• Sonuç bulunamadı

Güneş - Dilden ne haber? - Ülkümüze son yoktur - Yalman ne demek? - Çalışma dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Güneş - Dilden ne haber? - Ülkümüze son yoktur - Yalman ne demek? - Çalışma dergisi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sayfa

2

Güneş - Dilden ne haber?

Ülkümüze

son yoktur

Yalman ne demek?

*— x

Çalışma dergisi

Güneş - dilden ne haber?

B

ir güneş - drl teorisi vardı.

Tam zamanında imdada ye-

taştiydi. Gazetelerde uydurma türk­

çe yüzünden manalar zindan gibi

simsiyah

Şimdi kalkmış, politikayı ilme ter­ cih ettiği için hükümete hücum e-diyor.

Politikayı ilme tercih eden kim­ dir?

Fuad Köprülü

misti. Göz gözü 1 g e r v e | . B E D Î 1 lieb’USİUğ" PIOle'

keşi1 j

söriüğe, yam

po-X

görmüyordu. Gü- | _

- dil teorisi SmmıııiHHiıiiiııııımiHHiıiHiıımıııtımHiHmmmvi .itikayı ilil e t-i adam değil midir ? neş

çıkmasaydı ttirkçeyi kaplıyan gece­ nin sabahı olııııyacaktı.

Fakat belki de güneş olduğu için bu teori doğdu, yükseldi, alçaldı ve ufukların arkasına kaçarak battı.

Eğer sahici güneşse tekrar doğar. Fakat ya sahici değilse, yat* biz tekellerin, savunmaların, Aralık ve Odaklaıij! zifiri karanlığında sabahı boş yere bekleyip duracaksak...

Güneş - dil teorisi yalancı bir na­ zariye miydi ? Öyleyse bu teori or­

taya atıldığı

eden

gün dil kurum- c-üiaıı ve parti­

ciler onu niçin

alkışlamış, bü­

tün dünya dille­ rinin ana kanu­ nu gibi selâmla-

mışlardı? Gü­

neş - dil sahici

bir nazariye ise bugün niçin, onu

alkişhyan ayni adamlar tarafından çöp tenekesine atılmıştır?

Öyle görünüyor ki güneş - dil, bir daha doğmamak üzere, batmıştır.

Batan hem güneş, hem de dildir.

Ülkümüze son yoktur

U

zun yıllardanberi düzme türk-

çe aleyhinde yazılmadık ve

söylenmedik hiç bir söz kalmamış­ tır. Ben bu mevzudaki bir yazımın serlevhasında «Ayıptır efendiler, a-

yıp!» diye haykırmaktan kendimi

alamamıştım.

Bugün Fuad Köprülü dü inkilâ-

bını tenkide Kü! 1?TUW“ 7esi," Bu

lerinde böyle

bir kelimeye

rastlamadık. He le Alımed Emi­ nin müdafaasını yaptığı halk di-

inde böyle bir

--- --- T. — ---, - -. kelime hiç

yok-mevzuda yıllardanberi yazılanların) ,n>

İstanbul Üniversitesinde ikinci bir Fuad Köprülü yoktu. Bu müessese- nin ona mutlak bir ihtiyacı vardı. Fakat Büyük Millet Meclisinde Fuad Köprülü gibi susan yüzlerce meb’u- sumuz bulunuyordu ve Meclisin ona

hiç ihtiyacı yoktu. Fuad Köprülü

kendisine en çok muhtaç olan bir

ilim müessesesini bırakmış, en az muhtaç olan bir politika müesseı- sesine can atmıştır. Hem de yıllarca ve yıllarca susup oturmak üzere.

Politikayı ilme tercih ve ilmi po­

litikaya âlet eden Fuad Köprülü,

kendi suçunu başkalarına yükliye- rek bize mazisini unutturmak dava-

smdadır. Hayır, «Ülkü» müdürü,

kostüm ve makiyaj değiştirmekte

ne kadar usta olursa olsun, bu mil­

let tiyatro ile hakikat arasındaki

farkı seçmiyecek kadar budala de­ ğildir.

Yalm an ne demek?

G

azetesinde uydurma türkçeye

karşı harp açan Ahmed Emin

Yalmana da bir sualciğimiz var:

«Yalman» kelimesi jıecedir: 'Hâlis

türkçe mi, uydurma türkçe mi?

Yoksa ibranice mi, İspanyolca mı?

Türk

lügat-eksik ve âmiyana bir MU&*Sİ başka bir şey değil. Fikirlerinin ço­

ğu doğru, fakat bayat. .

Dil inkiiâbınm başmdanfoeri, dü­ rüst ve cesaretli kalemler hâlis türk- çenin soysuz türkçeye karşı müda­

faasını yaparlarken Fuad Köprülü neredeydi? Tiirkiyede değil miydi

Cevap verelim:

Tiirkiyede idi. Hattâ Cumhuriyet

Halk Partisinin çıkardığı «Ülkü»

dergisinin başında idi ve her ay bu derginin, daha doğrusu Partinin ka­ sasından bir vekili bile, imrendirecek maaşı tıkır tıkır alıyor, dil inkilâbı aleyhine gık demiyordu. Müdürü ol­

duğu «Ülkü» dergisinin adı bile

, Fuad Köprülü­ nün bugün aley­ hine yürüdüğü uydurma keli­ melerden biriydi. Zira Türk dilin­ de ideal veya mefkûre mana­ sına gelen bîr «Ülkü» kelime­ si yoktur ve Fuad Köprülü bu sözü türkçeye maleden hiç bir delil gös­ termeğe kalkamaz. Fakat bu dergi­ den uzun yıllar yüksek bir maaş a- lıp cebyıe indirdiği., müddetçe Fuad Köprülü için «Ülkü» den daha güzel kelime, daha yüksek ideal yoktu.

¿Ju zat kendisini hiç zorhyan ol­ madığı halde uydurma bir sözü soy­

adı olarak niçin seçmiştir? Hâlis

türkçe kelime mi yoktu?

Soyadı bir insanın şahıs ve aile şerefini soydan soya taşıyan bir a- lâmettir. Onun intihabı tesadüfe bı­ rakılmış olamaz. Uzun derin düşün­

dükten sonra «Yalman» gibi bir

taraftarıdır veya günün modasına

düzme söz seçen adam, ya uydur­ ma türkçenin hararetli ve devamlı göre fikir değiştiren bir kanaat tüc­ carıdır,

Ahmed Emin Yalman, eski yaz­ dıklarım yeni okuyucularından sak-

hyabilir amma, hergün imzasında

tekrarladığı uydurma «Yalman» ke- limesile bu çeşid sözler aleyhindeki iddiaları birbirine yan bakacak, o- nun asıl karakterini hergün göz ö- nüne koyacaktır.

«Çalışma» dergisi

Ç

alışma Bakanlığı «Çalışma»

adında bir dergi çıkarıyor.

Muhtevası faydalı ve zengin. Tebrik ederiz.

Fakat bu derginin kapağı, resmî ve ilmi bir der­

ginin üslûbun­

dan mahrum.

Kenarındaki ka­ lın çizgi ona bir

şiir veya fan­

tezi mecmuası

edası veriyor.

Bir de «çalış­

ma» kelimesi,

cümle içinde veya terkip halinde

«sai» mânasına gelebiliyor. Tek ba­ sma kullanılırsa daha ziyade menfî emir sigasmı hatıra getirmez m i?

Bu millete «çalışma» değil «çalış» demek lâzım gelmez mi?

SE R V E R B E D İ

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Buna göre, bir yasama yılı içinde aralıksız olarak iki ay veya daha fazla izin almış olan milletvekillerine ödenek ve yolluklarının verilebilmesi, Genel Kurulun

Mevlânâ’ya göre, insanın eylemlerinde zorunlu (cebir) olduğunu ilk savunan şeytan, insanın eylemlerinde özgür (ihtiyar) olduğunu ilk savunan da bir insan olan

Bilhassa gravür ve ofortla meşgul olduğu için ve mizacı hüzne fazla meyyal de bulun­ duğundan, belki renklerinde fazla te- nevvü ve neş’e yok.. Ve mutlaka bir

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasına karar verilmesi üzerine yapılan seçimle Rasih Kaplan, Halil İbrahim Bey, Hasan Tahsin, Mustafa Bey, Ali Vefa Bey

Bölgedeki İngiliz-Rus rekabetini değerlendiren Mustafa Kemâl Paşa, 21 Mart 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi gizli oturumunda yaptığı bir konuşmada, “…Ruslar,

Takririn meclis gündemine alınmasının gecikmesi üzerine harekete ge- çen Lazistan Mebusu Ekrem, Siirt Mebusu Mahmud, Kırşehir Mebusu Ali Rıza, Tokat Mebusu Mustafa,

Sonuç olarak, akut nekrotizan pankreatite bağlı olarak meydana gelen lokal organ hasarı, hem histopatolojik hem de biyokimyasal incelemelere göre, ayrıca ödem formasyonunun

Değerli Profesör, bundan sonra, Köprü­ lü’nün ilmi mesâisinin yıllar yılı devâm et­ tiğini, Fuad Bey’in profesörlükten ayrıldıktan hattâ Demokrat