'TT- çarına.
PAZARPENCERE
Bil* Yıldız Daha K a yd ı..
Hacivat’ın evi Köşede ufaraktan B ir tüfek atımı duraktan Kapı pencere elekten Döşemeler zemberekten Dökülmekten sökülmekten İncelmiş süprülmekten
1950’li yıllarda dilden dile dolaşırdı bu şiir; ez berlenmesi, söylenmesi kolaydı, o günün İstan bul’una yakışıyordu. 0 günün İstanbul’u güzeldi. Nostalji değil bu, gerçek. Kentin havası kirlenme- mişti. Şehir betonlaşmamıştı. Yosun kokuyordu de niz. Bulutlar zehirle yüklenmemişti. Salâh Bey de doğrusu bu İstanbul’a, öncelikle Beyoğlu’na ya kışıyordu. Takslm’deki ünlü Krlstal’in tam altında, meydana bakan kahvede tanımıştım onu; İnsana akvaryumdaki bir balık gibi bakıyordu; ama, insa nın akvaryumu edebiyat oldu mu, kişinin düşün cesindeki dünya, evrenin ortasındaki kavanoz gi bi saydamlaşır.
Birsel tam bir edebiyat ve kültür adamıydı; yıl lar bu kişiliğini zenginleştirdi; şiir, roman, günlük, deneme türlerindeki üretimiyle 2000 yılına 9 ay ka laya dek yaşadı...
Ne ki bu yaşam kolay mıydı?.. Salâh Birsel anlatıyor:
“Ben denemelerimi şiir gibi yazanm. Boyuna söz cükler ve tümcelerle boğuşurum. B ir yerde yazı nın iplerini çekenin ben olmadığımı, benim yeri me, deneme yapısına karışmış sözcüklerin karar verdiğini, buyruklar savurduğunu görürüm. (...) Uzun, upuzun denemelerimi de parça parça ya zar, onları sonradan birbirine eklerim. Bu parça lar kafamda önceden belirlenmiştir. (...) Kurguyu bitirdikten sonra da denemeye, baştan başlaya rak, yeniden yazmaya koyulurum. Kendi gözyaş- larıma bile bakmam, yeni budamalara girişirim. Şu var ki bu parçaların hazırlığı çok önceden ya pılmıştır. Onlarla ilgili kitaplar okunarak b ir sürü fiş çıkartılmış, parçanın tümceleri kafamda oluş- tumlmuştur. Yazarken bu fişlerden, bu alıntılardan çoğunu elemeye özen gösteririm. ‘Oh, deneme
yi bitirdim!’ dedim mi, bu doğru değildir. Asıl cur
cuna ondan sonra başlayacaktır. Deneme yeni den okunacak, kimi yerler yine atılacak, kimi yer lere eklemeler yapılacaktır. Bunlar için de hiç tez canlılık göstermem. Hiçbir şeyi zorlamadan b ir kap lumbağa yürüyüşüyle ilerlemeye çalışırım. Ama b ir karınca g ib i de sağa sola saldırırım. Diyece ğim, tümcelerin kalemime, daktiloma (yazarken bunların ikisini de kullanırım) takılması için bıkma dan, yılmadan beklerim. ” (Türk Dili Dergisi, s. 305.
1977).
Yazarlık çilesini göze almadan özgün kişiliğe kavuşulabillrmi?.. Salâh Birsel, geriye, İnceden in ceye dokunmuş, damıtılmış, ürünler bıraktı...
Ve gitti... Giden gidene.. Yaprak dökümü.. Neden?..
Simurg denen masal kuşu, kimi tarihsel dönem de yaratıcılığın yumurtalarını bir toplumun kuluç kasına bırakır. '1923 Aydınlanma D evrimi’, özün deki felsefeyle yazar ve sanatçıları tohumladı. Cumhuriyet’in uyanış ve yükseliş çağında yıldız kü meleri gibi göğümüzde parlayan şairler, yazarlar, sanatçılar kuşağının önde gelenleri, şimdi birer birer kayıyorlar.
Salâh Birsel “Aşk İçinde Ölmek” şiirini gençli ğinde yazmıştı:
“Ben de kımıldatmasını bilirdim Kollarımı
Bacaklarımı
Başımla selam da verirdim Ölümümden beş dakika önce Cigara da içm iştim "
★