Cumhuriyet 8
8 KASIM 1981 #
KAPIKULE
çizgilerle traky
‘KAPALI KUTU,
70
dönümlük
bir
alanda
TURİNG
K urum u’ııca
yeni
den tanzim edilen
K apıkule’de
güm
rükçünün dışta ça
lışan işçimizden, iş
çinin de gümrükçü
den şikâyetleri sü
rüp gidiyor.
7
-Edim e deyince, doğan, hav»
»s, insani, tarihsel eserleri gibi
«Kapıkule»si de hemen hatıra gelir. Bir anlamda Edim e «Ka pıkute» demektir. Kapıkule bir gümrük, bir giriş - çıkış ka pısı olduğu kadar, bir «Kapalı Kutundur da... Bu kapalı ku tuyu, zaman zaman açan, içi ne bakan, bütün pisliğini orta ya döken güçlüler olmuştur a- ma, kutu gene kapanmış kendi kirli yaşamım sürdürmüştür. Çok iddialı söylemiyeyim ama, ekonomik koşullar böyle olduk ça. para paritesi böyle yürü dükçe, dışarda işçilerimiz bu lundukça, Kapıkule’nin aiışkan lık haline gelmiş ahlakı sür dükçe, her sorumluyu bu ah lak kendine benzettikçe bu ka palı kutuyu kimse açıp içinde kileri sergileyemez.
Daha kapının önünde fısıltı lar kulağınıza çalmmıya haşlı yor. Geldik, izin istedik. «Al baya danışalım» dediler. Tele fon ettiler. Albay izin verdi, yanma gideceğiz. Bizim araba lım girmesi yasak. Orada bir işçi arabasına bindirdiler. Al bayın yanma gideceğiz. İşçi dedi ki: «Bir kâğıdım eksik miş, git İstanbul gümrüğünden yaptır, dediler.» gideceğim.
«Bir şey istemediler mi?« «İstediler ama çok para, ve- remiyeceğim. yanımda yok. Gi dip kâğıdı yaptıracağım, olmaz sa para bulup geleceğim.» Hop pala!.. Daha ayağımızı bastık, neler gördük.
Kutular asmışlar, «Şikayeti olanlar gelip başvursunlar!..» Nasıl başvurulacak? Şikayet, gene şikayet edilenin eline geç miyecek mi?
Albay Kemal Molla, bizi bü yük bir incelikle karşıladı. Ge liş nedenimizi anlattık, çarda ğın altında bize çay ikram etti. Karavana vaktiydi, öğle yeme ğine alıkoydu. Türlü, bulgur pilavı, üzümden oluşan yeme ğimizi yedik. «Buranın korun ması ve güvenliği ile sorumlu yuz.» dedi. Yanında, bir güm rük memuru vardı, anlatmaya başladı.
BUNLAR DOĞRUYU SÖYLEMEZLER
«Efendim bunlar doğruyu söylemezler (İşçüeri kasdedi- yordu), doğruyu söyleseler ara mıyacağım. Hatta birkaç par ça eşya varsa, onlara da göz yumacağım. Ama yapmazlar, Kulalarında saklarlar. O zaman ihbar var derim, bir ararım. Olmadık şeyler bulurum j*
«K im ihbar eder?»
«Ben ihbar dedikten sonra tamamdır.»
«Rüşvet?»
«Tövbe, hiç kimse alamaz.» «Bayram geliyor, çok giriş var mı?»
«Aramalar sıklaştırıldı ya, bunlar (işçiler) birbirlerine mektup yazarlar, kapıya gel mezler. Bulgaristan'da bekler ler. Sıkışıklık başladı mı he men içeri girerler.»
«Bulgaristan’da kaçakçılık yapmazlar mı?»
«Orda yapamazlar, sıkı mı?»
TRAKYA
TOPRAKI
Mehmed KEMAL yazdı,
İsmail GÖLGEÇ i çizdi
RESMİM!
ytk!, SAZETECI İSTEMEM...
BU VOLÜM VE KAPlKiJLE'MlM
KAHRINI EPİELNE ÇEKER. ._ U w YT O YÜZ. BİNLE 12Cfc TURıST.
TEM ¿ İli TAM ESI EPİRME-yfc
u ğ r a m a z.
ÚC VMsil KOMŞU ÜLKELERLE ÇEVRİLİ EDİRN E'N İN TEK BÍB YÖNÜ AM A- V üßm AÇIKTIR VE AVRUFAyi A S IA Y A BAĞLAYAN BİR KÖPRÜ G iB i- m o 8U KÖPRÜMÜN Biß B û g ı K AP IKU LE , BİR BAŞı DA E .- 5 >p - UJDÜR BU İKİ İSİM TÜRKİYE ;DE BEC ZAM AN G Ü N C E LLİĞ İN İ vE ÖNEMİNİ KORUMUŞTUR
k a p ik u ie Tü r k iy e n in e n c o k
6 İR İŞ -O Ö 5 TAPILAN GÜMRÜK KAPtSlOK? TAM 8 l2 BABİL KULESDIC NE SlRRl -
NA yAKIF OLABİLİRSİNİZ NE ]AfM MANA SIYLA İÇİNE GİREBİLİRSİNİZ VE ME VOL-, CUYÜ ANLARSINIZ N E D E MANOYi ..
E - 5 YOLU TÜRKİYE'NİN EN vO-
ĞUN KARAYOLU YÜZBİNLERCE TURİSTTİN GELİP GEÇTlGı Ş:2
yo lun b ö l g e y e z e m o n l ik
GETİRECEĞİ DÜŞÜNÜLÜR, OY SA e- 5 yolu E D İR N E'N İN BAŞINA DERT OLMUŞ —
Tuat'sr KiEDEAi
Eo/ewe
‘yB
uğramazp
.
R IM U vA PItJ A M IA T A C A G IZ .. .
«Burda?»
«Kurda yaparlar, fakat y ap tırmavız.»
Herhangi bir raalantı, güm rük memımmun görüşü ve yurttaşlarımıza bakışı... Ne di yeyim?.
KAPIKULE'Yİ TURİNG DÜZENLEMİŞ
Kapıkule gümrüğü Turing Kurumu tarafmdan Avrupa öl çillerine göre değiştiriliyor. Yolcu girişi 31 ekimde törenle açıldı. Açılış töreninde E dim e Valisi tarafmdan protokol dı
şı bırakılan TURİNG Genel Müdürü Çelik Gülersoy*u din leyelim:
«Gümrük kapışım geri çek tik. Alt yapışım yaparak 70 dö nümlük bir alana kavuşturduk. İki yıl öncesine kadar ü ç ka naldan yapılan giriş - çıkış şe ritlerini 28’e çıkardık. T IR bö lümünün kapısı 1982’de yapıla cak.»
«Şimdi iyi İşler mi?» «Ancak bu gümrük kapısının İyi işleyebilmesi için İki unsu ra ihtiyaç var. Birincisi polis
kenarda oturmak verine şerit ler kapısında yerini almalıdır, tkîncisi gümrük muayeneleri küçük çıkarlar uğruna uzatıl mamalı. Bakanbk enirinde ol duğu gibi beyanla yetinilerek hızlı geçiş sağlanmalıdır.»
Gördünüz mü «küçük çıkar lar* deniyor. Bütün dalga m o torlar da bu «küçük çıkarlar» yüzünden oluyor. Büyük çıkar yok mu, var, o da ayrı bir ko nu!.. Tabancalar çekilip ateş ler edilmedi mi? Bunu da sor duğumuzda anlattılar.
Bizim gittiğimiz gün, araba lar yerlere serilmiş, eşyalar dö külmüş, sıcağın altında gelen işçilerin gümrük yoklamaları yapılıyordu. Albayın verdiği bir asteğmenle birlikte arabalar, dökülmüş eşyalar arasında do laştık. «Gazeteciler gehnlş» di ye bir fısıltı dolaşmaya başla dı. İşler süratlendi, yoklama lar hızlandırıldı. Ne oldu, ne bitti bilemeyiz. Biz gördükleri mizle yetindik.
O gün Edirne’ye döndük, sabahleyin otelin salonunda
konuşuyorlardı: «Allah razı ol sun, gazeteciler gelmiş, güm rükçüler İnce eleyip sık doku madılar, şöyle bir bakıp sal dılar. Kolayca geçtik, rüşvet filan vermedik.»
Bu da sıcağı sıcağına kulak misafirliğimiz, «O gazeteciler bizdik.» demedik.
Gümrük kapısı yüzünden bir eski Bakan yargılanıyor. Bir siyasal parti karalandı. Askeri yönetim işi sıkı tutuyor, en iyi niyetle en ağır yöntemleri uygulamaya çalışıyor. Ama,
gene de aksayan, düzeltilemi- yen bir şey var?
Bir gözlememi açıkça koy mak istiyorum. Gümrük kapl amda ufak, büyük çıkarlar kol geziyor, deniliyor. Devletin bir Albayı, güvenliği, korumayı üslenmiş... Öğle yemeğinde orta halli, içinde birkaç parça et bulunan bir türlü, bir bul gur pilavı, üzüm yiyor. Demek bal tutan ve bal yiyen parmak lar ayrıdır, bunlar da bir tür lü kınlamıyor. Bilmem bu ger çekçi tabloyu sergilerken
ya-KAPIKULE — Yılların «Cilekapısısydı. Gurbet ellerden gelen Işcl vatandaşlarımız saatlerce, günlerce bekliyorlardı. TURİNG işçilerimizden aldığı triptik ücretlerini yine işçilerimiz için harcadı ve karikatürlere konu olan Kapıkule görüntüsü tarihe karıştı. Türkiye'nin en yoğun sınır kapısı arlık Avrupa Standartlarına uygun bir tesise kavuştu.»
ALBAY KEMAL MOLLA — Ka pıkule Gümrüğü Güvenlik Ko mutanlığı görevinde.
ÇELİK GÜLERSOY — Küçük çıkarlar uğruna gümrük mua yeneleri uzatılmamalı, diyor.
nılgıya mı düşüyorum? KİMSE ALINMASIN
Kimse alınmasın, şikayetler, söylentiler, gerçekler, yalan lar Kapıkule’nin üstünde öy lesine çöreklenmiş ki, kimse nin burayı İslah etmesi müm kün değildir.
Çelik Gülersoy, milyonlarca lira harcıyarak Boğaz Köprü süne benzer ölçülerde buraya kapılar yaptırmış, kolaylık sağ laıısın istemiş... Ardından ne diyor, «Küçük çıkarlar olma sın...» diyor. İşte bu küçük çıkarlardır ki Kapıkule’yi ka palı kutu ediyor.
FABRİKA - İŞÇİ
Yol boyunda verimli toprak lar üstünde gene fabrikalar vardı. Bulgar elektriği ile ça lışıyordu. Üretimin durduğu nu, fabrikaların tam verimle çalışmadığını söylüyorlardı. Sı kıyönetim buyruğu vardı, işçi leri atamıyorlardı. Ama gene bir yolunu bulup attıkları olu yordu. Yakınanlar vardı, »Efen dim, gidin Sıkıyönetime söy leyin!-»
«Söyledik.»
«Gazetecilere anlatın» «Anlatıyoruz.»
Toptan kokuşmuş bir zihni yet karşısında Sıkıyönetim ne yapsın, gazeteci ne yapsın? Kangren olmuş bir yarayı in ce bir cerrah neşteri ile kö künden kazıyıp atabiliyor mu sunuz, atamıyor musunuz?
Söyliyeceğim bu!..
Y A R IN : Sorunlar..
Trakyalı
“Kırkpınar„buğdayını tutmuş
Buğday ve ayçiçeğinden söz ederken Tarım uzmanı ve mü hendisi Rifat Yılmazer, «Ruslar bize üç kez yardım ettiler.» de di.
«Ne gibi?» diye sordum. «Bir», dedi. «Kurtuluş sava şında, İki Borestoya tohumu (buğday) vererek, üç ayçiçeği ne yerleşen orabanş hastalığı na karşı bir ilaç bularak...»
Doğrusu bilmiyordum. Ülkemizde buğdaydan en yük sek verimi alan bölgelerin ba şında Trakya toprağı geliyor. Trakya’nın yerli buğday türleri nin tohumlan artık bırakıl mış, Rus bozestoya tohumu e- kiliyor. ön celeri Meksika to humlan getirtilmiş ama, bura da tutmamış ve benimsenme miş. İtalyan tohumlan da pek tutmamış. Bozestoya ekmeğe başlamışlar verim gittikçe art mış. Bu tür soğuğa ve kura ğa karşı çok dayanıklı bir tür müş.
«İtalyan tohumunu ekenler yok mu?»
