Ö lüm ünün 3 0 u n cu í/iléánüm ündle :
,
< ^ '¿ 0
Cenap Şahabeddin
Servetifünun Edebiyatında Tevfik Fikret nazmın, Halid Zi ya nesrin en büyük ustası ve temsilcisi olarak kabul edilmiş tir. Bu topluluğun üçüncü önem li kişisi olan Cenap Şehabettin, iki alanda da, onlardan sonra ge lir. Edebiyat tarihlerimiz kendi sini Servetifünun’un aşk ve tabi at şairi olarak değerlendirirler. Bu yargı bir bakıma doğrudur. Ancak Cenap Şehabettin’in şiir lerindeki âşk tema’sı, meselâ Tev fik Fikret’e göre, pek belirli bir nitelik göstermekle beraber yine de «gerçek aşk şairleri» nin çeş nişine pek benzemez- Bu aşk; ıh tirastan, içli duygulardan uzak, zihnin ve donuklaşmış salt hayal lerin çerçevesi içinde kalmış, şe kil leşmiş durumdadır. Tabiat şa irliğine gelince; eğer tabiat kar lardan, gece ve gündüzden, yıldız ların görüntüsünden, biraz da a- ğaçlardan ve çiçeklerden söz et mekse o zaman Cenap Şehabet tin’e «Tabiat Şairi» diyebiliriz. Oysa o. bunları bile ruhunun ve zekâsının özel kanalından geçi rip bir çeşit nonfigüratif kalıp Jara dökmüştür. Şairin; aşkı ve tabiatı, böylece kendine özel bir atmosferde dile getirisinde - her halde . gençliğinde tam orta mında yasadığı Fransız sembo lizminin etkisi olsa gerektir. Bu
Ş e m s e t t i n K U T L U hususlara ve bu konulara eğilen bazı edebiyatçılarımız, Cenap Şe habettin’i «Türk Edebiyatının ilk sembolist şairi» kabul ederler •’ Şairin duygudan çok, zekânın v j düşüncenin üstün göründüğü manzumelerinde bir de oldukça keskin kelimecilik kaygısı göze çarpmaktadır. O, şiirlerini yazar ken her şeyden önce, misralarma yerleştireceği kelimelerin güzelli ğini ve şairâneliğini düşünmekte dir. Böyle kelimeler ve bir kısım özel yapıh tamlamalar, Cenap Şehabettin’in şiirinin asıl ruhu nu ve temelini teşkil etmektedir. O, hayallerinin, düşüncelerinin derinliklerine bu özel yapılı ke limelerin, deyimlerin ve tamlama ların dehlizlerinden yürüyerek ulaşmak çabasındadır. Bunun so nucu olarak; zamanına göre çok yeni ve çok değişik görünerek yadırganmış olan şair, zamanın dan sonra da çabucak eskiyerek yıpranmıştır. «Muzi-i sabuh», «Ahu-yı çerende». «Berf-i zer rin», «Saât-ı semenfâme».. çeşi dinden; doğu dillerinden, özellik le Farsça’dan alınarak, tam bir kelimecilik kaygısı etkisi ile dü zenlenmiş deyişleri; çağdaşla rından bazıları tarafından bü yük havranlıkla karşılanmış, ba zıları tarafından da âdeta alay konusu edilmişti Bugünün oku
/ i d- 'l~t (
? C
fCyuçulanna gelince; yaziK - söyleyişler onlar için, hayranlık duygularını da küçümseme duy gularını da. harekete getirmiye cek kadar yabancı ve anlamsız bir rAtelik taşımaktadır- Kaldı ki, sonraları, Cenap Şehabettin'- in bu tamlamalarının çoğunun Fransız şiirinden aktarılmış bu lunduğu da anlaşılmıştır.
Onun süslü, ışıklı, Osmanhca- ntn sağlam, işlenmiş ve oturmuş temellerine dayanan nesri; yalnız cağının, yalnız Servetifünun Ede biyatımn değil, belki de bütün Türk edebiyatının en güzel inşa ve belâgat örneklerinden sayıla cak yapıdadır- Ne var ki bu mü kemmelliğinin değeri, süreli za manları kapsayamamış. kendi fi zik hayatı ye sanat hayatı ile bir tikte sona ermiştir. Cenap Şeha bettin; o engin zekâsı, kabiliveti. dil ve kültür hâzinesiyle Türk di li evrimleşmesinin yardımcısı ol saydı, Türkçenin daha çok ve da ha çabuk gelişmesinde herhalde önemli rol oynayanjardan biri ola bilirdi. Yazık ki o ,bu mutlu geliş menin zorunluluğuna da inanma mış, dilimizi ve ulusal kültürü müzü-, çok değerli olacak deste ğinden yoksun bırakmıştır.
Bütün bunlara rağmen Cenap Sehabettin’i, Türk edebiyat tari hinin, yüksek ve keskin zirveleri ne daima gün ışığı vuran yalçın dağlarından biri olarak düşün mek. her halde, hatalı olmasa ge rektir.
(Cumhuriyet : 13.2.1964) — Kısmen Alınmıştır —
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi