Atatürk, Mersin seyahatini
hangi mecburiyetle yaptı ?
Atatürk., hattâ ölümü bahasına da olsa Hatay fşini bir an
evvel halletmiye karar vermişti. Nitekim de öyle yaptı
Hatay* O’nun ölümü bahasına alınmıştır
■
43
~Profesör Fissinger tek rar İstanbul» gelerek yaptığı ikinci muayenede Profesör Ne şet Ömer Beyin varmış olduğu neticeye maalesef o da var mıştı Yani hastalığın artık kat’î surette (Siroz) olduğu
( Bu yazıların iktibas
anlaşılmıştı-Fissinger ilk defa Ankaraya gelip Paıise avdet ettikten son ra kendisine sık sık raporlarla ve fcazan da telefonla Atatür- kün vaziyeti ve ahvali umumi- yesi daima Neşet Ömer Bey tarafından
bildirilmekteydi-hakkı tamamen m ahitızdur.)
Fissinger’nin aldığı bu rapor» lardar. pek memnun olarak A -» tatürkü ilk güne nazaran dah^ salâha tloğru gitmekte oldu» ğunu ve Atatürkü daha iyi gö receğini tahmin ederek merrv' nun bir vaziyette Istanbula geİ17 TEMMUZ 19S2
[Baş tarafı 1 incide] diği halde aldığı bütün bu ra porlara göre yürüttüğü tah minlerine rağmen Atatürkü maalesef daha bambaşka ve hastalığı vahamete doğru g i der vaziyette bulması profe sörü de qok müteessir etmişti- Daha ilk görüşünde Atatür kü anlamış, ona inanmış, bir dost olarak derhal bağlan mış ve cidden dost olan pro fesör çok müteessir ve çok en dişeliydi- Teessürünü zorlukla gidermeye çalışıyordu-
Profesör Fissinger, birinci muayenesini yaparak Paris’e döndükten sonra hastalığın sa lâha doğru gitmekte olduğunu gösteren raporlar hilâfına A- tatürkün ikinci muayenesinde hastalığın böyle vahim bir ha le gelmesinin başlıca sebebini Mersin seyahatine atfediyordu- Çünkü Atatürkün günün 23 saatini yatmak suretiyle mut lak bir istirahate ihtiyacı var dı- Netekim bu vesayaya dik kat etmedikleri ve günün 23 saatini yatmak suretiyle ge çirmedikleri halde bile girmiş oldukları muntazam bir hayat sayesinde ilk -ğünlerde ahvali umumiyesinde bir iyilik oldu ğu belliydi- Tam olmasa bile istirahaij ediyorlar, yorulmu yorlardı- Herhalde bu kadar- cık bir istirahatm dahi iyi ne ticeleri görünüyordu-
Fakat tem bu sıralarda fena bir tesadüf Hatay meselesi yi ne heyecanlı bir safhaya gir mişti- Fransızlar. Atatürke n ü z ü l i s a b e t etmiş ve ölmek üzere olduğundan bahsetmeye ve gazeteleriyle bu kabil bir takım münasebet siz beyanat ve neşriyatta bu lunmaya başlamışlardı- İstira hatı mutlakaya muhtaç bulu nan ve bilhassa Atatürk gibi hassas, kılı kırk yaran bir şe fe günün bu siyasî dedikodu larından hasta bir halde iken bahsetmek ve onu bu münase betsiz propagandalardan günü gününe hattâ saati saatine ha berdar edip tahrike ve tehyi- ce sevketmemek akıl ve man tık icabıyken maalesef bu ya pılmadı- O sıralarda Kâtibi U- mumî Haşan Rıza Bey vazife- ten Avrupada bulunu.yordu- Kendisine vekâlet eden Kale mi Mahsus Müdürü Süreyya bilhassa bu ince ve hassas nok taya hiç de riayet etmemişti- Bu olan bitenleri, bu münase betsiz propaganda ve neşriyatı kendine mahsus bir takım ha yalî heyecanlarla Atatürke gö türüp okuyordu- Ve bu hal Atatürkü sinirlendiriyordu-
Bu neşriyattan ve Hatay me selesinde çıkarılan müşkülât tan müteessir olarak sinirle - nen Atatürk, bu vaziyet karşı sında o günün akşamı derhal Mersin’e gitmeye karar ver mişti- Maksatları Mersin ve
Adana civarındaki askerî kı - taatı teftiş etmek ve vaziyeti yakyıdan hudut civarında tet kik etmek olduğu besbelliydi- Atatürkün Mersine hareketi bize teb!'/' edildiği za - man ne kadar ıstırap duymuş tuk- Sıkı, kat’î bir istirahate konulmak istenen Atatürkün sıhhî vaziyeti böyle uzun, sı cak ve üzücü bir şimendifer yorgunluğuna tahammül ede bilecek miydi? En basit bir gö rüşle bunun imkân ve ihtimali
yoktu-Atatürk, bir kere bu menfî propagandalardan
Ve.
hassaten Hatay gibi ehemmiyetle takip ettikleri mühim bir dâvaüze
rinde yapılan bu kasdî propa gandalardan (haberdar edildi mi artık hiç bir kuvvet onun
vereceği herhangi bir kararın önüne
geçemezdi-Bir gece Ankara palas pav yonunda Fransız Sefirine, mil letine verdiği sözden bahsede rek;
« — Namusum üzerine söylü yorum ki, o Türk toprağını Fransızlara bırakmıyacağım»
Diyen ve bu kadar büyük söz lerle angaje olmuş olan A ta türk, karakteri bakımından böyle münasebetsizliklere ta hammül edemezdi- Bu fena pro pagandalar kendine aksettiril dikten sonra o ne yapacağım
bilirdi-Atatürk, Hatayı ne bahasına olursa olsun, hattâ ölümü ba hasına dahi almaya ve Hatay işini bir an evvel vakit geçir meden halletmeye karar ver mişti- Netekim de öyle yaptı- Hatay onun ölümü bahasına a- lmmıştır
denebilir-Atatürk, bazıların vicdanla rı titremeden telâffuz etmek istedikleri ve hattâ bir aralık ettikleri gibi Hatayın sadece ilk müjdecisi değildir- Bunu bu suretle göstermek isteyen kara ruhlu insanlar elbette ki yap tıkları büyük insafsızlığı bili
yordu-Atatürk, Türk milletinin ol duğu gibi Hatayın da başlı ba şına kurtarıcısı, oramn da si yasî ve askerî kahramanıdır • Bu işde de o ve yalnız, ancak
odur-Atatürk, Türk milletini kur tarmak ve yepyeni bir devlet kurmak için, kurduğu deylet- te yapılan İdarî, siyasi, askerî bir takım hatâları düzeltmek için zamanında o kadar mühim ve muazzam meselelere el koy muş ve muvaffak olmuştur ki bunların yanında Hatay gibi millî ve haklı bir dâvayı hal letmek onun için işten bile de
ğildi-Fakat maalesef bir gün oldu ki bir takım garezkârlar, ikti dara ulaşmak isteyen riyakâr lar bütün yapılan bu işleri şu na veya buna maletmek gay retkeşliğini ve insafsızlığım gösterdiler- Hattâ işin tuhafı bir zamanlar Atatürkün el ko yup muvaffak olduğu bir ta kım muazzam ve işin içinden çıkamadıkları mühim mesele - ler karşısında bütün bunlara kafalarım kaldırıp bakmak ce saretinde bulun amıyanlar dahi kendilerini âdeta Hatay mu vaffakiyetinin kahramanı ola rak saymaya ve bununla övün meye bile kalkmışlardı- Halbu ki Hatay işi ortaya atıldığı ilk günden son günlerine kadar dâvayı en küçük teferruatına kadar takip ve intaç eden O
idi-Hatay dâvasının halli için gerek Ankarada hükümet mer kezinde gerek Avrupada yapı lan bütün müzakerelerde onun azimkar ve çok uzağı gören ze kâ ve sağlam direktifleri vazi yete hâkim olmuş olmasaydı siyasi ve askerî zaferini şuna, buna maletmek insafsızlığında bulundukları bu Hatay zaferi çok evvelden aleyhimize hallol muş, gelmiş, geçmiş olacaktı- Fakat Atatürkün çok metin o- lan karakteri ve hiç bir zaman yenilmez olan azimkârhğı dâ vayı kurtarmış
oldu-Devletin yüksek siyasetinde ve yüksek idaresinde rol alan ların zayıf düşüncelerini za - man zaman kapıldıkları ev hamları gidermek ve onları ikna etmek için o büyük ada mın sabahlara kadar çektikleri azap ve ıstırabı yakından bi lenler hâlâ Allaha çok şükür hepsi
hayattadır-(Devamı yarın)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi