Ali E Y Ü B O Ğ LU
Ş
arkıcı var; daha “sanatçı” bile olamadan şöhreti yakalar. Hem de “yüce d ağ lar” kadar. Şarkıcı var; müziği, “müzik gibi” yapar. Ama şöhreti, “o yüce dağlar”a hep aşağı dan bakan “tepecikler” ka dar! Olması gerektiği yerde olamayanlardır onlar. Şarkıcı Suavi de bu sınıftan.
Popüler bir şarkıcı olmak gibi bir kaygısı yok. Onun a- macı, Türk halkına, kendi ritimlerini taşıyan armoni ve melodiler eşliğinde, Türkçeyi en iyi şekilde kullanarak şar kılar sunmak. 1994’de, biri uluslararası olmak üzere, bir biri ardına üç ödül kazanan Suavi ile müzik üzerine ko nuştuk.
• Bugüne kadar kaç ödül aldınız?
Bu yıl üç yarışmaya katıl dım. İkisi ulusal yarışmaydı. Bunlarda birincilik elde ettik. Ankara’nın başkent oluşunun 70. yılı nedeniyle düzenlenen “Ankara Şarkı Yarışm a- sı” nda sözlerini benim yaz dığım bir parçayla birinci ol duk. TRT’nin “Altın Anten Yarışmasf’nı, Müfit Bayra- şa’nın bestesi “Yıllar Son ra” ile kazandık. Ve son ola rak da Almaata’da yapılan u- luslararası bir yarışma, “As- yanın Sesi” nden ülkemize “Grand Prix” ile döndük.
• Suavi, ne tür müzik ya pıyor?
Kazakistan’da kazandığım ödül; benim ne anlatmak is tediğimi, dünyanın bir çok yerinden gelmiş, farklı beyin, farklı kültür yapısındaki jüri tarafından onaylatmış oldu. Bir ulusta AvrupalI müziğe doğru bir yöneliş olabilir. Bu nu ayakta alkışlarım. Çünkü ben müziği enternasyonal boyutlarıyla, uluslararası iliş kileriyle algılıyor, saygı değer buluyorum. Bence en saygın yanı, önce kendi ulusal de ğerlerini yitirmeksizin yapılan müziktir. Yabancılaşmaya, armoninin bilimsel izahı anla mında ya da melodik yapının bilimselliği anlamında yakla şabilirsiniz. Ama onun üzeri ne koyacağın şey, mutlaka kendi kültürün olmalı. Ben bi raz yurtsever bakıyorum mü ziğe. 'Yalı Çapkını’ Türk mü ziğinden - Türk Sanat Müzi ğini kasdetmiyorum - onun değerlerinden, alt yapısından çok ciddi öğeler taşıyan bir
SAYFA 14 FİESTA ■ 28 AĞUSTOS 1994
* / 1 v -.V'. % ‘¡Kî s . ' ■ •í.íííP fi- • V ' ± t . r • -Ç //f - “ ■'> •f W ■- • *4 * "" '• ■ - m ■ ''.4. Suavi Almata’daki
yarışmadan sonra diğer < *4,
derece alanlarla birlikte... Sanatçı saçıyla sakalıyla
tam bir ozan...
. ’. t i - " M M . ' , ' m - * 1 f i;
eli
f. <* V . r. 1 ... ■ i ' t i i ■V.
■yit ■u yıl îjjrJüJ
ylMËMÈj
- / r V —ı j j -, i ■ << ■ Ï j pm
ı s
e jJjçalışma. Türkçeyi lisan olarak kullanabilen insanın tüyleri di ken diken olmadan dinlemesi mümkün değil. Almaata’da Korelisi, Fransızı, Çinlisi Hint lisi, anlamadığı bir müziği pu anladı. Bu müzik ödüle layık görüldüğüne göre, yapmak istediğim doğru. Zaman za man pop ezgileriyle bezen miş ama ritm ve kullanılan sazlar; bendir ile üflemeliler...
