• Sonuç bulunamadı

Sosyal hizmet mesleğinin seçiminde cinsiyet rollerinin etkisi: Konya örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sosyal hizmet mesleğinin seçiminde cinsiyet rollerinin etkisi: Konya örneği"

Copied!
124
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ii

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

SOSYAL HĠZMET MESLEĞĠNĠN SEÇĠMĠNDE CĠNSĠYET

ROLLERĠNĠN ETKĠSĠ: KONYA ÖRNEĞĠ

Bahar ÇELĠK

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

SOSYAL HĠZMET ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Prof. Dr. Aliye MAVĠLĠ

(2)

iii

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

SOSYAL HĠZMET MESLEĞĠNĠN SEÇĠMĠNDE CĠNSĠYET

ROLLERĠNĠN ETKĠSĠ: KONYA ÖRNEĞĠ

Bahar ÇELĠK

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

SOSYAL HĠZMET ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Prof. Dr. Aliye MAVĠLĠ

Bu çalıĢma Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi YetiĢtirme Programı

Koordinatörlüğütarafından 2015 ÖYP- 110 proje numarası ile desteklenmiĢtir.

(3)
(4)

v ÖNSÖZ

Tutum, davranıĢ ve seçimlerimiz bizi tanımlayan kodlarımızdır ve bu kodlar çeĢitli faktörlerin etkisiyle Ģekillenirler. Ben bu çalıĢmamda bizi tanımlayan kodlarımızın Ģekillenmesine en büyük etkisi olan cinsiyet rollerinden ve cinsiyet rollerinin öğrencilerin Sosyal Hizmet Mesleğini seçmesindeki etkisini değerlendirdim. Bu konuyu seçmemde etkisi ve desteği olan, bütün lisans ve yüksek lisans eğitim-öğretim hayatım boyunca gerek bilgisiyle, gerekse duruĢuyla bana katkısı olan değerli danıĢmanım Prof. Dr. Aliye MAVĠLĠ‟ye

Tez sürecim boyunca benden yardımlarını ve desteklerini esirgemeyen değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Serap DAġBAġ‟a, sevgili mesai arkadaĢlarım,ArĢ. Gör Mehmet KIRLIOĞLU‟na, ArĢ. Gör. Huriye Ġrem KIRLIOĞLU‟na, ArĢ. Gör. Fatümatü Zehra ERCAN‟a, ArĢ. Gör Aysel TEKGÖZ‟e ve ArĢ. Gör. Meliha Funda AFYONOĞLU‟na,

AraĢtırmamın veri toplama sürecinde çok yardımı dokunan Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümünden hocam Yrd. Doç. Dr. Kübra KÜÇÜKġEN‟e ve Öğr. Gör. Hasan Hüseyin TEKĠN‟e ve KTO Karatay Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü ArĢ. Gör. Elmas AKIN‟a,

Beni bu günlere getiren, her türlü nazımı çeken, beni yetiĢtiren sevgili ve biricik annem Zeynep ÇELĠK ve babam Mehmet ÇELĠK‟e, çok sevdiğim, kardeĢi olmaktan gurur duyguduğum ablalarım Aysel Nacar‟a, Feride ÇELĠK‟e, Saadet ÇELĠK KAYA‟ya ve tatlı kardeĢim Ġsmet ÇELĠK‟E, gerek akademik baĢarısıyla, gerekse kiĢiliğiyle bana örnek olan hem öğretmenim, hem de abim Bilal ÇELĠK‟e, güler yüzlülüğüyle ve akademik duruĢuyla sevgili eniĢtem Gazanfer KAYA‟ya ve Konya‟daki ailem Konuralp KÜÇÜKÖDÜK‟e, Zeynep KESKĠNE‟e ve Mehmet Ali AKBAġ‟a teĢekkürlerimi memnuniyetle sunarım

(5)

vi ĠÇĠNDEKĠLER

ÖNSÖZ ... v

ĠÇĠNDEKĠLER ... vi

SĠMGELER VE KISALTMALAR ... viii

ÖZET ... ix

SUMMARY ... x

1.GĠRĠġ ... 1

1.1. Cinsiyet Rolü ve Ġlgili Kavramlar ... 3

1.2.Cinsiyet Rolüne ĠliĢkin Kuramsal YaklaĢımlar... 8

1.2. 1. Toplumsal Cinsiyet ve Feminist YaklaĢım ... 8

1.2.2. Psikanalitik YaklaĢım ... 10

1.2. 3.Biyolojik Açıklamalar... 11

1.2. 4. Sosyal Öğrenme YaklaĢımı (ToplumsallaĢma Kuramı) ... 11

1.2. 5. BiliĢsel GeliĢim YaklaĢımı ... 12

1.2. 6. Toplumsal Cinsiyet ġema YaklaĢımı ... 13

1.3. Meslek Seçimi ve Cinsiyet Rollerinin Etkisi ... 15

1.3.1. Meslek ... 15

1.3. 2. Meslek seçiminin önemi ... 16

1.3.3. Cinsiyet Rollerinin Meslek Seçimi Üzerindeki Etkisi ... 18

1.4. Kadının ÇalıĢma Hayatına Girmesi ... 21

1.4.2.Kadının ĠĢgücü Piyasasındaki Durumu... 24

1.4.3.Kadın Ġstihdamının Sektörel Dağılımı ... 26

1.4.1. Türkiye‟de Kadının ÇalıĢma Hayatına Girmesi ... 27

1.5. ÇalıĢma Hayatında Kadına Yönelik Cinsiyetçi Ayrımcılığın Yarattığı Sorunlar ... 29

1.5.1.Eğitimde ve Mesleki Eğitimde Fırsat EĢitsizliği ... 30

1.5.2. ĠĢ bulma ve terfi sürecinde karĢılaĢılan Ayrımcılık ... 31

1.5.3. Ücretlendirmede eĢitsizlik ... 35

1.5.4. Sosyal Haklardan Yararlanma Konusunda EĢitsizlik ... 36

1.5.5. Taciz... 36

1.5.6. Belirli Mesleklerde YoğunlaĢma (Yatay KatmanlaĢma) ... 38

1.5.7. Mesleklerin Dikey Olarak KatmanlaĢması ... 41

(6)

vii

1.7. Kadının ĠĢ Hayatına Girmesinin Önemi ... 45

1.8. Sosyal Hizmet ve Sosyal Hizmetle Ġlgili Tanımlar ... 46

1.9. Sosyal Hizmet Eğitiminin Amacı ... 47

1.11. Sosyal Hizmet Bölümünün Tercih Edilmesi ve Cinsiyet Rolü Etkili ... 48

1.10. Sosyal Hizmet Akademisinin Durum Analizi ... 50

2. YÖNTEM ... 52

2.2. AraĢtırmanın Tipi ... 52

2.3. AraĢtırmanın Evreni ve Örneklem Seçimi ... 52

2.1.AraĢtırmanın Amacı ... 53

2.4. Veri Toplama Araçları ... 53

2.4.1. Anket Formu (Ek-A) ... 53

2.4.2.Bem Cinsiyet Rolü Envanteri (BCRE) (Ek-A) ... 53

2.5.Verilerin Değerlendirilmesi ... 55

2.6. AraĢtırma Verilerinin Toplanması ... 55

2.7. Etik Boyut ... 55 2.8. ÇalıĢma Takvimi ... 55 2.9. AraĢtırmanın Hipotezleri... 56 3. BULGULAR ... 57 4. TARTIġMA ... 83 5. SONUÇ ve ÖNERĠLER ... 97 5.1. Sonuçlar ... 97 5.2. Öneriler ... 100 6. KAYNAKLAR ... 103 7. EKLER ... 109

EK-A GörüĢme Formu ... 109

EK-B Etik Kurul Onayı ... 112

EK-C Necmettin Erbakan Üniversitesi Tarafından Verilen Ġzin Yazısı ... 113

EK-C Karatay Ticaret Odası Üniversitesi Tarafından Verilen Ġzin Yazısı ... 114

(7)

viii SĠMGELER VE KISALTMALAR

BCRE: Bem Cinsiyet Rolü Envanteri COS:Charity Organization Association E: Erkeksilik

K: Kadınsılık

KYK:Kredi ve Yurtlar Kurumu SH: Sosyal Hizmet

SHU: Sosyal Hizmet Uzmanı VB: Ve benzeri

(8)

ix ÖZET

T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

Sosyal Hizmet Mesleğinin Seçiminde Cinsiyet Rollerinin Etkisi: Konya Örneği Bahar ÇELĠK

Sosyal Hizmet Anabilim Dalı YÜKSEK LĠSANS TEZĠ/KONYA-2015

Bu çalıĢmanın amacı Sosyal Hizmet mesleğinin tercih edilmesinde cinsiyet rollerinin etkili olup olmadığını araĢtırmaktır. AraĢtırmada nicel araĢtırma deseni kullanılmıĢtır ve araĢtırma tanımlayıcı nitelikler taĢımaktadır. AraĢtırmanın evreni Selçuk Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, KTO Karatay Üniversitesi Sosyal Hizmet bölümlerinde eğitim gören 715 öğrenci oluĢturmaktadır. AraĢtırmada evrenin ulaĢılabilirliği dikkate alınarak örneklem seçimine gidilmemiĢ ve tüm evrene ulaĢılmaya çalıĢılmıĢtır. Ancak veri toplama sürecinde üniversiteye gelmeyen, çalıĢmaya katılmak istemeyen veyahut çalıĢmaya katılıp tüm soruları doldurmamıĢ olanlar çalıĢma dıĢında kalmıĢ ve böylece toplamda 486 öğrenciye ulaĢılmıĢtır. AraĢtırmada sosyo-demografik verilerin toplanması amacıyla literatür taraması sonucunda araĢtırmacı tarafından geliĢtirilen anket formu ve cinsiyet rollerini belirlemek amaçlı Bem Cinsiyet Rolü Envanteri (BCRE) kullanılmıĢtır. Anket formu ve BCRE 01.10.2015-30.11.2015 tarihleri arasında uygulanmıĢtır. AraĢtırmada elde edilen veriler bilgisayar ortamına aktarılmıĢ olup verilerin istatistiksel analizleri SPSS 20.0 paket programı aracılığı ile yapılmıĢtır. Elde edilen bulgulara göre Sosyal Hizmet bölümü okuyan öğrencilerin çoğunlukla kadın olduğu, annelerinin yarısından fazlasının ilkokul mezunu olduğu ve okuma-yazma bilmeyen annelerin önemli bir oranda olduğu sonucuna varılmıĢtır. Ayrıca kadın öğrencilerin en yüksek oranda feminen cinsiyet rolüne sahip oldukları, erkek öğrencilerin maskülen cinsiyet rolüne sahip oldukları, aile ve öğrencinin geliri, ebeveynlerin eğitim düzeyi düĢtükçe feminen cinsiyet rolüne sahip öğrencilerin oranının arttığı, çalıĢmayan anne veya babaya sahip öğrencilerde feminen cinsiyet rolü oranı yükseldiği tespit edilmiĢtir. Bu sonuçlar doğrultusunda; kadının eğitim düzeyinin artması için yeterli düzeyde politika üretilmesi ve uygulanması, sosyal hizmet mesleğinin cinsiyete özgü bir meslek haline gelmemesi için üniversiteye hazırlanan öğrencilerde farkındalık oluĢturmak adına çeĢitli faaliyet ve düzenlemelere gidilmesi, çocuğun cinsiyet rollerini öğrenme süreci ilk olarak ailede baĢladığı için, daha özgüvenli, ne istediğini bilen ve cesur çocuklar yetiĢtirmek adına konuyla ilgili yapılacak tüm faaliyetler sadece kiĢi bazında değil aileyi de destekleyecek düzeyde olması gerektiği önerilmektedir.

(9)

x SUMMARY

REPUBLIC of TURKEY SELÇUK UNIVERSITY HEALTH SCIENCES INSTITUTE

The Impact of Gender Roles On Choosing The Social Work Profession: The Sample of Konya

Bahar ÇELĠK Departmen of SocialWork MASTER THESIS /KONYA-2015

The purpose of this study is to explore whether gender roles are effective in choosing the Social Work profession. The quantitative research design is conducted in this research in which descriptive qualities are present.The research population is made of 715 students studying at the Department of Social Work at Selçuk University, Necmettin Erbakan University and KTO Karatay University. In the research, the selection of the sample is not made for the purpose of taking into account the population availability and it is aimed to reach all the population. However, the students absent from university, those unwilling to participate the study or those who participated but did not respond to all the survey questions were excluded and thus a total of 486 students participated the survey during the data collection period. In the research, in order to collect socio-demographic data, the questionnaire form developed by the researcher as a result of literature search is used whereas The Bem Sex-Role Inventory (BSRI) is applied in order to reveal gender roles. The questionnaire form and BSRI are applied between 01.10.2015 and 30.11.2015. The data collected from the research were transferred to computer and statistical analysis was performed using SPSS 20.0 software package. The findings obtained reveal that the students of the Social Work Department are mostly female, more than half of the department students‟ mothers are primary school graduates and that the illiteracy rate among their mothers is at a considerable level. Additionally, it is pointed out that female students have the feminine gender role at the highest level while male students have the masculine gender role. It is indicated that the lower the income of the family and students, and the education level of the parents are, the more the rate of the feminine role tends to increase among the students while at the same time the rate of feminine gender role rises among the students with parents either of whom is unemployed. Based on these conclusions, it is suggested that sufficient policies should be developed and applied in order to increase the education level of women and some activities and regulations should be put in force with the purpose of raising an awareness among the students preparing for the university so as to prevent social work from being regarded as a gender-based profession. It is also suggested that all the activities pertaining to the subject matter should not only be limited to the individuals but also should be supportive of the family, the first place for the children to begin learning their gender roles, in order to bring up more self-confident and courageous children knowing what they want.

(10)

1 1.GĠRĠġ

Bireyler sosyal ve fiziksel çevresini kategorileĢtirerek algılar. Bireylerin zihinlerindeki kategoriler; duygu düĢünce ve davranıĢlarını Ģekillendirir.Böylece dıĢsal dünya biliĢsel düzeyde tasnif edilir ve düzenlenir. Bu süreç insanın algılama kapasitesinin üstünde olan olguları basite indirger, böylece dünya sonsuz değiĢkenin bulunduğu bir kaos ortamı olarak algılamaz.Dünya insan için düzenlilikler çerçevesinde ĢekillenmiĢ bir ortam haline gelir. Bu kategorileĢtirme süreci bireyin kendini konumlandırmasıyla baĢlar. Bu konumlandırma istemdıĢı bir Ģekilde gerçekleĢir çünkü insanın zamandan ve mekandan bağımsız herhangi bir Ģeyi algılaması mümkün değildir.Bireyin kendine dair farkındalığı öteki ile baĢlar, baĢka

bir ifade ile kiĢinin kendine dair algısı ve farkındalığı ötekini tanımlamakla baĢlar. Bu ben ve öteki ayrımı bireyin ötekisinden, kimlik, cinsiyet, etnik köken, ideolojik aidiyet, politik aidiyet vs… Ģeklinde ayrılması ile kategorileĢtirilir. En temel kategorileĢtirme biçimlerinden biri kiĢileri cinsiyet yönünden kadın-erkek olarak kategorileĢtirmektir. Bu kategorileĢtirme sonucunda toplumun cinsiyetlere göre bireylerden beklediği davranıĢ, tutum ve düĢünce Ģemaları da oluĢur (Ginginer 1994). Bu Ģemalara cinsiyet rolü denir ve cinsiyet rollerinin oluĢmasında toplumun değer yargıları, gelenek-görenekleri ve kültürü oluĢturan her kavram etkili olmaktadır.

Toplumun değer yargıları ve kültürel Ģemaları toplumdan topluma değiĢkenlik arz etmekle beraber kadın ve erkekten beklenen rollerin faklılığıher toplum düzeninde varlığınısürdürmektedir.Cinsiyet rolleri bireyleri fiziksel ve sosyal olarak etkilemektedir ve içselleĢtirilen bu roller yaĢam dinamiklerini belirleyebilmektedir. Bireylerin yaĢamında en önemli unsurlardan biri olan meslek seçimleri de çoğu zaman içselleĢtirilen cinsiyet rolleri etkisi altında yapılabilmektedir.

Toplumsal cinsiyetten kaynaklananmeslek ayrımları, yani bazı mesleklerin kadınlara özgü bazılarının ise erkeklere özgü görülmesi post modern çağda bir çok ülkede ve Türkiye‟de varlığını sürdürmektedir. Kadın ve erkek meslekleri olarak görülen belli bir cinsiyetin daha yoğunlukta çalıĢtığı mesleklerdir. Kadın mesleği olarak atfedilen meslekler genellikle erkeklerin çalıĢtığı mesleklere oranla düĢük statülü, düĢük ücretli, niteliksel ve fiziksel açıdan fazla iĢ yükü gerektirmeyen, kadının geleneksel rollerini aksatmayacak özelliklerde olan veya ev içi

(11)

2

iĢlerinin(çocuk bakımı, yaĢlı bakımı, eĢine hizmet) bir uzantısı olan meslekler ve iĢ kollarıdır. Erkek iĢi olarak atfedilen meslek ve ya iĢ alanları ise kadın iĢlerine oranla yüksek ücretli, fiziksel güç ve nitelik isteyen, bireyin daha aktif rol alabileceği, statü olarak daha yüksek, prestijli meslek veya iĢ alanlarıdır.

YurtdıĢında Sosyal Hizmet‟in kadın mesleği haline gelmesi konusunda yapılan araĢtırmalar gösteriyor ki sosyal hizmet mesleği gerek uygulayıcıları, gerek akademik kadrosu, gerek öğrencileri gerekse müracaatçı grupları açısından, kısacası bütüncül bir Ģekilde düĢünüldüğünde kadın yoğunluğu yüksek bir meslek olarak varlığını sürdürmektedir (Furness 2011, Khunou ve ark 2012). Türkiye‟de Sosyal Hizmet mesleği bu çerçevede değerlendirildiğinde son dönemde kadın yoğunluklu bir meslek haline gelmektedir. Aktif bir Ģekilde eğitim-öğretim veren Sosyal Hizmet bölümlerinin çoğunluğunda cinsiyet dağılımı açısından kadın öğrencilerin erkeklerden sayıca çok daha fazla olduğu görülmektedir (Çelik 2015). Bu çalıĢmanın amacı son dönemlerde kız öğrenciler tarafından daha fazla tercih edilen SosyaHizmet mesleğini cinsiyet rolleri çerçevesinde ele almaktır. Bu amaç doğrultusunda çalıĢmanın ilk bölümünde cinsiyet rolleri ve ilgili kavramlara, cinsiyet rolleriyle ilgili kuramlara, meslek ve meslek seçiminde cinsiyet rollerinin etkisine, son olarakta Sosyal Hizmetle ilgili genel tanımlara, Sosyal Hizmet akademisinin durum analizine ve cinsiyet rollerinin Sosyal Hizmet‟i meslek olarak seçme sürecindeki etkisine değinilmiĢtir. Tezinikinci bölümünde yapılan araĢtırmanın yönteminden ve üçüncü bölümünde bulgularından bahsedilmiĢtir. Son bölümde ise araĢtırma sonucu elde edilen bulgular tartıĢılmıĢtır.

(12)

3 1.1. Cinsiyet Rolü ve Ġlgili Kavramlar

Dünya üzerindeki bütün insanları, kadın ve erkek olarak gruplandırmak ve farklılaĢtırmak için kullanılan ölçütlerden ilki cinsiyettir. “Cinsiyet”; bireyin seçim hakkı olmaksızın kadın ya da erkek olarak gösterdiği genetik, fizyolojik ve biyolojik özellikleridir(Zeynaloğlu ve Kısa 2012).

“Cinsiyet” bireyin erkek veya kadın olarak sahip olduğu genetik, fizyolojik ve biyolojik özellikler olarak tanımlanırken, “toplumsal cinsiyet”, erkeğin ve kadının toplumsal olarak belirlenmiĢ kiĢilik özelliklerini, rol ve sorumluluklarını ifade etmektedir. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet kavramının tanımında biyolojik olarak farklı olmak değil, erkek ve kadın olarak toplumun bireyi nasıl gördüğü, nasıl algıladığı, nasıl düĢündüğü ve nasıl davranmasını beklediği ile ilgili değerler, beklentiler, yargılar ve roller bulunmaktadır (YumuĢak 2013).

Biyolojik cinsiyet doğuĢtan var olurken, toplumsal cinsiyet toplumun kadın ve erkek algısından kaynaklı kiĢiden beklediği tutum, davranıĢ ve rollerolarak toplum tarafından belirlenir. Toplumsal cinsiyet, biyolojik cinsiyeti de içine alan karmaĢık bir olgudur. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları arasındaki temel farklılıklar Ģu Ģekildedir; cinsiyet doğal, biyolojik ve değiĢmeyen bir durumken; toplumsal cinsiyet sosyo-kültürel, değiĢken, eril ve diĢil niteliklere iĢaret eden bir durumdur (YumuĢak 2013).Ancak cinsiyeti ve toplumsal cinsiyeti, tanımlarında da olduğu gibi tamamen ayrı tutmak olanaksızdır. Toplumun kadından ve erkekten beklentileri kadının ve erkeğin cinsiyetinden tamamen bağımsız değildir. Ayrıca kadın ile erkek arasındaki farklılıklar, toplumsal cinsiyet ve cinsiyetin birlikte etkisinin bir sonucu olarak görülmektedir (Dökmen 2004).

Toplumsal cinsiyet kavramı cinsler arasındaki eĢitsiz iliĢkilerin toplumsal bağlamlarına ve anlamlarına dikkat çekerek, cinsiyetin sadece biyolojik bir özellik olarak algılanmasını reddeder (Sancar 2013). Toplumsal cinsiyet toplumsal olarak yapılandırılmıĢ kültürden kültüre değiĢen erkeklik ve kadınlık rolleriyle bağlantılı olarak erkekler ve kadınlar arasındaki psikolojik, toplumsal ve kültürel farklarla ilgilidir(Giddens 2006). Ġnsanlar diĢi ya da erkek cinsiyeti ile doğarlar ancak yetiĢirlerken toplumun cinsiyetlerine özgü beklediği roller çerçevesinde kadın ya da erkek olmayı öğrenerek büyürler. Bu nedenle literatür de toplumsal cinsiyetin zaman

(13)

4

içerisindedeğiĢiklik gösterebildiği, sosyo-kültürel olduğu, zamana, kültüre ve hatta aileden aileyededeğiĢebildiği, insanlar tarafından yaratıldığı ve değiĢtirilebilir olduğu vurgulanmaktadır(Zeynaloğlu ve Kısa 2012).

Cinsiyet rolü (toplumsal cinsiyet rolü), toplumun tanımladığı ve bireylerin yerine getirmelerini beklediği cinsiyetle iliĢkili bir grup beklentidir. Sarıbay‟a (2001) göre cinsiyet rolü, aynı cinsiyetten insanların nasıl davranmaları gerektiğini tanımlayan birtakım kurallar veya kültürel olarak saptanan beklentilerdir. Bir baĢka ifadeyle toplumsal cinsiyet toplumsal, kültürel, coğrafi farklılıklara göre bu „kadın‟ ve „erkek‟ bireylere yüklenen rolleri, sorumlulukları içerir. Yani doğuĢtan gelmez, fizyolojik değildir. KiĢinin bu rollere göre davranıĢsal olarak „kadınsılık‟ ve „erkeksilik‟ ile ne kadar aidiyet kurduğuyla ilgilidir. Kadınsı cinsiyet rolleri sıklıkla hassasiyet, anlayıĢ, duygusallık, bağımlılık özellikleriyle; erkeksi cinsiyet rolleri ise liderlik, baskınlık, bağımsızlık gibi özelliklerle karakterize edilmektedir. Cinsiyet rollerini sadece kadınsılık ve erkeksilik olarak ifade etmek sınırlılıklar doğurmuĢtur. Bu nedenle androjen ve farklılaĢmamıĢ tip cinsiyet rolleri de bu kavramsallaĢtırmaya dahil edilmiĢtir. Androjen, erkek ve kadın özelliklerini kendi kiĢiliğinde dengeleyen bireyleri tanımlamak için kullanılan bir kavramdır (Cüceloğlu 2006). FarklılaĢmamıĢ/belirsiz tip ise hem erkeksilik hem de kadınsılık özelliklerini belirgin biçimde göstermeyen bireyleri tanımlamak için kullanılmaktadır (Zara ve özdemir 2013). Bem (1975) yaptığı çalıĢmada toplumsal cinsiyet rollerini erkeksilik, kadınsılık ve her iki özelliğin de belli oranlarda bireyde bulunabileceğini savunan androjenlik (psychological androgyny) kavramlarıyla açıklamıĢtır. Bem‟in (1974) Denge Modeli olarak adlandırdığı bu çalıĢmaya göre, androjenlik erkeksi ve kadınsı özelliklerin bir denge durumu içinde bulunmasıdır. Mesela bir bireyin içinde bulunduğu duruma uygun olarak hem atılgan hem Ģefkatli davranarak hem erkeksi hem de kadınsı olabileceğini açıklamıĢtır. Bunun yanı sıra örneğin bir erkek mimar, mühendislik becerisi ve estetik anlayıĢı (bu mesleğin nispeten hem kadınsı hem de erkeksi özellikler taĢıdığı düĢünülmektedir) iĢini yaparken birleĢtirmek zorundadır. Çünkü eğer kadınsı bir özellik olarak kabul edilen detaylar konusunda bir eksiklik gösterirse ortaya koyduğu ürünün kusurlu olma olasılığı yüksektir. Yani daha dengeli bir kiĢiliğe sahip bir mimarın hem estetik detaylara hem de mekanik konulara (bu özellik daha fazla erkeksi olarak kabul edilir) dikkat ederek daha kaliteli bir ürün ortaya çıkarma ihtimali yüksektir (Bem 1974). Fakat Bem‟in cinsiyet rollerini

(14)

5

erkeksi, kadınsı ve androjen (bireyin her ikisine birden dengeli bir Ģekilde sahip olması) olarak ayırdığı sınıflama biçimi Spence, Helmreich ve Stapp (1975) tarafından farklı Ģekilde ele alınmıĢtır. Bu araĢtırmacılar dört tipe ayırdıkları farklı bir sınıflama yapmıĢlardır. Bu sınıflamaya göre cinsiyet rolleri erkeksi tip (male-typed), kadınsı tip (female(male-typed), androjen tip (adrogynous) ve farklılaĢmamıĢ tip (undifferentiatederkeksi ve kadınsı tipin her ikisinden düĢük puan alma ile açıklanan “dengeli tipi” ifade etmektedir) olarak sınıflanabilmektedir. Spence, Helmreich ve Stapp (1975)‟ın dört kategorili orijinal Ģekli ile uygulanan KiĢisel Tutum Envanteri (Personal Attributes Questionnaire-PAQ), Bem‟in kendi çalıĢmasına olan Bem Cinsiyet Rolü Envanterine de uyarlanmıĢtır (Bem ve Lenney 1976).

Toplumsal Cinsiyetçilik: Cinsiyetçilik, sosyal hakları, yükümlülükleri ve sosyal rolleri biyolojik cinsiyetin bir fonksiyonu olarak algılamak ve davranmak, erkeği kadından veya kadını erkekten üstün görerek cinsiyete yönelik sosyal ve kamusal alanlarda üstün olan cinsiyete iliĢkin imtiyazlar vermektir (YumuĢak 2013). Toplumsal cinsiyet rolleri; geleneksel olarak kadınlarla ve erkeklerle iliĢkili olduğu kabul edilen rolleri ifade etmektedir. KiĢinin kendisi ve cinsiyeti, çok küçük yaĢlardan itibaren kadın ya da erkek olarak toplum tarafından önceden belirlenmiĢ olan bu kurallara bağlı olarak büyürler ve zaman içinde bu durum kadın ve erkek olarak yapılması ve yapılmaması gereken davranıĢ formları olarak devam eder (Kaçar 2007). Bu durum aslında bireylerin cinsiyetçi kalıp yargılar belirlemesine neden olur (YumuĢak 2013).

Cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve cinsiyet rolü gibi kavramların tanımlamaları çok net bir Ģekide biçimde yapılırken, kullanımlarına iliĢkin karmaĢa devam etmektedir. Ancak bu çalıĢmayacinsiyet rolü kavramının daha uygun olmasından dolayı toplumsal cinsiyet rolü terimi yerine daha yaygın kullanılan cinsiyet rolü terimi kullanılacaktır (Çıtak 2008).

Toplumsal cinsiyet ayırımcılığı toplumdaki en önemli sorunlardan biri olarak görülebilir.Toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık aile içieğitimle baĢlar ve diğer yaĢam süreçlerinde devam eder. Böylece kız ve erkek çocuklar farklı yönlendirilir, farklı davranıĢ modelleri öğretilir ve eğitimsüreçlerinde bu farklılıklar vurgulanarak bu modellerin içselleĢtirilmesi sağlanır (Mardin 2000). Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı dolaylı ve dolaysız olmak üzere ikiye ayrılır. Dolaysız ayrımcılık kadınların cinsiyetlerinden dolayı erkeklere oranla daha nezaketsiz ve ayrımcı

(15)

6

davranıĢlara maruz kalmaları durumudur. Dolaylı olarak yapılan cinsiyet ayrımcılığında ise aslında dıĢarıdan bakıldığında eĢitlikçi görünen durum, açıkça cinsiyet ayrımcılığı üzerinden yol almayan veya etkinliğin zaman geçtikten sonra kadın üzerinde negatif etki bırakması vesonuçları itibariyle cinsiyet ayrımcılığına örnek olabilecek durum, tutum ve davranıĢlardır (Acar ve arkadaĢları 1999,Dökmen 2004). Çocuğun toplumun üyesi durumuna gelmesine yani bedensel olarak geliĢip değiĢirken, bir yandan da içinde yaĢadığı, büyüdüğü toplumun dilini, geleneğini, göreneğini, ahlak anlayıĢını, dinsel inançlarını, kısaca toplumsal değerler sistemini ve davranıĢ kalıplarını benimseyerek geliĢmesine toplumsallaĢma süreci (sosyalleĢme-socialization) denilmektedir (Balkır 1989).YaĢamları boyunca kız ve erkek çocukların belli roller için yetiĢtirildiği dikkate alındığında, cinsiyet kalıp yargılarını etkileyen en temel unsurun sosyalizasyon süreci olduğu görülmektedir.

Kalıp yargılarla sosyal sınıflama, insanları belli gruplara dahil etmemize olanak tanırlar. Bu gruplara giren insanların kiĢilik özelliklerine, yeteneklerine iliĢkin belli inançlar vardır. Bu inançlar toplumsaldır ve çevreden öğrenilmiĢtir. Toplumsal cinsiyet kalıp yargılarına iliĢkin tanım ise Ģu Ģekildedir: Toplumun kadın ve erkekte var olmasını beklediği özelliklerdir.(Dökmen 2012).

Dünden bugüne bir süreç olarak değerlendirildiğinde erkeklerle nitelendirilen roller her zaman kadınınkilerden daha üstün ve değerli bulunmuĢtur. Bunun sonucunda doğal olarak toplumun değer yargıları erkek bakıĢ açısıyla oluĢmuĢ ve yorumlanmıĢtır, buna bağlı olarak politikalar, toplumsal yapılar, siyasal kurumlar bu bakıĢ açısıyla yoğrulmuĢ ve toplumsal cinsiyet eĢitsizliğine yol açmıĢtır (Metin 2013).

Toplumsal cinsiyet eĢitliği: Her iki cinsiyete mensup kiĢilerin biyolojik cinsiyetlerinden bağımsız olarak kanun önünde ve diğer siyasi faaliyet ve kurumlarca desteklenen eĢit hak ve özgürlüklere sahip oldukları, ailede ve toplumda her türlü olanaktan eĢit Ģekilde yararlandıkları, eĢit değer ve muamele gördükleri yaklaĢımın kavramlaĢtırılmıĢ halidir(Bekleviç 2013).Bu kavram hem uluslararası hem de ulusal yüzeyde kanun, bildiri, beyannemelerle vb. desteklenmiĢtir. Örneğin insan hakları evrensel beyannemesine göre“Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eĢit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karĢı kardeĢlik anlayıĢıyla davranmalıdırlar.” Yani kadın ve erkek cinsiyet farkı gözetmeksizin, doğuĢtan eĢit hak ve özgürlüklere sahip olmalıdır. Yine bu fikri destekler Ģekilde BirleĢmiĢ

(16)

7

Milletler bünyesinde yer alan,Türkiye‟nin 1985 yılında taraf olduğu “Kadına KarĢı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi SözleĢmesi(Uluslararası Kadın Hakları Bildirisi) temel ilkeleri: kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eĢitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlama cinsiyet eĢitsizliği anlamına gelecektir. Bu sözleĢmenin en büyük özelliği sadece kadınların maruz kaldığı ayrımcılık haline odaklı bir sözleĢme olmasıdır.Fakat insan haklarıyla ilgili diğer sözleĢmelerde kadın hakların sadece bir baĢlık olarak ele alınmıĢtır ve birincil öneme sahip değildir (AkıĢoğlu 2012). Ülkemizin anayasasındaki 10. Maddesinde yer alan “Kanun önünde EĢitlik” yasasına göre:

“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar(www.tbmm.gov.tr).”

Toplumdaki cinsiyet eĢitsizliğini önlemek amaçlı yapılan ulusal ve uluslararası kanunlar, siyasi, sosyal ve politik destekler veya sözleĢmeler cinsiyet eĢitsizliğine dikkat çekerek kadın haklarının dikkate alınması noktasında pozitif katkısı olmuĢtur. Fakat genel anlamda bakıldığında, hala cinsiyet eĢitsizliği hayatın birçok alanında önemli bir sorun olarak görülmektedir. Çünkü mevcut kanunlar yetersizdir ve konuyla ilgili kanunlar teorik olarak kabul edilse bile uygulamada ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır.Aynı Ģekilde cinsiyet ayrımcılığının insanların temel hak ve özgürlüklerine aykırı bir durum olduğunu topluma özümsetme konusunda problemler mevcuttur.

Toplumsal cinsiyet eĢitliğiüç temel ilkeye dayanır ve bunlar; eĢitlik, pozitif ayrımcılık, yasal düzenlemelerdir. Mavili (2015) ihtiyaç durumundaki kadınlara sağlanacak pozitif ayrımcılık (barınma, sağlık, eğitim, istihdam, korunma) kadının güçlenmesini ve sosyal refahının artmasını destekleyici politikaların geliĢmesine olanak vereceğini ifade etmiĢtir. Ayrıca pre-feminist yaklaĢım tarafından ifade edilen

(17)

8

cinsiyet eĢitliği yaklaĢımının önemli olduğunu fakat eĢitliğin hak eĢitliği ve ya adalet olarak özümsenmesinin daha yararlı olacağını vurgulamıĢtır.

1.2.Cinsiyet Rolüne ĠliĢkin Kuramsal YaklaĢımlar

Bu bölümde cinsiyet rollerine iliĢkin farklı kuramsal bakıĢ açıları mevcuttur. Toplumsal cinsiyetin nasıl geliĢtiği ve cinsiyetler arasındaki farklılıkları iyi anlayabilmek amacıyla kuramsal bakıĢ açılarından, Sigmund Freud‟un ve Nancy Chodorow‟un geliĢtirdiği psikanalitik kuram,Miller ve Dollard‟ın geliĢtirdiği sosyal öğrenme kuramı, Jean Piaget ve Lawrence Kohlberg‟in geliĢtirdiği biliĢsel geliĢim kuramı, Sandra Bem ve Martin Halverson‟un geliĢtirdiği toplumsal cinsiyet Ģemasıkuramıbiyolojik kuram, feminist kurama yer verilecektir(Gürsözlü 2013).

1.2. 1. Toplumsal Cinsiyet ve Feminist YaklaĢım

Kadın ile ilgili toplum tarafından oluĢturulmuĢ cinsiyet rolleri ve kimliklerin kadınların hayatında yarattığı sorunlar ve çizdiği sınırlar kadın sorunlarıyla ilgilenen yeni kuramsal teorilerin ve pratiklerin ortaya çıkmasına sebep olmuĢtur. Bunlardan biri de feminist kuramdır. Sadece kadın- erkek arasındaki iktidar söylemlerine bakmayıp, aile içinde, kamusal alan, özel alanda ve ev dıĢındaki sosyal alanda kadının erkek iktidarı karĢısında kendisine yeni bir kimlik yapılandırarak bu eĢitsiz durumlarla baĢ etme yöntemleri geliĢtirmesi gerektiğini tartıĢır. Bu çerçevede cinsiyet iliĢkilerini geleneksel toplumlarda bireylerin eril ve diĢil olarak anlamlandırılması oluĢturur (AktaĢ 2013).

Bora (2011) ataerkil toplumun geleneksel bakıĢ açısıyla kadına yüklediği ev ile ilgili sorumluluklar kadının öznelliğini anlamak için temel bir olguolduğunu,ayrıca evin, kadının ilk sosyalleĢtiği ve iletiĢiminin geliĢtiği, buna bağlı olarak ilk cinsiyet eĢitsizliğinin oluĢtuğu mekan olduğunu belirtmiĢtir. Kadının yaĢı, statüsü, sınıfı göz ardı edilerek kadına ev kavramı etrafında dönen roller yüklenmiĢtir, yeniden üretilmiĢ ve bu durum sadece kadının statüsüne, yaĢına ve kuĢağına göre değiĢebileceği belirtilmĢitir (AktaĢ 2013).

1970‟lerden sonra yükseliĢe geçen Feminist yaklaĢıma göre temelde toplumsal cinsiyet: farklı ırk, dini inanıĢ, sınıf, kültür, cinsel yönelim ve milletten gelen kadınların, üzerlerinde çeĢitli formlarda oluĢan baskıların, nedenlerini ve süreçlerini araĢtıran bir çalıĢma alanıdır. Kadın ile ilgili geliĢtirilen bir çalıĢma alanı

(18)

9

olarak bu çalıĢma alanının amacı; kadınların ve erkeklerin özel ve kamusal alanlara eĢit bir Ģekilde katılımını sağlamaktır.

Feminizm kendi içinde çeĢitli etkileĢimler ve fikir ayrılıkları sonucu bazı akımlara ayrılmıĢtır. Bu akımlar liberal, sosyalist ve radikal oluĢumlardır. Bunların arasında 19. Yüzyıldaki liberal düĢünce tarzından etkilenen liberal feminizm cinsiyet eĢitliğini ortaya atan ilk akımdır. Bu akıma göre kadın erkek eĢit cinsiyet özelliklerine sahip değildir, fakat toplum yapılanması bu farklılıklar üzerinden temellenmemelidir.Cinsiyet odaklı farklılaĢmanın ortadan kaldırılırması toplumun bütünü için yapılmıĢ bir iyilik olur. Çünkü kadın için gerek sosyal gerekse çalıĢma alanında daha adaletli fırsatların sağlanması erkeği de güçlendir ve özgürleĢtirir, sosyal ve ailesel anlamda kendisine yüklenen sorumlulukları paylaĢmıĢ olur. Liberal feminizm aklı önemsemiĢtir, kadın ve erkek akli yeteneklerinin arasında fark olmadığını savunmuĢtur (Çak 2010).

Sosyalist feminist yaklaĢıma göre ise kapitalist sistem cinsiyet eĢitsizliğini destekler niteliktedir. Bundan dolayı kapitalizm ataerkildir ve kapitalist yapı içinde geleneksel cinsiyet iliĢkilerinin ne biçimde kurulduğu ve erkek hegomonyasının nasıl desteklediği üzerinde durulmalıdır. Radikal feminizm sosyalist feministler gibi ataerkil yapıyı kadın sorunlarının biri olarak görse de, asıl meselenin erkekler olduğunu savunur. Kadınların doğurganlıklarının üzerindeki hakları, cinsel saldırı ve toplumun yarattığı kadın cinselliği olgusu üzerine araĢtırmalar yaparlar.Yine radikal feministlere göre, kadınlar erkekler yüzünden bağımlı cinsel bir sınıf olarak görülmektedir(Çak 2010).

Feministler Karl Marx‟ın deyimiyle sınıfsız toplum istemiĢlerdir. Feministler için sınıfsız toplum demek kadın ve erkek arasında ekonomik, sosyal ve sınıfsal farklılıkların olmadığı, yönetici(erkek) ve yönetilenin (kadın) olmadığı, kadın ve erkeğin eĢit katılımda bulunduğu bir toplumdur. Feminist yaklaĢım erkek egemen norm ve simgeleri analiz ederek eleĢtirmiĢitir. Bu yaklaĢım kadınkimliğini toplum tarafından dayatılan niteliklerden kurtararak,erkek egemen norm ve simgeleri derinden eleĢtirilip, dayatılan bu mevcut kimliğe yeni alternatif kimlikler var etme çabası içindedir(AktaĢ 2013).

(19)

10 1.2.2.PsikanalitikYaklaĢım

Ġnsan geliĢimine dair diğer alanlarda olduğu gibi Freud‟uncinsiyet rolüne dair kuramsal bakıĢ açısı, toplumsal cinsiyetin geliĢimine iliĢkin ilk görüĢlerini ortaya koyan çalıĢması, 1924 yılında geliĢtirdiği ilk kuramdır (Dökmen 2012). Psikanalitikkuram, libido kavramlaĢtırmasınadayanırvelibido, biyolojik ve toplumsal cinsiyeti organize eden, biyolojik temeli olan içgüdüsel ve cinsel enerjidir(Dökmen 2012). Freud,libidoyu erkek cinsel organını merkeze alarak açıklamaktadır. Freud‟un kuramında toplumsal cinsiyetin kazanımına iliĢkin üç dönem görülmektedir: Çocuklarıncinsiyetlerarasındakifarklılıklarınfarkındaolmadıklarıdönem,

farklılıklarıanlamayabaĢladıklarıdönemveodipaldönemdir (Gündüz Kalan 2010). Toplumsal cinsiyete uygun davranıĢlarda bulunma ve toplumsal cinsiyet rolü kazanma erkeklerde erkeksi, kadınlarda kadınsı davranıĢ olarak gözlenen kalıp davranıĢ Ģekilleri oluĢturur. Bu özdeĢleĢme ve içselleĢtirme gibi bilinçaltı süreçlerini vurgulayanve çocuğun küçük yaĢlardan itibarenkendi cinsiyetinden olan ebeveyni ile kurduğu özdeĢim sürecinde kazanılır. ÖzdeĢim süreci süper egonun geliĢimiyle

sonuçlanmaktadır. Süper ego, toplumsal cinsiyeti de

içerentoplumsalstandartlarıniçselsunumlarıdır (Moore ve Rosenthal 1993,Seçgin 2012). Ebeveynler çocuklarına toplum tarafından beklenen kuralları ve normları öğrettiklerinden dolayı, ebeveynle kurulan özdeĢim çocuk ve ergenler içinönemlibirsosyalleĢmesürecidir (Dusek 1987, Seçgin 2012).Kısacası bu kurama göre, bireyin toplumsal ve psikolojik açıdan uyum içinde olması için kendi cinsiyetine uygun bir cinsel kimliğe sahip olması gerekmektedir(Sarıbay 2001, Dökmen 2004).

Chodorow‟a (1998) göre ise kiĢilik geliĢimindeki farklı yönelmelerin kaynağı kiĢilerarası dürtü çatıĢmaları değil, kız ve erkek çocuklarının anneleriyle yaĢadıkları farklı iliĢki sürecidir. Preoedipal dönemde anneler erkek çocuklarına ayrı cins olduklarını gösteren davranıĢlar sergileyerek onların bireysel farklılığı deneyimleyen bir benlik geliĢimine neden olurlar dolayısıyla erkek çocuklar ayırmayı ve öteki eğilimli düĢünmeyi öğrenir. Kızlar ise, anne tarafından kendi cinsinin benzeri olarak görülerek özdeĢleĢtirme deneyimi yaĢar. Sonuçta erkekler ayırmayı, kızlar özdeĢleĢtirmeyi ve iliĢki kurmayı içselleĢmiĢtir.

Freud‟un kuramı, pek çok yazar ve özellikle de feministler tarafından çok ciddi eleĢtirilmiĢtir. Bu eleĢtirilerin bazıları Ģu Ģekildedir (Giddens 2006). Bu

(20)

11

eleĢtirilerden biri; Freud bu kuramı cinsel organın fark edilmesiyle çok fazla iliĢkilendirmiĢtir. Ġkinci olarak kuram, kadını penisinin olup olmadığı üzerinden değerlendirip, vajinanın erkek cinsel organının daha geliĢmemiĢ hali olarak görülerek, penisin vajinadan üstün görülmesi, yani kadın ikinci sınıf bir varlıkmıĢ gibi değerlendirilmiĢtir. Üçüncü olarak Freud, aile içinde daha çok babayı disiplin uygulayıcı olarak görmektedir ve anneyi ise edilgen bir rolde değerlendirmiĢtir. Fakat birçok kültürde anne daha çok disiplin uygulayıcıdır (Donovan ve ark 1999). Son olarak Freud toplumsal cinsiyet rollerinin öğrenilmesinin beĢ yaĢ civarında olduğunu varsayar, fakat Freud‟dan sonraki yazarların çoğunluğu bebeklikten baĢladığını vurgular.

1.2. 3.Biyolojik Açıklamalar

Winstead ve arkadaĢlarına tarihgöre kadın ve erkek arasında var olan toplumsal cinsiyet farklılıklarını beynin yapısıyla bağdaĢtırmıĢlardır. Bu kuram kadınların sözel yeteneklerinin erkeklere göre daha geliĢmiĢ olduğunu, buna karĢılık erkeklerin sayısal ve mekansal yeteneklerde daha iyi olduklarını, beyin özelleĢmesine dayanarak açıklamaktadır. Toplumsal cinsiyet farklılıklarının nedeninin biyolojik farklılıklar olduğunu vurgulamaktadır(Güldü ve Ersoy-Kart 2009).Kuram kadın ve erkeklerin psikolojik, biyolojik ve sosyal açıdan cinsiyete dayalı olarak farklılıklar gösterdiğini ifade eder, bu farklılıklardan ötürü kadınların biliĢsel zekasının erkeğinkinden daha düĢük olduğu söylenmiĢtir. Cinsiyet farklılıklarının da doğal olarak ve öğrenilerek oluĢurken, cinsiyet rollerini sadece öğrenilerek oluĢtuğu ortaya atılır(Dökmen 2004).

Fakat toplumsal cinsiyet farklılığının sadece biyolojik olarak (genler, üreme organları,hormonlar ve beyin yapısı) açıklanması günümüzde artık yeterli değildir(DemirtaĢ 2004).

1.2. 4. Sosyal Öğrenme YaklaĢımı (ToplumsallaĢma Kuramı)

ToplumsallaĢma kuramına göre, toplumsal cinsiyetin oluĢumu toplumsal normların, yani kiĢinin içinde doğduğu ve yaĢamına devam ettiği kültürün gelenek görenek ve kurallarını içselleĢtirilmesi yoluyla oluĢur. Bu süreçte biyolojik cinsiyete sahip olan bireyin zamanla toplumsal cinsiyeti oluĢmuĢ olur(Connell 1998).Toplumla iç içe yaĢayan birey sahip olduğu rolleri yerine getirirken toplumsal yapının bireye yüklediği rollere göre hareket eder. Rol, bireyin toplumdan beklentilerini ve toplum

(21)

12

tarafından bireye yüklenen sorumlulukları ifade eder. Toplumsal cinsiyet rolü ise toplumun bireyden yerine getirmesini beklediği cinsiyetle alakalı her türlü beklentisidir. Toplumsal cinsiyet pekiĢtirme –taklit yoluyla öğrenilir(Ġsen ve Batmaz 2002). Bu beklentiler toplumdan topluma değiĢmekle birlikte her toplumda görülmektedir. Örneğin, birçok toplumda kadınlar ev iĢlerinden erkeklerden daha fazla sorumlu tutulurlar ve bu durum kadın üzerinde baskı yaratmaktadır. Bu baskı kadının farkında olmadan istemese de bu iĢleri yapmak zorunda hissetmesine neden olur (Dökmen 2012). Aile, akran grupları ve medya gibi dıĢ faktörler söz konusu bu beklentileri somutlaĢtırarak çocuğun bu davranıĢları benimseyebileceği ve öğrenme yoluyla davranıĢ haline getirebileceği ortamlar hazırlarlar. Bu kuram çocukların cinsiyetlerine göre verilen pekiĢtireçlerinde farklı olduğunu söyler, buna bağlı olarak çocuklar cinsiyetlerine uygun davranıĢlarda bulunduklarında pekiĢtirilirken, cinsiyetlerine uygun olmayan davranıĢları için cezalandırılırlar. Ayrıca çocuklar, kendi cinsiyetine ve karĢı cinse özgü davranıĢ kalıplarını aynı cinsiyetten olan diğer kiĢileri model alarak da öğrenmektedirler (Freedman ve ark 1989). Kısacası erkekler ve kızlar birbirlerinden farklı Ģekillerde davranmaları gerektiği yönünde eğitildikleri ve çevrelerindeki kadınların ve erkeklerin farklı biçimlerde davrandıklarını gözlemledikleri için birbirlerinden farklı davranıĢlar sergilerler (Ormrod 1999, Çıtak 2007).

ToplumsallaĢma kuramı, “biyolojik anlamda var olan bir varlık nasıl toplumsal bir varlık olabilmektedir” sorusunu açıklamaya çalıĢmakta ve bu durumun oluĢmasında etken olan aile, öğretmen, arkadaĢ, medya vb. dıĢ etkenler üzerinde yoğunlaĢmaktadır(YumuĢak 2013).

1.2. 5. BiliĢsel GeliĢim YaklaĢımı

BiliĢsel geliĢim kuramını 1954 yılında ilk kez ortaya koyan Ġsviçreli psikolog Jean Piaget, çocukların kendilerini kadın ya da erkek olarak algılamalarına dayalı olarak cinsiyet rollerini oluĢturduğunu söyleyen bir kuramdır(Kalafat 2014). Kurama göre, cinsiyetleri ayrıĢtırma, biliĢsel geliĢimin evrensel ilkelerini takip eder. Çocuklar ilk olarak kendi cinsel kimliklerini daha sonra baĢkalarınınkini öğrenirler. BaĢka bir deyiĢle, çocuklar ilk olarak insanların kadın ve erkek olmak üzere iki gruba ayrıldığını ve kendilerinin bunlardan hangisine ait olduklarını anlar, daha sonra bireyleri birbirinden ayıran özellikleri öğrenirler. Sonra cinsiyetle ilgili kalıplaĢmıĢ tutumların -her iki cinsten hangi tür davranıĢların beklendiğinin- farkına varırlar ve

(22)

13

bu aĢamadan sonra da cinsiyete dayalı davranıĢlar göstermeye baĢlarlar (Freedman ve ark 1989). Çünkü biliĢsel yaklaĢımın temel varsayımına göre, insanların biliĢsel tutarlılığa ihtiyaçları vardır; çocuklar için bu tutarlılığı sürdürmenin bir yolu, nasıl en uygun kız ya da erkek olunduğunu bulmaktır. Kız olduğunu anlayan bir çocuk kadınsı nesne, etkinlik ve davranıĢları, kendini erkek olarak tanımlayan bir çocuk da erkeksi nesne, etkinlik ve davranıĢları tercih etmeye baĢlayacaktır (Dökmen 2004). Böylece, toplumsal cinsiyet kimlikleriyle uyumlu bir Ģekilde erkekler erkeksi özelliklere, kızlar da kadınsı özelliklere değer vermeye baĢlarlar.

Son dönemlerde geliĢtirilen kuramlar toplumsal cinsiyetin geliĢiminde biliĢsel süreçlerle ve sosyal kuralların öğrenilmesi arasındaki iliĢki üzerinde yoğunlaĢmaya baĢlamıĢtır. Toplumsal cinsiyet Ģema kuramı da bu bakıĢ açısına sahip kuramlardan biridir (Çıtak 2008).

1.2. 6.Toplumsal Cinsiyet ġema YaklaĢımı

Toplumsal Ģema yaklaĢımı Bem(1981) tarafından geliĢtirilmiĢtir ve biliĢsel geliĢim kuramı ve sosyal öğrenme kuramının cinsiyetlerin ayrılması ve toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl kazanıldığıyla ilgili olarak yaptıkları açıklamaları birleĢtirmektedir. Yani cinsiyetleri ayrıĢtırmanın çocuğun kendilik algısı da dahil edindiği tüm bilgileri kadınsı ve erkeksi olarak sınıflayabilecek Ģekilde hazır oluĢundan kaynaklandığını vurgular, bu durum kuramın biliĢsel geliĢim kuramıyla bağlantısını gösterir, diğer taraftan cinsiyet Ģemasına dayanarak bilgi iĢlemenin toplumun cinsiyetleri sınıflandırarak, buna göre hareket etmesinden kaynaklandığını ifade eder; bu da kuramın sosyal öğrenme kuramına benzeyen yanıdır (Çıtak 2008). ġema genel olarak bireyin algısını Ģekillendiren ve ona yön veren bir yapıdır. ġema, bireyin ilgisini çeken her Ģeyiilgili Ģemaya özgü terimlerle araĢtırma ve özümsemeye yardımcı olur. ġemalar bireyin duyularından gelen her türlü uyaranın, ilgili Ģemaya uygun bir anlam yüklenmesini sağlar (Seçgin 2012, YumuĢak 2013).

Bem (1981) geliĢtirdiği cinsiyet rolü ölçeğinde toplumsal cinsiyetle ilgili Ģemalara iliĢkin bilgilerin iĢlenmesi için kiĢilerin, özellik ve davranıĢları kadınsı ve erkeksi olarak alt boyutlara ayırmıĢtır (Seçgin 2012). Bireyler küçük yaĢtan itibaren içinde yaĢadıkları kültürün toplumsal cinsiyetle ilgili Ģemalarını gözlemleyerek, cinsiyet ayrımını öğrenirken, kendisiyle ilgili bir algı oluĢturup,kendi cinsiyetine ve karĢı cinsiyete ait Ģemaları öğrenir, içselleĢtirdiği cinsiyet Ģemalarından cinsiyetine özgü olanları kullanır. Kısacası çocuk, geliĢen bir toplumsal cinsiyet Ģeması

(23)

14

aracılığıyla gelen bilgiyi kodlamayı ve örgütlemeyi de öğrenmektedir. Hatta bazı nesneler, canlılar ve kelimeler kadınsı ve erkeksi nitelikler verilerek Ģemalarla çocukların kafasında yerini alır. Örneğin “bülbül” kadınsı bir özelliğe iliĢkin bir benzetmeyken, “kartal” erkeksi bir özelliğe iliĢkin bir benzetmedir ve o Ģekilde çocukların Ģemalarında yer edinirler (Dökmen 2012).

Bu durumda da çocuk; kızları zayıf, güçsüz olarak, erkekleri ise güçlü, kuvvetli olarak algılamayı; zayıf erkek çocukları ve güçlü kız çocukları fark etmemeyi belki de istisna olarak kabul etmeyi öğrenir. Sonuç olarak cinsiyetleri ayrıĢtıran bir birey olur (Dökmen 2012). Her ne kadar toplumsal cinsiyet Ģema kuramı bireylerin içinde yaĢadıkları kültüre göre diğer bireyleri cinsiyetlerine göre ayrıĢtıran ve tipleĢtiren bir kuram olduğunu savunsa da bu kuram süreç kuramıdır içerik kuramı değildir (Dökmen 2012).

Birey, eğer insanları cinsiyetlerine göre ayrıĢtırmıyorsa içinden geldiği için insanlara iyi davranıyorsa kadınsı özellik göstermiĢ diyemeyiz. Ancak toplumsal cinsiyet Ģema kuramına göre bu tip bireyler kadınsıdır. Toplumsal cinsiyet Ģema kuramına göre bir erkek soğuk, sert bir yapıdaysa diğer erkeklerin de bu özellikleri sergilemesini bekler, eğer böyle değilse erkeksi özellikleri zayıftır (Dökmen 2012). Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında bu kuram bireylerin toplumsal cinsiyetçi yapılarını açıklamada çok keskin hatlara sahiptir.

Bem (1981)toplumsal cinsiyet Ģemalı bir toplumda, toplumsal cinsiyet Ģemasına sahip olmayan bireylerin yetiĢtirilmesinin çok zor olduğunu belirtmiĢtir ve yaptığı çalıĢmalar sonucu bireylerin kadınsı(feminen), erkeksi(maskülen), androjen ve belirsiz(farklılaĢmamıĢ) cinsiyet rollerine sahipolmaları açısından onları dört gruba ayırmıĢtır(Seçgin 2012). Kadınsı özelliklere daha çok, erkeksi özelliklere daha az sahip olanlar kadınsı; erkeksi özelliklere daha çok, kadınsı özelliklere daha az sahip olanlar erkeksi; hem kadınsı hem de erkeksi özelliklere yüksek derecede sahip olanlar androjen; hem kadınsı hem de erkeksi özelliklere az derecede sahip olanlara belirsiz cinsiyet olarak sınıflandırılmıĢtır (YumuĢak 2013).

BiliĢsel geliĢim kuramına göre, çocukların maskülen ve feminen özelliklerini benimsemeleri, kendilerini bu Ģekilde kimliklemek istemeleri ile ilgili iken; Sosyal öğrenme kuramı gibi cinsiyet Ģema kuramı da cinsiyet Ģeması oluĢturmanın öğrenilen bir fenomen olduğunu varsayar(Güldü ve Ersoy-Kart 2006). Dolayısıyla cinsiyet Ģemaları ne kaçınılmazdır ne de değiĢtirilemezdir.

(24)

15

Martin ve Halverson (1981) ile Martin (1991, 1993)tarafından geliĢtirilen toplumsal cinsiyet Ģemasıyla bilgi iĢleme kuramı çocuğun cinsiyetle ilgili bilgilerin iĢlenmesine aktif olarak katıldığını ileri sürmüĢtür. Çocuk beyninde iki tür Ģema oluĢturur. Birincisinde kadın ve erkeklerle ilgili özellikler listelenmiĢtir(Gürsözlü2012). Ġkincisinde ise kiĢinin kendi cinsiyetine geleneksel olarak uygun bulunan davranıĢları ve bunlarla ilgili ayrıntılı eylem planları vardır(Dökmen 2010).

Bu kuramın diğer kuramlardan farkı, toplumsal cinsiyet Ģemasının bellek ve davranıĢ üzerine etkilerini kabul ederek, normal bilgi iĢleme sürecinin üzerinde odaklanmasıdır. Kalıpyargıların, çevreden gelen bilgilerin basitleĢtirilmesini sağlayan olumlu yönlerini ele alarak; bu kalıpyargıların niçin sürdürüldüğünü anlamaya çalıĢır. Ayrıca bu kuram, her Ģeyin “ kadın için” ve “erkek için” olarak sınıflanmasını değil, bireyin ait olduğu cinsiyet grubuna göre “ benim için” “benim için değil” Ģeklinde sınıflanmasını ele almaktadır (Dökmen 2010).

Bu kurama cinsiyet rolü kavramının içeriğini doldurmadığına dair eleĢtiriler gelmiĢtir. Bussey ve Bandura çocuklardaki cinsiyet ile ilgili davranıĢlarla cinsiyet Ģema bağlantısının (örneğin, oyuncak bebekler kızlar içindir, ben bir kızım, bebekler benim içindir) görgül olarak tam gösterilemediğini belirtmektedir (Dökmen 2004).

1.3.Meslek Seçimi ve Cinsiyet Rollerinin Etkisi 1.3.1.Meslek

Toplumdaki sosyal, ekonomik ve teknolojik yapının gerektirdiği bir iĢ bölümü sonucu olarak ortaya çıkan, bireyin hayatını geçimini sağlamak, rahat bir hayat sürmesi, kendini gerçekleĢtirmek, üretken olmak amaçlı, genellikle yoğun ve belli bir eğitim, çalıĢma, bilgi birikimi isteyen düzenli ve kurallı sistemli etkinlikler bütününe meslek denmektedir (Kuzgun 1982).KiĢinin seçtiği meslek yaĢamında bu meslekle ilgili ileride iĢ bulup bulamayacağı, bu iĢi sevip sevmeyeceğini,hayata bakıĢını, gelir düzeyini, sosyal statüsünü, günlük yaĢam biçimini, sosyal iliĢkilerini, zamanı kullanma biçimi, kendini ifade etme ve gerçekleĢtirme fırsatını, hatta evleneceği kiĢiyi bulma gibi birçok durum ve alanları etkiler(Çakır 2004). Meslek hem bireylerin temel ihtiyaçlarını karĢılayabilmesi hem de hayatlarını idame ettirebilmeleri için önemlidir, ayrıca toplumsal statü ve doyum sağlama aracıdır. Bu açıdan bakıldığında meslek seçimi hem bireysel hem de toplumsal bir yarar sağlar,

(25)

16

sadece bireyin kiĢisel yaĢamıyla ilgili değil, çevreyle olan etkileĢimini de ön plana çıkarmaktadır (Aliyev 2008).

Birey meslek seçiminde ilgi ve yetenek gibi kiĢisel nitelikleri göz ardı ederek toplumsal faktörlerden daha çok etkilenmektedir. Bireylerin meslek tercihlerini etkileyen önemli özelliklerden biri mesleğin toplumdaki saygınlığı ve statüsüdür. Bireyin meslek seçiminde kendi ilgi ve yeteneklerini göz ardı edip, toplumsal faktörleri önceliğine koyması bireyin mutsuz olmasına, yeterince verimli olmamasına, aile ve ülke için ekonomik ve insan gücü kaybına sebep olabilmektedir (KagıtçıbaĢı 1985). Fakat Parsons (1908)ile uygulanmaya baĢlanan Özellik-Faktör Kuramına göre her birey kendine özgü bir nitelikler örüntüsüne sahiptir ve mesleklerinde baĢarılı olmuĢ kiĢiler incelendiğinde, her meslekte o mesleğe özgü bazı özelliklere sahip olmanın gerektiği görülebilir. Yani mesleği seçecek olan kiĢini nitelikleri, yetenekleri ve ilgi alanları mesleğin profiline uygun olmalıdır. Toplumun mesleğe dair olan algısından daha çok kiĢinin ilgi ve yeteneklerinin üzerinde durulmalı, böylece kiĢi iĢinde daha baĢarılı, mutlu ve yararlı olabilir(YeĢilyaprak 2009).

1.3. 2. Meslek seçiminin önemi

KiĢilere çocukluk yıllarından itibaren hep sorulan sorulardan biridir “Büyüyünce ne olacaksın?”.Bu o kadar önemli ve mühim bir sorudur ki sonuçları hayatımızın önemli bir kısmını etkiler. Özellikle lise döneminde gençler meslek seçmek gibi büyük sorumluluk ve özveri isteyen bu görevi yerine getirmek zorunda kalırlar, meslek seçmek öyle bir olaydır ki kiĢi sadece çalıĢacağı alana karar vermenin yanında geleceğine ve hayatına yön verecek önemli faktörleri de belirlemiĢ olmaktadır. Meslek seçimi uzun, birçok durum ve olaydan etkilenen karmaĢık ve önemli bir süreç olduğundan meslek seçiminde rastlantılara yer vermemek ve çok dikkatli olmak gerekmektedir(Doğan ve Kuzgun 2005). Kuzgun‟a (2003) göre meslek seçimi komplike bir davranıĢtır. Bu davranıĢın oluĢup geliĢmesi bir süreçtir ve yetenekler, ilgiler, değerler, ihtiyaçlar, cinsel rol algısı, inanç ve genellemelergibi kiĢisel ve çevresel faktörler, psikolojik süreçler, sosyoekonomik düzey ve toplumsal kalıp yargılar etkili olmaktadır(Doğan ve Kuzgun 2005).

Kuzgun‟a (1982) göre, eğer kiĢi ilgi ve yeteneklerine göre bir meslek seçmezse mesleğin zaten var olan çok boyutlu etkisini üzerinde daha baskın ve olumsuz bir Ģekilde hisseder. Teknolojik geliĢme ve değiĢmeler ile birlikte bir

(26)

17

meslekte uzmanlaĢmak daha zor ve zahmetli bir hal almıĢtır ve meslek alanları iyice ayrıĢmıĢtır. Doğal olarak bir meslekte edinilen donanım bilgi, değer ve beceriyi baĢka bir meslek dalında veya alanda kullanmaimkanı azalmaktadır. Bu nedenle meslek seçimi genellikle geri dönüĢü olmayan, geri dönüĢü olsa bile birçok emek ve maddi kayba sebep olan bir süreçtir. Meslek seçimi hayatın birçok yönünü etkilediği için zor ve dikkatli verilmesi gereken bir karardır(Tutkun ve Koç 2008).

Eğer birey meslek seçerken toplumsal kalıp yargılardan ve mantıksız inançlardan sıyrılmıĢ bir tutum geliĢtirmiĢse ve kendi ilgi, yeteneklerini göz önünde bulundurarak meslek seçiminde bulunabiliyorsa meslek seçme olgunluğuna ulaĢmıĢ demektir. Fakat bunun için de kiĢinin kendini iyi tanıması, anlatması, ayrıca yapmak istediği meslek ve iĢ dünyası hakkında yeterli bilgi edinmesi önemlidir. Bunları yapmak zaman ve yöntemler gerektirse de, sonucunda daha verimli, baĢarılı ve doyum veren bir meslek dünyası yaratılmıĢ olacaktır(Doğan ve Kuzgun 2005, Aliyev 2008).

Bireyin toplumun da etkisiyle geliĢtirdiği kalıp yargılar ve mantıksız inançlar Ģöyle sıralanabilir:

 Halk tarafından düĢünülen ve meslek seçecek kiĢiye de empoze edilen; üniversite okumadan hayatta baĢarılı olunamayacağına dair düĢünce ve üniversiteye giriĢ sınavının bireyin yaĢamında her Ģeyin sonu veya baĢlangıcı olduğu düĢüncesi.

 Bireyin kendi ilgi veyeteneklerini yeterince tanımadan, meslekler ve iĢ dünyası hakkında yeterincebilgi edinmeden, ilkhedefinin mesleğin belirleyicisi olan üniversiteye girmek olması ve sadece buna odaklanarak sonraki süreçlerin zaten kolay olacağını düĢünmesi.

 Ġyibir üniversite okuduktan sonra hangi bölüm olduğunun önemli olmadığını düĢünmesi.

 Açıkta kalma korkusuyla puanının yettiği ama ilgi ve yeteneklerine uygun olmayan rastgele bir bölümü tercih etmesi.

 Para kazanmayı yetenek ve ilgilerinin üstünde tutmasi.

 Toplumda saygı görmek için saygın bir mesleğin üyesi olması gerektiğini düĢünmesi.

 Dört yıllık bir üniversite eğitiminden sonra güvenceli ve saygın bir konum edinebileceğini düĢünmesi.

(27)

18

Gençler bazen kendileri hakkında ve iĢ hayatı hakkında yukarıdaki maddelere benzer mantıksız inanç ve kalıp yargılara göre meslek seçimine gitmektedirler. Bu durum onları sağlıksız karar vermeye itmektedir. Gençler meslek seçerken kulaktan dolma bilgilerle,yakın kiĢilerin istekleridoğrultusunda yönlendirilmekle, rastlantı ve Ģansla, toplumca saygın ve yüksek statülü görünen mesleklerin büyüsüne kapılarak hareket etmemelidirler.Bunlar kiĢinineğitim yaĢantısına ve iĢ yaĢantısında motivasyonunun düĢük olmasına, iĢ tatmini ve verimliliğinin düĢük olması, hatta sonucunda psikolojik rahatsızlıklar yaĢanmasına sebep olabilir. Ayrıca üniversiteler sadece iĢ bulmak için gidilecek yerler olarak düĢünülmemeli, kiĢinin hayata bakıĢını da geliĢtiren ve dönüĢtüren kurumlar olarak düĢünülmelidir (Doğan ve Kuzgun 2005, Aliyev 2008).

Diğer taraftangençler ana-babalarının ve yakın çevrelerinin ilgi ve sevgisinden yoksun kalmamak için kendi ilgi, istek ve eğilimlerini yadsıyıp, baĢkalarınınistediği biçimde davranmaya, baĢkalarının gözünde üstün, değerli ve saygın olarak görülen alanlara yönelmeye çalıĢmaktadırlar. Böylece gerçekçi tercihler yapmamıĢ olup hayatlarından hoĢnutsuz olabilirler (Dökmeciler ve Bozkurt 2009). Özsoy‟a söyle ifade etmektedir: Yapılan araĢtırmalar gösteriyor kiĢiler hayatlarının %70lik gibi büyük bir kısmını iĢyerlerinde geçirmektedirler. Bu da Ģu sonuca götürür kiĢi iĢini sevmezse yalnız iĢ hayatı olumsuz etkilenmez, bütün hayatı etkilenmektedir(Aliyev 2008).

1.3.3. Cinsiyet Rollerinin Meslek Seçimi Üzerindeki Etkisi

Toplumlardaki en temel kategorilerden biri insanları cinsiyetlerine göre kadın-erkek olarak kategorileĢtirmektir.Bu doğrultuda bireylere çeĢitli roller atfedilir. Böylece bireyler doğumlarından itibaren toplumun cinsiyete atfettiği bu rollere göre Ģekillenir. Toplum kadın ve erkeklerden cinsiyetlerine uygunbeceriler kazanmaları ve kültürden kültüre değiĢiklik gösterebilen cinsiyet rolleri olarak kavramlaĢtırılan kadınsılık ve erkeksilik rollerine uygun yaĢam tarzı benimsemelerini bekler. Çünkü kadınsılık ve erkeksilik rolleri toplumca olumlu davranıĢ ve niteliklerin tanımlayıcı yanıdır (Barry ve ark 1957).

Sosyal rollerimiz cinsiyet rolleri, çekirdek roller ve çevresel roller gibi rollerdenoluĢur ve bireyin yaĢam dinamiklerini etkiler.Meslek,çoğu erkek ve kadın için bir çekirdek roldür.Meslek seçimi ise çevresel roller ve cinsiyet rollerinin etkisinde Ģekillenir.Yapılan birçok çalıĢma cinsiyet ve cinsiyet rollerinin meslek

(28)

19

seçimi konusundaki etkisini desteklemektedir(Savickas 2002). Örneğin erkeksi cinsiyet rolüne sahip kiĢiler daha özgürlükçü, atılgan, kedisiyle ilgili, problem çözmeye biliĢsel olarak odaklanmayı sağlayabilen ve bir meslek edinmeye daha yatkın kiĢiler iken kadınsılık rolüne sahip kiĢiler ise daha çok baĢkalarının refahı ve ihtiyaçlarını düĢünür ve bu konularda duyusal anlamda destek verir(Parsons ve Bales 1955). Fakat androjen cinsiyet rolüne sahip kiĢiler entelektüel açıdan daha Ģanslıdır. Çünkü öğrenme ve meslek etkinliklerine katılma konularında daha isteklidirler. Yeterli düzeyde özgüvenleri olduğu için meslek geliĢimi ve yaratıcılıkları da daha fazladır(Bem 1975, Bem ve Lenney 1976). VatandaĢ‟ın 2007 yılında yaptığı çalıĢmaya göre her iki cinsiyetteki bireylerin görüĢüne göre en kadınsı meslekler temizlikçilik, sekreterlik ve hemĢireliktir. AraĢtırma kapsamına giren neredeyse tüm kadınların ve erkeklerin en erkeksi meslek olarak ameleliği gördüğü ortaya çıkmıĢtır.Daha sonrakadınlar sırasıyla politikayı, ağır vasıta Ģoförlüğünü, mülkü amirliği, muhtarlığı, müftülüğü, yöneticiliği, güvenlik görevlisi (asker, polis, bekçi) olmayı, iĢsiz olmayı, tüccarlığı, bedensel güç gerektiren, seyahat ve nöbetlerden kaynaklı evden uzak kalma zorunluluğu olan meslekleri erkeksi iĢ olarak gördüklerini ifade etmiĢlerdir.Gushue ve Witson (2006) cinsiyet rolleri ve etnik kimliğin meslek seçimini etkileyip etkilemediği ölçmek amaçlı bir model geliĢtirmiĢ ve bu modeli siyah ve latin kız öğrenciler arasında yaptığı çalıĢmada uygulamıĢtır, çalıĢmanın sonucunda cinsiyet rollerinin ve etnik kökenin kariyer seçiminde aracı etkisi olduğu sonucuna varmıĢlardır. Cinsiyet rollerinin kariyeri etkileyip etkilemediğine dair yapılan bir baĢka çalıĢmayagöre erkeksi cinsiyet rolünün mesleki ilgiye, geleneksel kariyer yönelimine etki ettiği sonucuna ulaĢılmıĢtır.Bu veriyi destekleyen bazı çalıĢmalar göstermektedir ki erkeksi cinsiyet rolü kadınsı cinsiyet rolü kadar kiĢilerin meslek seçimini etkilemektedir. Fakat erkeksi cinsiyet rolünün mesleki ilgilerle anlamlı bir bağlantısı vardır, yani cinsiyet rolleri meslek seçimi ve kariyer etkisi bağlamında aracı rol oynar (Jome ve Tokar 1998).

Gottfredson (2002) toplumsal cinsiyet rollerinin yaĢamımızdaki birçok Ģeyi etkilediği gibi meslek seçimimizi de kötü veya iyi birĢekilde etkilediğini ve bireylerin meslek seçiminde özelikle Ģu üç konudan etkilendiğini ifade etmiĢtir.

1.Meslek seçerken kiĢinin toplumsal cinsiyet rolü bağlamında mesleğin kadına özgü veya erkeğe özgü önkabulünü dikkate alırlar.

2.Bireyler seçeceği mesleğin cinsiyetine uygun olduğunu düĢündükten sonra toplumdaki saygınlığına odaklanırlar.

(29)

20

3.Son olarak kiĢiler seçtikleri mesleğin cinsiyetine uygun olduğunu ve toplumsal kabul edilebilirlik ve saygınlığından sonra kiĢiliklerine, ilgi alanlarına ve yeteneklerine uygun olup olmadığına bakarlar.

Bireylerin meslek seçiminde önemli olan mesleğinin ilgi alanları, yetenekleri ve gelecek istekleriyle uyuĢmasıdır. Bu önemli etkenlere dikkat etmeyen kiĢiler genellikle iĢ tatminine ulaĢamayan, verimsiz ve mutsuz insanlar haline gelmektedir. Meslek seçiminde bulunurken cinsiyetin birincil etken olarakgörülmesi cinsiyet rollerinin ve cinsiyet farklılıklarının önemine dikkat çekmektedir.

Lent, Brown ve Hackett (2002)kiĢinin seçeceği mesleğe ve ya kariyere dair kendini engelleyecek bir durum olduğunu algılıyorsa, yani karĢılaĢtığı veya karĢılaĢma olasılığının olduğunu düĢündüğü engeller, bazı mesleklere ve kariyerlere yönelmekten alıkoyduğunu vurgulamıĢlardır (Kalafat 2014).Örneğin kadınlar çalıĢma hayatında erkeksi cinsiyet rolüne sahip kiĢiler tarafından ayrımcılığa uğrayacağını düĢünüyorsa, istediği mesleğe değil, daha kolay yapabileceği bir mesleğe yönelebilmektedir.Hemcinsleri tarafından daha az baskı ve ayrımcılığa uğrayacakları hemcinslerinin çoğunlukta olduğu mesleklere yönelirler. Özellikle teknik iĢler ve mesleklerde erkek elemanlar daha yoğunlukta çalıĢmaktadır, çünkü kadınlar bu alanda ayrımcılığa maruz kalmaktadır(Rosenbloom ve ark 2008). Bu durumu destekler biçimde Lindley (2005) de Holland‟ın kodlarını kullanarak yaptığı çalıĢmasında kadınların erkek yoğunluklu iĢ alanlarına ulaĢmada baĢa çıkma yetkinlik algısının yetersiz olduğunu gözlemlemiĢtir. Kadınların mesleğe dair eğitim ve meslek edinmede erkeklere oranla daha fazla engel algıladıkları ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca kültürel normlar cinsiyet farklılıklarının asıl sebebidir ve mesleklerle ilgili cinsiyet normları kiĢinin mesleklerle ilgili yetenekleri konusunda kuĢkuya düĢmesine, gerçek yeteneklerini ortaya koymasına engel olabilir.

Kadın ve erkeğin geleneksel rolleri gözlemlendiğinde erkek evdıĢı iĢlerde çalıĢarak hanenin miaĢesini temin etmekle mükelleftir.Kadın ise ev temizliği, mutfak iĢleri, eĢinin, çocuklarını ve varsa diğer aile üyelerinin bakımıyla ilgilemektedir. Bu rol düzeninden kaynaklı eĢler arasında anlaĢmazlıklar yaĢanabilmektedir. Çünkü erkek çalıĢırken geleneksel rolünü zaten yerine getirir, kadın ise geleneksel ev içi rollerini iĢ yaĢantısıyla birlikte sürdürme zorunluğuyla, ağır yük altında kalmaktadır (Erdoğan 2009, Ersöz 1997). Bu sebeplerden dolayı kadınlar ya iĢ hayatını baĢlamadan bitirmektedir ya da ev içi rollerini daha kolay sürdürebileceği, çalıĢma saatleri az ve esnek olan, niteliksel açıdan çok çaba istemeyen, ücreti az olan iĢ

(30)

21

alanlarına ve ya mesleklere yönelmektedir. Ayrıca yapacakları mesleğin toplumca onaylanmasını sağlamak için toplumun kadın mesleği olarak gördüğü ev içi rollerinin uzantısı Ģeklinde olan bakım, baĢkalarının ihtiyaçlarını karĢılama, ilgili ve Ģevkatli olma gibi gerekleri olan meslekleri daha çok tercih ederler. Mavili (2014) kadınlar eğitimlerine devam etme ve kariyer yapma konusunda eĢleriyle aynı durumda olsalar bile, bu yöndeki talepleri, erkeğin karĢısında ikinci planadüĢmektedir.Bu çerçevede kadınlar kariyer yapmak konusunda eĢine bağlı karar vermek zorunda kaldıkları gerçeğini vurgulamıĢtır.

Birçok çalıĢmanın desteklediği üzere kurumların üst düzey ve ya yönetici pozisyonlarında daha çok erkekler bulunmaktadır ve kadınlar, kadın yoğunluklu çalıĢma alanlarında bile yönetici statüsüne nadiren yükselebilmektedirler. Dolayısıyla erkeklere oranla daha düĢük ücretli iĢlere ve mesleklere yönelmektedirler. Bunun temelsebebi cinsiyet ve cinsiyet rolleri nedeniyle kadına yüklenen niteliklerin kadını engelleyici birçok etkisinin olmasıdır. Bu engelleyici etkileri Ģöyle sıralayabiliriz:

1.Kadının erkeğe oranla daha az becerikli, baĢarılı ve liderlik nitelikleri az

olan bir varlık olarak algılanması.

2.Kariyerinin bir sürecinde ailesini kariyerine tercih etmek zorunda

kalacağına dair erkeklerce geliĢtirilen düĢünce Ģekli.

3.Mobbing çeĢitlerinden birine olan Ģeffaf tavan engeline iĢ ortamında

bulunan genellikle erkekler ve bazen de kendi hemcinsleri tarafından maruz kalması.

4.Kadın terfisinin zaten imkansız olduğunu düĢünerek iĢini sonuna kadar

sürdürememesi ve bu bakıĢ açısının yol açtığı benlik güvensizliği.

5.Kadının üstleneceği liderlik rolünü aile içi yaĢantısını olumsuz

etkileyeceğine dair düĢünce Ģekli.

6.ÇalıĢma hayatındakadının erkeklerden daha çok kadınları rakip olarak

görmesi ve bunun sonucunda erkeklerle çok rekabete girmemesi durumu(Terzioğlu ve TaĢkın 2008).

1.4. Kadının ÇalıĢma Hayatına Girmesi

Tarihi süreç boyunca kadının birincil iĢi evi ve ailesiyle ilgilenmek olarak görülmüĢtür.Cinsiyet rolleri aracığıyla kazanılan doğal iĢ bölümü algısıyla ev odaklı iĢleri yapmak zorunda kalmıĢ ve kendi ekonomik gereksinimlerinisağlamaya dair iktisadi faaliyetlerin dıĢında kalmıĢtır. Fakat süreç içinde değiĢen sosyal, ekonomik

Şekil

Çizelge 1.1. Türkiye‟de kadınların 1990 ile 2014 yılları arasında kadınların istihdam,  iĢgücüne katılım, iĢsizlik oranları
Çizelge 1.2‟de kadınların iĢgücü piyasasına katılımının sektörel dağılımı  gösterilmiĢtir
Çizelge 3. 1 (Devam). Sosyal hizmet eğitimi gören öğrencilerinin sosyo-demografik  özellikleri
Çizelge 3. 3. BEM Cinsiyet Rolü Envanteri‟nden elde edilen kadınsılık ve erkeksilik  alt boyutlarına iliĢkin bilgiler
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

•  Tomanbay (2000), sosyal hizmet çalışması yürütmek için çalışılan bölgede, toplumun sosyo-ekonomik ve siyasi yapısı, kendine ait kültürel özellikleri ve

6-For regularly drinking men, there is likely to be a loss of libido and potency, _________ of the testicles and penis, reduced fertility, loss of pubic hair and if cirrhosis

Though, the effect of growth and lending interest rate seem to not have any effects on financial development2 and financial development3 in short- run, we believe

Okul öncesi 5–6 yaş çocuklarının genel olarak Okul Öncesi Eğitim Programı’ndaki amaç ve kazanımlara ulaşma düzeyleri

Kazakistan’da yabancı öğrencilerin Türkçeyi öğrenme ihtiyaçlarının Arapça seviyesine göre tablosunda, ortalama sırasında B2 seviyesinde olan öğrencilerin

kısıtlamalardan dolayı ev ziyaretlerinin yapılamaması; uzaktan çalışma so- nucu mahremiyet sorunları; sosyal hizmet uzmanlarının yaşadıkları korku, endişe ve baskı;

Factors such as commitment to life, satisfaction with health status, help-seeking behavior and social support are protective factors (Atay et al., 2012; Gür- kan and Dirik,

IVIG tedavisine yanıt veren bir monoklonal gamopatisiz skleromiksödem olgusu A case of scleromyxedema without monoclonal gammopathy responded to treatment with IVIG.. Ya z›fl ma Ad