//
?
CUMHURİYET
î
-«!iıirıııııııııııııııınııınıı«ıııııımııımııımııııııııiHmııııııiJnmuHiınnı»mııi!iııi!itmıi!ii!imıı|ıııı
|
D Ü Ş Ü N C E L E R
¡
ıııi|ûniimıııııııii!iıııııııııııınııııiHiıımmıımııımııııııı«ıııııııınııııııııınııımıı»mııııııııııııçıııı
Eski odalarım ız
Batı, m em leketle rinde eski a sır la r dan kalmış evlere h âlâ rastlanmak- tadır. Yıkılması za ru ri h ale gelen e v lerin bazı edaları aynen sökülerek tezyini sanat müzelerine monte e- dilm ekte ve m illetler geçmiş asır la r d a k i odalarım ,, yaşayışların ı canlı bir halde görüp öğrenmekte dir.
Bizde çok yazık ki eski evler m uhafaza edilem em iş bir tezyini sa n a tla r müzemiz olmadığı için de yık ılan eski binalardan bazı oda ların bu müzede m uhafazası m ü m kü n olamamıştır.
B ug ün 16. asırdan 19. asra k adar m uhtelif oda tip leri bir ar a d a ola- ra k Topkapı sarayın da görülebil mektedir. Bu itib ar la sarayı, İçti maî hayatımızın bir müzesi olarak takd im etmek m üm kündür. B i r kaç zaman evvel sar a y d a k i bazı oda ları, devrinin eşyası ile döşeyip bu eksikliğimizi giderm ek istemiştik. F a k a t elbette bu, m u v a k k a t bir teşhirdi. Asıl gaye devlet fa b rik a ların da, sanat enstitü lerinde bu ör tülerin. k u m aşların benzerlerini yap tırm ak ve asılları depolarda itina ile muhafaza etmekti.
Bir gün bu düşüncenin tah ak kuk edeceğini sanırız.
Eski odalarımız, muhtelif m im a ri tesirler altında her asırda ş e - ( kil değiştirmiştir. F a k a t bu deği- ğişiklik daha ziyade tezyini hu suslarda. tahta işlerinde, çinilerde, b o y am a lard a olm uş bünye ve kul lanış şekilleri hem en hemen aynı kalmıştır.
Eski evlerimizde yatak odası, mi safir odası, yemek odası vesaire gibi isim ler ile ayrılan oda lar yok tur. 19. asırdan evvel oda lar da
\
m
0 m t
I
\
Haluk Y. Şehsuvaroğlu
f
1
ha ziyade ocaklı oda, kubbetli o- da, çinili oda. sedli oda gibi inşa tarzlarına göre isimlendirilirdi.
Batı hayatı ile sıkı bir şekilde tem asa' geçtiğimiz 19. asırda evle rimizde y atak odaları, m isafir m dâ ları, sobalı odalar, yem ek odala rı diye isimlendirilen oda lar yor alm a ya başlam ıştı.
T ü rk odasını gös teren bir resmini bir kitabın da b a sılmış o la rak ha tırlıyorum. R es sam Hıişnü T.engöz ün orta halli bir ailenin iftarını gösteren bir resmi de basılm ıştır. Y ü k sek m im ar S e d a t Hakkı El- dem ’in de bu konuda çalışm aları olduğunu zannederim.
Yabancı k a yn a k la rd a T ü rk oda- i sini gö steren re sim ler M elling’in I eserinde Defte.rdarburnu saray ın d a
Eski” oÎâfârımızı*'sad e fakat zevk Hatice S u ltan a oturm a odasında kahve verilirken yapılm ış bir re-le döşerdik. Odalarda kasım da ve
Hızırda olm ak üzere iki defa dö şeme değişirdi- E sasen bu tarihler kıyafet değişikliği için de e sas sa yılırdı.
K asım d a sedirler kışlık k u m a ş la r la döşenir, odaları soğuktan tecrit için d u v a rla ra çuha veya kadife perdeler asılır, d u v a r l a : bu perdeler arasına da rütubet al m a k üzere (z ar perdeler) geçiri lirdi. Hattâ kubbeli oda lara aynı ku m aşlardan bir de tavan çekilir ve kışlık oda bu çuha tavan ve d u v a rla rla hacmi küçü lm üş ola ra k daha kolay ısınırdı. •
Hızırda o dalardan bu kalın, örtü ler kaldırılır, yerlerine ipek, keten örtü ler konulurdu. Perdeler bir yandan bir yana çekilen k u m aşlar dan ibaret olurdu.
O dalar geceleri kandiller vey a ş am d an lar la aydm lanırdı. K an d il ler odanın ortasında- olur, büşuik şam d an lar ocakların önünde du rurdu.
Sedirler, odanın zeminden biraz yüksekçe olan sedlerin üstü nde ve pencere k en a rların d a çepçevre o- l a f â k yapılırdı. E v sahibinin yazı çekmecesi daima oturduğu sedirin üstü nde dururdu.
D u v ar lar d a kavuk luk, lâledan- lık olur. S e lâ m lık od aların da ay rıca d uvarlarda nakışlı ta fta la r dan çubuk koym aya m a h sû s böl m eler bulunurd u.
Odaların en itina edilen yerleri tavanlardı. T a v a n la r oymadan, yah u t nakışlı olarak y ap ılır yer minderlerinde, sedirlerde oturan la r başların ı h avaya kaldırın ca â- deta nefis çiçeklerle donatılm ış bir bahçeyi esyreder gibi olurlard ı.
Eski odalarımızı gösteren bazı m in yatü rler mevcuttur. Ayrıca C elâl Esat A r se v e n ’in b arok bir
:
sim, Miss P a r d o e ’in eserinde E y ü p j sultanda E sm a S a lt a n sarayının i- çinde b ir salonu gö steren bir re sim va rdır.
E sk i o d a lar konusunu her asın- da ayrı o la rak ele a lm a k m üm kün dür. Tabiî T ü rk odalarının k a r a k teri 18. asrın sonların a k a d a r de vam etmiş. 19. asırda odalarım ıza Batı zevki hâkim olmuştur.
E sk i asırlarda, T ü rk odaların da koltuk, kanape görülmez. Osman
l I sarayın da h ü k ü m d a r la r için m ü teaddit t a h tla r yapılm ış, b u n la r za m anla koltuk şekline inkılâp et miştir. Bu kabil koltukların elde kalan en eskisi ITT. Ahmedın ken disine yaptırdığı E dirnekârî bir koltuktur. II. M ahm ut da Avrıtpa- d s tuğrasını taşıyan bir koltuk yaptırmış. Abdülaziz de kendisine yine tuğralı bir koltuk imal ettir mişti.
III. Selim ile b e rab e r Osmanlı sarayına garp eşyası daha geniş öl çüde girmeye başlam ış, ilk kana pe koltuklu o da lara II Mahmut devrin de rastlanm ıştır.
Abdü lm ecit ve onu takip eden za m an la rd a gerek sa r a y odaları, gerekse konaklar, y a lıla r ve ev ler G a rp eşyası ile döşenmeye b aşlan mıştır.
A bdülm ecit zamanında sarayları Batı jıs u lü n d e döşeme vazifesi, Tophane Nazırı Fethi Pa şaya ve rilmiş, Fethi P a ş a P a rise giderek bir Fransız dekoratörün de yardı mı ile yeni yapılan D olm abahçe sarayını ve diğer kasırları klâsik G arp eşyası ile döşemiştir.
E sk i odalarım ız hakkın da da îs- tanbuldan m uhterem bir okuyu cumdan b ir m ektup aldım. U zak bir m em lekette notlarımdan. ki taplarım d an ayrı o la rak bunları yazm ış bulunuyorum . Eksik tara f ları için özür dilerim. Mevzu, içti mai hayatımızı yakından a lâ k a d a r ettiği için beni de cezbetti. E sa sen senelerdenberi üzerinde durduğum bir konudur.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi