• Sonuç bulunamadı

Tecellüt ve kara kuvvet

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tecellüt ve kara kuvvet"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TARİHTEN SAHİFELEB

Tecfillüt ve kara kuvvet

OsmanlI şehislâmlan arasında E- biissuud ve Kemalpaşa zade gibi en yüksekleri yanında mevki ve İtibar sahibi olmuş1 bir de Zenbilli Ali efen­ di vardır. Gerek Ebüssuud, gerek Kemalpaşa zade padişahların m a la ­ rına açıkça muhalefet etmeden sözle­ rini, reylerini yürütmek yolunu bul­ dukları halde Zenbilli Ali efendi hak ve hakikat bildiğini pervasızca ileri sürmekte teferrüt eylemişti.

Ali efendi bütün vaktini ilim ve iba­ dete, Kur’an okumağa, derse ve fet­ vaya hasrederdi. Beş vakit namazı cemaatle kılardı. Kerim İdi; küçükle­ re büyükler gibi muamele ederdi; zengini, fakiri bir tutardı; kimseyi sulhalile zikretmezdi; dili «fuhş ve kizipten tahlr» idi.

Bu meziyetlerinden dolayı idi ki Yavuz Sultan Selim zamanında ulema ve şeyhlerden nüfuz ve itibarca, sözü­ nü dinletmek kudrettnce onun dere­ cesine kimse varamamıştır. Yavuzun tab’mdaki şiddetle her çarpışmasın­ da Ali efendinin ilim ve dirayetine, adalet hislerine istinadeden vekar ve sekineti galip gelmiştir.

Sultan Selim İranla ipek ticaretini yasak etmişti. Bu emre muhalefet ettikleri için dört yüz tacirin mallan müsadere olunmuş, kendileri idama mahkûm edilmişlerdi.

Bu sırada padişah Edlmeye gidi­ yordu. Zenbilli Ali efendi teşyiden avdet ederken bu siyaset mahkûmla­ rının bende çekilmiş olduklarım gör­ dü. Sebebini sorup anladı; döndü; at üstünde padişaha mülâki oldu.

— Bir takım adamları bendetmiş- ler. Eğer murat katil ise Allah İndin­ de helâl değildir.

Yavuz — Ya mevlâna! Nizamı âlem için sülüsü âlemi katil mübah değil midir? Böyle birkaç zelilin bir avuç kanım — dört yüz kişinin kanını! — istiksar caiz mi?

Ali efendi — Cihanın umuru halel- pezir ve büyük bir fitne zahir olduğu vakit mübah olur. Bu öyle değildir. İpek alıp satmakta âlemin intizamına ne halel vardır? Onları öldürmek zaleme zümresinin yoluna gitmektir.

— Padişahın emrine muhalefetten ■ büyük halel olur mu? Memlekette

emri cari olmıyan padişahın mülkü­ nün zevali seri’dir.

Bunların muhalefet ettikleri » b i t değildir. Zira ipek âşân almak üzere İpek ve ambar emini tâyin edilmiştir. Bu da delâlet tarikile izindir.

Eu itirazlar Yavuz Sultan Selimin hiç hoşuna gitmedi. Hünkâr çatık bir çehre, sert bir eda üe şu cevabı verdi:

— Mülke ait tedbirlere karışmak size lâzım timurdan değildir!

Müftü efendi de:

— Ahretiniz ümurundandır. Bu ümurda bizim dahlimiz var idügi mu­ karrerdir. Eğer bu adamları Itlak ederseniz febiha ve illâ büyük ıkab korkusu vardır! mukabelesinde bu­ lundu. Hayatının tehlikeye gireceği­ ne bakmayıp selâm vermiyerek hid­ detle padişahtan ayrıln.

Müftünün bu tavır ve hareketi Y a ­ vuzun gazabını arttırdı; gözlerini kan bürüdü; fartı hiddetinden atının diz­ ginini çekti.

O ande hatırından müftünün idamı mı geçmişti?

Saltanat mevkibini teşkil eden er­ kân ve rical atlan üstünde mebhut duruyorlardı. Padişahın karar ver­ mekte tereddüdü hissolunuyordu. Ni­ hayet Sultan Selim infial ve hiddeti­ ne galebe ederek yoluna devam etti. Konak mahalline varınca mahpusları serbes bıraktırdı; zaptedileıı malla­ rının iadesini emretti.

Zenbilli Ali efendi başka bir fırsat­ ta büyük bir medeni cesaret daha gösterdi:

Sultan Selim (Hırkai Saadet) dai­ resi hizmetine kırk has odalı tahsis eylemişti. Bunların gece, gündüz bu dairede oturup Kur'an okumaları, şamdanlan yakmaları, yirmi iki gün­ de bir dairenin kapışırım, pencerele­ rinin, dolaplarının, duvarlarının, sair yerlerinin tozlarım gül suyu İle ıslan­ mış tülbent ve süngerlerle almaları kanun olmuştu. Hünkâr bir gün an­ sızın bu daireye geldi. Bazı yerlerin kanıma göre «muanber ve mutallâ» olmadığını gördü. Memurlara ve ha­ demeye gazabederek hepsinin idamla­ rım emretti.

Bunlar büyük korku içinde müftü- ienam Ali efendiye Keyfiyeti gizlice ihbar ederek şafaatini dilediler.

Şehislamlar divanı hümayunda bulunmazlardı. Ancak iktiza ettikçe gerek divana, gerek padişahın huzu­ runa gelerek hünkârla mülâkat eder­ lerdi. Zenbilli Ali efendi müftülük makamının ehemmiyetini, İtibarını çok arttırmıştı. Zamanında ifta ma­ kamı kazaskerlik ve vezaretin fevki­ ne yükselmişti. Haberi alınca hemen divanı hümayuna, vardı.

Vezirler Müftü efendinin İntizar hi­ lâfında divana geldiğine hayret etti­ ler; kendisini ikramlarla karşılayıp meclisin sadrında oturttular.

— Divana gelmeğe dâi ve bâda ne oldu? Hizmet nedir?

Diye sordular. Ali efendi:

— Saadetlû Padişah hazretlerinin pâyei şeriri âlâlarına arzı lâzım sözüm vardır.

Demesile keyfiyet padişaha arzo- lundu. İzin sadır olunca Ali efendi

yalnız olarak huzura girdi. Selâm ve tehlyyetten sonra:

— Fetva erbabının vazifesi İslâm sultanının ahreti emrini muhafaza etmektir, İşittim ,ki elli kimsenin katline ferman taalluk etmiş, şer’aıı katilleri vücubu sübut bulmamış ol­ duğu İçin bunların katli caiz değildir. Fetva sahibinin vazifesi halifenin ah­ retini sakınmak, bu makule sehiv ve hatası oldukta meneyiemektir;

Dedi. Padişah bu defa da müftünün nasihatmdan münfail oldu.

— Bu İş saltanat mühlmmatıııdaıı- dır. Ulema buna müdahale edecek olursa umuru mülkiye ihtilâl bulur. Siyaset riyaset mııktazasıdır. İmhal ve ihmal caiz değildir. Sen emri sal­ tanata taarruz ediyorsun. Padişah­ lar emrü nehl bâbmda mükâleme ey­ lemek erbabı elbab âdâbmdan hariç­ tir!

Diye itabda bulundu. Müftü efen­ di ısrar etti; evvelce olduğu gibi bu defa da bu işin padişahın ahretine taalluku olduğunu, din İşlerinde hü­ kümdarı kayırmak kendi zimmetine terettübettlğini söyledikten sonra:

— Allah binasını yıkmak mutlaka emri şerridir. A ffa mâni cünhaları varsa şer’an İdamlarına hüfcmolunur. Terbiyelerini mucibi hal ne İse beyan buyurun. MUcazatlanna hükmi şer’l lâhik olursa fetva verelim. Eğer gü­ nahları yoksa padişahımızı günaha koymıyalım!

Bu teklif üzerine Sultan Selim me­ seleyi anlattı.

Müftü — Kabahatlanna göre tâzir kâfidir. Affederseniz necat bulutsu­ nuz.

Zenbilli Ali efendinin ortaya koy­ duğu ahrette ukubete uğramak teh­ didi Sultan Selim üzerinde nihayet matlup tesiri hasıl etti; hiddeti sü­ kûnet bulunca Yavuz;

— Katillerinden vazgeçtim. Lâkin kapımda durmasınlar!

Diyerek adamları affetti. Bunun ti- zerine müftü ile padişah «imbisat ve mülâhaza» dairesinde müsahabete ko­ yuldular. Meclis sonunda Ali efendi; — Ahretinize müteallik olan hizme­ ti ifa ettim. Mürüvvete müteallik bir sözüm daha kaldı.

Dedi. Padişah bunu da söylemesini emredince bu dileği arzettl:

— Âli Osman âdeti cefayı müteakip vefa ve ihsan icrasıdır. Htiddamı mahsusal şahaneniz olan bu kulları­ nız nanparesiz çıkarılıp vazifeleri ke­ sifince hidematı şeninde bulunmağa ve el açarak sokaklarda dilenmeğe mecbur olacaklar. Bu hal saltanat ırzına lâyık değildir. Nanpare veri­ lirse beytülmâl mucipsiz ızrar edilmiş olur. Muktazayı devlet bunlara ka­ bahatlerine göre tâzlrle mansab ve vazifelerinin iadesi, böylece af ve ina­ yetin İkmalidir.

Sultan Selim — Senin bu emre şe­ faatini kabul ettim. Ama hizmetlerin­ de taksir ettikleri İçin kendilerine tâ­ zir ederim.

Müftü — Tâzir Sultanın reyine mu- iavvazdır. Onu siz bilirsiniz. Bizim şe­ faat ettiğimiz nesne bize yeter!

Zenbilli Ali efendi meşkûren hu­ zurdan çıktı. Sultan Selim gazbını celbeden takyitsizllk bir daha vukua getirilmemek taahhüdile hırka daire­ sinin bütün memurlarını, hademesini işlerinde İpka etti.

Ali efendi kudretini başka bir me­ selede de başka bir surette göstermiş, tecellüdü ile Yavuzu İhtiyar etmek is­ tediği pek mühim siyasi bir hareket ve tedbirden meneylemiştir.

Halife — Padişahın İslâm şevket ve haşmetini en yüksek dereceye çıkar­ mak emelinde bulunduğuna vakıf o- lan ulemadan birçoğu Osmanlı idare­ sindeki hıristiyanları islâmlyete ithal arzusunda bulunuyorlardı. Hünkârın bu yolda telkinlerle kuvvet bulan emeli kendisini hem dini, hem siyasi ve İdari bir teşebbüsü kuvveden fiile çıkarmak tasmimine sevketmişti.

Fatih Sultan Mehmet hıristiyanla- ra aman vermiş ve patriklerine birçok imtiyazlar İhsan eylemişti. İstanbu- lun Türkler elinden istirdadı için Rum büyüklerinin besledikleri tasavvurlar­ dan babası Sutân Bayezit zamanında daha zail olmamış olan vesveseyi kö­ künden kazımak maksadile Yavuz Sultan Selim saltanatının sonlarına doğru Rumların islâmiyeti kaibul ey­ lemelerini yahut Osmanlı diyarını terkedip gitmelerini ferman etmişti. İş mühimdi. Bu irade ortodoks kili­ sesini büyük tehlike içinde bırakıyor­ du. Ortodoks patrikhanesi ortadan kalkacak, hiç olmazsa bin küsur sene­ lik makamını başka yere nakletmeğe mecbur olacaktı.

Diğer taraftan bu tedbir dahilde nüfusça ve iktisaden yapacağı tesir­ den başka Avrupa hıristiyan âleminin Osmanlı devleti aleyhine ittihat ve kıyam eylemelerine de sebebolabilir- di.

Padişahın bu iradesi vezirleri ıstırap içinde bırakmıştı. Fakat Yavuzun heybetinden, gazabından hiç kimse muhalefete cüret edemiyordu.

Nihayet devrin en derin fakıhlerin- den olup yukarıda yazdığımız gibi pa­ dişahın bazı şedit ve mtifrftane hare­ ketlerini önlemeğe muvaffak olmuş bulunan müftü Zembilli Ali efendiye müracaatla bu İşe de bir çare bul­ masını temenni ettiler.

Müftü efendi Sultan Selime:

CSâfı

— Ceddiniz Fatih merhum ahdü aman ihsan ve bir kıta ferman dahi ita eylemişti. Bunlar da raiyyeti ka­ bul eylemişlerdir, şeriatimiz iktiza- smca bunların can, ırz ve mallarını kendi can, ırz ve malımız gibi muha­ fazaya borçluyuz. Bu yolda onlara cebir dinin esasına dokunur.

Diyerek teklifin şer’an caiz görüle- miyeceğine İfta etti. Padişah fermam görmek istedi.

Patrik Teoliptos (1512 - 1620) fer­ manın bir yangında yanmış olduğu­ nu bildirdi. İş bir kat daha sarpa sardı.

Zembili! A li efendi bu defa: — Maddenin isbatı dahi kâfidir! Dedi. İhtiyar yeniçerilerden iki kişi divanı hümayunda fermamın veril­ miş olduğuna şehadet etti. Müftü efendi bu şehadetle iftada bulundu.

Bu suretle hıristiyanlar İçin umumî gaile ve tehlike bertaraf oldu. Zem­ billi Ali efendinin bu teşebbüse engel olmakla devlete hizmet edip etmediği esasının münakaşasına girişecek de­ ğiliz. Bu ayrı bir bahistir. Biz bura­ da bu kudretli şahsiyetin şeriat ah­ kâmını, dini vacibatı muhafaza ve tatbik kaydiyle Yavuz Sultan Selime karşı kanaat ve iman İle nasıl te- cellüt gösterdiğini İzah etmek İste­ dik.

Şu cihet dikkate pek şayandır ki: Müftü Zembilli A li efendinin Yavuz gibi haşin ve insan kanı dökmekten çekinmez kahhar b if hükümdar üze­ rinde bile nüfuz kazanması ve ona istediğini yaptırabilınesi ülemaya ta- kibedilmesl hem şahıslan, hem sınıf ve tarlkları menfaatlerine uygun bir hattı hareket gibi görünmüştür.

Bundan sonra, hele hicri on birin­ ci asırdan itibaren böyle tecrübeler­ den birer ders gibi İstifade eden ule­ ma devletçe ve padişahlarca katiyen İhmal edilemez bir kuvvet oldu.

Şehislâmlardan, kazaskerlerden, di­ ğer büyük, küçük ülemadan niceleri bu kuvvet ve kudretlerini suiistimal ettiler! Halkın taassubunu tahrik, cehlini meramlarına âlet ittihaz et­ tiler!

Devletin her İşinde kendi emelleri­ ni, hırslarım temin yolunda (şeriat hükmüdür) diye ellerindeki fetva iktidarım enine, boyuna kullandılar! Devletin başına getirmedikleri belâ kalmadı!

Kara kuvvet'

Süleym aa K a n i İrtem

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Gönül bir pencere ömür bacadır Hayat benim için bir bilmecedir Arıyorum seni gençlik nerdesin Resmime bakıp da sorma yaşımı Kar gibi bembeyaz ettin saçımı Âşık

Yatın marina dışındaki kaynaklardan yakıt hizmeti alması isteniyorsa, bu hizmeti vermek üzere yakıt servisi yapacak kişi ve araçların marina sahasına girmesi,

Kansu Gavri, Sünnî ülemanin karsi koymasina ragmen, ittifak için adamlarindan birini Sah Ismail'e yollamis ve Osmanlilarin yeniden Iran üzerine yürümelerini önlemistir.. Iran

Günümüzde Sultan Selim Camii (Selimiye Camii) olarak bilinen yapı kaynaklarda Câmi-i Cedîd, Câmi-i Şerîf-i Sultan Süleyman şeklinde kaydedilmiş, daha sonra

(Yavuz Sultan Selim Divanı, Mütercim: Prof. Ali Nihad Tarlan, Kökler Yayınevi, İstanbul 2017, 416 sayfa.).. Anadolu’da Farsça şiir söylemek Selçukluların bu topraklara

Ornegin; yiin @in, boyall (koyu renk-aqik renk) ya da ekru, keqelegmig ya da normal lif gibi Bzelliklerini, ayrlca qaligma esnasin- da makina aksamlna temas yiiziinden ve

Yapının karşılaştırması için İstanbul Yavuz Selim Camii’nin güncel rölöveleri kullanılarak biçimleniş özellikleri, mekân boyutları, kullanılan kemer tipleri

Onlara ceplerinden çıkan bu paranın hesabını sormak gibi bir davranışta bulundukları için teşekkür etmek gerekir.. Bu paraların ne olduğunu aynı gazeteye