«Var.» «Başka?»
«Bir de bizim ürettiğimiz Kırkpınar türü var.»
Kırkpmar türünü E dim e Ta rım Araştırma Enstitüsü bul muş ve geliştirmiş. Bu tür, ü- reticiler tarafından çok tutul muşa benzer.
Kendine özgü fikirleri olan Tarım Mühendisi Rifat Yilma- zer’den biraz daha söz etmek gereğini duyuyorum. Bir yem ve bir yağ fabrikasının genel müdürlüğünü etmiş, halen ba zı fabrikaların danışmanı. Ken di yetiştirdiği iki küçük çiftli ği var. Biri E—5 karayolu ü- zerinde, biri Karaağaç’ta... Eir benzin istasyonu var. Edime Ticaret Borsasmda önemli bir görevde bulunuyor. Siyaset ya saklandığı için siyasal çalışma larım söylemiyeceğiz. Bu ara da, vaktiyle gazetecilik yaptığı nı da söyîiyelinı. Bunların üs tünde en büyük özelliği hemen dost olması...
Arpa, buğday konularını ko nuşuyoruz:
«Arpa ihracı Türkiye İçin bfi yük bir kayıptır. Buğdayı yem den çıkarır, arpayı kollanabi
liriz. Çünkü yem fabrikaları bağdayın belli bir yüzdesin! ancak kollanabiliyorlar. Oysa arpanın tümü kullanılır. Buğ dayda yüzde 20 • 25.»
RIFAT YILMAZER — Tarım mühendisi eski bir Edirneli. Anılarıyla kentin tadını çıkarı yor.
Ekmek İsrafı için de özel fi kirleri var. Bu konuda ilginç önlemler getiriyor, diyor ki:
«Yenilmeyen, çöpe atılan ek inekler yanında bir de köpek lere yedirilen ekmekler var. Köpekler ekmek yer. Türkiye’ de 40 bin köy olduğunu düşü nelim. Her köyde 100 köpek bulunduğunu varsaysak bu, 4 milyon köpek eder. Her köpek günde 200 gram ekmek yese, bu miktar da 800 tona erişir. Bu sayı İstanbul’un 6 aylık ek mek ihtiyacını karşüar.»
Ekmekte bunları düşünüyor. Badem ve ceviz için düşüncele rl de şöyle:
«Bizde bademler bir yıl ü- riin verir, bir yıl vermez... Ce viz de öyle bir yıl ürün verir, bir yıl vermez. Bu nedendir bilir inisiniz?»
«Hayır bilmiyoruz.»
«Bademin gelecek vılkl sür günleri, filizleri bu yıldan ü- rer. Cevizin de öyle.. Bademi toplarken sırıklarla toplarlar, filizleve dokunmadan toplaya mazlar. Böyle olunca gelecek yılın bademleri anlamına gelen
filizleri toplarken kırarlar. Kı rınca da zeytin bir yıl ürün ve rir, öteki yıl vermez. Ceviz i- çin de böyledir, o da sırıklar la toplanır, filizleri kırılır. Ce viz de bir yıl ürün verir, bir yıl vermez.»
«Bunu tarımcılar bilmezler m i?»
«Bilirler.»
«Neden uygulamazlar, uygu latmazlar?»
Güldü, yüzüme baktı, elleri ni iki yana açarak:
«Ne bileyim ben...» dedi. «Be nim Edirne’deki bahçemde birkaç ceviz ağacı var. Ben bunları filizlerini kırmadan toplatırım. Onun için de her yıl ceviz alırım.»
Bademleri de, cevizleri de bi ze gösterdi.
Bahçesinde elma ve şeftali ye tiştiriyor. Bunda da izlediği bir yöntem var; bir şeftali, bir elma, bir şeftali bir elma... Şeftaliler daha az ömürlü ol duklarından onları söküyor, sonra gene elma dikiyormuş.. Böyle anladım, bilmem, yanılı yor muyum?
A L İ P O Y R A Z O Ğ L U
K O R H A N A B A Y
T İY A T R O S U
HARBİYE KENTER TİYATRO SUNDA 47 36 34 - 46 35 89
■ ☆ 375. OYUN
P.tesî hariç hergün 21.00 C tesi 15.00-21.00 Pazar 15.30-19.00
~ • • • • Yakında M O R FİN • • • •
b u k ö s e d e
yayın lan m asın ı
isted iğ iniz
ilanlarınız ıcm
0
)
ODA
A W N S
t e l : 4 4 0 2 0 5 K Ü Ç Ü K S A H N E B e y o ğ lu 4 9 56 5 2ORTAOYUNCULAR
Ferhan Sensoy un
ŞAHLARI DA
VURURLAR
375.OYUN
Çarş. Perş. Cuma 18.30 C.tesi Pazar 15.30-18.30
HODRİ
MEYDAN
Kültür Merkezimmmm
ve SAHİPLERİ
Yazan Yöneten: Levent Kırca Çarş. 18.30-21.00 Perş. Cuma: 21.00 C.tesi Pazar: 15.30-18.30 (Kültür Sineması)
200 Yıl Sonra
(Sleeper)Woody Allen— Diane Keaton P.tesi Salı :15.30-18.00-21.00 Çarş. 15.30 C.tesi 21.00 Perş. Cuma 15.30-21.00
Pazar: 13.00-21.00 Kore Şehitleri Cad. No. 50
Zincirlikuyu - İstanbul Tel: 66 74 1 9 - 67 04 96
Abdi ipekçi Cad. 17 Nişantaşı — İstanbul Tel: 41 10 05
HALE
SONTAS
Resim Sergisi 9 KASIM - 28 KASIM RESİM SERGİSİ 13 KASIM ^Sanat 3 A R A LIK Galerisi * MUZAFFER AK YOL * URSULASOLTEMANN * YUSUF KATİPOĞLU Vali Konağı Cad. Pasaj 85Nişantaşı — İstanbul
ÇUMAU
SanatCalerisi
j»zel resim koleksiyonu
7 KASIM 1981 1 A R A L IK 1981 Teşvikiye Cad. 131 Nişantaşı Tel: 47 67 43
Moda Cad, 264 Moda Tel: 37 15 31
G Ö Z L i M
(Boştorafı 1, Sayfada) Öyle sanıyoruz kİ, «İdari özerklik» konusunda duyu lan öfke, özerk üniversite yönetimlerinin teröre yeşil ışık yaktıöı yolundaki görüşe dayanmaktaydı. Bu görüş, yüz de yüz gerçeklerle bağdaşan bir görüş müydü, yoksa yanlış yanları, abartılan yanlan olan bir yaklaşım mıy dı? Bunu tartışmak gerekirdi.
Terör, geçmiş dönemde Türkiye'yi tam anlamıyla felç etmişti. Anayasal düzen hepten yok olmuş, ülke çapında ve birçok kurumda silahlı çetelerin egemenliği kurulmuştu. Anarşi ve terör, birçok eğitim kurumunda yuvalanmış, üniversiteler, yüksek okullar, liseler ve öğ renci yurtları birer terör karargahına dönüşmüştü. Ama bütün bu olanları «özerklik» dediğimiz yönetim biçimi ne bağlamak gerçekçi bir görüş müydü?
«Değildi» diyoruz. Çünkü, biliyoruz ki, terörün en yo ğun olduğu bazı öğrenim kurumlan özerk yönetimlerin
elinde değildi. Söz gelişi, terör olaylarında 12 Mart 1971 öncesi adından en çok söz edilen Ortadoğu Teknik Üni versitesi üyeleri Milli Eğitim Bakanlığınca atanmış «Mü
tevelli heyet» ile yönetilen, bu özelliği İle «merkezi oto-
rite»ye bağlı bir öğrenim kurumu değil miydi? Yine 12 Eylül 1980 tarihinden önce birer «terörist ihraç ve pa
zarlama merkezi» olarak kullanılan Eğitim Enstitüleri,
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ve de öğrencileri özel yön temlerle secilen bir kurum değil miydi? 1971 öncesi, ilk işgal ve boykotların yer aldığı öğrenim kurumlan, Tapu Kadastro Lisesi ile hiçbir «yabancı ¡deolo|i»nin ayak basmadığı İlahiyat Fakültesi değil miydi? Ve Terör karargahı olarak kullanılan öğrenci yurtları çeşitli ba kanlıklara bağlı değil miydi?
Terörün kaynağı özerklik ise özerk olmayan kurum ve kuruluşlardaki terör olaylarının gerekçesi neydi, öz rü neydi?
