• Sonuç bulunamadı

[Neyzen Tevfik'e ait çeşitli şiirler]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Neyzen Tevfik'e ait çeşitli şiirler]"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

t Ağustos 1954

ENYZEN

TEVFIK

D E Ğ İ L M İ ?

U lu T a n rı‘m, akıl erm ez sırrın a, B in b ir ism i hakda p in h â n edersin, iç irirsin sab rın peym ânesini, H ik m etin i sonra ayan edersin. G izlenirsin bir n ü v en in içinde, Â dem in de şeytanın da cinin de, H e r m illetin ayrı ay rı dininde Şirke, k ü fre, raybi b ü rh â n edersin. ■ Aşk o lu rsu n , gönlüm üzü y akarsın,

L eylâ olur, k arşım ıza çıkarsın, R akıyb o lu r canım ızı sık arsın , V u slatını bize hicran edersin. B o zu k tu r düzenin, olm azsın akort, T avşana kaç dersin tazıy a aport, H aham , papas, hoca ettik çe z a rt z u rt, Alay ed er g ü ler isy ân edersin.

Sen in d ird in yere şu d ö rt kitabı, A yrı a y rı h e r birinin hisabı,

H e r b ir d în in sensin p u tu , m ihrabı, Y alanm a k en d in im an edersin. Z erd ü şt olm uş g ö rü n m ü şsü n ateşte, B rah m en ‘in V işno'sınm güneşte, B ir p arla y ış p arla d ın ki K u re v ş'te M ah b û b u n u zatına şân edersin.

H em goncasın, hem bülb ü lsü n , hem diken, H em cânansm , hem de çileyi çeken, H ik m etin e defineler açıkken S eyyah d erv iş olur selm ân edersin. Yok olm adan v ar olm anın yolu yok,

K endin gibi seni a ra y a n pek çok, ı Hiç şaşırm az k ad erd en attığ ın ok,

S evdiğini aşka nişân edersin. Çiftçi olur, öküzünü h av larsın , Ağa olur, h izm etk ârı pay larsın ,

Y ersin, göksün, yıllar, g ü n ler, ay larsın , A sırları to p lar bir ân edersin.

G ö rü n ü rsü n h er velîde, delide, M ustafa'da, A vram 'da, PandeH 'de, B ir m ay m u n cu k gibi h e r bir kilide H em u y a rsın hem de b ü h tâ n edersin. N eşve olur, gizlenirsin şarabda, Helâl, h a ra m yazılırsın kitapda, S evdâlarla su inleyen rebâbda, Sensin, A şıkları n alân edersin. Z incir olur m ecn u n ları bağlarsın,

G örür, acır, karsısın d a ağlarsın, Irm ak o lu r dere tepe çağlarsın, T ûfân olur, d eh ri v îrân edersin.

F

t

B ir ot idin, kam ış oldun, ney oldun, F e ry â d ın a karşılık hey hey oldun, Su, kök, filiz, asm a, üzüm , m^v oldun, H er k a tra n ı bana um m ân edersin. Çıban olur, enselerde çıkarsın, Y anar canın yine ken d in sıkarsın. K endin yapar, kendin y a k a r yıkarsın , S igortadan ne kâr, ziyân edersin?

(2)

Ç O K Ş Ü K Ü R

Deli gönül neyi göller durursun?

Cf j Acınacak dostun cânanın mı rar? Dünya yansa yorganın yok içinde, Kamp olmuş evin, dükkânın mı var? Hatır gönül bulamazsın birinde, Dama dedi dişisinde erinde, Vatan dedikleri yangın yerinde; İnsanlığa bâlâ imânın mı var? Nene yetmez senin şu kuru kaval? Pir aşkına sıkıldıkça durma çal, Malta’daki kurnazlardan bret al, Paran mı var, bağın, bostanın mı var? Sana giren çıkan nedir, be dürzü? Be Aliâh'ın nümuneiik öküzü, Ben mi yuttum on dört bin düzü? Bekri Mustafa'dan fermanın mı var? Ne uymazsın zamaneye be domuz? Kırk senedir, ... verdin omuz, Nazır olmuş desem sana İstakoz; Reddedecek kılıç, kalkanın mı var? Çünkü neden? Dalyanın yok, ağın y Bir tek hamsi kızartacak yağm yok Ocağın yok, dalın yok, budağın yok, Yoksa GökaJp gibi Tûranuı mi var? Uyanmadın gitti, dalgın uykudan. Sana ne be âlemdeki kaygudan; Dem vurursun siyasetten duygudan; Beynelmilel bir imtihanın mı var? Feylesofum dedi herif, pap çıktı. Nazır oldu, saman sattı sap çıktı. Reçetede şurup yazdı hap çıktı. Yiünuyacak yoksa, a’yân’ın mı var?

• İspermeçet zade, kirpi pehlivan, Yanaşması, o bayraklı kahraman; Sadr’azamlar içinde en düztaban, İmzacılar başı mirvânm mı var? Kendi cihanında bak sen keyfine, Kulak asma halkın hayfa bayiine, Tamburuna, kemânına, define; Sen de katıl, neyde noksanın mı var? Şu kırk yıldır senin dasan alındı, S uıatma yüz bin kara çalındı, Nasıl olsa şu bokluğa dalındı

Neyzen’den de büyük isyânın mı varv Tıp Fakültesi Hastanesi NJ Haydarpaşa, 9 Kânunusani 1337

(3)

Şimdi geldin azıcık aslındaki imana Türk!... Çekmek isterdim seni çoklanberi divana T ürk!. Sinede mihrâb-ı beyt-nllah’ı bol virane Türk! Bî tekellüf gir harimi hazret-l yezdâna Türk Bastığın yerlerde şan ver. cinsine Turana Türk, Dizginin cambaz elinde olmasın bak dikkat et. Çektiğin âlâmı islipdadı vird-î ibret et;

Davran artık nefsini öğrenmeğe son gayret et Kalbini aşk-ı vatanla mabedi milliyet et, Ateşi hicranla ver sn hançeri giryana Türk! Himmeti piri zamaı.ia tay yi ebâd eyledin, Hâk olan ecdadını ihya edip şâd eyledin. Ölmeyen tarihini dünyaya inşâd eyledin, Sayesinde dipçiğin bir varlık icad eyledin, Dehıe eyvallah dedirttin yazdığın fermana Türk! Cevneri hilkat senin askeriiğinie müftehir. Mabedi milliyetinde oldu mabudun demir, Arşı mevcudiyetinde âlemi imkân nedir. Yaptığın şu inkılâbı öiçe mez hikmeti cebir. Gıpta eyler sahayı icadına efsane Türk! Bir belâsın itilâfla kuvveti mağruruna

B ir kırık kağnı ile çıktın fennî harbin turuna. Bunca devlet oldu mağlûp âkibet mahsuruna, Bitin umden ilini fennin hikmeti düsturuna. Doğrusu açlık pes etti şendeki idmana Türk! Hikmeti hilkat seni kılmış temeîtünden muaf. Bir beis yok etsen asarı asırdan inhiraf, Haccı ekberse muradın kalbini eyle tâvaf, Varsa cürmiiu bilmemektir kendini et itiraf. Kendin atim kendini her zillete hüsrana Türk! Bir ceza çektin ki on beş yıl sebepten bihuber. Üç buçuk mülhid rezilin keyfine oldun esir, Padişah alçak kumandan fahişe hain vezir. Suyi idrakinle azraili zannettin sefir, Böyie girdin sureta âyine-î devrana Türk! Kendi yurdunda evinde kaç asır kaldın garip Başına oldu musallat bin keyulâyı, acip, Medrese, tekke, mekâiip hepsi de millet garip, Aldığın kâfi sana gaziyi ekberden nasip.

Kalma esrarı hüdaya bir zaman bigâne Türk! Sıtkı ile askerliğin kâfi nzauilah için. Üzme artık nefsini bir şeyh için dergâh için, Eyme başın sureti iblise eyvallah için. Çektiğin çile yekûnen bil! âh illâllah için, Kanma âyini hacca irşada bir meydana Türk! Al-i Osmanda Haşan yahut Hüseyin, yahut AİL Var mıdır böyle isim bak bu hakikat pek celi. Bağlıdır âli abanın aşkına cümle veli.

Bir kaçından başkası din tarikat engeli, Sen bıraktın hakkı, taptın zalime sultana Türk! Verdim Ellik bağlarında pendime işte hitâm, İstemez bundan ziyade halka tatvil-i kelâm, Af-r-din yoktur sözümde lntizam-ü insicam. Serseri bir Neyzen’im âşıklara badesselârı. Yadigâr olsun bu nazımım meclis-i ihvana Tür’ ?

(4)

Hak vere

Serseriyiz, ne yaparız kadere?

Bizde üst, bag, mangır, mekân Hak vere,

r Utanmadan kızayım mı Pedere? Tâ ezelden başta iz’ân hak vere!

w Vj ' - l

v y i

’• - Adam olan belli olur, işinden, Yuva yapar, arttırır da dişinden, v Gece gündüz deli gönlün peşinden,

Koştum amma, şimdi derman lıak veres Ne yaparım, kırk yaşından sonra ben? Bir kaç kerre oldum caydım nadimen, Mezarıma gömmeden çoktur seven; Demesinler, kefen, kazan hak vere! Değil mi ya? Ben onlara ney çaldım, Âlem yedi, içti ben hava aldım, Mahşerde de şüphesiz yaya kaldım, Çünkü; işin... imkân hak vere! Dün gece seyrâna çıkardım dili, Baktım cehennemin sönmüş kandili, Kapısında nöbetçiymiş Fuzûlî; Gördü dedi, ateş duman hak vere! Koca cennet ara da bul teresi, Varmış, yeni -Rus’lardan bir metresi; Sordum, dedi: Ankarayı, göresi, Gelmiş; gitti yatak yorgan hak vere! Ordan yavaş yavaş çıktım Kevserc, Bir aşk olsun çaktım; Şâhun Haydara, Kallâviye baktım tam bana göre; Bir yutkundum; dedi, ulan hak vere! Be imanım bize de mi lûlûlû? Der demez dayadı bir muhkem dolu, Bir, bir daha derken baktım bir sulu, Düştü oldu bize meydan hak vere. Şah’a kimdir diye sordum, bu sultan? Çemşit imiş, arkasından bir kervan. Söktü kondu çadırları pür niyân, Anladım ki barda hüsran hak vere!

İbn-i Patis, Anter, Buda, Şekspir, < Hafız Sa’dî, Ruso, birkaç cihangir,

Ziya Paşa. Sokrat, tanbûri Şehir, Oturmuşlar gamdan nişan kah vere! Derken Yavuz Selim geldi oturdu, Muhabbetin ahengini o kurdu, Etrafına baktı birini sordu, Dediler ki öyle mihman hak vere! Aradılar yok dûzehe baktılar, İçersine bir kör kandil yaktılar, Kapıya da şu levlıâyı taktılar: Arayanlar bilin el’ân hak vere! Merak ettim, aceb bu kim olacak, Onunla mı yoksa ahret dolacak, Biri geldi defter attı bir kucak; Okudular gufran, mufran hak vere! Çağırdılar Münkir ile Nekiri, Dediler ki gelmemiş böyle biri;

Bîr yanlışlık olmasın dönün geri, Malûmdur y.a; burda yalan hak vere}, Münkir böyle kafi söze şaşırdı, Hele Nekir, hep yüzünü kasırdı. Dediler ki: Sizi de mi aşırdı? Zaten onda nâmus ferman hak vere! Azrail’in sicilini yoklama,

İndirdiler, ve dediler saklama, Var mı, yok mu? Kendini de boklan,. Güldü, dedi; böyle bir can hak vere! Yürüdüler Kevser’deki meclise, Dünya ukba kesilmişti vesvese. Derin bir düşünce geldi herkese, Nasıl olur? Bunda isyan hak vere! Bir ses geldi, bir aralık içerden, Ne denizden, ne semâdan, ne yerden; Sâ’di sordu, niyâz ile Kaydar’dan, Dedi: Şahım. Öyle insan hak vere! Bir kamış var hak sırrına âşinâ, Nur-u Muhammed’Ie ağlar dâima, Neyzen gibi serseriye Mevlâna, Vermiş fakat onda mekân hak vere! Tıp Fakültesi Hastanesi Haydarpaşa

(5)

» ^ r v » y v y ¥ V V ¥ ¥ y ¥ V y v w V Y v y v v v » y v w

Diyemem ya...

Acaba beuı d« bugün kendim e insan m ı desem , Yoksa em salim i tem sil ile hayvan m ı desem . Her yanından kemirir yurdum u azgın bir hırs, Çekilen kahra lütuf, çiileye ihsan mı desem. Dahli yok kim seciğin, hep kabahat kendimde. D elilik mantarafilıâh bana bir şan mı desem Gözünü açma da, sen. vâr elin efkârına uy Eli dmle, ele bak, el sözüne kan ıııı desem ; Şu sadakat denilen köhne tuzak yok mu bugün Yem dinde buna ben, sure-i şeytan m ı desem. Dalkavukluk denilen ilm -i hululün sim , JBul-nirse apışır servet-ü sâmân mı desem. İşte yüz bulduların yaptığı iş, bildiği söz, İstikam et Karaborsa, çala tırpan m ı desem . G izli bir el izi var her dolabın çarkında,

Serdüm en dalgada, gel bak şuna kaptan m ı desem. Soramaz kim se cesaretle şeririn işini,

A stığı astık olur, kestiği kurban mı deseni. Nutuk ırad edeyim der, hezeyanlar savurur, Hırlayan her köpeğe, kükreyen aslan m ı desem. Yedi Eylül ile fethetti reîahın yolunu,

Top atan kal’asına işte kumandan mı desem . Eski bir egzemadır şim diki Van m eselesi,

Çok karıştırın ayalandır, bu da bühtan m ı desem . Karagözcü ne kom uş perdeye «gösterme» ye bak,

Sen bırak da sözü, git, dertlerine yan m ı desem. ; İsterim ben die öğünmek, hani bilgi nerede

Her kelin perçem ine süm bül-ü, reyhan m ı desem. Vaizin sunduğu kevserle cemaat sarhoş,

Camiye bar m ı desem, m escide dükkân m ı desem. Yaptırır âdeme her şeyi geçim dünyası,

Kara kaplı kitabın falları ferman mı desem. Sonu yoktur, bu didişmek ezelidir (N eyzen), Hikm etin buyruğu e l’an kemâkân m ı desem.

(6)

öl

tenim değil mi bu toprak benîm,

Tanrı kitabında her yaprak benim,

Gökten indiğime nişan istersen,

Yıldızı karalı al bayrak benim.

Bir gelincik gibi sürün üstüne,

Dikilmişim her gururun üstüne.

Türkün içindeki nurun üstüne,

Titreyen sevdalı her şafak benim.

Erenler bezminde kanla yıkanmış,

Deryâ-yı vahdete girmiş çalkanmış,

Güneş ülkesinde ay yıldız kanmış,

Canıma tak dedi iftirak benim.

Bu ayrılık şirki yakışmaz Türk'e,

ö z adam oiana yeryüzü ülke,

Süleyman tahtıdır havada göige,

Muhabbet sehpası iştiyak benim,

Hüsnüne şîn verir vuslat şerabı,

Giryân-ı teranenin gamlı rebabf,

Niçinlerin bulunmuyor hesabı,

Devirden devre iltihak benim.

Devrandan devrana akan şu'leyim,

Görülmez tutulmaz yakan şu'leyim,

Gönülden gönüle çakan şu'leyim,

Vuslatın sevdiği her firak benim.

Uçarken havada gafiete daldım,

Fena suretinden bir buse aldım,

Süleyman tahtının altında kaldım,

Cibrîli şaşırtan o Burak benim.

Felek allem, kader kallem eyledi,

Hind'de Buda Tûr'da Musa biledi,

Beni bana herkes nasıl söyledi?

Dillerde destanda bu merak benim.

Serseri bir kıdemliyim ocakta,

Kaynamışım nice kabda kacakta,

Buz kesildim sinirimden sıcakta,

Aşkın güneşinde her mihrak benim.

(7)

S e y r â n

Ölmüşlerle uğraşılmaz demişler, Hikmetini bize soran olmadı. Bu bir rü’yâ, altı bin yıl görüldü, Uyanıp da daha yoran olmadı. Bilirsin ya Âdem nasıl koğuldu, Hem ilk oğlu kati olundu, boğuldu Sanki «ille sekmek için doğuldu. Bu belâya karşı duran olmadı. Âdem öldii, İdris gitti, Nuh geldi, Lût’un jşi başka, Yusuf güzeldi. Hangi dinle bu kârhane düzeldi,

Hangi şahın mülkü viran olmadı? Hangi kaanun, nizâm kaldı temelli? Dinli, dinsiz, feylesof, kelli felll. Güvenip de bilgisine besbelli Alt tarafı karıştıran olmadı. Bir mecliste toplanmıştı enbiyâ, Hep erenler ululan evliyâ, önde Bektâş ile pirim Mevlâna, Ben de gizli girdim, duyan olmadı. Her nebiye bir velî sordu sual, Uzamadı dedi kodu, kıyl • ü kal,

Zannedersem dinliyordu Zül • celâl İçlerinde kadı yoran olmadı. Mûsâ Tûr’a, İ’sâ hûra büründü, Eyyub hasta, Ya’kûb yasda göründü. Hepsine de hicran eli süründü, Halil gibi bir put kıran olmadı. Yûsuf yapmış Mısır’dayken saatg Saplı, sapsız, İşler hali san’ab. Sordu Zeliha’ya nedir hikmeti? Dedi senden sonra kuran olmadı. Akıl dedikleri bu yırtık yelken Hava bekler, kim bu rüzgârı çeken? Sahihçilik, akşamcılık der İken Ayılmağa vakit zaman kalmadı. Hakkın birliğinde yoktur şekkiml* Bize hazır her noktadan tekimiz. Bekri Mustafa’yla kaldık ikimiz, Çünkü bizden namlı mihman kalmadı.

Nuh gemiden vapura dedi peld, Duman tuttu attı yelken, küreğL Hacı Bektaş bulut gibi dedi H: Hangimizin işi daman olmadı? Ali deyip bir noktaya gittiler, Mevlânâ’nın Neyzen’ine bittiler. Hepsi birden kalkıp semâ’ ettiler/ Dediler ki: böyle devrân olmadı.

Tıp Fakültesi Hastanesi

(8)

Yamansın her zaman aldattın beni, w' f Kâh dttşârdiin kâhi kaldırdın felek! Mecnunsun diyerek Leylâ peşinden, Issız vadilere saldırdın felek!

© Ş M A

, 'i 1

Rehbersin dedin ben ise kördüm, Elimle başıma çok çorap ördüm. Kendimi bıraktım âlemi gördüm,

Hesapsız günâhı ar aldırdın felek! Şifâdır dedin zehir tattırdın. Gençliğin okunu boşa attırdın, Körlerin yurdunda ayna sattırdın, Çîkmaz sokaklara daldırdın felek! Barışmadı gönlii m merd ile zenle, Ne b?r iş bilenle ne boş gezenle, Hicran köşesinde bozuk düzenle, Neyzen’â her tel len çaldırdın felek!

UR BANA...

Sahra’yı Cedid, 1913

Fazl-i yezdan kâinat olmuş, g örünm üştür b an a Cavtdanı, m üm kinat olmuş, görünm üştür bana, Sividü abı b ayat olmuş, görünm üştür bana, H a ttı m enşur iltifa t olmuş, görünm üştür bana, H e r şa d a b ir essalat olmuş, g ö rü n m üştü r bana,

/ KOŞMA

t H akikat yıldızı şu kahbe dünya,

s . Hu çok kısa yoldan dönenler bilir.

Bu yolun s ırrıd ır fırsatlar, sevda, Tutuşup, p a rla y an sönenler bilir. A ldana aldana gevredi dinim , K alm adı düşm ana, feleğe kinim , D oğruyu söylersem çarp ar yem inim , Bu cengi, pusuya sinenler bilir.

D urm a sor halini, hastanın, sağın, Tabiî solacak gülleri bağm. H ayatın içini k a ra toprağın, Ü stünden a ltın a in en ler bilir.

*

G eniştir ölçülmez hayalin çölü, K arşım da h e r diri, söyleyen ölü, Çok g ü ç tü r geçmesi bu sak ar gölü, _______D üm ensiz gem iye binenler bilir.

Gönlüm ün yoktur şeriki, rûh-u fikrim m üstakil, Bir alev içtim ki ben ismi şarab-i selsebil, V arlığım bir âteş olm uştur, şuurum m uzm ahil, ,(Su) ye secde eylerim ben .çünkü kıblem bir değil

C ü m l n m n î ı t r » a t « i «« i _ • Cümle eşya m ahz-ı zat olmuş, görünm üştür kana. Aşkım ın b ir nassrdrr gönlümdeki feyzi cünun, Serhoşum bezm-i ezelden, erganusum kâf-ü nun, Uğram az m eyhanem e, peym anem e reybü zünun

Nâz ile ref’-i nikab ettikçe ahkâm-ı şüun,

Sırr-ı esmâ’ beyyinat olmuş, görünm üştür bana.

Vadi-i hayretteyim , um m am acze dalm ışım ,

Ben bu sonsuzlukla serhadd-i fenada kalmışım, Fazlı yezdan devletinde fakrile ün salmışım,

Name-i aşk-ı İlâhiden işaret alm ışım ,

H e r tecelli m uhkem at olmuş, g ö rün m ü ştü r bana.

G E Ç E R

Cebrile tatbik eder Neyzen kader ahkâmını, H al dilile söyler eşya cümle-i ifhanım, Hirz edindim sâkiynin son cür’a-i ikramım, İçtiğim gündenken pir-i m uganın câmmı, İlm-i sûrî tü rre h a t olmuş, görünm üştür banal

NEYZEN T E V FİK

Istırabın sonu yok sanma bu âlem de yerer Ömr-i fâni gibidir gün de geçer dem de geçer Gam karar eyUyemez hande-i hurrem de gerer D evri şâdi de geçer gussa-i matem de geçer Gece gündüz yok olur ân-t demadem de geçer. Bu tecellui hayat aşk ite büktü belimi

Çağlayan göz yaşımı yoksa bu hicran seli mi İnleyen sas-ı kazanın, acaba bam telimi Çevrilen dest-i kaderle bu şuurun fi’Umi Ney susar mey dökülür gulgule-i Cem de geçe İbret aldın okudünsa şu yaman dünyadan Nefsini kurtarıgör mâsiva* *vû-mâfihadan

Niyyet-i hilkati bul aşkı çıkar aradan Önü yoktan sonu bo..dan bu kuru d/ıvâdan Utanır ga,yret-i şefkatle cehennem de geçer. Ne şeriat, n© tarikat, ne hakikat ne türe Süreniez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre Câhilin korku kokan defterini Tanrı düre Marifet, mahkemesinde verilen hükme göre Cennet iflâs eder efsane.i Adem de geçer.

O l , İ M K H

Incizâbınla senin, bir başka hal oldukça ben, Hasretinle ney eder feryadı lâl oldukça ben, Dinleyen eşyâda, rûh-u lıasbiha! oldukça ben, İnleyen dağlarda sırr-ı infial oldukça ben, Şerh i devrân eylerim neyde meâl oldukça ben. Nağmeler halk eyliyor ruhumda fikr i intizâr. Sızlıyor kalbim gibi sazımdaki o târ-ü zar, Serseri çılgın terennümler değildir perdedâr, Her tulu’un neşr-i ibdainda sen ol aşikâr, Her guruba, gizlenen reng-i raelâl oldukça ben. Anladım var cümie-i eşyâda sabit lığı- şuur, Şerh eder metni cenıâdı cilve-i deycûr-u nur, Ağlayan her dem beşiktir bak mezara pür gurür, Derd-i aşkınla gülerdi her lıarâbe bî fülûr, Ba’lbek sahralarında Danyal oldukça ben. Ma’bedi hicranımın mihrabı sahba yi adem, Sarhoşuz aşkınla heıp ben, hcnı de şu uay-ı aden Sunduğun peyin aileyi niış etti deryâ-yı adem Her husûfu ref için amade simâ-yi adem; Asman hikmetinde bir bilâl oldukça ben.

Serseri Neyzenin aşkınla Tculak ver sözüne Girmemiştir bu avalim, bu bedayi gözüne Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne Pir olur sâküi gülçehre bakılmaz yüzüne Hak olur pir-i mugam. söKbeb-i hamilem de geçer.

Neyzen’i gök kandil etti caln-ı zerrin i dehâ, Bab-ı imânda yıkıldım, secde ettim bir daha, Destgîr-i ruh-u millet ey büyük Gazi Baba! Serseri tayfın izinden bir zaman olmaz cüda, Âşinâ dillerde bakî bir hayâl oldukça ben.

İstanbul, 1923

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Entelektüelin siyasallaşması geleneksel olarak iki şeyden hareketle oluyordu: Burjuva toplumunda, kapitalist üretim sisteminde ise bu sistemin ürettiği veya dayattığı

Bizi Hatırla filminde erkekliğin aktif üreticisi Kaan, hegemonik erkeklik biçimleri altında ezilirken, Kelebekler filminde Suzan tarafından işletime sokulan erkeklik bir

Sevimli kahramanı Fahim Bey, Hüseyin Rahmi’nln alt katları yansıtan romanlarına paralel ola­ rak; kayıp, eski, bugün masallaşmış Istanbu- lun orta ve yüksek

Miringoplasti için temporal adele fasyası kullanı- lan hastaların operasyon öncesinde ortalama perforas- yon büyüklüğü 4,73±2,20 olarak hesaplanırken, tragal

lymphoma (NK/T Cell) is a rare and aggressive Non-Hodgkin Lymphoma which originates from Natural Killer or Cytotoxic T cells and involves nasal cavity or paranasal sinuses.. 1

Bu nedenle Efe Özal, önü­ müzdeki ağustos ayında normal şevke tabi tutulacak ve vatani görevini herkes gibi yapması için askere gönderi­ lecekmiş. Belki

Ne mutlu bize insan olmuşuz İnsan sevgisini gerçek bilmişiz İnsanın dalında açıp gülmüşüz Muhabbet insana, insan olana Büyük sanatçı, büyük insan.

sız hükümet kaynaklarından öğ­ renildiğine göre, Fransız hükü­ meti mayıs başında Paris yakın­ larındaki Alfortville kasabasın­ da Ermeni anıtı açılışında