• Sonuç bulunamadı

Picasso:"Modern sanat katledilmeli"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Picasso:"Modern sanat katledilmeli""

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

fe it

t

l

A

o

(2)

H A F T A N I N S A N A T T A K V İ M İ

TİYATRO

• Devel<u§u Kabere Tiyat­ rosu, "Dev Ay naşı "ad lı y e ­ ni bir mUzildi güldürü sunu­ yor. Haldun Taner , Adnan V e li, Umur Bugay , Oktay A rayıcı , Ülkü Tam er,Cen­ giz Gündoğdu, Ferhan Şen- soy,Kandemir Konduk,Sa - dik Şendi I ve Zeki Alasyd- nın skeçlerinden oluşan ya­ pıt ortak bir re ji çalışması ile sergileniyor.

• Devlet Tiyatroları Bü - yük Tiyatro'da , bugünden itibaren Molifere'in " Hasta­ lık Hastası" adlı güldürüsü­ nü sunacak.Lütfi Ay'ın Türk- çeye çevirdiği yapıtı Ro - land Pietri sahneye koyuyor. Dekor-Kostümleri Jean De­ niş M alcles'in çizdiği" Has­ ta lık Hastası" nın müzikle - rini Charpentier düzenledi.

SERGİLER

• Yapı ve Kredi Bankası­ nın Galatasaray'daki gale - risinde bir pul sergisi yer a lıy o r. İstanbul Filatelist

KulübU'nUn 2 5 .kurulu} y ıl - dönümü nedeniyle düzenle­ diği ve üyelerinkoleksiyon- larından derlenen örnekler­ den «luşansergi 2 I nisanda kapanacak.

• G ra fik ç i Mengü E rte l, Münih Tiyatro Müzesi 'nde bir sergi a ç tı. 31 mayısa ka­ dar sürecek sergide sanatçı, 90 tiyatro a fi}i sunuyor. • Şadan Bezeyiş'in Tak - sim Sanat G alerisi'ndeki re­ sim sergisi 23 nisana kadar açık kalacak.

• Ressam Türkel Türegün bugün Beyoğlu Şehir G ale - fisi'nde bir sergi açacak .Sa natçı 28 nisana kadarresim- heykel kari}im ı bir çalışma ürünü olan yapıtlarını ser - gileyecek.

• Naime Saltan'ın yarın Beyoğlu Şehir G ale risi 'nde açacağı resim sergisi ,28 n i­ sanda kapanacak.

• G üzel Sanatlar A k ad e - misi Resim Bölümü son sınıf öğrencileri 16-21 nisan a- rasında, Bakırköy Kültür Ko­ leji'nde bir sergi açacaklar.

a Seramik sanatçısı Ler - zan Bengisu ' nun Ankara Devlet G üzel Sanatlar G a ­ lerisi'ndeki sergisi 17 ni - sana kadar sürecek.

KONFERANS

• İstanbul Radyosu Halk Musikisi uzmanı Mehmet Öz Musikisi uzmanı Mahmet Öz­ bek, 16 nisan saat 17.00' - de i .T . Ü . M im arlık Fakül - tesi'nde "Güneydoğu Ana - dolu Halk M usikisi"ni ta n ı­ tacak.

e Amerikan Kültür Merke­ zi 17 nisan saat 18.00 ' de , ünlü yazar Tennessee W il - liams'ı anma programı dü - zenleyecek. Haldun Dor- men'in sunacağı programa Tolga A }kın e r, Kamuran Usluer, Meral Taygun,Gök­ sel Kortay da katılacak ve yazarın eserlerinden bö - lümleri yorum layacaklar. • Süleyman Arısoy, bugün saat 18.00'de Ankara M illi Kütüphane salonunda " Et - nografya, Folklor ilk e le ri, Türk Folklorunun Zenginli­ ği ve Kökeni" konulu bir konu}ma yapacak.

KONSER

a Leda Cenaz(keman) bu - gün saat 18.30'da Maksim'- de bir resital verecek. Sa - natçıya,H aydn, Beethoven, Bach, Y sa ye ,U lv i Cemal E r - kin ve Ravel'in yapıtlarını yorumlayacağı konserde,Ma rie -C la ire Higny (piyano)e}

lik edecek.

a İstanbul Belediye Kon - servatuvarı'nın pazar günü

saat I 1.00'de Şan Sinemasın da vereceği "Türk Sanat Mu­ sikisi" konserini Mefharet Yı Idırım yönetecek. N i}a - burek makamından örnek­ ler sunulacak konsere Can A k }it Leblebi ve Tacettin Uygun solist olarak katıla - ca k la r.

a İtalyan Kültür Merkezi , 17 nisan saat 2 1.00'de "Co­ mo Üçlüsü"nü d in le te c e k ... Umberto O liv e ti ( keman), Claudio Be 11asi (keman) ve Emilio Poggioni (viyola)den olu§an topluluk, Turin! , Bruni ,M artinu,Renosto,Rol- la ve Kodaly'nin yapıtların­ dan derlenmi} bir program sunacak.

a A n karalılar 18 nisanda Devlet Konser Salonu ' nda, "Bauer-Bung Piyano iki I i si "— ni dinleyecekler. Saat 20.30 da ba}layacak konserde ik i ­ li, Karkoscha, Klebe, Bartók, Mozart ve Saint-Saëns ' ın yapıtlarını yorumlayacak,

a Ankara Sanatsevenler Derneği, pazar günü saat 20.30'da bir konser düzen - leyecek. Elmas izm îrli(ke - man), Ay}e Ceren ( piyano) ve Leyla Erdoğan(}an)ın ka­ tılacağı konserin programı , Haendel, Veracini ve V ival­ d i'nin yapıtlarından olu}a - cak.

GÖSTERİ

a Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü 18 nisan s a ­ at 14.30'da İ . T . Ü . M im ar­ lık Fakültesi'nde G ü n e y ­ doğu Anadolu bölgesi halk oyunlarından olu}an bir prog­ ram sunacak.

a Türk Film A rş iv i, bugün "Oscar Ödülü kazanan Fi İm­ ler" toplu gösterisinin üçün- cü dizisine başlayacak. 2 mayısta sona erecek toplu gösteride "İnsanlık Suçu ", "İnsanlar Yaşad ıkça", " De­ niz Altında 20.000 Fersah", "Kader B ağlayınca", "Dün, Bugün, Yarın ", "N eşeli G ün ­ ler" ve Sonsuz Ölüm" adlı filmler sunulacak,

a Pandomim sanatçısı Er - dinç Dinçer, 16 nisan saat 20.30'da Maksim'de bir re - sital verecek.

"Edebiyat

Söyleşileri"

düzenlendi

Yapı-Endüstri M erkezi Ki­ tabeyi, b ir dizi " Edebiyat Söy­ le ş ile r i" düzenledi.

Cumhuriyet'in 50. yıldönü­ mü nedeniyle düzenlenen soh­ betlerin ilki dün M erkez ' in konferans salonunda F a zıl Hüs­ nü Dağlarca tarafından yapıldı.

Söyleşilerin İkincisinde (19 nisan) A z iz Nesin.Uçüncüsünde

(26 nisan) Yaşar Kemal ve dör­ düncüsünde (3 mayıs)Haldun Ta ner konuşacak.

Grafik San'atlar dalında

ödül alanlar belli oldu

Devlet Güzel Sanatlar A - kademisi ile Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Oku - lu'nda grafik sanatlar dalında ki öğrenciler arasında her yıl MAN Ajans Reklam İşleri A. Ş. tarafından düzenlenen yarış - mayı kazananlar b elli oldu.

Grafik sanatların gelişm e­ sine, genç değerlerin b elir - meşine yardım cı olmak ama­ cıyla düzenienenyarışmada l. Ödülü Barbaros Gürsel ( 5000 T L ), 2 .Ödülü Necati Onat (3500 T L ), 3. Ödülü de Yani Davernos (2500 T L ) kazandı - lar.

"İstanbul

Liseleri

Tiyatro Şenliği"

İstanbul L is e le ri Tiyatro Örgütü (İLTÖ ) tarafından dü­ zenlenen "3. İstanbul L is e le ri Tiyatro Şenliği" geçtiğim iz sa­ lı günü Kadıköy Halk Eğitim i M erkezi'nde başladı.

30 Nisan'da sona erecek şenliğe 16 lise katılıyor. Şen - likte Alman L is esi"N a lın la r", Avusturya L isesi " Ezik Ot - lar-Ölüm Karşısında" , Özel Şişli K oleji "Kaktüs Çiçeği " , Üsküdar Kız L isesi " Y a n lış - lık",Küçükçekmece L is e s i"Ç a - tallı Köy",Şehrem ini Lisesi "Kezban", Haydarpaşa Sanat Enstitüsü "Ayakta Durmak İs - tiyorum ", Mehmed Beyazıd L isesi "Antigone " , İstanbul Erkek L isesi "Ölen Hangisi" , Kadıköy Kız L isesi "Makina", Galatasaray Lisesi"C anavar", Fenerbahçe L isesi " 72. Ko­ ğuş", Üsküdar L isesi " F e r - had ile Şirin", Bakırköy L is e ­ si "Zeus ve Promethues",Saint Michel "Kurban" ve özel ABC K oleji "Sarı Gül"(i oynayacak - lardır.

(3)

PABLO PICASSO

"Yalnız olmadan insan hiç bir şey başaramaz. Bu

nedenle ben de kendi yalnızlığımı yarattım. Benim

için sanatın geleceği veya geçmişi yoktur."

Amsterdam Üniversitesi Mo­

dern Sanat Profesörü HansL. C . Jappe', Picasso’yu çok iy i tanıyan ve yorumlayan - iarın bajında g e lir. Aşağı - daki yazı Picassoüzerine ha­ zırladığı eserden alınm ıştır:

Sanatı ve k işiliği ile Y ir ­ minci Yüzyılın temel taşların­ dan b iri ¡P ic a s s o .. . Yüzyılın başından bu yana, sürekli deği­ şen sanatı, güçlü ve inatçı ken­ dine özgü k işiliğiyle, günü - müzün yaratıcı gücünü ve şek­

lini etkileyen P ic a s s o .. . Yâşa- mın tüm ışıklarını, tüm renk­ lerini tıpkı b ir prizm a gibi kendinde toplayan, değiştiren geliştiren ve dünyanın en ka­ ranlık köşelerine kadar yansı­ tan Picasso. . .

Bunca evrensel b ir sanat­ çının, kendini yalnızlığa göm ­ müş olmasına inanmak güç - tür. Ama öyledir Picass'o.Ana- vatanı İspanya'nın yalnızlığına bürünmüştü. "Yaln ız olmadan insan hiç b ir şeyi başaramaz. Bu nedenle ben de kendi yal - n ızlığım ı yarattım. " Picasso, bu yalnızlığı, kendi eserlerin e karşı bile sürdürür. B ir e ser yarattıktan sonra, onunla bağ­ larını k o p a rır; e s e rle r yara - tıcılarından özgür, varlık la rı­ nı sürdürürler. Picasso ' nun sanatında kişisel olan her şey kişisellikten arınır; tüm insanlığın, bütün b ir çağın m a­ lı olur.

Bu yalnızlık, Picasso ' nun özgürlüğünün kökenidir. Bu yalnızlık,resim lerinin, heykel­ lerinin, seramikle riningravüp lerinin hiç b ir b e lirli kalıba girm em elerinin .ça lışm a la rı­ nın sınırlanmamasının, belli b ir yolu izlem em esinin nede­ nidir. Picasso için sanat bir serüvendir. "Önemli olan bir şey bulmak, yakalamaktır "d er di.

"Resimde, araştırm a k o­ nusuna neden bu kadar önem v e rilir, anlamıyorum" diyen adamın, kendi "bulma" yetene­ ğine çok büyük bir güveni ol­ ması gerekir. Nitekim öyledir de. Bu güven, Picasso'yıı çev­ resindeki her şeye karşı öz - gür kılar. "E serlerim le iliş - kim, tıpkı çevremdeki cisim - le rle olan ilişkim e benzer. Re­ simdeki bir pencere hoşuma gitm ezse, üzerine bir perde çekerim . Tıpkı, evimdeki pen­ cereye yaptığım gibi. "

Bu özgürlük, Picasso ' ya esneklik kazandırmıştır. Bu nedenle eserlerinde bir " g e ­ lişme " den söz edilem ez. E - serle ri aralıksız d eğişir ve yenilenir. "Benim için sanatın geleceği veya geçm işi yoktur.

Yaptığım her şey şimdiye ait­ tir." Nitekim, sanatçının bütün e s e rle ri hep bu "şim d i"yi ver­ m iştir.

Devrinin bir sanat ölçüsü niteliğini taşıyan bu adam, r e ­ sim yapmak için kesin yollar

tanımamıştır. "Resim yapmak, b ir amaca ulaşmak değildir ; bir deney, b ir şans m eselesi - d ir". Nitekim, Picasso'nun e- serle ri, belli aralıklarla dikil­ miş, sanatın temel taşlarından çok, yol boyunca serpiştirilm iş çakıl taşlarına benzer.

Belki de Picasso'nun ya ­ ratıcı gücü bu ” şim di"yi ara­ masında, "şim d i"yi bulmasın­ da, "şim d i"yi vermesindedir. Kendi zamanını, şimdiyi yalnız izlem ekle kalmamış, onu tüm iy ilik leri, kötülükleri, umutla­ rı, hayal kırıklıklarıyla yaşa - mış, hatta en yoğun şeklinde yaşam ıştır. Bunu yaparken de gerçeği, gerçeğin ta kendisini yakalamıştır. "Sanat, bize ger­ çeği gösteren bir yalandır " derdi. Bu söz, Var Gogh'un şu kelim elerini hatırlatır : " Siz bunlara istediğiniz kadar y a ­ lan deyin. Ama bu eserler, si­ zin gerçeğinizden, daha gerçek, daha doğru .' " Picasso, göze görünen gerçeği değil, yaşa - mın ve dünya anlayışımızın ar dındaki temel gerçeği aramış­ tır hep.

Gerçek, Picasso'nun sana­ tının amacı ve kökenidir. Onun için önemli olan güzellik d eğil gerçektir. Güzellik, günden gü­ ne değişen b ir kavramdır Amaç veya köken değil, ancak b ir yol olabilir. Dünya ve ya - şam anlayışımızın yalnız b ir yüzüdür. Üstelik güzellik ko - laylıkla, tutuculuğa dönüşebilir. Oysa Picasso, her tür tutuculu­ ğa karşı çıkm ıştır. Ona göre gerçek, ancak tutuculuktan ko- pulduğu sürece bulunabilir.

Gerçek, Picasso'nun düşün­ ce alanıdır. Ve bu alan sınır - sızdır. "Çalışm alarım la yalnız ca çeşitli duyguları yansıtmak istiyoru m ".E serlerin i ve ça­ lışm alarını etkileyen,yoğun ve değişik yaşamı hep bu düşünce çevresinde gelişm iştir.Bu söz­ le r ayni zamanda Picasso ' nun gerçekçiliğini ve neden yalnız b ir türe bağlı kalmadığını or­ taya koyar. İlgisi, m erakı,sez­ me gücü o denli evrenseldir ki, bunlar resimde yalnız b ir tür­

le, hatta yalnız resim le s ın ır­ landırılamaz.

Picasso , hiç b ir zaman abstre (soyut) sanatı benimse- m em iştir. "Sanat yönünden , abstre ya da abstre olmayan form lar, şek iller diye bir şey yoktur. Form ların- valanlarm- bazıları, diğerlerinden daha

inandırıcıdır , o kadar . . . Abstre (Soyut) sanat yoktur . Başlangıçta her zaman b elir­ li b ir noktadan başlamak zo­ rundasınız. Sonradan gerçekle ilg ili bütün etk ileri s ile b ilir , yok edebilirsiniz . Bunda hiç b ir sakınca yoktur. Çünkü o başlangıç noktası, sanatçıyı et­ kilem iş, ona ilham verm iş, onu duygulandırmıştır b ir kez. Sa­ natçının duyguları ve düşünce­ le ri, o eserde tutsaktır artık . Ne yapsanız nafile, bunları o tablodan çekip çıkaram azsı­ nız. "

Bu sözler, Picasso'nun çev­ resindeki nesnelere, resim le - rindeki nesnelere, yaşamdaki nesnelere, ne denli bağlı oldu­ ğunu gösterm ektedir. Nesnele­ re ve olaylara ba bağlılık sa­ natçıya, zamanını eleştirm eye; zamanın gerçeklerini önceden görm eye, tanımaya, bilm eye zorlam ıştır. Picasso bu gerçe­ ği, yalnız "G uem ica” tablosuy­ la değil, tüm yapıtlarıyla is - patlar.

"G u em ica"“, Picasso ' nun geleceğim ize, insanlığın kade­ rine ve anavatanı İspanya ' ya bağlılığının da kanıtıdır. Y ir - minci yüzyılın başından bu y a ­ na, Picasso'nun yürüdüğü yolu izleyecek olanlar, sanatçının , İspanya'yı her ziyaretinin, her ana toprağa dönüşünün, sana­ tında yeni b ir devre açtığını göreceklerdir.

Guernica kentinin bomba - lanması, Picasso'ya göre y a l ­ nız N azilerin ve Franco ' nun İspanya'yı tehdidi değil, bar - barların tüm insanlığa karşı g iriş tik le ri b ir vahşetti.Picas­ so soyutlamaya hiç gitm ezdi : Onun için insanlar, teniel g e r ­ çektir. Bu nedenle Guernica'yı yaptı. Bu nedenle İkinci Dünya Savaşının sonunda şöyle dedi: "Hayır, resim , b ir evin süs eşyası değildir. Düşmana k a r­ şı, savunmak veya saldırmak i- çin kullanılan b ir savaş aracı­ dır. "

Picasso'nun sanatı, tüm ya­ pıtları, bütün çağdaşları tara­ fından kabul edilm eyebilir Ama Picasso'nun sanatı her şeyden önce, gerçeğe, insanlı­ ğa, insanın yaşamına bağlı kal­ m ıştır. Modem Sanatın, büyük yaratıcıları arasında Picasso yalnız en evrensel olanı d e ğ il, aynı zamanda da en insancıl olanıdır. Çağım ızı bu denli yoğun bir şekilde yaşadığı için bu çağın ışığı oldu.Çeşitli kay­ naklardan, çeşitli "ş im d i"le r - den topladığı bu ışığı, heyeca­ nıyla, coşkusuyla, özgürlüğüy­ le ve yaratıcı dehasıyla, yaydı, yansıttı: "Bu mahvedilmiş ç a ­ ğımızda, heyecan yaratmak ka­ dar önemli b ir şey olamaz. "

(4)

Picasso’nun yaşamı

sanat dönemleri

ve başlıca eserleri

Yirminci yüzyıl samlının cn önemli temsilcisi o - lan Pablo Picasso, yaşamı boyunca, liim çabaları­ nı, tüm çalışmalarını resiın sanatının çeşitli türlerin­ de yoğunlaştırmış, her tiırii ayıtı içtenlikle benimse - miştir. Güçlü kişiliği nedeniyle yalnız resim le de y e ­ tinmemiş, baskı, gravür, seramik, heykel gibi sanat dallarına eğilmiş ve bu alanlarda birbirinden başarılı örnekler v e r m iş tir ...

M a la g a 'h bir ressa­ mın oğlu olan Pablo P ica s­ so resim çalışm alarına , babasının eğitici öğütleri arasında başlam ıştır . 15 yaşında babasının resim d ersleri verd iği, Barcelo- na'daki La Lonja Sanat O - kulunda.Plcasso'nun ola - ğanüstü b ir yanı olduğu ilk kez farkedlldi. Kendi yaşıt­ la rı gibi genellikle manza- za resim leri yapan bu öğ­ rencinin, çok başarılı b ir naturalist teknik kullan - ması,bütün öğretm enleri­ nin dikkatini çekti.Bir"ha- rika çocuğa" sahip olduk­ larına inanan anne baba , genç Picas8o'nun ile r le ­ mesi için, ona her tür ola­ nağı tanıdılar. M adrid'de­ ki Güzel Sanatlar Akade­ misinin g iriş sınavlarını birin cilikle veren Picasso, Akademide geçirdiği süre içinde, akademik ilkelere sıkı sıkıya bağlı kaldı. Ça­ lışmalarında,akademik

ku-ralların dışına çıkamadı. Çok geçmeden. Akademide edinebileceği resim b ilg i­ sinin çok daha mükemme­ lini , Madrid'in ünlü Prado Müzesinde edinebileceğine inandı. Artık.kalıpların dı­ şına çıkma dürtüsü içinde belirm işti.

K A T A L O N Y A L I SANATÇILAR

Picasso'nunkızıla y a - kalanması,nekahat devre­ sini geçirm ek üzere Horta de San Ju an 'agelm esi,sa­ natını ilk etkileyen olay - lardan b iri oldu. Horta'dan Barcelona'ya döndüğünde, genç sanatçı dostlar edin­ di. İçlerinde, ressam , y a ­ zar ve ş a irle r bulunan bu gençler, Katalonyalı Sanat­ çıla r adı altında bir araya gelm işlerdi. Buluştukları , günün olaylarını tartıştık­ la rı, sanatlarını eleştirdik le r i kahvede "E ls Quatre Oats" da Picasso ilk k

işi-7 yaşında, kızkardeşi ile..

26 yaşında (Kendi Portresi)

sel sergisini açtı. E s e rle ­ rinin büyük bir kısm ı, bu - radaki arkadaşlarının port­ releriydi. Katalonyalı sa­ natçılar, Picasso'yuçok et­ kilediler. Bu sanatçılar a - rasında, yazar Eugenio d'Or3, sanat tarihçisi M i­ guel U trillo, genç şa ir Ja­ ime Sabartes, ressam Ca- segemas ve ressam Gon­ zales K ardeşler sayılabilir

Katalanyalı Sanatçılar

Picasso, 1950.yılında Paris 'teki atelyesinde...

23 yaşında...

SI yaşında...

resim de, Madrid'in aka - demik ilkelerinden ayrılıp, Kuzey ülkelerinden özellik­ le İngiliz ve Fransız sanat­ çılarından etkileniyorlar­ dı. Sanatlarını sosyal k o ­ nularla bağdaştırıyorlardı. Çalışma şekilleriyle Sem­ bolistlere, "A rt Nouvedu" (Yeni Sanat) akımlarına yaklaşıyorlardı. Toulouse Lautrec'i bir önder olarak görüyorlardı. Katalonyalı Sanatçılar arasında Pieas- so, gözlem ci kalmayı te r­ cih ediyor , gerçek hayat­ tan aldığı ç izg ile rle , eser­ lerinde biraz da alaycı bir tutum güdüyordu. Sanatçı dostlarını bunca etkileyen Paris sanat okullarını y a ­ kından tanımak istiyordu. ! PARİS VE ÖZGÜRLÜK

Picasso, ilk kez Pa - r i s 'e sanatçı dostu C ase- gem as'la birlikte gitti. Pa- ı ris'de yaptığı resim lerin

hemen satılm aları, P icas­ so'nun kendine olan güveııi- ■ ni arttırdı. Nitekim M ad­

rid'e tekrar döndüğünde. 1 yazar arkadaşı Francisco

i

yazar arkadaşı Francisco Soler ile birlikte "A rte Jo- ven" isim li, genç sanatçı­ lar için günlük b ir dergi ya­ yınlamaya başladı. Bu dee gi. P lca sso’ nun kişiliğini I belirtmek yönünden

(5)

önem-lid ir. "A rte Joven", p o le ­ m iklere yer veren, d e v ­ rim ci, ile r ic i, burjuvalara karşı, yenilikçi, düşünce ve sanata özgürlük getiren bir dergiydi. İkinci sayı - sından sonra, devam e d e ­ meyen bu dergi, P ica sso' - nun Katalon anarşizm i - nin düşünce ve eylem le - rindeki özgürlüğün ilk ispa­ tıydı. Dergi'nin sona erm e­ siyle, Picasso tekrar Pa­ r is 'e gitm eye karar verdi. ''M AVİ DÖNEM"

P ica sso ’ P a ris 'e ikinci gidişinde, Katalonyalı Sa­ natçılarla yaptığı çalışm a­ ların izinde yürüdü. 1901 yılında yeniden Barcelo - na'ya dönmesiyle, P ic a s - so'nun eserlerinde büyük bir değişim yer aldı. O güne dek, canlı ve par - lak renkler kullanan Picas­ so, artık daha koyu ları­ na yöneliyor, resim lerin ­ de griye yakın mavi ek - sik olmuyordu. Ancak r e ­ simlerindeki bu değişiklik yalnız renk ve ton değişik­ liğiyle belirlenem ezdi. En büyük değişiklik,- sanatçı­ nın çevresine olan farklı tutumundan geliyordu. A r ­ tık Picasso, modellerine, alaycı bir gözle değil,sev- giyle, melankolik bir tut­ ku ve içtenlikle bakıyordu Eserlerinde, şimdiye dek olduğu gibi bir anı, gün - lük yaşamın bir parçasını değil, bir duyguyu, zaman kavramının dışında kalan gerçekleri verm eye çalı - şıyordu. Picasso'nun port­ re le ri bu devrede, R ilk

e'-nin ş iirlerin i andırır. Bun­ larda da belli bir misti - sizm vardır. Bu m istisiz­ mi, sanatçı yalnız k ö ş e ­ li ç iz g ile r, birbirinin iç i­ ne girm iş form larla değil, ağır basan mavinin en pesim ist tonlarıyla da v e ­ rir. "B ira Bardağı", "D e­ niz Kıyısında Yoksul İn ­ sanlar", "İhtiyar G itarcı" "Hayat" isim li tabloları hep mavi döneme ait e s e r­ lerd ir.

"PEM BE DÖNEM" Picasso'nun "M avi Dö- nem"in melankolisinden sıyrılm ası 1904 yılında ke­ sinlikle Fransa'ya y e rle ş ­ m esiyle son buldu. Şair Appolinaire, ressam Dufy ve Picabia ile dostluklar kurdu. Artık eserlerin - deki karam sar, mistik ve mitolojik konuların yerini karnavallar, s irk ler, pal­ yaçolar, mutlu aile toplu­ lukları gibi konular alma­ ya başladı,. Picasso'nun çevresine bakış şekli bir kez daha değişm işti. Eser­ lerinde renkler, yalnız da­ ha iç açıcı renkler olmak­ la kalmamış, form lar da sonsuz bir mavilikten kur- tulmuştu."Top Oynayan Ak­ robatlar", "Cambaz A i l e ­ s i" gibi e s e rle ri, "Pem be Dönem" diye adlandırılan, bu devreye ait çalışm alar­ dır.

"KLASİK DÖNEM” Picasso "Pem be D ö ­ nem"! sırasında heykel çalışm aları ve gravür yapmaya başladı. Heykele eğilm esiyle, Picasso, ye­

niden klasik heykel sana­ tıyla ilgilenm e gereğini duydu. Nitekim, sanatçı - nin 1905-1906 yılla rı a r a ­ sındaki eserlerinde kla­ sik öğelere geniş yer v e r ­ diği görülür. "A t ve Ço - çuk" " Picasso'nun bu çok kısa süren klasik d evresi­ ne ait bir eserid ir. Bu dö­ nemde Picasso, kişisellik­ ten arınıp, şek illeri ve a

-lanları nesnel açıdan ele aldı.

KÜBİZM

1907 Y ılı yalnız P icas- soiçindeğil, tüm resim sa­ natı için de çok önemli yıl sanatın dönüm noktası oldu Nitekim bu tarihte, "Kü - bizm " ile Picasso yep ye­ ni b ir ç ığ ır açacaktı.

Picasso 1906 yılında

I} icasso'ıııın sanalında lıir zirve sayılan "Guernica" adlı tablosu (11)37). Bu tabloyu, Guernica ııııı bombalanması üzerine. faşizme duyduğu neft elle yapmış insanlığın sataş karşısında zavallılığını ve çaresizliğini anlatmıştı.

(6)

M atisse, D erainve Bra - que'la tanıştı. Bu üç arka­ daş, p rim itif sanata büyük b ir yakınlık duyuyorlar­ dı. Picasso, ayrıntıların ne kadar ye rs iz olduğunu görm eye başladı. Bu t a ­ rihte yaptığı "Ekm ekçi Ka­ dın" tablosunda geom etrik ç iz g ile r kullandı. 1907 Pa­ ris'inin en önemli olayla - rından b iri Cezaııne'ın a- çacağı resim s erg isi ola­ caktı. Picasso, E m p res­ yonizmin ötesine giden Ce- zanne'a ilgi duyuyor, aynı zamanda, eski İspanyol sa­ natı (İber h eykelleri) ve Afrika m askeleriyle ilgi - leniyordu. Cezanne'ın ser­ gisinin açılışından birkaç gün önce, Picasso, "A v ig - non'lu Genç K ız la r" is im ­ li tablosunu bitirdi. Butab- lodaki değişik anlayış ve teknik, çağdaş resmin bir dönüm noktası olarak ka - bul edildi. Bu tablo, Picas- so'nun kalıplara, gelen ek­ sel güzellik anlayışına,ge­ ç e rli sayılan tüm ölçülere en güçlü b a şk a ld ırışıd ır.. Picasso, bu eseriy le, o güne dek süregelen, p ers­ pektif anlayışını yıkmış ci - sim ve hacim kurallarını hiçe saym ıştı.

A N A L İT İK KÜBİZM Braque ve Picasso' - nun birlikte geliştird ik leri Kübizm akımından sonra, Picasso, Horta'da yaptığı e s e rle rle "analitik kü- bi-zm"e geçti. Picasso, şe­ killerin ve cisim lerin bir analizini yaptıktan sonra , bunları, belli bir sistem ­ le geom etrik olarak açı­ yor, parçalıyor, boşlukta birleştiriyordu.

Picasso'nun "H orta'da Fabrika", " Fernande " , "A m broise Vollard", "Kah- n w elller" isim li e s e rle ri ve 1911 yılında Braque İle birlikte gittiği C eret' de yaptığı peyzajlar bu döne - me aittir.

SENTETİK KÜBİZM Picasso 1912 yılında sentetik kübizme başladı. Kişisellikten daha da arın­ mak için, Picasso b ir cis­ min yalnız görüntüsünü de­ ğ il, dokusunu da eserine katmak istiyordu.Daha nes­ nel olmak amacıyla sanat­ çı yeni bir tekniğe, Col- lage'a (yapıştırma) yer verdi. Yapıştırm a kağıt - lardan meydana gelen ilk eserlerin i Picasso, A v ig ­ non ve Sorgues'de yaptı Biçim lerin analizi konu­ sundaki buluşları da bu

©

devreye rastlar: Sanatçı renklerini zenginleştirdi ve konuya, her zamankinden daha çok önem verm eye başladı.

1917 yılında Jean Coc- teau ile birlikte Roma' - ya giderek, orada " Para- de" balesinin dekor ve kostümlerini hazırlayan P t casso, bu gezi sırasında tanıdığı ünlü sanat adamı Diaghilev'e büyük b ir ya­ kınlık duydu. Tam yedi yıl boyunca Diaghilev ile iş b irliğ i yaparak, çeşitli ba­ le g ö sterileri için dekor ve kostümler çizdi. D eFaP la'nın "Ü ç Köşeli Şapka" Stravinski'nin "Pu lçin ella" Milhaud'nun "M avi Tren " baleleri bunlardan bazıla­ rıdır. D iaghilev'le iş b ir­ liğ i yaptığı sırada meyda­ na getirdiği "Ü ç MUzikçi " adlı iki tablosu, P ic a s s o '­ nun Kübizminin son safla - larını yansıtır.

POMPEİ DEVRİ

Picasso'nun bundan son­ raki e s e rle ri yeni klasik anlayıştadır. "Pom pei Dev­ r i" diye adlandırılan bu dö­ nemde, Picasso, sanatım zenginleştirdi. Artık belli b ir düzen veya sistem a- ramıyordu. İnsan vücutla­ rı bozuluyor, fantastik düşünceler, olağanüstü a - bartmalar yer alıyordu e- serlerinde. "Oturan K a ­ dın", "Yunanlı Kadın " , "Pan'ın Flütü" hep bu d ö ­

neme ait eserlerd ir. Bu tür çalışm alarıyla, P ica s­ so, Sürrealistleri bile g e ­ rilerd e bırakmıştı. GERÇEKÜSTÜCÜ AKIM

Picasso'nun bu çalış - m aları, giderek onu ger - çeküstücülüğe itti. Sanatçı, b ir kez daha toplumda bir şok etkisi yapmağa çabalı­ yordu. "Dans" ve "G itar " isim li tabloları, sanatçı - mn gerçeküstücü çabaları­ nın ürünleridir. Nitekim "G ita r" tablosuyla, çağdaş sanata çuval ile çivi de g ir ­ m iştir.

GUERNİCA

Picasso'nun bütün bu y ılla r boyunca, çeşitli tür­ lerde eser verm esi, biçim , şekil ve düşüncede çeşitli değişikliklerden g e ç m e s i, aslında, sanatının doruğu sayılan Guernica tablosu - nun bir hazırlığıydı.

İspanya İç Savaşı s ır a ­ sında, Nazi kuvvetlerinin Guernica'yı bombalaması­ nı konu alan tablosunu, P i ­ casso gece gündüz çalışa - rak tamamladı ve Paris Sergisi'nin açılışında, İs­ panyol pavyonunda sergile­ di. Bu tablo aslında yalnız b ir kentin bombalanması­

nı değil, barbar güçler kar­ şısında insanlığın ç e ri - şanlığı, zavallılığı ve yok olmasıydı. Bu eserd e’ P i ­ casso'nun insancıllığı, en güçlü noktasına ulaşır.

Picasso, Guernica ile birlikte ve Guernica 'dan sonra, tüyler ürpertici bir dramatizmde ve yoğunluk­ ta e s e rle r verm eye b a şla ­ dı. Yaşamın ve devrinin tüm kuşkularını bu yapıt - larına koydu. "D oraM aar" dizisini meydana getiren kadın resim leri, "Kuş Y i­ yen K ed i", "Öküz Başlı Na- tür M ort", "Şafak", hep bu tür ederlerdi.

VE SONRASI

Guernica'dan sonra, Pi­ casso çalışm alarını daha da hızlandırdı. Özellikle P a ris'in Alman işgalin - den kurtuluşundan sonra, sanatçı, çok daha özgür çalışma, yaşama ve düşün­ me olanağına kavuştu. A r ­ tık onu yaratıcı olmaktan alakoyabilecek h içb ir güç yoktu.

1945 yılında altı ay i - çinde, 200'ü aşkın litog - rafi yaptı. 1947'den sonra, bunca aradığı huzuru, Fransa'nın Akdeniz kıyıla­ rında bularak, Vallau - r is 'i bir seramik merkezi haline getirip, burada se - ramik e s e rle r verm eye devam etti. 1950'lerde e s - ki ressam lara eğilerek, onlara ait konular üzerine çeşitlem eler yaptı.

Yirm inci yüzyılın d e ­ hasını temsil eden Picasso son günlerine dek sanat dünyasına yeni ya p ıtla r,

yeni yollar, yeni türler kazandırmak için çalıştı.

(7)

X

1881’DEN 1973’E HAYAT Ö YKÜ SÜ

• 1881 ekim 25, Malaga. M a­ ria Picasso Lopez ileS a n T el- mo sanat okulu öğretmeni sa - natçı José Ruiz Mlasco'nun Pablo Ruiz Picasso adlarında bir oğulları dünyaya geldi. • 1893-94 Pablo, babasının nezaretinde sanat hayatına ilk adımı attı.

• 1895 Babası Barselona'da La Lonja Akadem isi'ne atan - dı ve aile Barselona'ya nak­ letti. Y a zla rı Malaga'ya gidi - yorlardı.

• 1896 Pablo, renk çalış - m aları üzerine girdiği sına - vı başardı ve La Lonja'da r e ­ sim atölyesine kabul edildi. • 1897 Barselona'da Bohem Gruba üye oldu ve ilk sergisini Elş QuatreGats kahvehanesin­ de açtı. E serleriy le ilg ili ilk eleştiri La Vanguardia'da ya­ yınlandı. Toulouse- Lautrec, Steinlen gibi sanatçılarla ta - nişti. "C ienciayC aridad" adlı eseri Madrid'de mansiyon ka­ zandı. Aynı y ıl sonbaharda, Madrid'de San Fernando Ro - yal Akadem i'ye resim atölye­ sine kabul edildi.

• 1898 Horta de Ebro'ya ta­ tile gitti. "Aragonese Customd' (Aragon Gelenekleri) adlı e - seri Madrid ve Malaga ' da ödül kazandı.

• 1900 Pablo Picasstf nun Pa­ r is 'e ilk seyahati. Karakalem desenleri Barselona'da Jo - ventut mecmuasında yayınlan­ dı.

• 1901 Madrid'de, A rte Jo - ven (Yeni Sanat) adında bir dergi çıkardı. İlk sayısını ken­ di başına resim ledi. Paris 'e ikinci seyahatini Jaime And - reu ile birlikte yaptı. Pastel çalışm alarım Barselona' da Salon Parés'de sergiledi. A y ­ nı y ıl P a ris 'te Vollard'da e - s e rle ri sergilendi. Max Ja - cob ve Gustave Coquiot ile ta ­ nıştı. "M avi D evri" başladı . A rtık eserlerin i "Pablo Ruizy Picasso" yerine sadece " P i­ casso" diye imzalıyordu. Y ıl sonu Barselona'ya döndü. e 1902 P a ris'te B ertje We - ili'd e otuz tablosu sergilendi. İkinci sergisini Vollard'da aç­ tı. P a ris'e üçüncü seyahatini yaptı

• 1903 Barselona'yadöndü ve stüdyosunu A. F. de Soto ile paylaştı.

• 1904 P a ris 'e yerleşen Pab- lo Picasso, Montmartre'daBa­ teau -Lavoir, 13 numara, Rue Ravignan adresine taşındı. Ay­ nı y ıl Picasso'nun "M avi Dev­ r i " sona erdi.

• 1905 Guillaume Apollinaire Leo ve Gertrude Stein ile ta - nişti, Shchukin ve Leo Stein tablolarını satın aldılar. Ya - zın Hollanda'ya gitti. Picas - so'nun "Pem be D e v r i" b a şla ­ dı. İlk heykel ve gravür ö r ­ neklerini verdi.

• 1906 Fauvist'ler ile b irlik ­ te yeni bir hamle yapan Ma - tisse ile tanıştı. Y a zı Kuzey Ispanya'da, Gosol'da geçirdi. • 1907 Braque ve Derain ile tanıştı. "L e s Dem oiselles d'Avignon" (Avignon'lu K ız ­ lar)'a d lı eseri ile Kübizme ilk adımı attı.

• 1908 çeşitli manzara re - re s im le ri y a p tı.. Stüdyosun­ da Henri Rousesu onuruna bir davet düzenledi.

• 1909 ilk Kübist manzara resim le ri. Almanya'da ilk sergisini açtı.

• 1911 A m erik a'd a,New York Sécession Gallery'de ilk s e r­ gisini açtı. Eserlerinde yü - zeylerin ve hacimlerin parça­ lara bölünmesi dikkati çekme­ ye başladı.

• 1912 M arcelle Humber (E - va) ile dostluk kurdu. İngilte­ re'd e ilk sergisini açtı.İlk ko­ lajların ı yaptı.

• 1913 Babası Barselona'da öldü. Picasso'nun sentetik kü­ bizm d en em eleri...

• 1914 Braque ve Derain ile yaz tatilini geçirdi.

• 1917 Cocteau ile birlikte Rom a'ya gitti ve Parade ba - leşinin sahne dekorunu hazır­ ladı. Tiyatro dünyası ile ilk teması kurdu. B ir yıl sonra evlendiği Olga K oklovaile ta­ nıştı.

• 1918 Olga ile evlendi. • 1919 Londra'yı ziyaret etti. • 1920 Eserlerinde klasik tem aları işlem eye başladı. o 1921 Oğlu Paul dünyaya geldi. Çok sayıda ana -oğul

re s im le ri yaptı. Yazın Fon­ tainebleau'ye gitti. "Ü ç Mü - zisyen" ve "ÇeşmebaşındaÜç Kadın" adlı eserlerin in yanı sıra değişik s tille r denedi, o 1924 Natürmort çalışmala­ rı. ..

• 1925 Yaz aylarını Monte Carlo'da geçirdi ve Juan-Les- Pins'e gitti. P a ris'te düzenle­ nen ilk Sürrealist sergiye ka­ tıldı.

• 1928 Heykel çalışm aların­ da yeni b ir çığır açtı. • 1932 P a ris ve Zü rih'tebir­ b iri ardından s e rg ile r açtı. M a rie-T h érèse W alter adın­ da yeni bir model Picasso' nun tablolarında yeni bir görüntü , yarattı.

• 1933 Barselona seyahati.. • 1934 İspanya seyahati. Ko­ nuları arasında boğa güreşi de yer almaya başladı.

• 1935 OlgaKoklova'dan bo - şandı. M arie-Th érêsa Wal - te r'd e n k ız ı Maiadünyaya g e l­ di. Boisgeloup'taki şatosunda ş iirle r besteledi.

• 1936 İspanya İç Savaşı pat­ lak verdi. Dora Maar ile dost­ luk kurdu.

• 1939 New York'ta Modern Sanatlar Müzesi'nde büyük bir sergi açtı. Aynı yıl Barselo - na'da annesini kaybetti. Ya - zın Antib'lere gitti.

• 1941 "D esireCaughtby the T a li" (Kuyruğundan Yakalanan Arzu) adlı sürrealist b ir p i­ yes yazdı. Aynı y ıl "Womanin Arm ch air" (Koltuktaki Kadın) adlı seri tablolarına başladı. • 1942 Paris'lnkurtuluşu.P i­ casso için Salond'Automne'da özel sergi odası ayrıldı. Ko - münist partiye üye oldu. • 1946 Fransız Rivierasıhda uzun bir dinlenmeden sonra Françoise Gilot ile tanıştı. • 1947 Oğlu Claude dünyaya geldi.

• 1948 Varşova'da Barış Kongresi'ne katıldı.

e 1949 K ız ı Paloma dünyaya geldi. Picasso'nun Güvercin'! P a ris'te Barış K on gresi'n - de duvar panosu olarak kul - lanıldıktan sonra uluslarara - sı barış sembolü oldu.

• 1950 Venedik Bi^nali ' nde kişisel s e r g i...

• 1951 P a ris 'te heykellerini sergiledi. Tokyo’ da sergi aç­ tı. "K o re K atliam ı" adlı res - mi hazırladı.

• 1952 V allau ris'te Barış ve Sulh adlı resm i yaptı.

• 1953, Lyons, Roma, M ila ­ no, Sao Paulo'da s e rg ile r aç - tı. Françoise Gilot'dan a yrıl - dı.

• 1954 Sylvette serisine baş­ ladı. Delacroix'nin " C ezayirli Kadınlar" adlı e seri üzerine variyasyonları dikkati çekti.

• 1955 Eski karısıO lga Kok- lova öldü. Cannes'da b ir villa satın aldı. P a ris'te ve Alman­ ya'da s e rg ile r açtı.

• 1957 New York'ta sergi aç­ tı. Velazquez'in "L a s M eni­ nas" (Nedim eler) adlı eseri üzerine çeşitlem eleri dikka - ti çekti.

• 1958 UNESCO için duvar panoları yaptı (Paris). o 1959 P a ris 'te linoleum ve desen sergisi açtı.

• I960 Natürmort tabloları. • 1961 Manet'nin Kırda Kah­ valtı adlı eserinden esinlene­ rek hazırladığı e s e rle r. Jac­ queline Roque ile evlendi. • 1962 Ressam ınportresi ve Modeli temasını işleyen e - serler.

• 1963 Barcelona'da "P ic a s ­ so M üzesi" açıldı.

• 1966 85. yaş gününü kutla - mak için P a ris'te açılan s e r­ gi muhteşem oldu.

o 1969 Yoğun bir çalışma dö­ nemine girdi. 1970 şubatına ka dar 167 yağlıboya, 45siyahbe yaz çalışm ayı tamamladı.

• 1970 Barcelona'daki " P i - casso Müzesi"ne yüzlerce e - serini bağışladı.

• 1971 25 ekimde, 90. yıld ö­ nümü kutlandı.

• 1972 "P ica sso Y ılı" ola­ rak geçti. Skira, özel albüm yayınladı. Louvre 'da, ilk ola­ rak yaşıyan bir sanatçının e - s e rle ri sergilendi.

« 1973 7 nisanda çağın en bü -yük, en çalışkan ve en zengin (serveti 750 milyon doların üs­ tündeydi) sanatçısı öldü.

(8)

P İ C A S S O ' N U N Ü Ç

Ü N L Ü T A B L O S U

"PALYAÇO"

Picasso'nun mutsuz dün - yasını yansıtan "M avi D evri"- ni geride bırakıp yeni bir a tı- lımına en tipik örneklerden b iri: "Harlequin with Glass" (Palyaço) adlı e s e ri. Sanatçı­ nın hayat görüşü kötümser de­ ğ il artık. Montmartre ' da yaşadığı günlerin, sirk ve kar­ navalların palyaçolarının iz - len im leri canlanıyor eserle - rinde. Kendi palyaço görün­ tüsüne bürünüyor tablolarında. Palyaçonun yanında yalnızlık ve melankoli tem aları fonu kapatıyor. Sanatçı artık kendi yalnızlığından sıyrılıp , öteki sanatçılar arasına karışmayı başarm ıştır. Kuvvetli kırm ı - z ılg r , sarılar ve y e ş ille r , yumuşacık kahverengi fondan ahenkli bir çıkış yaparlar. E - serlerinde aynı gitarın sesini dinlerken bile olsa, insanlar aynı amaca yönelm iş, bir bir­ lik içindedirler.

Picasso artık kendi iç dün­ yasına hakimdir.

"GÜLLÜ KADINPORTRESİ"

Picasso 1953 yılını sık ın ­ tıla r, üzüntülerle dolu g e ç ir­ di. Y ılla rd ır ortak bir hayat kurduğu, İki çocuğunun anne

si Françoise Gilot'dan ayrıldı. Yakın arkadaşlarından Henri Matisse ve biyografisinin ya­ za rı Maurice Raynal'ı kaybet­ ti. İşte bu sıkıntılı devrinde desenleri çoğu kez acı bir

esp-riye yönelm iş, "ressam ve m odeli" teması sık sık tek - rarlanm ıştır. 1954 yılında Picasso'nun genç kadın port - relerinde ısra r ettiğini görü - yoruz. Bu eserinde de

Picas-so, aynı yıl b irb iri ardından yaptığı oniki kadın portresin - den b iri olan Jacqueline Ro - que'un portresini, hayali gül­ le rle süslem iştir.

1901 yılında evlendiği Jac - queline Roque'un p o rtresin ­ de, genç kadının klasik p ro fi­ li, mavi bir fon üzerinde gül­ le r serp iştirilerek ayrı bir ö - zellik taşımaktadır.Bu port -rede Picasso'nun sanatı yeni bir atılım göstermekte ve in - sancıl, sıcak temasıyla dikka­ ti çekmektedir.

"NEDİMELER"

1954 yılında Cannes şeh - rinde b ir villaya yerleşen Pi - casso, burada Velazquez'in "M aids of Ilonor" (Nedime - 1er) adlı eseri üzerine vari - yasyonlar hazırlam ıştır.>icas-

so'yu Velazquez'in eserle - rindeki realist ve gerçek dışı karışım büyük çapta etkile - m iştir. "N ed im eler" adlı e - serinde Velazquez'in 17 inci yüzyıl anlayışını günümüzün diline çevirm iştir.

"N ed im eler" Picasso'nun yeni bir çığır açmasıdır. Bu eserde, tabiat ve sanat bir kez daha birleşip daha üstün bir gerçekçiliğe yön elm iştir...

(9)

Picasso:

"Modern

Sanat

katledilmeli”

A renaları re boğa g ü reş le rin i birçok resin in/le canlandıran Picasso. yakardaki r e s ­ mi 1955’te, özel b ir mürekkeple kağıt üzerine yapm ıştır.

A şağ ıd aki ilg in ç p a s a jla r , Pi - casso'nun F ra n s a 'n ın g ü neyind e­ ki N ö tre Dame de V ie 'd e k is tü d yosunda y a p tığ ı ko n u şm alard an , a lın m ış tır :

"Modern Sanat Katledil - meli.

Bu aynı zamanda şu anla­ ma gelir; K işi yaratıcı olma­ ya devam etmek istiyorsa herşeyden önce kendini kat - letm eli. Ancak bir sanatçı i - çin kendini yıkmak, yok etmek belki de en güç şeydir. O za ­ man, sanatçı, kendine karşı baş kaldırm alı. Önyargılara karşı koymayan sanatçı, kay - bolmuş bir san atçıdır... "

"Ressam lar asla tatmin ol­ m azlar. Daha da kötüsü, i ş i ­ ni, görevini veya herhangi bir eserini bitirem ez. (Bu hafta iyi çalıştım. Yarın pazar. İ- şim bitti) diyemez. Ancak ye­ niden başlamak içindurur.Bir tabloyu bir kenara koyup, (ar­ tık buna dokunmayacağım) d i­ yeb ilir. Ama asla altına (bit - ti) veya (son) diye yazamaz. " GERÇEK

K A LIPLA R A GİRMEZ "Sanatçı, kendi gerçeğini arar. Ama o gerçeği hiç bir

eserinde bulamaz. Bulduğu - nu sandığı an, başka bir ger ­ çeğe yönelir. Aslında gerçeği form lara, stille re , kalıplara sokmaya çalışmak yersiz.Ö y- le yapsaydım, iyi pasta pişi - ren bir ahçıbaşından farkım olmazdı. Önce iyi bir kalıp bulur, sonra o kalıba çeşitli hamurlar dökerdim. (Bu fıs - tikli, buda çikolatalı)diye de etiketlerdim. Ama bir daha o kalıbın dışına çıkmaya cesa­ ret edem ezdim ."

"B ir tualın üzerine Uç ta - ne tahta parçası assam, ( bu bir resim dir) dersem , hiç de özgür resim yapmış sayıl - mam. Buna özgürlük denmez. Ancak, kişinin yaptığında öz­ gürlükle ilg ili bir tek şey v a r­ sa, o da içinden gelen bir dür­ tüyü özgürlüğe kavuşturması­ dır. "

YÜZ RESİMLERİ

"B aşları çizerken, yü zle­ rin ardındaki yoğunluğu, a ğ ır­

lığ ı, anlamı yakalamaya ç a lı- şıyorum. Görüntüyle kişi bir­ birine k a rış ıy o r... Ancak za - man zaman çizdiğim yüz, o kadar gerçek oluyor ki, kişiy-j le kurabileceğim ilişk iyi, o - nunla kurabiliyorum ... Yüz 4 le ri çizmekten asla bıkmadım bıkmayacağım d a ... "

CEZANNE VE VAN GOGH "N e Cezanne, ne de Van Gogh, bugün Cezanne veya

(Devamı 15. sayfada)

Picasso 'ntın kadınlarından b iri(Il)5 5 yazında y apılm ıştır).

(10)

Sergide Bedri Ralımi'nin son resimlerinden biri.

Eren Eyuboğlu: Non Figüratif

sanatın kaynağı Türkiye’dir

Eren ve Bedri Rahmi E - yuboğlu'nun Ankara’da Güzel Sanatlar G alerisi'nde buayba- şında açtıkları ortak resim sergisi büyük ilg i görmüş, f i ­ re n fiyuboğlu'nun 1928'den bu yana eski ve yeni bütün dönem­ lerinden örnekler, Bedri Rah - mi'ııin ise ö zellik le gecekon­ dular ve doğayla ilg ili son ça - lışm aları dikkati çekm iştir.

li)30'da P a ris 'te Lhote ' un atelyesinde tanışan ve b e r a ­ ber çalışan Romanya asıllı E -

ren ile Bedri Rahmi’ nin bu ça­ lışm aları evlendikten sonra Tü rkiye'de de sürmüştür. 1939' da Edirne'de kendi deyim le - riyle "çok güzel çalışm alar yapmışlardı r".

Eren Eyuboğlu, 1950 ' den sonra figüratif çalışmadan b ir stllizasyon dönemine geç­ tiğini, 1960'da Bedri Rahmi ile beraber Am erika'ya git - tiklerinde malzeme ve renk araştırm aları yaptığını anlat - makta ve dönüşte peyzaj ve mozayik çalışmalarına başla­ dığını belirtm ektedir:

"Şimdi toprakla oynuyo - rum. Hep yağlı boya, hep yağ­ lı boya, sıkıyor insanı. İnsan elle tutacak b irşey İs tiy o r . B ir adım atıyorsunuz, arada bir geri dönüyor ama yenilen­ miş olarak g e ri dönüyorsunuz, "B ed ri Beyle olan bera - b elliğin izin sanat hayatınızda ne gibi etkileri olu yor?"

"B elk i ondan etkilendiğim olmuştur, B irb irim ize güveni­ riz ve çalışm alarım ızı karşı - lık lı e le ş tir ir iz . "

"Y a z ı, minyatür gibi g e ­ leneksel Türk sanatlarını s e ­ viyo r musunuz?"

"T a b ii, eski yazıları çok seviyorum. Resim yapmak gü­ nah sayıldığından yazı bütün bu görevi yüklenmiş, her ko­ nu işlenmiş. Non-figüratif - şekilsiz sanatın-kaynağı Tür­ k iye'dir. "

ULUSAL MÜZİK BÜYÜK

ÖDÜLÜNÜ ANDRE

JOLİVET ALDI

1972 y ılı Ulusal Müzik Ö- dülü, besteci André Jolivet' - ye v erilm iştir. 1905'te Paris-* te doğan André Jolivet, Ed­ gar V arese'in sayısı az olan öğrencllerindendlr. Jolivet, 1936'da Messiaen, Daniel L e - sur ve Baudrier ile " Genç Fransa" adlı topluluğu kur - muştur.

P aris Yüksek Müzik Kon - servatuvarında kompozisyon öğretm enliği de yapan André Jolivet P a ris Kenti Büyiik Mü­ zik Ödülü'nü ve Uluslararası B esteciler BüyükÖdülü'nüka­ zanmıştır.

André Jolivet'nin bestele­ r i, "büyü ile günlük yaşayış arasında bir denge kurmaya , evrensel ile insancılolanara- sında bir bireşim oluşturma­ ya yönelm iştir".

Devlet Tiyatrosu'nda Molie're'i sahneye koyan

Roland Pietri:

Toplumdaki

çalkantdar

tiyatroyu

etkiler

Geçen yıl Devlet Tiyatro­ larında Jean Anouilh'in "B e c - ket" adlı oyununu sahneleyen ve olumlu e le ş tir ile r alanRo- lond P ie tri, bu kez M oliere'in "Hastalık Hastasını" sahneye koymak için Ankara'ya geldi.

Roland P ie tri uzun bir sü­ re d ir Jean Anouilh'le ortakla­ şa çalışan ve onun bütün oyun - larında yönetmen olarak im ­ za sı olan bir tiyatro adam ı... Kendisine ilk olarak bunun ne­ denini soruyoruz :

"Anouilh 1945 ten bu yana arkadaşımdır. P aris'in işgal yıllarında uzun süre benim evimde kalm ıştır. O yıllardan bu yana Anouilhhın bütün o - yunlarının rejUerinde ortak­ laşa b ir çalışma sürdürüyo - r u z ."

M o liere'in "Hastalık Hastası" için Devlet Tiyat­ rosunda orijinal bir çalış - ma yapacak mısınız ?

"H ayır, daha önce yaptı­ ğım bir çalışm ayı tekrarlaya­ cağız. Bu M oliere'in özüne sadık, klasik bir yorum ola - cak. M oliere için bunun dışın­ da da bir yorum düşünemem. Onun oyunlarına fazla birşey katmaya çalışmak g e re k s iz­ d ir sanırım. M oliere' üzerin­ den bunca yıl geçm iş olması­ na rağmen evrenselliğini ko - rüyan ve çağdaş olan bir ya­ za rd ır. Cm eğin, Shakespe- are'in oyunlarında yer yer anglo-sakson bir yön vardır, oysa M oliere bütün oyunla­ rında evrenseldir. Bu nedenle M o liere'i geleneğine uygun bir biçimde sahnelemek y e - t e r lid ir ."

Devlet Tiyatrosundaki, çalışmalarınızda karşılaş­ tığınız güçlükler var mı ?

"En önem lisi dil yabancı­ lığ ı d iyeb iliriz. Fakat geçen yıl yaptığım çalışmadan da izlenim im , çok yetenekli ve çalışkan bir ekiple bu güçlüğü kolayca yendik. Zaten bu n e » denle bu yılki çağrıyı severek

kabul ettim. "B eck ef'ta elde ettiğim iz başırıyı " Hastalık Hastası"nda da tekrarlayaca­ ğım ızı umuyorum. A y rıca ge­ çen yıldan pek çoğunu tanımış olmam bana bir avantaj sağ - lıy o r bu çalışmada. "

Tiyatronun genel ola­ rak bir kriz geçirdiği kanı­ sında mısınız ?

"Ben kendimi bildim bile­ li tiyatronun maddi sıkıntıları vardır. A yrıca değişim içinde olan modern toplumlarda d i­ ğer kurulularında olduğu gibi tiyatrosunda da belli sıkıntılı dönemleri olacaktır. Tiyatro­ yu toplumun bir aynası olarak kabul edersek, toplumdaki sar sıntıların tiyatroda yansıması olağandır. Fakat kanımca gü­ nümüzde pek çok tiyatro kri - zini kendisi yaratıyor. Günlük moda akımlara kolayca kapıl­ mak ve yeteneksiz k işilerle ti­ yatro yapmaya çalışmak bu­ nun başlıca nedenleridir. P o ­ litikaya karşı değil im fakat ti­ yatronun tek amacı bu olma - malı. Seyircinin ne istediğini bilemez ve onun istediklerini verem ezsek, o bizden süratle uzaklaşır. "

Şu anda Ankara'da Ano­ uilh’un "Antigone"si oynu­ y o r ve sanırım izlediniz.

"E vet seyrettim ... Çok ce sur ve başarılı biryorum .A - nouilh'a Türkiyeden götüre - ceğim en güzel haberlerden birisi olacak bu. Bana, Paris- in işgal yıllarında sahnelenen "A ntigone"ları hatırlattı. An­ tigone ve Creon rolünü oyna­ yan oyuncular da çok başardı Özellikle Creon*u bizim M ic ­ hel Simon'a benzettim, çok gürlü ve etkili bir oyunu var."

(11)

Ölümünün 373.yılında bir ölüm süz sairim iz:

BÂKİ

Ü ç yiiz yetm iş şu kadar

yıl önce,L600'ün 7 nisan gü - nü,edebiyatımızın ölümsüz i - simlerinden b iri, Bâki Efendi, hayata gözlerini yumuyordu.. Üstelik bu ölüm, saltanatlı bir devrin de sonu gibi görünüyor du.

Gerçekten, onaltıncı yüz - y ıl için Osmanlı ve hatta Türk tarihinin en ihtişamlı çağıydı diyebilirsiniz . İmparatorluk , geçen zaman içinde, kuruluş , yerleşiş,büyüyüş ve kendini bütün dünyaya kabul ettiriş dö­ nemeçlerini çoktan a şm ış,h a ­ yatın her dalında öz yem işle rini devşirmenin yüce mutlu luğuna erişm iştir

I

la rı muhteşemdir -.Yavuz Sul - tan Selim ,o yerküreyi salta - natına dar sayan hükümdar

Bu altın çağın devlet

adam-geride zengin b ir ülkeyle, en az kendisi kadar kahraman ve

il

1520'de ö lü r.. . Ve tam vekil bırakarak kırk

altı y ıl, Türk'ün gururunu be - deninin b ir parçası yapan Ka - nunl' nin güneşi doğar. İbn-i Kem al, Ebussuud, Kınalızade ise zamanın büyük bilginleri olarak ad b ırakırlar. Barba ros Hayreddin Akdeniz ' i bir Türk gölü haline getirirken Mimar Sinan, toprağın vatan yapılışındaki büyünün anahtar larını-am a bütün zamanları - imıza-armağan ed iverir.

Altın çağın muhteşem o r ­ k estrası elbette ve ancak sa natkârlarıyla tamamlanabile

çek tir.. B âkf,.işte böyle bir ortamda büyür ve g e lişir. A sıl :adı Mahmut Abdülbâkf' dir

1326'da doğar . Çocukluğunda saraç çıraklığı yapar,o ka dar yoksuldur a ile s i.. . . tçin - ¡deki okuma aşkı onu ikide bir .medreselere koşturur. On şe­ vkiz yaşlarında, şiirlerin i gös -

terdiği Zâti önce ş a ş ırır, son ıra da hayran kalır ona. Sana - itin da desteklediği bir ihtiras- jla artık durmamacasına yük

selir,dünya tarihinin en bü - ük hükümdarlarından başlıca sı olan ve AvrupalInın v e r d i­ ği 'muhteşem'' sıfatına ger -

ekten layık olan Kanuni Sü - leyman'ın yakınlarından biri fjolur. "Baki gibi büyük bir ka­

biliyeti bulup ona mevki v e r ­ mem padişahlığımın en zevkli birkaç hâdisesinden b irid ir " diyor, Kanuni. Bu oluşu, ras - lantıyla açıklamak, çağın özel­ liğine yabancı kalmak olur .

Bâkf'nin sanatına e ğ i l i r ­ ken, önce Divan E Jebiyatı'm ı- za göz atmak g e r e k ir ... Ç a ­ d ır medeniyetinden yerleşik yaşayışa geçişim iz İslâm iyet- le olur. Bu yeni bir yaşayış biçimi, büsbütün başka bir ha­ yat anlayışıdır. Türk insanı için örnek artık ilimde A ra p , edebiyatta İran'dır. Bu ulusla­ rınsa klasikleşm iş bir sanat anlayışları v a r d ır .. . H aya li, konusu,ölçüsü, üslûp ve eda - sıyla sın ırla rı ve imkânları belirlenm iş bir edebiyattır bu ve Divan adını taşır. Sanatı­

B ir bakıma Bâki ş iire y e ­ nilik getirm iş değildir. Ne - dim 'in klâsik sevgili anlayışı­ nı kırarak mavi gözden ve sa­ rışın güzelden söz edişi gibi bir değişikliği onda bulamaz­ sınız. BâkI'de asıl büyüklüğü yapan şey, eldeki hamuru nok_ sansız bir şekilde yoğurması­ dır. Eskiler, kolay göründüğü halde söylenmesi çok zo r o - lan anlatıma "s eh l-i mümte - ni" derlerdi. Bâki bunu yap - mış-yapa bil miş-düzgün, akıcı, sağlam ve bütün bir anlatıma varm ıştır. Bu yüzden de hem kendi çağında hem de sonraki zamanlarda hep izinden gidil­ miş, kendisine benzenilmek is­ tenmiş, Türkçe Divan'm ı kop­ ya edip satmak bir geçim kay­ nağı haline getirilm iştir.

Minnet Huda'ya devlet-i dünya fena bulur Bâki kalur sahife-i âlemde âdımız

Bu bezm-i dil-kü{âya mahrem olmaz Bakıya herkes Di gelsin ehl-i diller,gelm esin bigâneler dönsün

Mükedder kılmasun gerd-i kedûret çejme-i cânı Bilirsin âb-ı rO-yi milket-1 Osmâniyüz cânâ

Cihanı câm-ı nazmım ji'r - ı Bâkf gibi devreyler Bu devrin biz de jimdi C âm i'-İ devrânıyuz cânâ

m ız.tam Uç asır bu yolun tak­ lit ve çıraklık izlerinde, yü - r ü r ... İran'ın büyük isim leri varılacak hedefler saydır. İ ş ­ te on altıncı yüzyılda bu sorun

sonuca bağlanmış, kendine gü­ ven duygusu-unutmavalım, he­ men her dalda olduğu gibi sa- nottada-öz malımız olmuştur.

Onun sanatını tek kelim ey­ le anlatmak gerekirse " nok - sansız"dı demek yetecektir. Söz sanatlarında ve zekâ oyun­ larında gerçek bir ustadır. Ke­ lim elerinde birkaç anlam b ir ­ den görevlendirilm iştir. Her dakika dengeli ve ölçülüdür, a - ş ırı hayallerden, soyut buluş­ lardan uzaktır. On dokuzuncu yüzyıl Fransasında bir akım halinde beliren Pam as anlayı­ şını, yüzlerce yıl önce Bâki' - de yakalamak oldukça çarpıcı­ dır. Şiirinde söyleyişin verdi­ ği ahenge(ritm ve armoni) a - dım başında raslanır.

İstanbul dilini çok bilinçli ve alım lı bir tarzda konuşması ve yerleştirm esid ir. İstanbul 'un o çok şuh,o yalnız kendisine , benzeyen hercaf çocuğu Ne - dim, Bâkf'nin açtığı bu bahçe - lerdp salınm ıştır.

Ondaki bir başka taraf da, İstanbul'un o çok şuh, o yalnız kendisine benzeyen hercai ço­ cuğu Nedim, BâkI'nin açtığı bu bahçelerde salınmıştır.

Eser, kişinin olduğu ka­ dar vaşanüan hayatın da yan­ sıdığı bir ayna olarak tanım - lanır. Doğrudur bu. Bâkf, dü - nü, bugünü ve yarınından emin bir imparatorluğunsesidir.Ha yatın geçiciliğinden veya"kad- rinin seng-i musallada biline­ ceğinden" söz ederken b ile , bu oluşu normal anladığını, U- m itsiz ve karamsar olm adığı­ nı, esk iler gibi söylediğini u - nutmayalım. Büyük bir m ede­ niyet ve imparatorluğun tem

-silci sesi edan Bâkf, her za - man ağırbaşlı, olgun, rind ve erkek bir sesle-özellik le onun- la-konuşmuştur. Yüzyılını ışık, ses, renk, zevk ve şevkten olu­ şan kelim elerle dokumuş, hep yaşanılan hayatı ve dünya n i­ m etlerini söz konusu etmiştir. Hemen yanıbaşında ve klâsik edebiyatımızın bir başka t e ­ mel d ireği olan ve fakat bulun­ duğu Bağdat yöresinin her y ö ­ nüyle güvensiz ve boğucu ha vasinin etkisinde, gerçekten

duygusal lirizm in zirvelerin - de dolaşan Fuzûir'nin, somut amacı olmayan aşk an layışı­ nın eksiksiz zıddıdır Bâkf . . . Şeyhülislâm olmak amacında­ ki kişinin, Allah ve Peygam - beri için münacaat ve nıı't yazmayışınm nedeni bu nokta­ da aydınlanır. Bu gerçek onun

sanat anlayışını olduğu, kadar dünya görüşünü de v e rir.

Nedim, "N e f'I vâdf-i ka - sâldde sühan-perdâzdır/Ola - maz amma gazelde Bâkf vü Yahya gib i" diyor. Kendisi ise "Bu devr içinde benim pâdşeh-i mülk-i sühan/Bana sunuldu kaside, bana verildi ga zel" ve "Meddâh olalı çeşm -i ga zâlâ- ; nına Bâkf/Öğrendi gazel ta r z ı-’ nı Rûmun şuarâsı" diye konu­ şuyor. Gazel ise, din-dışı ko­ nuları İşleyen bir nazım çeşi­ didir. Onda elbette "G arez yâr ile iş re ttir", elbette "M ey U mahbûbdan g a y ri" amaç yok - p tur. Ömür yarın bitecektir, o- nu-epiküriyen bir anlayış için- de-hoşea geçirm ek,aşk ve iç­ ki âlemlerinde doldurmak g e ­ rekir. Koruyucusu ve belki de her şeyi olan Kanunf'yi yü- j rekten sevdi. Türkçe D ivan' ı içinde muhteşem bir pırlanta gibi parıldayan yedi bendlik

M ersiyesi İle onun ölümüne iç ten yanışının ve döktüğü acı gözyaşlarının altın p arıltıla rı­ nı saçtı. Bu ş iirle Mimar Si - nan'ın "taşı yenmiş" sanatını, kelim elerle yeniden verdi.

B ir çok tercüme eser y a ­ nında, çeşitli basım ları bulu - nan Türkçe Divan'mı ve ölüm­ süz bir adı bırakarak, yeni bir yüzyılın başında öldü.

(12)

H A F T A N I N

GENÇ VE GÜZEL

"U ne B elle F ille Comme

M o i"-F ra n ç o is Truffaut yö - netimimle ç e v rilm iş renkli b ir Les F ilm s du Carosse - Columbia S. A . (F r a n s ız )f il­ m i. Oynayanlar: Bernadette

Laffont, Claude Brasseur,

Charles Denner.Guy M a rc ­ hand, André D ussollier. Se­ naryo: Jean-Loup Dabadie, François Truffaut. Görüntü: P ie r r e W illiam Glenn. M ü­ zik; Georges D elem e.U zun­

luğu: IOI dakika. (D Ü N Y A ,

KEN T, M A RM ARA ve Y IL - D İZ 'd a .)

François Truffaut, hâla, d iriliğin i koruyor.Üstelik çok b e lirli b ir çerçevenin içinde kalarak sürdürüyor bu başa - r ıs ın ı... Bu çerçevenin için - de, özellik le, Truffaut'nun kendisi var. Truffaut'nun im ­ zasını taşıyan b ir film T r u f- faut'yu v e riy o r herşeyden ön­ c e . .. İçini çekişinden, senar­ yosunu yazdığı sırada daktilo­ sundan gelen tuş seslerine değin, h erşeyiyle duruyorsu­ nuz Truffaut'yu film le rin d e .. Bu nedenle de film le ri ara - sında ben zerlikler olabiliyor. Kendi kendini tekrarlam a mı b u ? .. . Hiç abartmanın g e r e ­ ği yok, Truffaut için kendi kendini aşama her f ilm .. . Ve, işin ilginç yanı, her yeni f i l ­ min kesinlikle öncekilerden esinlénerek tezgaha konmuş o lm a s ı.. . Örneğin, "Genç ve Güzel" de de senaryosunuWiL İlam Irish'ten aldığı iki fil - bıinden, "Siyah Gelinlik - La M ariée Etait en N oir" ve "E v ­ lenmekten Korkmuyorum- La Sirène de M issisipi"den esin­ tile r dikkati çekiyor Am a her- şey yenilenmiş, yeni bir a ç ı­ dan yorumlanmış. Çok deği­ şik bir s tild e ... B ir gerçek­ çi komedi havasında. Fakat, önceki gerçekçi kom edilerin ­ den başka, daha canlı, daha renkli Ve a k ıc ı...

Truffaut'nun yeni film i bir suçlu kadının öyküsü üstüne kurulu. Genç ve güzel b ir ka­ dın gerçekten .. . Çevresinde de bir alay erk ek ... Hepsi b irşey ler istiyor ondan. O da, denize düşenin yılana sa rıl - ması gibi, sarılm ış herblrine. Mutsuz tabii. Yapayalnız. B i­ liy o r da mutsuzluğunu saflığı­ na rağm en.. . Saf ama güven­ diği b ir şey var gene: d iş iliğ i Diş b iliyor için için fırsatçı erkeklere. Ve sonunda öyle b ir tepiyor ki, neye uğradığı­ nı anlayamıyor çevresindeki

©

F İ L İ M L E R İ

erkekler. Suçlu mu gerçek - ten? Truffaut kadından yana gene. "Siyah Gelinlik"te ve "Evlenmekten Korkmuyorum" da olduğu g ib i... Kadının ah -

lak

dışı yoluna karşı çıkmı - yor. Onun işled iği suçları af­ fediyor, giderek nedenlerini çok sübjektif b ir biçimde açık­ ladıktan sonra, bunlara suç da demek istem iyor. B ilg içli - ğe kaçmadan, kadımn içinden geldiği gibi gösteriyor tepki - lerin i. Bu arada, genç ve gü­ zel C a m ille'in ( Bernadette Laffont) ne denli tehlikeli o l­ duğunu bildiği halde d işiliği - ne kapılıp peşinden giden Sta - nislas P révin e'in (A n dréDus­ s o llie r) akibetine de üzülmü - yor, hatta "J'attendrais" m e­ lodisiyle final bölümünü nok­ talarken Stanislas'ı rahat ra­ hat alaya da alıyor.

Bernadette Laffont'un oyu­ nu çok iyi. Bu, herşeyden ön­ ce, çizdiği tipin boyutluluğun­ dan geliyor. Senaryo Truffaut film lerinin a lışılm ış akıcılı - ğında. Yönetmenin kamera karşısındaki ustalığı da dikka­ te değer.

KIRMIZI

DUDAKLAR

"Les LÉirres Rouges"-Harry Kiimel yönetiminde çevrilin iş renkli bir Shouıking-Cine Vog-

Maya Films-Roxy Film s -

Mediterránea (Belçika-Fran­ sız -Alman-İtalyan) ortak ya­

pımı. Oynayanlar ; Delphine

Seyrig, Daniile Ouimet, John Korlen, Andrea Rau. Senaryo; Harry Kiimel, P ie rre Drouot. Göriintii: Eddy ran der Enden. M iizik: François de Roubaix . Uzunluğu : 96 dakika (KONAK. YENİ MELEK,ŞAFAK,KRİS - T A L ’de.)

B E LÇ İK A LI yönetmen Harry Kümel fantastik sinemaya y e ­ ni bir soluk getirm ek niyetin

-TUNCAN OKAN

de, besbelli. Bu türün gelen ek - sel öğelerini değiştirmeden, yalnızca kişisel anlatım tarzı ve yorumuyla b irşey ler yap - mak istiyor. Yıllanm ış şa ra p ­ tan farksız bir vam pir hikâ - yesiyle yola çıkması da ilginç. Daha önce ünlü M acar yönet - men Jancso ilgilenm iş bu hi - kâyeyle. Çağımızda geçiyor o- la y ... Belçika'nınOstende şeh­ rinin ıs s ız bir otelinde. Kim - senin uğramadığı bu y e r e ,g ü ­ nün birinde,balayım geçirm ek için bir genç çiftgeliyor.O tel- de Kontes Batori ( Delphine Seyrig ) ve arkadaşı Ilona H arczy de (Andréa Hau ) v a r . Tan ışıyorlar ta b ii... Kontes , atalarının vampir olduklarını, öldürdükleri yüzlerce genç kı­ zın kanıyla banyo yaparak gü - zellik lerin i koruduklarını söy- lüyor.Genç çift, b ir süredenbe- ri,o te lin yakınlarında da genç kızların bir vam pir tarafın - dan öldürüldüğünü işitince s o ­ ğukkanlılığı kaybetmeye başlı- y o f. Derken,Kontes'in arkada­ şı Ilon a,evli erkeği önce b a ş ­ tan çıkarm ak,sonra da öld ü r­ mek isterken ,bir kaza sonu - cu kendini öldürüyor . Kontes Bâtori ise genç evli kadını (Da­ nielle Ouimet) avucunun içine alıyor, ona büyüleyici gücüy - le, istediğini yaptırmayı başa­ rıyor. Bu durum kocanın (John Karlen) hayatını tehlikeye sü ­ rüklüyor. ..

KümeHin eskimiş bir vam­ p ir hikayesini yeni bir biçimde anlatmak istediği apaçık.. . Ne Var ki, şimdilik,kadın oyuncu­ larını kamera karşısında r a ­ hatça soyup b irb irleriy le se - viştii-mektenbaşka çarpıcı sa - yılabilecek bir çabası yok or - tada... Erotik öğeleri kullan - maktaki ustalığına,bir de .Delp­ hine S eyrig'i kullanmaktaki us­ talığı ekleniyor. Seyrig, " K ır - m ızı Dudaklar"da ilginç bir kompozisyon

çiziyor.Bunundı-şında,gerek senaryodaki, g e ­ rek anlatım biçimindeki z o r ­ lam alar film in öteki oyuncu - larını görüntü yönetmeni Eddy van der Enden'i ve müzik yö - netmeni François de Roubaix'- yi seyircide tamamen ters et­ k ile r yaratan birtakım çıkmazr- lara sürüklüyor. Geçen yılki Cannes yarışmasında s e y r e t­ tiğim iz "M alpertius" adlı fil - mi de Küm el'in fantastik sine­ maya müthiş bir tutkusu oldu­ ğunu fakat bu tutkusunu iyi g e r­ çekleştirem ediğini ortaya koy­ maktaydı. Galiba Kümel 'i ya r­ gılayabilmek için biraz sabır­ lı olmak gerekiyor.

ONÜÇÜNCÜ

SANDALYE

"KH-1"-Nicolas Gessner \ö -

netiminde çevrilmiş renkli

bir COFCI-CEF ( Fransız - Italyan) ortak yapımı. Oyna ­

yanlar : Sharon Tate , Orson

Welles , Vittorio Gassman, Terry-Thomas, Mylène De - mongeot . Senaryo : Nicolas Gessner. Görüntü: Giuseppe Ruzzolini. Miizik : P . Rush - celli. Uzunluğu: 98dakika(LA - LE ve A S 'ta)

NICOLAS Gessner'in , bu mevsimin başında seyrettiği - miz "Kapının Arkasında B iri V a r"ı psikolojik dram türünde

başarısız bir film di. Oysa Gessner kohıediye daha eli yat­ kın b ir sinemacı. " Onüçüncü Sandalye"de komedi türünde .. İlk film i "Şahane Soygun - Un M illiard dans u n B illard"ı an­ dırıyor. B ir kovalama üstün kurulu h e rş e y ... B ir adam , yüklü bir mirasa konabilmek için, inanılmaz bir serüvene atılıyor. İngiltere'den, F ran - sa'ya,oradan İtalya'ya, sonra da Am erika'ya uzanan yolcu - luğunda bir mucize arıyor. Hem geziyor, hem bir hazine a v c ı- lığı yaRıyor. Gessner bayağı, fakat Seyirciyi sıkmayan, yer yer eğlendiren birkom edi o r ­ taya koymuş.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışmamızda kanatlı orijinli örneklerde E.coli O157 serotipi, IMS ve klasik kültür yöntemi ile izole ve identifiye edildikten sonra, serolojik olarak pozitif

Duplex tıpkı bir asistan gibi sizin adınıza telefon edip bazı işlerinizi halledebiliyor, örneğin sizin adınıza bir restoran- da yer ayırtabiliyor.. Üstelik karşıdaki

Literatürde torsiyona bağlı gangrene Meckel divertikülü (8), mezodivertiküler banda bağlı kısmi ince barsak tıkanıklığı (9), divertikülün fibrotik bant etrafında

Hastanın fizik muayene bulguları ilk başvurusunda saptananlar ile aynı olup toraks YÇBT sinde, her iki akciğer apeksde, sağ akciğer üst lob anterior segmentte, sağ

Nitel araştırma biçiminde desenlenen bu çalışma ile algılanan anne tutumunun kız çocukla- rının kariyer beklentisine etkisini incelemek amaçlanmıştır. 2012-2013

Eski aile albümünden aldığımız bu resim Münir Paşanın kızı Nimet hanımefen­ diyi, peri masallarını andıran düğününden sonra harikulade bir sanat eseri

“aynılık” şeklinde soyut bir alan algısı izleyicide yaratmıştır. Picasso ve arkadaşlarının öngördüğü biçim, renk ya da resim; kendisinden önceki doğal resim

(SORUNSUZ - ÖZENLİ - ZAMANINDA) Citroën 3 işgünü içerisinde onarımını tamamlayamadığı araç sahiplerine günlük 50 TL ödeme sözü veriyor (Citroën S.Ö.Z.