• Sonuç bulunamadı

Başlık: RÖNESANS'DA VErERİNER TABABE'!'Yazar(lar):ERK, NihalCilt: 5 Sayı: 1.2 DOI: 10.1501/Vetfak_0000001777 Yayın Tarihi: 1958 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: RÖNESANS'DA VErERİNER TABABE'!'Yazar(lar):ERK, NihalCilt: 5 Sayı: 1.2 DOI: 10.1501/Vetfak_0000001777 Yayın Tarihi: 1958 PDF"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ı\. Ü. Vetemııer FaJcü!:retriI Vdleır.i:ner Tariıi ve Deoıııtvlbp Kftıısüsii, (Prof. Dr. A. Neıv-zaı Türı:dl)

RÖNESANS'DA VErERİNER TABABE'!'

Doç. Dr. Nihai ERK

Rönesans birçağdır. Lugat manası yeniden doğuş veya uyanış lan bu kelime, tarilite bir devre ver]en isimdir. Bu 9ağ çok degişik larak vasıflandırılmaktadır. Daha ziyade 'güzel sanatlar tarihlerinde astlanan tarif ve izahlar ilimler tarihi için ka.fi gelmemektedir.

Şimdi-e kadar Batılı yazarlar tarafından yapılan tariflŞimdi-erin tam olmayışının i.r sf'bebi olsa ,gerektir. Bu sebep de tarifte belirtiLmesi kap eden acı ir hakikatin mevcut oluşudur. Bu acı hakikat hloristiyanlık dininin ilerlemeğe engeloluşu ve o çağda bu engeli yı,kma teşebbüsüdür. Rö-nesans'ın toplu b~r tarifi şöyle yapılabilir:

Rönesns, hemen hemen XV. asnn ortalanna kadar hıristiyanlık dininin müteassıp baskısı aıtında batının susturolmuş ilminin, dur-durulmuş sanatının ve uyuşturulmuş teknik ve medeni ilerleyişlerinin yeniden cesur ve fedakar bir hamle ile kendine geldiği, kalkındığı çağ-dır. Fakat bu hamle' ve kalkınışda. yalnız kilise ile mücadele ederek eski çalışma yolunu tekrar tutuş değil. skolastik zihniyeti yenerek, ilimde tecrübe ve müsbet bil'gilere yol açmak prens'bi -:a!dır. Bu çağ ilim, fen, sanat ve din tarihinin bir dönüm noktasıdır.

Rönesans'ın ne zaman başladığı hakkındaki fikirler muhtelif-dir. Bazı tariheiler XVI. asrı başlangıç kabul e::lerlersede bu başlangıç sez'lir bir durumda XV. yüzyılın ortasında vukua gelir. Rönesans de-nince evvela Michelangelo, Leonarda da Vinci 'gibi sanatkarlarla baş-lıyan güzel sanatlardaki ve Francis Bacon, Decart'lar1a felsefedeki ye-niliklerle, edebiyatta husule gelen tekamül anlaşılmaktadır. Veteriner Tarihi derslerini ise daha ziyade biyoloji ve tıp ilimIerindeki Röne-sans ilgilendirir.

İlim Rönesrunsının sebeplerini 'şöyle sıralıya:biliriz: Dini taassubun ve skolastis:zm'in önlenmesi, Dini Reform,

Matbaanın kUllanılışı, Keşif seyyahatleri,

(2)

i

L

.

.

ERK

Milli dil hareketleri,

Haçlı seferleri v.asıtasiyle İsliim kültürünün ~atıya taşınması, Hümanizm ve nihayet,

Araştırıcı ruhun doğuşu,

Rönesans'dan evvel Batı dünyasının, yani Avrupanın durumu in-celenecek olursa Rönesans'ın sebepleri kolaylıkla anlaşılır. Orta çağ dediğim:z 1000 seneden fazla devam eden devrede Garp dünyası tam bir uyuşukluk içinde kalmıştır. Bunun büyük seb€!bihiristiyan din~nin derin taassubudur. Bu taassup her türlü ilerlemeğe en büyük engeli teşkil etmekte idi. İslam dünyasında Razi, Farabi, !bni Sina ve BirunA gibi büyük ilim adamları yetişir ve eski Yunan ilmine birçok yenilik-ler eklenirken, h:xistiyan iileminde ilim pek geri idi. Dini makamlar her türlü selıihiyeti ellerinde tutmakta ve her yeni harekete karşı kuv-vetli bir muhalefet ,göstermekte idiler. Mesela. Papa

m.

Alexandl'e

1163 de fizik tahsilini o zaman okuyup yazma 'fırsatını bulan bütün kilise mensuplarına men etm:şti. Gene bu kabilden olarak biraz sonra papazlara tıp tahsili yasak edilmiştir.

XII. asır nihayetlerinde Garpta ilim olarak mevcut olan ilminü-cum (astroloji), simya (alchemie), sihir ve i,Iahiyat (theoloji), skolast. fikirlere ayak uydurmuş ve dimağlarda müsbet bir uyanışa yard edememiştir.

XIII.asırda ilk defa İtalyada Papanın şiddetli aleyhtarı Kral

n.

Frederick zamanmda, veteriner tababet de dahil, bütün ilim sahaların da ilkkımıldanışlar başlarsa da bunlar tarihde en çok kan dökmüş müesselerden biri olan kilise tarafından yapılan baskılarla fazla g !işememiştir. Bu taassup o kadar kuvvetli idi ki XIII, asrın unutulma ilim adamı ve skolastiğe ilk dal1beyivuran Roger Bacon'a arapea eser lere verdiği önemden dolayı Oxford'da «Roger Bacon müslüman oldu» diye bağırınışlardı.

Ta'babetin, daha doğrusu tedaviciliğin, rahiplerin ellerinde olma sına rağmen kilisenin zaman zaman tıbba bile tahammülü olmuyor du. Hıristiyan dininin k,anı sevımediği s7beıp gösterilerek, rahipleri cerrahi ameliyatlar yapması menedilmişti. Daha sOll1ra,Skolastik dev rin en tanınmış filOZOifuSnt. Thomas d' Aquin ,«Vücutun kuvveti onu maddi teşekküla.tına tabi değ]dir, binaenaleyh vücudun bünyesini te kik edecek yerde, oı;.un kuvvetlerini felsefi usullerIe tetkik etmek ıa. zımdır.»)diyerek tıbbm esas ilimIerinden anatami ve fiziyoloji çalışma lanna lüzum olmadığını bildiriyordu. Hele otopsi muayenelerine kati yen müsaade edilmiyordu. Orta çağda biyoloji ve tıbda Aristo'nın v Galen'in her söylediği kilise tarafından değişmez bir kaide olarak ka

(3)

bul edilm:şti. Bu büyük adamlar ilmin gelişmesini ölümlerinden son-ra geclktirnıişlerdir diyebiliriz. Onların tefekkür hayatında kurmuş oldukları otorite, Rönesans'da müsbet ilim zihniyetinde olan tecrübe-ci 8limler tarafından krrılmağa başlamıştır. Fakat bazan bu büyük dahJerin hayatlan dahi tehlikeye girmiştir.

Bu kısa misalierle belirtilrneğe çalışıilan dim baskı XV.veXVI. asır-larda tamarnıiyle bertaraf edilmemişse de, müsbet ilimIere karşı gös~ terilen muhalefet, bir çok köhne fikirleri deviren yeni idd:aların is-patı ile kırılmağa başladı. Bunların başında coğrafya keşiflerini gör-mekteyiz. O zamana kadar kilise tarafından dünyanın düz olciuğuna inanılıyordu. Halbuki Doğu, yer yüzCnün ytivarlaklığım çoktan kabul etm:şti. Kristof Kolomb'un yaptığı seyahatle ve Macel1an'ın bir çok güçlükleri yenerek iki senede dünyayı tam devretmes~yle, dünyanın yuvarlak olduğunu isbat etmesi, dini baskıya karşı bir uyanıklığı mu-cip ol~uştur.

Daha XIII. asırda ilk tohumları atılrn:l'şbulunan 'Reformation, ya-ni diya-ni inkila.p XVI. yüzyılda, ken:iisinl tamamiyle göstermiştir. Hıris-tiyan dininin kavaidi asırlar boyunca papalar tarafından, tahrif edil-miştir. Bu halin hak:ki dindarlarda doğurduğu memnuniyetsizlik, hal-o kı münevver olan Almanya'da papalığa karşı nefret ha:ine gelmişti~. Böylece 1517 de Luter Reformation'u yaparak protestanlık mezhebi-nin kurucusu olmuştur. Bu suretle gene papalığri mutlak olan otori-tesine bir darbe vurulmuş oldu.

Rönes.ans'ın-pek mühim sebeplerinden biri de 1450 de matbaanın Gutenberg tarafından icadıdır. Matbaanın ölçüsüz tE:s:rleri {öyle hu-lasa edilebilir:

1 - Kitap miktan evvelki asırlarla kıyas edilerniyecek kadar

ço-ğaldı. .

2 - Bol ve ucuz kitap halka okuma hevesini verdi.

3 - El yazısı ile iki nushası bile b'rbirinin' aynı olmıyan kitap-lar artık tam bir doğrulukla neşredilebiliyordu.

Matbaa :lk defa Almanyada açıldıktan sonra 1465de İtalya'da açıl-dı. Bunu 1470 de Fr:ıı=sa,1477 de İngiltere ve nihayet 1499 da Stok-holm'da açılmak üzere İsveç takip etti. Gene aynı asnn sonunda Mad-rit'te matbaa açılmış oldu.

Yarım asır içinde hemen bütün Batı Avrupa memleketleri Hme en çok hizmet etmJş olan bOr vasıtaya, yani matbaaya sahip oldular. Evvelce yalnız kilise kütüphanelerinde bulunan ve miktarıçok az olan el yazması kitaplar yerine şimdi, h,er meraklı kitaba sahip olabiliyor ve halkın kültürü süratle genişliyordu. O zamana kadar yalnız

(4)

ERK

nn ağızlarından elde edilen malt1mat artık kıitaplardan

alınabiliyor-du.

Rönesans'da mühim roloynayan sebeplerden biri de eski Yunan, Roma ve isıa.m eserlerin:n yenid-entakdire uğramasıdır. Bu Hümanizm-in do~udur. Bu suretle orta çağın skolastik, yani «ilmi düşünce ve nazariyelere uydurma felsefesi» bozularak, yerine, eski klasikleri doğ-rudan doğruya tetk*e vakfetmiş olan yeni zihniyetin 'başladığını gö-rüyoruz. Bunun neticesi olarak eski eserler matbaalarda ba.sılarak oku-ma meraklısı kimseler arasında yayıloku-mağa başladı. '

Bilindiği gibi eski devirleTden beri hatta. XV. ve XVI. asırl~rda bi-le lAtince kilisenin muka'ddes lisanı idi. Kilise Avrupayı dil vasıta-siyle tesir altında bulundurabilmek iç:n la.tinceyi tek dilolarak sıkı sıkı tutuyordu. Orta çağda Alimler de kendi aralarındaki münasebeti kolaylaştırdığı için IAtinceyi tercih ediyorlardı. Fakat IAtiIice yazılmış eserlerin anlaşılması ancak pek mahdut biir zÜffireye inhisar ediyor-du. !talyanların büyük şairi Dante ile başlıyan milli dil' hareketi, bü-tün Avrupa'da milli lisana karşı temayül husule getirdi. Bu suretle ,bundan sonra sade'ce lAtinceye inhisar et.miyen, yani her milletin

ken-di ken-dilinde yazılmış olan kitaplar herkes tarafından anlaşılmağa baş lanacaktl.

Eski eserler Rönesans çağında lAtince kadar yerli dillere de ter-cüme edilIIliştir. Bu meyanda eski Yunanca ve Arapca olarak k:mya-ya, beşeri tıbba, at ve diğer hayvan tababetine ait yazılmış eserler lA-tince ve bilhassa İtalyancaya tercüme edilmiştir. , .,

Haçlı sefeıılerinin de Rönesans'da çok mühim tesiri olduğu görül-mektedir. Bazı Garplı tarihcilerin, ilmi yollara tamamiyle aykırı bir-şekilde iddia ettikleri gibi, Haçlı seferleri Gar.'bınmedeniyetinin isıam dünyasını aydınlatması maksadiyle yapılmış değildir. BilAkis, yüksek islAm kültürü, bu seferler sayesinde henüz karanlık çağda bulunan Ba-tıya taşınmış oldu. Bir çok defalar tekrarlanan -Haçlı seferleri sml.sın-da Garplılar islAm pünyasının yüksek medeniyet:ne hayran olmaktan ve onu memleketlerine taşımaktan geri kalmamışlardır.

Rönesans'ın olu~unda bütün bu sebepler üstünde bir de araştı-ncı ruhun doğuşugörülmektedir. Bu ruhladırki müsbet ilimJerde ilk

tecrübeler ve araştırmalar başlamıştır.

Rönesans'ın yukarıda sayılan umumi sebepleri yanında veteriner tababette gelişmeye tesir eden bazı sebepler daha vardır XV. ve XVI. yüzyıllarda tabiata karşı uyanan ilgi, eski eserlerden bu mevzulara ait alınan ilhamlar, bunların tetldk ve tercümelerine ve bir çok e~er-lerin matbaada basılmalarına sebep olmuştur. O devirde hayvan, otoır sisinin insan otopsisinden daha serbestce yapılabilmesi ile elde edilen

(5)

a esaslı bilgiler dolayısiyle veteriner tababet beşeri tababetten .da-a evvel ilmi yol.da-a girmiş bulunm.da-akt.da-adır.

Orta çağı müteakip federal s~stem yerine kaim olmağa başlamış an millileşmiş devlet teşekküllerinde, ekseriya devlet başkanlan ik-sadi ve askeri noktayı nazardan hayvancılığa önem vermeğe

1;>aşla-ışlardır. Bu meyanda bazı krallar, bilginlere hayvaI,l...,tedavisive ba-ımı hakkında yazmalarını emretmişlerdir.

Eski Yunan, Roma ve İsHim eserleri tercüme edilirken bunlar ara-n1a veteriner Rönesans'da çok mühim roloynayan Hippiatrica isim-meşhur eser ile Galen, Vegetius, İbni Baytar, İbnül Avvam gibi mezlerin eserleri de hem tercÜımeedilmiş hem de matbaada

basıla-k çoğaltılmıştır.

Bu devrede yalnızeski ve pek kıymetli eserlerin tercüme ve baskı-ile kalınmamış, onların ihtiva ettikleri hatalar düzeltilmeğe ve bir ok yeni buluşlar eklemeğe başlanmıştır.

Veteriner mekteplerinin açılması ~çin Rönesans'ı müteak'p daha 'yüzyıl geçmesi kap etmişse de XVI. asırda ilk atcılık ve manej mek-pleri İtalya'da açılmıştır. Bu mekteplerde o :günün en ileri bilgile-'yle anatomi, fizyoloji ve tedavi de tedns edilmiştir. Bu mektepler ütün asır boyunca faydalı ,gayelerehizmet etmişlerdir. Buralardan ye-işen talebeler bütün Avrupa'ya dağılmışlardır. Görülüyor ki mes-ğimizi mekteplerde öğretme fikri 400 sene. evveline kadar gitmekte-edir.

Veteriner Rönesans nerede b~lamlŞ olabilir? Elbette ki burası, -nesans'dan evvel bütün ilim kollarında ileri adımlar atmış olan is-m is-milletlerin eserleri ve dilleri bilinen ve halkı okuis-ma ve öğrenis-me- öğrenme-e susamış bir yöğrenme-er olması. icaböğrenme-edöğrenme-erdi. Bu böylöğrenme-e olunca, akla öncöğrenme-e ts-anya gelirse de, katolik mezhebi:nin derin taassubu İspts-anya'da' isıa.m serIerin'n layikiyle tetkikine imkan vermemiştir. Halbuki İtalya, bil-assa Sicilya İslamIarın, İspanya haric, en son ayrıldıklan bölgp-

01-ak itibariyle yüksek kü:türlerini bır01-aktıklan yerdir. Daha XI.

yüz-lda-ttalya ve Sicilya'da Arap dili ve islam küıtürünün tahsiline baş-anmış bulunuyordu. Bu meyanda Avrupa;nın ilk tıp mektebi . olan alemo'da isıam tababeti eserleri okutuluyordu. XIII. asırda yaşamış lan Sicilya kıralı II. Frederick, Ruffus gibi bilginleri hayvancılığ~ ait azılmış arapea eserleri tercüme ederek yeniden yazmağa memur et-iştir ki Ruffus'un yazdığı bu kitap sonradan büyük şöhret kazan-:

şb~ .

. İtalya'nın biyolojik ilimler ve veteriner tababet Rönesans'ının baş-angıç yeri oluşuna diğer bir sebep de gene Haçlılar seferidir. 190

(6)

İs-,

ERK

tanbul üzerinden Kudüs'e ,giderken diğer bir kısmı da İtalya'yı bo dan boya katedip, gemilerle Filistine vazııyorlardı. Bu ordular dönü lerinde aynı yolu takip ettiklerin:ien, İslamların hayvancılık hakkı daki bütün bilgilerini beraberlerinde İtalya'ya getird~ler. Aynı zama da İtalya bu kadar askeri harekata sahne olurken bir çok hayvan ha tahkları hakkında tecrübeler kazanmış oldu. Anthrax, s ğır vebası malleus pek çok gör2ılen ve artık iyi bilinen hastalıklar arasında idi.

Bütün yardımcı ve yapıcı sebepler tesiriyle XVI asırla beraber !ta ya'da karanlık çağ kapanmış oluyordu. Venedik bir çok ilmi eser!er' basıldığı, Padua, Servetüs, Vesalius ve Fabricius gibi meşhur alimJeri derslerini verdiği yerdi. Başka milletlere mensup Harvey gibi k~ifl de İtalya'ya talebe olarak geliyörlardı.

Eski Yunan ve İslam kültürünün Avrupa'ya nakli, keşif seyyaha leri, matbaanın icadı, fizik. ve riyaziye ilimlerinde olduğu kadar biy ~ojik ilimlere de tenbih edici tesir göstermiştir. Rön;:sans'dan evvel asırlarda, yani Orta çağda nebatat ve zooloji yalnız tıbba hizmet içi araştırılıyordu. Sadece ilmi maksatlarla tab:atı araştırmak için şar lar müsait değildi. Eski eserlerin tetkiki, biyolojik fenomenlerin ist fade gayesi dışında olarak etüdüne sebep olmuştur. O zamana kada Theophrastus, Pliny ve Dioscorides'in dünyanın bütün nebatlarını te k:k etmiş olduklarına inanılıyordu. Uzak ülkelere seyyahatler netice, bilinmiyen b'r çok nebatın mevcut olduğu anlaşıldı. Biyoloji'de yen~ liğin bir tezahürü de nebatat. ve hayvanat bahçelerinin açılışı olmuş tur. Daha. XVI. yüzyılda birçok Avrupa ün:versiJtelerinin hususi b

tanik bahçeler: bu'unuyorc'u.. i

Biz Kopernik, Galile ve Kepler'le fizik ve astronomi sahasında vu

kua gelen Rönesans'can bahsetmiyeceğiz. i

İlim Rönesans'ın'n ilk müjdecilerinin başında Leonardo da Vinc gelir. Daha ziyade büyük heykeltıraş ve ressam olarak tanılan Leonar do da V'nci, aynı zamanda büyük bir anatom:sttir. Meşhur Sforza hey kelini yapabilmek için tam on sene at anatomisi çalışmıştoroBu husu taki yazı ve resimleri pek geç ortaya çıktığınc:'an, zaman'nda tesiri a olmuştur. Aynı zamanoja beşeri anatomiye de al~ka cluym~, insan is keleti, kasIarın ke-niklere yapışma durumunu bild'ren çok kıymet resimler çizmişse de kendisi tıp ile meşguı olmadığından bu çalışma lar ehemmiyet kazanmamıştır. Bugün bu resimler İngiltere'de Windso

kütüphanesİnde:Hr. .

Andreas Ves?lius (1514- 1564) Belçikalı bir tıp tll:mi olup tarih d ilk defa olarak kuvvetli bir şekilce Ga]en'in hatalarını göstermiştir v Galen'in asır:arca devam eden otoritesini kırabilmiştir. İnsan anatO:

(7)

oğrudan doğruya insan kadavralarını disseke ederek öğrenmiş ve azmıştır. Bu hakikaten anatami tarihinde bir inkil9_polmuştur ve ene ilk defa olarak bugün de kullandığım:z şekilde resimlerle ana-minin öğretilmesine Vesalius başlamıştır. B'.rçok bul~ları arasında ilhassa kalpde. Galen'in bulunduğunu iddia ettiği, Foramen avale'nin evcudiyetinden şüphe edişi çok mühimdir. Çünkü bu, görüleceği üze-e. deveranın keşf"ne yol açmıştır. «İnsan vücudunun yapıs1ll isimli serini Kopernik'in astronomide revolusyon yapan ve seyyarelerin gü-eş etrafında döndüğünü bildiren kitabı ile aynı yılda, 1543 de ngü-eşret-

neşret-i.

Gene aynı yıllarda VesaUus'un mektep arkadaşı olan tspanyalı ichel Servetus, fizyoloji sahasında ilk ciddi çalışma ile kend'ni gös-erir. Michel Servetus, bugün bütün t'p tariheileri tarafından islAm ekimi İbnül Nefis'den sonra ikinci defa olarak, akciğer deveranının Aşifi olarak tanınmaktadır. Calvin'e gösterciği muhalefetten dolayı 1553 de yakılmak suretiyıe öldürü1mü~tür. Bazı tarihciler «Servetus vakitsiz ölmeseydi deveranı tam olarak keşfedecektiıı demekted:rler.

Gabriele Fallopio: Vesalius'un talebelerinden olup genital organ-lar üzerindeki çalışmaorgan-lariyle tanınmıştır.

Fabricius ile ise deveranın keşfine yardım edecek.mühim b:r adım daha atılmış oldu. Padua üniversitesinde Harvey'e de hocalık - etmiş olan bu İtalyan :Uim, venalardaki kapakları ,göstermiştir. Yalnız bu kapakların vazifelerini doırru olarak anlıyamamış, bunların kanm da-marlarda seyrini' yavaşlattığını ve nesiçler tarafından daha kolay emilebilmesini temin ettiPini zannetmiştir. Bunun doğru izahını yap-mak şerefi talebesi Harvey'e ait olacaktır.

Harvey 1578 de İngiltere'de doğmuş, tahsilini İtalya Padua üni-versitesinde, anatominin en yüksek bir şekilr>eokutuldup;u bir mek-tepte yapmıştır. Şayanı dikkattir ki aynı yıllarda Ga1i1ede Padua da hocalık etmekte idi. Daha sonra Lon:Jra'da bir pratisyen tab'b olarak çalışmış olan Harvey nihayet 1628 de kan dolaşımı keşfini bildiren ki-tabını neşretmiş+ir.

Harvey, kanın sol kanncıktan Aorta'ya sevkedildiğ'ini. ora~an da-ha küçükarterlere -geçtiğini ve n:hayette venalara intikal ettitrini. bu küeük venSilarm Vena cava'ya birleşt'lklerini sonra sağ kulakcığa gel-diğini. oradan da sait karıncığa geçip Arteria pulmonale ile akciğere sevkedildiitini ve akciiTefldende Vena Pulmonale vasıtasiyle sol kulak-cıi!:ageldiitini bildirmiştir. Bu ka0ar basit b:r izah için tıp ilmi XVII.

yüzyıla kadar beklemek zorunda}{almıştır. Bu gecikmen:n en mühim sebepleri aras'nna Galen ve Arist.a'nun değişmez }{abul edilen yanlış fikirlerini ve biyoloji ilimIerinde tecrübenin ehemım1yetkazanmama.'?

(8)

ERK

olmasını gösterebiliriz. Aristo, arterlerde hava dolaştığını, Galen i arterlerdeki deveranın merkezi kalb, vena deveranının merkezi ise k raciğerdir demekle ve foetus'da buıunan Fommen ovale'nin doğ dan sonra kapanmadığını söylemekle sirkülasyon'un keşfini çok g ciktirmiştir. Yalnız Harvey arterlerin venalara int:kal şeklini tam miyle anlıyamamıştır. Kapiller damarlar ve anastomoslar ise mikro kopun kullanılışİ ile Malpiıgi tarafından 1660 yıl:nda gösterilmişti Harvey'e kadar herkes Galen gibi, teneftüsün vazifesinin ateşli ka' soğutmak olduğunu zannediyordu. Göğüs hareketleriyle hava girere hayatı akciğer venine gönderiyor ve aynı yoldan kalbin dumanh b harlı dışarı atılıyordu. Yani Harvey'den evvel teneffüs bir soğutma iş zannediliyordu. Bunun bir yanma işi olduğunu daha sonraları Lav isier ispat edecektir.

