyen yazılı kaynaklar bulunmaktadır. 518 yılında Çinli Song Yun Eflalit Akhunlular hükümdarının işlemeli ipekten elbiselerle keçeden yapılmış büyük çadırlarda oturduğuna kaynaklar değinmektedir. 568 yılında Kuça çevresinde görülen Bizans elçisi Zemarhos seyahatnamesinde büyük Hakanın ipek işlemeler ve hâkim yakalı kürkleriyle süslü çadırlarda oturduğundan söz edilmektedir (Aslanapa, 1955: 13).

Yine yapılmış olan kazılar sonucunda Katanda kurganında ortaya çıkarılan ipekten ve kürkten yapılmış giysilerin dikiş bölgelerinde kaytanlarla yapılmış kapatmalar ve yine Kültiginin börkünün çevresinde bulunan metal süs plakaları, bu dönem insanlarının metal plaka aplike ve kordon tutturmayı bildiklerini göstermektedir (Barışta, 1984: 8).

Çin kaynaklarından alınan bilgilere göre Göktürklerin kaftanlarının soldan sağa doğru kapanmakta olduğu ve kaftanların boylarının dize kadar ya da yere kadar uzanmakta olduğu görülmektedir. Bu kaftanların yakarlının dik ya da devrik yaka şeklinde oldukları alınan bilgiler arasındadır. Bu dönemde at kullanan insanların mecburi olarak giyindikleri giysiler çakşır ve süvari pantolondu. Giysilerin kollarının boyları kısa olduğu gibi uzunda olabilmekte idi. Giysileri belde tutmaya yarayan kemerlerin kullanıldığı o döneme ait bazı heykeller açıkça görülmekte idi (Aslanapa, 1984: 9).

Kuray-Tuyahtı kurganlarında ortaya çıkarılan yün ve ipek kumaş parçaların içinde birde erkek iskeleti bulunmuştur. Bu iskeletin üzerinde kırmızı ipek, yeşilimsi ipek ve iç giysilerinde ise altın sarısı ipek kumaşın kullanıldığı tespit edilmiştir ( İnan, 1947: 70 ).

1.4.2.3. Uygurlar Döneminde Giyim Süsleme

Göçebe hayattan yerleşik hayata geçen ilk Türk devleti Uygurlardır. Uygurlar döneminden kalan Murtuk ve Bezeklikteki mabet ve duvar resimlerinin arasında bulunan örneklerdeki kıyafetli figürler, hem Türklerin giyiniş biçimlerinin oldukça farklılaştığını göstermekte hem de İslam’ın kabulünden önceki giysileri süsleyen işleme çeşitleri konusunda bizleri aydınlatmaktadır. Şal yakası ve ön ortası tiraz bordürlerle süslenmiş, etek uçları ise ince bir su ile çevrilmiş giysilerin giydirildiği figürler bizlere bu dönemlerde de işlemenin var olduğunu açıklamaktadır ( Barışta, 1984: 9 ).

Yine Uygur döneminde yüzüklerin ve küpelerin, hem kadının hem de erkeğin ortak süslenme gereci olduğu görülmüştür. Küpe biçimleri, halka şeklinde ve uzun sallantılı olup ebatları ise oldukça büyük olarak tasarlanmıştır. Hatta halkaların iç içe geçtiği

(38)

22 modellerinde var olduğu tespit edilmiştir. Yine kadınların süs eşyası olarak bileziği kullandıkları hatta bilezikleri yalnızca el bileklerine değil ayak bileklerine de taktıkları bu döneme ait fresk örneklerinden anlaşılmaktadır ( Öğel, 1978: 270 ).

1.4.3. Selçuklu Medeniyetinde Giyim Süsleme

Anadolu’nun zengin kültürel yapılarını oluşturan Selçuklular, özellikle mimari, el sanatları ve giyim kuşam konusunda Anadolu’ya iz bırakan bir medeniyet olmuştur. 8. yüzyılda en parlak devrini yaşayan Selçukluların giyim kuşam ve süslenme kültürleri hakkındaki bilgilere o dönemlere ait çini, ahşap, cam, maden ve taş süslemeler üzerindeki insan figürlerinden ulaşabilmek mümkündür ( Önder, 1955: 80 ).

Selçuklu dönemi kıyafetlerine yönelik son yıllarda yapılan inceleme ve araştırmalar bu dönemi ayrıntıları ile ortaya çıkaracak biçimdedir. Kubadabad sarayının figürlü duvar çinileri üzerindeki kadın şekillerinden Anadolu Selçuklularının kadın giyimi ve süsleme öğeleri hakkında fikir edinebilmek mümkündür ( Komşuoğlu, İmer ve Diğerleri, 1956: 213 ).

Selçuklu sultanı I. Alaaddin Keykubat’ın yaptırmış olduğu Konya dış kalesi kabartmaları ve Kubadabad sarayının figürlü çinilerinden Selçuklu kadınlarının başlıklar giydiği anlaşılmaktadır. Kimi başlıkların kenarları değerli taş ve sırmalarla süslüdür. Hilal motifli başlıklar ve tepesi yuvarlak püsküllü başlıklarında kullanıldığı o döneme ait çini ve kabartmalardan anlaşılmaktadır ( Önder, 1973: 1 ).

Selçuklularda kaftanlar giyim anlayışının en önemli kısmını oluşturmaktadır. Genellikle diz kapaklarına kadar uzanan ön ortası açık ve astarsız yakalı ve yakasız olarak çeşitli modelleri bulunan kaftanların çok değerli kumaşlardan yapıldığı ve giyenlerin mevkisine göre kumaş ve süslemelerin farklılaştığı bilinmektedir ( Süslü, 1989: 159 ).

Ferace, kaftan, cepken, hırka ve şalvar Selçuklu dönemi kadınlarının en çok kullandıkları giysiler olmuştur. Bunların yanı sıra üç etek entariye benzer giysilerde kullanılmıştır. Giysilerde kullanılan kumaşlar, yün pamuk ve yün ipek karışımı ipliklerden dokunmuştur ( Komşuoğlu, İmer ve Diğerleri, 1986: 213 ).

Bu kumaşların yanı sıra Selçuklularda, devetüyü ipliğinden dokunan kumaşlar ve keçenin de kullanıldığı bilinmektedir. Yün de, derisi ile beraber kürk yapımında kullanılmıştır (Özel, 1992: 14 ).

Kaftan ya da entarilerin bellerine maden, deri ya da süslü kumaşlardan yapılmış kuşaklar bağlanmıştır. Kemer ve kuşakların uç kısımlarının genellikle yandan aşağı doğru sarktığı bilinmektedir. Selçuklu dönemi kadın giyimini ince deriden yapılan süslü çizmeler

(39)

23 tamamlamaktadır. Çizmenin giyilmediği zamanlarda ise süslü çedik, çarık ve mestlerin giyildiği bilinmektedir ( Süslü, 2002 ).

Selçuklular döneminden kalan Varka ve Gülşah mesnevisinin bezendiği minyatürlerde, Gülşah’n çadırının ve atının üzerinde bulunan çulun ve Kubadabad sarayı çinilerini süsleyen bazı figürlerin üzerlerindeki kıyafetlerin, işlemelerle bezeli olduğu görülmektedir.( Barışta, 1984: 12 ).

Anadolu Selçuklu kıyafetlerini tamamlayan en önemli unsurlardan biriside, Tiraz adı verilen kol bantlarıdır. Mevki ve unvanı simgeleme özellikleri ile birlikte işleme ve sade olan modelleri de bulunmaktadır ( Önge, 1955: 24 ).

Emevi ve Abbasilerde rütbe işareti olan Tiraz şeritlerinin üzerine yer ve tarih işlenmektedir. Bizans elçisi Zemerkos’ un 6. yüzyılda Türk hakanı İstemi Han’ın çadırının işlemeli kumaş ve halılarla süslü olduğunu anlatan belgeler bulunmaktadır. Fransa'da Lyon müzesindeki Alaaddin Keykubat’ın adını taşıyan kumaş da, Selçuklular dönemindeki işleme sanatının, yüksek düzeyini anlatmaktadır ( Anonim, 2005 ).

Selçuklu devri tarihçisi İbn-i Batuta günlüğünde Marco Polo seyahatnamesinden bahsederken Selçuklu beyinin sırma işlemeli bir hilatı kendisine armağan ettiğinden söz etmekle bu dönemde metal plaka aplike ve sırma ile uygulanmış çeşitli iğnelerin varlığını ortaya koymuştur. Öte yandan taş süslemeler üzerinde yapılan incelemelerde bulunan Selçuklu beylikler dönemine ait taşlar üzerinde işleme yapan kadın figürlerine rastlanması bu dönemde de işlemenin yapıldığının kanıtı olmuştur ( Barışta, 1984: 13, 14, 15 ).

Selçuklu kadın giyimi ve süslenme öğeleri Anadolu’da yıllarca bir gelenek olarak sürmüştür. Her ne kadar bölgelere göre Anadolu kadın giyimi ve süslemelerinde bazı ayrılıklar varsa da bunların içinde yinede Selçuklu izlerini bulmak mümkündür. Sonuç olarak Selçuklu kadın giyimi ve süslenme geleneği sonraki yüzyılların giyim ve süslemelerinde temel oluşturmuş, bazı değişimler gösterse de günümüze kadar ulaşmıştır ( Komşuoğlu, İmer ve Diğerleri, 1986: 213, 214 ).

1.4.4. Osmanlı Medeniyetinde Giyim Süsleme

13. yüzyılın sonlarında Kuzeybatı Anadolu’da Sakarya nehrinin ve kollarının aktığı vadilerin yer aldığı topraklarda kurulan Osmanlı devleti çok hızlı gelişme göstererek büyük bir imparatorluğa dönüşmüştür. Bizans’ın yerini alan ve onu tarih sahnesinden silen Osmanlı İmparatorluğu Türklerin yarattığı büyük bir siyasal varlık olmanın yanı sıra İslam dünyasının da en güçlü temsilcisi olma özelliğini taşımıştır ( Anonim, 2005 ).

Üç kıtaya yayılarak kurulan 600 yıl hâkimiyetini koruyan Osmanlı devleti bir cihan hâkimiyeti durumuna gelmiş ve yüzyıllarca dünya siyasetinde başrolü oynamıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

“Okul Öncesi Eğitim Merkezlerinin Ekolojik Yapı Kriterleri Bağlamında İncelenmesi ve Yakın Doğu Üniversitesi Okul Öncesi Eğitim Merkezi Örneği Üzerinde Denenmesi” konulu

İnce, pürüzsüz, sıkı ve düz dokunmuş bu kumaş genelde çocuk ve bebek giysileri, bluz ve mendil yapımında

İpekli jorjet taklidi, çok yüksek bükümlü atkı ve çözgü ipliklerden bezayağı örgüde dokunmuş, ince bir pamuklu kumaştır. İyi bir pamuklu jorjet Ne 70/2 iplikten cm'de

onun da bir şeyhi varmış, Almanlı bir sakal dayıma göre insanlarla hayvanlar aynı, allahallah.. artık her neyse ben lümpen bir

sağlamadığı, türlerin karşı karşı- ya olduğu tehditler ve bu tehdit- lerin türleri, türleri ne düzeyde et- kilediği, türlerin Türkiye’ye kom- şu ülkelerdeki durumları

Atkı iplik numaralarına göre sınıflandırılan kumaşlarda yapılan incelemelerde, kumaş atkı yırtılma mukavemeti üzerinde etkili olan atkı iplik özellikleri atkı

In grafting, an inert gas is employed as plasma-forming gas, the active plasma species interact with the surface and create many free radicals on the material surface subsequently,

Ben hep arka koltukta ve emniyet kemerim takılı bir şekilde seyahat ederim.. Akşam babamın işi