• Sonuç bulunamadı

Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dilim iz yüzyıllar boyunca ihm ale uğram ış, çeşitli etm en ler Türkçenin gelişim ini kösteklem iştir. Fakat bu ağ ır koşullar altın d a da Türk dili ne yapıp yapıp öz varlığını ve b en liğ in i korum ayı başarm ıştır.

G erçekten, an ay u rd u n d an kopm uş olan Türk m illeti, h e r şeye rağm en d ilin d en kopm am ıştır, koparılam am ıştır. Dilimiz bizim için kutsaldır. Ana dilim iz ü zerin e özenle titrem iş, titrem eyi bilm iş b ir ulusuz. D ilim iz, an la­ tı y o lların ın çeşitliği ve özgünlüğü b ak ım ın d a n d ü n y an ın en olağanüstü yetenekte ve güzellikte b ir dildir. A na dilim iz, en körpe yaşlarım ızdan baş­ layarak, h e r tü rlü ince d u y g u ların ve h e r çeşit bilgi ve g ö rg ü n ü n bize ile­ tilm e arac ı olm uş, h e r b irim iz d ilim iz d e k işiliğ im izi kazanm ış, bulm uşuzdur.

Dil insan ru h u n u n , b e n liğ in in , z ih n in in en arı, en zengin ve âdeta sih irli ü rü n le rin d e n b irid ir. Güzel Türkçem iz de, böylece, bizim bu yara­ tıcı gücüm üzü kendim ize özgü çizgileriyle, belirlen m esi ve so m u tlaştırıl­ m ası çok güç yollardan da olsa, dile g etirm ek ted ir. Bu yaratıcı güç b ir n o k tad a d u rm u ş d eğ ild ir ve duram az da. Ç ünkü insan yaşam ının ve uy­ g arlığ ın için d e b u lu n d u ğ u gelişim süreci dilde ister istem ez yansıyacak­ tır. D em ek ki dilin gelişm esi b ir güçlü gereksem eyi o ru n lar, tem sil eder. Böyle olunca da, dilim izi elbette ki biz, bu an a d ilin in sa h ip leri olan biz- le r geliştireceğiz ve g eliştirm ek zorundayız.

Dil ve özellikle yazı dili uygarlığın ve k ü ltü rü n en güçlü b ir taşıyıcısı­ dır. Dil, aynı zam anda, yeni atılım la rın ve b u lu şların ifade aracıdır. D ili­ ne böyle b ir görevi yeterince verem eyen, d ilin i bu b ak ım d an gereği gibi d eğ erlen d irem ey en b ir ulus, uygarlıkta ve top lu m larası uygarlık yarışm a­ sında geri ko şu n lara düşm eyi p eşin en kabullenm iş dem ektir.

Büyük A tatürk şöyle söylüyor:

M illî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin.

* M erhum Aydın Sayılı, biyografisi ve bibliyografisin de görü leceği üzere TTK yayınla­ rı arasında çıkan ve editörlüğünü yaptığı Bilim, Kültür ve Öğretim. Dili Olarak Türkçe adlı kita­ bın önsözünü günüm üz açısından ö n em li görüp, hem hatırasını ta’ziz ediyor hem de okuyucuların dikkatini konu üzerine çekm ek istiyoruz.

(2)

Ülkesini ve yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

Ü nlü A lm an tarih çisi ve dil b ilg in i B rockelm ann’ın şu sözleri, d ilim i­ zin güncel so ru n la rı b ak ım ın d a n bizi çok ilg ilen d irecek n itelik ted ir:

Dil bir milletin özelliklerinin sadık aynasıdır. M illî benliğini, ulusal özellikle­ rini bilinçle kavrayabilecek bir düzeye erişmedikçe, hiç bir millet siyasî yahut ma­ nevî yönden kendisinden üstün olan yabancı milletlerin kültürel etkisine ve bu kültürün taşıyıcısı olan yabancı sözcüklerin kendi ana diline girmesine engel ol­ mak gerektiğini gereği gibi kavrayamaz.

(Bkz., S adri M aksudî, 7ürk Dili İçin, 1930, s. 3).

B u rad a m anevî yönden veya b ak ım d an ü stü n lü k te n söz ediliyor. Baş­ ka b ir deyiş ile, to p lu m la rın tinsel k ü ltü r veya uygarlık y ö n ü n d en kıyas­ lanm ası söz konusu olm akta ve böylece çok önem li b ir noktaya p arm a k basılm aktadır.

G erçekten, m addesel veya tek n ik uygarlığı kapsam ı d ışın d a bırak an anlam iyle k ü ltü rü b ir to p lu m u n k en d in e özgü ve gelen ek lere bağlılık yo­ luyla p ek iştirile n b irtak ım ö zellik lerin d en ve o n u n başka to p lu m lard an a y ırd ed ilm esin i sağlayan ya da kolaylaştıran ayırıcı vasıfların d an ib aret saym ak büyük b ir kısagörüşlülüktür. K ü ltü rü n bu kesim i h e r zam an için ilg in çtir fakat som ut ve nesnel değer y arg ıların a götürebilecek kıyaslam a­ la rın yapılm asına pek elverişli sayılam az. Yine, bu kesim d u rağ an d ır, sta­ tik tir; özsel olarak önem li gelişm eler gösterm esi beklenem ez.

T op lu m ların k ü ltü rle rin in , m illî k ü ltü rle rin , bu b ak ım d an çok daha büyük önem taşıyan çaplı b ir kesim i, k ü ltü rü n bilgi ve d ü şü n ü m tabanı ü zerin e o tu ra n ve d ü şü n ü m sel k ü ltü r veya d ü şü n ü m sel ekinim ad ın ı ve­ rebileceğim iz b ir kısm ı, b ir dilim idir. Bu kısım devingendir, d in am ik tir; özsel olarak gelişim e ve yetkinleşm eye elverişli ve yatkındır. Bu kesim de­ ki ü stü n lü k , m addesel uygarlık ü rü n le rin d e n de d ah a büyük ve etk in öl­ çüde olm ak üzere, to p lu m lar arasın d ak i ü stü n lü k , etkililik, ve başarıcılık m ü n aseb etlerin i o ru n la r ve belirlem eye yarar. A tatü rk ’ü n yukarıda geçen “ m illî hissin in k işafı” sözünde k ü ltü rü n bu k esim inin işe karışm akta ol­ du ğ u görülüyor. Ç ü n k ü m illî his özellikle bu yönde gelişim e açıktır.

Biz ö ted en b eri dilim ize büyük ilgi ve özen gösterm iş b ir m illetiz. Di­ limizi geliştirm ek ve zenginleştirm ek b akım ından yüzyılımız içinde olduk­ ça büyük b ir yol da alm ış bulunuyoruz. Fakat bu övülmeye d eğ er başarıya olum suz b ir te p k in in de zam an zam an b elirginleştiği, b irtak ım te re d d ü t­ ler geçiren bazı ay d ın larım ızın m akul eleştiri sın ırla rın ı aştığı, dilin geli­

(3)

şim zo ru n lu lu ğ u n u yeterince anlam ayarak dilim izin gelişm esini ve yeni sözcüklerin tü re tilm e sin i d ilin bozulm ası a n lam ın a alan ele ştirile rin lâ­ yık o ld u k la rın d a n fazla a ğ ırlık k azan d ık ları olm uştur. Ö te y andan, dilin g eliştirilm esi işine önem le eğ ilm eleri g erek en çeşitli bilim d alları m ünte- sip le rin in de bu önem li görevi yeterince ciddiyetle ele alm ad ık ları da g ün k a d a r âşıkârdır. Bu iki etm en i, bu iki karşılıklı etm en çiftini böylece ka­ bul etm em iz gerekiyor. Ç ü n k ü dilim izin gelişm e te m p o su n u n m evcut ih ­ tiyaca yeterince ayak uyduram am ış olduğu gözler ö n ü n d e ve m eydandadır.

B ir zam an önce h a rc a n a n çabalar ve g erçek leştirilen b irtak ım atılım - la r sonucu, dilim iz A rapça ve Farsça sözcük ve ifade ta rz la rın d a n arıtıl- m ıştır. Fakat b u n a karşılık, Batı d illeri sözcükleri dilim ize büyük b ir kolaylıkla g irip yerleşm ektedir. Ayrıca, özellikle son yıllarda ö ğ retim dili olarak gerek o rta ve gerekse yüksek ö ğ retim d e İn g ilizcen in ağ ırlık kazan­ d ığ ın a ta n ık lık etm ekteyiz. Oysa, ö ğ retim ve k ü ltü r dili olarak dilim izin ö nem kaybetm esi k ü ltü r ve uygarlık davam ıza ters d ü şen b ir d u ru m d u r. Bu, aynı zam anda, dilim izin sahip o ld u ğ u büyük ve m üstesna o lan ak ları g örm ezden gelm ek, b u n la ra sırt çevirm ek an lam ın a gelm ektedir.

A tatü rk ’ün, 1930’da, Türk dili ü zerin e hazırlanm ış az önceki n o tta b e­ lirtile n b ir kitabın b aşına yazdığı ve yukarıya aynen ak ta rıla n sözlerinde iki büyük g erçeğin, iki değerli id ealin , v u rg u lan d ığ ı g ö rü lm ek ted ir. B un­ la rd a n b iri dilim iz ü z e rin d e yabancı d illerin egem enlik k u rm a la rın a izin verilm em esi ve d ilin d ah a önce girm iş o ld u ğ u bu d u ru m d a n k u rtarılm ası ilkesidir. D iğeri ise, gerek edim sel ve gerekse gizil güçleriyle k alb u rü stü y eteneklere iye olan dilim izi dizgeli b ir biçim de, k a rarlı b ir tu tu m la, ve yoğun b ir çaba ile z e n g in leştirip geliştirm ektir.

Bu sözler en g in ve köklü b ir dil felsefesi g ö rü şü n e dayanm ak z o ru n ­ dadır. A tatü rk ’ü n dil davam ıza yön verm ekteki katkısı ve payı, ancak o n u n gibi m uazzam b ir itib a r ve otoriteye sahip d âh i b ir k işin in g erçek leştire­ bileceği dev cüsseli b ir atılım şeklinde tecelli etm iştir. Sadece T ürk Dil Ku- r u m u ’nu, sadece Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni k u rm u ş olm ası o n u n bu k o n u d ak i p lân lı ve geniş çaplı tu tu m ve yaklaşım ını dile getirm eye ye­ terli olsa gerektir. İlk adı Türk Dili Tetkik C em iyeti olan Türk Dil Kuru- m u ’n u n A ta tü rk ta r a f ın d a n k u r u lu ş u n d a g ü d ü le n am aç şöyle b elirle n m iştir: “ C em iyetin m aksadı, Türk d ilin in öz zen g in liğ in i m eyda­ na çıkarm ak, on u dünya d illeri arasında, d eğ erin e yaraşır yüksekliğe eriş­ tirm ektir.”

M eşrutiyetten h em en so n rasın ın b irço k ay d ın la rın ın Türk d ilin in kı­ sırlığ ın d an yakınıp bu dille uygarlığa ayak uydurulam ayacağını öne sü r­ d ü k le rin e işaret ed en Prof. Dr. Vecihe H atib o ğ lu ’n u n ifadesiyle, “A tatürk

(4)

Millî M ücadele y ılların d a A k d en iz’i işaret ettiği gibi, Türk dili için de b ir yön gösterm iş, kendisi ö nde olm ak üzere b ü tü n m illeti bu u ğ u rd a savaşa so k m u ştu r”. Yine aynı yazar, Türk Dil K u ru m u ’n u n k u ru lu şu n d a n iki ay sonra, 26 Eylül 1932’de, A tatü rk ’ün D olm abahçe Sarayı’n d a topladğı Bi­ rin c i Türk Dil K urultayı için de “bu, çok defa hakkı yenm iş, in k â r edilm iş Türk m illetinin b ir şahlanışı sayılırdı” diyor. (Bkz., Vecihe H atiboğlu, “Ata­ tü rk ’ün D ilciliği”, Atatürk ve Türk Dili, Türk Dil K urum u Yayını, A nkara 1963, s. 9, 12, 15).

Çok dikkate d eğ er ki, k endi elyazısıyla yazdığı d irek tifler arasında, A tatü rk ’ün “ Dil d ev rim in in am acı, Türk d ilin in kısırlaştırılm ası değil, g en işletilm esid ir” şeklindeki b ir sözü de yer alm aktadır. A tatü rk ’e göre, başka d illerd ek i h e r b ir sözcüğe karşılık olarak dilim izde en az b ir sözcük b ulm ak gerekir. Bu sözcükler ortaya atılm alı, kam u oyuna sunulm alı, ve böylece, tu tu n a n la rın ın yaygınlaşıp yerleşm esi sağlanm alıdır. (M elâhat Öz­ gü, “A tatü rk ’ü n Dilim iz Ü zerine Eğilişi”, Atatürk ve Türk Dili, A nkara 1963, s. 29, 35).

G ö rü ld ü ğ ü üzere, öz T ürkçenin geliştirilm esi ve zenginleştirilm esi il­ kesi A tatü rk ta ra fın d a n gözden kaçm ayacak biçim de te k ra r te k ra r v u rg u ­ lanm aktadır. Belli b ir gelişim evresinde kalan b ir dilde sadeleşm e süreci, iyi ve etk in biçim de y ü rü tü ld ü ğ ü takdirde, b ir süre sonra am acına ulaşır, ö n em in i ve g ü n celliğ in i yitirir. Statik kalacak b ir dilde başkaca b ir geli­ şim so ru n u söz konusu olmaz. Fakat yeryü zü n ü n güçlü ve zengin d ille ri­ n in hiç b iri d u rağ an b ir ta rih e sahip o lm ad ık ları gibi, değişm eye uğram aksızın belli b ir evrede d o n u p k alm am ışlard ır ve kalam azlardı da.

D ilim izi yabancı d illerin b o y u n d u ru ğ u n d a n uzun vadeli olarak k u r­ tarm ak sadece dilin özleştirilm esi, sadeleştirilm esi ile sağlanam az. Bir d i­ lin kendi kendisi ü zerin d ek i öz egem enliğini sağlam ak ve güvence altın d a b u lu n d u rm a k için o dilin ardışık çağların g e rek sin m elerin i yeterli ölçü­ de karşılayacak biçim de gelişip zenginleşm esi ve bu süreci aksatm adan devam ettirm esi z o ru n lu lu ğ u vardır. B u g ü n ü n ölçüleriyle yeterince geliş­ miş b ir dil belli b ir evrede d o n d u ru lu r ve yeni gelişm elere sahne olm az­ sa, y a rın ın ölçüleriyle o dilde önem li yetersizliklerin baş göstereceğini m uhakkak saymak, b u n u n zıd d ın ın söz konusu olam ıyacağını kesinlikle kabul etm ek gerekir.

Türkçem iz A rapça ile F arsçanın aşırı ölçü lerd ek i e tk ile rin e yüzyıllar boyunca açık tu tu lm u ştu . D ilim izi bu d illerin hegem onyasından ve baskı­ sın d an k u rtarm ak için öz T ürkçeleştirm e çabam ızı y oğunlaştırdık ve bu davayı büyük ölçüde başardık. Fakat b u n u n la koşut olarak dilim izi hiç d e­

(5)

ğilse bazı k ü ltü r k esim lerin d e g eliştirm ek için g erekli çalışm alarda b ü ­ yük te re d d ü tle r ve zam an zam an g erçek leştirilen atılım lara ters te p k iler gösterildi. B u n u n kaçınılm az b ir so n u rg u su olarak da dilim iz Batı dille­ rin d e n sözcüklerin istilâsına uğram aya başladı. Yine aynı d u ru m u n b ir başka tehlikeli sonucu olarak b irtak ım Batı d ille rin e y u rd u m u zd a ö ğ re­ tim dili olarak aşırı b ir d eğ er verilm eye, ayrıcalıklar tanınm aya başlandı.

G erçekten, ü zerin e A ta tü rk ’ün isabetle p arm a k bastığı üzere, dilde ö zgürlük ve özerklik ile dilin gelişip zenginleşm esi so ru n la rı, b irb irle rin ­ den ayrılm ayan, b irb irle riy le atbaşı yürü m esi gereken iki ilkeyi oru n lar. D ilim izin yabancı d ille rin aşırı etki ve baskısı a ltın d a b ırak ılm am asın ın güvencesi dilim izin sürekli olarak geliştirilm esiyle geçerlik ve etkinlik ka­ zanır. Ayrıca, böyle b ir tu tu m içinde, böyle b ir davada Türk d ilin in b aşarı­ lı olacağından da hiç b ir tereddüte m ahal yoktur. Ç ünkü, A tatürk’ün dediği gibi, Türk dili d ille rin en z e n g in le rin d e n d ir. A ncak, h e r zengin dil gibi, bu d ilin zen g in liğ in in de iki yönü, iki kesim i v ard ır; iki tü r varınca iye­ dir. B u n lard an b iri edim selleşm iş olan dil zenginliğidir. Ö tekisi ise gele­ ceğe d ö n ü k tü r ve dilin gizil güçlerini, gelişim olanak ve yeteneklerini içine alır.

Dil zen g in liğ in d en ne anlarız? Dil zenginliği b irb irle rin d e n az çok farklı ve değişik b irtak ım an lam lara gelebilir. B ir defa, dil zenginliği, b el­ ki h e r şeyden önce, sözcük d ağ arcığ ın ın zen g in liğ in i dile getirir. Fakat ay­ rıca, zengin ve gelişm iş b ir dilde ifade incelik ve çeşitlilikleri; kullanışlı ve zengin içerikli kavram ve d ü şü n ce kalıp ları; d ilin telkin, çağrışım , ve seçkin uygulam a ö rn e k le ri yoluyla zım nî olarak dile g etird iğ i d ü şü n c e­ ler; ren k , canlılık, kıvraklık, ve heyecan u n su rları; b irkaç sözcükle geniş an latı o la n a k la rın ın yaratılm ası veya ilh am edilm esi; dil bilinci, dil duy­ gusu, dil estetiği; d ilin vurgu, ritm , ve ses uyu m ları gibi vasıfları; sarahat, dakiklik, ve ince anlam ay ırım ları duyarlılığı gibi n ite lik ler h ep dil zen­ gin liğ in i belirleyen ve sim geleyen özelliklerdir. Belki de b u n ları, edebî dil açısından ve bilim sel ya da m antıksal ifade açısından olm ak üzere, iki g ru p olarak d ü şü n m ek y erin d e olur. Ç ünkü, ö rn e ğ in , b ir ve aynı sözcüğün b ir ­ d en fazla anlam taşım ası cinas gibi b ir edebî sanat açısından dilin olum lu b ir vasfı sayılabildiği gibi, an latı açıklığı ve dakikliği açısından olum suz b ir vasıf sayılm ak d u ru m u n d a d ır. Dil m antıklılığı d ilin katı ve k u ru olm a d o ğ ru ltu su n d a b ir gelişim gösterm esine yol açabilir. Oysa, edebiyat dili olm aya yatkınlık ve dilin m üziksel vasıfları dile b ir başka tü r saydam lık ve b e rra k lık k azan d ırab ilirler.

Bu ciltte söz konusu olan dil zenginliği, özellikle, açık seçik b ir biçim de ta n ım la n ıp belirlenm eye elverişli olan sözcük hâzinesi zenginliği ile ge­

(6)

rek sentaks gerek g ra m e r ve gerekse sözcük yapı k u ra lla rın ın ideal olarak tam am en sarih ve m antıksal olm ası h u su slarıd ır. Y akm anlam lı sözcükle­ rin bolluğu ile tek tek sözcüklerin çok anlam lı o lm aları d u ru m u , genel olarak, b ir dilde b irb irleriy le ters o ran tılı özellikleri o lu ştu ru rlar. Az ö n ­ ce söylendiği üzere, edebiyat b a k ım ın d a n b ir sözcüğün çok anlam lı olm a­ sı bazı edebî san atlar açısından b ir m eziyet sayılabilir. Fakat bilim terim i olarak b ir sözcüğün çok anlam lı oluşu ifadelere sarahatsizlik g etire b ile­ ceği için b ir k u su r ve b ir noksan sayılm ak d u ru m u n d a d ır.

A tatürk’ün Türk dili konusundaki düşüncelerinin fevkalade geniş kap­ samlı olduğunu görüyoruz. A tatürk’ün b u n u kanıtlayan bazı sözleri az önce su nulm uş bulunuyor. B urada b u n la ra T ürkçeleri biraz sadeleştirilm iş şe­ killeriyle birkaç m isal d ah a ekleyelim .

Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkını, ananelerini, hatıralarını, menfaatlerini, kısacası, bugün kendi mil­ liyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. 1ürk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.

Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her mefhumu ifadeye kabiliyeti vardır. Yal­ nız, onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek lâzımdır.

Türk milletini ve Türk dilini medeniyet tarihinin ve kültür dillerinin dışında görmenin ne yaman bir yanlış olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz.

Öyle istiyorum ki Türk dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel ahenkli dilimizi kullansınlar.

Daha çocukken, dersler, kitaplar arasında yuvarlanırken his ederdim ki bu di­ lin bir şeye ihtiyacı var. O ihtiyacın ne olduğunu nasıl elde edileceğini bilmezdim. Fakat mutlaka bir şey lâzım olduğunu hissederdim.

En iyi müdafaa usulü taarruzdur. Şu halde dil alanında türemiş yabancılıkla­ ra saldıralım; ağacı bir defa silkeleyelim: görelim hangi çürükler düşecek; kalan sağlamlar bakalım ne kadardır...

M illî şuurun kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalış­ maya mecburuz.

Milletimizin siyasî ve toplumsal hayatında, milletimizin fik r î terbiyesinde reh­ berimiz ilim ve fen olacaktır. Türk milletinin, Türk sanatı, ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatının bütün güzelliği ile gelişmesi ancak mektep sayesinde, mektebin verece­ ği ilim ve fen sayesinde olacaktır.

(7)

(Bkz., U tkan K ocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, A nkara 1971, s. 140, 141, 119).

A tatürk “Türk dili d illerin en z e n g in le rin d e n d ir” d erk en , b ir yandan da “ yeter ki bu dil şu u rla işlensin” sözünü ilâve ediyor. Türk d ilin in h e r kavram ı ifadeye kaabiliyetli o ld u ğ u n u söylerken, b ir y an d an da o n u n b ü ­ tü n gizil güç ve o la n ak la rın ı arayıp saptam ak gereği ü ze rin d e duruyor. D ilim ize karışm ış yabancı sözcüklerin dilim izi örseleyip yozlaştırm ış ol­ d u ğ u n u daha çocukluk çağındayken m ü p h em b ir şekilde sezdiğini de ken­ d isin d e n öğreniyoruz.

Böylece, A tatü rk Türk d ilin in özleştirilm eye ve geliştirilm eye m uhtaç o ld u ğ u n u vurguladığı kadar, dilim izin zenginliğini de vurguluyor. Bu zen­ g in lik b ir y an d an gizil olan, potansiyel olan b ir zenginliktir, b ir gelişm e ve yetkinleşm e yeteneğidir, b ir y an d an da edim sel ve gerçekleşm iş, yani esasen kaybolm am ış b ir zenginliktir. Bu edim sel ve y itirilm em iş zen g in ­ lik ise ile rid e gerçekleşecek yeni yeni ve en g in g elişm elerin b ir güven­ cesidir.

G erçekten, dilim izin ileriye yönelik gelişm elere yetenekli o ld u ğ u n ­ d an şü p h e edilem ez. Vâkıa, k ü ltü r dilim iz öz Türkçe açısından yüzyılım ız b aşın d a içaçıcı b ir d u ru m d a değildi. Fakat b u n a rağ m en , dilim izin yapısı, ta rih i, ve halk d ilin d e k i sözcük ve ifade hâzinesi dilim izin ö zünde ve kö­ k en in d e hiç de fak ir o lm ad ığ ın ı ve ilerisi için p a rla k gelişm e y o lların ın tam am en açık o ld u ğ u n u A tatü rk gibi d e rin bilgi ve sezgiye sahip b ir k im ­ sede şüpheye yer bırakm ayacak biçim de kanıtlayabilm ekteydi. İşte A ta­ tü r k ’ü n bu k o n u d a söyledikleri de b u g erçek lere dayandığı ve b u n la rd a n kuvvet aldığı için tam am iyle d o ğ ru ve isabetli olabilm iştir.

Y ukarıda sunulan sözlerinin bazılarında A tatürk’ü n dilim izin özellikle k ü ltü r dili olarak d u ru m u ü z e rin d e d ü şü n m ek te o ld u ğ u g örülm ektedir. Fakat o n u n d ilim izin k ü ltü r dili ve, d ah a özel olarak, bilim dili y ö n ü n ü n geliştirilm esiyle ön k o şunda olm ak üzere ilg ilen d iğ in i gösteren çok daha açık ve ay rın tılı k an ıtla rla da karşılaşıyoruz.

A tatü rk 1936-37 k ışın d a g eo m etri k o n u su n d a küçük b ir kitap h a z ır­ lam ış ve bu k itab ın d a g eo m etri te rim le rin in T ürkçeleştirilm esi ü ze rin d e çok b aşarılı b ir d en em e yapm ıştır. Bu k o n u d a bu cilt içinde bazı ayrıntı b ilg ileri v erilm ek te d ir (s. 424). Ve işte bu güzel ve som ut ö rn eğ i ile gözü­ m üzün ö n ü n d e ca n lan a n gayretleri so n u c u n d a d ır ki, A tatürk, b u n d a n kı­ sa b ir süre sonra, Kasım 1937’de, şu b ild iri ile m illetin in h u z u ru n a çıkabilm iştir:

(8)

Dil Kurumumuz en güzel ve feyizli bir iş olarak türlü ilimlere ait Türkçe te­ rimleri tesbit etmiş ve bu suretle dilimiz yabancı dillerin tesirinden kurtulma yo­ lunda esaslı adımını atmıştır.

Bu yıl okullarımızda tedrisatın Türkçe terimlerle basılmış kitaplarla başlamış olmasını kültür hayatımız için mühim bir hâdise olarak kaydetmek isterim. (Bkz.,

aşağıda, s. 423).

G ö rü ld ü ğ ü üzere, A tatü rk bilim te rim le rin in b ir k ısm ın ın Batı d ille­ rin d e n aynen dilim ize aktarılm asını öngörm ekte değildi. D ilim izin b ir b i­ lim dili olarak da yabancı d iller etkisi a ltın d a b u lu n m am ası g erektiğine kesinlikle inanm aktaydı. B unu b u ra d a vurgulayarak b elirtm e k yerin d e olur.

Dil so ru n u , geniş b ir ölçü ve k apsam da olm ak üzere, özellikle B atı’- da, son yıllarda dikkati ü zerin e çekm ekte ve çok çeşitli yönlerde yoğun a ra ştırm a la ra konu olm aktadır. B ir y andan da dünyada tek b ir dili hâkim d u ru m a g etirm e çab a la rın ın sistem li ve yoğun b ir biçim d e y ü rü tü lm ek te o ld u ğ u n u biliyoruz. Bilim ve ö ğ retim dili o larak dilim izin y u rd u m u zd a g eriletilm e eğ ilim leri ile karşı karşıya bırakılm ış o lm asının bazı te p k iler yaratm ış o ld u ğ u n u da b u ra d a kaydetm ek y erin d e olur. A ncak, bu te p k i­ n in d ah a güçlenm esi, d ah a dizgeli ve geniş kapsam lı b ir nelik kazanarak etkisini b elirg in biçim d e gösterm esi z o ru n lu lu ğ u vardır.

D ilim izi b ir bilim dili olarak g eliştirm ek ve terim dilim izi azim li b ir şekilde zenginleştirm ek zorundayız. Bu am acın gerçekleşm esi kesin ve sa­ r ih b ir ihtiyaç o ld u ğ u n a göre, bu yolda duyulacak b ü tü n te re d d ü tle ri ne yapıp yapıp b ir yana itm ek, silip sü p ü rm e k m ecburiyetindeyiz. Şu halde, bu te re d d ü tle rin gereksizleştirilm esi, yani m akul o ld u k la rı ölçüde d ik k a­ te alın m a ları ve m akul o lm ay an ların ın ayak bağı o lm a la rın ın önlenm esi gerekir. K onunun ağ ırd an alınm aya tah am m ü lü olm adığı apaçıktır. Fakat işin n ite liğ in in acele y ü zü n d en d ü şü rü lm em esi gerektiği de aynı d erec e­ de sarih ve aşikârdır.

Özellikle, öğretim dili olarak Türkçem izin y urdum uzdaki statüsü m e­ selesi g ü n ü m ü zd e güncel ve ivedili b ir so ru n b o y u tların ı kazanm ıştır. A n­ kara Ü niversitesi Dil ve Tarih-C oğrafya Fakültesi Felsefe B ölüm ü öğretim üye ve yardım cıları bu büyük m em leket davası d o ğ ru ltu su n d a b ir h iz m et­ te b u lu n m a k am acıyla, konuyu çeşitli yönleriyle aydınlatan b irtak ım yazı­ la r h azırlayarak b u n la rı b ir cilt içinde y u rt ay d ın ların a sunm ayı k ararla ştırd ıla r. C ilde g iren yazıların özel k o n u la rı tam am en serbest bı­ rakılm ış, h erk es k e n d in i d ah a h az ır hissettiği ya da d ah a yararlı olacağı­ n ı u m d u ğ u b ir yaklaşım la k o n u su n u seçip ele alm ıştır. M aam afih, yine de

(9)

b u ayrı ayrı yazıların b irb irle rin i az çok tam am layacağı ve a ra la rın d a ya­ ra rlı b ağ ların k u ru lm asın a yol açacağı um ulm aktaydı. N itekim , böyle b ir d u ru m u n gerçekleşm iş olduğu da söylenebilir.

P rofesör Dr. Oktay S inanoğlu öğ retim dili olarak T ürkçem izin ih m a­ le u ğ ram asın ı âd eta tek başına ö n lem ek için çaba h arcam ış b ir bilim ad a­ m ım ızdır. G erek k en d isin d en ve gerekse O rd. Prof. Dr. Enver Ziya K aral ile D oçent Dr. Sem ih Tezcan’dan bu yayınım ıza katkıda b u lu n m a la rı rica ed ild i ve g ö rü ld ü ğ ü üzere k en d ileri b u ricayı kabul ettiler. Türk Tarih Ku­ ru m u da cildi kendi adına bastırm ayı k ararlaştırarak yayınımıza bizim için çok büyük değer taşıyan b ir ilgi gösterm iş oldu. Bölüm ark ad aşlarım ad ı­ n a gerek Türk T arih K u ru m u ’na ve gerekse sayın Enver Ziya K aral’la sa­ yın Sem ih Tezcan’a ve Oktay S in an o ğ lu ’na şü k ran la rım ı sunm ayı zevkli b ir görev sayarım .

1981 yılı A tatü rk ’ü n d o ğ u m u n u n yüzüncü yıld ö n ü m ü n e rastlam akta­ dır. Türk T arih K urum u bu güzel vesile ile bazı özel yayınları ve çalışm ala­ rı şim diden hazırlam aya başlam ıştır. Bu cildin bu yıld ö n ü m ü n ü n anılm ası için çıkacak yapıtlar arasın d a yer alm asının da ayrıca k a ra r altın a alınm ış olm ası bizim için büyük b ir kıvanç kaynağı olm uştur. Bu cildi Türk d ili­ n in özleşm esi ve b ir k ü ltü r ve bilim dili olarak b en liğ in i bulm ası yolunda k en d isin e çok çok şeyler b orçlu o lduğum uz U lu Ö n d e r A tatü rk ’ün kutsal an ısın a adam akla büyük o n u r duym aktayız.

Aydın SAYILI

A nkara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe B ölüm ü ve Bilim T arihi K ürsüsü Başkanı,

(10)

Referanslar

Benzer Belgeler

Türk milleti daima Allah’a inandığı ve taptığı için özgürlük onun hakkıdır.. Ben ezelden beridir hür yaşadım,

On gün sonra bizi okullara götürürler.Bir grubu eski okullara bir grubu da yeni okullara götürüyorlardı.Burada esirken Türk gazetecileri bizi Rum sanıp

İnsan hayatının bir geçiş dönemi evlenme aile yapısını oluşturan ilk adımdır. Kıza ve erkeğe yeni bir sosyal statü kazandıran evlendirme aileler arasında

Örneğin “Nur, varlığa benzeyen kuvvettir.” Şeklinde tarif edilemz, çünkü bizatihi varlık kavramı “nur”dan daha açık değildir.. Tarif eden ile tarif

Bilgisayar animasyonları artık o kadar yoğun bir şekilde kullanılmaya başlandı ki, hayatımızın hemen hemen her alanında bilgisayar animasyonlarına rastlamamız

Basın yayın ve kitap yayıncılığı dallarında da verilen ödüllerin edebiyat alanındaki sahipleri hikâye dalında, Aykut Ertuğrul Mümkün Öykülerin En

Türkiye’nin birçok şehrinde sahnele- rini tiyatro ve edebiyat severlere açan Dev- let Tiyatrosu Genel Müdürlüğü, dilimizin ve tiyatro edebiyatımızın gelişmesi

2.ÜNİTE > Hikâye Kazanım: A.2.2. Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönem ile ilişkisini belirler. Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi Alan