• Sonuç bulunamadı

Transseksüel bireylerin, cinsel kimlik gelişimi ve cinsiyet geçiş sürecindeki psikososyal özelliklerinin araştırılması ve derinlemesine incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Transseksüel bireylerin, cinsel kimlik gelişimi ve cinsiyet geçiş sürecindeki psikososyal özelliklerinin araştırılması ve derinlemesine incelenmesi"

Copied!
102
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI

TRANSSEKSÜEL BİREYLERİN,

CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ VE CİNSİYET GEÇİŞ SÜRECİNDEKİ PSİKOSOSYAL ÖZELLİKLERİNİN ARAŞTIRILMASI VE DERİNLEMESİNE İNCELENMESİ

TIPTA UZMANLIK TEZİ Dr. MERT BÜKE

TEZ DANIŞMANI

Prof. Dr. ÖZEN ÖNEN SERTÖZ

YARDIMCI TEZ DANIŞMANLARI Uzm. Dr. ÖZLEM KUMAN TUNÇEL Doç. Dr. Ö. SÜREL KARABİLGİN ÖZTÜRKÇÜ

NİSAN 2020-İZMİR

(2)

i ÖNSÖZ

Asistanlık sürecim boyunca tecrübeleriyle mesleki gelişimimde ve tezimin her aşamasında çok büyük katkıları olan, zorlandığım her konuda bana tecrübeleriyle yardımcı olan, desteğini her zaman hissettiren değerli tez danışmanım Prof. Dr. Özen Önen Sertöz'e;

Tezimin başından sonuna kadar önemli katkıları olan, bu süreçte tecrübelerini benimle paylaşan ve desteğini benden esirgemeyen yardımcı tez danışmanım Uzm. Dr. Özlem Kuman Tunçel’e; Kalitatif bir araştırma yapma fikrinin doğuşuyla beraber birlikte çalışma fırsatı bulduğum, metodoloji ve nitel verilerin analizi sürecinde çok değerli katkıları olan Doç. Dr. Özlem Sürel Karabilgin Öztürkçü’ ye;

Asistanlarının görüşlerine vermiş olduğu değer, göstermiş olduğu sabır ve hoşgorüsü için minnettar olduğum anabilim dalı başkanımız Prof.Dr. Şebnem Pırıldar'a;

Uzmanlık eğitimi boyunca klinik bilgilerinden ve deneyimlerinden faydalandığım, bizi meslek yaşamına donanımlı olarak hazırlayan tüm anabilim dalı öğretim üyelerine;

Aynı ekibin bir parçası olmaktan dolayı kendimi şanslı hissettiğim, yardımsever tavırları için müteşekkir olduğum tüm hemşirelerimiz, klinik sekreterlerimiz ve personelimize;

Çalışmaya katılmayı kabul ederek, deneyimleriyle çalışmamıza katkı sağlayan transseksüel bireylerin tümüne;

Tez sürecindeki katkıları ve destekleri için Ali Gökhan Eşim’e, Ali Kayahan’ a, Burçin Güler’e ve Özgür Özkalaycı’ ya;

Hayattaki en büyük şanslarım; canım annem ve canım babama Sonsuz teşekkürlerimle…

(3)

ii Transseksüel bireylerin, cinsel kimlik gelişimi ve cinsiyet geçiş sürecindeki psikososyal özelliklerinin araştırılması ve derinlemesine incelenmesi

Tıpta Uzmanlık Tezi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, İZMİR

GİRİŞ: Transseksüel bireylerin hormon tedavisi ve cerrahi tedaviler gibi klinik müdahalelerin öncesindeki ve sonrasındaki süreçlerinde, cinsel kimliklerine ve yaşamlarına uyum sağlamalarına yardımcı olarak yaşam kalitelerini iyileştirmek için bu bireylerin cinsel kimlik gelişimi ve cinsiyet geçişi süreçlerindeki psikososyal özelliklerin araştırılması önem taşımaktadır. Bu çalışmadaki amacımız; cinsiyet değişimi amacıyla Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Cinsiyet Disforisi Polikliniğine başvuran transseksüel bireylerin cinsel kimliklerinin gelişimi ve cinsiyet geçiş sürecinde yaşadıkları deneyimlerini ve psikososyal özelliklerini araştırmaktır.

YÖNTEM: Bu çalışmaya cinsiyet değişimi için, Ocak 2016 – Ocak 2020 döneminde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Cinsiyet Disforisi Polikliniğine başvuran ve düzenli olarak takibe devam eden, alım kriterlerini karşılayan ve çalışmaya katılmayı kabul eden transseksüel bireyler dahil edilmiştir. Tüm katılımcılardan bilgilendirilmiş onam alındıktan sonra ayrıntılı psikiyatrik muayenesi yapılıp, SCID-5 (Structered Clinical Interview for DSM 5; DSM 5 için yapılandırılmış klinik görüşme), Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, Rosenberg Benlik Saygısı ölçeği, Yakın İlişkilerde Bağlanma Ölçeği (YIYE-2), Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (YDÖ) ve Kısa Semptom Envanteri (KSE) ve Çocukluk Çağı Travma Ölçeği (CTQ) uygulanmıştır. Katılımcıların cinsiyet geçiş süreciyle ilgili verilerinin, klinik ölçek puanlarıyla ilişkisi incelenmiştir. Transkadınlarla, transerkeklerin cinsiyet geçiş süreciyle ilgili verileri ve klinik ölçek puanları karşılaştırılmıştır. Araştırmanın nitel bölümü için amaçlı örnekleme yöntemlerinden maksimum çeşitlilik yöntemi kullanılmıştır. Nitel verilerin toplanması için yarı yapılandırılmış görüşmeler tercih edilmiştir. Nitel verilerin toplanma aşaması, görüşmelerde, verilerin birbirini tekrarlamaya başladığı zamana kadar devam ettirilmiştir. MAXQDA bilgisayar programının desteğiyle yapılan analiz sürecinde, nitel verilerin yorumlanması sonucunda transseksüel bireylerin cinsel kimlik gelişimi ve cinsiyet geçiş süreci ile bu süreçlerdeki deneyimleri derinlemesine incelenmiştir.

(4)

iii BULGULAR: Çalışmaya toplam 67 transseksüel birey dahil edildi. Katılımcıların 28’i transkadın, 39 ‘u transerkekti. Katılımcıların ifade ettikleri cinsiyet disforisinin başlangıç yaşı ortalama 8,58 yaş olarak bulunmuştur. Katılımcıların cinsiyet değişikliği amacıyla uzman bir kuruluşa başvuru yaşı ile algılanan sosyal destek ‘özel insan’ alt ölçek puanları arasında negatif korelasyon saptanmıştır. Çalışmamıza katılan transerkek bireyler ile transkadın bireyler arasında, SCID uygulamasıyla tespit edilen ruhsal bozukluk sıklığı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. Katılımcıların algılanan sosyal destek düzeyleri ile psikopatolojik semptom düzeyleri arasında negatif korelasyon saptanmıştır. CTQ alt ölçek puanlarının tümü ve YİYE-2 kaygılı bağlanma boyutu puanları transkadınlarda, transerkeklere göre daha yüksek düzeyde saptanmıştır. Cinsiyet disforisinin başlangıç yaşından, cinsiyet değişimi amacıyla uzman bir kuruluşa başvuru yaşına dek geçen süre ile KSE toplam puan ve alt ölçek puanları arasında korelasyon saptanmamıştır. Katılımcıların benlik saygısı ile KSE ile ölçülen psikopatolojik semptom düzeyleri arasında negatif korelasyon saptanmıştır. Çalışmanın nitel bölümü için sekiz katılımcı ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmelerden elde edilen nitel verilerin analizi ile katılımcıların cinsel kimlik gelişimi ve cinsiyet geçiş süreçlerinin dinamiklerini ve bu süreçteki psikolojik deneyimlerini içeren temalar ‘Farklılık hissi’, ‘Cinsel kimlik arayışı’, ‘Ailenin Süreci’, ‘Algı’, ‘Sosyal yaşam zorlukları’, ‘Stigmatizasyon’, ‘Tıbbi izlem süreci’, ‘Beklentiler’ olarak belirlenmiştir.

SONUÇ: Bu çalışma bulgularına göre; cinsiyet değişikliği amacıyla başvuran transseksüel bireylerde ruh sağlığı uzmanları tarafından derinlemesine araştırılması gereken önemli konular içerisinde benlik saygısı ve algılanan sosyal destek yer almaktadır. Öncelikle sağlıklı bir danışan-hekim ilişkisi temeli oluşturulduktan sonra cinsiyet geçiş sürecinin her aşamasında, ruh sağlığı uzmanları ile yapacakları destekleyici dinamik görüşmelerin; trans bireylerin cinsel kimliklerini içselleştirerek, benlik saygılarının ve psikolojik dayanıklılıklarının artmasına yardımcı olabileceğini düşünmekteyiz.

Anahtar kelimeler: Transseksüel bireyler, psikososyal özellikler, cinsiyet disforisi, cinsel kimlik, benlik saygısı, algılanan sosyal destek

(5)

iv Investigation and in-depth study of psychosocial characteristics of transsexual individuals in the development of sexual identity and gender transition

Dissertation, Ege University, Faculty of Medicine, Department of Psychiatry, IZMIR

INTRODUCTİON: It is important to investigate the psychosocial characteristics of transsexual individuals in the processes of sexual identity development and gender transition before and after clinical interventions such as hormone therapy and surgical treatments to improve their quality of life by helping them adapt to their sexual identity and life. The aim of this study is to investigate the experiences and psychosocial characteristics of the transsexual individuals who applied to the Gender Dysphoria Clinic of Ege University, Medical Faculty, Department of Mental Health and Diseases for the purpose of gender change and the development of their sexual identity.

METHOD: In this study, transsexual individuals who applied to the Gender Dysphoria Clinic of Ege University, Medical Faculty, Department of Mental Health and Diseases in January 2016 -January 2020 period, and met the criteria of inclusion and accepted to participate in the study were included. Detailed psychiatric examination, SCID-5 (Structered Clinical Interview for DSM-5), Multidimensional Perceived Social Support Scale ( MPSSS ), Rosenberg Self-Esteem scale, D-1 Self Esteem Subscale(RSES), Experiences in Close Relationships-Revised (ECR-Revised), Psychological Resilience Scale for Adults (LDS), Brief Symptom Inventory (BSI), and the Childhood Trauma Questionnaire (CTQ) were applied to all participants, after obtaining informed consent from them. The relationship of the participants' data about the gender transition process with the clinical scale scores was examined. The data of transmale and transfemale related to gender transition and clinical scale scores were compared. For the qualitative part of the research, maximum diversity method, which is one of the purposeful sampling methods, was used. Semi-structured interviews were preferred to collect qualitative data. The qualitative data collection phase continued during the interviews until the data began to repeat one another. Transsexual individuals' sexual identity development and gender transition process and their experiences in these processes were thoroughly examined, as a result of the interpretation of the qualitative data during the analysis made with the support of the MAXQDA computer program.

(6)

v 28 were male to female, 39 were female to male. The average age of onset of gender dysphoria expressed by the participants was found to be 8.58. A negative correlation was determined between the age of applying to a specialist institution for gender change and perceived social support 'special person' subscale scores. There was no statistically significant difference in terms of the frequency of mental disorders detected by SCID application, between transmale and transfemale individuals who participated in our study. A negative correlation was detected between the level of perceived social support and the level of psychopathology of the participants. All of the CTQ subscale scores and ECR-R attachment-related anxiety scores were found to be higher in transfemales than in transmales. There was no correlation between the onset age of gender dysphoria and the age of application to a specialized institution for gender change, and the total score and subscale scores of the BSI. A negative correlation was found between the participants self-esteem and perceived social support level and psychopathology levels measured by BSI. Semi-structured interviews were conducted with eight participants for the qualitative part of the study. By the analysis of the qualitative data obtained from these interviews, themes including dynamics of participants' sexual identity development and gender transition processes and their psychological experiences in this process were determined as 'Feeling different', 'Seeking for sexual identity', 'Family Process', 'Perception', 'Social life difficulties', 'Stigmatization', 'Medical follow-up process', 'Expectations'.

CONCLUSİON: According to the findings of this study; in transsexual individuals applying for gender change, self-esteem and perceived social support are among the important topics that should be explored in depth by mental health professionals. We believe that, firstly, after establishing a healthy client-physician relationship basis, at every stage of the gender transition process, supportive dynamic interviews with mental health professionals can help trans individuals to increase their self-esteem and psychological resilience by internalize their sexual identity.

KEYWORDS: Transsexual individuals, psychosocial characteristics, gender dysphoria, sexual identity, self-esteem, perceived social support.

(7)

vi TABLOLAR LİSTESİ

KISALTMALAR

1. GİRİŞ ...4

1.1 Biyolojik cinsiyet, Cinsel kimlik, Cinsel rol kavramları... 4

1.2 Cinsiyetinden hoşnutsuzluk, Transgender ve Transseksüel kavramları ...4

1.2.1. DSM-5 Cinsiyetinden Hoşnutsuzluk tanı kriterleri...4

1.2.2. Cinsiyetinden Hoşnutsuzluğun Epidemiyolojisi………...………5

1.2.3. Cinsiyetinden hoşnutsuzluğun başlangıcı ve gidişi………...………...6

1.2.4. Cinsiyetinden hoşnutsuzluğu olan bireylerde eşlik edebilen ruhsal bozukluklar……….8

1.2.5. Transseksüel bireylerin karşılaştığı psikososyal sorunlar……….9

1.2.6. Transseksüel bireylerin cinsiyet geçiş süreçlerindeki klinik müdahaleler…………...10

2. ARAŞTIRMANIN AMACI ...7

3. ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI ...7

4.YÖNTEM………8

4.1. Araştırma Metodolojisi ve Tipi………...8

4.2. Örneklem………...………...9

4.2.1. Çalışmaya Alım Kriterleri………...……….………9

4.2.2. Çalışmaya Alınmama Kriterleri……….……..9

4.2.3. Çalışmadan Çıkarılma Kriterleri……….…….9

4.3. Uygulama………..…….………10

4.3.1 Psikiyatrik Görüşme………..…...10

4.4. Araştırmanın Veri Toplama Araçları………..….……….….10

(8)

vii

5. ETİK KURUL ONAYI………18

6. ÇALIŞMANIN MADDİ DESTEĞİ………...18

7.BULGULAR……….18

7.1. Araştırmanın Niceliksel Bölümü için Örneklemin Belirlenmesi………...18

7.2. Örneklemin Sosyodemografik Verileri………..18

7.3. Örneklemin tıbbi ve psikiyatrik öyküsü ile ilgili verileri………..20

7.4. Örneklemin Cinsiyet Geçiş Süreçleri ile İlgili Verileri………...22

7.5. Örnekleme uygulanan klinik ölçeklerin sonuçları ile ilgili veriler………24

7.5.1. Kullanılan Klinik Ölçekler ile Cinsiyet Geçiş Süreciyle İlgili Verilerin Korelasyonu………..28

7.5.2. Transkadınların Cinsiyet Geçiş Süreciyle Alakalı Verileri ile Klinik Ölçek Puanlarının Korelasyonu………..30

7.5.3. Transerkeklerin Cinsiyet Geçiş Süreciyle Alakalı Verileri ile Klinik Ölçek Puanlarının Korelasyonu………..31

7.5.4. Transseksüel Bireylerin Yakın ilişkilerinde Bağlanma Örüntüleri ile Klinik Ölçek Sonuçları Arasındaki Korelasyon………..………33

7.5.5. Kısa Semptom Envanteri Ölçek Puanları ile Diğer Klinik Ölçekler Arasındaki Korelasyonlar………35

7.6. Araştırmanın Niteliksel Bölümü için Örneklemin Belirlenmesi………..37

7.7. Nitel Verilerin Analizi ile Temaların Belirlenmesi………..38

8.TARTIŞMA……….54

8.1 Varsayımların Değerlendirilmesi………..……….66

8.2 Çalışmanın Kısıtlılıkları……….67

8.3 Çalışmanın Güçlü Yanları……..………67

(9)

viii 11. EKLER………74

(10)

ix Tablo-1: Örneklemin Sosyodemogreafik Verileri

Tablo-2: Örneklemin Sosyodemogreafik Verileri sosyodemografik özellikler açısından karşılaştırılması

Tablo-3: Örneklemin Psikiyatrik Öyküsü ile İlgili Veriler

Tablo-4: Psikiyatrik Öykülere dair verilen transkadınların ve transerkekler arasında karşılaştırılması

Tablo-5: Örneklemdeki Transkadınlar ile Transerkeklerin Cinsiyet Geçiş Süreci ile İlgili verilerinin karşılaştırılması

Tablo-6: Klinik Ölçek sonuçları ile ilgili veriler

Tablo-7.1: Çalışma ölçeklerinin normal dağılmayan sonuçlarının Transkadın ve Transerkek bireyler arasında karşılaştırılması

Tablo-7.2: Çalışma ölçeklerinin normal dağılan sonuçlarının Transkadın ve Transerkek bireyler arasında karşılaştırılması

Tablo 8: Klinik Ölçek Puanları ile Cinsiyet Geçiş Süreciyle İlgili Veriler Arasında İstatistiksel Açıdan Anlamlı Bulunan Korelasyonlar

Tablo-9: Transkadınların Cinsiyet Geçiş Süreciyle Alakalı Verileri ile Klinik Ölçek Puanları Arasındaki İstatistiksel Açıdan Anlamlı Bulunan Korelasyonlar

Tablo-10: Transerkeklerin Cinsiyet Geçiş Süreciyle Alakalı Verileri ile Klinik Ölçek Puanları Arasındaki İstatistiksel Açıdan Anlamlı Bulunan Korelasyonlar

Tablo 11: YİYE-2 Ölçek Puanları ile Diğer Klinik Ölçekler Arasında İstatistiksel Açıdan Anlamlı Bulunan Korelasyonlar

Tablo 12: Kısa Semptom Envanteri Ölçek Puanları ile Diğer Klinik Ölçek Sonuçları Arasında Korelasyonlar

Tablo 13: Nitel görüşme yapılan Katılımcıların Sosyodemografik verileri

(11)

x KISALTMALAR LİSTESİ

CTQ: Çocukluk Çağı Travma Ölçeği YDÖ: Yetişkinler için Dayanıklılık Ölçeği YİYE II: Yakın İlişkiler Yaşantılar Envanteri ASDÖ: Çok Boyutlu algılanan sosyal destek ölçeği KSE: Kısa Semptom Envanteri

RBSÖ: Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği

(12)

1) GİRİŞ

1.1) Biyolojik Cinsiyet, Cinsel kimlik, Cinsel Rol Kavramları

Biyolojik cinsiyet; kişinin kromozomları, dış üreme organları, iç üreme organları, hormonal yapı, gonadlar ve ikincil cinsiyet karakterleri gibi biyolojik cinsel karakterlerinden oluşur.

Cinsel kimlik; kişinin bedenini ve benliğini belli bir cinsiyet içinde algılayışı ve kabullenişidir. Cinsel rol; toplum içinde cinsiyet açısından dışa vuran davranışların görünümüdür.

Cinsel yönelim ise kişinin istek, duygu ve davranışlarının belli bir cinsiyete çekimi olarak tanımlanmaktadır (Ozturk ve Ulusahin 2016).

1.2) Cinsiyetinden Hoşnutsuzluk, Transgender ve Transseksüel Kavramları

Cinsiyetinden hoşnutsuzluk; kişinin hissettiği veya dışa vurduğu cinsiyeti ile doğumda tayin edilen cinsiyeti arasında belirgin uyumsuzluk bulunmasıdır.

Transgender terimi doğduklarındaki cinsiyetten farklı bir cinsiyet ile özdeşleşen kişiler için kullanılır.

Transseksüel terimi ise kendisini karşı cinsiyette algılayan, biyolojik cinsiyeti ile ilişkili özelliklerden aşırı rahatsızlık duyan ve karşı cinsin birincil ve ikincil cinsiyet özelliklerine sahip olmak isteyen bireyleri tanımlamak için kullanılır (Öztürk ve Uluşahin 2016, Sadock ve Sadock 2014).

1.2.1) Amerikan Psikiyatri Birliği (2013) (DSM-5) Ergenler ve Erişkinlerde Cinsiyetinden Hoşnutsuzluk için Tanı Ölçütleri

A. Aşağıdakilerden en az ikisinin olması ile kendini gösteren, en az altı ay süreyle, kişinin yaşadığı/dışa vurduğu cinsel kimlikle, onun için belirlenen cinsel kimlik arasında belirgin bir uyuşmazlık olması:

1-Kişinin yaşadığı/dışa vurduğu cinsel kimlikle, birincil ve/ya da ikincil cinsel özellikleri (ya da genç ergenlerde beklenen ikincil cinsel özellikler) arasında belirgin bir uyuşmazlık olması.

2-Kişinin yaşadığı/dışa vurduğu cinsel kimlikle arasında belirgin uyuşmazlık olduğu için birincil ve/ya da ikincil cinsel özelliklerinden kurtulmayı çok isteme (ya da genç

(13)

2 ergenlerde, beklenen ikincil cinsel özelliklerin gelişmesini önlemeyi isteme).

3-Diğer cinsiyetin birincil ve/ya da ikincil cinsel özelliklerini çok isteme.

4-Diğer cinsiyetten (ya da onun için belirlenen cinsel kimlikten değişik bir seçenekten) olmayı çok isteme.

5-Diğer cinsiyettenmiş (ya da onun için belirlenen cinsel kimlikten değişik bir seçenekten) gibi davranılmayı çok isteme.

6-Diğer cinsiyette (ya da onun için belirlenen cinsel kimlikten değişik bir seçeneğe) özgü duygularının ve tepkilerinin olduğuna çok inanma.

B. Bu duruma klinik açıdan belirgin bir sıkıntı eşlik eder ya da bu durum toplumsal, işle ilgili işlevsellikte ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşme ile gider.

Varsa belirtiniz:

Cinsel gelişim bozukluğu ile giden (örn. 255.2 [E25.0] doğuştan gelen adrenal hiperplazi ya da 259.50 [E34.50] androjen duyarsızlık sendromu gibi doğuştan gelen bir adrenogenital bozukluk). Kodlama notu: Cinsel kimliğinden yakınmanın (hoşnut olmamanın) yanı sıra cinsel gelişim bozukluğunu da kodlayın.

Varsa belirtiniz:

Dönüşüm sonrası: Kişi istediği cinsiyeti tam zamanlı olarak yaşayarak, o cinsiyete geçmiştir ve karşı cinsiyet hormonları ile tedavi veya arzu edilen cinsiyete geçişe yönelik cinsiyet değiştirme ameliyatı gibi cinsiyet geçişine yönelik en az bir tıbbi işlem veya tedavi rejimi uygulanmıştır. 1.2.2) Cinsiyetinden Hoşnutsuzluğun Epidemiyolojisi

Erişkinlerde; cinsiyetinden hoşnutsuzluk yaygınlığı Avrupa’da hormon ve cerrahi kliniklerinin kayıtlarına dayanarak yapılan tahminlere göre erkek olarak doğanlarda 11.000’de 1, kadın olarak doğanlarda 30.000’de 1 dir. DSM-5 Cinsiyetinden hoşnutsuzluk tanısı için erkek olarak doğanlarda %0,005-%0,014 arasında ve kadın olarak doğanlarda %0,002-%0,003 arasında yaygınlık bildirmektedir. Çoğu merkez, toplamda erkeklerde cinsiyetinden hoşnutsuzluk yaygınlığının, kadınlardaki cinsiyetinden hoşnutsuzluk yaygınlığından daha fazla olduğunu bildirmektedir. Cinsiyetinden hoşnutsuzluğu olan çoğu erişkin, geriye dönük olarak farklılığın kaynağını tarif edemese de, aynı cinsiyetten diğer çocuklardan farklı hissettiklerini bildirmektedirler. Çoğu, ilk yıllardan itibaren belirgin olarak karşı cinsiyetten olduğunu hissettiğini, diğer cinsiyetle özdeşimin

(14)

ergenlik ve erişkinlikte daha yoğun hale geldiğini ifade etmektedir. Tanıda önemli bir nokta, doğuşta cinsiyeti kız olan ve erkek çocuk gibi giyinen ve davrananların, doğuştan erkek olan ve kız gibi davrananlara göre daha fazla kabul gördükleridir. Bazı araştırmacılar, klinik verilerden ziyade toplum verilerine dayanarak her 500 erişkinden birinin transgender spektrumunda bir yerde olabileceğini iddia etmektedir (Sadock ve Sadock 2014).

Transseksüalitenin yaygınlığına ilişkin epidemiyolojik veriler kısıtlıdır. Erkekler için 1/11900-1/45000, kadınlar içinse 1/30400-1/200000 aralığında oranlar bildirilmiştir. Mevcut veriler daha çok cerrahi girişim ya da hormon tedavisi amacıyla bu konuda uzman kliniklere başvuran bireylerden elde edilmektedir (Coleman ve ark. 2012). Yaygınlık oranları farklılık göstermektedir. Bu farklılık; daha çok kültürel nedenler olmakla birlikte, örneklem gruplarının heterojenitesi ve yapılan çalışmalar arasındaki metodolojik farklılıklar ile açıklanmıştır (Cuypere 2006; Weyers 2009).

1.2.3) Cinsiyetinden hoşnutsuzluğun başlangıcı ve gidişi

Yapılan çalışmalar cinsiyetinden hoşnutsuzluğun çocukluk döneminde ve birçoğunda okul öncesi dönem veya okulun ilk yıllarında başladığını, bireylerin bu hoşnutsuzluğu erken dönemde ‘’belirsiz bir his’’ veya ‘’kafa karışıklığı’’ olarak tanımladığını, yaşları ilerledikçe cinsiyetinden hoşnutsuzluğun daha açık bir hal aldığını, özellikle pubertal dönemde ikincil cinsiyet karakterlerinin belirginleşmesiyle beraber bu hoşnutsuzluğun zirveye ulaştığını belirtmektedir. 2015 yılında Amerika’da 101 transgender bireyin katılımıyla yapılan bir çalışmada katılımcıların cinsiyet belirsizliğinin başlangıç yaşı ortalaması 8,3 yaş olarak bildirilmiştir (Olson ve ark. 2015). Bununla birlikte çocukluk döneminde başlayan cinsiyetinden hoşnutsuzluğu olan bireylerin önemli bir kısmında prepubertal dönemden adelösan döneme geçişle birlikte cinsiyetinden hoşnutsuzluk yakınması devam etmemektedir. Yapılan çalışmalar çocukluk döneminde cinsiyetinden hoşnutsuzluğu olanların küçük bir kısmının adölesan dönemde de cinsiyetinden hoşnutsuzluğunun devam ettiğini belirtmektedir. Kalıcılık oranları çeşitli çalışmalar arasında farklılık gösterse de (%2-%27), sonuçlar, cinsiyet disforisinin ergenlik sonrası çocukların çoğunda azalarak kaybolduğunu göstermektedir (Steensma ve ark. 2011)

Çocukluk çağındaki cinsiyet disforisinin kalıcı olup olmayacağını öngördürebilecek özellikler ile ilgili çalışmalar sınırlı olmakla birlikte; cinsiyet disforisinin çocukluk çağında ne kadar aşırı ise, ergenlikte devam edebilmesinin o kadar daha olası olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur (Wallien ve Cohen-Kettenis, 2008).

(15)

4 faktörlerin daha iyi anlaşılması için yapılan kalitatif bir çalışmada; cinsiyet disforisi devam eden ergenler (ısrar edenler/persister) ve cinsiyet disforileri azalanlar (vazgeçenler/desister), 10-13 yaşları arasındaki sürenin, çocukluk çağı cinsiyet disforisinin kalıcılığının veya azalmaya başlamasının farkına varılması açısından önemli olduğunu bildirmişlerdir. Aynı çalışmada çocukluk çağı cinsiyet disforisinin kalıcılığı veya sonlanması üç faktörle ilişkili bulunmuştur. Bu faktörler; özellikle 10-13 yaşları arasında değişen sosyal çevrenin etkileri, beklenen veya gerçekleşen ergenliğe bağlı bedenlerinin kadınsılaşması ya da erkeksileşmesine verilen tepki ve ortaya çıkan romantik / cinsel hisler ve cinsel partner seçimi şeklinde belirtilmiştir.

Bu çalışmada araştırıcılar hem persister hem de desister çocukların, çocukluk yıllarında diğer cinsiyetten olma arzusu bildirmiş olmalarına rağmen, arzularının altında yatan nedenlerin farklı göründüğünü bildirmişlerdir. Cinsiyet disforisi devam eden ergenler (ısrar edenler/persister) cinsiyet disforilerini öncelikle vücutlarıyla cinsiyet kimlikleri arasındaki uyuşmazlığa ve farklı bir yapıya sahip olma özlemlerine bağlamışlardır. Ancak, cinsiyet disforileri azalanlar (vazgeçenler/desister) diğer cinsiyetin bedenine sahip olma arzusunun ve (eğer varsa) diğer cinsiyetten olma arzusunun kendi bedenlerine karşı duyulan gerçek bir tiksintiden daha çok, tercih edilen cinsiyet rolünü yerine getirme fırsatı ile ilgili olduğunu belirtmişlerdir. Araştırıcılar bu sonuçların, bedeninden duyduğu rahatsızlık varlığının, çocukluk çağı cinsiyet disforisinin kalıcılığına veya azalmasına önemli ölçüde katkıda bulunabileceğini işaret ettiğini belirtmişlerdir (Steensma ve ark. 2011).

Cinsiyetinden hoşnutsuzluğu olan bireyler deneyimledikleri cinsiyetleri ile atanmış cinsiyetler ve / veya doğumsal cinsiyetler arasında bir uyumsuzluk yaşamaktadır; ancak tam bir cinsiyetler arası kimliğe sahip olmaları gerekmez (Diamond & Butterworth, 2008). Cinsiyet disforisi olan her kişi tam bir cinsiyet kazanma veya tam olarak 'diğer cinsiyet' rolünde yaşamak istemez. Belirsiz cinsiyet duygularının sadece bir geçiş döneminin (azaltan veya kalıcı olan) bir parçası olup olmadığını veya bu kişinin sabit bir özelliği olup olmadıklarını görmek için gelişimini daha uzun süre izlemek faydalı olacaktır (Cohen-Kettenis, 2009).

1.2.4) Cinsiyetinden hoşnutsuzluğu olan bireylerde eşlik edebilen ruhsal bozukluklar

Yapılan çalışmalarda, cinsiyetinden hoşnutsuzluğu olanlarda, başta majör depresyon ve anksiyete bozuklukları olmak üzere ruhsal bozuklukların yaygınlığı toplumun genelinden yüksek bulunmuştur (Nuttbrock v.d 2010, Clements-Nolle v.d 2001). Avrupa kaynaklı bir çalışmada, DSM-5’e göre cinsel kimlik bozukluğu tanısı konulan kişilerde majör depresyon ve anksiyete bozuklukları başta olmak üzere toplmda %38’ine ruhsal bozukluk tanısı konulmuş, yaşam boyu

(16)

ruhsal bozukluk yaygınlığı ise %70 olarak bildirilmiştir (Heylens ve ark. 2014). Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir kesitsel çalışmada cinsel kimlik bozukluğu olan bireylerde; major depresyon %44, anksiyete bozuklukları %33 oranında bildirilmiştir (Bockting ve ark. 2013). Amerika kaynaklı çalışmalarda; transseksüel bireylerin yaşam boyu özkıyım girişiminde bulunma öyküsü ise %30 ve üzeri oranlarda bildirilmektedir (Clements-Nolle ve ark. 2001; Nuttbrock ve ark. 2010). Türkiye’de transseksüel bireylerde yaşam boyu ruhsal bozukluk yaygınlığı ve özkıyım girişimi öyküsünü yüksek oranlarda bildiren çalışmalar mevcuttur (Turan ve ark. 2015, Yüksel ve ark. 2016, Kaptan ve ark.2010).

Ülkemizde gerçekleştirilen bir çalışmada özkıyım girişimi bulunma öyküsü olan transseksüel bireylerin %76’ sının 21 yaşından önce özkıyım girişimini gerçekleştirdiği bildirilmiştir. Bu sonuçlar cinsel kimlik çatışmaları içinde olan bireylerin ergenlik döneminde özkıyım riskinin yüksek olması nedeniyle ruh sağlığı uzmanlarının ergenlik döneminde cinsiyet disforisi nedeniyle başvuran bireylerin izleminde özkıyım riski açısından dikkatli olmaları gerektiğini göstermektedir. Ayrıca cinsellik ve cinsiyet kimliği konusunda ailelerle yaşanan olumsuz deneyimlerin; bu bireyler için özkıyım riskini artırdığı da bildirilmiştir (Yüksel ve ark. 2017).

Çalışmaların tümü; cinsiyet disforisi olan her bireyde ruhsal bozukluk ve özkıyım girişimi saptanmadığını da göstermektedir. Cinsiyet disforisinin varlığı ya da düzeyi ruhsal bozukluk gelişmesinde kendi başına yeterli bir belirleyici olarak gözükmemektedir. Bireylerin cinsiyet disforilerinin şiddeti ile eşlik eden psikopatoloji varlığı ve şiddeti arasında ilişki olmadığını gösteren çalışmalar mevcuttur (Bockting ve arkadaşları 2013). Ruh sağlığının bozulmasında damgalanma, ayrımcılık, şiddet, çocukluk döneminde kötü muamele gibi risk etkenleri rol oynayabilmektedir. Transseksüel bireylerin ayrımcılık deneyimlerinin; klinik depresyon ve özkıyım girişimi ile ilişkisinin gösteren çalışmalar mevcuttur (Clements-Nolle ve ark. 2006, Bockting ve ark. 2013). Damgalanma stresinin, doğrudan etkileriyle birlikte, transseksüel bireylerin bu stresle başa çıkmaları sırasında cinsel kimliklerinin benimsenmesi ve içselleştirilmesi üzerine olumsuz etkilerinin olduğu, bu nedenle damgalanma deneyiminin azınlık grubundaki bireylerin bir kısmını daha kırılgan hale getirebildiği öne sürülmektedir (Hatzenbuehler 2009).

(17)

6 1.2.5) Transseksüel bireylerin karşılaştığı psikososyal sorunlar

Transeksüel bireylerin kimlikleri ve davranışları genellikle sosyal ve tıbbi olarak damgalanır, bu da olumsuz sağlık sonuçları için risk altında olan bir popülasyona yol açmaktadır. Transseksüel bireyler farklı toplumlarda yaygın bir şekilde cinsiyet kimlikleriyle ilgili ayrımcılık ve şiddete maruz kalmaktadır (Grant ve ark. 2011; European Union Agency for Fundamental Rights, 2014). Transseksüel bireyler ile kardeşlerini ya da toplumun genelini karşılaştıran çalışmalarda transseksüel bireylerin daha yüksek oranda ayrımcılığa maruz kaldıkları bildirilmektedir (Reisner ve ark. 2014, Factor ve Rothblum 2007). Türkiye’de yapılan bir araştırmada, transseksüel bireylerin sosyal yaşamın birçok alanında damgalanma ve birçok farklı ayrımcılık formları ile karşı karşıya kaldıklarını ortaya koymuştur (Yılmaz ve Göçmen 2015).

Transseksüel bireylerin uğradığı bu ayrımcılığın ekonomik problemler, fiziksel istismar, adli sorunlar, sosyal izolasyona neden olabileceği ve onların özkıyım, depresyon, madde kullanımı, HIV ve cinsel yolla bulaşan diğer enfeksiyon hastalıkları gibi sağlık sorunları açısından da daha yüksek riskli bir duruma gelmelerine sebep olabileceği düşünülmektedir (Yılmaz ve Göçmen 2015).

Transseksüel bireyler sıklıkla kendi toplumsal cinsiyet kimliklerini araştırırken de zorlanmaktadırlar. Transseksüel bireylerin cinsiyetinden hoşnutsuzluk yakınmasının başlangıcından itibaren geçen süreçteki deneyimleri ile ilgili yapılan kalitatif bir çalışmada, cinsellikleriyle ilgili bir rahatsızlık hissi, izolasyon, sosyal yaşamdaki zorluklar, cinsellik arayışı, cinsel kimliği de içeren varoluşsal sorunlarla yüzleşme gibi temalar ön planda belirlenmiştir. Bu süreçte umutsuzluğun kabulü, toplumla çatışma, yabancılaşma gibi krizlerin sıkça görüldüğü, ancak katılımcıların kendi kendini tanıma ve anlama konusundaki güçlü düşüncelerinin bu krizlerin verdiği sıkıntıyı azalttığını ifade etmişlerdir. Bu kalitatif çalışma ile transseksüel bireylerin, “transseksüelizm benim yaşam tarzımdır” ile sözlü hale getirilebilecek bir öz-kavram oluşturduklarında ve topluma kaynaştırılmış bir varlık değil, bağımsız bir varlık olarak kendine özgü bir şekilde yaşama kararlılığını ve umudunu taşıdıklarında çatışmadan uzaklaştıkları ve şimdiye kadar yaşadıkları sıkıntı ve varoluşsal kaygıdan kurtulabildikleri, bu deneyimlerin nihayetinde nesnel olarak kendini anlama ile öz saygı ve öz-yeterlilik sağlayarak işlevsel bir benlik oluşturmalarını sağladığı sonucuna varmışlardır (Sudo, Yamamoto ve Yoshikawa 2018).

(18)

1.2.6) Transseksüel bireylerin cinsiyet geçiş süreçlerindeki klinik müdahaleler

Transseksüel bir bireyin cinsiyet geçiş sürecindeki izleminde temel nokta; cinsel kimliğine ve yaşamına uyumunu arttırmak olmalıdır (Keskin 2015). Geçmişte ‘’HBIGDA’’ (Harry Benjamin Cinsiyet Disforisi Birliği) olarak bilinen WPATH (Dünya Profesyonel Transseksüel Sağlığı Birliği), bakım standartlarını (Standards of Care (SOC)) içeren bir seri kılavuz yayınlamıştır. Bu kılavuzun amacı; bu alanda çalışan uzmanlara, cinsiyet disforisi olan kişilerin sorunlarını çözüme kavuşturacak öneriler sunmaktır (Coleman ve ark. 2012).

Transseksüel bireylerin cinsiyet geçiş sürecinde klinik yaklaşımın temel olarak; arzu edilen rolde gerçek yaşam deneyimleri, hormon tedavileri ve cerrahi girişimlerden oluşmaktadır. HBIGDA’ nın bakım standartlarının 2012 yılında yayımlanan versiyonunda, cinsiyet geçiş operasyonları öncesi hormon tedavisi ile birlikte 12 aylık cinsel kimlikle uyumlu cinsel rolde yaşam deneyimi ölçütü belirlenmiştir (Coleman ve ark. 2012). Bununla birlikte transseksüel bireylerin bir bölümünde hem hormon tedavisi hem cerrahi gerekirken, bazıları bu tedavilerden sadece biri için başvurabilir ya da bu tedavi seçeneklerinin hiçbirine ihtiyaç duymayabilir (Bockting 2008). Takip sürecinde bireylerin bir kısmı cinsiyet değiştirmek istemeyebilir ya da kendi cinsel kimliği ile rahat bir uyum sağlayabilir. Bu nedenle transseksüel bireylerde klinik müdahalelerin seçiminin bireye özgü olması gerektiği düşünülmektedir (Bockting ve ark. 2006).

Daha önce yapılan çalışmaların bulguları ışığında; transseksüel bireylerin hormon tedavisi ve cerrahi tedaviler gibi klinik müdahalelerin öncesindeki ve sonrasındaki süreçlerinde, cinsel kimliklerine ve yaşamlarına uyum sağlamalarına yardımcı olarak yaşam kalitelerini iyileştirmek için bu bireylerin cinsel kimlik gelişimi ve cinsiyet geçişi süreçlerindeki psikososyal özellikleri ve deneyimlerinin araştırılarak, derinlemesine incelenmesinin önem taşıdığını düşünmekteyiz.

2.ARAŞTIRMANIN AMACI

Bu çalışmada amacımız; cinsiyet değişimi amacıyla Ege Üniversitesi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Cinsiyet Disforisi Polikliniğine başvuran ve takiplerine düzenli olarak devam eden transseksüel bireylerin cinsel kimliklerinin gelişimi ve cinsiyet geçiş süreçlerinde etkili olan psikososyal özellikleri ve bu süreçlerdeki deneyimlerini araştırmaktır.

(19)

8 3. VARSAYIMLAR

1) Benlik saygısı yüksek olan transseksüel bireyler cinsiyet değişimi amacıyla daha erken başvuracaklardır.

2) Algılanan sosyal desteği daha yüksek olanlar cinsiyet değişimi amacıyla daha erken başvuracaklardır.

3) Ruhsal dayanıklılığı daha yüksek olanlar cinsiyet değişimi amacıyla daha erken başvuracaklardır.

4) Bağlanma örüntüsü olarak, kaçıngan ve kaygılı bağlanma boyutu puanları trans-kadınlarda daha yüksek düzeyde saptanacaktır.

5) Trans-erkekler geçiş yapmak istediği cinsiyetle uyumlu gerçek yaşam deneyimine daha erken yaşta başlayacaklardır.

6) Trans-kadınlar, trans erkeklere göre mesleki, toplumsal ve kişiler arası ayrımcılığa maruz kaldıklarını daha sık beyan edeceklerdir.

7) Cinsiyet değişimi için gerekli hormonal ve cerrahi prosedürler tamamlanmadan cinsel deneyimlerin ertelenmesi trans-erkeklerde daha sık görülecektir.

8) Trans-erkek ve Trans-kadın bireyler arasında eşlik eden psikopatoloji sıklığı açısından farklılık olmayacaktır.

9) Transseksüel bireylerde cinsiyet disforisinin başlangıç zamanı ile cinsiyet disforisi nedeniyle uzman bir psikiyatri kliniğinde düzenli takibe başlanılması arasında geçen süre arttıkça eşlik eden psikopatoloji şiddeti artacaktır.

4.YÖNTEM

4.1) Araştırma Metodolojisi ve Tipi

Bu çalışma, EÜTF Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Cinsiyet Disforisi Polikliniğine başvuran ve takiplerine düzenli olarak devam eden transseksüel bireylerin cinsel kimliklerinin gelişiminde etkili faktörleri belirlemek ve cinsiyet geçiş sürecinde yaşadıkları psikososyal deneyimleri araştırmak amacıyla planlanmış, karma yöntemle tasarlanmış betimsel tipte bir araştırmadır (Creswell, 2003: 211–215; Tashakkori ve Teddlie, 2003: 167–188).

(20)

Cinsel kimlik gelişimi ve cinsiyet geçiş sürecinde yaşanan psikososyal deneyimlerin anlamlandırılması ve betimlenmesi beklendiğinden nitel ve nicel yöntemlerin birlikteliği değer taşımaktadır. Bu çalışmada nicel veriler klinik ölçeklerin uygulanmasıyla, nitel verilerse yarı yapılandırılmış görüşmelerle elde edilecektir.

4.2) Örneklem

Bu çalışmaya Mart 2016-Ocak 2020 döneminde cinsiyet değişimi için, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Cinsiyet Disforisi Polikliniğine başvurmuş olan ve düzenli takibine devam eden, alım kriterlerini karşılayan ve çalışmaya katılmayı kabul eden transseksüel bireyler dahil edilmiştir. Tüm katılımcılar çalışmayla ilgili bilgilendirildikten sonra, gönüllü olanlara aydınlatılmış onam belgeleri imzalatılmıştır.

Araştırmanın nitel bölümü için amaçlı örnekleme yöntemlerinden maksimum çeşitlilik yöntemi kullanılarak yaş, cinsiyet, eğitim durumu, gelir düzeyi, çalışma yılı, kamu/özelde çalışma durumu gibi farklı nitelikler taşıyan bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Bu örneklem yönteminin kullanılma amacı, veri çeşitliliği sağlamak, veriler arasında ne tür ortaklık ve benzerliklerin var olduğunu belirlemekti (Yıldırım ve Şimşek, 2005: 108). Nitel verilerin toplanma aşaması, görüşmelerde, verilerin birbirini tekrarlamaya başladığı zamana kadar devam ettirilmiştir.

4.2.1) Çalışmaya Alım Kriterleri

a) Transseksüel olmak (ICD-10 tanı kriterlerini karşılamak) b) Çalışmaya katılmaya gönüllü olmak

c) Okuma yazma biliyor olmak

d) Bilgilendirilmiş onam verebilecek düzeyde bilişsel kapasiteye sahip olmak

4.2.2) Çalışmaya Alınmama Kriterleri

a) Çalışma sırasında psikiyatrik muayene ve SCID taraması ile tespit edilen Bipolar Bozukluk, Şizofreni tanısının olması

(21)

10 4.2.3) Çalışmadan Çıkarılma Kriterleri

a) Gönüllüler çalışmanın herhangi bir anında kendi istekleri ile çalışmadan ayrılabilmektedir.

4.3) Uygulama

4.3.1) Psikiyatrik Görüşme

EÜTF Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi, Cinsiyet Disforisi polikliniğine ilk başvuruları Ocak 2016-Ocak 2020 döneminde olan ve takiplerine devam edilen transseksüel bireyler ile Mart 2019-Ocak 2020 tarihleri arasında polikliniğimizdeki kontrol randevuları sırasında çalışma hakkında temel bilgiler verilerek, alım kriterlerine uyup uymadıkları değerlendirilmiştir. Kriterlere uyan bireylere ölçek uygulaması yapılmış ve yarı yapılandırılmış görüşme için seçilen bireyler ile ikinci bir randevu tarihi belirlenmiştir.

Katılımcıların sosyodemografik özellikleri ve cinsiyet disforisinin başlangıç yaşı, gerçek yaşam deneyimine başlangıç yaşı ve cinsiyet değişikliği amacıyla başvuru yaşları yapılan psikiyatrik görüşmeler sırasında sorgulanarak olgu rapor formlarına kaydedilmiştir.

Katılımcılara bilgilendirilmiş gönüllü onam formu imzalatılarak ayrıntılı psikiyatrik muayenesi ile SCID-5 (Structered Clinical Interview for DSM 5; DSM 5 için yapılandırılmış klinik görüşme), Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, Rosenberg Benlik Saygısı ölçeği, Yakın İlişkilerde Bağlanma Ölçeği (YIYE-2), Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (YDÖ), Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (CTQ) ve Kısa Semptom Envanteri (KSE) uygulanmıştır.

4.4) Araştırmanın Veri Toplama Araçları Nitel Veri Toplama Aracı Olarak Görüşme

Bu çalışmada deneyimleri derinlemesine ortaya çıkarmak, araştırmacıya sunduğu etkileşim kolaylığı ve esneklik olanağı açısından yarı yapılandırılmış görüşmeler tercih edilmiştir (Karasar, 2008: 167-168).

Görüşmeler, transseksüel bireylerin daha önce karşılaşmadıkları bir araştırmacı tarafından gerçekleştirilmiştir. Her bir görüşmede araştırmanın amacı açıklanarak, gizlilik güvencesi verilmiş

(22)

ve ses kaydı için izin alınmıştır.

Görüşmede kullanılacak formun geliştirilmesi aşamaları aşağıda sunulmaktadır.

 Literatür tarama sürecinde geniş bir soru havuzu oluşturulmuş ve bu havuzdan araştırmanın amacına ve yönteme uygun olan sorular seçilerek taslak bir form geliştirilmiştir.

 Taslak form, danışman öğretim üyesi ile birlikte soru sayısı azaltılarak tekrar yapılandırılıp, ön deneme için uygun hale getirilmiştir. Ön deneme beş transseksüel birey ile yapılmıştır.  Ön deneme ile ortalama görüşme süresi 45 dakika olarak belirlenmiş ve görüşülen kişiler

tarafından soruların uygunluğu, anlaşılırlığı ve görüşmeci değerlendirilmiştir.

 Ön deneme sonrası görüşülen transseksüel birey, araştırmacı ve danışmanının görüşleri ile görüşme formunun son şekli oluşturulmuştur.

Yarı yapılandırılmış görüşme formunun soruları, bu amaç çerçevesinde literatür verileri de göz önünde bulundurularak şu şekilde belirlenmiştir:

1-Cinsiyetinizden hoşnut olmadığınızı ilk olarak ne zaman ve nasıl hissettiniz?

2-İlk hissettiğinizde yaşadığınız duyguları bize tarif eder misiniz? (Bu duyguyu neye benzetirsiniz? Benzer bir duyguyu başka bir zamanda yaşadınız mı?)

3-Cinsiyetinizden hoşnutsuzluk ve cinsel kimliğinizle ilgili duygu ve düşüncelerinizin netleşmesinde neler etkili oldu ? Bu ne zamana denk geliyordu?

4-Cinsel kimliğinizle ilgili duygu ve düşüncelerinizin netleşme sürecinde görünümünüz (kılık, kıyafet) ile ilgili neler söylemek istersiniz?

5-Cinsel kimliğinizle ilgili duygu ve düşüncelerinizin netleşme sürecinde çevrenizle (aile, iş yaşamı, arkadaş) olan ilişkilerinizin seyri hakkında neler söylemek istersiniz? (Romantik ilişkileriniz ve cinsel deneyiminiz ile ilgili de biraz bilgi verir misiniz?)

6- Vücudunuzla, görüntünüzle (yüzünüz, göğüsleriniz, cinsel organlarınız, bacaklarınız, elleriniz) ilgili düşünceleriniz ve duygularınızı bizimle paylaşır mısınız?

7- Şu anda kimlerle yaşamaktasınız, geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz ve geleceğe dair beklentileriniz nelerdir?

8- Şu anda romantik ilişki içinde olduğunuz biri var mı? (Varsa romantik ilişkinizin seyri ile ilgili neler söylemek istersiniz?)

(23)

12 9- Cinsiyet değişikliği için merkezimize başvurma kararınızı neler etkiledi?

10- Transseksüel bir birey olarak cinsiyet değişimi amacıyla merkezimize başvurmadan önceki günlük yaşantınızda sizi zorlayan durum ve alanlar hakkında neler söylemek istersiniz?

11- Cinsiyet geçiş sürecinde (merkezimize başvurunuz ve izlem sürecinizde) sizi en çok zorlayan durum ve alanlar hakkında neler söylemek istersiniz?

12- Cinsiyet geçiş sürecinde karşılaştığınız hekimler ve yardımcı sağlık personelinin size karşı tutum ve davranışları hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizin hekimlerden ve yardımcı sağlık personelinden beklentileriniz nelerdir?

Nicel Veri Toplama Araçları

SCID – 5 (Structured Clinical Interview for the DSM- 5 Axis Disorders)

Major DSM-5 Eksen I tanılarının konması için geliştirilmiş, yapılandırılmış bir klinik görüşme ölçeğidir. Tanısal değerlendirmenin standart bir biçimde uygulanması, tanının güvenilirliğinin ve geçerliliğinin arttırılması, belirtilerin sistematik olarak araştırılması için First ve arkadaşları tarafından 2015 yılında geliştirilen ölçeğin Türkçe çevirisi, geçerlik ve güvenilirlik çalışmaları Aydemir ve arkadaşları tarafından 2018 yılında yapılmıştır.

Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri II (Ek 2)

Fraley ve arkadaşlarının 2000 yılında geliştirdiği, Selçuk ve arkadaşlarının 2005 yılında Türkçe güvenirlik ve geçerliliğini yaptığı, ''Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri II '' 18'i kaygı, 18'i kaçınma boyutlarını ölçen toplam 36 maddeden oluşan bir ölçektir. Her bir madde katılımcının romantik ilişkilerindeki düşünce ve duygularını, 7 aralıklı ölçekler üzerinden değerlendirmektedir. Her bir alt boyuttan alınan puan 18 ile 126 arasında değişmekte ve ölçekten ilgili boyutları ölçen maddeler ayrı ayrı toplanıp ortalamaları alınmaktadır kaygı ve kaçınma sürekli puanları hesaplanmaktadır. Alınan puan arttıkça kaçınmacı bağlanma ya da bağlanma kaygısının artmaktadır (Selçuk, Günaydın, Sümer ve Uysal, 2005).

Yetişkinler İçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (Ek 3)

Ölçek, Friborg ve arkadaşları (2003) tarafından geliştirilmiş olup Türkçe güvenilirlik ve geçerliliği Basım ve arkadaşları (2011) tarafından yapılmıştır. Psikolojik dayanıklılık 6 alt ölçekle değerlendirilmiş, 'yapısal stil’ (3,9,15,21) ve ‘gelecek algısı’ (2,8,14,20) 4’er madde; ‘aile uyumu’ (5,11,17,23,26,32), ‘kendilik algısı’ (1,7,13,19,28,31,) ‘sosyal yeterlilik’ (4,10,16,22,25,29) 6’şar

(24)

madde ve ‘sosyal kaynaklar’ (6,12,18,24,27,30,33) ise 7 madde ile ölçülmektedir.

Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ASDÖ) (Ek 4)

On iki maddeden oluşan ölçek Zimer ve arkadaşları (1998) tarafından geliştirilmiş olup; Türkçe güvenilirlik ve geçerliliği Eker ve arkadaşları (2001) tarafından yapılmıştır. Her biri 4 maddeden oluşan desteğin kaynağına ilişkin 3 grubu içerir. Bunlar; aile, arkadaş ve özel bir insandır. Her madde 7 aralıklı bir ölçek kullanılarak derecelendirilmiştir. Bu çalışmada, her alt ölçekteki dört maddenin puanlarının toplanması ile alt ölçek puanı elde edilmiş ve bütün alt ölçek puanlarının toplanması ile de ölçeğin toplam puanı elde edilmiştir. Elde edilen puanın yüksek olması algılanan sosyal desteğin yüksek olduğunu ifade etmektedir.

Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ) (Ek 5)

1965 yılında Rosenberg tarafından geliştirilen ölçek likert tipi olup 10 maddeden oluşmaktadır. Altmış üç maddeden oluşan ölçeğin 12 alt ölçeği vardır. Bu alt ölçekler içinde on maddeden oluşan birinci alt ölçek benlik saygısını ölçmektedir. RBSÖ’nün Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasında 0-1 puan yüksek benlik saygısı, 2-4 puan orta benlik saygısı, 5-6 puan düşük benlik saygısı olarak puanlandırılmış. RBSÖ on iki alt alandan oluşur ve ilk on maddesi benlik saygısını ölçer. (Çuhadaroğlu F, 1986).

Kısa Semptom Envanteri (Ek 6)

Kısa Semptom Envanteri (KSE): Kısa Semptom Envanteri (Brief Symptom Inventory), Derogatis (Derogatis 1992, Derogatis ve Lazarus 1994) tarafından geliştirilmiş, 53 maddelik çok boyutlu bir belirti tarama ölçeğidir. KSE, SCL-90 olarak bilinen 90 maddelik Semptom Belirleme Listesi'nin kısaltılmış, yaklaşık olarak 5-10 dakika içinde doldurulabilen kısa formudur. Şahin ve Durak (1994) tarafından yapılan Türkiye uyarlamasında KSE’nin “Anksiyete”, “Depresyon”, “Olumsuz Benlik”, “Somatizasyon” ve “Hostilite” olmak üzere beş faktörden oluştuğu bulunmuştur. Maddeler, ‘’hiç yok” ve “çok fazla var” ifadelerine karşılık gelen 0- 4 değerleri arasında derecelendirilmiştir. Her alt ölçek için belirlenen toplam, o alt ölçekteki madde sayısına bölündüğünde o boyut için bir puan elde edilmektedir. Her bir alt test puanı ve genel belirti puanının yükselmesi psikolojik belirti düzeyinin yüksek olduğu anlamına gelmektedir.

Çocukluk Çağı Travma Ölçeği (CTQ) (Ek 7)

Beş alt puanın toplamı CTQ toplam puanını verir. Alt puanlar 5-25, toplam puan 25- 125 arasındadır. Duygusal (emosyonel) istismar 3,8,14,18,25. maddeler ,fiziksel istismar 9,11,12,15,17 maddeler, fiziksel ihmal 1,4,6,2,26 maddeler, duygusal (emosyonel) ihmal 5,7,13,19,28 numaralı

(25)

14 maddelerle, cinsel istismar 20,21,23,24,27. maddelerle değerlendirilmektedir. CTQ’nun Türkçe’ye uyarlanması ve puanlarının kesim noktaları konusunda yapılan geçerlilik güvenilirlik çalışmasında cinsel ve fiziksel istismar için 5 puanın aşılmasının, yani sorulardan her hangi birine en alt düzeyde de olsa evet yanıtı verilmesinin pozitif bildirim olarak sayılması gerektiği, Fiziksel ihmal ve duygusal istismar için bu sınırın 7 puan, duygusal ihmal için ise 12 puan düzeyinde olduğu bildirilmiştir. Toplam puan için ise bu sınır 35 dolayında bildirilmiştir (Şar ve ark, 2012)

4.4.1) Veri Toplama Yöntemi ve Süreci

Araştırmada veri toplama süreci niteliksel ve niceliksel olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilmiştir.

a) Nitel veri toplama süreci:

Yarı yapılandırılmış görüşme yapılması planlanan katılımcılarla EÜTF Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatri polikliniğinde ortalama 45 dakika süren yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Görüşmelerin başlangıcında tez çalışmasının adı, amacı, görüşme süresi, görüşmenin gizliliği, ses kaydı ve görüşme yöntemi ile ilgili kısa bir bilgilendirme yapılarak çalışmaya katılım için onay alınmıştır.

Yapılan görüşmeler sonrasında ses kayıtları bilgisayar ortamında yazılı metin haline (transkripsiyon) getirilmiştir. Görüşmeler sırasında katılımcıların sözel olmayan davranışları da değerlendirme sırasında kullanılmak üzere not edilmiştir.

b) Nicel verilerin toplanma süreci:

Niceliksel veriler, Mart 2019’da toplanmaya başlamıştır. Ocak 2016-Ocak 2020 döneminde EÜTF Psikiyatri AD Cinsiyet Disforisi Polikliniğine başvuran ve takiplerine düzenli olarak devam eden transseksüel bireylerden klinik ölçekler ve olgu rapor formu ile toplanmıştır.

(26)

4.4.2) Verilerin Analizi a) Nitel Verilerin Analizi

Nitel verilerin analizinde Transseksüalizme ilişkin başlıklar/temalar ortaya çıkarılmış, birbirine benzeyen ve farklılaşan veriler bir araya getirilerek, anlaşılır biçimde düzenlenmiştir. Verilerin çözümlenmesi için transkripsiyon ve veri doğrulama, kodlama, anlam ünitelerinin ve anahtar sözcük/cümlelerin belirlenmiştir.

Transkripsiyon ve Veri Doğrulama

Görüşülen kişilere görüşme sırasına göre numara verilerek, görüşmeler yazılı hale getirilerek nitel veri seti elde edilmiştir. Daha sonra her katılımcıya kendisine ait transkript iletilmiş, verilerin doğruluğu açısından onayları alınmıştır.

Nitel Verilerin Kodlanması

 Literatür göz önünde bulundurularak transkriptlerdeki ifadelerden kod listesi oluşturulmuştur. Benzer ya da farklı kodlar göz önünde bulundurularak ilişkili kodları bir araya getiren kategori ve temalar belirlenerek, tematik kod listesi oluşturulmuştur.

 Her bir transkript, tematik kod listesine uygun olarak MAXQDA software (version 12) yazılım programında kodlanmıştır.

 Tematik Kod Listesine uygun olarak kodlanan alıntı metinlerden metnin özünü yansıtıcı anlayış, davranış, durum bildiren anlamlı yapılar bütününü ifade eden ‘anlam üniteleri’ oluşturulmuştur.

 Her bir katılımcının ifadelerinden alıntılanan metinlerden ortaya çıkan ‘anlam üniteleri’ sıklık, benzerlik, uygunluk, karşıtlık yönünden bir araya getirilerek ‘anahtar sözcük/cümleler’ belirlenmiştir.

Nitel Veri Analizinde Geçerlik ve Güvenirlik İçin Alınan Önlemler İç Geçerlik

Nitel analizde geçerlik sorunu genelde tanımlama sorunu olarak belirtilmektedir (Frankel and Wallen 2006: 462-463; Yıldırım Şimşek, 2005: 265; Gökçe, 2006: 83). Bu nedenle çalışmanın her

(27)

16 aşaması iyi tanımlanmalı ve açıkta soru bırakılmamasına dikkat edilmelidir. Bu çalışmada araştırmanın iç geçerliğini sağlamak için yapılmış olan çalışmalar aşağıda verilmektedir.

 Veri toplama aracı literatüre dayandırılarak hazırlanmıştır.

 Araştırma amacı ve kullanılan araçlar arasındaki uyum göz önünde bulundurulmuştur.  Çalışmanın her aşamada değerlendirilmesinde danışman öğretim üyesinden destek alınmıştır.  Transkriptler görüşme sonrasında katılımcılara ulaştırılarak üye kontrolü (member checking)

yöntemi kullanılmıştır. Böylece bilgilerin doğruluğu konusunda görüş istenmiştir.

 Araştırmacı tarafından bir analiz birimi değişik zamanlarda tekrar kodlanmış (intracoder reliability) ve sürekli aynı sonuçların elde edildiğinden emin olunmuştur.

 Ortaya çıkan anahtar sözcük/cümlelerin kendi aralarında ve ilgili tema- kategori-kodlarla tutarlılığı sürekli göz önünde bulundurulmuştur.

Dış geçerlik

Nitel çalışmalar, temsiliyet kısıtlılığı ve yapılan çalışmaya özgü bir yöntem seçildiği için genellenemez. Bu nedenle dış geçerlikle ilişkili olarak aktarılabilirlik, dönüştürülebilirlik kavramları kullanılmaktadır (Frankel and Wallen, 2006: 462-463; Yıldırım Şimşek, 2005: 264). Bu araştırmanın dış geçerliğini sağlamak için yapılanlar aşağıda sunulmaktadır.

 Görüşme sorularının yönlendirici olmamasına dikkat edilmiştir.

 Maksimum çeşitlilik örneklemi ile kapsayıcılık artırılmış, örneklem farklı görüşlerdeki bireylerin katılımı ile zenginleştirilmiştir.

İç güvenirlik

 İç güvenirlik başka araştırmacıların aynı veriyi kullanarak aynı sonuçlara ulaşıp ulaşamayacağına ilişkindir (Yıldırım Şimşek, 2005: 262-263). Bu çalışmada iç güvenirliği sağlamak için yapılanlar aşağıda sunulmaktadır.

 Literatür destekli ve danışman görüşü alınarak hazırlanmış yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Ön denemeler ile araştırmacının yeterliği sağlanmıştır.

 Veriler, araştırma amacına ve sorularına uygun biçimde toplanmıştır.

(28)

Dış güvenirlik

Dış güvenirlik, başka araştırmacıların benzer ortamlarda, benzer bir rol üstlenerek karşılaştırılabilir sonuçlara ulaşmalarına fırsat vermesi açısından önem taşımaktadır (Yıldırım Şimşek, 2005: 260). Bu çalışmada dış güvenirliği sağlamak için yapılanlar aşağıda sunulmaktadır.

 Araştırma yöntemi, nitel veri toplama araçlarının amacı ve geliştirilme süreci, veri toplama aşaması ayrıntılı biçimde tanımlanmıştır.

 Görüşme sırasında ortam ve süreç ile katılımcı davranış ve tutumları hakkında görüşmeci tarafından ek notlar alınmıştır.

 Araştırmadan elde edilen ses kayıtları ve transkripsiyonlar arşivlenmiştir.

b) Nicel Verilerin Analizi

Nicel verilerin analizi SPSS 25.0 istatistik paket programında yapılmıştır. Sürekli değişkenler için ortalama, standart sapma, en düşük ve en yüksek değerler; nominal değişkenler için sayı ve yüzde değerlerini belirleyen tanımlayıcı analizler yapılmıştır. Bu çalışmada; cinsiyet geçiş süreciyle ilgili olan cinsiyet disforisinin başlama yaşı, gerçek yaşam deneyimine başlanma yaşı, cinsiyet değişikliği amacıyla başvuru yaşı verileri ve klinik ölçek puanlarının transkadınlar ile transerkekler arasında karşılaştırılması için Bağımsız Gruplar T Testi (normal dağılıma uyan değişkenler için) ve Mann-Whitney U Testi (normal dağılıma uymayan değişkenler için) kullanılmıştır. Transkadınlar ile transerkeklerin psikiyatrik öykülerine dair verileri Peason chi quare ve Fisher’s exact test ile karşılaştırılmıştır. Katılımcıların ölçeklerden aldıkları puanların birbirleriyle ilişkileri ve cinsiyet geçiş süreciyle ilgili olan cinsiyet disforisinin başlama yaşı, gerçek yaşam deneyimine başlanma yaşı, cinsiyet değişikliği amacıyla başvuru yaşlarının ölçek puanlarıyla arasındaki ilişkiyi incelemek için korelasyon analizi yapılmıştır. Bu korelasyon analizleri transkadınlar ve transerkekler için kendi içlerinde ayrı ayrı da yapılmıştır. Korelasyon analizinde normal dağılıma uyan değişkenler için Pearson Testi, normal dağılıma uymayan değişkenler için Spearman Testi kullanılmıştır.

(29)

18 5-ETİK KURUL ONAYI

Çalışma için E.Ü.T.F Araştırma Etik Kurulu’ndan onay alınmıştır.

6-ÇALIŞMANIN MADDİ DESTEĞİ

Çalışma herhangi bir maddi desteği gerektirmemiştir.

7-BULGULAR

7.1. Araştırmanın Niceliksel Bölümü için Örneklemin Belirlenmesi

Bu çalışmaya; Ocak 2016 ile Ocak 2020 döneminde cinsiyet değişimi için, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi, Cinsiyet Disforisi Polikliniğine başvurmuş olan ve takibine düzenli devam etmekte olanlar içinden, alım kriterlerini karşılayan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 67 transseksüel birey dahil edildi. Tüm katılımcılar çalışmayla ilgili bilgilendirildikten sonra, gönüllü olanlara aydınlatılmış onam belgeleri imzalatıldı.

7.2. Örneklemin Sosyodemografik Verileri

Çalışmaya katılan 67 transseksüel bireyin, 39’ u transerkek, 28’ i transkadındı. Çalışmaya dahil edilen transseksüel bireylerin yaş ortalaması 27.07 ± 1.038, öğrenim yıllarının ortalaması 11.28 ± 3.370 yıl olarak hesaplanmıştır. Örneklemdeki 38 kişi aktif çalışan, 16 kişi öğrenci, 13 kişi işsiz olarak hayatlarını sürdürmekteydi.

Katılımcıların tümü aynı zamanda gerçek yaşam deneyimlerinden geçiyorlardı ve cinsiyet değişikliği ameliyatına ulaşmak için adım adım cinsiyet geçiş sürecini yaşamaktaydılar. Çalışmaya dahil edilen 67 transseksüel bireyin sosyodemografik verileri detaylı olarak Tablo-1 de gösterilmiştir.

Ayrıca katılımcıların cinsel kimliklerine göre sosyodemografik verilerinin karşılaştırılması da Tablo-2’ de yapılmıştır. Buna göre; çalışmaya dahil edilen transerkeklerin, transkadınlara göre öğrenim yılının daha uzun, sosyal sigorta güvencelerine sahip olma oranlarının da daha yüksek olduğu, iki grup arasında yaş açısından anlamlı fark olmadığı saptanmıştır (Tablo-2).

(30)

Tablo 1: Örneklemin Sosyodemografik Verileri

Sosyodemografik Veriler n (%) Ortalama ± SS

Cinsel Kimlik Transkadın 28 (41,8) Transerkek 39 (58,2) Yaş 27.07 ± 1.038 Öğrenim Yılı 11.28 ± 3.370 Eğitim Durumu Okuryazar 1 (1,5) İlkokul 5 (7,5) Ortaokul 15 (22,4) Lise 29 (43,4) Üniversite ve üstü 17 (25,4) Çalışma Durumu Aktif çalışan 38 (66,6) Öğrenci 16 (23,9) İşsiz 13 (19,5)

Sosyal Güvence Var 45 (67,2)

Yok 22 (32,8)

Alkol Kullanımı Var 43 (64,2)

Yok 24 (35,8)

Sigara Kullanımı Var 37 (55,2)

(31)

20 Tablo 2: Örneklemdeki Transkadınlar ile Transerkeklerin Sosyodemografik Özelliklerinin Karşılaştırılması

Transkadın Transerkek İstatistik

Ortanca ÇAA Ortanca ÇAA

Yaş1 27.5 20 23 8 p= 0.071 z= -1.804 Öğrenim Yılı1 11 7 12 3 p= 0.038 z= -2.076 n % n % Sosyal Güvence2 var 14 50 31 79.5 p=0.011 yok 14 50 8 20.5

ÇAA:Çeyrekler arası aralık, 1: Mann Whitney U testi, 2: Pearson Ki Kare Testi,

7.3. Örneklemin tıbbi ve psikiyatrik öyküsü ile ilgili verileri

Örneklem içerisinde ek tıbbi kronik hastalık öyküsü olan sekiz transseksüel birey bulunmaktaydı. Bunlardan üçünde diabetes mellitus, ikisinde hipotiroidi, ikisinde hipertansiyon, birinde vitiligo tanısı bulunmaktaydı.

Çalışmaya katılmayı kabul eden transseksüel bireylerin tümünün psikiyatrik görüşmeleri bir psikiyatri hekimi tarafından gerçekleştirildi. Tüm katılımcılar SCID-5 ile değerlendirildi. Çalışmaya dahil edildiklerinde yapılan SCID-5 görüşmesine göre; çalışmaya katılan hastaların 16‘sında (%23,8) ‘Depresyon’’, 6‘sında (%8,9) ‘’Anksiyete Bozuklukları’’, 4’ünde (%5,9) Alkol Kullanım Bozukluğu, 4’ ünde (%5,9) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısı olmak üzere toplamda 30 (%44,7) katılımcı ruhsal bozukluk tanısı almış olup, bunların içinde üç katılımcıda Depresyon ile komorbid Alkol Kullanım Bozukluğu ve DEHB bulunmaktaydı (iki katılımcıda Depresyon ile Alkol Kullanım Bozukluğu, bir katılımcıda ise Depresyon ile DEHB). şeklinde bulunmaktaydı. Daha önce psikotrop kullanım öyküsü olan 31 transseksüel birey

(32)

bulunmaktaydı, bunların 14’ünde görüşme sırasında psikotrop tedavi kullanımı devam etmekteydi. Çalışmaya dahil edilen 67 transseksüel birey ile yapılan görüşmelerde 11 inin daha önce en az bir kez özkıyım girişiminin olduğu, 23’ünde ise hayatının herhangi bir döneminde özkıyım düşüncesi veya planının mevcut olduğu öğrenilmiştir. Örneklemin psikiyatrik öyküleri ile ilgili veriler detaylı olarak Tablo 3’te gösterilmiştir.

Tablo 3: Örneklemin Psikiyatrik Öyküsü ile İlgili Veriler

Örneklemin psikiyatrik öyküsü ile ilgili veriler n (%)

Daha önce psikiyatri başvurusu Var 33 (49,3)

Yok 34 (50,7)

Daha önce psikotrop kullanımı Var 32 (47,8)

Yok 35 (52,2)

Ailede psikiyatrik hastalık öyküsü Var 16 (23,9)

Yok 51 (76,1)

Özkıyım girişimi öyküsü Var 11 (16,4)

Yok 56 (83,6)

Özkıyım düşüncesi/planı Var 35 (52,2)

Yok 32 (47,8)

SCID Tanısı Depresyon 16 (%23,8)

Anksiyete Bozuklukları 6 (%8,9) Alkol Kullanım Bozukluğu 4 (%5,9) Dikkat Eksikliği ve

Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)

4 (%5,9)

Ayrıca katılımcıların psikiyatrik öykülerine dair verileri transkadınlar ve transerkekler arasında karşılaştırılmış olup sonuçları Tablo 4’ te verilmektedir. Buna göre; transkadınlarda özkıyım girişiminde bulunma öyküsü, transerkerkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı ölçüde daha sık saptanmıştır (p<0,050; fıshers exact test).

(33)

22 Tablo 4: Psikiyatrik öykülere dair verilerin transkadınlar ve transerkekler arasında karşılaştırılması

Transkadın Transerkek

n % n % İstatistik

Daha önce psikiyatri başvurusu1

Var 14 50 19 48.7 p=0.918

Yok 14 50 20 51.3

Daha önce psikotrop kullanımı1 Var 16 57.1 16 42.1 p=0.193 Yok 12 42.9 23 57.9 Ailede psikiyatrik hastalık öyküsü1 Var 6 21.4 10 25.6 p=0.690 Yok 22 78.6 29 74.4 Özkıyım girişimi öyküsü2 Var 8 28.6 3 7.7 p=0.042* Yok 20 71.4 36 92.3 Özkıyım düşüncesi/planı1 Var 14 67.9 16 41 p=0.466 Yok 14 32.1 23 59

1: Kikare testi sonucu, 2: Fisher’s exact test sonucu, p<0.05* değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.

7.4. Örneklemin Cinsiyet Geçiş Süreçleri ile İlgili Verileri

Katılımcıların cinsiyet geçiş süreçleri ile ilgili olan cinsiyet disforilerinin başlangıç yaşları (Z1), cinsiyet değişikliği amacıyla başvuru yaşları (Z2) ve sahip olmak istedikleri cinsiyetle uyumlu gerçek yaşam deneyimine başlangıç yaşları (Z3) verileri psikiyatrik görüşme sırasında katılımcılardan elde edilerek, olgu rapor formuna kaydedilmiştir. Çalışmaya dahil edilen 67 transseksüel bireyin cinsiyet disforisinin başlangıcı için belirttikleri yaşlarının ortalaması 8,58 ± 0.305 yaş, sahip olmak istedikleri cinsiyetle uyumlu gerçek yaşam deneyimine başlangıç yaşlarının

(34)

ortalaması 19,16 ± 3.792 yaş cinsiyet değişimi amacıyla başvuru yaşlarının ortalaması ise 25,49±8.41 yaş olarak hesaplanmıştır. Ayrıca katılımcıların cinsiyet değişimi için başvuru yaşı ile cinsiyet disforisinin başlangıç yaşı arasındaki geçen süre (T1) ve gerçek yaşam deneyimine başlangıç yaşı ile cinsiyet disforisinin başlangıç yaşı arasındaki geçen süre (T2) hesaplanmıştır. Örneklemdeki transseksüel bireylerin cinsiyet geçiş süreci ile ilgili verilerinin cinsel kimliklerine göre karşılaştırılması yapılmış olup, sonuçlar Tablo 5’te gösterilmektedir. Çalışmaya dahil edilen 67 transseksüel birey içerisinde 32 transseksüel birey hormon tedavisi kullanmaktaydı, bunlar içerisinden 26 olgu hekimlerin onayı ve kontrolü altında hormon tedavisini sürdürmekteyken, 6 olgu hekim onayı ve kontrolü altında olmadan kendi imkanlarıyla tedarik ettiği hormon preparatlarını kullanmaktaydı. Cinsiyet geçiş sürecinin bir parçası olarak cerrahi işlem uygulanmış olan 17 olgu bulunmaktaydı.

Tablo 5: Örneklemdeki Transkadınlar ile Transerkeklerin Cinsiyet geçiş süreci ile ilgili verilerinin karşılaştırılması Transkadın Transerkek Ortanca (min-max) Ortanca (min-max) Cinsiyet disforisinin başlangıç yaşı

(Z1)

9 (5-15) 7 (5-15) p= 0,102

z= 1,636 Cinsiyet değişimi için başvuru yaşı

(Z2)

25 (18-49) 22 (18-48) p= 0,032

z= -2,144 Gerçek Yaşam Deneyimine

başlangıç yaşı (Z3)

18 (16-28) 18 (15-32) p= 0,536 z= -0,619

Cinsiyet değişimi için başvuru yaşı ile Cinsiyet disforisinin başlangıç yaşı arasındaki süre (yıl) (T1)

16 (7-40) 14 (7-36) p= 0,141

z= -1,473

Gerçek Yaşam Deneyimine başlangıç yaşı ile Cinsiyet disforisinin başlangıç yaşı arasındaki süre (yıl) (T2)

9.5 (4-20) 10 (3-26) p= 0,711

z= -0,370

(35)

24 7.5.Örnekleme uygulanan klinik ölçeklerin sonuçları ile ilgili veriler

Örnekleme dahil edilen olgulara birinci görüşmede Yetişkinler için Dayanıklılık Ölçeği (YDÖ), Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ÇBASDÖ), Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği-D1 Envanteri Benlik Saygısı Alt ölçeği (RBSÖ), Yakın İlişkiler Envanteri II (YİYE II), Kısa Semptom Envanteri (KSE), Çocukluk Çağı Travma Ölçeği (CTQ) uygulanmış olup ölçeklerin toplam puanları ve alt ölçek puanlarının ortalama ve ortanca değerleri Tablo 6’da gösterilmiştir.

Ayrıca örnekleme uygulanan klinik ölçek sonuçları transerkekler ile transkadınlar arasında karşılaştırılmış olup, istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanan sonuçlar normal dağılmayan değişkenler için Tablo-7.1’de, normal dağılan değişkenler içinde Tablo-7.2’de gösterilmiştir. Buna göre, transerkeklerin; ASDÖ toplam puan ve tüm alt ölçek puanlarının, YDÖ Toplam puanı ve tüm alt ölçek puanlarının, transkadınların aynı ölçeklerdeki puanlarına göre istatistiksel açıdan anlamlı olarak daha yüksek saptanmıştır.

KSE toplam puanı ile beraber KSE tüm alt ölçek puanlarının, CTQ tüm alt ölçek puanlarının ve RBSÖ Benlik Saygısı alt ölçek puanının ise transkadınlarda, transerkeklere göre istatistiksel açıdan anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptanmıştır (Tablo-7.1).

CTQ ölçeğinin değerlendirilmesinde net ifade edilen kesme puanları belirtilmemekle beraber Türkçe’ye uyarlamasının geçerlilik ve güvenilirliğini ölçen çalışma sonucunda önerilen kesim puanları kabul ederek bulgularımızı değerlendirdiğimizde; katılımcılar arasındaki 32 transseksüel bireyin CTQ toplam puanının, çocukluk çağı travma öyküsü bildirimi lehine yaklaşık kesim puanı olarak belirtilen 35 puan ve üzerinde olduğu görülmüştür. Bununla beraber; 16 katılımcının cinsel istismar, 13 katılımcının fiziksel istismar, 27 katılımcının duygusal istismar, 31 katılımcının duygusal ihmal, 15 katılımcının fiziksel ihmal alt ölçek puanlarında travma öyküsü lehine pozitif bildirim verdiği görülmüştür. Katılımcılar arasındaki transkadınlar, transerkeklere göre istatistiksel açıdan anlamlı olarak daha yüksek oranda çocukluk çağı travma öyküsü bildiriminde bulunmuşlardır (p=0,005, x2:7,786). Çocukluk çağı travma bildiriminde bulunan transseksüel bireyler ile bulunmayanların psikososyal özellikleri karşılaştırıldığında, çocukluk çağı travması olan transseksüel bireylerin, benlik saygılarının daha düşük olduğu (p=0,002, z=-3,046), psikolojik dayanıklılıklarının daha az olduğu (p=0,009, z=-2,065), çalışmaya dahil edildikleri sıradaki psikopatolojik semptom düzeylerinin daha şiddetli olduğu (p<0,001, z=-3,848) saptanmıştır. Transerkekler ile Transkadınların YİYE-2 ölçek puanları karşılaştırıldığında transkadınların kaygılı bağlanma boyutu puanlarının transerkeklerden istatistiksel açıdan anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0,05). Kaçınma boyutu puanları açısından ise transkadınlar ile transerkekler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (Tablo 7.1)

Şekil

Tablo 1: Örneklemin Sosyodemografik Verileri
Tablo 3: Örneklemin Psikiyatrik Öyküsü ile İlgili Veriler
Tablo  5:  Örneklemdeki  Transkadınlar  ile  Transerkeklerin  Cinsiyet  geçiş  süreci  ile  ilgili  verilerinin karşılaştırılması   Transkadın  Transerkek  Ortanca  (min-max)  Ortanca   (min-max)  Cinsiyet disforisinin başlangıç yaşı
Tablo 6: Klinik ölçek sonuçları ile ilgili veriler
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Transseksual hastaların genital rekonstrüksiyonlan için yeni ve gelişmiş yöntemlerin ortaya çıkması ile bu hastaların daha çoğu cerrahi ile seks değiştirmeyi seçkin

1920’li yıllarda Mustafa Ke­ mal Atatürk, 1940’lı yıllarda î- nönü ve Saraçoğlu, 1980’li yıl­ larda Mehmet Ali Ağca ve Na- im Süleymanoğlu ile ikişer kez,

Sonuç olarak toplum örnekleminde karşı cin- siyet davranışlarının yüksek oranda görüldüğü ve kız çocuklarında erkek çocuklara göre daha fazla olduğu görülmektedir..

Ameliyat sonrası dönemde görülen ruhsal sorunlar Kişilik bozuklukları, iş ve sosyal hayata dair problem- ler, partner (eş) problemi, yalnızlık hissi, suisid riski (25),

It is evid e nt that the hand me a surements are correlated with stature, the correl a tion of hand le n gth and palm length is higher as compared to palm breadth in

Geneleksel yöntem olan basit, aralıklı dikiş tekniğini kullandığımız ve çalışma sonunda deneklerin ancak %42,8’inde akım olan kontrol grubu

Im Bereiche des Tülü dağ (WSW vom Yarık Dağ) bildet der Peridotit das Südost-.. gehänge, während die eigentlichen Kalke der Gipfelregion tektonisch zwischen diesem Peridotit und

a) Kadınların proaktif başa çıkma beceri düzeyleri erkeklerin proaktif başa çıkma beceri düzeylerinden daha düşüktür.. b) Kardeş sayısının artması ile bireylerin