Gene İtalya'da Balonya'da Carlo Ruini isimli bir veteriner aya azası 1598 de «At anatomisi, hastalıkları v.e tedav]eri» isimli bir es neşretnlli}tir. Kitap at anatomisi hakkında yazılmış ilk ilmi çalışma dıf. Ehemmiyetinden dolayı neşrini takip eden bir kaç yıl içinde Al manca ve Fransızca'ya .tercüme edilmişt~r. Kitaptaki resimler o kada mükemmeldir ki bazı ilim tariheileri bu resimlerin meşhur ressa Titian tarafından yapıldığını iddia etmişlerdir. Fakat son yıllardak çalışmalar bu şekillerin Carlo Ruini tarafından bizzat yapıldığını mey dana çıkarmıştır. Ruini'nin at anatomisi o derece ilmid:r ki bugün bil bir çok kısımları doğru olarak 'kabul edilebilir.

Ruini aynı zamanda sirkülasyonu teorik bir şekilde biliyordu. Ki-tabının fizyolojiye ayırdıın kısımlardan bu açıkca anıaşılmaktadır.ı Hatttı veteriner tariheisi Sir Frederick Smith« bu satırlar veterinerli-ğe ait bir kitapda olmay'p da bir beşeri anatomi kitab'nda yazılmış olsaydı belki dünya, deveranı Carlo Ruini'nin keşfetmiş olduğunu ka-bul edecekti» demektedir.

~uini kitab'nın anatomi kısmını klinik çalışmalarını mümkün kılmak iç:n yazdığım ve klinikte muvaffak olmak için evvela anata-mi ve fizyoloji bilgisine muhakkak ihtiyaç olduğ"unu bildirmektedir. İşte bu müsbet görüşü dolayısiyledir ki Carlo Ruini veteriner tababe-ti ilminin hakiki babası-sayılmaktadır.

Tıp ilmine tecrübenin girmesi de Rönesans'la başlar. Tecrübeci tıp alimlerinin başında Paracelsus'u görmekteyiz (1493 - 1541). Meş-hur farmakolog doktor, XVI. asırın en şayanı dikkat simalarından biri olan Paracelsus tıpda tecrübenin önemi üzerinde durmuş ve «İ1:m tecrübedir» demiştir. İatrocheminin İslam hekimi Razi'den sonra ge-len kurucu.c;u sayılabilir. «Hastalıklar organizmadaki k:myasal

(9)

şikliklerden ileri gelir ve kimyasal maddelerin verilmesiyle .tedavi edi-lebilir» demişkI'. Bu İatrochem1st mektebi mensupları ileri yüzyıllar-da çok artacaktır. Paracesus, Hipokrat ve Galen'in asırlarea yaşamak üzere serdetmiş olduklan doktrinleri, bilhassa humoral patoloji'yi red-detmek cesaretini göstem;ıiştir. Hatta bunu daha tesirli yapabilmek için Galen'in ve diğer otoritelerin kitaplarını yakmakla işe başlamış-tır.

Gene tedavide tecrübenin herşeyden kıymetli olduğunu öne sü-renler arasında meşhur Fransız cerrahı Ambroise Pare'yi göıımektey:z. O zamana kadar adet olan, harp yaralannı dağlama usulu ile tedaviyi reddetmiş bu yaralarm zehirli olmadığını ileri sürerek tedavileri için çok modern usuller tavsiye etmiştir.

Francastoro, Padua üniversitesi mensuplarından olup ilk defa Kontagios'un tarifini yapmıştır.

Mikroskobun biyoloji ve tıp ilimIerine hizmeti de Rönesans'da baş-lamıştır. 1590 da ilik defa HoUandalı Zaharias Jansen tarafından icad edilen mikroskop, müteak:p yıllarda gene Hollandalı olan Leeuwen-hoek tarafından _tekamül ettirilmdştir. Sayısız mikroskobu ve adesesi olduğu söylenen bu alim: ilk defa mikroskop'da Protozoaları keşfet'-miştir. Daha sonra spermatazoalan göstermiştir. Proto7,oalardan 6 yıl sonra da bakter:leri görmüş ve «yaşıyan atomlar» ismini vermiştir. Bu kadar mühim buluşlarından dolayı iUmler tarihinde Leeuwenhoek mikroskopcuların başında ıgelmektedir.

Aynı yıllarda yaşamış olan Amsterdam'lı Swammerdam mikroskop çalışmalarının sonucunda kırmızı kürecik1eri keşfetmiştir. Bundan başka lenf damarlanndaki valvülleri de meydana çıkarmıştır.

1622 de Aselli, Kilus damarlannı keşfetti. Pek kısa zaman sonra Pecquet, Ductus thoracicus'u gösterdi. Bu suretle kan ve lenf siRtem.-leri doğru bir şekilde an1a..5ı1mışoluyordu. Görülüyor ki, deveranın keş-fi Rönesans'ın ilk devirlerinde başlamış ve takriben bir asır sonra

tamamlanm~tır. i

Glisson 1654 de kendi ismine izafe edilen Capsula glissori:'yi, War-ton 1656 da Warron kanalını, Cowper de Cowper bezlerini birniri ar-kasına keşfettiler. ,

stenon, Paroıtis'in kanalı olan Stenon kanalını keşfetti. De Graaf

1672 de yumurtalıkda Graaf folikilllerini gösterdi.

Kireher, mikroskobu ilk defa hastalık amillerini araştırmada kul. lanrruştır. Vebalı bir insanın kanında mikroskop altında kurtlar gör-düğünü söylemiştir. Daha sonra Löfler, sadece 32 defa büyüten bir mikroskapla veba mikroplannm götülemiyeceğini, Kim1ıer'in

(10)

.

,

ERK

- lerinin erythrocytler veya leucocyUer ola:bileceğinisöylemiştir. Ne olur-sa olsun bu çok:önemli blr olaydır. Orta çağda dini makamlarca. ha.s-talık sebepleri umumiyetle gazabı il:Uı'ye veya şeytanın şerrine atfe-diliyor, hele hastalıkların bir canlı sebebiyle olabileceği hiç d~ünül-müyordu.

İtalyan Francesca Redi o zamana kadar inanılan hatta. William Harvey tarafından çok küçük canlılar için kabuı edilebilen Sponta-neus ,generat:o' yani kendiliğinden husule ,geliş nazariyesini reddet-mişti'r. Redi'ye göre her canlı ne kadar küçük olursa olsun, diğer bir canlıdan meydana gelir. Kendi kendine meydana geliş yoktur. Swem-merdam da bu husus da Redi ile hemfikir olmuş ve bunu mikroskop-da insekt yumurtalarını göstererek isbat etmiştir.

Ma!p'ghi de mikroskopla ilk çalışanlar arasındadır. Arter ve ve-naların anastomozlarını gösterdikten başka inseMler~n ekskresyon

01'-ganlarını, Malpighi kanallaııını, meydana çıkarmış, h:stoloji çalışma-ları neticesinde-deride böbrekte ve dilde bugün kendi ismini taşıyan cüseymatı bulmuştur. Yumurtalarda e:nbriyolojik gelişmeler üzerin-de mikroskopik çalışmalar yapmış ve embriyolojinin kurucusu olmu.ş-tur.

İngiliz Robert Hook ise (1635-1703) yaşıyan varlıkların hücreler-den yapılmış olduklarını meydana koymuştur. Aynı Çağda Santario Santorius isminde bir İtalyan termometreyi imal etm'ştlr.

İathromekanik mektebine mensup olan Alphonso Borelli 1680 de hayvanların hareketlerine dair yazdığı eserde hareketlerimizi fizik kanunları ile izah etmiştir.

Gene 17 nci yüzyılda Mayow birçOk tecrübelerlekanın parlak kır-mızı renginin hava:an aldığı KNO 3 den ileri .geldiğini söylemiş, böy-lece oksijene çok yaklaşmıştır. Teneffüs işinin hava ile kan arasında bir gaz mübadeleSi olduğunu anlamıştır.

Bütün bu ara'ştırmalar burada durmuş değildir. Hatta. bundan sonra daha da hızlanacaktır.

Başlangıotan beri ,görüldüğü gibi Himler tarihinde Rönesans haki-katen bir dönüm noktası teşkil eder. Rönesans'ın ilk yılları eski eser-lerin tercümeleri ile ,geçmişse de sonr'adan hakiki orifnal buluşlarla dolu eserler verilmic;;tir.

Rönesans öyle bir çağdır ki meşhur bir a.lim:inöldüğü gün bir

di-ğeri doğm~ktadır. Bazan aynı yılda neşredilen 'b'rden fazla esel'le o zaman kadar dünyaya hakim Olmuş bir çok yanlış ilmigörüşler yıkıl-makta ve yerine doğruları ispat edilmekte idi.

XVI. Yüzyılda Veteriner tabebete ait yazılmı:ş eserler üzerinde yaptığımız çalışmaların -gösterdiğine göre; sığır vebası gibi çok büyük

(11)

onomİ'k zararlara sebep olan bazı saLgın hastalıklar ,iyi tanılıyor,,

,

, asta hayvanların sağlamlardan ayrılması üzerinde ısrarla

dUTUlu-rdu. Malleus ve gurm gibi hastalıklar birbirleriyle kanştırı1makta ve rrahi metodlarla tedavi edilmektedir.

Kuduzun bulaşma şekilleri, semrptomları ve prognozu gayet iyi nılıyor fakat çok amprik tedavi tatb"k ediliyordu. Kuduzun doğru ücadelesi için insanlık Pasteur'e kadar bekliyecekt:r.

Rönesans devrinde tetanos, sebebi bilinmemekle beraber iyi tanı-yordu. Bir çok defa Anthrax'a benzeyen biT hastalık. anlatılmıştır.

lümün ani oluşundan tam bir araz verilememiştir. Bazan da zehirlen-e zannzehirlen-edilmiştİ. Atlarda sancılar üzzehirlen-erindzehirlen-e çok durulmuştur.

Birçok bağırsak parazitleri, askaritler ve şeritler tanılıyordu. Flar-lar da iyi tarif edilmiştir.

Fasciola hepat'ca'nın sebep olduğu kelebek hastalığında karaci-erde hayvancıkların görüldüğünü ve bunların ara hayvanının

sü-üklüler olduğunu XVI asır veterinerlerinin bazıları biliyorlardı. Cerrahi, tıbbın diğer kollarına nazaran daha ileridir. XVI asır ve-rinerleri castrasyon, mesane taşları ameliyeleri, hern:a aımel1yeleri,

ar:ectomi. embriyotomi hattft beyin ameliyatları yapmaktadırlar. Hijyen, bilhassa hayvan meskenleri hiJyeni şaşılacak derecede ile-dir.Birçokları venWasyonun ehemmiyeti üzerinde ısrarla durmuş-;rır.*.m:~an~()1ülerinjn, hele salgın hastalıklarından ölenlerin derin ':iıiül~si~iüZümu biliniyordu. Buna rağmen tedavi çok amprik bir

. ...,".. .

kilde yapılmaktadır. Bir çok veterinerlerin henüz .Carlo Ruini'nin erinden haberleri oLmadığından. attabeyin olup olmadığı münaka-edilmekte ve bazan da bUTUnakıntısının beyindengeldiği iddia edil-ekte idi. Bu yanlış kanaatin menşei ta Bizans veterinerlerine kadar 'tnnektedir.

İşte Ruin'i'nin bU!gü~küne yakın doğrulukta yazmış olduğu eser batıl inanışların yıkılmasmı temin etmiş ve veteriner tababette -nesans'a çok yardım etm~ştir.

Netice olarak şunu söyliyebiliriz ki XVI. ve XVII. asırlar güzel sa-atlar, edeb'yat. fizik ve astrono~ide Rönesans çağı olduğu kadar mik-skobun kullanılması ve tecrübeler sayesinde biyoloji ilimIerinde de -m'sans devridir. Aynı şekilde anatomi ve fizyoloji araştırmaları da üsbet bir şekilde bu zamanna baslamış ol0uğundan veteriner taba-t taba-tarihinde de bu yüzyıllar Rönesans çağıdır vıeböyle bir Rönesans kua gelm:ştir. Eğer bu !Telişmelerve yenilikler olmasa idi hiç şüphe kki vete~iner tababet diğer ilimler yanında bugünkü modern ilmi üviy~tini hiç bir zaman kazanamıyacaktl.

(12)

ERK

SUMtMARY

During the 16th and 17th centuries in the Western Civilizati a new dev.elopment was observed inveteriınary medicine as well as the other sciences. The main factors of this development were Crusades and the vast use of printing and experimental research phisiology and anatomy.

Particularly, new advances in the biolagical sCİ'encesgaye vete nary medicine an oppbrtunity to acquire a free and sr.:entific aspe For the above mentioned reasons the 16th and 17tb centuries w re the Renessance period in yetermary medicine.

LİTERATÜR

1 - Adıvar. A. T.arih Boyunca ilim ve Din, Remzi Kitabevi, istanbul, 141-1'52, 19 2 - Diepgen. P. Geschicte der Medizin, 1. Band, walter de Gruyter und

Berlin, 254-271, 1949.

3 - Erk, N. XVI ncı Ası: Veteriner Hekimliği ve Bu.Asra Ait Eserler. Yeni Des Ma.rbaası, Ankara, 58-60, 1955.

ot - Lucas, H. S. The RcnaiS5ance and The Reformation. Ha:rper Brothers Pub hers, New York, London, 3-5, 1934.

5 - Lucas, H. S. A Short History of Civiliza:ti.on. Mc Graw-~I.ill Book Comp İne., 588--609. 1953. .

6 - Menler, C. C. History of Medicine. The Bla'lGston Kompany, Taronto, 40-113-131, 1947.

7 - Sarton, G. İnhoduction to the History of Science. Vol. I, The Williams Wilkins oompany,' BaatimOre, 609, 1950.

8 - Mettler, C. C. His1!ory of MediCine. The Blakistıem CompanY, Toran'to, 40-. Wilkins company, Baltimore, 609, 1950.

9 - Smith. F. The Early His!ory of Veterinary Literature and Its British Devet ment. Vol. I, Bailliere, Tidall and Cox., London, 106, 107, 118--215, 1919. 10 - Wolf. A.A History _of Science TechI1lO1ogy and Philosophy, In the XVI

Referanslar

Benzer Belgeler

Hyperbilirubinemia Total bilirubin level > 3 mg/dL Direct hyperbilirubinemia Direct bilirubin level >2 mg/dL. Hypoalbuminemia Albumin level

In our study, we obtain a good cosmetic result with putting visceral organs safely into the abdominal cavity in 86.3% of patients, most of whom had primary closure

U18 genç futbolcularda sadece 20 metre sürat ile skuat Gmaks arasında anlamlı bir ilişki belirlenirken, 20 metre sürat ile diğer anaerobik güç

Birden fazla üyesi olan bir takımın, zaman ve maliyet kısıtları altında, en çok noktaya uğramasını hedefleyen problemdeki noktaların salkımlar halinde gruplanması

Atakut, On the approximation of functions together with derivatives by certain linear positive operators, Commun.. Gupta, An estimate on the convergence of Baskakov–Bézier

MOS uyku skalasına göre uyku bozukluğu olan ve olmayan bireyler arasında medeni durum (evli, dul), yaşam şekli (yalnız, çekirdek aile ile), mini mental test skorları

p<0.05 was considered statistically significant. There was no gender difference in epilepsy group; however, females were higher than males in PNES group )p=0.03(. The 2 groups

 Çeşitli patolojik süreç ve hastalıklarda serum rezistin düzeyi ve bunun sonuç ve etkileri nelerdir (örnek: ateroskleroz, inflamasyon, kronik böbrek hastalığı