Terörün «karşıt görüşlü öğrenciler çatışması» demek olmadığı, her gün yeni kanıtlarla ortaya çıkıyor. Terörün iç ve dış kaynaklan belirlendikçe, ülkemizi olası bir iç savaşa sürükleyen o korkunç ve kanlı olayların gerçek yüzü de anlaşılıyor. Böylece, terörün kaynağının hem üni versitenin hem de ülkenin dışında olduğu hemen hemen kesinlik kazanıyor.
Bu böyleyse, «özerklik» kurumu üzerinde suç hal kaları yaratmak gerçeklerle nasıl bağdaşıyor?
Söyler misiniz, hangi kurum, hangi kuruluş, bu terör kasırgasından büsbütün kendisini korumasını bilmiştir? Hangi kuruma terör sızmamıştır? Sıkıyönetim istatistik leri, terörün hemen hemen her kurumda yandaş buldu ğunu ortaya koyuyor; kurumlar, şu ya da bu ölçüde te rörden paylarını aldılar, buna 'kim «hayır» diyebilir?
Suçu ve suçluyu, anayasal kurumlarda, anayasal ku rallarda değil, çok başka nedenlerde, çok başka kay naklarda ve yerlerde aramak gerekir...
Suadiye’de
kiralık
kat, deniz
manza-ralı
4 yatak
odası
250 m2
Telefon: 55 25 60
İLANDIR
e Şebekemi kaybettim. Hü kümsüzdür. Reşat BİLGİN• îş ortağı bulunduğum Mer kez Hâl 4 Nolu çay ocağı tah sis sahibi Haşan Basri Güneş 1976'da vefat etmiştir. Bugüne kadar müracaat ederek tahsisi kendi adlarına yasa gereğince istemediklerinden, yasa gere ğince bu tahsisi kendi adıma müracaat etmiş bulunuyorum..
Kadir DEVECİ Merkez Hâl 4 Nolu
pay ocağı
SATILIK
Beyazıt, Soğanağa'da merkezi boş Işhanı.. Dr Neidet ŞARLAK
Tel: İş: 68 35 45 Ev: 65 46 75..
• t.E.T.T. ve Okul kimlik kar tımı kaybettim. Hükümsüzdür. Bahsettin KURAL
EMEKLİ OLMUŞ
ORTAKLAR ARANIYOR
ET TEMİN, MUHAFAZA VE TANZİM SATIŞI YAPAN ORTAKLIĞIMIZA
Çeşitli mesleklerden emekli olmuş, bilgi ve beceri siyle yönetimde görev alabilecek,
ORTAKLAR ARANMAKTADIR MÜRACAAT: Haşan Ali Yücel Cad. 20/A
İncesu ANKARA
Dünyada Bugün
(Baştarafı Sa. 3'de) ABD bu gerçeği gördüğünden Kaddafi’den kurtula rak Libya’yı kendi doğrultusunda bir raya sokmayı hiç değilse etkisizleştirmeyi kurmaktadır.
Ne var kİ, Kaddafi kolayca ortadan kaldırılabile cek bir önder değildir. Muammer Kaddafi 10 yılı aş kın süredir, ABD’nin tüm çabalarına karşın, iktidarını korumayı, Libya’yı çizdiği yolda ilerletmeyi becermiş bir önderdir.
Kaldı kİ, Kaddafi’nin yitirilmesi Libya'nın bünyesin de onulmaz yaralara yol açacak olmasına karşın, bu ülkenin böyle bir durumda bile Amerikan doğrultusu na gireceği düşünülemez.
ABD'nin Kaddaft’yj ortadan kaldırmaya yönelik ça baları, Libya'nın rejimini ve varlığını sürdürebilmek için Sovyetler Birliği ile daha yakın ilişkiler içine gir meşine yolaçabilir.
Yeşil kitabında, dirençle üçüncü yolu öneren ve bloklar dışında kalmak, bağlantısızlığını titizlikle sür dürmek için büyük çaba harcayan Muammer Kaddafi nin, Sovyetlef ile daha yakın ilişkileri geliştirerek bağ lantısızlık çizgisinden bir ölçüde sapması halinde, bu davranışın sorumlusunun kim olacağım da olaylar tüm çıplaklığıyla daha şimdiden göstermektedir.
Taha Toros Arşivi