• Sonuç bulunamadı

Nazım'ın vasiyeti yerine geldi:İDOB 'Ferhad ile Şirin' balesini 39 yıl sonra Arif Melikov ve Yuri Grigoroviç ile sahneleniyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nazım'ın vasiyeti yerine geldi:İDOB 'Ferhad ile Şirin' balesini 39 yıl sonra Arif Melikov ve Yuri Grigoroviç ile sahneleniyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

5 MART 2000 PAZAR CUMHURİYET

KULTUR

ku ltur@ cum h uriyet.com .tr

Nâzım’in vasiyeti yerine geldi

İDOB ‘Ferhad

ile Şirin ’ balesini 39y ıl sonra A rif M elikov ve Yuri Grigoroviç ile sahneliyor

JL

stanbul Devlet Opera ve Balesi

40. yılında, Nâzım Hikmet’in arzusunu

gerçekleştirdi. 1961’de ‘Ferhad ile Şirin’

balesini yaratan beş kişilik kadrodan

hayatta kalan Azeri besteci A rif Melikov

ve Bolşoy Tiyatrosu’nun başkoreografı

Yuri Grigoroviç, İDOB’un sahnelediği

prodüksiyonda yer alarak Nâzım’m

vasiyetini yerine getirdiler.

‘Ferhad ile Şirin’in dün gerçekleşen prömiyerinde Bolşoy Balesi

başdansçılarından Yuri Klevzov (Ferhad) ve Elina Palşina (Şirin)

AYŞE KOKSAL________ İstanbul Devlet Opera ve Balesi kuruluşunun 40. yı­

lında, Nâzım Hikmet’in va­ siyetini yerine getirdi. Ken­ di yazdığı oyundan uyarla­ nan ve Kirov Balesi tarafın­ dan sahnelenen ‘Ferhad ile

Şirin’ balesinin 1961 yılın­

da yapılan pröm iyerinde, H ikm et bu balenin İsta n ­ bul’da sahnelenmesini vasi­ yet etmişti. ‘Ferhad ile Şi­ rin’in beş kişilik yaratıcı kad­ rosundan hayatta kalan iki isim, besteci Arif Melikov ve Bolşoy Tiyatrosu’nun ün­ lü başkoreografı Yuri Gri­

goroviç, dün gece yapılan

prö m iy er ile N âzım H ik ­ m et’in arzusunu 39 yıl son­ ra yerine gerçekleştirdiler.

Librettosu Nâzım Hikmet ve Grigoroviç’in ortak imza­ sını taşıyan balenin orkest­ ra şefliğini Elşad Bagırov üstlenirken, dekor ve kos­ tüm tasarımı ise Simon Vir-

saladze’ye ait.

N âzım H ik m e t’in ünlü Türk efsanesi Ferhad ile Şi­ rin ’in özlem dolu aşklarım kendi gözüyle anlattığı ti­ yatro oyunundan uyarlanan balede Hülya Aksular, Ok­

tay Keresteci, Arkın Zirek, Büşra Me­ riçli başrolleri paylaşıyor.

Ayrıca yalnızca dün geceye özgü ola­ rak İDOB dansçılarının yanı sıra Bol­ şoy Balesi başdansçılarından Yuri Klev­

zov Ferhad’ı, Elina Palşina ise Şirin’i

canlandırdı.

İDOB Genel Sanat Yönetmeni Yek­

ta Kara, İş Bankası 'nrn sponsorluğun­

da gerçekleştirdikleri bu projenin te­ mellerinin 1.5 yıl önce atıldığım belir­ tirken dünya balesinin seçkin koreograf­ larını ve dansçılarını peşpeşe konuk eden lD O B’un çalışmalarının bu baley­ le bir anlamda ‘doruğa’ ulaştığını ifade ediyor: “Yuri Grigoroviç Rusya'nın ye­

tiştirdiği en büyük koreograflardan bi­ ri. Bu yüzden Ferhad ile Şirin hem İDOB hem de Türk balesi için büyük bir ka­ zanç. Aynca Nâzım Hikmet gibi büyük bir sanatçının oyununu, gerek koreogra­ fı, gerek bestecisi, gerek dekor-kostü- müyle 1961 ’de ilk kez sahnelendiği öz­ gün biçimiyle seyirciye sunmak bizim açımızdan çok önemliydi”

Bu balenin A zeri-Türk dostluğunu pekiştirm ek gibi bir görevi de üstlendi­ ğini sözlerine ekleyen Kara, bu tür dün­ ya çapındaki yapımları izleyiciye sun­ manın, hem kurumun evrensel boyutta dışa açılımı, hem de İDOB sanatçıları­ nın gelişimi açısından önemi olduğu­ nu belirtti: “Grigoroviç’in bu baleyi sah­

nelemek için İstanbul'a gelmesi İDOB'un genç dansçıları için çok büyük bir şans oldu. Klasik Rus balesinin bu efsane ko­ reografı Ue karşı karşıya geldiklerinde onun yarattığı atmosfer büe dansçıları

çok etkiledi Eşi Natalia Bessmertnova ve Valerie Rijov’undaGrigoroviç’easis- tanlık etmesi Ue oluşturulan profesyo­ nel çalışma ortamı gençler için bir nevi okul işlevi gördü.”

‘A n a h atlar asla d eğişm ed i’

-Nâzım Hikmet’in ‘Ferhad Ue Şirin'ini sahneleme projesi nasıl oluştu?

YURİ GRİGOROVİÇ - Rusya, Nâ­

zım Hikmet’e kendi topraklarından çık­ mış bir şair gibi sahip çıktı. O nun adı­ na M oskova’da, B akû’de bir sürü vakıf açıldı, kitapları basıldı ve herkesin en çok okuduğu şairdi. Bu yüzden A rif M eli­ kov onun oyununu besteleyip bana ge­ tirdi. Bunun bir aşk masalı ve Türk ef­ sanesi olduğunu biliyordum. A m a bu m asal N âzım Tn kalem iyle bam başka bir dünyaya dönüştü. Beraber çalışm a­ mıza karşın balenin temelini ve genel ha­ vasım yaratan oydu. Oyunu izledikten sonra bana “Türklerianlatnıakiçinsah-

neyi nargileler, pala bıyıklı adamlar ve çeşmelerle donatmadan, sadece dans Ue bizim gerçek tarafımızı şansıtnuşsımz. Be­ nim yazıyla anlatmaya çalıştığım her şe­ yi sahnede yaratmışsınız” dedi. Oyun­

dan sonra Moskova’ya taşındığında da devamlı görüştük ve çok yakınlaştık. İki yıl sonra, Prag'da oyunun pröm iye­ ri olacaktı. Ben Prag’a gitmeden önce­ ki gece onu görmeye gittim. Nâzım her oyunun pröm iyerinde bir çocuk gibi se­ vinirdi. E rtesi gün uçaktayken onun ölüm haberini aldım. Onu son gören ki­ şilerden biri benim galiba.

- ‘Ferhad ile Şirin’i bale olarak sah­

nelemeye karar vermenize ne sebep oldu?

GRİGOROVİÇ - Ben kla­

sik bale eğitimi aldım. Kla­ sik bale bir disiplin ve bir duygu sistemidir. O yunu ilk okuduğum da D oğu ve Ba- tı’yı birleştiren bir dünya sen­ tezi yapabileceğim i düşün­ düm. Klasik balenin pence­ resinden bakarak D oğu kül­ türünü yansıtm a düşüncesi beni çok heyecanlandırdı. O dönemlerde Türkiye’ye İliç gitm em iştim am a Azerbay­ can, Gürcistan ve Erm enis­ ta n ’ı gezdim. M inyatürleri araştırdım, Doğu kültürüne ait k itaplar okudum . Firdevs,

Ömer Hayyam gibi şairleri in­

celedim. Doğu kültürü hak­ kında bilgi toplamaya çalış­ tım. Balenin dekor ve kos­ tüm tasarımcısı Simon Vlrsa-

ladze de dekoru minyatürler­

den etkilenerek yaptı. H er sahne bir sayfa gibi ve sanki kitap okur gibi sahneler de­ ğişiyor. Ben de baleyi yara­ tırken her perdeyi ayrı bir şe­ hir gibi düşündüm. Birinci şehirde iki kız kardeş arasın­ daki sevgiyi, İkincide bir er­ kek ve kadın arasındaki aş­ kı, üçüncü şehirde ise erke­ ğin aşkının hak aşkına dö­ nüşmesi ve bu uğurda sevgisini feda et­ mesini anlattım. Doğu kültürünün renk­ lerini taşıyan klasik bir bale yarattım.

- İlk kez 1961’de sahnelenmesinden bugüne kadar hiç değişiklik yapddı mı?

GRİGOROVİÇ -1 9 6 l ’de baleyi sah­

nelemeye karar verince librettoyu bale­ ye göre uyarlamak gerekiyordu. Bu ko­ nuda oyunu N âzım ’m fikirlerine ve is­ teklerine göre şekillendirdik. N âzım Tn ölüm ünden sonra ise M elikov’la bazı müzikleri eklemek, çıkarm ak ya da ye­ nilem ek gibi ufak tefek değişiklikler yaptık. Zaten şu anda sahnelediğimiz de bir redaksiyon. Çünkü ben her zaman baleyi sahneleyeceğim dans grubuna ve sanatçılara uygun olan bazı değişiklik­ ler de yapıyorum.

M esela Bolşoy B alesi’nde sahnede aynı anda 250 kişi olabilir am a burada bu imkânsız. Bu yüzden bazı uyarla­ m alara ihtiyaç var. Am a bu basitleştir­ me anlamında düşünülmemeli. Sadece bu topluluğa uygun olan bir dans yarat­ mayı denedim. Ama bütün bu dedikle­ rim çok küçük çapta değişiklikler. Ba­ lenin ana hatları ve prensibi asla değiş­ medi. Dünyanın neresinde sahnelenir­ se sahnelensin izleyiciler, 1961’de ser­ gilenen ‘Ferhad Ue Şirin’in aynısını bu ­ lacaklar.

‘İstanbul’u Nâzım için yaşıyorum’

- Sizin için bu oyunun İstanbul'da ilk defa oynanmasının önemi nedir?

GRİGOROVİÇ - N âzım baleyi izle­

dikten sonra “Ben bu balenin herkes ta­

rafından izlenmesini istiyorum. Paris,

New Delhi, Londra, Kahire, Viyana, Pe­ kin, New York, ama benim için hepsin­ den önemlisi İstanbul'da sahnelensin. Bu balenin birçok ülkede ve birçok dil­ de sahnelendiğini gördüm. Ama Yuri Grigoroviç’in koreografisi Ue bale olarak doruğa ulaşmış ve ben bu halinin İstan­ bul'da sahnelenmesini diliyorum” de­

mişti. Biz de Nâzım Tn vasiyetini ger­ çekleştirmeye çalıştık. Her ne kadar ken­ disi hayattayken bunu yapamadıysak da en azından şimdi biz ona olan görevi­ mizi yerine getirmiş oluyoruz. Ayrıca Nâ- zım ’ın her zaman geri dönmeyi düşle­ diği İstanbul’da çalışmak benim için çok önemli. Onun evine gittiğimde çalışma masasınuı üzerinde Boğaz Tn haritasını görürdüm. Hep İstanbul’dan bahseder­ di. Şimdi bu vesileyle İstanbul’u Nâ­ zım için yaşıyorum.

- Rus balesinde bir ‘Grigoroviç Tar- zı'ndaıı söz ediliyor. Siz kendi balenizi na- sU tanımlıyorsunuz?

GRİGOROVİÇ - Rus balesi bütün

dünyanın bale stillerini altında toplayan bir tarz. Fransız, İtalyan ve Alman ba­ lesinin etkili birleşmesi ile Rus ekolü or­ taya çıkmış. Ben de bu Rus okulunun ge­ leneklerine göre eğitildim. O dönem ­ lerde bütün dünya kültürünü elinde tu­ tan Leningrad’da bale okulunu bitirdim. 18 sene Kirov Balesi’nde solo dansçı ola­

rak çalıştım. Aynı anda koreografi yap­ maya başladım. Kısacası ben tam anla­ mıyla ‘klasik Leningrad balesi’ni tem ­ sil ediyorum. Am a bu klasik eğitimimi değişik denemelerle zenginleştirmeye çalışıyorum . ‘Ferhad ile Şirin’ de bu farklı denemelerimden bir tanesi. Bale­ de bütün dansların dramatik bir biçim ­ de şekillenmesini ve bir stil bütünlüğü oluşturmasını tercih ederim.

- Çoğu zaman konusu olmayan ve sa­ dece müzikilebirbütünlükkurulan mo­ dern bale hakkında ne düşünüyorsu­ nuz?

GRİGOROVİÇ - Ben konusu olm a­

yan balelere değil de fikri ve anlamı ol­ mayan ‘dansgösterileri’ne karşıyım. Ba­ le, müzik ve tiyatronun birleştiği bir sa­ nat olayıdır. Bu yüzden bence mutlaka bir dramatuıjisi olmalı. Sadece müzik ve dans bence bir şey ifade etmez. Tıpkı bir dile benziyor. Bir kelimenin tek başına hiçbir anlamı yoktur. ‘Ben’, ‘sen’, ‘aşk’ dem ek anlamsızdır. A m a ‘Ben sana âşı­

ğım’ denildiğinde ilahi bir anlam orta­

ya çıkar. Aynı şekilde ben de bale yapı­ yorum. Küçük küçük hareketlerle cüm ­ le kuruyorum ve bu cümleyi bir rom a­ na dönüştürüyorum . Ama Moliere’in dediği bir söz vardır: “Sanatta her şey

yapılabilir, kendini tekrarlamadıktan sonra.”

Arif Melikov, balenin yaratılış sürecini ve 1961’de Leningrad’daki prömiyerini anlatıyor

'Nâzım

’a oğulluk borcumu ödedim

► “Balenin dünyanın çeşitli ülkelerde 65 kere

sahnelenmesine önayak olarak Nâzım’ı

yaşatmaya çalıştım. Nâzım’m en büyük

arzusu İstanbul’da yaşamak ve havasını

solumaktı. ‘Ferhad ile Şirin’ 1961 ’de

Grigoroviç’in koreografisi ve Virsaladze’nin

dekoruyla 39 yıl sonra İstanbul’a geldi.”

Nâzım, 1961'de Kirov Balesi’ndeki prömiyerde sanatçılarla.

1961’de ‘Ferhad ile Şirin’in beş yaratıcısı; Yuri Grigoroviç, A rif Melikov, tasarıma Virsaladze, Nâzım Hikmet ve şef Niyazi Tagizade. - Nâzım Hikmet’le olan dostluğu­

nuzdan söz eder misiniz?

ARİF MELİKOV-Nâzım Hikmet’le

1958 yılında tanıştık. Ben konservatu- van yeni bitirmiş ve Nâzım Hikmet’in o zaman ‘Muhabbet Efsanesi’ olarak okuduğum ‘Ferhad ile Şirin’i üzerin­ de çalışmaya başlamıştım. O Bakû’ye geldiğinde oteline gidip oyunu için ha­ zırladığım besteyi ona gösterdim. Ben gittikten sonra arkadaşlarıma “Bu genç

oyunu çok güzel yazacak, onun yaptı­ ğı bale tüm dünyaya örnek olacak, çün­ kü genç olmak gibi büyük bir üstünlü­ ğü var” demiş. O gençlere çok inanır

ve destek olurdu. Daha sonra ben oyu­ nu Leningrad’da Kirov’a götürdüm ve onlar da sahnelenmesini istediler. Bu­ nun üzerine libretto üzerinde çalışmak için o sırada Moskova’da yaşayan Nâ­ zım Ta çalışmaya başladık. Beni bir oğul gibi kabul etti. Onun bütün kitap­ ları, fotoğrafları ve el yazısı şiirlerini evimde saklıyorum.

