t-Y AŞA M
7 7 5 2 b 9 î / L
CUMHURİYET/5
GÖRDÜK KONUŞTUK
Yalçın Pekşen
Ne ameliynt
oldum ne bir şey
taktırdım. Ne bir
şey kestirdim.
Zaten devlet maaşı
ile nasıl
yaptırırdık? Allah
acısın halimize.
Bununla
yaptıranları
kınamıyorum. Ben
ne ihtiyaç
duyuyorum
,
ne de
bütçem müsait.
Ay ten Gökçer ile konuşurken eşi de (sağda), sık sık söze kanştı. (Fotoğraf: Ender ERKEK)
Ayterı Gökçer:
K
a
şım
, , ,
ağzım
,
b
u
rn
u
m
,
herşeyim kendimin
Bugünlerde Açıkhava Tiyatrosu’na gidenler, Devlet Tiyatrosu’- nun ünlü oyuncusu Ayten Gökçer’in çingene güzeli, “ Zülfiye” ro lünde yaptığı göbek danslarını hayranlıkla izliyorlar. Ayten Gök çer son yıllarda şarkılı ve göbek danslı oyunlarla İstanbul seyircisi nin karşısına çıktığı için sanatçı ile konuşmamıza tiyatro ve göbek dansı arasındaki ilişkiyle başladık. Yanımızda Ayten Gökçer’in eşi, aynı zamanda oyunun yönetmeni, Devlet Tiyatroları eski Genel Mü dürü Cüneyt Gökçer de bulundu ve arada sırada söze karıştı.
—Sayın Ayten Gökçer... “ Yedi Kocalı Hürmüz” den sonra bu kez
“ Zülfiye-Zülfü” ile yine bol göbek danslı bir oyunda oynuyorsu nuz. Tiyatro’da My Fair Lady, Bağdat Hatun ve Hamlet’te Ofelya olduktan sonra göbek atmaya başlamak büyük değişiklik değil mi?
—Büyük değişiklik değil... Ben bugüne kadar birçok müzikalde oy nadım. “ My Fair L ad y...” “ Kiss me K ate...” Sonra en ağır müzi kallerden “ Donkişot” . Hep müzikal bunlar... Fakat Hürmüz ile Zül fiye popüler olduğu için dikkati çekiyor. Arada büyük bir fark yok.
—Ama siz neredeyse profesyonel göbek dansözü kadar iyi oynu yorsunuz.
—Ben Konservatuvar bale bölümünden mezun oldum. Yani dan sın yabancısı değilim.
—Bale ile göbek dansı çok farklı şeyler değil mi?
—Değil. Çok farklı değil... Şimdi folklorun içine Devlet Balesi gir di. Meselâ balerinler göbek atıyor. Bize Konservatuvarda dansın ku ralları öğretilir. Sonra Türk halkı göbek atmayı bilir. Kendi dansı mız olduğu için herkes yapar...
Rol verilm edi
—Anlıyorum, Ayten Hanım, şimdi bir başka konuya geçmek isti yorum. Geçen yıl sanırım ilk kez Devlet Tiyatrosu ile Anadolu tur nesine çıktınız. Ve bu iş kocanız Devlet Tiyatrosu genel müdürlü ğünden ayrıldıktan sonra oldu. Bu yüzden sizi Cüneyt (Gökçer) Bey genel müdür iken Anadolu'ya gitmemekle suçladılar.
—İlk kez Anadolu’ya geçen sene gitti diyorlar. Bugüne kadar gö rev verilmiş de red mi etmişim? Benim oynadığım oyunlar müsait leğildi Anadolu için.. Mesela Kral Lear’ı Anadolu’da nasıl oyna- acaksınız? Müthiş bir prodüksiyon... Hangi tiyatroda oynayacak- ımz? Zaten Büyük Tiyatro’nun hiçbir prodüksiyonu Anadolu’ya ;idemez. Hangi piyeste görev verildi de gitmedim.
-B en de onu söylüyorum. Cüneyt Bey tiyatronun genel müdürüy dü ve size Anadolu’da görev vermiyordu deniliyor. Büyük Tiyat- ro’daki prodüksiyonlarda hep sizin başrol almanız tuhaf bir rast lantı değil mi?
—Cüneyt (Gökçer) 78-79’da Devlet Tiyatroları genel müdürü de ğildi. İki sene rol vermediler bana. “ Rol yok ona göre” diyorlardı. Bu iki sene neden rol verilmedi? İki sene rol verilmedi diye ben de
“ Yedi Kocalı Hürmüz”ü oynadım.
Hiç etkilem edi
—Yani kocanızın genel müdür oluşu meslek yaşamınızı hiç etkile medi mi diyorsunuz?
—Hiçbir rolü olmadı. Hatta ben genel müdür eşi olduğum için ba zı şeyleri yapamadım bile...
— Ne gibi?
—Cüneyt genel müdür olduğu sırada benim de eleştirecek konula rım vardı ama kocam genel müdür diye bir şey söyleyemedim. De dikodulara cevap vermedim.
—Ayten Hanım madem ki açık konuşuyoruz kafamdakini söyleye yim. Devlet Tiyatroları'nın genel müdürü genç bir oyuncu ile yani sizinle evleniyor. Sonra siz Devlet Tiyatroları’nın en yetenekli oyun cusu, en önemli oyunlarda rol alan, en gözde oyuncusu oluyorsu nuz. Burada haklı olarak insanın aklına birşeyler geliyor.
CÜNEYT GÖKÇER— Bu soruya müsaade ederseniz ben cevap vereyim. Meşhur İngiliz oyuncusu Laurence Olivier’yi bilirsiniz. Adam “ sör” değil de “ lord” oldu. Vivien Leight gibi çok güzel, yetenekli bir kadınla evlenmiştir ve bu kadın ünlü olmuştur. Böyle bir adamın yetenekli bir karısı olması kadar doğal bir şey olamaz.
—Yani Cüneyt Bey, siz “ Ayten Hanımı yeteneği için mi seçtim” diyorsunuz.
CÜNEYT GÖKÇER— Rolü olmuştur muhakkak. Hem yetene ği, hem güzelliği... Çok yeteneklidir. Aynı zamanda da çok güzel dir.
—Yani Ayten Gökçer’e karınız olduğu için hiç iltimas yapmadım diyorsunuz.
CÜNEYT GÖKÇER— Zaten istesem de yapamam. Bir tiyatro olayı binlerce kişinin önünde geçiyor. Seyirci sizi aşar. Eğer Ayten rollerin altından kalkamasaydı, Ayten Gökçer olamazdı.
Konuyu değiştirelim isterseniz. Ayten Hanım biraz özel yaşamdan konuşalım. Sanırım evde en çok tiyatro konuşuluyordum.. Karı-koca
tiyatrocu olduğunuz için...
—Alâkası yok. Normal bir evin problemleri konuşulur. Evin geçi mi... Ailemiz... Çocuklar... "Normal maaşlı bir evin problemleri... Evin içinde tiyatronun bahsi geçmez...
— Ne kadar kazanıyorsunuz. Karı-koca..
—Devlet Tiyatrosu’ndan seksen bin. Geçen aya kadar yetmiş bin di. Cüneyt’in de maaşı aynı...
—Yani ikiniz 160 bin lira... Yan işleriniz de var...
—Şimdi bakın bu parayla çok iyi geçinemiyoruz. Ben eski elbisele rimi düzeltip giyiyorum. İstediğim giysileri alamıyorum. Her ay bütçe yapmak ve planlı hareket etmek zorunda kalıyorum. Yemek, ev işi hep kendim yaparım.
— Bulaşık?...
—Yemek, ev işi, bulaşık... Lavaboları ovduğum için tırnaklarıma bakarsanız o kadar muntazam değildir.
—Televizyondaki reklamlarda da çok iyi bulaşık yıkıyordunuz za ten. Herhalde bu işi evde de iyi yaptığınız için...
—Evet olabilir.
—Cüneyt Bey ev işlerine yardım etmiyor mu?
—Yok, hepsini ben yapıyorum. Cüneyt’le tanıştığımda yani 58’de flört ederken daha çocuktum... Genç kızla çocuk arası... Bu işlere koşullandım.
—Ayten hanım bir sorum da şu olacak. Tiyatro oyuncusu olmak tan memnunsunuz herhalde...
—Oyunculuktan çok memnunum. Ama şu dedikodular yok mu, çok rahatsız oluyorum.
Benim hakkımda
dedikodu yapanlar
8-9 kişiyi geçmez.
Yatar kalkar,
rüyalarında bile
beni görürler. Ama
şansları var. Güzel
bir kadın
görüyorlar
rüyalarında. Özür
dilerim tevazuyu
gardropta
bıraktım.
—Evet. Yukarda anlattığım konularda en çoz sizin hakkınızda söy lenti çıkıyor. Sizce nedeni ne bunun?
—Bilmiyorum ama yapılıyor işte...
CÜNEYT GÖKÇER— Meyvalı ağacı taşlıyorlar şekerim (Bu cüm le Ayten Gökçer’e söylendi)
“Herşey kendim in”
—Belki ama bu dedikoduyu yapanlar 8-9 kişiyi geçmez. Yatar kal kar rüyalarında bile beni görürler. Ama şansları var güzel bir ka dın görüyorlar rüyalarında. Özür dilerim tevazuyu gardropta bırak tım.
—Güzellik konusunda kendinize güveniyorsunuz galiba...
—Güveniyorum. Ne ameliyat oldum.. Ne bir şey taktırdım. Kaşım, gözüm, dişim, ağzım, burnum, herşeyim kendimin...
Hiçbir yerimi kestirmedim. Zaten devlet maaşı ile nasıl yaptırır dık? Allah acımış halimize... Bununla yaptıranları kınamıyorum. Ben ne ihtiyaç duyuyorum, ne de bütçem müsait... Dişçiler dişleri mi görünce "takma” diyoriarmış.. Hatta bir tanesi, “ Herkes onun modelini istiyor, kalıbını alalım” demiş. Sonra bir yerde karşılaş tık. Ağzımı açtım gösterdim. Allahın yardımı ile hepsi benim. Bu nun için Allah’a şükrediyorum, yoksa ne vakit var, ne para bunları yaptıracak...
—Güzelliğiniz için özel bir çaba göstermiyor musunuz?
—Pertev kremi kullanıyorum. Hepsi o kadar... O da yıkandıktan sonra yüzüm gerildiği için... Yoksa güzellik için değil. Ben insan güzelliğini kremde değil, yürekte buluyorum. Gönlünüz rahatsa, yü reğiniz güzelse, yüzünüz güzelleşiyor.
—O halde sizin sadece yüzünüz değil, yüreğiniz de güzel...
—Evet ben yüreğimi de seviyorum. Kaşımı, gözümü de... Herşeyi mi...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi