• Sonuç bulunamadı

Trakya toprağı:7:Kapıkule kapalı kutu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Trakya toprağı:7:Kapıkule kapalı kutu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cumhuriyet 8

8 KASIM 1981 #

KAPIKULE

çizgilerle traky

‘KAPALI KUTU,

70

dönümlük

bir

alanda

TURİNG

K urum u’ııca

yeni­

den tanzim edilen

K apıkule’de

güm ­

rükçünün dışta ça­

lışan işçimizden, iş­

çinin de gümrükçü­

den şikâyetleri sü ­

rüp gidiyor.

7

-Edim e deyince, doğan, hav»

»s, insani, tarihsel eserleri gibi

«Kapıkule»si de hemen hatıra gelir. Bir anlamda Edim e «Ka pıkute» demektir. Kapıkule bir gümrük, bir giriş - çıkış ka­ pısı olduğu kadar, bir «Kapalı Kutundur da... Bu kapalı ku­ tuyu, zaman zaman açan, içi­ ne bakan, bütün pisliğini orta­ ya döken güçlüler olmuştur a- ma, kutu gene kapanmış kendi kirli yaşamım sürdürmüştür. Çok iddialı söylemiyeyim ama, ekonomik koşullar böyle olduk ça. para paritesi böyle yürü­ dükçe, dışarda işçilerimiz bu­ lundukça, Kapıkule’nin aiışkan lık haline gelmiş ahlakı sür­ dükçe, her sorumluyu bu ah­ lak kendine benzettikçe bu ka palı kutuyu kimse açıp içinde­ kileri sergileyemez.

Daha kapının önünde fısıltı­ lar kulağınıza çalmmıya haşlı­ yor. Geldik, izin istedik. «Al­ baya danışalım» dediler. Tele­ fon ettiler. Albay izin verdi, yanma gideceğiz. Bizim araba­ lım girmesi yasak. Orada bir işçi arabasına bindirdiler. Al­ bayın yanma gideceğiz. İşçi dedi ki: «Bir kâğıdım eksik­ miş, git İstanbul gümrüğünden yaptır, dediler.» gideceğim.

«Bir şey istemediler mi?« «İstediler ama çok para, ve- remiyeceğim. yanımda yok. Gi­ dip kâğıdı yaptıracağım, olmaz sa para bulup geleceğim.» Hop­ pala!.. Daha ayağımızı bastık, neler gördük.

Kutular asmışlar, «Şikayeti olanlar gelip başvursunlar!..» Nasıl başvurulacak? Şikayet, gene şikayet edilenin eline geç miyecek mi?

Albay Kemal Molla, bizi bü­ yük bir incelikle karşıladı. Ge­ liş nedenimizi anlattık, çarda­ ğın altında bize çay ikram etti. Karavana vaktiydi, öğle yeme­ ğine alıkoydu. Türlü, bulgur pilavı, üzümden oluşan yeme­ ğimizi yedik. «Buranın korun­ ması ve güvenliği ile sorumlu­ yuz.» dedi. Yanında, bir güm­ rük memuru vardı, anlatmaya başladı.

BUNLAR DOĞRUYU SÖYLEMEZLER

«Efendim bunlar doğruyu söylemezler (İşçüeri kasdedi- yordu), doğruyu söyleseler ara mıyacağım. Hatta birkaç par­ ça eşya varsa, onlara da göz yumacağım. Ama yapmazlar, Kulalarında saklarlar. O zaman ihbar var derim, bir ararım. Olmadık şeyler bulurum j*

«K im ihbar eder?»

«Ben ihbar dedikten sonra tamamdır.»

«Rüşvet?»

«Tövbe, hiç kimse alamaz.» «Bayram geliyor, çok giriş var mı?»

«Aramalar sıklaştırıldı ya, bunlar (işçiler) birbirlerine mektup yazarlar, kapıya gel­ mezler. Bulgaristan'da bekler­ ler. Sıkışıklık başladı mı he­ men içeri girerler.»

«Bulgaristan’da kaçakçılık yapmazlar mı?»

«Orda yapamazlar, sıkı mı?»

TRAKYA

TOPRAKI

Mehmed KEMAL yazdı,

İsmail GÖLGEÇ i çizdi

RESMİM!

ytk!, SAZETECI İSTEMEM...

BU VOLÜM VE KAPlKiJLE'MlM

KAHRINI EPİELNE ÇEKER. ._ U w YT O YÜZ. BİNLE 12Cfc TURıST.

TEM ¿ İli TAM ESI EPİRME-yfc

u ğ r a m a z.

ÚC VMsil KOMŞU ÜLKELERLE ÇEVRİLİ EDİRN E'N İN TEK BÍB YÖNÜ AM A- V üßm AÇIKTIR VE AVRUFAyi A S IA Y A BAĞLAYAN BİR KÖPRÜ G iB i- m o 8U KÖPRÜMÜN Biß B û g ı K AP IKU LE , BİR BAŞı DA E .- 5 >p - UJDÜR BU İKİ İSİM TÜRKİYE ;DE BEC ZAM AN G Ü N C E LLİĞ İN İ vE ÖNEMİNİ KORUMUŞTUR

k a p ik u ie Tü r k iy e n in e n c o k

6 İR İŞ -O Ö 5 TAPILAN GÜMRÜK KAPtSlOK? TAM 8 l2 BABİL KULESDIC NE SlRRl -

NA yAKIF OLABİLİRSİNİZ NE ]AfM MANA­ SIYLA İÇİNE GİREBİLİRSİNİZ VE ME VOL-, CUYÜ ANLARSINIZ N E D E MANOYi ..

E - 5 YOLU TÜRKİYE'NİN EN vO-

ĞUN KARAYOLU YÜZBİNLERCE TURİSTTİN GELİP GEÇTlGı Ş:2

yo lun b ö l g e y e z e m o n l ik

GETİRECEĞİ DÜŞÜNÜLÜR, OY­ SA e- 5 yolu E D İR N E'N İN BAŞINA DERT OLMUŞ —

Tuat'sr KiEDEAi

Eo/ewe

‘yB

uğramaz

p

.

R IM U vA PItJ A M IA T A C A G IZ .. .

«Burda?»

«Kurda yaparlar, fakat y ap tırmavız.»

Herhangi bir raalantı, güm­ rük memımmun görüşü ve yurttaşlarımıza bakışı... Ne di­ yeyim?.

KAPIKULE'Yİ TURİNG DÜZENLEMİŞ

Kapıkule gümrüğü Turing Kurumu tarafmdan Avrupa öl çillerine göre değiştiriliyor. Yolcu girişi 31 ekimde törenle açıldı. Açılış töreninde E dim e Valisi tarafmdan protokol dı­

şı bırakılan TURİNG Genel Müdürü Çelik Gülersoy*u din­ leyelim:

«Gümrük kapışım geri çek­ tik. Alt yapışım yaparak 70 dö­ nümlük bir alana kavuşturduk. İki yıl öncesine kadar ü ç ka­ naldan yapılan giriş - çıkış şe­ ritlerini 28’e çıkardık. T IR bö­ lümünün kapısı 1982’de yapıla­ cak.»

«Şimdi iyi İşler mi?» «Ancak bu gümrük kapısının İyi işleyebilmesi için İki unsu­ ra ihtiyaç var. Birincisi polis

kenarda oturmak verine şerit­ ler kapısında yerini almalıdır, tkîncisi gümrük muayeneleri küçük çıkarlar uğruna uzatıl­ mamalı. Bakanbk enirinde ol­ duğu gibi beyanla yetinilerek hızlı geçiş sağlanmalıdır.»

Gördünüz mü «küçük çıkar­ lar* deniyor. Bütün dalga m o­ torlar da bu «küçük çıkarlar» yüzünden oluyor. Büyük çıkar yok mu, var, o da ayrı bir ko­ nu!.. Tabancalar çekilip ateş­ ler edilmedi mi? Bunu da sor­ duğumuzda anlattılar.

Bizim gittiğimiz gün, araba­ lar yerlere serilmiş, eşyalar dö külmüş, sıcağın altında gelen işçilerin gümrük yoklamaları yapılıyordu. Albayın verdiği bir asteğmenle birlikte arabalar, dökülmüş eşyalar arasında do­ laştık. «Gazeteciler gehnlş» di­ ye bir fısıltı dolaşmaya başla­ dı. İşler süratlendi, yoklama­ lar hızlandırıldı. Ne oldu, ne bitti bilemeyiz. Biz gördükleri­ mizle yetindik.

O gün Edirne’ye döndük, sabahleyin otelin salonunda

konuşuyorlardı: «Allah razı ol­ sun, gazeteciler gelmiş, güm­ rükçüler İnce eleyip sık doku­ madılar, şöyle bir bakıp sal­ dılar. Kolayca geçtik, rüşvet filan vermedik.»

Bu da sıcağı sıcağına kulak misafirliğimiz, «O gazeteciler bizdik.» demedik.

Gümrük kapısı yüzünden bir eski Bakan yargılanıyor. Bir siyasal parti karalandı. Askeri yönetim işi sıkı tutuyor, en iyi niyetle en ağır yöntemleri uygulamaya çalışıyor. Ama,

gene de aksayan, düzeltilemi- yen bir şey var?

Bir gözlememi açıkça koy­ mak istiyorum. Gümrük kapl­ amda ufak, büyük çıkarlar kol geziyor, deniliyor. Devletin bir Albayı, güvenliği, korumayı üslenmiş... Öğle yemeğinde orta halli, içinde birkaç parça et bulunan bir türlü, bir bul­ gur pilavı, üzüm yiyor. Demek bal tutan ve bal yiyen parmak­ lar ayrıdır, bunlar da bir tür­ lü kınlamıyor. Bilmem bu ger­ çekçi tabloyu sergilerken

ya-KAPIKULE — Yılların «Cilekapısısydı. Gurbet ellerden gelen Işcl vatandaşlarımız saatlerce, günlerce bekliyorlardı. TURİNG işçilerimizden aldığı triptik ücretlerini yine işçilerimiz için harcadı ve karikatürlere konu olan Kapıkule görüntüsü tarihe karıştı. Türkiye'nin en yoğun sınır kapısı arlık Avrupa Standartlarına uygun bir tesise kavuştu.»

ALBAY KEMAL MOLLA — Ka­ pıkule Gümrüğü Güvenlik Ko­ mutanlığı görevinde.

ÇELİK GÜLERSOY — Küçük çıkarlar uğruna gümrük mua­ yeneleri uzatılmamalı, diyor.

nılgıya mı düşüyorum? KİMSE ALINMASIN

Kimse alınmasın, şikayetler, söylentiler, gerçekler, yalan­ lar Kapıkule’nin üstünde öy­ lesine çöreklenmiş ki, kimse­ nin burayı İslah etmesi müm­ kün değildir.

Çelik Gülersoy, milyonlarca lira harcıyarak Boğaz Köprü­ süne benzer ölçülerde buraya kapılar yaptırmış, kolaylık sağ laıısın istemiş... Ardından ne diyor, «Küçük çıkarlar olma­ sın...» diyor. İşte bu küçük çıkarlardır ki Kapıkule’yi ka­ palı kutu ediyor.

FABRİKA - İŞÇİ

Yol boyunda verimli toprak­ lar üstünde gene fabrikalar vardı. Bulgar elektriği ile ça­ lışıyordu. Üretimin durduğu­ nu, fabrikaların tam verimle çalışmadığını söylüyorlardı. Sı kıyönetim buyruğu vardı, işçi­ leri atamıyorlardı. Ama gene bir yolunu bulup attıkları olu­ yordu. Yakınanlar vardı, »Efen dim, gidin Sıkıyönetime söy­ leyin!-»

«Söyledik.»

«Gazetecilere anlatın» «Anlatıyoruz.»

Toptan kokuşmuş bir zihni­ yet karşısında Sıkıyönetim ne yapsın, gazeteci ne yapsın? Kangren olmuş bir yarayı in­ ce bir cerrah neşteri ile kö­ künden kazıyıp atabiliyor mu­ sunuz, atamıyor musunuz?

Söyliyeceğim bu!..

Y A R IN : Sorunlar..

Trakyalı

“Kırkpınar„buğdayını tutmuş

Buğday ve ayçiçeğinden söz ederken Tarım uzmanı ve mü­ hendisi Rifat Yılmazer, «Ruslar bize üç kez yardım ettiler.» de di.

«Ne gibi?» diye sordum. «Bir», dedi. «Kurtuluş sava­ şında, İki Borestoya tohumu (buğday) vererek, üç ayçiçeği­ ne yerleşen orabanş hastalığı­ na karşı bir ilaç bularak...»

Doğrusu bilmiyordum. Ülkemizde buğdaydan en yük sek verimi alan bölgelerin ba­ şında Trakya toprağı geliyor. Trakya’nın yerli buğday türleri nin tohumlan artık bırakıl­ mış, Rus bozestoya tohumu e- kiliyor. ön celeri Meksika to­ humlan getirtilmiş ama, bura­ da tutmamış ve benimsenme­ miş. İtalyan tohumlan da pek tutmamış. Bozestoya ekmeğe başlamışlar verim gittikçe art­ mış. Bu tür soğuğa ve kura­ ğa karşı çok dayanıklı bir tür­ müş.

«İtalyan tohumunu ekenler yok mu?»

«Var.» «Başka?»

«Bir de bizim ürettiğimiz Kırkpınar türü var.»

Kırkpmar türünü E dim e Ta­ rım Araştırma Enstitüsü bul­ muş ve geliştirmiş. Bu tür, ü- reticiler tarafından çok tutul­ muşa benzer.

Kendine özgü fikirleri olan Tarım Mühendisi Rifat Yilma- zer’den biraz daha söz etmek gereğini duyuyorum. Bir yem ve bir yağ fabrikasının genel müdürlüğünü etmiş, halen ba­ zı fabrikaların danışmanı. Ken di yetiştirdiği iki küçük çiftli­ ği var. Biri E—5 karayolu ü- zerinde, biri Karaağaç’ta... Eir benzin istasyonu var. Edime Ticaret Borsasmda önemli bir görevde bulunuyor. Siyaset ya saklandığı için siyasal çalışma­ larım söylemiyeceğiz. Bu ara­ da, vaktiyle gazetecilik yaptığı­ nı da söyîiyelinı. Bunların üs­ tünde en büyük özelliği hemen dost olması...

Arpa, buğday konularını ko­ nuşuyoruz:

«Arpa ihracı Türkiye İçin bfi yük bir kayıptır. Buğdayı yem den çıkarır, arpayı kollanabi­

liriz. Çünkü yem fabrikaları bağdayın belli bir yüzdesin! ancak kollanabiliyorlar. Oysa arpanın tümü kullanılır. Buğ­ dayda yüzde 20 • 25.»

RIFAT YILMAZER — Tarım mühendisi eski bir Edirneli. Anılarıyla kentin tadını çıkarı­ yor.

Ekmek İsrafı için de özel fi­ kirleri var. Bu konuda ilginç önlemler getiriyor, diyor ki:

«Yenilmeyen, çöpe atılan ek inekler yanında bir de köpek­ lere yedirilen ekmekler var. Köpekler ekmek yer. Türkiye’ de 40 bin köy olduğunu düşü­ nelim. Her köyde 100 köpek bulunduğunu varsaysak bu, 4 milyon köpek eder. Her köpek günde 200 gram ekmek yese, bu miktar da 800 tona erişir. Bu sayı İstanbul’un 6 aylık ek­ mek ihtiyacını karşüar.»

Ekmekte bunları düşünüyor. Badem ve ceviz için düşüncele rl de şöyle:

«Bizde bademler bir yıl ü- riin verir, bir yıl vermez... Ce viz de öyle bir yıl ürün verir, bir yıl vermez. Bu nedendir bilir inisiniz?»

«Hayır bilmiyoruz.»

«Bademin gelecek vılkl sür­ günleri, filizleri bu yıldan ü- rer. Cevizin de öyle.. Bademi toplarken sırıklarla toplarlar, filizleve dokunmadan toplaya­ mazlar. Böyle olunca gelecek yılın bademleri anlamına gelen

filizleri toplarken kırarlar. Kı­ rınca da zeytin bir yıl ürün ve­ rir, öteki yıl vermez. Ceviz i- çin de böyledir, o da sırıklar­ la toplanır, filizleri kırılır. Ce­ viz de bir yıl ürün verir, bir yıl vermez.»

«Bunu tarımcılar bilmezler m i?»

«Bilirler.»

«Neden uygulamazlar, uygu­ latmazlar?»

Güldü, yüzüme baktı, elleri­ ni iki yana açarak:

«Ne bileyim ben...» dedi. «Be nim Edirne’deki bahçemde birkaç ceviz ağacı var. Ben bunları filizlerini kırmadan toplatırım. Onun için de her yıl ceviz alırım.»

Bademleri de, cevizleri de bi­ ze gösterdi.

Bahçesinde elma ve şeftali ye tiştiriyor. Bunda da izlediği bir yöntem var; bir şeftali, bir elma, bir şeftali bir elma... Şeftaliler daha az ömürlü ol­ duklarından onları söküyor, sonra gene elma dikiyormuş.. Böyle anladım, bilmem, yanılı­ yor muyum?

A L İ P O Y R A Z O Ğ L U

K O R H A N A B A Y

T İY A T R O S U

HARBİYE KENTER TİYATRO SUNDA 47 36 34 - 46 35 89

■ ☆ 375. OYUN

P.tesî hariç hergün 21.00 C tesi 15.00-21.00 Pazar 15.30-19.00

~ • • • • Yakında M O R FİN • • • •

b u k ö s e d e

yayın lan m asın ı

isted iğ iniz

ilanlarınız ıcm

0

)

ODA

A W N S

t e l : 4 4 0 2 0 5 K Ü Ç Ü K S A H N E B e y o ğ lu 4 9 56 5 2

ORTAOYUNCULAR

Ferhan Sensoy un

ŞAHLARI DA

VURURLAR

375.OYUN

Çarş. Perş. Cuma 18.30 C.tesi Pazar 15.30-18.30

HODRİ

MEYDAN

Kültür Merkezi

mmmm

ve SAHİPLERİ

Yazan Yöneten: Levent Kırca Çarş. 18.30-21.00 Perş. Cuma: 21.00 C.tesi Pazar: 15.30-18.30 (Kültür Sineması)

200 Yıl Sonra

(Sleeper)

Woody Allen— Diane Keaton P.tesi Salı :15.30-18.00-21.00 Çarş. 15.30 C.tesi 21.00 Perş. Cuma 15.30-21.00

Pazar: 13.00-21.00 Kore Şehitleri Cad. No. 50

Zincirlikuyu - İstanbul Tel: 66 74 1 9 - 67 04 96

Abdi ipekçi Cad. 17 Nişantaşı — İstanbul Tel: 41 10 05

HALE

SONTAS

Resim Sergisi 9 KASIM - 28 KASIM RESİM SERGİSİ 13 KASIM ^Sanat 3 A R A LIK Galerisi * MUZAFFER AK YOL * URSULASOLTEMANN * YUSUF KATİPOĞLU Vali Konağı Cad. Pasaj 85

Nişantaşı — İstanbul

ÇUMAU

SanatCalerisi

j»zel resim koleksiyonu

7 KASIM 1981 1 A R A L IK 1981 Teşvikiye Cad. 131 Nişantaşı Tel: 47 67 43

Moda Cad, 264 Moda Tel: 37 15 31

G Ö Z L i M

(Boştorafı 1, Sayfada) Öyle sanıyoruz kİ, «İdari özerklik» konusunda duyu­ lan öfke, özerk üniversite yönetimlerinin teröre yeşil ışık yaktıöı yolundaki görüşe dayanmaktaydı. Bu görüş, yüz­ de yüz gerçeklerle bağdaşan bir görüş müydü, yoksa yanlış yanları, abartılan yanlan olan bir yaklaşım mıy­ dı? Bunu tartışmak gerekirdi.

Terör, geçmiş dönemde Türkiye'yi tam anlamıyla felç etmişti. Anayasal düzen hepten yok olmuş, ülke çapında ve birçok kurumda silahlı çetelerin egemenliği kurulmuştu. Anarşi ve terör, birçok eğitim kurumunda yuvalanmış, üniversiteler, yüksek okullar, liseler ve öğ­ renci yurtları birer terör karargahına dönüşmüştü. Ama bütün bu olanları «özerklik» dediğimiz yönetim biçimi­ ne bağlamak gerçekçi bir görüş müydü?

«Değildi» diyoruz. Çünkü, biliyoruz ki, terörün en yo­ ğun olduğu bazı öğrenim kurumlan özerk yönetimlerin

elinde değildi. Söz gelişi, terör olaylarında 12 Mart 1971 öncesi adından en çok söz edilen Ortadoğu Teknik Üni­ versitesi üyeleri Milli Eğitim Bakanlığınca atanmış «Mü­

tevelli heyet» ile yönetilen, bu özelliği İle «merkezi oto-

rite»ye bağlı bir öğrenim kurumu değil miydi? Yine 12 Eylül 1980 tarihinden önce birer «terörist ihraç ve pa­

zarlama merkezi» olarak kullanılan Eğitim Enstitüleri,

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ve de öğrencileri özel yön­ temlerle secilen bir kurum değil miydi? 1971 öncesi, ilk işgal ve boykotların yer aldığı öğrenim kurumlan, Tapu Kadastro Lisesi ile hiçbir «yabancı ¡deolo|i»nin ayak basmadığı İlahiyat Fakültesi değil miydi? Ve Terör karargahı olarak kullanılan öğrenci yurtları çeşitli ba­ kanlıklara bağlı değil miydi?

Terörün kaynağı özerklik ise özerk olmayan kurum ve kuruluşlardaki terör olaylarının gerekçesi neydi, öz­ rü neydi?

Terörün «karşıt görüşlü öğrenciler çatışması» demek olmadığı, her gün yeni kanıtlarla ortaya çıkıyor. Terörün iç ve dış kaynaklan belirlendikçe, ülkemizi olası bir iç savaşa sürükleyen o korkunç ve kanlı olayların gerçek yüzü de anlaşılıyor. Böylece, terörün kaynağının hem üni­ versitenin hem de ülkenin dışında olduğu hemen hemen kesinlik kazanıyor.

Bu böyleyse, «özerklik» kurumu üzerinde suç hal­ kaları yaratmak gerçeklerle nasıl bağdaşıyor?

Söyler misiniz, hangi kurum, hangi kuruluş, bu terör kasırgasından büsbütün kendisini korumasını bilmiştir? Hangi kuruma terör sızmamıştır? Sıkıyönetim istatistik­ leri, terörün hemen hemen her kurumda yandaş buldu­ ğunu ortaya koyuyor; kurumlar, şu ya da bu ölçüde te­ rörden paylarını aldılar, buna 'kim «hayır» diyebilir?

Suçu ve suçluyu, anayasal kurumlarda, anayasal ku­ rallarda değil, çok başka nedenlerde, çok başka kay­ naklarda ve yerlerde aramak gerekir...

Suadiye’de

kiralık

kat, deniz

manza-ralı

4 yatak

odası

250 m2

Telefon: 55 25 60

İLANDIR

e Şebekemi kaybettim. Hü­ kümsüzdür. Reşat BİLGİN

• îş ortağı bulunduğum Mer­ kez Hâl 4 Nolu çay ocağı tah­ sis sahibi Haşan Basri Güneş 1976'da vefat etmiştir. Bugüne kadar müracaat ederek tahsisi kendi adlarına yasa gereğince istemediklerinden, yasa gere­ ğince bu tahsisi kendi adıma müracaat etmiş bulunuyorum..

Kadir DEVECİ Merkez Hâl 4 Nolu

pay ocağı

SATILIK

Beyazıt, Soğanağa'da merkezi boş Işhanı.. Dr Neidet ŞARLAK

Tel: İş: 68 35 45 Ev: 65 46 75..

• t.E.T.T. ve Okul kimlik kar­ tımı kaybettim. Hükümsüzdür. Bahsettin KURAL

EMEKLİ OLMUŞ

ORTAKLAR ARANIYOR

ET TEMİN, MUHAFAZA VE TANZİM SATIŞI YAPAN ORTAKLIĞIMIZA

Çeşitli mesleklerden emekli olmuş, bilgi ve beceri­ siyle yönetimde görev alabilecek,

ORTAKLAR ARANMAKTADIR MÜRACAAT: Haşan Ali Yücel Cad. 20/A

İncesu ANKARA

Dünyada Bugün

(Baştarafı Sa. 3'de) ABD bu gerçeği gördüğünden Kaddafi’den kurtula­ rak Libya’yı kendi doğrultusunda bir raya sokmayı hiç değilse etkisizleştirmeyi kurmaktadır.

Ne var kİ, Kaddafi kolayca ortadan kaldırılabile­ cek bir önder değildir. Muammer Kaddafi 10 yılı aş­ kın süredir, ABD’nin tüm çabalarına karşın, iktidarını korumayı, Libya’yı çizdiği yolda ilerletmeyi becermiş bir önderdir.

Kaldı kİ, Kaddafi’nin yitirilmesi Libya'nın bünyesin de onulmaz yaralara yol açacak olmasına karşın, bu ülkenin böyle bir durumda bile Amerikan doğrultusu­ na gireceği düşünülemez.

ABD'nin Kaddaft’yj ortadan kaldırmaya yönelik ça baları, Libya'nın rejimini ve varlığını sürdürebilmek için Sovyetler Birliği ile daha yakın ilişkiler içine gir meşine yolaçabilir.

Yeşil kitabında, dirençle üçüncü yolu öneren ve bloklar dışında kalmak, bağlantısızlığını titizlikle sür­ dürmek için büyük çaba harcayan Muammer Kaddafi nin, Sovyetlef ile daha yakın ilişkileri geliştirerek bağ lantısızlık çizgisinden bir ölçüde sapması halinde, bu davranışın sorumlusunun kim olacağım da olaylar tüm çıplaklığıyla daha şimdiden göstermektedir.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu yetkilerin kullanılması bölgesel devlet yapısına sahip ülkelerde (İspanya, İtalya) farklılıklar gösterse de; özerklik yapısının yeniden düzenlenmesi,

Baflka bir önemli kat- k›s› da kuantum noktalar üzerindeki çal›flmalara uygulama alan› açan tek foton sal›ml› kuantum kutular› ger-

Bu problemden yola çıkarak çalışmamızda Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Metni esas alınarak seviyelere uygun olarak özenle seçilen Türk masallarının, yabancılara

Dün denecek denli yakın b ir tarih i konu alan eserde Sultan Abdülmecid geçmişin sıcak, heyecanlı, meraklı ibret öğeleriyle aktarılıyor..

u bağlamda alan azında (Eğitim Denetimi), özel öğrenci urtlarının denetimine önelik bir çalışma a rastlanmadığı gibi Özel Öğrenci Yurt Denetim Rehberi ile ilgili bir

Önerme’de, mükemmel sayı dediğimiz, kendin- den küçük bölenlerinin toplamı- na eşit olan sayılar için verdiği for- matı hiç cebir ve sembol kullanma- dan, yalnızca

Münire Dıranas tarafından Ankara’da kurulan vakıf, Dıranas’ı gençliğe tanıtmak, eserlerini çoğaltmak ve yaymak için faaliyet gösterecek.. Vakıf, ayrıca edebiyat

Renal hücreli karsinom tanısını endobronşial kitle eksizyonu ile alan ve mediastinal amfizem, atelektazi ile akciğer kanseri kliniğini taklit eden olgu nadir rastlanması