• Sonuç bulunamadı

Görüntüm Batılı, kafam Doğulu:Eurovision'86 yarışmasından bir portre:Seyyal Taner

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Görüntüm Batılı, kafam Doğulu:Eurovision'86 yarışmasından bir portre:Seyyal Taner"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYET/7

m

V » I

K /V Ö K

i K

H Í X I V

P E K Ş E

JV _____

Seyyal Taner, "Felsefesini anlamadan Beatlesçı olmuştum” diyor. (Fotoğraflar: MERT ALİ BAŞARIR)

“Eurovision’86” yarışmasından bir portre: Seyyal Taner...

Görüntüm Batılı, kafam Doğulu..

D a n s edilmemiş bu memlekette.. Ben sahneye çıkıp dans edince olay oldu.. Ve show grubu kurulmamış.. İkinci olayı da böyle yakaladım..

Bu gece televizyonda 1986 Eurovision yarış­ masının Türkiye finallerini izleyeceğiz. Yarış­ macılardan biri de Olcayto Ahmet Tuğsuz’- un "Dünya” adlı bestesiyle katılan Seyyal Ta­

ner...Bu hafta Taner’le Eurovision ve Türk Ha­

fif Batı müziği üzerinde konuştuk..

— Sayın Seyyal Taner.. Yarışma nedeniyle heyecanlı mısınız? Biz bu işi biraz fazla önem­ siyoruz da..

— Evet.. Bütün ülkeler bizim gibi önemse­ miyor.. Biz çok önemsiyoruz.. Sanatçıları “ Al­ lah Allah” diye, kalkanla,bilmem neyle gönderir gibi gönderiyoruz diye alırsak evet öyle.. Önemsiyoruz.. Ama ben şahsen önemseme­ miz gerektiğine inanıyorum. Çünkü Avrupa ül­ keleri arasında yapılan bir yarışma.. Biz Müs­ lüman bir milletiz.. Avrupa ülkeleri arasında ya­ pılan bir pop müzik yarışmasına hem bizlerden, hem onlardan bir melodi yakalayarak., hiç ol­ mazsa ülkenin propagandasını yapmamız açı­ sından, orada varlığımızı göstermemiz gereki­ yor. Bizim için bir şans.. Canlı yayın düşünse­ nize.. Hiçbir şey olmasa bile, 4.5 milyar insan Türkiye’nin adını duyuyor.. Türkçe dinliyor.. İn­ gilizce değil..

— Dinliyor, ama pek beğenmiyor galiba.. — Beğenmiyor değil.. Geçen sene “ Diday Diday” İsviçre’den 12 puan aldı. Demek ki gü­ zel eserler yapıldığı zaman bu adamlar bize karşı direkt bir tavır almış değiller yani.. Neden alsınlar? O zaman bizi kabul etmezlerdi yarış­ maya.. Oraya illa birinci olacağız iddiasıyla git­ mek bence zaten yanlış.. Norveç şimdiye ka­ dar hep sıfır puan aldı.. Norveç senelerdir so­ nuncu.. Zavallı ülke..

D in i bütün bir insanimdir.. Soyunduğum zaman bile ya göle girip yürümüşümdür ya da çağlayan altında durmuşumdur. Öpüşme sahneleri falan mutlaka giyiniktir mesela.. Arkadan çıplak gibi görünürüm, ama ön tarafım

kesinlikle örtülüdür.

— Bakın siz de “ zavallı” diyorsunuz.. Üste­ lik onlar bizim kadar aldırmıyor..

— Biz, şundan aldırıyoruz.. Çünkü çok kanı sıcak bir milletiz.. Akdeniz çocuklarıyız.. Ken­ dimizi Batılıya kabul ettirme çabasındayız.. Vay bizi niye kabul etmedi.. Niye sonuncu olduk., diye sinirleniyoruz.. İsyan ediyoruz..

GARİP BOYKOTLAR

— Seyyal Hanım bu yılki Eurovision yarışma­ sı hakkında ne düşünüyorsunuz? İddialı mısınız?

— Ona şöyle cevap vereyim.. Yaptığım esere çok güveniyorum. Ekibime, sözlerine, parça­ nın melodi yapısına güveniyorum..

— Peki efendim, parçaları jürinin takdirine bırakarak biz biraz pop müzik üzerine ve sizin üzerinize konuşalım.. “ Naciye” ile çok meşhur olmuştunuz. Sonra uzun bir süredir televizyon­ da görünmediniz..

— Bir boykot olayı vardı.. — Televizyon mu boykot etti?

— Evet.. Açık havada bir gün çekimim var­ dı.. 2-3 parça çekilecekti.. O gün şansımıza yağmur yağdı.. Çocuklar telefon edip geldiler.. Programın çekimi ertelendi dediler., (yi.. peki., hoş.. Ertesi gün TRT Hafif Müzik Dairesi’nden bir telefon alıyorum.. “ Niçin çekime gelmedin” diye.. “ Nasıl olur, dedim bize böyle dediler on­ dan gelmedim” .. “ Yok öyle bir şey..” “ Nasıl olur..” yemin billah ediyorum.. Ben çok dini- bütün bir insanimdir ayrıca..

AÇILIP SAÇILMA ÜZERİNE

— Pek öyle görünmüyorsunuz ama.. — Nasıl görünüyorum?

— Siz bayağı açılıp saçılırdınız..

— Dinle, açılıp saçılmanın alâkası nasıl oluyor?

— Yok mu? Dinimizde yasaklar var.. Örtün­ me gibi.

— Çok samimi söylüyorum.. Belki filmlerim­ de açılıp saçılmışımdır ama..

— Televizyona bile mayoyla çıktınız.. Ben gördüm..

— Hiç mayoyla çıkmadım. Taytla çıktım.. — Taytmıydı o.. Ben mayo sanıyordum.. — Asla.. TRT müsaade etmez zaten.. — Peki efendim o olaya dönelim.. Boykota.. — Evet.. Dini bütünümdür dedim ya.. Ben Kuran’ı elime alıp TRT binasına gittim. Oturup konuştum. Kuran’a falan el bastım, ama neti­ celenmedi.. Ben boykot aldım. Bir sene geçerli oldu. Boykotun bittiği hafta Cenk Koray’ın prog­ ramı.. Naklen yayın için teklif geldi bana.. “ Ele Güne Karşı” ile “ Naciye” yi söylemek üzere.. Tam program başiayacakken, Cenk boynun­ daki yemeniyi verdi bana.. Onu başıma sar­ dım.. Tesadüfen bu tarafı değil de arka tarafı­ nı takmış olsaydım,o olaylar olmayacaktı.. Ye­ meniyi taktığım zaman başımın üstüne gelen kısımda Kelime-i Tevhit yazılıymış.. Ben Arap­ ça okumasını, yazmasını bilmiyorum. Türk

va-tandaşıyım çünkü.. Dolayısıyla, program sıra­ sında TRT’ye telefonlar gelmeye başlamış.. “ Nasıl olur, başında Kelîme-i Tevhid var sanatçının” diye ve soruşturma açmışlar..

— Yine boykot mu kondu?

— Bilmiyorum.. Yazılı bir şey olmadı, ama bir sene boyunca ekranlarda yine görünmedim.

— Seyyal Hanım sizin değişik bir şarkı söy­ leme tarzınız var.. Çok hareketli danslarla bir­ likte söylüyorsunuz.. Bir yerden mi esinleniyor­ sunuz bunları? Tina Turner falan derler..

— Evet hep öyle derler.. Tina Turner’den esinleniyor.. Alâkası yok.. Keşke esinlenebil- sem yani.. O apayrı bir kültür, ben apayrı bir kültür.. Efendim çok hareketli olduğum için he­ men akla gelen bir benzetme vardır. Turner’le alâkası yok.

— Ama yine de bir Türk olarak Batı müziği­ ne duyduğunuz hayranlıkla bazı şeyleri dışar­ dan alıyorsunuzdur..

— Gayet tabii.. Ben ilk gençlik yıllarımda Be- atles’e duyduğum hayranlıktan.. O yaşın ge­ tirdiği, olgunlaşmamış, toy kafayla bir özenme merakı vardır ya.. Mesela şimdi punkçu olmak.. Punk nedir? Yani bunu bilmeden sen nasıl punkçu olursun.. Heavy Metal’i bilmeden na­ sıl Heavy Metalci olursun.. Ben de o yıllarda Beatlesçı oldum.. Anlamadan ama.. Sonra Be- atles’in temeline girince., felsefesine girince.. “ İyi ki Beatlesçı olmuşum” diyorum..

— Nedir Beatles’in felsefesi?

— Her türlü sevgiye açık.. Her türlü dostlu­ ğa açık.. Her türlü Doğu felsefesine.. Biliyor­ sunuz, Budist rahiplerle uzun müddet birlikte oldular.. Tekrar Batıya gelip Batı armonisi ve motifleriyle Doğu felsefesini birleştirdikleri za­ man bizim için çok önemli bir sentez ortaya çık­ tı.

DOĞUDAN" BATIYA.. BATIDAN...

— Biz zaten Doğu felsefesinin içinde yaşı­ yoruz. Beatles’ten niye öğrenelim?

— Çünkü onlar yaşamıyor.. Onların bunu öğ­ renmesi gerekiyordu.

— Onlardan da biz mi, yani siz mi öğreni­ yorsunuz?

— Hayır canım.. Biz zaten onun içindeyiz.. Yani Beatles'ın hangi noktadan beni cezbetti- ğini anlatmaya çalışıyorum.. Beatles kendini aştı, bize geldi.. Yani Mevlana gibi.. Biz nasıl çağırıyoruz “ gel” diye..

— Ben bu işin bir felsefesi olduğunu bil­ miyorum..

— Nasıl yani? Her şeyin bir felsefesi yok mudur?

— Biz de de var mıdır böyle bir felsefe.. Me­ sela sizin felsefeniz nedir?

— Valla bugüne kadar.. Naciye'ye kadar- özeleştirimi yapıyorum, şarkılarımda böyle bir felsefe yoktu.. Arayış içindeydim.. Her telden çalıyordum.. Hatta filmlerde oynuyordum.. Me­ sela Panço Villa’da Yul Bryner, Marlon Bran­ do, Robert Mitchum’la oynadım.. Bunu, biliyor muydunuz?

— Hayır bunu da bilmiyordum..

DİN VE ÇIPLAKLIK

— Aaa! Olay oldu.. Ama benim oynadığım rol toplaşan 6-7 dakikalık.. Hatta basın o tarih­ lerde “ Bir Türk kızının başarısı” diye yazmış­ tı.. Daha 17-18 bile değilim.. Türkiye’ye dön­ dükten sonra Türk sinemasından teklif geldi bana.. Demin dediniz ya “ dincisiniz niye o za­ man çıplaklık” falan.. Ben dinciyim.. Dine çok bağlı bir insanım.. Fakat galiba toyluktan ge­ len bir şey var.. Yurt dışından buraya gelir gelmez..

— Dayanamayıp soyundunuz mu? — Yani o kadar basite almayın canım.. So­ yunduğum zaman bile ya göle girip yürümü­ şümdür ya da çağlayan altında durmuşumdur.. Öpüşme sahneleri falan mutlaka giyinikti me­ sela.. Anadan doğma., çıplak., bilmem ne de­ ğil.. Arkadan çıplak gibi görünür, ama ön tara­ fım kesinlikle örtülüdür..

— Ama siz arkadan göründüğünüz için se­ yirci sizi çıplak sanmaz mı?

— Şimdi bakın.. Ben Batıdan gelen bir insan olarak rejisör “ soyunun, göle girme sahneniz var” dediğinde., bir sanatçının “ yoo ben soyunmam” demesini çok tuhaf bulurum.. Ur­ sula Andres de, Elizabeth Taylor da soyunmu­ yor mu? Onlara niye bir şey demiyorsunuz?

— Ama onlar soyunduktan sonra “ Ben Müslümanım" demiyor..

— Benim yanıldığım nokta o oldu demek ki. Demin toyluk dedim ya size..

— Peki Seyyal Hanım ben yine müzik üzeri­ ne konuşalım istiyorum. Siz müzikte ne yap­ maya çalışmıştınız diyordum..

VE YENİLİKLER ~~

— Evet.. Ben ne yapılmamış diye düşündüm ve buldum.. Dans edilmemiş bu memlekette.. Ben sahneye çıkıp modern dans, çağdaş dans, pop dans edince bir olay oldu.. Ve show gru­ bu kurulmamış bu memlekette.. İkinci olayı da böyle yakaladım. Hiçbir kadın şarkıcı grup kur­ mamış.. İlk grubu kuran benim.. İlk dans ola­ yını getiren benim..

— Anlıyorum.. Seyyal Hanım son olarak.. Burnunuzda parlak bir şey görüyorum. Süs müdür o?

— Hayır bu hızmadır.. Bizim kültürümüzde olan bir şey..

— Ben bizde hiç görmemiştim. Hintliler ta­ kar sanıyordum..

— Hintliler de takar.. PakistanlIlar takıyor.. Bizde doğuda, güneydoğudaki kadınlarda var­ dır.

— Ama, siz bu kadar Batılı bir hanım olarak neden takıyorsunuz?

—- Niye Batılı olsun.. Görüntüm Batılı, kafam Doğulu.. İçim, kalbim Doğulu...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Giriş ve Amaç: Steroid tedavisi bir çok hastalıkta olduğu gibi Nöroşirurjide spinal travmalı hastaların tedavisinde de kullanılmaktadır.Spinal travmalı hastalar Beyin ve

Bu modern ikilik, kaçacak hiçbir yeri olmayan, tüm zamanları ilga edilmiş, mesafe alma hürriyeti ile donatılmış ve plastik bir doğanın parçası olma şuursuzluğuna

[r]

Öğretmenlerin Kıdem Yılları İle Okul Öncesi Eğitim Programının Genel (bütün) Olarak Değerlendirilmesi Hakkındaki Görüşlerine Yönelik Varyans

jenli solunumla enerji üreten organel) say›s› daha yüksek, daha fazla besin tü- ketiliyor; ve bunu karfl›layabilmek için de çok daha s›k besleniliyor ve daha bü- yük

Aşk-ı M emnu romanı gerek olay örgü­ sünün kuruluşundaki ustalık, gerekse şahısları tahlil, eşyayı, tabiatı tasvir et­ mekteki başarısı) İ8) onu yüz yıl sonra

dolayısıyla ailelerin önemine inanan Ahmet Mithat Efendi çocuk ve aile konusunda da mühim eserler vermiştir. Bunlardan birisi Peder Olmak Sanatı’dır. Bu eserinde gençlere

Kentsel mutluluk; ikamet edilen şehirdeki fiziki imkânların iyi olması, sosyal olarak rahat ilişkiler kurulabilmesi, yerel ekonominin canlanması için çeşitli