,
I
.
•
Ha
l
ıç
HAFTA ~ONUŞMASI
, IMede
niy tine
Bi
r
Bak
ış
Kısa Süren "Lafe
ı Çıkmıştır: Asıl
Devaml
ı
ve
Parlak Devir "Haliç Devri
11dir. izim Bir Haliç Medeniyetimiz
Oldu. Bugünkü Haliç ise
lsta
bulumuzu Akciğeri
Çürümü_ş
Bi'r Veremliye Benzetmiştir.
-Yazan:
Refik
Haliç'in uzun bir saltanat ve ikbal devri geçirmiş
olduğunu çoğumuz 'bilmeyiz;
bilenlerimiı; de unutmuş gi·bi
dirler. İstanbulun iç bahçesi
Haliç idi; Haliç bastan hasa
bir mamure idi; güllük; gülis-tanlıktı; saraylar, parklar. me
sireler diyarı idi; pek kısa
süren ve nasılsa cok şöhrot a
lan Lale devri ve Sadahad zev
ki ile kıyas edilemiyecek u
zun. parlak bir mamurluk ve şenlik hengümı geçirmisti
Bize bundan haber veren
Evliya Çelebiyi okurken yü
zümde peri masalı dinhven
bir çocuğun sonsuz bir hay
ret ve ihayranlık ifade eden
hem heyecanlı, hem rahat
hatlarmr kendim de ı?örfö· gi bi oluyorum. Bir o Halici dii
sunuyorum, bir de sirr-dlki
mezbaha, cirkef. ı?"emi D.!'lesi kokan ankaz mezarlığı. sefalet timsali voksulluk ve perisan
lık semti Halici.ı.
Okudukla-. rıma mı inanayım, gördükleri
me mi, bir karar veremiyor,
ikisini de ha'kikat değil, hava
limin bir icadı sanıyorum. Di
yorum ki: "Ne o doğru ne bu!
Zira o bir masal, bu hir
ka
bus!"
B
ir zamanlar İstanbulda,!'9---
hem de İstanbulun
l-çinde, ta göbeğinde bir yer
varmış., Orada. /bir bahçe bu
Iunurmuş.ı. Bu bahçeye şat
ranç vari on iki bin servi ağa
cı dikilmiş olduğundan içer
sine güneş tesir etmez, fakat
kuşlarla bülbül seslerinden
ruhlar keder yüzü görmezmiş.
Aynca mermer havuzlarla na
kışlı şadırvanlardan akıp ta
şan sular gönüller açar, dallar dan taze taze kopardığınız şef tali ve kayısıların rayihası ca· na can katar, kasrında oturup
karşınızdaki manzaraya bak·
tıkça insan kendisini yalancı
cennette sanarmış!
Yalnız bu kadar mı? Hayır. Bahçe önündeki denizde isti ridye çıkarmış. Bade içenler>
bunları limon gezdirip çiy çiy yerler, keyif sürerlermiş. A
ma rakı içmiyen kimseler de
vam üzere bir kaç gün bu fa
tiridyelerden yeseler "her ge ce ehli ile veya naehli ile bu luşmak isterlermiş!"
Üç yüz bahçıvanın çalıştı
ğı ve yalnız istiridye avcıla
rının on bin akce vılhk "ava id" verdiği o bahçe acaba
ne-redeymiş? Boğazicinde mi?
'Anıavutköyünde;
Saraybur-nunda, Üsküdarda, Dolmabah
çede mi? Hayır, inanamıya
caksınız, hiç de aklınızdan ge
çiremiyeceğiniz bir yerde:
Hasköyde!
- Hani şu Hasköy mü?
Kasımpaşa yanındaki Haske. -:
Yahudi mahallesi, fakir fuca
ra yatağı, pis kokulu, baraka
yığını süprüntü ambarı Has
köy?
- Evet, orada.. Haliçte!
alid Karay ..,_... -·
Halbuki biri lehimize, öteki aleylhimize ikisi de tam haki
kattır. Tarihi ve yabancıla
rın "Altın bo- uz,, adını tak tıkları o efsane körfezi bir zamanlar elimizde gerçekten
efsanelere yakışan bir ma
murluğa ulaşmış. sonra yine
elimizde yine ancak korkunç
masallarda tarifi geçen ölü beldelere dönmüstür,
Hatta daha fena olmuştur:
İstanbulu bir veremlivo ben
zetmiştir. Zir· Haliç, İstarıbu
lun bağrıdır, içidir, akclğeri
dir. Kokan, çürüyen i5te ou rasıdır!
**
E
vliya Çelebinin rehberliğiyle e ki Haliçte biraz
dolaşalım.
Demin bahsettiğim (Tersane
Bahçesi) nde Hünkar kayıkla rı da bulunurmuş. "Padişah
bir yere git~ek isterse kayı
ğının kıçında cevahir kubbe
altında ve mücevher ta.ht üze
rinde zurna ve çifte nekkarre
fasıl ederek Haıliçiniki yanında
ki kat kat yalıları, bağları.
bahçeleri, tersaneleri seyir ve
temaşa ederek murad buyur
dukları yere giderlermiş.,.
Çelebi, Hasköy için: "Bir müzeYYen şeıhirdir, üç bin ka dar, bahçeleri !havi kat kat gü zel evleri vardır. Bazı bağla rında limon ve turunç yetişir;
bu bahçeler öyle limonlar Vt?
öyle narlar verir ki bir bağ da misli bulunmaz.,,
Biraz sola dönelim Piripaşa dayız. I. Selim vezirlerinden Kara Piri Paşa burasının ahı
havasını beğenip bir bahçe
yaptırmış ve adamlarına da
ferman buyurmuş, hemen et
rafa yerleşmişler; az zamanda bin kadar bağlı bahçeli., ma
mur evlerle, camilerle, dük
kanlarla bezenmiş bir kas<'ha vücude gelmiş. Denizinden
çıkarılan bir cins balçık çamu rundan yapılan kiremitler pi·
şince pek hoş bir kızıl renk
bağladığından bütün İstanbul zenginleri damlarını bu kire mitlerle örtmek merakına diiş. müşler; o sayede İstanbul,
geriden bakınca baştan başa
kıpkırmızı ,g-örünürmüş .
Daha ötede Sütlüce . Burası da bağlıktır, bahçe. liktir, saraylar vesair büyük binalarla müzeyyımdir. SütEi ce denilmesinin sebebi de "ne-
batat ve havasının letafeti e.
seri olarak sütünün hal!:; ol
masıdır. Haneleri deniz kena
rından bir•biri üzerine !ıhıa o
lunmuş Hıaliç'e ve Eyübe na·
zır bağlı bahçeli kaşanele•dir.,, Hele vezir saraylarından bir
Karaağaç yalısı bulunuyormuş ki kocaman bir koru ile cevri Ji imi~. bahcei'i JV.M~adın
ho una gittip,inden daima bu
"bağı iremde". yani cennet ba.hçesinde işü nuş eder, bin lerce "erbabi teferrüc" ün ka
yıklarla Kağı.thaneye koştuk
larını seyrederek nıüt<>]ezziz
olurlarmış." Hatta Ebüssuud Efendi de meşhur tefsirini Karaağacta "çam fıstığı a!;'.aç
larile müzevyen güllü. bülbül lü bir ba.ğ'da., yazmıtır.
Şimdi o yerde mezbaha var
dır: gül yerine kan ve pıhtı
kokuvor bülbül yerine koyun
sürülerinin bo.ğ'azlanmarlan örı
ceki hazin f<>ryatlan isitillyor·
.
~
-·----...-
==
::-;
===
Ebüssnud Efendinin makamın.da da bav mezbaha katibi ta
I
bakhaneye gidecek mn~darderilerin h€sa•bını kaydecFyor!
.
**
Karaağaç'ta Evliya Çelebi
ayrıca yirmi 'kadar sa·
rayı, sahiplerinin adlariyle bil dirdikten sonra bir çok da hu susi bahçeler saymaktadır. He
le (Ganizade) ba:hçes·i gi:irfüe cek şeymiş: "Şimal tarafı Ok
meydanına, garp tarafı Hr.lice
nazır, dört tarafı fıstık çamla rı ve servi ağaçlariyle müzey yen" imiş ...
Ya Eyüb mesiresi? Oradan
Kalamış mesiresine de gidilir miş. Çelebinin tarifinden an ladığımıza göre burası. şimdi Ahmet Haşimin şiirlerini ha tırlatan uzun bacaklı ve u zun gagalı su kuşlarının mah· zun mahzun tünedikleri ıssız. yayvan adacıkların adıdır.
"Nice yaranı safa kayıklara
binerek o cezirelere gidip ka ya balığı avlarlaır. Bu balık~
lar bir diyarda bulunmaz; Ra yet leziz ve mukavvidir.
Ba
..
husus ta'mmda balık kokusuyoktur; ne kadar yenilse sık
let ve hararet vermez ... Yine o adacıklar, zamanın
plajlarıdır: Her Cuma günü
ehibba kayıklarla buralara gi derler: "nilgun futalarla şina verlik ettikt~n soMa cezire
nin çimenzarında oturup 1şü nuş ile gamı dünyayı ur.utuı'
-lar.,,
I
Eyüb tarafında dahs ne
mesireler vardır... Çelehı hep
sinin ismini sayıyo~ ve tarifi..
ne yer ~yor. Hele lbirKırk.]
serviler'det~ !bahsediyor ki bü
tün etrafa namr, gayet ağaç
lıklı bir safa mahalli imiş ...
Bmbülderesi denilen yerde i
se"sa.dası tatlı lbir çok bülbül~
lerin ötüşmesinden ka~bde sü rur ve safa hasıl olur." muş.
Bugün oralarda ancak kar·
ga ®rnekleri kuruluyor ve a
ğıı2'llaırmda mezbahaıdıan aşır dıkları bağırsak pa·rçalar: sal·
lanan çaylakların gürültüsün·
den ıbaşka bir şey işitilmiyor!
**
Halicin saltanat devrinde
yıalnız kıyılar değil, te
peler de mamurdur; mesela
Topçular, Otakçılar, Nişancı. Çömlekçiler hep köşkler. sa
raylar, bağlar ve bahçelerle donanmıştır. Misal olara~ Top
çularda, bu yüksek, ferah yer de "bin kadar ali saraylar ve haneler, sayısız bağlar. bahce
ler" bulunmaktadır. Melek Ah met Paşanın sarayı "adeta bir
kaledir, müteaddit maksure
ler, hamamlarkı bir gülistan dır."
Nişancı da öyledir, hin ka
dar mamur sarayla süslenmiş tir; "Nisancı Paşanın bir de ferah, gönül açıcı hamamı var dır ki eşsizdir, Mimar Sinar,
binasıdır." DP.fterıfar ic;kPlesin
deki çömleıkçiler Sarıyerden ve Kağıthaneden getirdikleri ca
murlarla Çin ve İznik çinile
rine benziyen öyle na<lide su
-rahiler yaparlarmış ki !'!Hi 1m
ruşa alınıp padişaha. v!:!zirlere
takdim olunurmus. Yin~ ora
daki Zalpasa camiinden bah
sederken Evliya Çelebi söyle
diyor: "Bu cami, bir ba.1'~• irem iç.inde, iki tarafı yol, pek ~u
şendir; Mimar Sinan, bu ca
-m.Un binasında kemali mcha
retini aytm etmiştir."
İşte Mimar Sinanın da bü
yük emeği geçen ve hesapsız
servileri, ·çam fıstıkları. tu runc, limon ağacları; giilleri ·
bülbülleri; deniz ge2'lintileri;
istiridyeleri. kaya balıkladyl.::
meşhur. binlerce saraylar, se
biller; hav~zlar: parklar ve
çeşmelerle süslü eski HaJiç mco
deniyeti bu! Şimdi o yerlerde
yalnız:
Bülbül hamuş, havz tehf, gülistan
harab
Değil... Ne kaldıysa ~akım
sız, çürük, çirkin ve 'kokmuş!
KişiselArşivlerdeIstanbulBelleği
Taha Taros Arşivı