‘N âzım büyük bir dram aturgdu’

- Nâzım Hikmet’in yazdığı tiyatro metnini ba­ le olarak yorumlarken ne gibi değişiklikler ol­ du?

MELİKOV -Tiyatro metni bambaşka bir şey­

dir. Onu bale haline getirmek, onu müziğe gö­ re yorumlamak ve tamamen başka bir dünyaya taşmıak gerekir. Nâzım büyük şair olduğu gibi büyük de bir dramaturg idi. Nâzım hiçbir alet çalmamasına karşm müziği içinde hissederdi. Bu yüzden balenin librettosunda kendi felsefe­ sini bir müzik haline getirdi ve benim bestele­ rimle tam bir uyum sağladı.

-1961 'deki prömiyerde nasıl tepkiler almıştı­ nız?

MELİKOV - ‘Ferhad ile Şirin’in prömiyeri

23 Mart 1961 ’de gerçekleşti. O gün baleyi ya­ ratan beş kişi, Nâzını, ben. Grigoroviç. dekor ta­ sarımcısı Virsaladze ve orkestra şefi Niyazi Ta-

gizade’nin fotoğrafımızı çektiler. O zamanlar bu

fotoğrafta yer alan herkesin bu kadar ünlü ola­ cağını hiç İtimse bilmiyordu ve daha sonra yıl­ lar boyu her yerde bu fotoğraf yayımlandı. O gün ünlübesteci Dimitri Soştakoviç de bana gelerek

“Bu baleyi yaratanların birimleriyle olan sa­ natsal uyumları, bu yapıtı bütün dünyada izle­ necek bir noktaya eriştirmiş” dedi. Soştakoviç

de Nâzım gibi gençlere destek ve ilham veren bir insandı. O gece Nâzım’ı tebrik etmeye ge­ lenlere Nâzım, “Bu balenin asıl yaratıcıları Arif

Ue Yuri’yi tebrik edin. Ben bunun sadece küçük bir parçasını oluşturdum” dedi.

- Yazıyı müzik boyutuna geçirirken besteleri­ nizi nasıl biçimlendirdiniz?

MELİKOV - Balede söz yoktur. Bu yüzden

Nâzım Tn şairane sözleriyle yarattığı bu aşk des­ tanını müzik diliyle ifade etmem gerekiyordu. Müziğin Ferhad ile Şirin’in sevgisinden, keder­ lerinden, Mehmeııe Banu’nun kötülüğünden fışkırdığını izleyiciye hissettirmeliydim. Ayn­ ca Doğu’nun duygusunu, hareketlerini, gele­ neğini klasik müzik kuralları ile birleştirmem ve klasik müzikle Doğu melodilerini harman­ lamam gerekiyordu. Bir balenin ilk yaratıcısı bes­ tecidir, sonra libretto ve koreograf gelir. Bu yüz­ den koreograf müziği duyar ve ona göre sözsüz bir biçimde bunu dinleyiciye ulaştırmaya çalı­ şır. Bu noktada önemli olan Ferhad ile Şirin’in Türklere ve Azerilere tanıdık bir efsane olma­ sına karşm dünyanın her yerinde ilgiyle izlen­

mesini sağlayabilmektir. Aşk des­ tanım müzik ve dans ile felsefe se­ viyesine ulaştırmaktır. Nâzım Tn oyunu zaten öyle bir felsefe içeri­ yordu. Yapmamız gereken, bu fel­ sefe seviyesini bale olarak sahne­ ye taşımaktı. Bunu da başardık.

- 61 ’den bu yana bestede değişik­ lik vapünız mı?

MELİKOV - Bazı besteciler ve

koreograflar yapıtlarını çağa uy­ durm ak için yenilikler yaparlar. Ama bu yapıt 196 l ’de öyle yüksek bir seviyede yaratıldı ki onu yeni­ lemeye ihtiyaç duymadık. 1961 yı­ lında nasılsa bugün de aynı şekil­ de sahneye konmaktadır. Başka ko­ reograflar da bu baleyi sahneledi­ ler. Ama biz Grigoroviç’in ‘zirve’ gösterisini, Nâzım’ın arzuladığı şe­ kilde İstanbul’a getirdik.

- Nâzım'm diğer oyunları içinde neden özellikle Ferhad Ue Şirin? MELİKOV - Her halkın kendine ait aşk des­

tanları vardır. Bu efsane de bizim tarihimizde asırlar boyu anlatılır durur. Ama Nâzım Hikmet bu efsaneye 20. yüzyılın yorumunu getirmiş ve bugünün izleyicisinin duygusuna ulaşmak için eseri yeniden yaratmıştır. Ben de efsanenin bu yorumdan çok etkilendim ve kendi müziğimle, atalarımdan gelen bir efsaneyi bale olarak ya­ şatmak istedim.

- Bu baleyi İstanbul'da scrgüenıck sizin için ne ifade ediyor?

MELİKOV - Baleyi 65 kere dünyanın çeşit­

li ülkelerinde sahnelenmesine ön ayak olarak Nâ- zım 'ı yaşatmaya ve onun başarısını devam et­ tirmeye çalıştım. Ama Nâzım’m en büyük ar­ zusu İstanbul sokaklarında gezmek, İstanbul’da yaşamak ve havasım solumak idi. Bale, Grigo­ roviç’in koreografisi ile, 1961 ’de Virsaladze’nin yaptığı dekorla 39 yıl sonra İstanbul’a geldi. İlk gösteride orkestra şefi Azeri Niyazi Takizade idi. Şimdi de yine ünlü bir Azeri şef Elşad Ba- girov, orkestrayı yönetiyor. Bir bakıma ilk prö­ miyerdeki beş kişilik kadroyu İstanbul'a taşıdık. Nâzım’m arzusunu, istediği biçimde, memleke­ ti İstanbul’a getirerek ben Nâzmı’a oğulluk bor­ cumu ödedim.

\

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

(F oto ğr af: Y A ŞA R S A R A Ç O Ğ L U )

Referanslar

Benzer Belgeler

Ethernet a¤lar›, düflük güç tüketimi için özel olarak tasarlanm›fl bilgisayarlar›n elektrik ihtiyac›n› tek bafl›na karfl›layabiliyor. Do¤al Gaz Borusundan

Harmeni sâmanda ben tahsili harman itmişim Vakıfî esrarı dehr olmakla ahır ömrümü Fakre sıdtan, cevvi hîçiye Süleyman itmişim Yârı can uğrunda can

birlerini pencereden, kapıdan göre göre birbirlerine gönül verdikten son ra mektuplaşmağa girişmiş, bundan bir müddet sonra daha ötelere gittik leri halde

Sözkonusu küme de yer alan kişileıin spor ayakkabısı kullanım amaçlarında en önem verdikleri unsurlar: spor ayakkabısını akşam dışarı çıkarken, yürüyüş

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

Sabık serasker ve Tophanei âmire müşiri Ali Saip paşanın hafidi ve Sa­ di paşanın ikinci oğlu Osman bey, etrafa bambaşkalık, yepyenilik olsun diye

Bu anlamda evrene yeni bir pencere açması beklenen NuSTAR’ın ilginç bir özel- liği, uzun teleskop tüpü, uydu uzaya fırlatıl- dıktan sonra uzatıldı.. X-ışınları,