Bağlamayı da bünyemizde taşımak istiyoruz. Vurmalı sazları, kendi ritimlerimizle öne çıkarmak istiyoruz. Buna şehirli bir ozan yaklaşımı di yebiliriz. Ben, saçımla, saka lımla, kendi ulusunun dilini doğru kullanarak müzik ya pan bir insanım.
• Peki, yaptığınız müzik türü Türkiye’de yeterince ilgi görüyor mu?
Çok fazla kabul gördüğü söylenemez. Çünkü, Türki ye’de popüler birkaç tane sloganın altında belli tarzda ritmler yazılarak ve yine po pülizmi körüklemek adına sa dece güzelliği ve estetik yan ları öne alınarak çıkarılmış in sanlar halka, 'pop müziğin ö n c ü le ri’ diye sunuluyor. Genç arkadaşlara, bu anlam da olumsuz bir mesajım yok.
Ama daha sesleri bile otur- pı kurumlarına oturur? Bunu • İstediğiniz, arzuladığı- mamış insanlar, 'Genç kızla- anlayabilmiş değilim. Ama nız yerde misiniz?
rın sevgilisi’ diye sunuluyor, bir kadına, “Hepsi Senin mi” Almaata’ya Suavi değil de 'Pop müziğin sevgilisi’ den- diye laf atmanın şiirsel ve bi- başka bir insan gitseydi, çok miyor. Neden? Ne demek çimsel bir mantığı üredi Tür- farklı bir dayanışmalar ıçeri- istendiği belli! kiye’de. Tarkan bu şarkıyı ta- sinde gönderilirdi. Bize
insan-Bir kadına “Hepsi Senin şıyor. Onu reddetmiyoruz, ların acımasız davrandığına mi?” demek, Türkiye’de hit Ama bu şarkının bu derece inanıyorum. Ben, kendi ça- oidu Bir kadına, “Hepsi Se- kabul bulması, daha nice bamla belli bir yere geldim nin mi” demek, hangi ulusal Tarkan’ların doğacağı anla- ve bundan rahatsız değilim, kültürün ifadesinde, terbiye mına gelir. Yozlaştığımıza Suavi’nin tanışıklığının daha ya da ahlak dediğimiz üst ya- inanıyorum. Bilerek ve hızla, yaygın kitlelere ulaştırılması
konusunda bir eksikliği var. Belki basınla, belki televiz yonla kopan bir kontağı var. Orada başarılı olamadım.
• Sizin İzmir’de yaşama nız, hendikap değil mi?
Evet... Gözden ırak olan gönülden de ırak oluyor. Ba sın gibi müzik sektörünün kalbi de İstanbul’da atıyor. O çarkın hızında yaşamamak, sana bir dezavanataj getiri yor. Ama ben şunu kırmaya çalışıyorum.
• Sanatçı gözüyle İz mir’den İstanbul nasıl gö rünüyor?
Önce ürkütücü... Sonra korkunç hızlı...
• ODTÜ Mimarlık bölü münü bitirdiniz. Hiç mi marlık yaptınız mı?
4-5 yıl yaptım. Sonra bırak tım. Bu, gençlik hareketlerin de başıma gelen şeylerin be deliydi. Sonra, yeniden yapı lanm ak ve o işe dönmek mümkün değildi. Yeminli bü rolara diplomamı koyup da projelerin altına imza ata mazdım. Çünkü, iyi bir tahsil den geliyordum . Belli bir ekonomik düzey oluşturabi lirsem yeniden dönmek isti yorum mimarlığa. .
• Kaç yıllık evlisiniz? 73’ten beri... Demek ki 21 yıl oluyor.
• Kaç çocuğunuz var? En büyüğü Ahu, 20 yaşın da. Bilkent’te okuyor. Burçin, ITÜ’de öğrenci. 18 yaşında. Bir de oğlum var. Mehmet Can, 1980 doğumlu.
• Çapkın bir insan mısı nız?
Hah hah ha... 'Yalı Çapkı- nı’nda olduğu kadar çapkı nım. Müzik hayatımda ger çekten zamparalık ve çap kınlık yok. Soruyu hince sor duğunu biliyor, senin değer lendirmene bırakıyorum.
28 AĞUSTOS 1994 FİESTA SAYFA 15
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi