• Sonuç bulunamadı

Foça Restaurant:Horoz diyarında balık

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Foça Restaurant:Horoz diyarında balık"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

fo to ğ ra f: K A D İR K IR

Foça Restaurant

Horoz diyarında balık

S

o f r a

Bekri Çeşnici

Foça, limanı, balıkçıları, birbirinin yanı sıra dizilmiş inci tanesi adaları ile görülmeye değer bir Akdeniz kıyısı.

F

oça, Ege’nin eskinin esintilerini hâlâ ko­

ruyan ender köşelerinden biri. Sakın yanlış anlaşılmasın, Foça’da betonlaş­ ma ya da kıyı yağması yok değil. Ama bir zamanların İyon kenti Phokoi’ya, tüm bun­ lara karşın, eski Ege sahil kasabası görünü­ münü korumayı başarabilmiş.

“ Bu daha ne kadar sürer?” derseniz, onu bilemem ve size hiç de iyimser bir yanıt ve­ remem. Ne var ki, Foça’nın genç Belediye Başkanı (26 yaşında) bu konuda kararlı ol­ duğunu, sahil yağmasına “ dur” diyeceğini söylüyor.

Eski Foça’ya gelince, denizin sizi kucak­ ladığım görür, koyun içine serpiştirilmiş ada­ cıklara doğru yüzmek için kendinizi lacivert sulara bırakmak isteğini duyarsınız. Hikmet

Çetinkaya, “ Bodrum Sürgünleri” nde Foça

koyunun insanın denizde kayığı ilk yüzdür­ düğü yer olduğunu söyler. Antik dönemle il­ gili bilgilerimizin bir bölümü söylenceye da­ yandığına göre bu sav ne denli geçeriidir bil­ miyorum. “ Günahı vebali, doğruysa sevabı, Çetinkaya’ya aittir,” deyip verdiği bilgiyi size aktarmakla yetiniyorum sadece. Birbirlerinin yanı sıra inci taneleri gibi dizilmiş olan Fo­ ça’nın adaları ve özellikle Sirena Kayaları, gerçekten görülmeye değer. O canım kordo­ nu da...

Foça’nın simgesi şimdilerde fok mu oldu da, sahil kentindeki bir çeşmenin üstüne fok balığım oturtmuşlar bilemem; ama bir za­ manlar horozun buranın simgesi olduğu ve kentlerinin düşman eline düştüğünü görüp de gemileriyle Akdeniz’e açılıp kendilerine Mar­ silya’yı yeni yurt olarak seçtiklerinde, Pho- koi’nin o zamanki simgesini de götürmüş ola­

mazlar mı?

“ Pohokoi’nin o zamanki simgesi ne idi” diye soracak olursanız, size hemen, “ Horoz­ dur efendim,” yanıtını vereceklerdir. Bugün Fransızlar’ın kiliselerinin, resmi binalarının çatılarında dönüp duran rüzgâr horozları ve Fransa’nın “ Marianne” dan sonraki, hatta önceki simgesi olup üç renkli milli takımın formasının üstünde bile yer alan o ünlü ho­ roz, acaba aslen Foçalı mıdır dersiniz?

Doğallıkla konu sofra olunca ve söz ho­ rozdan açılınca, Fransızların ünlü şaraplı ho­

roz yahnisi geliyor akla. Siz Foça’da bu tür

yemekleri boşuna aramayın. Foça’da, rıhtı­ mın ucundaki Foça Restaurant’a oturdunuz mu, Ege’nin güzel balıklarını ve yine bu yö­ remize has mezeleri isteyin en iyisi.

İsterseniz önce mezelerden başlayalım. Ege’nin mezeleri çeşitli, ama bunlar arasın­ da, özellikle Ege’ye özgü hazırlanmış kehri­ bar renginde iri parçalı patlıcan salatasını, bir nevi yabani hardal otu olan ama oralarda, turp otu diye bilinen otun haşlamasını (üze­ rine bol limon sıkacaksınız) bakla fava ile bö­ rülce salatasını salık verebilirim.

Ege’nin mezeleri bunlarla bitmiyor. Bir ba­ lık sofrasının ayrılmaz sıcak mezesi kalamar tava, tüm İzmir dolaylarında İstanbul’dakin- den çok daha güzel oluyor. Bu güzellik, ka­ lamarın bekletilmesindeki ustalıktan olduğu kadar (buzlukta karbonat ve süt karışımı için­ de tutuluyor birkaç hafta) boyunun ufaklı­ ğından da kaynaklanıyor.

Balıklara geçelim: Çipura, levrek, trança, mercan, dil balığı, barbun, karagöz, sinarit her zaman bulabileceğiniz Ege balıkları. Fo­ ça’da bunlar taze olarak hazırlanıyor hem de

ızgarada hiç yakılmıyor. Barbunu tavada yi­ yebileceğiniz gibi ızgarada da isteyebiliyor­ sunuz. Foça Restaurant’da bu balıklan gözü kapalı yiyebilirsiniz, hem tazeliğinden emin olabilirsiniz, hem de lüks Boğaz lokantala­ rının yarı Fiyatını ödeyeceğinizden.

Kısacası Foça, adam başına 30-35 bin lira ödediğinizde, İstanbul’da yiyemeyeceğiniz enfes balıkları tadabileceğiniz bir yer. Eğer biraz daha yürekliyseniz ve de cüzdanınız bu yürekliliği kaldırabiliyorsa, şu “ kavanoz dipli” dünyada adam başına 50 bin lirayı ve­ ya biraz daha fazlasını gözden çıkarabiliyor- sanız, Foça’da öbür yörelere oranla daha ucuz olan ıstakozu bile deneyebilirsiniz.

Foça Restaurant’mn kendi özel yaptırdığı beyaz şarabı var. Ama açıkça söylemek ge­ rekirse, Çankaya ayarında değil.

Bu güzel deniz ürünleri ziyafetini nokta­ larken, horozu Fransa’ya götürenlerin ülke­ sinde bir Fransız tatlısı da tadabilirsiniz “ Şo­

kola sufle” . Ama eğer öyle bir riyetiniz var­

sa, bunu önceden kararlaştırıp, daha balık­ larınızı yemeye başlarken, şokola suflenizi de ısmarlayın.

Yolunuz Foça’ya düşürse, mevsim elveri- vorsa Sirena Kayaları’nı görün derim. Foça Restaurant’mn ise mevsimi yok; yaz kış gi­ dip unutamayacağınız bir şölen yaşayabilir­ siniz. □

H a fta n ın çeşnisi

Şokola sufle

9

F

oça Restaurant’nın aşçıbaşısı Dinçer Taşkıran’ın hazırladığı ‘şokola

sufle” nin tarifini vereceğiz bu hafta sizlere.

Sekiz kişilik düşünülmüş bir ‘sofralık’ şokola suflenin malzemesi şöyle: 250 gr. un, 200 gr. kakao, 200 gr. miskot çikolata, 250 gr. şeker, 2 adet kabartma tozu, 5 adet yumurta, 2 kg. süt, 250 gr. tereyağı.

Un, kakao, çikolata, şeker ve kabartma tozu bir tencereye konulur. Ateşe konulmadan ise iki dakika süre ile karıştırılır. Daha sonra, kaynamış sıcak süt tencereye dökülür. Tencere normal ateşe koyulur. Kaynarken, mikserle on dakika süre, karıştırılır. Koyulaştıktan sonra tereyağı katılır,

çikolata sufle soğuduktan sonra yumurtanın sarısı beyazından ayrılır. Ayrı ayrı mikserle çarpılarak ayrı ayrı soğumuş olan sufleye katılır.

Porsiyonluk güveçlere koyularak fırına sürülür. Normal sıcaklıktaki fırında 15 dakika tutulur.

Fırından çıkarıldıktan sonra yanında krem şantiy, pudra şekeri ile servis yapılır. Afiyet olsun! O

14

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Değişken kapı ve kontrol kapısı oksit tabakasıyla bağlandığında hücrenin değeri “bir” olarak algılanır..

1979-84 yıllarında Çevre M üsteşarlığında Daire Başkanı olarak çalışan Gürpınar, 1984’te Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü’nde uzman olarak görev

Evvelki yazılarda yeni göçleri doğuran, 1) Siyasi baskı, 2) İk­ tisadi cezp, 3) Milli tecanüs ih­ tiyacı âmillerinin rol oynadığını görmüştük. Bir

Gökalp’ın, Prens Sa- bahaddin’deıı farklı olarak, şöhre­ ti yalnız ilim ve siyaset sahala­ rında doğmamış; aynı zamanda Türk milliyetçiliğine sarih

Sonuç olarak kronik seyirli solunumsal semp- tomlar› olan, periferik yumuflak doku ile bir- likte gö¤üs duvar› invazyonu, kot destrüksi- yonu izlenen diyabetes mellitus,

O gün Tarabyada Fransız sefirinin davetlisi bulunan Sadrazam Giritli Mustafa Naili paşa ve diğer vükelâ, Reşit paşa yalısı önünde beyaz bir kayık görüp

Emekçi halkı en iyi tanıyanlardan (Çünkü onlarla birlikte yaşamıştı.) biridir Orhan Ke­ mal, Bereketli Topraklar Üzerinde (1954) adlı unutulmaz romanında bir

Hastahanede 2 yıldanberi tedavi görmekte olan Lûtfiye, dün her na­ sılsa eline bir kibrit geçirmiş ve el­ biselerini tutuşturmuştur. Feci bir şekilde yanan