• Sonuç bulunamadı

Şarkıların hikayeleri:Sakın geç kalma erken gel

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şarkıların hikayeleri:Sakın geç kalma erken gel"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ş A R K I L A R I N

H İ K Â Y E L E R İ

Sakın Geç Kalma

--- Erken Gel

Yazan: N. B U L Q U R L U

T T EMEN herkesin bildiği

sevda şarkılarının ve tür­ külerinin ardına, birçok defa, tatlı bir hikâye, küçük bir macera gizlenmiştir. Bu hikâ­ ye ya hiç bilinmez, yahut ça­ bucak unutulup gider. Oysa ki sevdiğimiz şarkılar, onlarm doğmasına sebep olan hikâye­ lerle tamamlandığı zaman da­ ha cazip, daha mânalı bir hü­ viyet kazanıyor.

«Sakın geç kalma, erken gel» şarkısını kim bilmez ? Ahmet Rasim’in yazdığı ve bestelediği bu şarkının biraz hazin, hazin olduğu kadar da güzel bir hikâyesi vardır.

Reşat Ekrem K oçu’nun dediği gibi «Renkli tasvirleri, en küçük ve uçucu bir hare­ keti tesbit eden enstantane klişeleri, orijinal üslûbu ve tipik bir İstanbul çocuğunun kıvrak zekâsı, ince zevkleri ve pürüzsüz, şakrak dili ile, yaşadığı devri unutulmaktan

kurtaran» Ahmet Rasim’in

hayatı, bütün güçlüklerine

rağmen, zengin hatıralar, fık­ ralar ve lâtifelerle doludur.

Çocukluğunu cami avlu- ’rmda, ilk gençliğini Darüş- kada ve onun dışındaki za­

il Kitapçı Kirkor’un dükkanında geçiren bu büyük sanatkâr, Hristo’nun meyha­ nesine ne zaman düştü, kati­ yetle bilmiyorum, ancak, bir kere dirseği tezgâha kaptır­ dıktan sonra, oradan kolay

kolay kurtulamadığı cümle

âlemin malûmudur.

Ahmet Rasim, çoğu za­ man, yoldaş hatırı güderek oturduğu bir rakı sofrasında geceler ve gecelerle mihman

olmuştur. Adını taşıyan eser­ lerin sayısı yüzü bulduğuna göre,'ne zaman çalıştı, ne za­ man içti, içerken mi yazdı, ya­ zarken mi içti kolay kolay kestirilemez.

Eserlerinde İstanbul’u «so­ kakları, evleri, âbide ve umu­ mî müesseseleri, meyhane ve batakhaneleri, mesire yerleri, vapurları ve kayıkları, tram­ vay arabaları, bir kelime ile toplarsak manzara ve insan- lariyîe sesli ve renkli bir film halinde aksettiren» bu büyük 3anatkâr, Tvr seferinde, gün. lerce devam eden bir işret âleminde evi barkı unutmuş­ tu. Belki balıkçılar, tulumba­

cılar, serserilerle beraber,

yumruk mezesi ile rakı içmiş, belki devrin tanınmış sima-

lariyle kadeh tokuşturmuş,

içtikçe dertleri kabaran bir sevdalı dostuna hemhâl olmuş, yahut da iki kadeh atınca ken­ dini peygamber sanan bir mü­ tefekkirle sakal murakabesine varmıştı.

Vaktini nerelerde geçirdi bilmiyoruz, lâkin günler geç­ tikten sonra bir gün üst baş perişan eve döndü, çaresiz bir mahçubiyetle başı önüne düş­ müştü.

Kendisini seven, sevdiği kadar da anlıyan karısı, her zamanki gibi, hiçbir şey sor­ madı. Sanki sabah çıkmış,

ak-Bu akşam gün batarken gel. Sakın geç kalma, erken gel. Tahammül kalmadı asla, Sakın geç kalma, erken gel.

Muharrir, şair ve bestekâr Ahmet Rasim’in Mehmet İzzettin taranndan yapılıp eski bir mizah mecmuasında basılan karikatürü.

şam eve dönmüştü; ona göre

hoşladı, çıkardıklarını sildi,

süpürdü, yıkadı, temizledi. Fakat tam nefes alacak­ ları bir anda, son defa sabahçı meyhanelerinin birinde gör­ düğü bir arkadaşı kapıya da­ yanmış, «bir konuşacağım var, biraz dışarı gel» diye ısrar ediyordu.

Bu, «biraz dışarı gel» in arkasında neler gizli olduğu­ nu çok iyi bilen kadıncağız çaresizlik içinde başını önüne eğdi. Şimdi gelirim, diye ka­ pıya doğru yürüyen kocasına şöyle bir baktı ve sadece «Sa­ kın geç kalma, erken gel» diye fısıldadı.

Ne çare., kadehler birbi­ rini kovalıyordu. Yediler,

iç-Cefa etme bana mâhım. Tutar sonra seni âhım! Beni üzme şivekârım! Sakın geç kalma, erken gel.

tiler, güldüler, fakat o gece hiçbir şey büyük sanatkârın içindeki hüznü ve gamı dağı­ tamadı.

İyice fitili alıp tam kıva­ mına gelince cebinden kalemi, kâğıdı çıkardı ve karısının sözlerini bu sütunlarda verdi­ ğimiz bir şarkı halinde yazıp besteledi.

Arkadaşları, meyhanenin bir köşesinde sızmış olan lâ­

ternacının lâternasını getir­

mişler ve dişlerini şarkının bestesine göre ayarlamışlardı.

Böylece yola düzüldüler, gece yavaş yavaş ağarıyor, yü­ zünü güne dönüyordu.

Ahmed Rasim’in evinin kapısı önünde konaklıyan bu bir avuç başı dumanlı, kapı­ nın ardında bekliyen karısına onu teslim ettikten sonra mey­ hanede lâtema ile meşkedilen şarkıyı hep bir ağızdan söyle­ ntiye başladılar:

«Sakın geç kalma erken gel..»

19

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ama iz bırakmış olan­ ları var Bunlardan Hindistan’m istiklâ­ linden evvel en büyük hükümdarı olan Haydarabad nizamının gelini ve sabık halife merhum

Çalışmada imalat sanayi içerisinde yer alan 14 sektörün finansal verileri yardımıyla elde edilen 12 adet rasyo değeri Aşamalı Küme (Hierarchical Cluster)

Komplike kömür işçisi pnömokonyozu (KİP) akci- ğer dokusunda 1 cm veya daha büyük pnömokon- yoza bağlı nodüllerin varlığı olarak tanımlanır ve basit pnömokonyoz

Kanunen bu eski yazılı mektubu kabul etmemeleri gereken posts memurları, kolaylıkla yerini bulması için zarfın üzerine yeni yazı ile “ Hürriyet Gazetesi,,

Şeker Ahmet Paşa’nıo Pa­ ris ’ten döndüğü yıl olan 1871'de İzlenimci ressamların birliği dağılmıştı, ama ressamı­ mız hocaları Léon Gérome’dan ve

Çalışmanın devamında faktör analizi sonucunda elde edilen faktör skorları bağımsız, genel yaşam memnuniyeti değişkeni bağımlı değişken olarak alınarak,

• Fibrosiz: Hasarlı dokudan salınan büyüme faktörleri etkisinde fibrositlerin aşırı proliferasyonu. • Telenjektazi: İncelmiş epitel altında atrofik dermisde

Doğum eylemi sona erdikten (bebek, plasenta ve membranlar doğduktan) sonra başlayan ve gebelik sırasında kadın vücudunda oluşan değişikliklerin hemen hemen gebelik