• Sonuç bulunamadı

Misak-ı Milli (Ahd-ı Milli Beyannamesi)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Misak-ı Milli (Ahd-ı Milli Beyannamesi)"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M İS A K -I MİLLÎ (A H D -I MİLLÎ BE YA NNA M ESİ) — İstiklâl savaşı sıra­ sında Türk milletinin emel ve maksatlarını kısaca ifade eden ve adı, millî mücadelemiz başından sonuna kadar değişmez parola olan bir programdır. Atatürk büyük nutkunda bu programın ilk müsveddelerinin 1920 Sonkânu- nu başlarında Ankarada hazırlandığını, Ana­ dolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namzedi olarak son Osmanlı Mebusan Mecli­ sine seçilen bir kısım mebusların reislerinden talimat almak üzere Ankaraya geldikleri sı­ rada, Mecliste takibedecekleri gaye hakkında kendilerine bir fikir vermek maksadiyle kale­ me alındığını söylemektedir.

Misak-ı Millînin İstanbulda Meclis-i Me- busanca ilân edilen resmî metni tetkik edi­ lince bu programın ruh itibariyle 22 Haziı'an 1919 da Mustafa Kemal’in Amasyadan milleti, kurtuluş dâvası yolunda teşkilâtlanmaya davet maksadiyle neşrettiği umumî tebliğin esasla- riyle bir olduğu derhal göze çarpar.

-7752-S®0<

No. 3 - Temmaz 1944

Erzurum Kongresinin neşrettiği 23 Ağus­ tos 1919 tarihli mukarreratm esas maddele­ rinde de aynı ruh ve düşüncelerin hâkim bir yer tuttuğu görülür. Bilhassa Sivas Kongresi­ nin 11 Eylül 1919 da ilân ettiği beyanname­ nin maddelerinden bir kısmı da Misak-ı Mil­ lînin hükümleriyle pek yakın bir benzerlik göstermektedir. (Misak madde 1 = Beyanna­ me madde 1; Misak madde 6 = Beyanname madde 7). Bu itibarla müsveddesinin 1920 yı­ lının ilk günlerinde Ankarada hazırlandığı muhakkak olmakla beraber daha önceki tamim ve beyannamelerde milletin müşterek emel ve arzusu olarak ifadelendirilen bir kısım hüküm­ leri Misak-ı Millînin esasları olarak kabul etmek ve Misak-ı Millînin ilk önce Erzurum Kongresinde hazırlanmış olduğu hakkında yü­ rütülmüş olan mütalâalarda bir gerçek payı bulunduğunu söylemek çok yerinde olur. Ne- tekim Atatürk ilk gelişinde, Ankara hal- kiyle yaptığı umumî temasta söylediği nutuk­ ta (28 İlkkânun 1919) Erzurum ve Sivas Kon­ greleri kararlarını uzun boylu izah eylemiş, bu kararlara dayanan Misak-ı Millînin âdeta şifahi bir müsveddesini de o gün tesbit etmiştir.

12 Sonkânun 1920 tarihinde İstanbulda toplanan ve birçok âzaları geç iltihak ettiği için ancak 31 Sonkânun 1920 tarihinde reisini seçip teşkilâtını tamamlıyan son Osmanlı Mebusan Meclisi' Misak-ı Millîyi 28 Sonkânun 1920 günü yaptığı bir gizli toplantıda kabul ve imza etmiş, 17 Şubat 1920 tarihindeki toplantısında da «Ahd-ı Millî beyannamesi» âdı altında dünya parlamentolarına ve umum matbuata tebliğ edilmesini kararlaştırarak meclis kürsüsünden resmen ilân eylemiştir. Beyannameyi son Mec­ lis-i Mebusanda Edirne mebusu bulunan rah­ metli Şeref (Aykut) okumuş ve bu vesileyle söz söylerken onu aynı zamanda Peyman-ı Müeb- bed-i Millî, M i s a k - ı M i l l î adlariyle isim­ lendirmiştir. Meclis de devamlı ve sürekli al- kışlariyle müttefiken kabul ve tasvibettiğini göstermiştir.

Millî kurtuluş dâvamızın tarihî değeri büyük bu ana belcesinin metni aynen şudur: «Ahd-ı Millî beyannamesi = Osmanlı Meclisi Mebusan âzaları istiklâl-i devlet ve istikbal-i milletin, haklı ve devamlı bir sulha nailiyet için ihtiyar edebileceği fedakârlığın hadd-i âzamisini mutazammm olan esasat-ı âtiyeye tamami-i riayetle mümkün-üt-temin olduğu­ nu ve esasat-ı mezkûre haricinde payedar bir Osmanlı saltanat ve cemiyetinin devam-ı vü­ cudu gayri mümkün bulunduğunu kabul ve tasdik eylemişlerdir :

Birinci madde — Devlet-i Osmaniyenin münhasıran Arap ekseriyetiyle meskûn olup 30 Teşrinievvel 1918 tarihli mütarekenin hiyn-i akdinde muhasım orduların işgali altında ka­ lan akşamının mukadderatı ahalisinin serbest­ çe beyan edecekleri âraya tevfikan tayin edilmek lâzımgeleceğinden mezkûr hatt-ı mütareke dahil ve haricinde dînen, ırkan, emelen müttehit ve yekdiğerine karşı hür- met-i mütekabile ve fedakârlık hissiyatiyle meşhun ve hukuk-u ırkiye ve içtimaiyeleriyle şerait-i muhitiyelerine tamamiyle riayetkâr Osmanlı İslâm ekseriyetiyle meskûn bulunan akşamın heyeti mecmuası hakikaten ve hük­ men hiçbir sebeple tefrik kabul etmez bir küldür.

İkinci madde — Ahalisi ilk serbest kal­ dıkları zamanda âray-ı âmmeleriyle anava­ tana iltihak etmiş olan elviyei selâse için ledelicap tekrar serbestçe âray-ı âmmeye mü­ racaat edilmesini kabul ederiz.

(2)

No. 3 - Temmuz 1944

Üçün'cü madde '— Trakya sulhuna talik edilen garbi Trakya vaziyet-i hukukiyesmin tesbiti de sekenesinin kemal-ı hürriyetle- be­ yan edecekleri araya tebaan vaki olmalıdır.

Dördüncü madde — Makar-ı hilâfet-i islâmiye ve payitaht-ı saltanat-ı seniyye ve merkez-i hükümet-i Osmaniye olan İstanbul şehriyle Marmara denizinin emniyeti her türlü halelden masun olmalıdır. Bu esas mahfuz kalmak şartiyle Akdeniz ve Karadeniz Boğaz­

larının ticaret ve münakalât-ı âleme küşadı hakkında bizimle sair bilûmum alâkadar dev­ lerin müttefikan verecekleri karar muteberdir. Beşinci madde — Düvel-i itilâf iye ile mubasımları ve bazı müşarikleri arasında ta­ karrür eden esasat-ı ahdiye dairesinde ekal­ liyetler hukuku - memalik - i mütecaviredeki müslüman ahalinin de aynı hukuktan istifade etmeleri ümniyesiyle - tarafımızdan teyit ve temin edilecektir.

A ltıncı madde — Millî ve iktisadi inki­ şafımız daire-i imkâna girmek ve daha asri bir idare-i muntazama şeklinde tedvir-i umura muvaffak olabilmek için her devlet gibi bizim de temin-i esbab-ı inkişafatımızda istiklâl ve serbesti-i tanrıma mazhar olmamız üs-ül-esası hayat ve bekamızdır. Bu sebeple siyasi, adli, mali ve sair inkişafatımıza mâni-i kuyuda mu­ halifiz. Tahakkuk edecek düyunatımızın şera- it-i tesviyesi de bu esasata mugayir olmıya- caktır. 28 Kânunusani 1920»

Millî hükümet, Türk milletinin mukad­ deratına el koyduktan sonra 18 Temmuz 1920 tarihinde akdettiği gizli bir toplantısında, Türkiye Büyük Millet Meclisi de, M i s a k - ı M i l l î y e s a d a k a t y e m i n i yaparak mil­ lî istiklâl ve kurtuluş dâvasının bu ana progra­ mını bir defa daha teyit ve kabul etmiştir. 10 Mayıs 1921 de Türkiye Büyük Millet Mecli­ sinde kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grupu da tanzim ve kabul ettiği ni­ zamnamenin esas maddesinin başına «Türkiye Büyük Millet Meclisinde müteşekkil Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grupunun umde-i esasiyesi mücadele-i haziranın bidayetinden beri Erzurum ve Sivas Kongrelerinde tesbit ve son İstanbul Meelis-i Mebusaniyle Büyük Millet Meclisi tarafından da kabul ve teyit olunup âmali milletin zübdesi bulunan Misak-ı Millî esasatı dairesinde memleketin tamami- yetini ve milletin istiklâlini temin edecek şulh ve müsalemeti istihsal eylemektedir.» hükmünü koyarak hem Misak-ı Millînin ruhu­ nu ve tekâmül seyrini belirtmiş, hem de bi­ rinci Büyük Millet Meclisinde Atatürk’ün çevresinde toplanan millî mücadelecilerin bu Misaka verdikleri önemi kuvvetle göstermiştir. İşte Misak-ı Millî böylec,e büyük zafer kaza­ nılıp vatan düşman istilâsından kurtuluncaya ve Millî Şef İnönü’ nün dâhiyane başarısı olan şerefli Lozan Muahedesiyle Türkiye her ba­ kımdan hür ve müstakil bir siyasi varlık ha­ linde bütün âlemce tanınıncaya kadar, millî kurtuluş dâvasının esas programı olarak elde tutulmuştur.

Netekim A tatü rk’ün 1921 Haziranında Fransız murahhası Mösyö Franklen Buyyon’ a Misak-ı Millîmizin kapitülâsyonların lâğvı hak- kındaki maddesine dair yaptığı şu beyanat, onun mâna ve mahiyetini en doğru ve canlı bir şekilde ifade etmektedir : « İ s t i k l â l - i t a m , b i z i m b u g ü n , d e r u h t e e t t i ğ i ­ m i z v a z i f e n i n r u h - u a s l i s i d i r . Bu vazife, bütün millete ve tarihe karşı deruhte edilmiştir. Bu vazifeyi deruhte ederken, ka- biliyet-i tatbikiyesi hakkında şüphe yok ki çok düşündük. Fakat binnetice hâsıl ettiğimiz

AYLIK ANSİKLOPEDİ

kanaat ve iman, bunda, muvaffak olabileceği­ mize dairdir. Biz, böyle işe başlamış adamlarız. Bizden evvelkilerin irtikâbettikleri hatalar yüzünden, milletimiz, lâfzen mevcut zannolu- nan istiklâlinde mukayyet bulunuyordu. Şim­ diye kadar Türkiyeyi, cihan medeniyetinde kusurlu gösteren neler mutasavverse, hep bu hatadan ve hep bu hataya tebaiyetten neşet etmektedir. Bu hataya tebaiyetin ne­ ticesi; mutlaka, memleket ve milletin bütün haysiyetinden ve bütün kabiliyet ve hayati­ yetinden tecerrüt ve tebaüt etmesini mucip olabilir. Biz, yaşamak istiyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak istiyen bir milletiz. Bir hataya tebaiyet yüzünden bu evsaftan mahrum kalmaya tahammül edemeyiz. Alim, cahil, bilâ- istisna, tekmil efrad-ı milletimiz belki içinde mündemiç müşkülâtı tamamen idrak etmek­ sizin, bugün yalnız bir nokta etrafında top­ lanmış ve fakat sonuna kadar kanını akıtmaya karar vermiştir. O nokta; istiklal-i tamımızın temini ve idamesidir.

İ s t i k l â l - i t a m , d e n i l d i ğ i z a ­ ma n , bittabi siyasi, mali, iktisadi, adli, as­ kerî, harsi ve ilâh... h e r h u s u s t a i s t i k ­ l â l - i t a m v e s e r b e s t i - i t a m d e ­ m e k t i r . Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklâlden mahrumiyet, millet ve memleketin, mânay-ı hakikîsiyle bütün istiklâlinden mah­ rumiyeti demektir.»

Atatürk Başkomutanlık kanununun son uzatılması vesilesiyle, 20 Temmuz 1922 tari­ hinde, Misak-ı Millîmizin ruh-u aslisiyle müte- rafık katî neticeyi : «Netice-i mesudeye em­ niyetle vâsıl olacağımıza şüphe yoktur, O gün, kıymetli İzmirimiz, güzel Bursamız, îstanbulumuz, Trakyamız, anavatana iltihak etmiş olacaktır. O mesut günün hululünde, bütün milletle beraber, en büyük saadetleri idrakle müşerref olacağız.» diye tasvir etmiş ve kısa bir müddet içinde bizleri bu devamlı günleri yaşıyan bahtiyarlar olmak saadetine kavuşturmuştur.

Tecziye ahdi : Son Osmanlı Mebusan Meclisi zabıtlarından öğrenildiğine göre, Mi- gak-ı Millînin müzakere ve kabul olunduğu 28 Sonkânun 1920 tarihli gizli toplantıda ayrıca tesbit edilen ve birinci cihan harbiyle müta­ reke devrinde iş başında bulunarak devlet ve milletin yüksek menfaatlerine zararlı hareket­ leriyle o günkü felâketli neticelere sebep olan vükelâ heyetlerinin takip ve cezalandırılması hakkında, Misak-ı M illîye eklenecek müstakil bir madde halinde yazılan bir karardır. Mec­ lisi Mebusanda M i s a k-ı M i l l î n i n r e s ­ m e n i l â n e d i l d i ğ i 1 7 Ş u b a t 1 9 2 0 g ü n ü bunun da ilânı teklif edilmişse de Meclis reisliği buna müsait davranmamış, bu ahd bir müddet sonra bir mebus tarafından verilmiş olan takrir üzerine Meclisin ruzna- mesine alınmış ve az çok bir muhalefet havası içinde Mecliste okunması ve zapta geçirilmesi uygun görülerek 11 Mart 1920 tarihli toplan­ tıda okunmuştur. Metni aynen şudur:

«Tecziye ahidnamesi = Madde-i müstakile: Harb-i umumîyi tevlideden buhranlardan baş- Iıyarak Meclisin küşadına kadar harbe iştirak ve harbi sevk ve idarede ve alelûmum siyaset-i dahiliye ve hâriciyede basiret ve kiyasetle har'eket etmiyerek devlet ve milletin menafi-i âliyesini izrar ve felâket-i hazırayı intaceden heyat-ı vükelâyla müşariklerinin mesuliyetle­ rini taharri, takip ve tecziye suret-i katiyede matlûbumuzdur. 28 Kânunsani 1920»

(Faik Reşit Unat)

MONTREUX M U K A V E L E N A M E ­ — İsviçrede M ontrö şehrinde 20 Temmuz

(3)

AYLIK ANSİKLOPEDİ

nin emniyet ve selâmeti en iyi tarzda temin olunmuştur. Geopolitik bakımdan Boğazlar tamamiyle Türktür.

Türk Boğazları, Cebelüttarık Boğazı, Süveyş ve Singapur gibi birçok milletlerin siya­ si, iktisadi, askerî hattâ içtimai menfaatle­ rini ilgilendiren sevkülceyşî geçitlerde katı hâ­ kimiyet tesis etmek için çok kuvvetli olmak lâzımdır. Aksi takdirde bu gibi noktalar daha kuvvetli devletlerin tecavüzüne uğrar. Bu yüz­ den XVIII. asrın başında Osmanlı İmparatorlu­ ğu zayıflamaya, ve Boğazlarla menfaati bulunan kuvvetli milletler doğmaya başladıktan son­ ra Boğazlar meselesi ortaya çıkmış ve XVIII. asrın nihayetlerine doğru beynelmilel bir me­ sele halini almıştır. Çarlık Rusyası Kaynarca muahedesiyle ( 1774) Boğazlar hakkındaki beslediği siyasi emelleri ortaya koymuş ve coğrafi bakımdan Boğazları kendisine pek lüzumlu görmüştü. Onlar bu yollardan A k- denize inmek, dünya pazarlarına çıkmab, Hint denizine ulaşmak, donanmalarını ser­ bestçe Baltık ve Japon denizlerine yollamak ve oralardan Karadenize getirm ek istiyor­ lardı. Rusların Akdenize inmeleri bidayette Fransız menfaatlerine çarptı, daha sonra Akdeniz hâkimiyeti Ingilizlerin eline geçtik­ ten sonra Ruslar Boğazlar meselesinde k ar­ şılarında daima Ingilizleri buldular. Bu Ingi- lizler, Rusların Akdenize inmemeleri, Fırat ve Dicle vâdilerinden Acem körfezine nüfuz et­ memeleri için ellerinde mevcut bütün ikti­ darı sarfederek uğraştılar, zayıf Osmanlı İmparatorluğu da Boğazları bu rekabet sa­ yesinde muhafaza edebildi.

XIX. asırda Osmanlı İmparatorluğu Bo­ ğazların hakikî sahibi olmasına rağmen Bo­ ğazların idaresi Londrada, Pariste topla­ nan beynelmilel konferansların kararlarına bağlanmış ve Türkiye Boğazlarda kapıcı menzilesine inmiş ve Boğazlar meselesi Os- manlı İmparatorluğu meseleliğinden çıkarak Avrupa meselesi halini almıştı. Boğazlar için mücadele eden devletler iki grupa ayrılmış; Boğazları ele geçirmek istiyen devletler zümresi birbirleriyle uğraşırken, diğer grup Boğazlardan serbest seyriseferi temin etme­ ye çalışmıştır.

1803. 1829, 1833, 1841, 1856, 1870, 1871, 1873 muahede konvansiyonları Boğazlar mese­ lesini bir Türk dâvası olarak değil bir Ingiliz- Rus dâvası olarak ele almış ve münakaşa et­ miştir. Boğazlar meselesi Avrupanın en çetin meselesiydi, Prens Bismark bu meseleyi Rus- yaya karşı daima elinde koz olarak bulun­ duruyordu.

Boğazların sevkülceyşî ehemmiyeti fev­ kalâde mühimdir. Karadenize sahildar bulu­ nan devletler ancak Boğazlar vasıtasiyle Akdenizle irtibatta bulunurlar. Medeniyetin tekâmülü ve orta Avrupada birçok kanallar açılarak bunların Tuna nehrine bağlanmaları, orta Avrupa devletlerini de iktisadi ve siyasi bakımlardan Boğazlara bağlamıştır. Boğazlar çok eski devirlerden beri birçok milletlerin ve ırkların harekâtına ve mücadelesine sah­ ne olmuştu. Truva harbinin esas hedefi Ça­ nakkale boğazı içindi, Truvalılar Pontüs ile münakale yollarını temin etmek için bu har­ bi yapmışlardı. Dara, ordusunu Karadeniz bo­ ğazından Rumeliye geçirmiş ve Yunanistana taarruz etmişti. Keyhüsrev Rumeliye geçmek üzere köprüsünü Çanakkale boğazında kur­ muştu. Büyük İskender de Asyayı istilâ e t­ mek üzere buradan geçmiştir. Daha sonra Yunan ve Roma orduları Anadolu ve Suri- yede müstemlekeler kurmak üzere

Boğazlar-iVo. 3 - Temmuz 1944 dan geçtiler, bunları birçok kabileler taki- betti, Haçlı seferlerde Boğazlar sıçrama k öp­ rüsü oldu. Asırlarca devam eden istilâ selleri ve muhaceretler ancak Boğazlar Türklerin eline geçtikten sonra istikrar buldu. Boğazların cihanşümul rolü bilhassa X X . asır harblerinde kendini göstermiştir. Birinci cihan harbinde Boğazların kapanması Rusya Çarlık impara­ torluğunun boğularak ölmesine ve harbin bir­ kaç sene Almanların lehine uzamasına âmil oldu. Çarlık Rusyası Boğazları kendi sn asi, iktisadi ve askerî menfaatleri bakımından yegâne esas deniz yolu olarak kabul etmiş ve bu gayeye varmak için iki asır müca­ dele ederek, neticede mağlûbolmuş ve tarihe karışmıştır. Harbde Boğazların ka­ panması Karadenize sahildar devletlerin Akdenizle olan bütün irtibatlarının kesil­ mesini intaceder. Bu hal telâfisi ve baş­ ka suretle hal tarzı mümkün olmıyan top- yekûn ehemmiyeti haizdir. Karadenize sahil­ dar bulunan herhangi bir devletle onun müttefiki olacak büyük garp devletleri ara­ sındaki askerî, iktisadi ve siyasi yardımla­ rın ve irtibatların zafer için ne kadar mühim olduğu düşünülürse bu hâdisenin harbin sevk ve idaresinde- yapacağı tesir kolayca anla­ şılır.

ikinci cihan harbinden evvel Avrupada siyasi değişikliklerin vukua gelmesi, Alman- yada Nazi partisinin iktidar mevkiine çık ­ ması, Sovyet Rusyanın tekrar büyük ve kuvvetli devletler sırasına dahil olması ve Karadenizde çok kuvvetli bir donanma teşkiline başlaması, Italyanın baskınla Habaşistana taarruzi hare­ kâta geçmesi ve şarki Akdenizde fevkalâde kuvvetlenme yoluna gitmesi ve birçok ada­ ları tahkim ederek üsler tesis eylemesi, bi­ rinci cihan harbi muahedelerinin bir taraflı bozulması, bazı büyük devletlerin tepeden tırnağa kadar silâhlanması, Türkiyenin Bal­ kan antantına karşı büyük mesuliyetler ta­ şıması, Türkiyeyi Boğazlar meselesini gözden geçirmeye sevkeden başlıca sebepler olmuş ve bilhassa tayyare kuvvetlerinin ve paraşüt kıtalarının inkişafı ve baskın kudretleri Bo­ ğazların işgal ve tahkimini mecburi kılmış­ tır. Esasen Boğazların herhangi bir tecavüze karşı korunmasını taahhüt etmiş olan dev­ letlerden Italyanın Habeşistana taarruz et­ mesi yüzünden hakkında zecrî tedbirler tat­ bik olunması ve Japonyanın kendi isteğiyle Akvam Cemiyetinden ayrılması Lozan mua­ hedesinin Boğazlar hakkında koyduğu hü­ kümlerin kendiliğinden ortadan kalkmasına sebep olmuştur.

Avrupada siyasi ufukların kararmasını en evvel Atatürk ve onun yakın arkadaş­ ları gördüler ve Akvam Cemiyetine müracaat ederek Lozan muahedesinin Boğazlar hak- kındaki hükümlerinin tadilini talebettiler. Türkiye Cumhuriyeti Akvam Cemiyetinin kuruluş prensiplerine daima hürmetkâr kal­ dığı ve tarafların hüsnü niyetle hareketi sayesinde bütün siyasi ihtilâfların halledile­ ceğine samimi olarak inandığı için Boğazları cebren işgal etmedi; yoksa bu işi kuvvete müracaat ederek de yapabilirdi.

Akvam Cemiyeti Türkiyenin bu dürüst ve mertçe hareketini iyi karşıladı ve Boğazlar meselesiyle alâkadar olan devletleri içtimaa davet etti.

22 Haziranda İngiltere, Fransa, Sovyet Rusya, Japonya, Romanya, Yugoslavya, Yu­ nanistan, Bulgaristan ve Türkiye murahhas heyetleri M ontrö Palasın tiyatro salonunda toplandılar. Türkiye heyeti, Hariciye Vekili

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kuzey ve Güney Ameri­ ka Ortodoks Kiliseleri Baş­ piskoposu Yakovas, İskende­ riye Patriği Partenios, Yunan Başpiskoposu Seraitm, Rus Patriği ile Antakya, Roman­

Dielektrik malzemelerde dipol yap›- s›, bir d›fl elektrik alan taraf›ndan uyar›- l›rken, örne¤in turmalin gibi baz› malze- melerin kristal yap›lar›n›n birim

&#34;Doğayı bana kuşlar sevdirdiği İçin yıllarca bıkıp usanmadan onları çizdim ve çizeceğim.” diyen Salih Acar, Dünya Tabiatını Koruma Derneği üyesi

Hastalarımızın intrakranial ve ekstrakranial ateroskleroz durumuna göre prognoza etki eden risk faktörlerine bakıldığında intrakranial ateroskleroz grubunda iyi

In Figure 4.9, for the algorithms except BUCA-N and BUCA-D, the networks with greater than or equal to 841 nodes reach to 8.6 interference value, which is the maximum interference

K üçük yaşına rağmen gösterdiği sabır ve anlayıştan dolayı canım oğlum Kuzey ’e en içten teşekkürlerimi sunarım.. ii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR ...

Bu aracın en etkin şekilde kullanılabilmesi için yapılan çalışmalar ile Zaman Tanım Alanında Yansıma (Time Domain Reflectometry) yöntemi ülkemizde ilk kez

Hatta ak- rabalarm~~ ziyaret etmek maksad~yla Istanbul'a gelmek isteyen ki~ilerin dahi vergi durumlar~~ ara~t~r~ld~ktan sonra kendilerine tezkere verilirdi26.. Devletin i~e