• Sonuç bulunamadı

TÜRKLÜK ARAŞTIRMALARİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKLÜK ARAŞTIRMALARİ"

Copied!
39
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sayı : 4 Yıl: 1988

MARMARA

üNİVERSİTESİ

FEN -

EDEBİYAT FAKÜLTESİ

· TÜRKLÜK ARAŞTIRMALARİ DERGİSİ

İstanbul - 1989 ·

(2)

MEHMET

HAZİN

VE

SURNAMESİ

Mübeccel KIZILTAN*

Eski Türk Edebiyatı'nın düzyazı türlerinden surnamelerin bir örneği

olan, XVIII. yüzyıl yazarlarından Mehmed Hazln'in nesir-nazım karışık

olarak yazdığı Sumame-i Haı:.fn adlı eseri padişah HI. Ahmed'in şehzadele­

ri Sultan Süleyman, Sultan Mehmed, Sultan Mustafa (III. Mustafa), Sul- tan Bayezid'ın sünnet düğünlerini anlatır. 1720 yılında yapılan bu şenlikte

-. iL Mustafa'nm kızı Ayşe Sultan'la Agnboz 1 Muhafızı İbrahim Paşa'nın ve yine II. Mustafa'nın kızı Emetullah Sultan'la Musul Valisi Osman Pa-

şa'nın da evlenme törenleri .gerçekleşmiş, fakat eserde bu iki evlilik töreni- nin ayrıntıları yer almamıştır. Hazin'in düğünü aktarmasındaki tarihi ger-

çeğe uygunluğu, ayni yüzyılın tarihçilerinden Mehmed Raşid'in eserinden bu şenliği anlatan bölüme başvurularak saptanmıştır2Hazin olaylan ta- rihleri de vererek algıladığı biçimde aktarmaya çalışmıştır. Aynı düğünü

yine XVIII. yüzyıl yazarlarından Seyyid Vehbi nesir-nazım karışık olarak yazmıştır3. Pek çok yazma nüshaları olan bu surnameden başka Ağalı Sır­

Levend de kendi yazmaları arasında aynı şenliği konu edinen bir kasi- deden söz eder4 1720 şenliğini anlatan bu yazı Mehmed Hazin tarafın­

dan yazılan surnameye dayanmaktadır.

Lfile Devri denilen zevk ve eğlence döneminin yaşandığı XVIII.

yüzyıldaki bir saltanat şenliğini anlatan Haı:.fn Sumamesi'nden Osmanlı sa- ray, merkez, kapıkulu, bahriye, ilmiye teşkilatlarına mensup rical; yabancı

* Boğaziçi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Araştınna Görevlişi.

1 Agriboz, Doğu Yunanasitan'da Malyakoz Körfezi'nin güney doğusunda büyük ve uzun bir ada. Karadan bir boğazla ayrılır. Bugünkü adı Halkis'tir. Bkz. Ahmet Rıfat Efen- di. Lugat-i Tarihiyye ve C~ğTafıyye(İstanbul, 1299), Cilt 1, s. 223.

ı Mehmed Raşid, Tarih-i Raşid Efendi, (İstanbul, 1282), Cilt V, s.214-272.

3 Seyyid Vehbi, Sumame-i Vehbi, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, A. No 3593 (175 yaprak. Levni'nin yaptığı 137 minyatür ile); A. No.3594 (221 yaprak, 140 minyatür ile).; Bağdad No. 223; Hazine No. 1574; Revan No. 825; Y.No. 3594; Bkz. Fehmi Edhem Karatay, Top/rapı Sarayı Mütesi Kütüphanesi Tiirkçe ratmalar Katawğu (İstanbul, 1961), Cilt, 11.Süleymaniye Kütüphanesi, Esat Efendi, No. z92; Hamidiye,No. 952. İstanbul Üniversite- si Kütüphanesi, TY,No. 16o7; No. 3035; No. 3974; No. 6og8; No. 6o99;No. 6124. Üsküdar Kütüphanesi, Selimağa No. 473. Millet Kütüphanesi, Ali Emiıi, No. 414; No.473.

4 Agah Sım Levend, Türk Edebiyatı Tarihi (Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınlan, 1973),Cilt l,s. 159.

(3)

MÜBECCEL KlZILTAN

elçi ve konuklar, getirdikleri armağanlar; konuklara çekilen ziyafetler, ziya- fetlerdeki protokol, çanak yağmalan hakkında bilgi ediniriz. Gündüz ve gece düzenlenen şenliğin önemli bir bölümünü oluşturan gösferiler, bun-

ları düzenleyen, sergileyen oyuncular, kullandıkları araç-gereçler; geçit düzenleyen esnaf teşkilatı, gelenekleri vb. gibi zengin bir kültür malzemesi ile karşı karşıya kalınz. Ayrıca çeşitli kumaş, giyim-kuşam, çadır, silah,

para-saçı, mücevher adlan ile binicilik, denizcilik terimleri, ziyafetlerde su- nulan yiyecek:içecek adlan da dönemin sosyal özelliğini yansıtır.

Bugün yazma halinde bulunan bu eserin gün ışığına çıkarılıp araştırı­

cıların kullanımına sunulması yerinde olur inancını taşıyoruz.

a. Nüsha Tanıtımı:

Şimdilik tek nüsha olarak tespit ettiğimiz Hazin Sumamesi Bayezid Devlet Kütüphanesi, Nureddin Paşa No. l026]'de kayıtlıdır5Nesih yazıy­

la 200 x 125 (125 x 68) mm ölçülerinde 168 yaprak, 13 satırlı. Yapraklar

altın yalnız cetvelli, cetvellerin kenarları bir, dıştan iki çizgi tahrirli. Kağıt

orta kalınlıkta ve samani renkte olup su yollu, taçlı ve üzüm salkımı filig-

ranlı, aharlı ve mühreli. Mihrabiyesi altın yaldız zemin üzerine beyaz, pembe beş yapraklı ve koyu pembe üç yapraklı çiçeklerle; yeşil, kırmızı

yapraklarla süslü. Safiha altın yalnız ve boş. Duraklar altın yaldızla, söz

başlan ve beyitler kırmızı mürekkeple 107b-108a'da su lekeleri yüzünden mürekkep dağılmıştır.

Mukavva üzerine mor deri kaplı, etrafında altın yalnız cetvel ve zenci- rek, ortada kötü bir altın yaldız kalıp şemse, ortasında mor renkli Hatayi ve Rumi çiçekler. Şemsenin iki ucunda salbeki andıran dört altın yaldız

yuvarlak, şemse etrafı altın yaldız tığlı, cilt şirazeli. Eserin birinci forması­

nın bir kısmı şirazeden çıkmış.

ı a yüzünde okunamayan fakat vakıf mührü olduğu tahmin edilen bir mühür, 2 a yüzünde tamamen silik bir mühür, mührün sol alt köşe­

sinde, "sür-ı hümayün ba ga~~-ı nesig 13 şa~r" kaydı mevcut. 1 a yüzündeki silik mühür eserin kimi yapraklarında aynı siliklikle basılmış.

Eser baştan başa reddadeli.

5 Mehmed Hazin ve Sumarnesi için bkz. Mübeccel Kmltan, TM Sumame of Mehmed Hazin As a Samplt of Old Turkish Prose. Boğaziçi Üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi Ktp., TS ıg87, K 65, S. 58. (İnceleme, çeviri yazılı metin,sis·

tematik indeks).

(4)

MEHMET HAZIN VE SURNAMESİ

Bu eserin 168 a yüzündeki kayda göre Matbah-ı Amire Emini el-Ha- fız el-İmam Mehemmed Efendi tarafından Sefer ayında II35/ı722 tarihin- de istinsah edilmiştir.

b. Yazar Hakkında:

Kaynaklarda Mehmed Hazin hakkında bilgiye rastlanamadı. Bu yüzden yazarı yalnız eserinden tanımak söz konusu. Eserinde kendisi hak-

kında söyledikleri, 1720 şenliğine Sur Emini olarak atanan Matbah-ı Ami- re Emini el-Hac Halil Efendi'nin .katiplerinden olduğu, surnfuneyi de onun emriyle yazdığıdır. Ama bu surnameyi yazarken bazı olaylan iyi ta- kip edemedeğini belirterek zaman zaman yardımını alabilmek için Va- kanüvis olan Teşrifati Selman Efendiye başvurduğunu söyler6

Dil özellikleri gözönüne alırıırsa Hazin'in medrese eğitiminden geçme-

miş olduğu, inşa üslubunun gerektirdiği Arapça ve Farsça'yı çok iyi bil-

mediği anlaşabilir. Seci azdır, bazılarını da tekrarlamıştır. Zaman zaman

inşa üslubundan etkilenmiştir. Halkın konuştuğu dili temel alan devrik cümleli, sade nesir geleneği de yazar için söz konusu edilemez. Bu neden- le onu sanat göstermek amacı gütmeyen orta nesir 7 geleneği içinde an- mak yerinde olur. Eserde yer alan beyitlerden nazım tekniğinin güçlü ol-

madığı, fakat nesir bölümlerinde anlatımın oldukça akıcı bir özellik taşıdı­

ğı sonucuna varılabilir.

Hazin'in şenlikleri yakından izlediği, fakat her rütbeden kişinin ağır­

landığı bu şenlikte konuk olarak davetli bulunmadığı anlaşılıyor. Türk

edebiyatında yazarların böyle bir olayda ağırlandıklarını uygun bir övünmeyle söz konusu etme alışkanlıkları bulunduğu halde, Hazin'de böyle bir ifadeye rastlanmayışı, bu yargıya varmamıza yol açmıştır.

c. Mehmed Hazin Surnaınesi'nin Özeti:

Hazin Surnamesi, türünün diğer örneklerinde olduğu gibi Tann'ya

yakarış; peygambere, padişaha, sadrazama övgüyle başlar. Eserin yazılış

nedeni anlatılır. Sur Emini tayin edilen Matbah-1 Amire Emini el-Hac Halil Efendi tarafından kendisine bu görevin verildiğini belirten Mehmed Hazin eserini yazarken yaptığı yanlışların bağışlanması dileğinde bulunur.

6 Vakanüvis olan Teşrifaô Selman Efendi'nin sumameyi kaydetmiş olması müml:ündür. Yaptığımız araştımıada kaynaklarda hakkında bilgiye rastlayamadık. Selman Efendi için bkz. Mehmed Hazin, a.g.e., y. 35b/3-+

7 Orta ncsü- konusunda bkz. Fahir İz, Eski Tü"rk Edebiyatında Nesir-! (İstanbul, 1964, s.

XII-XVII.

(5)

MÜBECCEL KIZILTAN

Bu eser iki bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde şenlik öncesi ha-

zırlıklar, ikinci bölümde ise sünnet düğünü anlatılır.

Şenliğin 1132 yılı Zilkade ayının on beşinci çarşamba günü başlaması

emredilir8Şenlik Sultan Ahmed'in (III. Ahmed) oğullan on buçuk yaşın­

da Sultan Süleyman 9, üç yaş on bir aylık Sultan Mehmed ıo, üç yaş on

aylık Sultan Mustafa (sonradan III. Mustafa) 11, Kamil 12, iki yaşında Sul-

tan Bayezid'ın 13 sünnetleri ve Sultan Mustafa'nın (iL Mustafa) kızlan Ay- şe Sultan'ın 14 Agriboz Muhafızı İbrahim Paşa'yla 15, diğer kızı Emetullah

Sultan'ın 16 Silahdar Osman Paşa'yla 17 evlenmesi münasebetiyle yapılmış­

tır. Ferman çıkarılıp ülkenin dört bir yanına mektuplar yazılır, konuklar

çağrılır.

l 132 yılı Ramazan ayının yirmiJ:>irinci günü 18 Matbah-ı Amire Emini el-Hac Halil Efendi, Sur Emini tayin edilir. Şenlik için . nahiller, şeker

bahçeleri yapılmasına, gösteri araçlarının, ziyafette kullanılacak malzeme- nin toplanmasına başlanır. Bu hazırlıkların sorumluluğu Defterdar Meh- med Paşa'nın Kethüdası Mehmed Ağa'ya, Sur Katipliği görevi de İbra­

. him Efendi'ye verilir.

Sadrazam Damat İbrahim Paşa'nın büyük oğlu Mehmed Bey'in 19 de

aynı düğünde sünnet edilmesine karar verilir. Enderun'dan, Galata Saray

8 17 Eylül Çaişamba 1720.

9 Sultan Süleyman (D. 1710). Sultan Ahmed (HI. Ahmed) ile Mihrişah'ın (Mihrimah) oğlu. Bkz. Gültekin Oransay, Osmanlı Devleıindt Kim Kimdi? /- Osmanoğu//an (Ankara, 196g), s. 86.

ıo Sultan Mehmed (D. 1717). Sultan Ahmed (III.Ahmed) ile Musli'nin oğlu. Bkz.

Gültekin Oransay a.g.t., s. 86.'

11 Sultan Mustafa. (D. 1717). Sultan Ahmed (III. Ahmed) ileMihraşah'ın (Mihrimah) oğlu. Bkz. Gültekin Oransay, a.g.t., s. 86.

12 K.amil'in kimligi araştırmalara rağmen bulunamamıştır.

13 Sultan Bayezid (D. 1718), Sultan Ahmed (III. Ahmed) ile Mihrişah'ın (Mihrimah)

oğlu. Bkz. Gültekin Oransay, a.g.t., s. 86.

14 Ayşe Sultan (D. 1696). Sultan Mustafa (11. Mustafa) kızı, Bkz. Gültekin Oransay,

a.g.t., s. 83. .

ı; İbrahim Paşa (Ô. 1722) Tezkireci. Bkz. Gültekin Oransay, a.g.t. s. 83.

ıG Emetullah Sultan (D. 1700) Sultan Mustafa (il. Mustafa) ile Şehsuvar'ın kızı. Bkz.

Gültekin Oransay, a.g.t., s. 83.

17 Musul Valisi Sirke Osman Paşa. Bkz. Mehmed Raşid, a.g.t., Cilt V, s. 220.

tA 27 Temmuz Cumartesi 1720.

19 Mehmed Bey, Sultan Ahmed'in (III. Ahmed) büyük kızı Fatma Sultan ile Sadra- zam Nevşehirli İbrahim Paşa'nın oğludur. Bkz. Gültekin Oransay, a.g.t., s. 170-171.

(6)

MEHMET HAZIN VE. SURNAMESİ

gılmananından, ölmüş paşa ve kibar çocuklarından sünnet olmak isteyen- lerin sünnet defterine kaydı yapılır.

Düğün meydanısüslemek üzere 15.000 kandil, ıo.ooo mahiyye ku- tusu, ziyafet için ı o.ooo ağaç sini, yeme~ malzemesi olarak 7 .900 tavuk,

1.450 mısır tavuğu, 3.000 piliç, ı .ooo ördek, 2.000 güvercin toplanır, ko- nuklara hizmet için yaklaşık ı 682 hizmetli ve 50 yeniçeri ortası 20, çocukla- n sünnet etmek üzere ı 50 cerrah görevlendirilir. Eğlenceler, gösteriler ser- gilemek için usta sazende, rakkas, çengi, ateşbaz, zurbaz, tasbaz, canbaz

şubedebaz, lubedebaz sağlanması ferman olunup kaydına başlanır.

Düğünün Ok Meydanı'nda yapılması uygun görülerek devlet ileri gelenle- ri için çadırlar kurulur. Meydanın düzenlenmesinden sonra sadrazama;

tulumcular dn askeri 21 denilen yamaklanyla gösteri yaparlar, armağan alırlar.

Zilkade ayının on üçüncü pazartesi günü 22 padişah haremiyle Ok

Meydanı'na gelir. Zilkade ayının on beşinci günü 23 ziyafetlere başlanması­

buyurur.

Sünnet dÜğününü anlatan ikinci kısım eserin büyük bir bölümünü içine alır. Konuklar için, düğün alanı olcirak hazırlanan Ok Meydanı'nda, ilki Zilkade ayının on beşinci günü 24 başlayan, on beş gün süren ziyafet- ler verilir. Ziyafetlere Enderun ve Birun teşkilatına mensup konuklar, özel giysileriyle gelirler. Bunlardan bazıları padişah huzuruna kabul edilirken

bazıları edilmezler. Konuklara Saray~ı Atik teberdarlan tarafından kahve,

şerbet veya gülbeşeker ikram edilir. Sonra sofralara oturulur. Bu sofralar konuk sayısına göre bazan 4-5 kişilik bazan da 9-10 kişiliktir. ~akat

yüzlerce kişi için de sofralar, yağma sofraları da hazırlanır. Yemekten son- ra zülüflüyan konukların rütbelerine göre kaselerle, telatin kırbalarla

sükkeri şerbet ya da gavsale kırbalarla aseli şerbet sunar. Konuk hediyele- rinin sunulmasını; padişahın hediye sunanlara "bitat" vermesi izler.

Hüner gösterenler, izlenir, beğenilenler padişah tarafından türlü şekillerde

ödüllendirilir. Esnaf alayı geçerken meslek özelliklerini yansıtan gösteriler

20 Orta: Bölük.Her orta önceleri 6o-70 kişiyken sonradan ıoo'e dek çıkmış. Bkz. Meh- met Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Terimleri Sôt..lüğü (İstanbul, ı 983), Cilt II. s. 730-731.

21 "Cin askeri" terimi hiç bir yerde bulunamamışur. Metin içinde "rulumcu yamağı"

olarak açıklanmışur. Bkz. Mehmed Hazin, a.g.~., y. ıga/1:2-13-14, ıgb/ı ve 46b/1-2.

22 ı 6 Eylül Pazartesi 1720.

23 18 Eylül Çarşamba 1720.

218 Eylül Çarşamba 1720.

(7)

66 MÜBECCEL KIZILTAN

sergiler. Sünnet alayı padişah otağı önünden mehterhane eşliğinde geçerek sünnet çadırına gelir. Şerbetler içilir. Sünnet sırasında sünnet çocuklarının ağızlarına konulmak üzere sur emini tarafından birer kavanoz gülbeşeker

verilir. Bazı çocuklar elbiselerini alıp sünnet olmadan kaçarlar, bazı aileler de oğlan çocuğu yerine kız çocuğu getirir, sünnet giysisi giydirir. Cerrah sünnet edeceği zaman durum ortaya çıkınca ayıplanan çocukların ebe- veynleri sünnet çadınndan kaçarlar25Gündüzleri düzenlenen eğlenceleri

geceleri yapı~an fişek ve kandil gösterileri izler. Bu gösterilerde ıo.goo'den

fazla fişek atılmıştır. Ellerinde yağlı tulumlar taşıyan, zaman zaman eğlen­

dirici hareketler yapan tulumcular halkı kontrol altında tutarak meydanın

düzenini sağlarlar26·

Zilkade ayının yirmi beşinci cumartesi günü verilen on birinci ziyafete Moskova ve Fransız elçileri; yirmi altıncı günü 27 verilen on ikinci ziyafete Üngürüs (Macar) ve Felemenk (Hollanda) balyosları 28; yirmi yedinci günü 29 verilen on üçüncü ziyafete Venedik elçisi, yeni balyos, Nemçe Ka-

pı Kethüdası; yirmi sekizinci günü 30 verilen on dördüncü ziyafete de Dob- ravenedik (Raguze) elçisi davet edilirler.

Devlet ricalinin koşu atlarının katıldığı at yarışları düzenlenen Zilkade

ayının yirmi dokuzuncu çarşamba günü 31 on beşinci ve son ziyafet verilir.

Padişah haremiyle birlikte Saray-ı Cedid'e döner. Burada şehzadeler

için beş on gün daha şenlik yapılır. Zilhicce ayının ilk cuma günü 32 sünnet defteri açılır. Altı gün boyunca mehterhane çalar, kol çengileri gösteri yaparlar. Zilhicce ayının altıncı çarşamba günü 33 alay tertip edile- rek nahil ve şeker bahçeleri Saray-ı Atik'ten Saray-ı Cedid'e nakledilir.

Şehzade Sultan Süleyman at üzerinde diğerleri araba içinde· Saray-ı

Cedid'e, padişah huzuruna gelirler. Şehzade Sultan Bayezid çok küçük ôl-

2; Mehmed Hazin, a.g.e.,. y. 6gb/ı 2-13 ve7oa/ 1 -6.

26 Mehmed Hazin a.ç.e.,'y. 45a/5-13.

27 28 Eylül Cumartesi 1720 ve 29 Eylül Pazar 1720.

ıg Balyos: Osmanlı İmparatorluğu döneminde Frenk ve özellikle Venedik elçilerine ve- rilen ad. Bkz. Sir James W. Redhouse, A Turkish and English uxicon (İstanbul, 1978), s.

335·

29 30 Eylül Pazartesi ı 720.

30 1 Ekim Salı 1720.

31 2 Ekim Çarşamba 1720.

32 4 Ekim Cuma 1720.

33 g Ekim Çarşamba ı 720.

(8)

MEHMET HAZIN VE SURNAMESİ

duğundan bu alaya katılmayıp, doğrudan padişah huzuruna getirilir. Sad- razama, vezirlere ziyafet verilir. Nahil ve şeker bahçelerini yapan nahlilere,

nakkaşlara, bunları taşıyan tersanelilere ihsanlarda bulunulur.

Zilhicce ayının yedinci perşembe günü 34şehzadelerin sünnet töreni

başlar. Sur Emini Halil Efendi tarafından Harem'e, sultan hanımlara, ve- zirlere, ocak ve rikab ağalarına, divan hocalarına, arz ağalanna, musahip ağalara "sim varal.<lı tabla" ya da "taşvlr tabla"larla toplam 219 tabla şeker

dağıtılır.

Bu düğünün önemli konukları olan Silahdar Osman Paşa, Rakka 35

. Valisi Ali Paşa, silahdar-ı sabık İbrahim Paşa, Kapudan Süleyman Paşa,

·Nişancı Mustafa Paşa'yla diğer konuklar Şeyhülislam Abdullah Efendi, Anadolu ve Rumeli Kazaskerleri, önde gelen ağalar divan günlerinde giy- dikleri giysileriyle sadrazamın sarayında toplanırlar. Saray-ı Cedid'e doğru

yola çıkarlar. Yeniçeri ağası ve ocağı Orta Kapı'da sağda, sipah ve silah- dar ağaları da ocaklarıyla solda yer alırlar. Defterdar, kazasker, nakib efendiler de gelip Orta Kapı'nın sağındaki sofada; bostancıbaşı, mirahur-ı

evvel, kapıcılar kethüdası, mirahur-ı sani ağalar da divan giysileriyle sipah ve silahdar-ağaların yanında yerlerini alırlar. Vezirlerle şeyhülislam da ka- zaskerlerin yanına gelirler. Kallavi, beyaz, üst kürk giymiş halde en son Sadrazam İbrahim Paşa divan rahtlı ata binmiş olarak gelip şeyhülislam, vezirler ve kazaskerlerin bulunduğu yerde atından iner. Arz Odasİ'na giril- me izni çıkınca sadrazam ve şeyhülislam girerken diğerleri sofada bekler.

Kul kethüdası, sekbanbaşı ve seksoncu Arz Kapısı önünde ayakta bekler- ler. İçeri girme izni verilince de çizmderini çıkarıp pabuçlarla Arz Oda-

sı'na girerler. Bunlara tatlı ve kahve sunulur. Hırka-i Şerlf te olan padişah­

tan izin çıkınca, vezirler padişah huzuruna gelip "zemln-büs" ederler.

Şeyhülislam dua eder, sonra Arz Odası,na davet edilirler, orada otururlar.

Ancak sadrazam, "destar" ile padişah huzurunda bekler, saat ıo.oo'a ge- lince topluca Sünnet Odası'na gidilir. Cerrahbaşı Süleyman Efendi'nin

beklediği bu odada sadrazam önce Sultan Süleyman'ı kucağına alır.

Sünnetten sonra şehzade Sünnet Odası bitişiğindeki yatak odasına alınır.

Şehzade Sultan Mehmed ile Sultan Mustafa olaydan etkilenmesin diye,

sadrazamın kucağında ayrı ayn odalarda sünnet edilirler, sonra sünnet

odasına gönderilirler. Fakat şehzade Sultan Bayezid çok küçük olduğun-

l4 lo Ekim 1720.

35 Rakka, Halep vilayeti ve sancağında Halep'in 220 km. doğusunda. Fırat'ın doğu kı­

yısında, Belih nehrinden 12 km. yukanda, bir kaza. Bkz. Şemsettin Sami, Kô.müru'l-A<lô.m (İstanbul, 1307), Cilt III, s. 2294.

(9)

68 MÜBECCEL KIZILTAN

dan, sadrazam kucağında sünnet olur olmaz "dayesi" tarafından Harem-i Hümayun'a götürülür. Şehzadelerin sünneti bittikten sonra Sünnet Oda-

sı'ndan Arz Odası'na gelinir. Musahip ağalardan biri sünnet tepsisini geti- rir. Sadrazam tepsiye 500 altın, vezirler ıoo'er altın, şeyhülislam ve kazas- kerler l'er altın koyarlar. Bu sırada sünnetin bitişini haber veren toplar

atılır. Arz Odası'na gelen padişah sadrazama seraser kaplı samur kürk, di- ğer konuklara da konumlarına göre kürkler, hilcatlar armağan eder. Ar- mağanlarını alıp "zemin-büs" ederek çıkan bu konuklar A.rz Odası sofa-

sında teşrifat kurallarına göre oturmaları gereken yerlere otururlar. Sadra- zam da vezirlerin arasında yerini alır. Sadrazam sur eminine, sonra çaşni­

girbaşıyla, baş bakı kuluna, teşrifati ağalara, sipah ve silahdar kethüdaları­

na, hazinedarbaşıya hilcatlar armağan eder. Bu tören de bitince vezirler kalkıp· Orta Kapı dışında hazırlanan padişah armağanı "divan ra.Qtlı sim zincirli, abayili 36 atlara" binip giderler. Sadrazam da padişahın armağanı olan "cevahir ratıtlı, inci kesmeli" 37 ata biner, sarayına dönerken çevreye

altınlar saçar.

Birkaç gün daha süren hüner gösterilerinden sonra sünnet düğünü

sona erer.

Eserde sünnet düğünün sur emını tayininden yaklaşık iki ay sonra, ı ı 32 yılı Zilkade ayının on beşinci çarşamba günü 38 başladığı ve Zilhicce

ayının yedinci perşembe günü 39 sona erdiği yazılıdır. Buna göre düğün 22

gün sürmüştür. 150 cerrah her gün yüzlerce çocuğu sünnet etmiş, en son gün sünnet olan şehzadelerle bu sayı 381 ı olmuştur.

Emetullah Sultan'ın Musul Valisi Osman Paşa'yla, Ayşe Sultan'ın ise Agriboz Muhafızı İbrahim Paş'yla evlenme törenleri hakkında ayrıntılı bil- gi yoktur"°. Düğünlerin ne zaman başlayıp ne zaman bittiği belirtilmemiş­

tir. Hanım Sultanların düğünleri Raşid tarafından anlatılmıştır41

c. Mehmed Hazin Surnamesi'nin Önemi:

Sumame yazarları şenlikleri farklı bakış açılarıyla anlatırlar. Şenlik anında ziyafetler, davetli konuklar, sundukları armağanlar, yapılan gösteri-

36 Abayi: Elle dokunmuş eyer örtüsü. Bkz. Sir James W.Redhouse, a.g.e., s. 2.

37 Kesme: Eskiden savaşlarda ata giydirilen bir tür zırh. Bkz. Tarama Siiı.lüğü (Ankara:

Türk Dil Taıih Kurumu Yayınlan, 1971), Cilt iV, s. 2450 ..

lB 18 Eylül Çarşamba 1720.

39 ıo Ekim Perşembe 1720.

• 0 Mehmed Hazin, a.g.t., y. lob/6-13 ve 1 la/1-2, 25a/1-+

•• Mehmed Raşid, a.g.e., Cilt V, s. 220-225.

(10)

MEHMET HAZİN VE SURNAMESİ 6g

!erden biri ya da birkaçı yazarın vurgulamak istediği olaya göre öne çıka­

bilir. Eğer amaç Osmanlı hanedanının zenginliğini, görkemini, yaşantısını

vurgulamaksa konukların sundukları armağanlar miktarları ve değerleriyle anlatıhr. Düğünün önemli kişileri bir araya getiren, teşrifat düzenini sergi- leyen siyasal ve sosyal bir olay olduğu vurgulanmak istenirse o zaman ko- nuklar adları, görevleri ve ünvanlanyla sıralanır. Düğünün eğlence öğesi

önemliyse gösteriye katılan oyuncular, dansçılar, müzisyenler ve esnaf ala-

geçidi ayrıntılarıyla sergilenir.

Yazarların surnamelerde farklı yaklaşımla olayları ele aldıkları

görülmektedir. Birleştikleri te_k yan ise konu birliği yani düğün olayının anlatılmasıdır.

Hazin Surnamesi'nin şiirli bölümlerinde olduğu gibi olayların anlatıl­

masında sınırlı da olsa yorum yapılmış olanlar· vardır. Ama surname türünde yazar genellikle gözlemci bir tutum içindedir.

Surnameleri, konuya bakış açılarına göre sınıflandırmak söz konusu

o~unca, ı 720 şenliğindeki olaylan günü gününe anlatan Mehmed Hazin'in gündüz ve gece düzenlenen gösterilere, esnaf alayı geçidine ve ziyafetlere

ağırlık veren bir tutum içinde olduğu söylenebilir. Bu gösterilerde pek çok

sanatkarın emeğinin ürünü olarak resim, mimarlık, dekor, süsleme sanat- larının da sergilendiğini belirtmek gerekir42Özellikle esnaf alaylarında te- kerlekler üzerinde esnafın dükkanlarını, iş yerlerini gösteren dekorların ay- rıntılarıyla gerçeğe uygun yapılar olduğu anlaşılmaktadır. İçinde insan da bulunan bu yürüyen yapıların önemli bir bölümünün mimarlık eserleri- nin küçük boyutlu örnekleri olduğu görülür. Sallar üzerine yapılan, dört bir yanı altı köşeli mühr-i Süleymanlarla, kandilden servilerle süslenen, zaman zaman fişeklerle donatılan köşk ya da kalelerin, karada yürütülen gemilerin de aslına uygun biçimde yapıldığı anlaşLlmaktadır:

"Bacdehu can.aran yürüyüp bir bar·glr üzerinde bir canar dü~

nı ve caraba üzerinde bir taJ:ımls, l_cahve dögerek atlı ve piyade- si.: .. n (y. ıogb/9-12).

"Ba cdehu berberler yürüyüp öiilerinde bir alaca dıraz muşavver adem ve ~ucagında iki muşavver kimesne ile lu cb ede- rek alayların gösterip bir kacide dükkan içinde tıraş eder gibi vai:'ı görüldükde.n (y. 75a/2-7).

• 2 Aynntılı bilgi için bkz. Metin And, Ormanlı Şenliklerinde Tiirk Sanat/an (Ankara, 1982), s. 73-88.

(11)

MÜBECCEL KIZILTAN

·"Bir diğer macüna üzerinde bir d!v I.carısı şüreti ve e~afında on mi~dan küçük dlvler oynarlar ve dört I.coç süreti havada cenk ederler ve I.coçlann aralarından küçük dlvler oynarlar ve süzülüp büyük dlv I.carısının I.carnına girerler ve e~fı envac-ı l.canadil ile

donanmış dört dane servi ve e~rafı telden mühr-i Süleymanlar ve derununda sade n~are43 çalınır ve cevanlb-i erbacsında meşca­

leler yanar ve bir diger macüna üzerinde dabı bir I.calca ve dört köşesinde birer I.culle ve ortasında bir kebir I.culle ve etrafı !Oplar ile !Onanmış ve I.culleleri yedi bin fişek ile donanmış cümlesine bir fitilden ateş verilip .. "(y. 98 al 1-13 ve 98b/ı ). ·

"Ba c dehu Tersanelinin ber - I.cacıde çekdiri sefinesi içinde .le- --vendatı vesa'ir alatı araste deryada yürür gibi küreklerin çekerek

ve topların ataral.c ve şağ

ve

şolünda Tersaneliler pür-silah tüfeng-endaz olaral.c }:ıuzür-ı hümayündan geçdi. "(y. 46b/ 4-9).

Hazin şekerden yapılan insan, hayvan, meyva ve eşyaları; çoğunlukla

iki başlı, jçine birinin girip hareket etmesini sağladığı insan boyunda ya da dev suretleri; mekanik araçlarla kendi kendine hareket eden şekilleri

yani üç boyutlu tasvir sanatlarını bu şenlikte ayrıntılı biçimde anlatmıştır:

" ... 9ak l.cand-ı gubar ve ç$1 !aşları elvan renk badam şeker-bar

ve mu!arral:ı tuğlaları }:ıelva-i mermer- ve enva\ güne nev-zuhür şüküfeler ile zlb ü zlver verilip miyanelerinde bürde-kari muşan-

• na c köşk-i zlbalar ve önlerinde güya mevc-blz olmuş deryalar ve

I.carşı l.carşıya ikişer I.cafes içlerinde murğ-ı kanaryalar ve dratıtan

~urunc ve limon Vf! ayvalar ... "(y. 15 ı b/2-9).

"Ba cdehu l.caşşaban-ı ba~ar dabı yürüyüp önlerinde iki yüzlü bir muşavver adem başında bir ayine ve köseleden libaslar ile

ral.cş ederek .. " (y. 73b/ 4-7).

"Cind tamam_ında !Opçubaşı ~arafından iQtiracolunan bir ·de-

veI.cuşu şüreti mücessem ve müte~arrik .. " (y. 4ob/3-5). 44

ı 720 şenliğinin üç boyutlu en ilginç tasviri kuşkusuz balık şeklindeki denizaltıdır. Vehbi'nin timsah şeklinde nitelendirdiği 45 bu ilkel denizaltı­

nın bir saat deniz üzerinde dolaşıp suya dalabilen, içinde beş altı adam

taşıyabilen bir özelliğe sahip olduğu anlaşılıyor:

0 Metinde " " yazılı kelime 'nakkare' okundu. Bki. Sir JamesW.Redhousc, a,g,e, s.

2096.

'' Aynca bkz., Mehmed Raşid, a.g.e., s. 233.

45 Seyyid Vehbi, Sumame-i Vehbi, Süleymaniye Ktp., Hamidiye, No. 952,y. 171b-172a.

(12)

MEHMET HAZİN VE SURNAMESİ 71

" .... iskeleye va!/ olunan saye-banda ~arar edip Tersaneli !arafın­

dan macüna cüssesinde icad olunan balığın seyr ü temaşası için

nazır oldular. Na-gah balıg-ı mezbür zikr olunan cüsse ile der- yadan nümayan olup turdu. Ve gah ü bi-gah üst çenesini açıp ve ~pardı. Bir sa'at mi~dan kendiyi gösterip sonra yine ~a'r-ı deryaya gidip gözden nihan oldu. Bu balıgın macrifeti ne oldpgu maclüm olmadı. Bacdehu yine ~uhür edip ağzın açdı~da içinden beş altı nefer adem çıkıp t:ı.uzür-ı aşafıde m~har-ı in cam oldu- lar.(y. 133a/9-13 ve 133b/ı-7).

Bilindiği gibi Osmanlılarda şenliğin bir adı da donanma ya da şehra­

yindir. Kandil ve fişekler Osmanlı şenliklerinin vazgeçilmez gösterileridir.

Hazin de kandilli, karada ve deniz kenarında yapılan fişekli gösterileri uzun uzun anlatırken asumani betaluşka, bostan dolabı, çadır, çarh-ı f e- lek, çarh-ı felek-i bahri, çarhlı dahme, çiçek fişekleri, fiskiyye fişeği, havan, humpare, kabak, mühr-i Süleyman, ördek, püskürme, servi, tabanca, tuc havan, yel değirmeni vb. çok değişik fişek adları sayar. Bu gösterilerin topçu, gümrükçü, Tersaneli tarafından hazırlandığını belirtir46Bu işin us-

tası olarak da Enderun ağalarından Enkat Ağa' dan övgüyle söz eder:

"Ba 'dehu şopalar üzeri erinde kebir havay}ler atıldı ki bunlar

dagı henüz görülmüş değil idi. Meger şat:>.ib-devlet hairetlerinin Enderun ağalarından En~a~ nam şahşın icadı imiş." (y. 88b/ı ı­

ı 3 ve 89a/ı-2 ).

Şenlikte kullanılan ve tekniğini ateşbazan denilen sanatçıların bildiği fişekler ya kendisi soyut görünümlüdür ya da konulduğu çerçeve; kimi in- san, hayvan, çiçek ve kimi ev, gemi, kale biçimli; bazıları kendi kendine hareket eden çerçevelerden kaynaklanmaktadır:

"Ba'dehu ~ar !opu hey'etli yigirmişer ve otuzar havayi fişekler atılıp ve bir fil şuretini gün-a-gün fişekler ile araste etmişler ve derünunda dagı püskürme fişegi olmagla vafir zaman ateş - feşan olmuşdur. Ba'dehu iki havan fişeği ve iki çadır fişegi ve bir serv fişegi ve bir dagme fişegi ve bir çartı-ı felek fişegi ve üç dane bostan dolabı resminde fişekler ve bu vech 'adb -ve ga.rlb niçe niçe fişekler atılmışdır ki vaşfa gelmez."(y.89a/7-13 ve 8gb/

1-4).

" ... ve bir diger ma'üna üzerinde bir şal ve derununda fişekden bir çadır ve dört köşesinde fişekden çar}J-ı felek ve etrafı ma}Jtab

46 1720 şenliğinde bu gösterileri düzenleyenlerin Topçubaş1 İbrahim Ağa ve Gümrük Emini Yeğen Mehmet Ağa oldukJan söyleniyor. Bkz. Metin And, a.g.e., s. 103.

(13)

72 MÜBECCEL KIZILTAN

fişeği ile araste ve bir devvar Frenk süreti ol danı devvfuıiı üstünde

ber-taşnlf fişekler ile donanmış ve fişekleri şıçramaz ve zarar ver- mez ve fişeklerin bir mil_cdan havay1 ve bir mil_cdarı bal:ın idi.

Bunlar danı Cebeh3.rıe ~arafından gelip atılan fişeklerdir: Yedi l_culleli mükemmel kebir (ı) ~ca, (ı) mükemmel çadır, (ı) mükemmel l_cabaJ.c, (ı) mükemmel şadırv3.rı, (2) ~uc havan, (ıoo) bal:ın, (300) asumani (25) püskürme bu vech üzre fişekler atılıp şenlikler oldu."(y. 98a/ıo-13, 98b/ı-13 ve gga/1-2).

Şenlikte canlılarla yapılan fişek gösterileri de yer almış fakat bir kaza

olmaksızın sonuçlanmıştır. Fişeklerle yarı uykuda olan tiryakiler korki.ıtul-

muştur:

" .... birkaç nefer-i münte)Jab tiryakileri bu köşke bindirdiler.

Şöyle bir köşk kim: ~addi yedi ~ırac ve tüli ve cariı dört ~ırac ve ortasında olan mil on ~ırac ve milin depesinde bir kÜlah-ı devvar ve )Jall_c ise içinde tiryakilerin seyrine bal.car ve tiryakllerin biri

meddal)lı~ edip el ~al.car ve bir tulumcu )Jidmetkarları olup bun- lara yelpaze şalar ve l_cahve verdikleri tebsi fişek ile donanmış ve tal)t3.rılsinde on altı d3.rıe top l_conmuş ve dört "köşesinde fişekden dört çar)J-ı felek ve külahın depesinde iki yüz asun:ıanl fişek ve milin depesinde fıskıyye fişegi bu vechle l)uzur-ı hümayüna götürülüp bir müddet muşa.J:ıabet ve bir müddet medda.J:ılık ey- lediklerinden şonra ~hveler gelip tepsiye el şundu~arında tebsi- de olan fişeklere ateş verildikde kimi t;lin çekip ve kimi almışi­

ken fincanı düşüıüp va.fır gülüşme oldu. Yine şol;ıbetlerine meş­

gül oldular. Bir. müddet te')Jir ile kemal-i mertebe bunlar igfal

oldu~arından na-gah fişeklere ateş verilerek köşk-i me~kürun

e~ından araste olan fişekler ve ta1Jtanlsinde qlan toplar ve

çar)J-ı felekler (ateş) alıp k?şk başka külahı baş~ fırrafır dönüp

tavanından Üzerlerine dökülen başka ve çar)J-ı feleklerden şaçılan başl_ca havaytleriil ve vıjıldısı daQı bir. güne ve itti~ rüzgar )Jod

şedid olmagla libaslarına ateş işabet edip feryadları asumane p.eyveste olmagın bir mertebe cilv~ ve sala bans eylemişlerdir ... "

(y. 13oa/6-14, 13ob/ı-13 ve 13ıa/ı-7). 47

Bu gösterilerde "}Jayal-i fenar"dan ve "ayine-i )Jayal-i fenar"dan söz

edilmiştir. Bir sembol olarak. eski şiirde çok kullanılan "}Jayal-i fenar"ların

metindeki niteliği kesin olarak anlaşılmamakla birlikte iç içe dikey konul-

47 Aynca bkz. Mehmed Hazin, a.g.e., y. 66a/13, 135b/4-12.

(14)

MEHMET HAZIN VE SURNAMESİ 73

muş; dıştaki şeffaf, içteki ekseni etrafında dönen iki silindirdir. İçte bir ışık yanar, dönen silindirin üzerindeki resimler dıştaki şeffaf silindirden yansır.

Hazin de eserinde şeker bahçelerini, fişek gösterilerini anlatırken "bayfil-i fenar"lardan söz eder:

" ... ayineden baya! fenarlar ... "(y. ı 6a/6).

"Gümrükçü tarafından bir c~abe derünundii çengller oynar ve enva'-ı I.canadll ile müzeyyen çar-güşe bir servi ve yine ortasında I.candilden bir servi ve cümle servilerin. başlarında I.canadllden

tıaya!-i fenarlar yek-bar devvarlar ... "(y. 9_7b/6-ır) " ... her birinde dörder dane ayineden tıaya!-i fenarlar .. (y.15ıb/9-ıo).

Hat sanatıyla da ilgili olan mahyacılık örneklerine bu şenlikte de rast-

larız. Işık gösterilerinin ayrılmaz bir parçası olarak kandillerle yapılmış ya-

zılar ve mahyalarla dört bir -yanın bezendiği, görenlerin hayran kaldığı be-

lirtilmiştir:

"Ve ahşam oldul.cça mul.caddem ~ikri mürür eden işareciyan iki canibe yüz on yedi mil:ır~b-ı reng-amiz I.canadllden kitabe ve iki

şıranın birer başlarına yeşil kanadilden birer serv ağacı ve birer başlarına daQı cakabe ta cbir olunan· resimleri ve her sırada ikişer ıpta mahiyye ile hüsn-i ljat vesa'ir şüküfeler nalpş ile bi'l-cümle reng-amiz ~nadil firüzan olmağın meydan-ı süra ol I.cadar zib ü zinet vermişdir ki gözler birelenip ve gönüller l)ayran ve gece ile seyrine gelen ehli cirfan ancal.c işarelere nigeran ve birbirlerine gösterip bandan olurlar idi."(y. 42a/8-ı3 ve 42b/ı-8).

Şenlikteki önemli gösterilerden biri de sembolik kara ve deniz savaşla­

rıdır. Kara savaşı gösterilerinin daha çok bir kaleyi kuşatmak ve hücum ederek ele geçirmek biçiminde gerçekleştirildiği görülür:

"Ba cdehu !opçulanfı icadı olan-l.calca tıayfil-i fenar gibi devvar ve · bir süret-i fil küha mişl önünde !Urur. ~ta ana bend olmağla fil yürüdükçe böyle yürür ve burc u baro cenkÇi ile memlü ve fil üzerinde bir köşk, içinde bir oğlan pikban ve ba!a-yı l.calcada iki mümtaz matr~baz ve dairenmadar niçe dürlü şüretler var.

Kimi keman çekip oI.c atar ve kimi tüfeng !Utup kimi tlg şalar bu vechle nuI.cüş-ı Mani-kar ve e~fında nice cenkçiler piyade }:ıuzür-i hümayüna gelicek l.calcanıfı fet}:ıine ikdamları ziyade ol- mağın derün-ı ~lcada olanlar daQı !OP ve tüfeng ile vafir zaman cenk edip l.calca muhafa~asına başlayıcak taşrada olan piyade zi- yadece sürüp I.catayi fet}:ı eylediler."(y. 46b/9-13 ve 47a/ı-ı ı).

(15)

74 MÜBECCEL KIZILTAN

Deniz savaşlarını sembolize eden gösteriler Tersaneliler tarafından ha- zırlanmıştır. İçi leventlerle dolu "çekdiri sefinesi" denizde gidennişcesine kürek çekerek, top atarak padişah huzurundan şenlik boyunca birkaç kez

geçirilmiştir:

" ... Ter5ane emininin icadı olup bundan ~dem bir dabı gü~ar

eden çekdiri sefinesi bu gün dagı havasına teşadüf etmekle yel- kenlerin açıp ve küreklerin çekerek ve !OP u tüfengin atar~

l:ıuzür-ı l:ıümayündan geçip gitdi." (y. 86a/ 13 ve 86b/ 1-3) 48 Sembolik kara ve deniz savaş gösterilerinin ip· üzerinde ·kalyon savaşla­

n biçiminde sergilendiği de görülür bu eserde. Bu gösterilerde fişekler de

kullanılmışur. ·

" ... pişgah-ı o~ğ-ı hümayünda meydan-ı süra l_carşı l_carşıya

dörder sütün vaz.' ve birer iskele yapılıp birbirine müte'addid ke- bir aletler bend ve üzerinde iki l.a!'a şağİr ~alyonlar, içlerine bi- rer adem girip ve resenler ile çekilip birbirlerine mu~rin ol-

duiparında fişek ~oplarıyla cenk edip gayli temaşaya ba'iş olurlar idi." (y. 6ob/9-13 ve 6ıa/13). 49

Şenlikte hem sembolik savaş gösterisi hem de spor gösterisi diye ka- bul edilebilecek olan atlı ve atsız cirit oyunları, nişancılık ya~şmalan da

yapılmıştır:

" .... eşna-yı cindde çavuşan şaf-keşlde olup birbirlerine cind ur- duipannda yek-bar-ı gülbang-ı hahayi izl:ıar edicek cindı uran

derl:ıal aundan inip ... "(y. 138a/13 ve 138b/ı-4). " ... bayır üzerine vaz.' olunan saye-bana gidip bir mi~dar tüfeng-endazlan te-

maşa..."(y. ı37a/7-9).

Bugün sirklerde yapılan gösterilerin pek çoğu Osmanlı şenliklerinde

de yapılı_nıştır. Hazin'in eserinde bu sanatlardan birinde ustalaşmış can- baz, perendebaz paçlabaz50, zurbaz, maymuncu, ayıcı, yılancı gibi sanatçı­

ların yanı sıra Mısır'dan eski Mısır Valisi Ali Paşa tarafından gönderilen, hemen hemen bu tür göst~rilerin pek çoğunda hüner sergileyebilen Hacı Şahin ile yardımcısı Hacı Mehmed'den övgüyle söz edilir:

" ... zürbaz-ı Mışnn iki ellerin ve iki ayaipann ve iki gözlerin bağ_

layıp ve bir zenbilin içine koyup ve zenbilin ağzını dabı

•3 Aynca bkz. Mchmcd Hazin, a.g.c., y. 46b/5"9, g6a/3-5 128a/4-6.

49 Aynca bkz. Mchmed Hazin, a.g.c., y. 8oblı"9, 87a/11-12, 91b/7-8.

50 "Paçlabaz". Bkz.Evliya Çelebi, Evliya Çekbi Seyahatnamesi (İstanbul, 1314), Cilt I, s.

626.

(16)

MEHMET HAZİN VE SURNAMESİ 75 muJ:ıkem dikdiklerinden macada zenbil-i mezbüru bir peştemale şanp muip.ddema plşgah-ı orağ-ı hümayünda meydan-ı süra I.<arşı lp.rşıya dörder sütün vai c ve birer iskele yapılıp birbirine . mütecaddid kebir aletler bend ... Mezkür sütünlann birine zür-

baz-ı

merI.<ümun vaic

olunduğu z~nbili

bir resene

bağlayıp

maI.<ara ile bala-yı sütüna bir ~!aç lp.lınca çektiler. Ol rn~alle vardıI.<da zenbil bir peştemale şanlı ve ağzı dikili ve zenbil içinde bod kendinin elleri ve aya~an ve gözleri bağlı; böyle iken anı

gördüler. Peşternfil zenbilden çözüldü ve zenbilin ağzı açıldı ve CArab raşra gelip sütüna şanlıp !Urdu ve zenbil içinden I.<ahve ib-

nğı çıI.<arıp ve fincana I.<oyup nüş- eyledi ve fincan ile ıbnğı zen- bil-i mezbürun içine bıral.<dıkdan kendi zirve-i sütüna çılpp bir mil.<dar !Urdul.<dan şonra zirve-i sütündan iskeleye dek başı aşağı

ayal.<lan yul.<an sütüna şarılıp sıyrılaral.c indikde J:ıuzür-ı aşafıye getirilip hem kendiye ve hem müstacid şagirdine b-il'at ilbas ve

il~san olundu. (y. 6ob/5-12, 61a/4-13 ve 6ıb/ı-8).

Osmanlı şenliklerinde yüksek direklere, dikili taşlara tırmanmak; ip ..

üzerinde denge gösterileri yapmak etkin canbazlıklardır. Bu şenlikte de canbazlann, kız canbazın, içi para dolu maşrapa asılı direklere tırmanan­

ların, ip üzerinde denge -hareketi yapanların ve aY.aklarına kılıçlar bağlaya­

rak yürüyenlerin çoğunlukla başarıyla sonuçlanan hünerlerini buluyoruz:

" ... civan-ı rne~kür derJ:ıfil zirve-i sütüna vaşıl ve maşrabaya na'il olup zemine nazil oldul.<da .. " (y. 142b/ıo-12)51

" ... bir canbaz Fener İskelesi rarafından olan 1.<alyondan resenin gayet yüksek tarafından arI.<ası üzerinde yürüyerek nısfına gel- mezden muip.ddem kendüyi deryaya ill.<a eylediler."(y. 84af 5-9).

"Bacdehu bir canbaz lpzı ba czı lucbiyyat q:har ve ... "(y.33b/ıo).

C< ••• kar-gah üzre canbaz vafir lu cb-baz oldul.<dan şonra her bir

ayağına sivrileri birbirine toğru ikişer lplıç bağlayıp yul.<arda olan resende reftar eyledi."(y. 78b/5).

Adlarından da anlaşılacağı gibi güç kullanarak hüner gösteren zurbaz gösterisinden de şenlikte söz edilir. Bu gösteriyi Mısır zurbazı diye adlan-

dırılan Hacı Şahin ile yardımcısı Hacı Mehmed yaparlar:

"Bacdehu Mışır zür-bazanından biri omzuna bir adem alıp gez- dirdikten sonra ardına devrilip bacdehu şagirdini yerden alıp ba-

şı Ü.zerine ral.<ş eyledi."(y. 57b/ıo-13).

31 Aynca bkz. Mehmed Hazin, a.g.e., y. 78b/9-13, 79a/ı-13, ve 8oa/ı-g.

(17)

MÜBECCEL KIZILTAN

Yapılan gösteriler içinde çemberbaz denilen hüner sahipleri ya çem- berler arasından sıçrayıp veya keskin hançerler dizilmiş çemberler içinden bedenlerini çizdirmeden geçirmişlerdir. Kendini eşeğe bağlayarak onunla birlikte hançer dizili çemberden geçme gibi gösteriler anlatılmıştır:

"Sonra diger cArabın başı üzerine bir fes koyup depesi üzerine ayaJµan ber-hava ~rdu ve tekrar bir cArabın omzuna binip ve bir çenberi yulpı.rıdan kendi vücüduna geçirip bacdehu altındaki ademiö miyanına geçdiktan şonra üzerinde cArab ardına devrilip çenberden geçmişdir. Ba cdehu iki CArab elleriı:ıde bir çenber

~tup pertiiv etdikde indi, dabı geçdi ve ellerine birer lphç alıp

çenber-i mezbürdan tekrar geçdi. Bacdehu bir ~ımann ayalµann

bağlayıp ve ~ımann altına arI.<ası üstüne yatıp eşek ile beraber çenberden geçdi. Şonra bir şag1r çubuğun ucuna bir ip paresi ile bir çenber asıp ve bir ip parçasıyla bir adem· datıı bir !araf- dan tutup mezbür cArab pertav edicek ol çenberden dabı geç- di. "(y. 58a/1-13 ve 58b/ı-3).

"Ba cdehu iki caded çenberlerin iç tarafına da'irenmadar bıçaklar vai c eylemiş heman · segirdip def a-i v~idede ikisinin dabı için- den birden geçdi. "(y. 5~6-9).

Evliya Çelebi'nin "paçla-baz" dediği, uzun takma ayaklar üzerinde gösteri yapan bir hüner sahibinin gösterisine de sanatının adı verilmeksi- zin rastlıyoruz:

"Bir adem boyu şınğın miyanından yu~ ay~-basacak yerleri

olmağla üzerine binip seyirderek yürüyüp .. "(y. 5~3-5).

Hazin şişebaz adınr kullanmadan denge gösterileri yapanlardan başla-

nna koydukları pek çok şişeyi düşürmeden dans edenlerden söz eder:

"bir kebir desti içine bir ağaç dikmişler, e~na şu ile !Olu on

!.<adar şişe vaic olunmuş ve üzerine bir çan~ ve dabı üzerine bir

oğlan oturmuş ve me~kür destiyi bir adem başına almış, şişelere

ve oğlana Zariir işabet etmeden ra.l.<ş ederek. .. "(y. 12ob/3-8).

Şenliklerde hayvanlarla yapılan gösteriler iki türlüdür. Ya ülkede en- der rastlanan aslan, kaplan, leopar vb. hayvanlar doğal davranıştan içinde sergilenirler ya da eğitilmiş maymun, ayı, yılan, eşek, at vb. hayvanlarla gösteri yapılır. Bu eserde sahibiyle güreşen ayılar; dans eden, parende atan maymun; oynayan, parmak ve burun ·ısıran yılanlar anlatılmıştır.

Özellikle halkı korkutacağı şüphesiz olan yılanların birdenbire salıverilmesi seyircHerin korkudan yüzleri sararmış, dilleri tutulmuş bir halde cüzdan

düşürüp, pabuç bırakarak kaçmalanna sebep olmuştur:

(18)

MEHMET HAZlN VE SURNAMESİ 77

" ... yanlarında bir canlı şaiışar ve iki tilki ve birisi öreke işler ve

canlı kedi ile bir tilki dal)ı gergef ile nalpş işleyerek .. " (y. I13a/

3-6).

" ... maymunlara perende ve ayılar ile çinganeler güreşip bu dal)ı

bir güne seyran hatta ~pı ketl)üdfilanndan Çomar dedikleri

şal)ıs dal)ı bir büyük ayı ile güreşdirilip ... "(y.56b/2-5).

" ... nagah yine ğafilen ayılar ve maymunlar ve yılanlar koyverilip tekrar fişekler atıldı~da ... " (y.66b/6-7).

"Ba cdehu yılancı gelip yılanlar oynadıp parmağın ve burnun ışırtdığından ğayn bir küçük keleri ağzına alıp vafir vehmnak lu c_

beler etmişdir. "(y. 67a/ 9- 1 2).

" ... ve ayılar şahipleriyle güreşip va.fır seyran gösterdiler." (y .. 91 b/

8-9)

"Bir maymuna ol ~adar tacllm eylemişler ki adem gibi ra~ş et- mekle bu mertebe terbiye ~abüli bi-ibtiyar -istiğrab olunmuş­

dur. "(y. 56b/7-9).

Sahne sanatlarının en eskilerinden olan, hokkabazlık, sihirbazlık diye de bilinen, duyulan, yanılsama, yöntemleriyle aldatmaya dayanan gözbağ­

cılık da Hazin'in eserinde söz konusu ettiği gösterilerdendir. Yazar, Eski Türk seyirlik oyunlarının en ilginci olan, el çabukluğu ve gözbağcılığa da- yanan, "hokkalarla oynayan" anlamına gelen; usta-çırak arasındaki konuş·

malarla Karagöz, Orta Oyunu gibi geleneksel Türk oyunlarına benzeyen ' hokkabazlığa ayrıntılı biçimde değinmiştir. Özellikle Hacı Şahin ve yar-

dımcısı Hacı Mehmed'in elleri, gözleri bağlı olarak sarı ve yeşil renkli iki ayn zenbile girip zenbillerin ağızlarım sıkıca bağlatıp, boş bir çadır içine

yerleştirtip on beş dakika sonra zenbillerin ağzı açıldığında Hacı Şahin'in yeşil zenbilden Hacı Mehmed'in de san zenbilden çıkarak gerçekleştirdik­

leri gösteri dikkate değer:

"M!şır zür-bazı Şahin ile Hacı MeI:ımed bir çadır ~urdurup bir yeşil ve bir şan zenbil getirip ikisinin dal)ı gözleri ve iki ellerin bağladılar. Ba cdehu J::Iacı MeI:ımed yeşil zenblle ve Şahin şarı zenblle girdiklerinden şonra zenblllerin dal)ı ağzın mul:ıkem di- kip ve derün-ı çadıra vai.c ve eteklerin zemine beraber indirip püşide ~ldılar. Çar-ı yek sacat mürurundan şonra 'Çadın ~aldı­

rın.' diye içeriden sada etdiklerinde v~ ki çadır ref olundu.

Gördüler ki yine zenbiller vai.c olunduğu gibi turur ve ağızları!

dal)ı kendi dikdikleri gibi dikili. Bu kerre zenbilleri !aşra çı~p ağızların sökdüler. Gördüler gözleri bağlı ve iki elleri ardlarına

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunu bir örnekle açıklayalım: Kaçırılan, araba kazası geçiren ya· da cinsel saldırıya uğrayan bir çocuk, çeşitli korkular ve bunalımlar geliştirir.

Roma döneminden bu yana kesintisiz yaşamın sürdüğü ve Osmanlı Devleti'nin ilk başkenti olma ayrıcalığını taşıyan bir kentin buna yak ışır şekilde gelişmesi;

Böylece Maden Kanunu'nda s ıralanan; &#34;Orman, muhafaza orman, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parklar ı,

İnsanın vejetaryen olduğuna dair görüş ve kanıt bildirilirken en büyük yanılma biyolojik sınıflandırma bilimi (taxonomy) ile beslenme tipine göre yapılan

l~yların sakinleşmesine ramen yine de evden pek fazla çıkmak 1emiyorduk. 1974'de Rumlar tarafından esir alındık. Bütün köyde aşayanları camiye topladılar. Daha sonra

,ldy&#34;ryon ordı, ırnığ rd.n ölcüm cihazlan uy.nş ü.rinc. saİıtrd fıatiycılcri

Namazdan sonra bir kere sağa ve iki kere (sağa ve sola) selam verilmesi rivayetleri gibi…bazen bir adam Resulüllah bir şeyi emrederken hazır bulunur. Sonra Resulüllah o adam

Bekir Kuzudişli, Hadis Tarihi (İstanbul: Kayıhan Yayınları, 2017)4. Özafşar, Mehmet