I
m
¿ t
-m
il
3f i
1
-rj
~t
İRt ~ I
f i , 4 â B
1
İyonca Sokağındaki Ataç Evi (1980).
ATAÇ EVİ
Lonca Sokağı’nda 160 m2.lik bir alanda
yer alan 24 numaralı, altında dört dükkâm
olan kârgir ev, Fatma Emine adına kayıtlı
Dcen (7 Mart 1922), vasiyet yoluyla Süley
man kızı Leman Ataç’a (16 Haziran 1949),
ondan da vasiyet yoluyla Mehmet Ali Nu
rullah kızı Fatma Leyla Meral Ataç’a (5
Nisan 1069) geçmiştir. Yazar Nurullah
Ataç<73) ölümüne kadar bu evinde ikamet
etmiştir.
(73) 1898 yılında İstanbul’da doğan Nurullah Ataç,
“Hammer Tarihi"n\n (Devlet-i Osmaniye Tari hi) çevirmeni ve “İktiıa f adlı seçme yazılar ki
tabının yazan Mchmcd Ata Bcy’in oğludur. İlk öğreniminden sonra 4 yıl Galatasaray Sultani- si'ne devam etti ve dördüncü sınıftan ayrıldı. Fransızca'yı kendi kendine öğrendi ve bir süre de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne gitti (1922). Nişantaşı (1921), Vefa (¡922) lisele rinde İstanbul Sultanîsi’nde (1922), Nişantaşı ye Üsküdar Liseleri’nde (1923) Fransızca öğret menliği yaptı. Adana Lisesi Edebiyat öğret menliği ve Müdür Yardımcılığı’nda bulundu
(19$4 - 1925). Ticaret Müdüriyet-i Umumiyesi
Mütercimliği’ne (1925-1926), Mukavelât-ı Tica riye Tetkik Dairesi Heyet-i Tahririye Müdürlü- ğü’ne (1926) ve oradan da Maarif Vekâleti’nde ilkin Talim ve Terbiye Dairesi Mütercimliği’ne
(1926) daha sonra da İl Tedrisat Dairesi Şube
Müdür Vekilliği’ne (1927) getirildi. Kısa süren bu görevinden sonra Ankara Orta Muallim Mektebi Türkçe Edebiyat ve Sanat Tarihi öğ retmenliği ile (1928-1930) Fransızca öğretmen liğine (1929-1931) atandı. İstanbul Pertevniyal Lisesi Fransızca öğretmeni (1931) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yabancı Diller Okulu Fransızca Rektörü (1937) oldu. Bu gör evinden ankara Gazi Terbiye Enstitüsü’nc ge çen Ataç, Gazi Terbiye Enstitüsü Müdür Yar- dımcılığı’na getirildi (1940). Bu tarihten sonra sırasıyla Atatürk Lisesi Fransızca öğretmenliği
?7$>lbkLı i
Eğitimci, şair ve yazar Nurullah ATAÇ.
Nuru İlah Ataç’ın Osmanli Devleti vatandaşı olduğu yıllarda, İsviçre’den İstanbul’a döndüğü sırada Cenevre Baş şehberderliğinden 9 Haziran 1337 günü aldığı pasaport.
(1941), Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü Ya
yın Şefliği (1941-1945), Cumhurbaşkanlığı Mü tercimliği yaptı ve bu görevinden emekliye ay rıldı (7 Şubat 1952). Bundan sonra hayatını Fransızca çeviri yapmak ve yazı yazmakla ge çirdi. Türk Dil Kurumu’na üye oldu (1949), Kürümün Yönetim Kurulu’na seçildi (1951) ve aynı yıl Türk Dil Kurumu Yayın Kurulu Baş kanı oldu. Ölümüne dek (17 Mayıs 1975) bu görevde kaldı.
Yazı hayatına DERGÂH dergisinde çıkan şiirleriyle başladı (1921-1922). Bundan sonra Ak ş a m, m i l l î y e t, v a kİt, c u m h u r i
y e t vb. gibi gazetelerde eleştiri-deneme yazı lan yayınlandı ve çeviri üzerinde çalışmalar yaptı. Cumhuriyet dönemi fikir ve sanat hayatı nın en ilginç yazarlarından biri olan Ataç’ın ki şiliği, derin ve köklü batı kültürü ile nitelikleri ni çok iyi bildiği doğu kültürünün sentezinden kuvvet alır. Ama gerek yöntem, gerekse estetik ve insancıl değerler bakımından batılı düşünce lere inançla bağlıdır. Kişiliğinin bir başka ilginç yanı da, sürekli bir değişiklik ihtiyacı ile fikir ve görüşlerinde daima yeniye ve ileriye tutkun oluşudur. Peşin yargıdan çekinen, kuşkucu, doğru bildiğini, hemen söyleyiveren, akim mantık örgüsüne geniş yer veren, hislerine bağ lı, özgürlüğü en kutsal değerden sayan bir ya zardır. Sanat anlayışında, devrimcilik ilkesini her türlü saldırıya karşı savundu. Onun kendi ne özgü bir ahlâk görüşıi vardır. Bu görüşün temel kavramları: “doğruluk, içtenlik, hak duy
gusu, yazarlara karşı olma, aşk tır. Doğruluğuna,
doğru olan her şeye inanma, doğruyu savunma, kişinin özel yaşantısına karışmama; içtenliği, doğru bulmadığı bir şeye inanmamak şeklinde değerlendirir. Yasaklara karşı olmayı, gerek ahlâkın toplumda yerleşmesini sağlayan bir öge, aşk’ı, insanı bencillikten kurtaran, güzelin, iyinin ve yücenin doruğuna yükselten özveriye götüren bir erdem olarak görür. Ahlâk anlayı şını belirleyen şu sonuca vanr: “Kendine yapıl
masını istemediğim bir şeyi başkalarına yap ma!". Ataç’ın özgürlük anlayışı çok geniş-, sınır
sız bir düşünce özgürlüğüdür. Düşünebilen her kişi düşüncelerini istediği yerde, istediği şekil de söyleyebilmesidir. Kafayı her türlü düşünce ye açık bırakmak, doğru, güzel, iyi olanı aklın süzgecinden geçirerek bulmak, onun, özgürlük anlayışının temelidir.
Ataç’ın eğitim anlayışı da kendine özgüdür. Önce aydınları yetiştirecek yüksek okullar açıl masını, buralardan yetişenlerin eserleri ile hal kı etkileyip uyandırma gereğine inanır. Okul larda batı dillerinin temeli olan Lâtince ve Yu- nanca’yı öğretmekle Batı uygarlığının kaynağı olan bu temel kültürlerden yararlanmak gerek tiğini savunur. Verilen bilgilerin geniş ve köklü olmasını, yarını öğrenilen bilgilerin faydadan
çok zarar getireceğini söyler. Ataç, doğayı se ver, ondaki düzenli değişimlerin insanda uyan dırdığı hayranlık duygusunu saygıyla karşılar. Ölümden korkar, yaşamayı seven bir insanın korkusudur bu. Ülkü ve amaç yönünden bir humaniste’tir Ataç. Toplumun kurtuluşunu, ilerleyişini, kişinin kurtuluşunda ve ilerleme sinde görür. Ataç, yaradılış bakımından öfkeli, kavgacı, alıngan, dostu az olan bir insandı. Her görüşünde, devrimci bir kişiliğe bürünerek aşı rı, yıkıcı bir tutum takımr. Ona göre Batı dü şüncesini, köklerine gitmeden öğrenmek ola naksızdır. Bir ömür boyu savunduğu bu düşün cenin temel kavramları, yazılarından anlaşıldı ğına göre: araştırıcılık, sebepleri bulma çabası, akim mantık kurallarına uygun olarak çalışan bir kafa, doğa, toplum ve insanı düşünce öz gürlüğü açısından değerlendirme, insanı, doğa yı sevme, doğrudan, güzellikten, özgürlükten güç alan bir düşünce... Bu temel düşünce ile batı ile doğunun büyük yazarlarını da şöyle de ğerlendirir: Batılı yazarın okuyucusuna söyle yeceği bir fikri vardır. Doğulu sanatçı ise belirli düşünceleri ustaca söylemek ister, onun için fi kir değil, söyleyiş esastır. Yazarlığının en ilginç yanlarından biri de karşıt düşünceler arasında çok ustaca bağlayışlarla mantık ve fikir örgüsü nü, inandığı temel görüş çerçevesinde açıklaya bilmesidir.
Cumhuriyet dönemi edebiyatının başlıca eleştiricilerinden biri de Ataç’tır. Ancak onun eleştiriciliği objektif kıstaslardan uzak daha çok sanatçı kişiliğine uygundur. Aslında bir de neme yazarı niteliği taşır. Yeni yetişen şairleri sanat yollarında uyancı, teşvik edici yazılarıyla destekledi. Hem derin bilgisi hem de üstün sa
nat kişiliği ile çevresinde geniş etki bıraktı. Ataç, Türk edebiyatının en değerli deneme ya zarıdır. Ele aldığı konuyu, her yönüyle tartışır ve en doğru yargıya varmaya çalışır. Ancak ke sin yargıda bulunmaktan daima kaçınır. Yazı dilinde söyleşi üslûbu yaratan usta bir yazardır. Onun en önemli hizmeti Türkçe’nin arınması yolunda yaptığı bilinçli inançlı savaştır. Alaç’ın dil konusundaki düşünceleri şöyle özetlenebi lir: a) Bir kelimenin anlamının iyice anlaşılması için, kökünün, nasıl kurulduğunun bilinmesi gerekir. Kökü bilinmeyen sözcükler birer ka lıptır. Bu sözcüklerin anlam kaynağı bilinme dikçe, onların anlattıkları düşünceler de açıka anlaşılamaz; b) Dildeki tüm yabancı sözcükle rin atılması; c) Konuşma dilini yazı dili olarak kullanmak yanlış bir yoldur. Çünkü halkın ko nuştuğu dilde de birçok eski ve yanlış kullanı lan sözcükler vardır; d) Bütün bilimsel terimler Türkçe köklerden türetilip yapılmalıdır; e) Dil devrimi zorunludur, durdurulamaz; f) Türk çe’yi önce yabancı sözcüklerden kurtarmalı, sonra da her kavramın karşılığını Türkçe kök
lerden türetilmeli.
Ataç bu görüşleriyle dilde Türkçülüğün ilke lerini ortaya koyan büyük düşünür Ziya Gö- kalp’e karşıdır.
Ataç, inandığı görüşleri yazılarında usta bir sanatçı içtenliğiyle yansıtır. Hayatının son yılla rında aşın öz Türkçe kelimeler kullanarak yaz dığı yazılarında bile dil zevkinden, dil bilincin den uzak düşmeyen sıcak ve çekici bir anlatı ma ulaştığı görülür. Türkçe’yi çok iyi bildiği için çevirileri de büyük değer taşır. O, bütün yaşamı boyunca, belli köklere, eklere ve kural lara dayalı güzel Türkçe’nin özlemini çekti. Di lin toplum yapısındaki önemini çok iyi kavra dığı içindir ki Türkçe'nin anlaşmasına yöneldi. Türk diline girmiş yabancı kelimelere Türkçe köklerden türettiği yüzlerce karşılık bugün genç kuşaklarca kullanılmaktadır.
Ataç’ın kızı Meral Tolluoğlu, babasının ya- zılannın gelirinden her yıl bir önceki yılın en iyi deneme ve eleştiri yazılanna verilmek üzere 500 Liralık A T A Ç AR M A Ğ A N Ihı kurdu
(1958). Mehmcd Fuat’ın ve Sabahattin Eyü-
boğlu’nun (1960) aldığı bu armağan daha sonra kaldınldı.
ESERLERİ
Çeşitli Yazıları: 1 -Günlerin Getirdiği (Ank.,
1946; 2.b.l957); 2- Karalama Defteri (İst.,1952; 2. b.l962); 3- Sözden Söze (İst., 1952; Edebiyat konuşmaları:; 3- Ararken (İst, 1954); 5- Diye lim (İst., 1954); 6- Söz Arasında (Ank., 1957);
7- Okuruma Mektuplar (İst., 1958); 8- Günce <
(İst., 1960); 9- Prospera ile Caliban (İst., 1961; Denemeler); 10- Söyleyişler (1962; Dil üzerine);
11- Söyleyişler (1964); 12- Günce (2 cilt; 1972); 13- Mitoloji; Çeviri: 1- Genç WertheY’in Izdı-
rapları (1930; Goethe’den); 2- Fransızca-Türkçe Resimli Büyük Dil Kılavuzu (1935; Üç kişilik bir kurulla birlikte); 3- İki Yeni Gelinin Hatıraları (Ank., 1940; 2.b.I944; H.de Balzac’dan); 4- Dünya Gözüyle (1940; Vildrac'dan); 5- Adsız Köşk (1940; 2.b.J944; Fournier’den); 6- Oidipus Kolonos’la (1941; Sophokles'den); 7- Kızıl ile Kara (İst., 1941-1942; 2.b.Ank., 1946; 2.b.Ank., 1946; 3,b.l966; StendhaTden); 8- Kumarbaz (1941; 2.b.l945; Dosıoyevsky’den); 9- Philocle- tes (1941; Sophokles'den); 10- Kurt, Öküzler, Bodur Kara Horoz, Köpek, Fil, Kötü Kaz, Ör dek ile Koç, Koç ile Doğan (1941; 8 cilt; Ay- m e’den); 11- Granada Sefahati (1941; Mag- re’den); 12- Andrea del Sarto (1943; Alfred de Musset’den); 13- Çömlek (1943; Plautus’tan);
14- Kardeşler (1943; Terentiüs'tan); 15- Amp-
hitrion (1943; Plautus’tan); 16- Vendetta (1943; Balzac’tan); 17- Fırsat (İst., 1944; Prosper Meri- mee'den); 18- Ines Mendo (1944; P.Meri- mee'den); 19- Tehlikeli Alâkalar (1944; C.de Lachs'dan); 20- Çifte Bakkhis’ler (1944; Plau tus’tan); 21- Seçme Yazılar (1944-1949; Lukia- nos’dan, 3 cilt); 22- Masallar (1945; 2.b. 1949; Aisopos'dan); 23- Taraş Bulba (1945; 2.b.l954, 3. b. 1959, 4.b. 1066; Gogol’dan); 24- Urgan (1945; PlautıvGtan); 25- Andros Güzeli (1946; Terentius’dan); 26- Formio (1946; Terenti- us’dan); 27- Hadım (1946;- Terentius’dan); 28- İkizler (1946; Plautus’dan); 29- Kaynana (1946; Terentius’dan); 30- Tecimen (1946; Plau tus'dan); 31- öküzün Cellâdı (1946; Perenti- us’dan); 32- Casina (1947; Plautus’dan); 33- Hortlak (1947; Terentius’dan); 34- Üç akçelik Kişi (1947; Plautus'dan); 35- Epidicus (1947; Plautus'dan); 36- Buğday Kurdu (1947; Plal- tus’dan); 37- Kanacak (1948; Plautus’dan); 38- Altın Eşek (1950; Epuleius’dan 1. Cilt); 39- Masallar (1951; A ndersen ’den).
KAYNAK
1- ALANGU, T., Aıaç’a Saygı, İst., 1959; 2- Türk Dil Kurumu, Ataç, Ank., 1962; 3-ÇOL- PAN, Y., A laç’ın Sözcükleri, Ank., 1963; 4- AND, M., Ataç Tiyatroda, İst., 1963; 5- ÜL- ÇUGÜR, S., Nurullah Ataç, Hayan, Sanatı,
Eserleri, İst., 1964; 6- Ölümünün 10. Yıldönü münde Ataç'ı Anış, Ank., 1968 (TDK. Yayınla- rı); 7- BEZİRCİ, A., Nurullah Ataç, Eleştiri Anlayışı ve Yazıları, İst., 1968; 8- SALİHOĞ-
LU, M., Ataç’la Gelen, Ank. 1968; 9- BEZİR Cİ, A., Bilimden Yana, 1963; 10- ACAROG- LU, T., Ozanlar ve Yazarlar, 1967; 11- E.İ.S., s.53-54 (1972); 12- T.D.E.A., c.I, s.211-212; 13- C.A., c.II,s.464; 14- T.E.Ş.,s.33; 15- İZ DEN, E., Türk Kültürü ve Sanalı, 1972; 16- AKYOL, Y., Yazarlar Kılavuzu.
Taha Toros Arşivi