Eser; kronoloji (s.vn-v~~~ ), önsöz (s.~x), 6 harita (s.x-xv~), giri~~ (s. 1-18), Ülke ve ~nsanlar (veya Toprak ve Yerle~enleri) (s.19-49), Millet Öncesi (5.50-85), Do~u Sorunu (s.86-115), Ulus Devletlerin Kurulu~u (s.116-142) adl~~ 4 bölüm, ~iddet Üzerine ba~l~kl~~ bir sonuç k~sm~~ (s.143-151). Balkanlar için daha fazla okuma kitaplar~~ (s.152-153), notlar (s.154-169) ve indeksten (s.170-176) olu~maktad~r.
Eserin ad~ndan da anla~~laca~~~ gibi çok iddial~~ bir çah~mad~r. Ald~~~~ ödüller ve özellikle Bat~~ okurundan ald~~~~ övgillere bak~ld~~~nda, iddia gerçe~e dönü~mü~~ gibidir. Eserin ilk bask~s~~ 2000 y~hnda yap~lm~~~ olup ayn~~ y~l Wolfson Tarih, ertesi y~l ise Bentinck Ödülü'nü alm~~ur2.
Eserin kapa~~na Balkanlar'~n kar~~~k tarihine ~~~k tutacak nitelikte bir foto~raf ko-nulmu~tur. Kapakta I. Dünya Sava~~'n~~ ba~latacak olan Saraybosna'da Avusturya Veliaht~na yap~lan suikast' konu alan bir foto~raf yer almaktad~r. Arka kapakta ise 1934'te Türkiye, Ro-manya, Yunanistan ve Yugoslavya aras~nda imzalanan Balkan Antanu'rn konu alan bir foto~raf mevcuttur. Yap~lan foto~raf seçimiyle Balkanlar'da aniden parlayan sava~~ ve bir anda sanki sava~anlar onlar de~ilmi~~ gibi, imzalanan ama gerçekte hiçbir zaman düzgün i~lemeyen anla~malara vurgu yap~lm~~t~r.
Eserin giri~inde Balkan terimi ve milletlerinin ortaya ç~k~~~~ irdelenmi~tir. 18501ere kadar ço~u Avrupal~~ yazar Balkan terimi yerine Tuna, Makedonya vs. gibi yöresel co~rafi adlar~~ veya Av-rupa Türkiye'si ad~n~~ tercih etmi~lerdir. Mesela 1840'larda bölgeyi en iyi inceleyen isimlerden biri olan Ami Boue dahi Balkan sözcü—günü kullanmam~~ur. Daha sonra Balkan milletlerini!' ayr~~ma ve ortaya ç~k~~~ sorunu ele al~nm~~t~r. Neredeyse XX. yüzy~l~n ba~~na kadar Türk idaresi alt~nda ya~ayan tüm Ortodokslar, Yunan olarak nitelemni~tir. Yazara göre, Balkan milletlerinin boyle görünmesinin nedeni bizzat Osmanl~lard~r. Millet sistemi nedeniyle, d~~ar~dan bak~ld~~~nda Or-todokslar otonom bir unsur olarak algdanm~~lard~r. Ancak bu durum "maalesef bir ütopya"d~r. Nihayet büyük güçlerin müdahalesiyle Balkan uluslar~~ ortaya ç~k~nca. XX. yüzy~l~n ba~~nda Bat~l~~ yazarlar Balkan terimini kullanmaya ba~lam~~lard~r. I. Balkan Sava~~~ sonras~nda ise terim iyice
I Yazar Princeton Üniversitesi eski tarih profesörüdür. Halen Londra'daki Birkbeck Colle-ge'de tarih ö~retim üyesidir. figi alanlar~~ XX. Yüzy~l Avrupa ve Balkan Tarihidir. Ba~l~ca eserleri Dark Continent: Europe's 20th Gemin)" (London, 1998) (Bu eser Mehmet Moral~~ taraf~ndan Türkçe'ye çevrilmi~~ ve ~stanbul Bilgi Üniversitesi taraf~ndan bas~lm~~ur.); Inside Hitler's Greece: the Experience of Occ~~pation, 1941-44 (Yale, 1993); After the War was Over: Reconstructing the Family, Nation and State in Greece, 1943-1960 [Princeton UP, 2000]. Bak~n~z, http://www.bbk.ac.~~k/hca/staff/mazower.shunliiteaching. Yazar~n son kitab~~ Selonica: City of Ghosts'dur. (Bu eser hakk~nda Gazi Erçel tarfindan Dünya Gazetesrnin 10.08.2005 tarihli say~s~nda k~sa bir tan~t~m yaz~s~~ yarnlanm~~ur).
2 Eser yurt d~~~ndaki okuyucu ve ele~tirmenler taraf~ndan da çok begenilmi~tir. Yorumlar için baluniz, h ttp://i~riviv. amaz on .c o in/ gp /prod ~le t/ prod l~ c t-d esc rip tio n / 081 296621X/ ref=dp proddesc 0/103-2438712-3889451?%5Fencoding=UTF8&n=283155. (Buradaki yorumlar eserin 3. bask~s~na aittir)
326 KITAP TANITMA
yayg~nla~m~~ur. 1917'ye gelindi~inde Do~u Sorunu ile ilgili yazan bir tarihçi Türkiye Asrupas~~ ye-rine Balkan Yar~madas~~ veya basitçe Balkan terimini kullanmaya ba~lam~~t~r (s.1-4).
Yazara göre; kanl~~ geçmi~i nedeniyle Balkan kavram~~ ortaya ç~karken, ~iddet ve vah~et te-rimleriyle beraber an~lmaya ba~lam~~t~r. Bu dü~ünce XX. yüzy~lda roman ve filmler arac~l~~~yla iyice benimsenmi~tir. II. Dünya Sava~~~ sonras~nda bu olumsuz nitelemede bir azalma meydana gelmi~tir. Fakat bu kez de Yunanistan hariç Balkanlar'da yer alan uluslar~n Sovyet tesiri alt~nda kalmas~, farkl~~ biçimde de olsa yeni olumsuz imgelerin üretilmesine yol açm~~t~r. Komünizmin çökü~ünden sonra Balkanlar'da ya~anan ~iddet olaylar~~ Balkanlar'~n eski imaj~n~n beslenmesine yard~ mc~~ olmu~tur. Ancak Balkanlar'~n ~iddetle e~de~er an~lmas~~~~~~~ nedeni Balkan halklar~n~n tercihi veya onlardan kaynaklanan bir durum de~ildir. Örtaça~-da Katolik-Ortodoks çeki~mesi, özellikle 1204 Haçl~~ seferi, ard~ ndan ~slamiyet'in Balkanlar'a nüfuzu bölgenin sosyal ve kültürel yap~s~ n~~ alt üst etmi~tir. Balkanlar Do~u ve Bat~~ dünyas~n~n birle~me noktas~~ oldu~u kadar, ayr~~ma noktas~n~~ da ifade etmi~tir. Osmanl~lar~ n ilerleme ve gerilemesi esnas~nda ya~ananlar bunun en güzel örne~idir (s.4-18).
Mazower ilk bölüme Balkanlar'~n jeolojik olu~umu hakk~nda çok k~sa bir bilgi vererek girer. Bölümün ba~lang~c~nda önemli bir iddia yer al~r. Bu iddia temelde tart~~maya aç~kt~r. Öncelikle Balkanlar'~ n do~al bir koruma duvar~ n~n olmamas~~ bölgeyi hem kuzey, hem de do~udan gelen fatihlere kar~~~ korumas~z b~rakm~~t~r. Mesela Balkanlar, ~talya Yar~madas~'n~n hemen hemen tüm kuzeyini kapayan da~lar gibi do~al korunaklardan yoksun kalm~~t~r. ~ kincisi Balkan iklimi-nin sert ve ac~mas~z olu~uyla ilgilidir. O Balkan co~rafyas~n~n ~spanya ve Malta hariç Avrupa'n~ n tüm di~er bölgelerinden daha kurak oldu~unu dile getirir. Mesela 1917'de Karada~'da kurakl~k nedeniyle ölümler meydana gelmesini iddias~na kan~ t olarak gösterir. Fakat kurakl~ k Tuna Hav-zas~, Rodoplar, Eski Yugoslavya'n~n bir k~sm~~ ve Romanya için geçerli de~ildir. K~saca Mazower Balkanlar'~n tarihi geçmi~indeki kar~~~kl~~~~ bölge insan~na de~il, co~rafi ko~ullar~n sertli~ine veya elveri~sizli~ine ba~lar (5.19-21).
Bölgenin dikkat çeken en önemli özelliklerinden biri, ula~~m altyap~s~n~n yetersiz olu~udur. Zira demiryolu hiçbir zaman Avrupa ile k~yaslanacak derecede olmam~~ur. Karayollar~~ da ol-dukça yetersiz kalm~~t~r. Yollar~n kötülü~ü Bat~l~~ Seyyahlar taraf~ndan "Barbarl~~~n" bir simgesi olarak eserlerine aktardm~~ur. Yollar~n bozuk olmas~~ veya Romanya'n~n büyük lusm~ndaki gibi hiç olmay~~~, ekonomi üzerinde olumsuz bir etkiye yol açm~~~ ve bölge ekonomisinin geri kalmas~na yol açm~~t~r. ~leti~im hususunda Osmanl~lar, bölgede Tatarlardan olu~an etkili bir posta a~~~ kurmu~lard~. 1841'de sistem hâlâ insanlara hizmet vermeye devam ediyordu, fakat hemen he-men çökmek üzereydi (s.22-24).
Güvenlik tarih boyunca Balkanlar'~n en önemli sorunlar~ndan biri olmu~tur. Mesela daha 1997 yaz~~ gibi çok yak~n bir tarihte bile Güneydo~u Arnavutluk'ta meydana gelen bir isyan so-nucu, isyanc~lar~n yollardaki araçlara el koymas~~ bu sorunun hâlâ devam etti~inin en güzel kan~t~d~r. Ona göre bu durum geçmi~te de ayrnyd~. Bölge sürekli kar~~~ kl~k içindeydi ve güvenli seyahat hemen hemen her dönemde sorundu. Mesela 1834'de Suma'ya gitmek isteyen Von Ti-etz'e Osmanl~~ Pa~a's~~ yolun güvenli olmad~~~n~~ bildirmi~ti. Denizlerde de durum farkl~~ de~ildi. XIX. yüzy~hn ortalar~ nda dahi korsanlar yolcular için ciddi bir tehditti (5.25) 3
.
3 Todorov, Balkan insanlar~n~n haydut olarak görülmesi veya bölgenin sorunlu bir co~rafya
olarak tan~mlanmas~ n~n yanl~~~ oldu~unu ifade eder. Ona göre bu durum bölge insanlar~n~n bilinçli tercihlerinden de~il, bölgeye d~~ar~dan müdahale eden fatihlere kar~~~ yöre insanlar~n~n tepkisinden kaynaklanmaktad~r. O, bölgeye dair karga~a ve asayi~sizlik problemlerinin Bat~l~~
Mazower'in Balkanlar'a dair dikkati çekti~i en önemli sorun Balkan milletlerinin nüfuslarnun sa~lam delillere dayanan verilerden yoksun olmas~d~r. Hakikaten bu durum XIX. yüzy~lda dahi çok ciddi bir sorundu. Mesela bu yüzy~lda Bulgaristan'a dair nüfus verilen 500.000-8.000.000 gibi uç rakamlarda dola~maktad~r4. O bu gerçekli~i ifade ettikten sonra nüfus verile-rindeki bu karma~an~n nedenlerine effilir. Ona göre problemin üç nedeni vard~r:
1- Bizans'tan beri bölgeyi yöneten fatihlerin nüfus say~mlarma gerekli önemi vermemeleri5. 2-Bölgeye çe~itli nedenlerle Osmanl~lar taraf~ndan yerle~tirilen Türk boylar~.
3- Balkanlar~n Anadolu ve Bat~~ Avrupa aras~nda geçi~~ bölgesi olmas~~ nedeniyle d~~~ etkilere, dolay~s~yla salg~n hastal~klara aç~k olmas~. Mesela 1625'de veba nedeniyle baz~~ ~ehirlerde günde 1.000 ki~i ölmü~tür. 1781-83'deld salg~nda ise sadece Saraybosna'da 16.000 ki~i ölürken, Selanik adeta bir çöl kadar ~ssula~m~~t~~ (s.26-28) 6.
Osmanl~~ idaresi alt~nda oldukça dü~ük olan nüfus yo~unlu~u Balkan Devletleri'nin ba~unsahldar~m kazanmalanyla ~a~~rt~c~~ bir biçimde artm~~tn. 1831'de Osmanh idaresinde 10, tüm Balkanlarda 20 milyon ki~i ya~arken, 1920'de bu say~~ 42,5 milyona yükselmi~tir. 1940'da ise h~zl~~ nüfus art~~~~ art~k bir sorundu. Zira halk~n ço~u tar~mla u~ra~~yordu ve oldukça fakirdi. özellikle XIX. yüzy~l~n sonu ve XX. yüzy~l~n ba~~nda bu sorun iki önemli problemi ortaya ç~karm~~t~r. ilki hayduduk, ikincisi özellikle Amerika'ya d~~~ göçtü. Göç 1960'larda Avrupa'ya yönelmi~tir (s.28-29).
Yazar daha sonra Balkan çiftçilerinin ya~am tarzlar~n~~ de~erlendirir ve hemen ard~ndan genellikle kabul gören bir yakla~~m olan Osmanl~~ hâkimiyedyle Balkan çiftçilerinin karanl~k ça~~n~n ba~lad~~~~ fikrine kar~~~ ç~kar. Tam tersine Bizans hâkimiyetindeki durumlar~na bakarak, baz~~ Tuna Prenslikleri ile Bosna hariç Osmanl~~ hâldmiyeti ile Balkan çiftçilerinin durumlar~n~n iyile~d~ine dikkati çeker. Mesela yüzy~llar sonra ba~~msul~klar~m kazand~ldar~nda, yerli aristolu-asi Osmanl~lar taraf~ndan yok edildi~inden kolayca kendilerini yönetebilmi~ler ve Avrupa'n~n di~er bölgelerindeki gibi radikal devrimci dönü~ümler ya~amam~~lard~r (s.29-32).
Klasik Osmanl~~ ça~~n~n ard~ndan Osmanh toprak sistemindeki bozulma belirgin bir ~ekilde ortaya ç~kmaya ba~lam~~t~r. Avrupa özellikle koloni ve sömiirge yöntemleri ile zenginle~irken, ayn~~ seyyah ve yazarlar taraf~ndan kas~tl~~ olarak abaruld~~~~ dü~üncesindedir ve bu dü~üncenin kesinlikle sorgulanmas~~ gerekti~i inanc~ndad~r. Balumz, Maria Todorova, Balkanlar'~~ Tahayyül Etmek (çev. Dilek ~endil), ~stanbul, 2003, s.17-51.
4 Nüfus say~lar~n~n tart~~maya aç~k olmas~~ veya kesin bilinememesi bizzat bölgede görev
yapan Osmanh kamu görevlilerinin de ba~l~ca problemidir. Mesela 1863-64'de Bosna'da tefti~~ görevini icra eden Ahmed Cevdet Pa~a da Bosna nüfus defterleri üzerine yapt~~~~ incelemeden sonra, nüfus defterlerinin güvenilmez oldu~una kanaat getirmi~tir. Bakma, Ahmed Cevdet Pa~a, Tezâkir 21-39, Yay~nlayan: Cavid Baysun, Ankara, 1991, s.31-32. Karpat örnekler vererek Osmanl~~ say~mlann~n güvenilir olmad~~~~ fikrine kar~~~ ç~kar. O Bâblâlrnin istatistiklerinin güvenilir oldu~unu, güvenilirli~in yabanc~~ ara~t~rmac~lar taraf~ndan da teyit edildi~ini ifade eder. Baluna, Kemal H. Karpat, Osmanl~~ Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal özellikleri (çev. Bahar T~rnakç~), ~stanbul, 2003, s.43-44.
5 Mazower burada Osmanl~~ tahrirlerini gözden kaç~r~r. Ancak belki o da di~er baz~~ Bat~l~~
ara~t~rmac~lar gibi bu kay~tlar~~ sadece birer vergi kayd~~ olarak de~erlendirmi~tir.
6 Olümler günümüz ara~t~rmac~lar~~ taraf~ndan ayr~nt~lar~yla incelenmi~tir. Ayr~nt~l~~ bilgi
için bak~n~z, Dan~el Panzac, Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nda Veba (çev. Serap Y~lmaz), ~stanbul 1997.
328 KITAP TANITMA
dönü~ümü gerçekle~tiremeyen Osmanl~~ Devleti ciddi bir ekonomik krizle yüz yüze kalm~~t~ r. Buna bir de XVIII. yüzy~ldaki salg~n hastal~klar eklenince problemler iyice su yüzüne ç~ kmaya ba~lam~~t~r (s.32-35).
Toprak sisteminin yan~ nda Balkanlardaki belirgin Osmanl~~ etkisi kendisini iki ~ekilde göstermi~tir. ilki 1490'larda ~spanya'daki büyük Yahudi Sürgünü sonras~nda oradan kaçan Ya-hudileri Balkanlara yerle~tirmek; ikincisi ise Osmanl~~ hakimiyetiyle sa~lanan güvenlik ortam~nda küçük Balkan ~ehirlerinin büyük birer ticaret merkezi haline dönü~meleridir7. Mesela Saray-bosna, Banaluka, Tiran ve Mostar bu ~ehirlerden bir kagd~r (s.38-39).
Daha sonra Avrupa ile k~yaslamal~~ olarak Osmanl~~ Devleti'ndeki gerileme ortaya konularak, bölgenin XX. yüzy~ldaki durumu de~erlendirilir (s.39-44). XX. yüzy~lda Balkanlardan d~~~ ülkelere, özellikle Amerika'ya yap~lan göçIerin nedenleri sorgulan~r. Yazar~n 1990'larda So~uk Sava~~ sonras~~ olaylar~~ de~erlendirmesi ise son derece ilginçtir. 1990'lardan sonra yeniden ka-zan~lan ba~~ms~zl~kla Balkan çiftçileri Osmanl~~ dönemini hasretle and~klarm~~ aç~kça dile getir-meye ba~lam~~larchr. Mazower Makedonyal~~ çiftçilerin ~u sözüne dikkat çekerek konuyu sona er-dirir: "Türk kur~un,: Yunan kaleminden iyidir. "(s.48).
Yazar ikinci bölümde XIX. yüzy~l öncesi Osmanl~~ Haldmiyeti alt~ndaki Balkanlar~n sosyal ta-rihine bir ~~~k tutar. Ona göre Balkanlardaki bölünme kültürel veya etnik olmaktan ziyade dini olmu~tur. Ayn~~ dinin farkl~~ mezheplerini veya ayn~~ mezhebin farkl~~ dini ritüellerini benimseyen topluluklar, kendilerini ba~ka ba~ka milletler olarak tammlam~~lard~r. XIX. yüzy~l öncesinde bölgede hüküm sürmü~~ büyük devletler için bu farkl~l~klar hiçbir zaman sorun olu~turmam~~t~r. Çünkü ne Bizans ne de Osmanl~~ Devleti etnik temele dayal~~ bir politika gütmemi~tir (s.51). On-lar sadece basit bir dini s~n~flama yapm~~, tebaaOn-lar~n~~ ona göre yöneuni~lerdi. Bu durum toplum-lar aras~~ çat~~matoplum-lar~~ önlerni~tir.
Esasta Balkanlar~ n en temel karakteristi~i dil ve di~~i bölünme de~il daima süregelen göçtûr. Göç XX. yüzy~lda da Avustralya. ABD ve di~er Avrupa ülkelerine devam etmi~tir. Zaten Balkan etnisitesi de bu göçler sonucu kurulmu~tu. Bölgedeki temel etnik yap~ lanma VII. yüzy~ldan itibaren belirginle~mi~, 200 y~l süren göçIer sonunda, Antik Roma Dünyas~~ sona ermi~~ ve bugünkü Balkan Dünyas~~ ba~lam~~t~~ (s.52)
Gerçekte bugüne kadar Balkanlarda sadece Arnavutlar di~er Balkan milletlerinden ayr~~ kalmay~~ ba~arabilmi~lerdir. Onlar yüksek da~larda izole edilmi~~ ~ekilde ya~ad~klar~ndan bunu gerçekle~tirmi~lerdi. Fakat bölgede kendilerini di~er milletlerden farkl~~ tammlayanlar ilk Yu-nanl~lar olmu~tur. Onlar di~er Balkan kabilelerini Pagan olarak tammlay~p kendilerini Romal~~ olarak adland~rmaktayd~lar. Bulgarlar ise Türk orijinli olup uzun süre Tuna'n~n güneyindeki Slav kabilelerini idare edip zamanla Slavla~m~~lard~. En son Makedonlar kendilerini farkl~~ olarak tammlad~lar. Fakat geçmi~te bu toplumlar~~ zaman zaman ba~ar~yla birle~tiren geli~meler de yok de~ildi. Bunun en güzel örne~i IX. ve X. yüzy~lda ya~anm~~t~. Bu etki günümüze kadar gelmi~tir. Yunanl~lar daha önce H~ristiyanla~m~~t~. IX. ve X. yüzy~lda ise bütün Slavlar H~ristiyanla~nu~ur. Bu s~rada Cyril ve Methodius adl~~ 2 karde~~ Slav Kabileleri aras~nda kabul görecek bir alfabe ge-tirmi~lerdir. Bu k~sa bir süre Slav dünyas~nda bir bütünlük sa~lam~~t~r. Ancak Arnavutlar ve Ku-zeydeki Vlahlar bu geli~menin d~~~nda kalm~~lard~. Daha sonra H~rvatlar Latin Alfabesini ve Ka-tolikli~i benimsemi~ler, Bosnal~lar da farkl~~ bir ö~reti kabul edince göreceli birlik yeniden bo-zulmu~tur (s.51-54).
7 Bu konuda ~u esere bak~labilir. Gülgün Üçel-Aybet, Avrupal
~~ Seyyahlar~n Gözünden Osmanl~~ Dünyas~~ ~r ~nsanlar~~ (1530-1699), ~stanbul, 2003.
Osmanl~lar~n geli~iyle durum de~i~mi~tir. Yerli halk~n bir k~sm~, daha ziyade aristokratlar, baz~~ ayncal~klar elde etme gayretiyle ~slami kabul etmeye ba~lad~lar. Özellikle Istanbul'un Fethi'-nden sonra Osmanl~~ üst makamlar~nda bu tip insanlardan onlarcas~na rastlamak mümkündür (s.55-59). Ortodokslar için Osmanl~~ hâkimiyetinde ya~amak, Katolik hâkimiyetinde ya~amaktan kat kat iyiydi. Istanbul'daki Patrikhane'nin elde etti~i ayncal~klar nedeniyle Yunanhlann du-rumu daha da iyiydi (s.59-62). Bu durum Yunanl~lann Osmanl~~ hâkimiyetinden ayr~lan ilk mil-let oldu~u de~erlendirildi~inde tezat gibi görünse de asl~nda onlar~n neden özgürlük hareke-tine ilk kat~lanlar oldu~unun cevab~n~~ da verir. Zira onlar kazand~klar~~ ayr~cal~klarla, özellikle d~~i~leri ve denizlerde kesin bir üstünlük elde etmi~ler ve d~~~ etkilere do~rudan aç~k hale gelmi~lerdi. 1750'lerden sonra geli~meye ba~layan Yunan ba~~ms~zl~k hareketi ba~lang~çta Ro-mantik bir tak~m dü~ünceler içeriyordu. Onlar ~stanbul'u al~p Bizans ~mparatorlu~u'nu yeni-den kurmay~~ amaçl~yorlard~. Bu s~rada Avrupa'da meydana gelen geli~meler onlardaki özgürlükçü dü~üncenin geli~mesine izin vermekteydi (s.62-65).
Tüm bu geli~melerin yan~nda nerdeyse XIX. yüzy~lda dahil olmak üzere Avrupa'dan gelen gözlemciler (diplomat, seyyah, tüccar), Balkanlarda H~ristiyanlann Türklerle olan benzerli~ine ve ortak ya~amlar~na çok ~a~~nyorlard~. Balkan milletleri ve Türkler yüzlerce y~l bir arada ya~aman~n gere~i olarak çok iyi kayna~m~~lard~. Bu kayna~ma sadece güncel ya~amda de~il, ço~u zaman özel dini günlerde bile kar~~~yordu (s.65-69)8.
Adalet ~eri kanunlar~n iistünlü~ünde gerçekle~iyordu. özellikle kafir teriminin kapsad~~~~ kimi kavramlar H~ristiyanlar aç~s~ndan inciticiydi, ancak toplumlar aras~~ ili~kide bir problem olu~turmuyordu (s.69-80).
Balkanlarda ilk milliyetçi dü~ünceler, ço~u daha önce din adam~~ veya Osmanl~~ bürokran olan kimseler taraf~ndan savunuldu. Bunlar~n büyük bölümü bir süre ülke d~~~nda e~itim görmü~lerdi. ~lk milliyetçiler Voltair'in ayd~nlanmac~~ dü~üncelerinden etkilenmi~lerdi. Ancak Balkanlardaki ba~~ms~zl~k hareketi Rusya'n~n müdahalesiyle (özellikle 1806-1812 Osmanl~~ Rus Sava~~'ndan sonra) renk de~i~tirmi~~ ve Rusya'n~ n tekeline girmi~tir. Her ~eye ra~men ba~lang~çtan ba~~n~s~zl~~a özgürlükçii her hareket mutlaka dini bir mahiyet olarak dü~ünülmü~~ ve kilise çat~s~~ alt~nda gerçekle~mi~tir. Ya da kilise sürekli bu hareketlerin içinde yer alm~~t~r (s.80-85).
Üçüncü bölüm Türkleri Balkanlardan ç~karmaya ili~kin planlar~n geçmi~iyle ba~lar. Bat~l~lar Türkleri Avrupa'dan ç~karmak için XV. yüzy~ldan itibaren planlar yapmaya ba~lam~~lard~. Ancak fiili te~ebbfisler 1699'dan sonra uygulamaya konulmu~tur. Bu tarihten sonra Avusturya Macaris-tan'~~ alm~~, Ruslar Karadeniz'e inmi~, Polonyahlar Osmanl~~ korumas~n~~ reddetmi~tir (s.86-87). Buna kar~~n Osmanl~~ Devleti' ni sona erdirmeye yönelik ilk çaba. Avusturya imparatoru II. Josef ile Rus Çariçesi Katherina aras~nda XVIII. yüzy~l sonunda gerçekle~en bir toplant~da gündeme gelmi~tir. ~ ki ülke aras~nda yap~lan antla~ma gere~ince; Bosna Hersek, S~rbistan'~n bir bölümü, Dalmaçya ve Karada~~ Avusturya'ya b~ rak~lacak; Istanbul'da Rusya'n~n himayesinde Bizans Mesela Bosna'l~~ Müslümanlar St. Elijah (~lija-~liya) ve St. George günlerini yayg~ n olarak k~~ tlarlard~. Onlar ayn~~ gün ö~leye dek ~liya, ö~leden sonra Alija (Ali) günü ad~~ alt~nda kutlamalar devam ederdi. Balun~z, Wayne S. Vucinich, "Some Aspects of the Ottoman Legacy", The Balkans in Transition: Essays on the Development of Balkan Life and Politics since the Eighteenth Centmy, Edited By: Charles and Barbara Jelavich, Los Angeles 1963, s.96; a.g. mlf., "The Nature of Balkan Society Under Ottoman Rule", Siavic Review, vol. XXI, no:4, Washington 1962, s.616. G. Muir Mackenzie- A. P. Irby, Travels in The Slavonic Provinces of Turkey in Europe, Volume I, London 1877, s.8-9.
330 KITAP TANITMA
Imparatorlu~u yeniden kurulacakt~. Fakat di~er büyük güçlerin buna hiç ya~anmamas~~ sonucu Katherina sadece K~r~mla yetinmek zorunda kalm~~t~r (s.87).
Frans~z ~htilân'ain ortaya ç~kmas~yla Balkanlardaki özgürlükçü dü~ünce yeni bir a~amaya girmi~tir. ilgili toplumlar~n ayd~nlan kendi geleceklerini tayin hakk~n~~ konu~maya ba~lam~~lard~r. Bu durum ba~lang~çta Rusya'n~n ç~karlar~na tersti. Fakat daha sonra Rusya a~abeylik s~fat~n~ n yan~nda, özgürlükçü dü~ünceleri destekleyen bir s~fatla da ortaya ç~km~~t~r. Böylece bölgede ba~~ms~zl~k yanl~s~~ dü~ünceler h~zla yay~lm~~ur. XIX. yüzy~l ba~lar~ nda Rusya'n~n deste~i hayati öneme sahipti. Zira Balkan uluslar~~ kendi ba~~ms~zl~klar~n~~ kazanacak yetenekten yoksundular (s.87-88).
XVIII. yüzy~lda Osmanl~~ Devleti'nin eyaletlerdeki siyasi otoritesini kaybetmesi ve ayanlar~n ortaya ç~ k~~~~ göreceli de olsa "do~u despotizmi" imaj~n~~ yeniden canland~rm~~ur. Bu nedenle Bat~l~lar için Balkanlarda ya~ayan H~ristiyanlar, bu despotlarm elinden kurtar~lmas~~ gereken kimselerdi. Tam bu s~rada özgürlükçü dü~üncelere sahip Balkan uluslar~, sözde bu ayanlann elinden kurtulmak ad~ na XIX. yüzy~l~n hemen ba~lar~nda pe~~ pe~e ayakland~lar (s.88-90). Do~al olarak bu hareketler Bat~l~lar taraf~ndan desteklendi. Asl~nda ba~~ms~zl~k sava~~~ verilen toprak-lardaki halk~n me~ruiyeti de ayr~~ bir sorundur. Mesela Yunanl~lar ba~~ms~zl~klar~ n~~ ka-zand~ klannda nüfuslan sadece 800 bin iken Istanbul'daki Rum nüfus 2 milyondan fazlayd~. Ama yinede bu bir ba~~ms~zl~k hareketiydi ve ba~ar~ya ula~m~~t~~ (s.90-95). Yunanl~lar~n ard~ndan S~rplar (s.95-96), Romanyahlar (s.96-97) ve Bulgarlar ba~~ms~zl~k mücadelelerine giri~mi~lerdir (s.98-101).
Bütün Balkan uluslar~~ bir veya birkaç d~~~ gücün yard~m~yla ba~~ms~zl~klar~n~~ kazand~lar. Bu-nun bir bedeli vard~. Büyük güçler Balkanlardaki iç politik yap~)] hemen hemen hiç dikkate al-mad~lar. Kendi ç~karlar~~ do~rultusunda yeni kurulan ülkelere yöneticiler atad~lar, s~n~rlar çizdiler. Bu duruma en güzel örne~ini ilk Yunanistan Kral~~ Otto olu~turur. Otto Katolik bir Al-man Prensi olmas~na ra~men, Ortodoks Yunanistan'a kral atanm~~u (s.100-103).
1878 Berlin Kongresi'ndeki ana payla~~mdan sonra ~ark Meselesi ad~na Balkanlarda halle-dilmesi gereken 2 sorun kald~. Bunlar Makedonya ve Bosna Hersek'ti. Makedonya Yunanl~lar, Bulgarlar ve S~rplar aras~ nda bir çeki~me alanlyd~. Bosna Hersek 1878'de Avusturya'n~ n deneti-mine geçmi~ti ve 1908'e gelindi~inde Avrupa'da ciddi bir sorundu (s.103-107).
Balkanlann siyasi haritas~~ daima de~i~kenlik gösteren bir yap~ya sahiptir. Sonuçta I. Dünya Sava~~'n~~ ate~leyen olay da payla~~m kavgas~ndan dolay~~ ç~kt~. I. Dünya Sava~~~ ile doru~a ç~kan bu payla~~m mücadelesi, kendini ilk Balkan Sava~~'nda göstermi~ti. Balkan uluslar~~ plulmak üzere olan Osmanl~~ Devleti'nin miras~n~~ payla~mak üzere anla~m~~lard~. Fakat istedikleri olmad~~ ve 2. Balkan Sava~~'nda birbirlerine dü~tüler. I. Dünya Sava~~'nda son hesaplar oynand~. Romantik ha-yaller pe~ine dü~üldü. Hatta Yunanl~lar Anadolu'yu i~gale bile kallu~ular. Ancak Türklerin li-derli~ini üstlenen Mustafa Kemal Atatürk bu çabay~~ bo~a ç~kard~. Son Osmanl~~ Sultam bir sava~~ gemisine binerek Istanbul'u terk etti ve 1926'da San Remo'da öldü. ~ark Meselesi 1923'de son büyük imparatorluk Osmanl~~ Devleti'nin çökü~ü ve Balkanlar'daki hâkimiyetinin sona ermesiyle bitti. Ancak Balkan uluslar~~ için bar~~~ ve Bat~~ liberalizmi bölgeye gelmedi. Balkan uluslanmn etnik ve milliyetçi politikalar~, büyük güçlerin politikalar~~ çat~~ma yaratmaya devam etti (5.107-115).
Eserin dördüncü bölümünde anlat~ld~~~~ gibi milli devletlerin kurulmas~yla Balkanlardaki sorunlar sona ermemi~, aksine yenileri ba~lam~~t~r. XX. yüzy~lda Balkanlar daima asimilasyon, et-nik soyk~r~m ve goçlerle an~lm~~ur. Milli devletlerin ilk i~i s~n~rlar~~ dahilinde yer alan di~er etet-nik gruplar~~ y~ld~rmak ve göçe zorlamak olmu~tur. Hitler'in siyasi literatüre soktu~u insanl~k
suçlan~un nerdeyse tamam~~ ondan önce Balkanlarda görülmü~tür. Mesela Teselya'da 1881'de 45.000 Müslüman varken bu say~~ 1911'de 3.000'e dü~mü~tür. Ayn~~ ~ekilde Girit'te 1881'de 73.000 Müslüman varken 1927'de 27.850'ye gerilemi~tir. Benzer politikalar~~ S~rbistan, Avusturya ve Bul-garistan da uygulam~~ur. 1923'de 1 milyon Rum, Anadolu'dan Yunanistan'a, resmi rakamlarda 385.000 gözükse de 2 milyon Müslüman Yunanistan'dan Anadolu'ya geçmi~tir (s.115-120).
I. Dünya Sava~~'n~n hesapla~malar~~ yeni yeni sona ererken, bu kez Nazi istilas~~ Balkanlardaki durumu daha da kötüle~tirmi~tir. Binlerce sivil kamplarda ölmü~, Arnavutluk, Yunanistan ve Romanya'da iç çat~~malar ya~anrru~ur. 1950'ye gelindi~inde Balkanlardaki etnik kompozisyon
dramatik bir ~ekilde de~i~mi~tir. 1930'da 856.000 olan Yahudi nüfus 50.000'in alt~na inmi~ti.
Al-manlar Yugoslavya ve Romanya'dan, Slavlar ve Arnavutlar Yunanistan'~n kuzeyinden, S~rplar Ko-sova'dan kovulmu~lard~. Bulgaristan, Yunanistan ve Bosna'da çok az say~da Müslüman ve
Ro-manya'da ise yine az say~da Macar az~nl~k kalm~~t~. Yani etnik temizlik 1950'lere kadar ba~ar~yla
uygulanm~~t~. Tüm bu ülkeler içinde sadece Tito Yugoslavya'da milliyetçi problemleri çözmek için çok yo~un bir çaba sarf etmi~~ ve geçici de olsa ba~ar~~ sa~lam~~t~r (s.122-125).
1950'lerden sonra Balkanlar özgür dünya ile Sovyet komünizminin çeki~me alan~~ olmu~tur. Her iki kampa üye ülkelere yat~r~mlar yap~lm~~, bu ülkeler tar~m toplumundan endüstri toplu-muna dönü~türülmü~lerdir. Kentler geni~lemi~, nüfus artm~~ur (s.132-138). Fakat eski has-tahlclar Balkan uluslar~n~n yakas~n~~ bir türlü b~rakmanu~ur. Mesela Bulgarlar 1950 ve 1968'de bin-lerce Türk'ü s~n~r d~~~~ etmi~, 1970'lerde köy isimlerini, 1984'de ~ah~s isimlerini zorla Bul-garla~urnu~u. 1990'lar gibi çok yalun bir tarihte artan bask~lar nedeniyle 300.000 Bulgaristan
va-tanda~~~ Türk, Türkiye'ye göç etmek zorunda kalm~~t~r. Tito 1980'de öldükten sonra, az~nl~klar
için ya~am Yugoslavya'da da kötille~mi~ti. Bu durum NATO'nun Yugoslavya'ya müdahalesine kadar devam etmi~tir. Balkanlarda asayi~~ her zaman oldu~u gibi yine uluslararas~~ kurumlar~n müdahalesiyle sa~lanm~~t~r (5.138-142).
~iddet ad~~ verilen sonuç k~sm~nda, geçmi~ten bugüne Balkanlar'daki ~iddetin tarihçesine
auflar yap~larak bugün de~erlendirilmi~tir. Sonuç olarak Balkan uluslar~~ So~uk Sava~'~n bitti~ini
ve 1990'lardan sonra tamamen farkl~~ bir dünyada ya~ad~klar~n~~ hffl anlayamam~~lar, etnisiteye dayah bak~~~ aç~lar~n~~ de~i~tirememi~lerdir. Ancak NATO ve AB gibi ~imdiki dünyan~n bask~n ku-rumlar~ , küreselle~en ekonomi Balkan uluslar~n~n kendi ba~lar~na hareket etmelerine izin ver-meyecek, Balkanlar bir kez daha uluslararas~~ güç odaklar~~ taraf~ndan ~ekillendirecektir. Sonuçta Balkanlar'~n son 200 y~l~~ de~erlendirilecek olursa, Balkan uluslar~~ problemlerini halletme yo-lunda bir geli~me kaydedememi~~ gibi durmaktad~rlar (s.143-151).
Esere, Türk okuyucu ad~na iki ele~tiri getirilebilir. Bu ele~tirilerin her ikisi de 4. bölümle
il-gilidir. ~lk olarak Modern Türkiye'nin 1923'den beri sürdürdü~ü demokratikle~me ve
mo-dernle~me çabalar~ndan hiç söz edilmemi~tir. Bu durum yazar~n eserin ba~~ndan beri korumaya özen gösterdi~i biltüncül yakla~~m~~ zedelemi~tir. ikinci ele~tiri ise eserin 119. sayfas~nda yap~lan
bir paragrall~k tarihsel bir hatad~r. Yazar Türklerin 1915-16'da 1 milyon Ermeni'yi soyk~r~ma
u~ratu~~n~~ yazm~~t~r. Hatta Franz Werfel'in Musa Dag~'nda K~rk Gün adl~~ propaganda
ro-maruna dayanarak, Hitler'in Yahudi soylunm~ndan önce söyledi~i iddia edilen "Kim Er~neniler'i hat~rl~yor?" s6züyle, sözde Ermeni soylunm~~ ve Yahudi soyk~r~m~~ aras~nda ba~lant~~ kurmas~~ son de-rece çirkin ve imah bir yakla~~md~r. Mazower gibi Balkan ve Osmanl~~ tarihine bu dede-rece hilcim bir
ara~t~nc~n~n, Ermeni olaylar~~ hakk~ndaki hakikati bilmemesi ihtimal dahilinde de~ildir. Ancak
ayr~nt~h bilgilendirmeye ihtiyac~~ oldu~u ortadad~r.
Eser genel olarak de~erlendirildi~inde ise gerçekten ba~anh bir çal~~mad~r. Bu kadar az sayfada Balkanlar'~n derli toplu bir geçmi~ini sunmak oldukça zor bir i~tir. Yazar bu zorlu~u a~m~~~ görünmektedir. Konu Balkanlar olunca yazar~~ bekleyen en önemli tehdit tarafsahk soru-
332 KITAP TANITMA
mudur. Zira Balkanlar konusunda kalem oynatanlar, ~imdiye kadar daima bir taraf~ n görü~ünü dile getirmekle suçlanm~~lard~ r. Mazower bu sorunu da a~m~~, Balkan tarihine olabildi~ince ta-rafs~z yakla~may~~ ba~arm~~t~r. Kal~ pla~m~~, "Balkanlar Osmanl~lar yüzünden geri kald~" veya
"Osmanl~~ yönetimi Balkanlar'm kara tarihidir" benzeri yakla~~ mlara kar~~~ ç~ kr~n~urg. Olaylar~~
mümkün oldu~u kadar hiçbir Balkan ulus~mun yörüngesine oturunam~~, tarihsel bir ak~~~ içerisinde ele alm~~ur. Ancak bu a~amada tipik bir tuza~a yakalanm~~ur. O da ilerlen~eci Ban tarih anlay~~~ m kabul etmi~tir. Özellikle bölgenin XX. yüzy~l~ n' de~erlendirirken kulland~~~~ de-mokrasi, özgürlük, refah ve sanayi gibi terimler Bat~ 'n~ n alg~lacli~~~ biçimde esere yansit~lm~~ur. Bat~~ de~erler bütününü kabul eden milletler ilerici, di~erleri geri siste~nler olarak dü~ünülmü~tür. Bu durumda Modern Türkiye'ye ili~kin bir at~f olman~as~~ nedeniyle. Cumhuri-yet Türkiyesi'nin onun tarih dü~üncesine göre Balkanlar.~n neresinde kald~~~~ belirsizclir.
ZAFER GÖLEN'
" Eserin tarafs~zl~~~~ kitap hakk~ nda küçük bir tan~ t~ m yaz~s~~ yaza~~~ Gül Tokay taraf~ ndan da dile getirilmi~tir. Bak~ n~z, Gül Tokay, "XIX. Yüzy~l Balkan Kaynaklar~~ Üzerine Bir De~erlendirme",
Türkiye Ara~t~rmalar~~ Literatür Dergisi, Cilt 2, Say~~ I, Istanbul, 2004. s.135-136.