Eski Dergilerden
S E R V E T
Ülkemizde yayınlanmış dergilerin en yaygın ünlüsü olan, edebiyatımızın önemli bir akımına ad veren Servetlfü- nun nasıl çıktı; nasıl yaşadı? Yazarları «*■ kimlerdi? içinde ne gibi yazılar bulu nurdu? Derginin geniş bir tanımını ya parak bu soruları yanıtlamağa çalışa cağız.
îstanbulda yayınlanmakta olan Ser vet adlı günlük akşam gazetesinin fran- sızca ajans bildirileri çeviricisi Ahmet Ihsan bey, «Ya yazı yazmayı bırakacak sın, ya da buradan ayrılacaksın...» di yen Sabit Paşa ile yaptığı tartışma so nunda Tophanedeki görevinden ayrılın ca yayın alanında daha etkin olarak ça lışmağa başlamıştı. Fransızcayı iyi bi len genç Mülkiye mezunu, geçimini ba sın yolu ile kazanmak istiyordu, önce Jül Vernden çeviriler yayınladı. Daha sonra da iki ortakla birlikte Âlem ba- sımevini kurdu. Böylelikle kendi çeviri lerini kendisi yaymlamağa başladı. Ah met Ihsan basım işi ile özel olarak uğ raşıyordu. Yayınladığı çeviriler Batıda olduğu gibi resimli idi. Basımcılığı yal nız geçimini sağlıyacak bir uğraşı say madığı için, yayınladığı kitaplara biçim bakımından da güzellik kazandırmağa çalışan Ahmet Ihsan, Türkiyede klişe yapılamadığından, Avrupadaki yayın evleri ile anlaşarak hazır klişeler ge tirtmiş, baskıda bunları kullanmıştı.
O sıralarda îstanbulda fransızca bi len okuyucular îllustration benzeri ya bancı dergileri ilgi ile izlemekteydiler. Ahmet Ihsan buna benzer bir dergi ya yınlamak dileğindeydi. Eldeki
clanak-I F d N U N
KONUK
larla Ümran adlı bir dergi çıkarmağa başladı. II. Abdülhamid yönetiminin en baskılı günleriydi. Bir ara, saraydan ge len bir iradeyle bütün dergilerin yayını kestirildi. Yeniden çıkarılacak dergiler için Matbuat idaresinden izin almak ge rekiyordu. Ahmet Ihsan ümran! yeni den çıkarmak için gerekli izni alamadı. Bunun üzerine Servet gazetesi sahibi Nikolayadi efendi ile anlaştı; Servet’in haftalık Kısm-ı fennî’si diye göstererek
Servet-i fünun adlı bir dergi çıkarma
ğa başladı.
Adı, Servet gazetesinin fenlerle il gili konuları bulunduran eki anlamını taşıyan derginin ilk sayısı 27 mart 1891 de yayınlandı. Derginin birinci sayısı kapağında şunlar yazılıdır:
Servetifünıın.
Edebiyat, fünun, sanayi, teracim-i ahval, seyahat, roman vesaireden bâhis olarak her hafta perşembe günleri çı kar.
Musavver Osmanlı gazetesi. Muharrir ve müdlr-i mes’ulü: Ah met Ihsan.
idarehanesi: Dersaadet, Ebussunt caddesi, numara 54.
Bu nüshada mtinderecat: Şükran — İstanbul postası — Şu’ûnât-ı medeniye ve fenniye — iğne, muallim ile talebe muhaveresi — İzmir — Trleste — Ode- sa — Oktav Föyye, Mösyö Krispi — Seyyie-yi tesamüh (roman) — Resim ler: Serlevha, İzmir kordonu, Trleste li manı ve çarşısı, Odesa ve büyük merdi veni, Mösyö Krispi, Oktav Föyye.
Eski Dergilerden
S E R V E T İ F U N U N
II
1896 yılında edebiyatımız değişik bir niteliğe bürünmüştür. Recaizade Ek rem Bey şiirleri, Mekteb-i rriülkiye ve Mekteb-i sultanideki dersleri, Talim-i edebiyat adlı edebiyat bilgisi kitabı ile yeni bir edebiyat anlayışının öncülüğü nü yapmıştı. Birçoğu kendi öğrencisi olan genç yazarlar Mektep, Maarif, Ha- zine-yi fünun, Mirsad, Malûmat gibi dergilerde yazılarını yayınlamakta idi ler. «Kafiye göz için mi, kulak için mi olmalıdır?» tartışması gürültülü bir ça tışma durumunu alınca Sansür idaresin ce bu konudaki yazışmalar yasak edil mişti. Recaizade Ekrem yeni edebiyat akımına bağlı sanatçıları bir araya top lamak, yeni edebiyat ilkelerini savunan yazarlara bir yayın organı sağlamak a- macı ile Mekteb-i sultanî’den öğrenci si olan Tevfik Fikreti, gene eski öğren cilerinden olan Ahmet İhsan beye gö türdü. Servetifüııunun gerçek anlamı ile bir edebiyat dergisi olarak yayınlanma sının sağlayacağı iyilikleri anlattı, Fik- retin bu konuda Ahmet İhsana yardımcı olabileceğini bildirdi. Bunun üzerine Tevfik Fikret altı yüz kuruş aylıkla der ginin yöneticiliğine getirildi ve Serve- tifünun 256. sayısı ile birlikte değişik bir kimlik kazandı.
Derginin 254. sayısında Fikretin Hayran adlı şiiri, bu şiire esin kaynağı olan bir resimle birlikte' yayınlanmış, gene o sayıda Nabizade Nazımın «met- rukât-ı kalemiyyesinden» Zehra roma nının yayımına başlanmıştı.
256. sayıda Fikret, «Musahabe-yi edebiye, Mukaddime» başlıklı yazısı ile edebiyat alanındaki düşüncelerini orta ya koydu, Ekrem beyin görüşlerine
ka-KONUR
tıldığmı o yolda yürüyeceğini belirtti. 257. sayıda Hasta çocuk şiirini yayın ladı. 258. sayıda Fikretin «Ekrem Bey» adlı yazısı, Menemenlizade Tahirin «Ka fiye» başlıklı incelemesi yayınlandı, Re caizade Ekrem beyin 201. sayıda sözü edilen Araba Sevdası adlı romanının re simli olarak yayımına başlandı.
Yeni edebiyat anlayışına uygun e- ser veren pek çok sanatçı Servetifünun- da toplandı. 266. sayıda Cenap Şahabet- tin lnkisar-ı bâziçe’yi yaymlıyarak Ser- vetifünuncular arasına katıldı. 273. sa yıda Uşşakizade Halit Ziyanın Mai ve Siyahı yayınlanmağa başlandı. 305. sa yıda Hüseyin Cahidin Roneka adlı hi kâyesi çıktı. Derginin daha sonraki sa yılarında Cenap Şahabettinin Hac Yo lunda başlıklı yazılan, Halit Ziyanın Bir Yazın Tarihi, Aşk-ı Memnu, Km k Ha yatlar adlı romanları, Mehmet Raufun Ferda-yı Garamı, Eylülü, Hüseyin Ca hidin Hayal İçindesi, Saffeti Ziyanın Sa lon Köşelerinde adlı romanı, Ahmet İh sanın Fransuva Kopeden çevirdiği Müc rim, Ahmet Şuayibin Hayat ve Kitaplar başlıklı eleştirme yazıları yayınlandı. H. Nâzım (Ahmet Reşit), A. Nadir (Ali Ekrem), Hüseyin Suat, Hüseyin Sîret, Süleyman Nesip (Süleyman Paşazade Sami), İbrahim Cehdî (Süleyman Na zif), Hüseyin Dâniş, Ahmet Naîm Ser- vetifünun yazarlan arasına katıldılar.
Böylece Edebiyat-ı cedide ya da Servetifünun edebiyatı adı verilen okul doğmuş oldu.
Dergide Servetifünun akımına bağ lı olmayan sanatçıların yazıları da yer almakta idi. Sami Paşazade Sezainin 276. sayıda çıkan Musahabe-yi
edebiye-si, Abdülhak Hàmidin «Londra maişet-i asaletinin serair-i hususiyatına mütaal- lik bir hâile-yi nefsiyyedir ki birkaç sa- hife-yi bediasını nakl ve dere ile iftihar ediyoruz.» tanıtımı ile Finteninden alı narak yayınlanan bölümler, Ahmet Mit hat Efendinin Mehmet Akif yazısı bun lar arasında sayılabilir.
