• Sonuç bulunamadı

Otuz beş yıl geçti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Otuz beş yıl geçti"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HAFTANIN YAZISI

Köy Enstitüleri adı unutulmadı. Ba­ sında, kamuoyunda güncel konu olarak yaşar gider. Eğitini yakmazına bir yakar yol ariyan her aydın kişi eninde sonunda sözü Köy Enstitülerine getirmek g e r e ­ ğini duyar. Kısacası halktan yana ilerici bir eğitimin simgesi olmuştur Köy Ens­ titüleri adı. Kuruluşlarının 35. yıldönü­ münde şapkamızı önümüze koyarak bu konuyu bir kez daha düşünmemizde y a ­ rar vardır.

1942 yılında 40.000 köyümüzdeki okul sayısı 4. 007, öğretmen sayısı 5. 090, ö ğ ­ renci sayısı da 472. 570't i. Osmanlı İm ­ paratorluğu dönemini de katarsak 650 yılda köylere götürülen "eğitim hizmet - le r i" bu sayılardan ibarettir denebilir.

Köy Enstitüleri ilk "mezun" larım 1942-1943 Öğretim Yılında, sonuncuları da 1952'de köye gönderdikten sonra ka­ patıldı. Bu on yıllık süre içinde ( 1942 - 1952) yukarıdaki sayıların artışına bir göz atmak yeter sanıyorum. Köy okulu 13.800 (Artış oram yüzde 331), köy öğ - retmeni 22.072 (Artış yüzde 480) köyler­ deki öğrenci sayısı 1. 333. 380 (Artışyüzr de 326). Bu dönemde aynı kurumlardan yetişen 870 eğitmen,730 KöySağlıkMe - muru yukarıdaki sayılara eklenmemiş­

tir (1). _

Köy Enstitüleri eylemi aynı hızla sürdürülmüş olsaydı, bugün ilköğretim çağında iki milyon çocuk okulsuz,öğret­ mensiz bekler miydi? Ya da nüfusumu­ zun yüzde 50'si okumasız, yazmasız ka­ lır mıydı? Kuşkusuz hayır. Ayakları ha­ vada eğitim düzeni bir ölçüde toprağa basardı. Enstitüler yaşatılsaydı giderek altyapı kurumlarının gereksinim duydu­ ğu teknisyen-uzman insan gücünü de y e ­ tiş tire c e k ti,^

Her yıl yüzlerce milyonu aşan eği­ tim harcamalarına karşılık sağlanan fay­ da nedir ?Üniversite kapılarında bekle - yen on binleri aşkın genç,kalem efendi­ liği için devlet dairelerini aşındırandip- lomalı işsizler ordusu!.. Yılda on m il­ yon liraya Babil Krallığını belleten, s ı ­ çanla farenin kuyruk halkaları arasında­ ki farkı iki milyon liraya öğreten bir e - ğitim uygulamasından başka ne beklene­ b ilir? Kurbağanın kan dolaşımını sekiz milyona öğrenen öğrenciler, her gün sof­ ralarına gelen ekmeğin, kara zeytinin dolaşımını bilm ezler. İnsanı doğasına , çevresine , kendi gerçeklerine yabancı­ laştıran böylesi eğitimden geçen kişi - le r d i. Köy Enstitülerinde üretim y a ­

pan öğrencilere, "Am ele! " diyerek kü­ çümseyenler. Yorulmadan geçim yolu bulan bu bölmeli kafa kalem efendileri kendilerini besleyen köylüyü, işçiyi hor görüyorlardı.

Köy Enstitüleri ulusal gerçek leri­ mizden doğmuştu. Ülkenin taşı, toprağı gibi özbeöz yerli kurumlardı.Hitler fa ­ şizminin dünyayı kana boğduğu bir dö - nemde devletin ekonomik olanakları k ı­ sırdı, sınırlıydı. Yükün ağırlığı köy ço - çuklarının üstüne binmişti. Onlar çalışa- rak.üretim yaparak okuyacaklardı.Ken - diteri kurtaracaktı kendilerini. Önce ça­ dır kamplarında başladı bu savaş, bir kurtuluş savaşı. . .Karanlığın kucağından akın akın söküldüler A yşeler, Ahmetler, M ehm etler.. .Okuyacakları okulu, sıra­ yı, masayı yaptılar. Elektrik santralleri kurdular. Kanal açtı, dağları yararak su getirdiler. Tarla sürdü, koyun güttüler. Parklar, bağlar, bahçeler yeşerttiler boz­ kırın böğründe...

Klâsik okulun duvarları yıkılmıştı. Yepyeni bir eğitim düzeniydi doğan, ge­ lişen, büyüyen kazma-kalem savaşı için ­ de. Eğitimle üretim, teori ile pratik iç- içeydi. Eğitim sistemi, insanın insanı sö­ mürmesine değil, insanın doğayı sömür­ mesi ilkesine dayanıyordu. "îş içinde iş aracı ile işe göre eğitim. " temel kural­ dı.A raç doğanın kendisiydi. Model, m a­ ket, bibloların yerini sahici araçlar a l­ mıştı. Karatahta gevezeliği ortadan kalk­ mıştı. Labratuvarlarda, atelyelerde ya - pıcı, yaratıcı uygulamalar vardı.Ö ğren­ c iler ders kitaplarının dar kalıpları için­ de mahpus değildi. Kitaplıklar, dünyanın en seçkin sanat, fik ir yapıtlariyle doluy - du. Kitap okumak suç değildi, okumamak ayıptı.

Köy Enstitüleri,bulundukları bölge­ lerin sahici halk üniversiteleriydi. Oku­ lun çevresi mahpushane gibi duvarla çev­ rilm em işti. Kapılar sonuna dek açıktı köylülere. Öğrencilerle yemek y e rle r, konuk odalarında ağırlanırlardı. Ekipler halinde köyler taranır, sosyo-ekonomik incelemeler yapılırdı. Halk türküleri, haljk masalları, destanları derlenir, de - ğerlendirilirdi.

Demokratik eğitimin de en güzeli vardı Köy Enstitülerinde. Öğrenciler yö­ netime ortaktılar. Sorumluluğu ortaklaşa paylaşırdı öğretmen, öğrenci, yönetici Cumartesi günleri bir haftalık çalışma­ nın topluca değerlendirilmesi, eleştirisi

yapılır, bu eleştirilerin ışığında yeni yöntemler g e liş tirilir, ilkeler sapta - n ırd ı...

Köy Enstitüleri sistemini burada av- rııUılı yazmak elbet de olanaksız. Gere - ği dc yok ayrıca. Amacım bazı örnek­ lerle sisteme bir yaklaşım sağlamaktı . Yapıcı, yaratıcı bir kuşaktı yetişen bu kurumlardan, toprağa ayağını sağlam basan bilinçli bir kuşak.. . Umutla.inanç­ la bölük bölük aktılar yüz yılların ka - raıılığı köylere.,Cumhuriyetinııdı. Ala - tiirk adı, İstiklâl Marşı da onlarla yayıl­ dı yurt köşelerine. Köy çocukları okuya­ cak, köylü okutulacak.uyanacak ülke ç i ­ çeğe duracaktı. Ne ki onları nice bela­ lar bekliyordu!

Köy çocuklarının kitleler halinde o- kuması, devrimci bilinçle köylere dön - mesi şimşekleri çekmeye yetmişti. Köy­ lüyü, "ağaya kul, şeyhe mürit, politikacı­ ya oy tarlası" görmeye alışkın karanlı­ ğın ağası egemen güçler kaygıya düştü - ler. Kendilerini fildişi kulelerinde g ö ­ ren yönetjciler, yeni öğretmen tipinden rahatsızdılar. Halkçı çabalar onları ü r­ kütüyordu.Ağalar, imamlar da rahatsız­ dı köylerde.Ağanın karşısına yeni bir güç çıkmıştı. Haktan, sosyal adaletten sözediyordu. İmamın da kaygısı büyüktü. Köylüler öğretmeni dinliyorlardı. Med­ resede okuttuğu çocuklar lâik okula g i ­ diyordu, imamın otoritesi de, kazancı da gidiyordu. Tefeci-bezirgân takımının işleri sarpa sa rm ıştı...

Örgütlüydü gerici güçler. Bir işaret yetmişti. Yaman bir iftira kampanyası başlatıldı. Görülmedik cadı kazanları kaynatıldı. Saldırılar yöneltildi okula , öğretmene. .. Köy Enstitülerini açan s i ­ yasal partinin sağ kanadı da pişmandı. Onlar düzene yatkın piyonlar yetiştir - mek istem işlerdi.Oysa madalyonun ö - bür yüzü ters çıkmıştı. 1947 yılında s is ­ temde değişiklik yapıldı.Köy Enstitüle­ rinin kurulmasında büyük emekleri g e ­ çen ilıi insan Haşan  li Yücel, İ . Hakkı Tonguç kıyıldı. 1950'de siyasal iktidar el değiştirdi. Köy Enstitüleri de temelli kaldırıldı.

Bunu doğal bir olay saymak gerekir. Her düzen kendi kurumlarını da birlikte getirir, biçimlendirir. Düzene ters dü - şen kurumlar yaşatılmaz. Köy Enstitü - leri de düzene ters düşmüş devrimci ku- rum lardı. O nedenle yaşatılmadı. Ancak çıkan öğretmenleri yıkamadılar. Otuz yıldan bu yana türlü kıyımlar, zulümler denendi.Onlar korkmadılar,yılmadılar . Giderek örgütlü bir güç olarak eğitim görevlerini sürdürdüler. Bugün çığ gibi'

büyüyen demokratik güçlerin oluşma­

sında onların büyük emekleri vardır. Karanlık günler geçicidir.Akan su­ yu durdurmaya kimsenin gücü yetmez, bir süre engelleseler bile. Geçen bu otuz beş yıl içinde çok yol alındı. Hele bir otuz beş yıl daha geçsin görelim bir. Ya­ rınlara merhaba!..

(I) İsa Ö z tU rk , T onguç'a K ita p . Sayfa 2 9 3.

0

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada, modellenen betonarme çerçeveli bir yapıda beton dayanımının etkinliğini belirlemek amacıyla, beton dayanımı 18MPa’dan önce 12MPa daha sonra 10MPa

Ahmet Altıner, Enstitülerdeki “ iş içinde eği­ tim ” uygulamasını şöyle özetliyor: “ Köy Enstitüleri çokamaçlı bir okuldu.. Öğretmen yetiştiriyordu,

Tuba Sarıgül Antarktika’daki Peninsula Yarımadası’nın kuzey ucundaki Danger Takımadaları’nda 1,5 milyondan fazla Adélie pengueninden oluşan bir koloni

Her biri çürümüş birer ‘kurum ’ olan, tekkeler yaşantısından, m em urlara ve nazırlara padişah ihsanları ve avantalarından, herkesin birbirini jurnal etmesi

“San’ata Dair” yazısında ise, Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ne ilgisizliği, du­ yarsızlığı ve sevgisizliği belirtir: “...Ben bile, ben ki evinde hayli zengin

Başarısız devlet ve devletin başarısızlığı kavramları sadece doktrin ya- zarları tarafından tartışılmamakta, Dünya Bankası (World Bank), Birleşik Krallık

Tarık Acar «Yarasalar ışıktan korkar.. Her ikisi de kabir­ lerinde rahat ve huzur

PMN'lerin önceden sitokin ile muamele edildikten sonra lip amB ve Candida'larla birlikte inkübe edildi¤i grupta fagositoz ora- n›nda artan konsantrasyonlarda gözlenen