T e m silcilik le r
N TOKATLI: Nevzat Tandoğan cad. No: 8 (TRT ğü yanı) A.Ayrancı Tel: 119 14 00 (7 hat) Teleks:42 349 İN TEKİNDOR: şehit Fethi Bey cad. Cezayirli : 19 10 20 (3 hat) Telex: 52 326
f e r BAL: Atatürk cad. Tören Apt. kat: 3 1 Telex: 62 762
(DOLU: e r t u ğ r u l PlRlNççIoĞLU: Diyarbakır, 1 Tel: 18 141 Teleks: 72 074
TURAN DURDAö: Erzurum, Muratpaşa Mah. İsmet Bl: 15 191 Fax: 15 296
IAİL BAŞARAN: Samsun, 19 Mayıs Mah. Hürriyet 8 Tel: 18 175 Teleks: 82 003
ŞEMSETTİN ç e tIn s ö zKayseri Büro, istasyon
1 Kat: 3 Tel: 12 65 00 -11 78 52 Fax: 11 79 95
18 MART 1990 PAZAR
vakit Güne; öğle İkindi «t
I
vatsı İmsak vasatı 6.04 12.17 15.39 18.20 19.39 4.39 Ezani 11.44 5.57 9.19 12.00 1.19 10.19Hicri 1410 şaban 21 Rumi 1406 Mart 5
BUGUNKU HAVA DURUMU
Adana Ankara Diyarbakır Erzurum İstanbul İzmir 20° a. Paris 10° pb. Londra 16° pb. Frankfurt 3° y. Roma 12° a. Atina 20° a. 12° pb. 4° sy. 6° pb. 16° azb. 13° pb.O L A Y L A R
M
İ N S A N L A R
HASAN PULUR
Devlet adamı üslubu
---UGÜN köşemizi, rahmetli Haldun Taner’in bir yazısıyla onurlandırı- ____ yoruz. Cumhuriyet döneminde ye tişen kültür ve sanat adamlarının en önemlilerinden biri olan Haldun Taner’ in, 10 yıl önce yazdığı biryazının, bugün ne kadar yeni ve geçerli olduğunu göre ceksiniz.
Rahmetli “ Devlet Adamı Üslubu” başlığı taşıyan yazısında, bakın ne diyor?
“ Frenklerin, (Noblesse oblige) diye bir sözleri vardır. Bu sözle soyluluğun İn sanı bağladığını, bazı zorunluluklar yük lediğini murat etmek İsterler. Dilimizde ki ‘Ağır otur da molla desinler’ deyimi de aynı zorunluluğun din adamları alanında ki bir koşutu sayılabilir. Bununla din ada mına hafifliğin yaraşmayacağı, davranış larında ciddiyetten uzaklaşmaması gere ği hatırlatılır. Devlet adamları her ülke de soylulardan da, din adamlarından da, daha göz önünde, daha projektör ışığın da kişiler olarak, en az onlar kadar dav- ranışlanna, sözlerine, görünümlerine dik kat etmek, kendilerine, mevkilerinin ge reği bir iç disiplin uygulamak zorunda dırlar. Bunun kolay olmadığını hemen ek leyelim. Bir halk çocuğu olarak popüla rite kazanmış, önce ilinizde, sonra par tinizde basamakları çıkmış, parlamento ya girmişsiniz, ‘Şımardı, kendini bir şey sanmaya başladı' dedirtmemek için es ki yaşam üslubunuzu sürdürmeniz, alış kanlıklarınız uzantısında olduğu için bir kere daha kolayınıza gelir. Üstelik de yük selişinizin başlıca sermayelerinden biri olarak kuruntuladığınız sevimliliğinizi, herkesle şakacı ilişkilerinizi yine kendi yararınıza kullanmak imkânı verdiği ka- nısındasınızdır.
--- E var kİ, günün birinde bakan olur sunuz. Yahut partinizin yönetici kadrosunda bir yere getirilirsiniz. İşte zorluk orda başlar. Halkçılığınızı, candanlığınızı, senlibenliliğinizi, şakacı lığınızı seven, şımarıklıktan, ‘Ne oldum ’ deliliğinden tiksinen aynı seçmenleriniz, şimdi sizin yeni mevkinlzde, yeni mesai masanızın arkasındaki yeni ve saygın kol tuğunuzda daha bir oturaklı, daha bir ağırbaşlı, daha bir ölçülü ve bilge tavırlı olmanızı isterler. Çünkü öyle koşullan mışlardır. Yüksek yönetici mevklnlzln ge rektirdiği bu yeni kişilik artık Beşiktaş tri bününden hakeme yuh çekemez. Ceke ti fora edip, askılı pantolonu ile voley bol oynayamaz. Hele hele bir düğünde aşka gelip çiftetelliye, ya da harmanda lıya kalkamaz. Kalkmamalıdır da, halk di lindeki ‘Âyân azası gibi adam’ benzetme sinin, şakakları kır saçlı, ağırbaşlı görü nümlü, koyu renk elbiseli, ciddiliğinin se vecenliğini büsbütün silemediği, efendi mi efendi, vara yoğa sırıtmayan saygılı kişi imajına uygun bir kişilik beklenir ar tık sizden. Hiç değilse iktidar koltuğun da oturduğunuz sürece. Sonrası yine si
ze kalmıştır. İster bu mevkii ve onun ge reklerinin size zorladığı bu görünümü be nimser ve sürdürür, İster tekrar eski se- razad ve laubali, sizin deyiminizle demok rat kişiliğinize döner, rahat bile edersi niz. Bu sizin bileceğiniz iştir.
--- AZI kimse doğuştan saygın do ğar. Böylelerinln bir avantajı oldu ğunu kabul etmeli. Devlet adamı çünkü, pederşahi toplumlarda kalabalık- lann idealize ettiği bir örnek kişilik olmak ' zorundadır. Doğal olarak, ıkınıp sıkınma dan bunu olabiliyorsa daha İnandırıcı olur. Bu örnek kişilikte dış görünüm de önemlidir, ille iri kıyım, mehabeti! olmak şart değildir. Bir padişahtan çok bir peh livana benzeyen Sultan Aziz, mevkiinde mesela ufak tefek, ama iri burunlu ve ne istediğini bilen bir Abdülhamlt'ten hiç de daha göz doldurucu değildi. Kısa boy devlet adamlığında bir sakınca teşkil et se, Napoleon, Ciemanceau, Poincarâ, Lenin, Stalin, Churchill hapı yutm uşlar dı. önem li olan boyun uzunluğu kısalığı değil, o boyun nasıl taşındığıdır. Atatürk hiç de uzun sayılmayan boyuna, om uz lan üzerinde mehabetle duran başı ile öy le bir hava verirdi ki, ona bir heykele ba kar gibi bakardınız. Atatürk yerli yaban cı gelmiş geçmiş şefler içinde galiba en ideal örnekti. Ondan daha saygın, daha yakışıklı ve etkili bir şef imajı bulmak zor du. Ama onun gençlik resimlerine bakın, daha doğuştan bu ışınım İle doğduğunu kabul edeceksiniz. Ingiliz Dışişleri Baka nı Antonoy Eden, eski Türk Başbakanı ve Londra sefiri Rauf Orbay, eski CHP G e nel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal dış gö rünüm talihlisi devlet adamları arasında sayılabilir. Bazen de insanda kalıp kıya fet tam olur da, onun İçini yine devlet adamı saygınlığı ile dolduramaz. Ama dış görünümden de, kalıp kıyafetten de, önemli olan davranıştır, üsluptur. Yassı- ada muhakemeleri sırasında bir eski cumhurbaşkanı kendi görüşü uzantısın da böyle bir salabet ömeğl vermiş ve bazı devlet adamlarının aynı muhakemedeki ürkek davranışlarını devlet adamlığı tav rına yakıştıramamıştı. Fransa ihtilalinde giyotine götürülen XVI. Louis’nin tersi ne kansı Marie Antoinette son nefesine kadar devlet adamı saygınlığına halel ge tirmeyen böyle bir metanet örneği ol muş, sehpaya her zamanki vakur adım larıyla ve dik başı ile çıkmıştı. Tem sil et tikleri düşünceler bize ne kadar ters ge lirse gelsin, bu örnekleri sırf, tutarlılık ları, vakarları bakımından takdir etme mek, haksızlık olur.
— ~| ASIL sivilken caiz olabilen davra nışlar üniforma giydiğiniz zaman ____ yakışıksız kaçarsa, tıpkı onun gi bi, devlet adamı kişiliğini giyindiğiniz za man da, o saygınlığı her davranışınızda
Devamı 12. sayfada