Dergi bu döneminde büyük bir ilgi toplamakta idi. Servetifünunculan be nimsemiş oldukları sanat ilkeleri yüzün den yerenler de görülüyordu. Baba Ta bir, Andelip (Faik Esat), Müstecabiza- de ismet, Ali Kemal, Ahmet Rasim' gibi yazarların Servetifünun edebiyatı için yaptıkları eleştirmeler, Servetifünuncu- larla aralarında geçen tartışmalar, Ser vetifünun yazarlarına yöneltilen Deka danlık suçlaması üzerine yapılan yazış malar eleştirme tarihimiz için incelen meleri ilgi çekici konulardır.
Tevfik Fikret Servetifünunun yöne timinde büyük bir başarı gösteriyordu. Kendisi aylık alırken yazarlara para ve rilmemesine katlanamamış, derginin her sayısı için 80 kuruş ayrılarak bunun ya zarlar arasında bölüştürülmesini sağla mıştı; yazıların seçimine, derginin dü zenlenmesine özen gösteriyordu. Ekrem beyin 263. sayıdaki Mufarakat adlı hi kâyesini Fikret resimlemiş, Bahar-ı te- ranedar şiiri Fikret kendi el yazısı ile yayınlamıştı.
Dergi yazarları haftada bir Tevfik Fikretin Aksaraydaki evinde toplanır lardı. Çarşamba akşamlan derginin yö- netimevinde toplantılar yapılır, bu top lantılarda yazarlar yeni yazılarını okur lar, karşılıklı tartışmalar yaparlardı. Servetifünun tam bir edebiyat okulu idi. Yazarlar ortak bir duyarlık, ortak beğeniler edinmişlerdi. Halit Ziyanın Kırk Yıl adlı edebiyat anılannda anlat tığı bir olay, bir cambazhane gösteri sinden sonra Fikretin Le Danse Serpen tine şiirini, Halit Ziyanın da Müsyö Kanguru hikâyesini yazmış olduğunu anlatışı, Servetifünunculann yaratma alanında da nasıl ortak kaynaklara da yandıklarım gösterir.
Servetifünun topluluğunun bu çalış maları 1900 yılma değin sürdü. O yıl ya zarlar arasında biptakım anlaşmazlıklar belirdi; daha sonra da sansür baskısı yüzünden topluluk büsbütün dağıldı.
ilk anlaşmazlık A. Nadir (Ali Ek rem) in Şiirimiz yazısı yüzünden çıktı. Tevfik Fikret bu yazıyı, Cenap Şaha- bettini yeren bölümlerini çıkarıp 2/3 o- ranında kısaltarak yayınlamıştı. A. Na dir yazımn bütününü Mâlûmat dergisi ne verdi. Bunun üzerine Menemenlizade Tahir, H. Nazım gibi yazarlar Serveti- fünundan ayrılarak Mâlûmat’a geçtiler. Fikretin Ahmet ihsanla da arası açıldı. Bundan sonra derginin yöneticiliğini Hüseyin Cahit aldı.
Sansür baskısı bu sıralarda daha çoğalmıştı. Sarayın günden güne artan kuşkulan yüzünden dergilerde manzum yazı çıkması yasak edilmişti. Halit Zi ya Kırık Hayatlar yayınlanırken sansü rün yaptığı karışmalara kızarak yazı yazmayı Meşrutiyetin ilânına değin bı raktı.
Sansür Hüseyin Cahidin 553. sayıda P. Lacombe adlı bir Fransız yazanndan çevirerek yayınladığı «Edebiyat ve Hu kuk» adlı yazıdaki «Fakat bir gün geldi ki 1789 idaresiyle Fransada talâk tees süs etti» sözleri yüzünden, Fransız ihti lâlinin tarihi anılıyor diye dergiyi ka pattı. Ahmet İhsanın saraydaki tanıdık - lannın yardımı ile bu konuda sarayın doğrudan doğruya bir yargıya varması nın önüne geçildi. Adliye nazın Abdur rahman Paşa idi; paşanın yardımı ile de Servetifünun için «men-i muhakeme ka ran» alındı ve dergi yeniden yayınlan mağa başladı.
Fakat Servetifünun artık edebiyat dergisi niteliğini yitirmiş, eskisi gibi «tıbbî, fennî musahabeler» le dolmağa
başlamıştı. Edebiyat-ı cedidecilerden
dergide yazı yazmayı sürdürenler de ancılıktan, yemek kalorilerinden söz eden çeviriler yayınlıyorlardı.
— 18 —
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi