• Sonuç bulunamadı

SENDİKAL HAREKET VE YENİDEN YAPILANMA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SENDİKAL HAREKET VE YENİDEN YAPILANMA"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SENDİKAL HAREKET VE YENİDEN YAPILANMA

Yrd.Doç.Dr. Sayım YORGUN

Kocaeli Üniversitesi İ.İ.B.F. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi

Giriş

Kas gücüne dayalı çalışma önemini yitirirken, sanayi çağının örgütlenme sürecinin mekan ve zaman birlikteliği hızla kaybolmakta, işçilerin aynı mekanda ve vardiyada çalışma zorunluluğu azalmaktadır.

Parçalanmış mekan ve zaman birlikteliği, dünyada meydana gelen diğer gelişmeler, 1970'li yıllardan itibaren endüstri ilişkilerini yeni bir eğilim içine sokarken, yeniden yapılanma kaçınılmaz olmuştur.

Ulusal ve uluslararası ekonomik, siyasal, sosyal şartların değişmesi, istihdamın sanayiden hizmetler sektörüne kayması, teknolojik gelişmeler ve buna bağlı olarak iş organizasyonlarının değişmesi, esnek üretim ve yönetim tekniklerinin uygulanması, emek piyasasının işçiler aleyhine değişmesine ve işverenlerin endüstri ilişkilerindeki inisiyatifinin artmasına yol açmaktadır. Ekonomik teoride neo- liberal eğilimlerin güçlenmesi; endüstri ilişkileri alanında var olan düzenin ve dengenin bozulması sendikaları etkilemekte, varlıklarını koruma mücadelesini gündeme getirmektedir.

Sendikaların doğup geliştiği çevrenin hızla değişmesi, üye sayılarını büyük ölçüde azalttı, sendikaları temsil krizine soktu ve mücadele alanlarını daralttı. Birçok ülkede işverenler toplumsal uzlaşmayı reddederek, çatışmayı yeğledi. Bu olumsuz sonuçlar sendikal kriz tartışmalarına yol açtı. Sendikal kriz, sendikalar için örgütlenememe, üye sayısında düşüş, "kötü" sözleşmeler bağıtlama aşamasından, işçiler nezdinde işlevlerinin tartışıldığı bir meşruiyet bunalımı evresine ulaştı. Ancak, sendikacılığın iktisadi fonksiyonları üzerinde yoğunlaşan değerlendirmelerin eksik olduğunun ortaya çıkması, iktisadi fonksiyonları kadar önem arz eden diğer fonksiyonlarının gündeme gelmesi yaşanan olumsuz süreci etkiledi. Demokratik toplumların vazgeçilemez örgütü sendikaların ihtiyaç olarak görülmesi;

sosyal, siyasal ve kültürel fonksiyonlarının kaybolmadığının anlaşılması, ekonomik fonksiyonlarına duyulan ihtiyacın son yıllarda tekrar önem kazanması, sendikalarda yeniden yapılanma arayışlarını yoğunlaştırdı.

Sendikaları tekrar cazibe merkezi haline getiren gelişmelere bakıldığında, küreselleşmenin ortaya çıkardığı olumsuzluklar, sendikalardan istifa eden veya ettirilenlerin içine düştükleri olumsuz şartlar, işverenlerin veya yeni yönetim tekniklerinin işçilere sunduğu sendikasız çalışma ilişkilerinin çalışanları tatmin etmemesi, ayrıca sendikasız işyerlerinde toplu pazarlık sisteminin yerine geçebilecek alternatif bir sistemin kurulamaması, çağdaş yönetim sistemlerinin etkili bir şekilde kullanılamaması, çözümlerin kısa vadeli olması, sendikalara duyulan ihtiyacı artırmış ve yeni bir süreci başlatmıştır.

Sendikalarda başlatılan yeniden yapılanma süreciyle birlikte dibe vuran sendikal örgütlenme tekrar ümit haline gelmiş ve sendikalar atlama taşları bularak, yükseliş sinyalleri vermeye başlamışlardır (Yorgun, 2007, s.55).

Sendikal hareketin yeniden yapılanması gerektiğine ilişkin genel bir kabulün olmasına karşın, yeniden yapılanmanın nasıl gerçekleştirileceği hususunda ciddi tartışmalar yaşanmaktadır. Bu tartışmalar değerlendirildiğinde iki alanda yapılanma ihtiyacının var olduğu görülmektedir. Birincisi: Ulusal diğeri

(2)

ise Uluslararası. Sendikal hareketin tarihsel gelişimine bakıldığında ulusal düzeyde örgütlenme ve faaliyette bulunmanın öncelikli hedef olduğu, uluslararası düzeyde örgütlenmenin daha çok ulusal düzeyi etkilemeye yönelik olduğu görülmektedir. Ancak küreselleşme süreciyle birlikte ulusal alan ile uluslararası alan arasındaki fark giderek kapanmakta, ulusal düzeyde başarılı olmak için uluslararası düzeyde örgütlenme ve faaliyette bulunmanın zorunlu olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu tespitten hareketle sendikal hareket, yeniden yapılanmasını hem ulusal düzeyde hem de uluslararası düzeyde gerçekleştirmelidir. Bu iki düzeyin geçmişte olduğu gibi bir birinden ayrı yapılar olarak değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir.

Yeniden yapılanma sürecinde sendikalar; organizasyon yapısından, faaliyetlere, hizmetlerden stratejilere, mevcut üyelerden potansiyel üyelere, erkek egemen yapılardan kadınların etkin olabildiği yapılara, çatışma ile uzlaşma anlayışlarının sorgulanmasına kadar her alanda yeni anlayışları, hedefleri, işbirliklerini gündemlerine alması gerekiyor. Ayrıca yeniden yapılanma ihtiyacı belirlenirken ulusal düzey ile uluslararası düzey arasındaki ilişkilerin uluslaraşırı bir perspektiften ele alınması gerekmektedir.

1. Yeni Sendikal İlke ve Hedefler

İşçileri, işverenin kötü yönetiminden kurtarmak amacıyla kurulan sendikalardan; bu görevinin yanı sıra hizmet beklenmekte, sorunları bizzat çözmesi istenmekte, "çatışma" ilkesi üzerine kurulan yapılardan "uzlaşma" talep edilmektedir. Sendikaların ilke ve hedeflerini etkileyen ve yeni roller veren şartlar sendikaya üye olanların beklentilerini de değiştirmekte ve çoğu sendika üyelerinin beklentilerinde geçmişe göre değişim yaşanmaktadır. Geleneksel olarak sendikal üyelik ile bu üyeliğin getirileri arasında bağlantı olduğu gerçeğinden hareket edildiğinde, sendikal bağı kuvvetlendirmek amacıyla üyelerin beklentilerine cevap vermek için yeni hizmetler sunmak önem kazanmaktadır.

İşçilerin çıkarlarında ortaya çıkan farklılaşma, farklı işçi gruplarının çıkar birlikteliğini yakalama zorluğunu gündeme getirmiş, istihdamın tipikleşmesi işçilerin, sendikaların geleneksel politikalarına tepkisini artırmış, erkek egemenliğindeki sendikalar, özellikle yüksek kadın işgücünün olduğu işkollarında etkisiz kalmıştır. Ayrıca küçük işyerlerinin sayısında meydan gelen hızlı artış, işyeri büyüklüğünün sendikal örgütlenme üzerindeki olumlu etkisi nedeniyleörgüt1enmeyi engelleyen önemli sebeplerden biri olmuştur.

Sendikalarda yaşanan problemlerin temelinde özellikle talep farklılaşması yer almakta, üyelere, sendikalara girişte yeni imkanlar sunulması ön varsayım olarak kabul edilmektedir. Böyle bir imkan sadece ne olabileceğini değerlendirmenin bir ön şartı değil, aynı zamanda bizzat dayanışmanın önemli bir boyutu olması açısından da dikkate alınması gerekli bir unsurdur. Bu farklılığı ortaya koymak için şu değerlendirmeye ihtiyaç vardır: "İnsanlar sadece dayanışma ve ortak görüşleri paylaşmaya değil, aynı zamanda bu görüşlerin nasıl sağlanacağına da bakmaktadırlar" (Volkenburg, s.93). Ayrıca sendikalar, modern iş piyasasındaki rollerini yeniden belirlemek için mevcut yeni işçileri ve değişimleri benimsemek zorundadır (Healey&Engel,2004).

Sendikalar, katı mevzuatlar yerine kendi faaliyetlerini sürdürecek demokratik ortamları oluşturmaya, durgunluk ve gelir k: gidermek için tedbirler almaya, işletme stratejisine yönelik güçlü bir dayanışma ruhu yaratmaya, üyelerin yaşamlarını kolaylaştırma çalışanlara kolaylıklar sağlamaya yönelik faaliyetlere ağırlık vermeye ve endüstriyel hizmetlerini bütünüyle genişletmeye çalışıyor. Bu boyutuyla sendikalar arasında "Gerçekçi" ve "Geleneksel" s ayırımı yapılabilir. "Gerçekçi" sendikalar

(3)

yeni ilke ve hed peşinde koşarken, "Geleneksel" sendikalar eski hedef ve ; muhafaza etmenin mücadelesini veriyor. Her şeyin ö1 sendikaların genel stratejisi zararı sınırlamak, kendi politik demokratik rasyonelliklerini korumaktır. Bazı yazarlar sendi üç yönlü alternatifleri olduğunu ifade etmektedirler. Bu alternatiflerden ilki "Temellere Dönüş" stratejisidir. Bu strateji, sendikaları geleneksel ücret, çalışma şartları ve sosyal g alanlarında yeniden eğilmeye yöneltmektedir. Aidatların göreli olarak düşük tutulduğu bu alternatifte sendikalar yeni kültürel ve hizmetler geliştirmekten uzak tutulmaktadır. Bu fazlaca görmeyen bir yaklaşımdır. İkinci strateji -"24 Saat Sendikacılık” politikasıdır ve üyelere geniş bir alanda hizmet verilmesini e Nihayet son alternatif, işyeri organizasyonunu geliştirmeyi ve özellikle de eğitim ve vasıf gelişiminde çalışanlara in sağlamayı esas alan bir yaklaşımı dikkate almaktadır. Bu ya sendikaların yüksek düzeyde ehliyet kazanmalarını ve olmalarını gerekli kıldığı gibi sendikacıların iş tasarımı, planlama ve eğitim konularında yöneticilerle pazarlık yapabilme düzeyine ulaşmasını da hedef seçmektedir (Davis,1992, s.13).

Doğu bloğundaki çöküş, liberal sağ politikalar, muhafazakar iktidarlar sonucu oluşan yasal ve politik kısıtlayıcı çevre sendikaların gücünü önemli ölçüde etkilemiştir. Oysa, sendikaların bağlantıları uzun yıllar aynı düzeyde kalmıştı. Nitekim sendikalar işçi partisindeki üyeliklerini sona erdirmektedir. Bu gelişmeler sendikaların hedef ve araçlarının politik sahneden boyuta yönelmesine yol açmıştır.

Böylece sendikalar stratejilerini daha yumuşak bir yönde sürdürüyorlar. Böyle bir radikal de çoğu sendikanın örgüt yapısını da değiştirmektedir (Undy, Fosh, Martin, Morris, Smith-Roger, Pat, Roderick, Huw, Paul, 1996, s.234)

Sendikalar ortaya çıkan değişime adapte olabilmek için yeni ilkeler etrafında mücadele etmeye çalışıyorlar. Almanya'da çalışma barışının devamı için taraflar yeni bir ilke etrafında bir araya geliyor.

1995 yılında toplanan Metal İşkolu Sendika Kongresi'nde, Sendika Başkanı K. Zwickel tarafından gündeme getirilen "iş için birlik" ilkesiyle, politikacı, sendikacı ve işletmeciler Almanya' da bir ortak girişimle işsizliğe savaş ilan etmişlerdir. Bu görüşe göre, "daha esnek çalışma saatleri, daha çok iş sağlama yolunda bir adımdır; maliyeti düşürme, daha çok rekabet yeteneği yolunda ilk adımdır (Ekin, 1997, s.B).

Alman lG Metal yeni hedefleri belirleyen "2000 reformu" adı altında yeni bir çalışma başlatmış, buna göre, sendika daha çok eğitim fırsatlarını genişletme, ücret skalalarını harmonize etme ve çalışma koşulları ile ilgili konular yanında üretimin kollektif kontrolü gibi konuları yeniden değerlendirme yoluna gitmektedir. Bu amaçla kadın çalışanlar, düşük vasıflı işçiler ve beyaz yakalı çalışanlara daha fazla eğilme kararı alınmıştır (Hyman, 1996, s.56). Sendikaların yeni hedefleri oldukça genişlemekte ve eskiden çalışanların temsilcisi olan ve işçi haklarını koruma hedefi üzerine bina edilen sendikal yapı, bugün hedef seçtiği kitleyi genişlettiği gibi, sunduğu hizmetleri de artırmaktadır. Mesela, Avustralya'da; ACTU stratejik sendikacılık yaklaşımı ile toplu pazarlık ve diğer benzer süreçlerde yer alan konuların kapsamının genişletilmesini sağlamıştır. Yine CGL, sendikaların temel amacının yaşam kalitesini yükseltmek, bireylerin kendilerini tanımalarına katkı da bulunmak olması gerektiğini ileri sürmektedir. İtalyan İşçi Sendikası da (Halian Union of Labour-UIL ) vatandaşların sendikası "Citizens' Union" adlı bir kavram geliştirerek, sadece işçilerin değil tüm vatandaşların temel haklarının ve çıkarlarının korunması gerektiğini ileri sürüyor. Dolayısıyla sendikalar; sağlıklı çevre, tüketicinin korunması, etkin kamu yönetimi, kaliteli eğitim gibi geniş perspektifli toplumsal konulara yer vermektedir. Ayrıca, Hollanda' da FNV ve ona bağlı sendikalar, sendika merkezleri (trade union centres) ve sendika dükkanları (trade union shops) kurarak sendikal faaliyetler hakkında toplumu bilgilendirmeye, ilgili kişileri sendikaya yakınlaştırmaya ve sosyal güvenlik, vergi, kira gibi konularda

(4)

da ücretsiz danışmanlık yapmaya çalışmaktadırlar (Selamoğlu, 1995, s.1l9-120). AFL-CIO 1985 yılında kendi stratejik cevabını açıkladığı raporunda, "örgütlenmemiş alanlarda kalan çalışanların üyeliğini hızlandırmak için yeni üyelik kategorileri oluşturulması (Davis, 1992, s.12) gerektiğini bildirmektedir.

Ekonomik ve sosyal düzenin değişmesine yol açan etkenlerden biri olan teknolojik gelişmeler de sendikaların hedefleri üzerinde önemli değişimlere yol açıyor. Teknolojinin kullanılmasına ve uygulanmasına yönelik sendikal hedefler köklü bir değişim yaşıyor ve yeni hedefler belirleniyor. En önemli hedef ise; yeni teknolojilerin seçimi, tasarımı ve yatırımlarda sendikaların katılımının sağlanmasıdır. Bu hedefler, yeni teknolojinin ısrarla vurgulanan istihdam azaltıcı etkileri karşısında sendikal cephedeki mevzilerin güçlendirilmesi amacını taşımaktadır. Sendikaların bu uygulamadaki başarı şansları kuşkusuz teknolojinin üretilmesine, mevcut sendikalı sayısına ve ülkenin sanayileşme yapısına bağlıdır. Aksi durumda yeni teknoloji kullanma ve uygulama süreçleri sadece işveren inisiyatifinde kalacaktır (Lordoğlu, 1992, s.5). Ayrıca sendikaların işgücünü yıpratıcı, iş hastalıkları riskini artıran, çevreyi tahrip eden, ya da ek önlemler alınmadığında kitlesel işsizlik yaratan teknolojilerin ithaline, geliştirilmesine müdahale etmeleri de yeni hedefler arasındadır.

Sendikaların ilke ve hedeflerinde meydana gelen değişimin bazı hallerde sendikaların asli fonksiyonlarından uzaklaşmasına yol açtığına dair tartışmalar da yaşanmaktadır. Mesela işverenlerin, sendikalar pragmatik bir yapıda oluşmuşsa işbirliğine girdiği, ideolojik sendikalarla ya ilişkiye girmedikleri ya da yasaların çizdiği sınırlar içinde ilişki kurmaya özen gösterdikleri görülmektedir.

Ayrıca işverenlerle işbirliği zeminini sağlamak için sendikaların ilke ve hedeflerinde işgücünün çıkarları uğruna bazı noktalarda taviz vermeleri dile getirilmekte, bu tür uygulamalarla yeni işbirliği alanlarının ortaya çıkarılması, farklı çıkarların buluşturulması, yeni stratejik işbirliklerinin kurulması amaçlanmaktadır. Bu yeni hedeflerle yeni bir sosyal hareketin doğabileceği ve sonuçta sendikaların geleceği açısından, daha ılımlı bir bakışın ortaya çıkacağı iddia edilmektedir.

Sendikaların varlıklarını korumak ve geliştirmek için yeni düzenin (veya düzensizliğin) ortaya çıkardığı sorunları gidermeyi hedef olarak seçmesi zorunlu hale gelmiştir. Bunun için önümüzdeki yıllarda üyelerle ilgili olarak sendikalar, sadece ücret ve çalışma şartlarını değil, aynı zamanda üyelerinin sağlıklı ve güvenli bir ortamda iş edinmelerini ve bunu sürdürmelerini sağlayacak temel strateji geliştirmelidirler. Sendikalar, işletme stratejilerini iyi analiz etmeliler ve bu analizden hareketle yönetimle işin organizasyonu, kariyer planlaması ve eğitim gibi konularda işbirliğine gidebilirler. Bu nitelikli bir çalışma bütünüyle sendikaların dışında yürütülemez (Harnmarström, 1 992, s. 121).

Sendikaların doğrudan taraf olması gereken ciddi alanlardan biri de yabancı yatırımların şartlarını belirleyen anlaşmalardır. Sermayenin uluslararası artan hareketi karşısında sendikalar, yatırımların başka ülkelere kaymasını önleyici tedbirler almak zorunda kalmıştır. Sendikaların ilke olarak ülkeler arasında serbest dolaşımı engelleyen tüm yasalara karşı çıkması gerekir. Yine aynı şekilde hedef, her bir ulusal sınır içerisinde tüm ulusal kökenlerden işçilerin maddi ve toplumsal haklarının eşit olmasıdır. IMF, Dünya Bankası ve çokuluslu şirketlerin karar ve faaliyetleri yakından takip edilerek, uluslararası işbirliği çerçevesinde alternatifler hazırlanmalı ve kamuoyu desteği sağlanmalıdır.

Etkin bir sendikal hareket için tek çatı altında toplanmanın tek başına yeterli olmadığını, küresel düşünmeyi öğrenmek zorunda olduklarını, sosyal hastalıkların belirtileriyle uğraşmak yerine, nedenlerini ortadan kaldırmak ve alternatif çözümler sunmak zorunda olduklarını fark eden sendika liderleri, bu amaçlara ulaşabilmek için uluslararası mevzuatı yeniden düzenleme, çokuluslu şirketlere

(5)

karşı ortak mücadele etme, ulusal ve uluslararası sendikal hareketi yeniden yapılandırma hedefine yönelmişlerdir.

Genel olarak bir tespit yapmak gerekirse; sendikalar savunma konumunda mücadele ediyor, değişimlere katkıda bulunmak ve yönlendirmek yerine savunma yapmak sendikaların genel özelliğidir. Bu özelliğin değişmesi önemli hedeflerden biri olmalıdır. Sendikalar, değişimin dinamiklerini doğru tespit ederek, objektif değerlendirdikleri taktirde işyeri, ulusal ve uluslararası düzeyde en gerçekçi hedefleri; "Değişimi Birlikte Yönetmek" ve "Ekonomik Dinamizm ile Toplumsal Dengelerin Birlikte Düşünülmesi"dir (Şenatalar,1996, s.9). Sendikaların hedefi geniş bir blok olmalı, toplumsal dayanışmacı yaklaşım ortaya konulmalıdır. Dar çıkar örgütü olma görüntüsünden mümkün mertebe kaçınılmalı, insan haklarından yana tavır alınmalı ve sosyal devletin geliştirilmesi savunulmalıdır. Çevrenin ve doğal kaynakların korunmasında çağdaş bir yaklaşım benimsenerek, bilimsel teknolojik gelişmeye açık, katılımcı yönetim esas alınmalıdır. Çalışma sürecinin insanileştirilmesi için çaba gösterilmeli, çalışma sürelerinin kısaltılması sağlanmalı, kültürde yüzeyselleşmeye ve tek tipleşmeye karşı çıkılmalı ve genel planda barışçı hedefleri benimsemeleri gereklidir. Eğer sendikalar post-endüstriyel çağa uyum sağlayıp, demokrasi ile gelişmeyi bir arada yürütürlerse, sosyal gelişmenin vazgeçilmez örgütü olabilirler.

2. Esnek Karma Sendikal Model

Yeniden yapılanma süreci sendikaları, kendi iç yapılarını yeniden sorgulamalarına zorlamaktadır.

Sendikaların örgüt gücü ve strateji geliştirme kapasiteleri en temel sorgulanması gereken hususlardır.

Özellikle yeni güç alanları ve iktidar ilişkileri karşısında geliştirilmesi zorunlu stratejik yönelimler, sendikaların öncelikli konusu olmak durumundadır (Undy,Fosh-Martin-Morris-Smith, 1997, s.227).

Sendikaların daha parlak bir geleceğe sahip olması için çeşitli sendikal modeller öne sürülmektedir.

Bu modellerin bazıları; çatışmacı model, politik model, baskı grubu modeli, özel hizmet modeli gibi adlarla tanımlanmıştır. Geleneksel çatışmacı modelde, grev tehdidi başta olmak üzere, sendikalar güçlerini kullanarak işvereni etkilemek ve işçiler lehine düzenlemeler yapmak yolunu tercih etmektedirler. Mesela 1950'lerde Fransa ve İngiltere'de militan işçi sendikaları verimliliğe karşıyken, bugün sendikalar esnekliğe karşıdırlar (Macshane, 1999, s.112). Politik modelde sendikalar, bazen siyasi bir örgüt gibi, bazen kurduğu siyasi örgüt vasıtasıyla üyelerine hizmet götürmeyi tercih etmektedirler. Baskı grubu modelinde, sendikaların lobi faaliyetleriyle hem devleti hem toplumu etkileyerek üyelerine hizmet sunmayı esas aldığını söyleyebiliriz. Özel hizmet modelinde ise sendikalar üyelerine hizmet işletmesi gibi hizmet sunmaktadır.

Esnek karma model; işyerlerinin hızlı değişime uyumunu engellemeyen, esnek, adem-i merkezi örgütlenmeye dayanan, sosyal diyalogu esas alan ancak uzlaşma ile teslimiyeti birbirine karıştırmayan ve ihtiyaç halinde çatışacak güce ve organizasyona sahip, çeşitlenen bireysel talepleri karşılayacak hizmetlere göre organize edilmiş, işyeri ağırlıklı uluslarüstü düzeyde örgütlenmiş bir sendikal modeldir. Bu model ülkelerin içinde bulundukları ekonomik ve sosyal şartlara göre değişik versiyonlarda uygulanabilir. Mesela, Fransa' da yeniden yapılanma sürecinde sendikalar ve işçi temsilcileri açısından istişare ve temsil daha önemli bir unsur iken, İngiltere'de sendikalar iş imkanlarını artıracak, iş mobilitesi ve eğitim konusuna eğilmektedirler. Bu temel ve önemli fark genel stratejik yaklaşımların şekillenmesini de etkilemektedir (Rainbird, Relen, 1996, s. 147).

(6)

Yenilikçi ve yaratıcı sendikalar, hem işyeri hem ulusal hem de uluslarüstü düzeyde etkinlik yaratacak şekilde yeniden yapılanmaya ilişkin çalışmaları başlatmıştır. Karşı güç olarak doğan sendikalar, endüstri ilişkileri sistemindeki gelişmeler ve ihtiyaçlar doğrultusunda karşı güç olmak yerine

"düzenleyici güç" olmakta, işgücünün çıkarlarını korumak için mücadele verirken, aynı zamanda ülkenin ekonomik gücüne de olumlu katkılar yapmaktadır. Sendikalar, işgücünün yarınki ihtiyaçlarına cevap verecek bir yapıyı esas alarak, yerel ve küresel olmak üzere iki seviyeli ihtiyaca göre yapılanmak durumundadır. Küresel görüş açısından sendikal gücün tutucu düşüncelerle yıpratılmaması gerekir.

çünkü, yükselen değer olan demokratik sivil toplumda sendikalar vazgeçilemez kurumlardandır.

Ancak, değişime ve zamana karşı başarılı olmak ve ayakta kalabilmek için yenilenmek ve yeniden yapılanmak şarttır.

3. Örgütlenme Modeli

Sendikaların bu yüzyıldaki temel problemlerinden biri örgütlenmemektir. Bu nedenle uygun modeli tespit etmek ve uygulamak, sendikaların varlıklarını devam ettirmeleri için hayati önem taşıyor.

Sendikal hareket, eskiden örgütlenme konusunda daha aktifti ve içinde bulunduğu şartları iyi değerlendiriyordu. Ancak, bugünkü hızlı değişime ve karışık yapıya adapte olmakta zorlanmakta, dolayısıyla Örgütlenme başarısı azalmaktadır. Yeni şirket organizasyonları ve işgücü yapısı, geleneksel mevzuat sınırlarını aşan, şirketlerin ve çalışanların yapısında ortaya çıkan sorunlara göre örgütlenmelerin gerçekleşmesini zorunlu kılıyor. Özellikle yeni istihdam modellerini esas alacak örgütlenmelerin bu yüzyılda hızla artacağı açıktır. İlk etapta parçalanmış üretim sürecinin, artan bireyselleşmenin örgütsel gücü olumsuz etkileyeceği görülüyor, fakat ulusal ve uluslaraşırı yeni örgüt modellerinin bu olumsuzlukları giderme ihtimali oldukça yüksektir. Her şeyden önce örgütsel gücün artırılması gerektiği için, işkolu örgütlerinin işyeri örgütleriyle, bölgesel örgütlerin meslek örgütleriyle bütünleşmesini sağlayarak ve örgütsel yapılar içinde kendi üyeleri olmayanları da (işsizler, taşeronlarda çalışanlar gibi) kapsayacak yeni yapılanmalara gitmek önemli görünüyor. Bir tartışma formunda da önerildiği gibi işçi semtleri bazında ve çok amaçlı örgütlenmelere gitmek örgütsel bakış açılarından değil, sendikalararası bir koordinasyonla sağlanacak çok kapsayıcı bir bakış açısından yola çıkmak gerekmektedir (Koray, 1996, s.771).

Dünyada meydana gelen gelişmeler, yeni yönetim anlayışlarının uygulanması, işletme anlayışının değişmesi, üretimin coğrafi sınır tanımadan bölünmesi, küçük ve esnek yapıların gündeme gelmesi, kitlesel üretime dayalı sendikal yapıları etkileyerek, yeni örgütlenme modellerini zorunlu hale getirmiştir. Yeni şartlarda örgütlenebilmek için küresel düşünmeyi öğrenip, yerel şartları iyi değerlendirmek gerek. Sendikal yaklaşım işletmeyi kendi yasal bütünlüğü içinde değerlendirmeli ve hedefi, dünyanın neresinde çalışırsa çalışsın, bir şirketin bütün işçilerini örgütlemek olmalıdır. Yeni örgütlenme biçimleri, geleneksel mevzuat sınırlarını aşan, şirketin kendine özgü yapısına ve bunun doğurduğu sorunlara uyarlanmış yeni sendikal örgütlenme biçimleri olarak algılanmalıdır. Bu düşünceden hareketle örgütlenmede farklı modellerin uygulandığı dikkat çekiyor; birincisi işyeri sendikacılığı, ikincisi meslek sendikacılığı, üçüncüsü ulusararası düzeyde örgütlenmiş işkolu sendikacılığı, dördüncüsü de bağımsız çalışanların sendikası. Son yıllardaki gelişmeler bu modellerin uygulandığını ortaya koymaktadır.

Mikro teknoloji, iletişim ve ulaşım alanlarında sağlanan gelişmelerin ekonomide küçük ve orta boy işyerlerini cazip hale getirmesi, yeni istihdam modellerinin uygulanması, işyeri sendikacılığının uygulandığı Japonya' da sağlanan ekonomik başarılar; işyeri düzeyindeki örgütlenme eğilimini

(7)

artırmıştır. İşçilerin ve işyerlerinin sorunlarının yerinde çözümüne imkan veren işyeri sendikacılığı, 1970'li yıllardan sonra tekrar tercih edilen bir model olmuştur. Ancak, işyeri seviyesindeki sendikal hareketin iki riskinden söz edilebilir. Birincisi Japonya'da bu sendikacılığın başarısız olması, ikincisi de işçilerin dayanışmasının böyle bir ortamda sınırlı kalmasıdır. Her ne kadar dışsal gelişmelere karşı bir dayanışma ortamının içsel yapılarda geliştirilmesi istense de bu gelişmeler çalışanların düşük maliyetlerle rekabet etmesine yol açabilir. İşgücü maliyetine dayalı bir rekabet ortaya çıkarken, kurumsallaştırılmış bir tehlike söz konusu olacaktır. Bu durum işverenler açısından da sorun yaratabilir. Gerçekte işyeri sendikacılığı sürdürülmesi gerekli yerel çıkarların bölünmesine yol açabilir (Jefferys,1996, s.184).

İkinci model, meslek sendikacılığıdır. Geçmişte yoğun olarak kullanılan bir model olmasına karşılık, vasıflı ve vasıfsız işçilerin kitlesel üretim sürecinde aynı çatı altında yer almasıyla birlikte önemini kaybetmiştir. Ancak günümüzde yeni mesleklerin ön plana çıkmasıyla, meslek esaslı sendikalaşma modeli tekrar önem kazanmaya başladı. Nitelikli işgücünün artış eğiliminde olması bu gidişi hızlandırdı. Özellikle yeni meslek mensuplarının kendi sorunlarını çözecek mesleki dayanışmayı tercih etmeleri, bu örgütlenme modelini cazip hale getirmektedir.

Üçüncü model uluslararası işkolu örgütlenme modelidir. Bu modelde sendikal yaklaşım İşletmeyi yapısal bütünlüğü içinde değerlendirmekte, dünyanın neresinde çalışırsa çalışsın bir şirketin bütün işçilerini örgütlemeyi hedef almaktadır. Uluslarüstü şirketlerle ilişkisi olan sendikalar için öncelik;

ulusal, bölgesel, uluslar arası planda bir araya gelmiş sendikal yapılanmalar, koalisyonlar kurmak ve uluslararası alanda toplu görüşmeler yapmaktır.

Dördüncü model; tele-iş, evde-iş olarak ifade edilen yeni istihdam şartlarında çalışanların oluşturacakları sendikaları ifade etmektedir. Yeni istihdam modellerinde işyeri kavramı ortadan kalktığından, işin yapılış biçimine göre sendikal hareket bina edilmekte, sanal sendikacılık veya bilgisayar sendikacılığı olarak ifade edilebilecek, geçmişte rastlamadığımız yeni bir örgütlenme ortaya çıkmıştır. Örnekleri de oluşmaya başlamıştır. Japonya'da, klasik iş ilişkileri tarzını reddedip, bağımsız çalışmayı tercih edenlerin sayısı altı milyonu aşıyor. Bu bağımsız çalışanlar, "Guilde Japan" adı altında Internet'te dünyanın ilk elektronik sendikasını kurdular. Japon hükümeti, önümüzdeki dönemde çalışan nüfusun yüzde onunu bu tür bağımsız çalışanların oluşturacağını tahmin ediyor. Bunun yanında, Japon PTT Bakanlığı, evinde oturup bilgisayar hattıyla bir işletmeye bağlı çalışacak olanların sayısının önümüzdeki on yıl içinde yirmi milyonu geçeceğini öngörüyor. Japonya'da sendikalı işçilerin üçte ikisini örgütleyen Rengo Konfederasyonu'nun yöneticileri, bu "tele­iş" sisteminin geleneksel işyeri sendikacılığının sonu demek olacağını kabul etmekten çekinmiyorlar" (İnsel, 1997, s.12).

Bir başka örgütlenme modeli, Örgütlenmeye Dayalı Sendikal Model'dir. Bu model, sendika kadroları ile üyelerin etkileşiminde daha katılımcı bir yönteme olanak sağlamakta; üyelerin işyerinde sendikal sorunlar çevresinde aktifleşmesini, bir araya gelmesini, sorunları tartışmasını ve eylem planları geliştirmesini gerekli kılmaktadır. Ayrıca iş yerinde temsilcilerden oluşan bir yapı kurularak, işveren karşısında üyelerin ve onların çıkarlarının temsil edilmesi amaçlanmaktadır. Üyeler, bu modelde sorunları bir sendika görevlisine aktarmakla yetinmez, işyerindeki sorunların ve alınacak eylem kararlarının sorumluluğunu da üstlenirler. Kısaca, üyeden daha fazla katılım, zaman ve çaba istenmektedir. Sendika üyeleri kendi yaşadıkları sorunlara kendileri çözüm·aradıkları ve buldukları için, bu model gerektiği gibi uygulandığında, sonuçta herkes açısından daha tatmin edici sonuçlar ortaya çıkacaktır (ACTU; 2003, s.76-77).

(8)

Taban ile tavan arasındaki kopukluğu gidermek, işyeri şartlarını, ulusal ve uluslarüstü şartları iyi takip etmek ve zaman kaybetmeden tedbir alabilmek için işyeri örgütlenmelerini ve mesleki örgütlenmeleri ön plana alan yeni bir örgütlenme politikasına ihtiyaç var. Temsili demokrasiden direk demokrasiye geçişin yaşanacağı bu yüzyılda sendika içi demokrasiyi etkin kılmak için tabana dayalı örgütlenme gerçekleştirmek zorunludur. İşçiler tarafından seçilen temsilcilerin bürokratik yapılar içinde ezilmesini ve etkisizleşmesini önlemek için olabildiğince, yerinden yönetime imkan tanımak gerekiyor. Katı bürokratik yapıları ortadan kaldırmak, esnek yapılar oluşturmak ve karar mekanizmalarını hızlandırmak ve uluslar üstü ilişkileri artırmak için Temsilciler, Şube, Bölge Şube, Genel Merkez, Federasyon ve Konfederasyon yapılanması değiştirilerek, işyeri veya meslek esasına göre yerinden yönetimi esas almak üzere, örgüt yapısı hiyerarşik yapıdan yataya dönüştürülmelidir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi işyeri veya meslek temsilcilerinin ve sendika yöneticileri tabandan kopamayacak, çünkü direk işyerinden sorumlu olacaklardır. Alt düzeyde örgütsel birliktelik Yöneticiler Kurulu ile sağlanırken, bu birliktelik üst düzeyde Genel Merkezce sağlanacak, ulusal düzeyde sendikalar Genel Kurulu örgütsel birlikteliği sağlarken, uluslarüstü düzeyde Uluslarüstü Sendikal Merkez birlikteliği sağlayacaktır.

Adem-i merkezileşen işyerlerinde merkezileşerek, başarılı olmak mümkün değildir. Meydana gelen seyre uygun olarak merkezden temsilcilere doğru yetkiyi dağıtmak gerekiyor. Bu yüzyılda yeni ekonomik ve istihdam modelleri dikkate alındığında işletme ve meslek esasına dayalı sendikaların, uluslararası düzeyde işkolu örgütlenmelerinin tercih edileceğini, uzun vadede ise sanal örgütlenmelerin ön plana çıkacağını söylemek mümkündür. Sendikaların uluslararası örgütlenmelerden çok, "uluslaraşırı örgütlenme" modellerine doğru yöneleceği yıllar çok da uzak değildir.

4. Sendikalarda Genel Merkez Örgütlenmesi

Örgütün gücü yerine bilginin gücünü temel alan, kitlesel örgütlenmelerden bireysel örgütlenmelere doğru bir süreç yaşanmaktadır. Bu nedenle bireyin farklılıklarını, taleplerini dikkate alarak o talepler doğrultusunda sendikaları örgütlemek zorunlu hale gelmiştir. Küresel strateji üretmek zor değildir, fakat örgütün kapasitesini o stratejiye uydurmak zordur. Sendikalar, değişimi yönetmek üzere organize olma ihtiyacıyla karşı karşıyadır.

Sendikaların mevcut bürokratik yapısı yeniden yapılanmada önemli bir etkendir. çünkü, sendika bürokrasisi sendika içi demokrasiyi yok etmekte ve yerine belli bir kastın, kliğin veya kümenin isteklerini, keyfi davranışlarını getirmektedir. Böylece, sendikalar ve üyeleri, çoğu kez kişisel ve dar kümesel çıkarlarından başka şey düşünmeyen, az sayıda bürokratın ideolojik ve iktidar tekeline girmekte, bunun sonucu olarak kitle örgütü sendikalar çatısı altında çeşitli eğilimlerin özgürce tartışılabildiği kurumlar olmaktan çıkmaktadır. Sonuçta, sendika bürokrasisi tek otorite durumuna gelmekte, işçilere demokrasi ve demokratik davranış, tutum biçimleri, alışkanlıkları yerine tek otoriteye kul olma inancını aşılamaktadır (Gü1mez, 1981, s.32-39)

(9)

Tablo:! Sendika Genel Merkez Örgütlenmesi i Sendika Genel Merkezi

Tablo:2 Sendika Genel Merkez Örgütlenmesi

Sendika Genel

Merkezi

,

Stratejik Bilgi Yönetim Dış İlişkiler

Araştırmalar Merkezi Merkezi

Merkezi

',r0

İnsan kaynakları Örgütlenme T .İ.S.

Dairesi Dairesi Dairesi

Bireysel Hizmetler Sosyal ve Kültürel

Dairesi Hizmetler Dairesi

(10)

Tablo: 1’de görüldüğü gibi sendikaların temel faaliyetlerini yapabilmeleri için araştırma yapacak üç merkeze ihtiyaçları var. Bunların başında da Stratejik Araştırmalar Merkezi gelmektedir. Kurulacak böyle bir merkez ile her türlü değişim zamanında tespit edilerek, veriler sağlanabilir ve elde edilen bilgiler çerçevesinde sendikal stratejiler oluşturulabilir. Bilgi ve bilgi teknolojilerinin hızla üretildiği günümüzde bu stratejik kaynağın iyi yönetilmesi için Bilgi Yönetim Merkezi kurulması zorunludur.

Genel olarak örgütler geçmişi hatırlamak, bugünü izlemek ve geleceği planlayabilmek için bilgiye ihtiyaç duyar. Örgütsel hedeflere ulaşmak için uygun bilgi teknolojilerine sahip olmak ve doğru bilgiyi en kısa zamanda elde etmek gerekiyor. Bu nedenle bilgi toplumu sürecinde sendikaların Bilgi Yönetim Merkezlerine ihtiyacı var. Ayrıca sendikaların dünya çapında etkin olması için dış ilişkilere daha fazla kaynak aktarması ve Uluslararası İlişkiler Merkezi kurması zorunlu hale gelmiştir. Halen mevcut olan uluslararası ilişkiler daireleri ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. çünkü ayrılan bütçeler ve kadrolar yetersiz, dış ilişkiler ikinci derecede önemli iş olarak görülmekte ve genellikle boş zamanların doldurulması için programlar yapılmaktadır. Bu yapı ve anlayışın yeni örgütlenme modeliyle birlikte temelden değiştirilmesi gerekir.

Sendikalar, klasik fonksiyonlarını üç merkez tarafından üretilecek bilgiler ışığında yerine getirip, insan kaynaklarını geliştirmenin günümüzdeki öneminin idrakine vararak, teşkilatlanmalı ve toplu iş sözleşmelerini yürütmelidir. Taleplerin bireyselleştiği dikkate alınarak, hizmet alanları yeniden yapılandırılmalıdır.

Demokrasi ve emeğe yönelik tehdit günümüzde tüm dünyada, bütün bölgeleri ve siyasal-ekonomik kesimleri etkiliyor. Bu nedenle demokratik haklar problemi birinci derecede önem taşıyor; işçilerin kuzeyden güneye, doğudan batıya, tüm dünyada örgütlenmeleri, uluslaraşın ilişkiler kurmaları, birbirleriyle bu sorunun çözümü için küresel dayanışma, işbirliği, eylem ve örgütsel birliğin sağlanması gereklidir. Sendikaların dünya emek pazarında serbest dolaşan küresel sermayeye cevabı küresel örgütlenme olmalıdır.

5. Uluslararası Sendikal Hareket ve Yeniden Yapılanma

Sendikalar, ulusararası ilişkilere uzun yıllar dostluk ilişkileri, geziler, yardım niteliğinde işler olarak baktılar. Uluslararası etkinliklerin başında ziyaret programları, bağış niteliğindeki mali yardımlar, kısmen de eğitim programları yer alıyordu. çünkü, sendikalar yeterli üye gücüne sahipti, mali kaynakları yeterliydi, örgütlenme oranları hızla artıyordu ve uluslararası desteğe fazla ihtiyaçları

(11)

yoktu. Ama, günümüzde bu ihtiyaç çığ gibi büyüyor. Nasıl ülkelerarasında ekonomik bağımlılık varsa, sendikalar arasında da aynı derecede bağımlılık doğmuştur. Bu nedenle uluslararası sendikal hareket ile sendikalar arası yardımlaşmayı birbirinden ayırmak gerekir. çünkü, bağış yapmak, yardım da bulunmak tek taraflıdır, birlikte mücadele yoktur. Oysa yeni çalışma düzeninde dayanışmaya, birlikte mücadeleye İhtiyaç var. Bu ihtiyacı karşılamak için de sendikalar, amaçlarını ve örgütsel yapılarını ulusal düzeyde tutmaktan kaçınarak, uluslararasılaştırmak zorundadır (Yorgun, 1998, s.167).

Uluslararası sendikal hareketin temel belirleyicisi; Avrupa ile Amerika ve Doğu ile Batı Bloğu arasındaki rekabet olmuştur. Bloklar arası rekabet Doğu Bloğundaki çözülmeyle ortadan kalkarken, Avrupa ile Amerika arasındaki rekabetin de ortaya çıkan olumsuz şartlar ve yeni üst örgütlenmeler ile azalacağı beklenmektedir. Uluslararası düzeyde emeğe dayalı rekabeti ortadan kaldırmak, işverenlerin artan ekonomik ve siyasi gücüne karşı koyabilmek, sendikaların mali gücünü artırmak, üye sayısında yaşanan gerilemenin yol açtığı güç kaybını durdurmak üzere son yıllarda ortaya çıkan birleşme trendinin en önemli halkası ICFTU ve WCL'nin birleşmesiyle gerçekleştirilmiştir (Yorgun, 2007, s.23 ).

Uluslararası sendikal örgütlenmeyi yapılandırırken, geçmişteki tecrübelerden faydalanmak ve mevcut örgütsel yapıları iyi tahlil etmek gerekir. Uluslararası sendikal hareket, esas itibari ile Uluslararası Hür Sendikalar Konfederasyonu ile belli sanayi ve ekonomi sektöründe kurulu sendikalar federasyonundan ve uluslararası işkolları sekreterliklerinden oluşuyor. İki bloklu dünya yapısının değişmesi, sosyalist ülkelerdeki çöküş, uluslararası sendikal yapıyı da belirgin oranda etkileyerek, politik görüşlere dayalı uluslararası sendikal yapıların cazibesini bitirmiş, yeni örgütlenmeleri gündeme getirmiştir. Onun için kökeni, siyasi görüşü, cinsiyeti ne olur ise olsun işçilerin hak ve menfaatlerini koruma ve artırma mücadelesi veren sendikaların bir araya gelerek güç birliği, kader birliği yapmaları gerekmektedir.

Uluslararası sendikal hareketi yeniden yapılandırmak, sendikal mücadeleyi uluslararası alanda yürütmek için en uygun örgütlenmenin "Uluslararası İşkolu Federasyonları" olduğuna dair tartışmalar yapılmaktadır. Gerçekten de işkolu düzeyinde yürütülecek işbirlikleri sendikaların karşı karşıya oldukları sorunları çözecek bir alternatiftir. Şirketlerin artan uluslararası üretim ve ·pazarlama faaliyetlerinde çalışanların hakları ancak bu tür örgütlenmelerle korunabilir. Basit uluslararası sendikal diplomasinin ötesine uzanan küresel sendikal hareket için bu tür örgütlenmeye ihtiyaç vardır. Ayrıca, çekirdeğini sendikaların oluşturduğu, sivil toplum örgütlerini bir araya getiren koalisyonlar da kurulmalıdır.

Bölgesel sendikalara ve işkolu esaslı örgütlenmeye dayalı, işkolu sendikalarının etkin olduğu üst örgüt1ere Avrupa Birliği'nde rastlanmaktadır. "ETUC (Avrupa Sendikalar Konfederasyonu), mevcut şartlarda uluslarüstü sendikal faaliyetler konusunda merkezi politik güç olmaya başlamıştır. ETUC, günümüzde Avrupa' da gerçekleşen politik tartışmalarda katılımcıdır. Ayrıca Avrupa düzeyindeki uyuşmazlıklarda hem taraf hem de arabulucu konumundadır" (Mavginson, Edwards, Paul, 1996, s.200). Tüm önemli sendika merkezlerini kapsamaktadır. Bu çerçevede küçük komiteler oluşturarak üye sendikalar üzerindeki etkisini artırma amacındadır. Onaltı Avrupa Endüstrisi Komitesi ETUC'un uluslarüstü bir nitelik kazanmasını talep etmektedir. Böylece ETUC 1983 yılından bu yana daha uluslarüstü bir nitelik taşımaya başladı. Bu amaçla Topluluk seviyesinde karar alma süreçlerini etkileyecek lobicilik faaliyetleri ile kurumsal yapılar yönlendirilmektedir (Goetschy,1996, s.258). ETUC, bu açıdan klasik olarak ulusal sendika stratejilerini koordine eden bir örgüt olmak yerine ulusalarüstü

(12)

bir rol oynamayı tercih ederek, Avrupa'nın zayıf sosyal yapıya sahip olmasını engellemeye çalışıyor.

1995 yılında ETUC, tarihinin dönüm noktasını yaşayarak Birlik seviyesinde uluslarüstü bir sıfatla anılmış ve yeni görev alanları kazanmıştır. Bu özellikle Maastrich Sosyal Anlaşması çerçevesinde hem pazarlık hem de mevzuat boyutuyla gerçekleşmiştir (Goetschy,1996, s.265).

Uluslararası sendikal örgütlerin yeniden yapılanmasında iki önemli gelişme görülüyor; birincisi bölgesel düzeyde örgütlenme ve kararlarda söz sahibi olma, ikincisi küresel düzeyde örgütlenmedir.

Bu örgütlenme, işkolu sendikaları aracılığıyla gerçekleştirilerek, hem işyerlerinin temsili hem de çokuluslu şirketlerde çalışanların haklarının koruması esas alınmaktadır. Bu yüzyılda işyeri ve mesleki esasa dayanan, uluslarüstü işkolu sendikalarının örgütlenmesinin kabul göreceğini söylemek mümkün. Uluslararası şirketlerle ilişkisi olan sendikaların önceliği; ulusal, bölgesel, uluslararası planda bir araya gelmiş sendikal yapılanmalar, koalisyonlar ve uluslararası alanda toplu görüşmeler olmalıdır.

Sonuç

Sendikalar, geçmişte üyelerin taleplerini, azami müştereklerini karşılama mücadelesi içinde iken günümüzde asgari müşterekleri sağlama ve farklı talepleri karşılama mücadelesini veriyor.

Bilgi çağını, bilgi toplumunu yeni kavramlarla ele almak ve gelecek sendikacılığını yeni kavramlarla değerlendirmek gerekiyor. Sendikaların eski kavramlarla yeni gelişmeleri anlamaya çalışması sendikal hareketin önündeki en önemli handikaptır. Sendikaların yeni kavramları ve yapıları, gelişmeleri anlamaya, yönlendirmeye ihtiyacı her gün daha da artmaktadır. Etki-tepki ilişkisiyle ortaya çıkmış sendikacılık hareketinin bilgi toplumundaki değişimi takip etmesi ve tepki oluşturması ciddi bir süre alacaktır. Bu süreç tamamlanmadan yeni oluşumların ortaya çıkacağı da bir gerçektir. Öyle ise sadece tepkiye dayalı faaliyet anlayışı bir tarafa bırakılarak, gelişmeleri anlamaya, yönlendirmeye, geleceği planlamaya çalışan bir bakışı faaliyetlere hakim kılmak zorunludur.

Hangi sistemde ve ortamda yaşarsa yaşasın insanoğlunun yapısında var olan rekabeti, ayrımcılığı, çatışmayı ve kavgayı ortadan kaldırmak mümkün değildir. İnsanoğlu sürekli olarak güvenlik arayışında olmuştur yarın da aynı ihtiyacı duyacaktır. Bu ihtiyaç ortadan kalkmaz, fakat araçları değişir. Güvenlik ihtiyacını karşılayacak araçlardan birisi de örgütlenmektir. Bu ihtiyacın bir sonucu olarak bu yüzyılda da sendikalar görev yapacak, ancak sendikacılığı toplu sözleşmeye, toplu sözleşmeyi de ücrete indirgeyen anlayışa dayalı sendikaların bu yüzyılda var olabilmeleri mümkün değildir.

Yeniden yapılanmayı gerçekleştirmek için çok yönlü değişimleri takip eden ve anlayan, insan davranışlarını algılayan ve yorumlayan, bu değişimi yönetmeye yönelik bütüncül bir anlayışı ve kültürü geliştirmek zorunludur. Bunun için eğitimde sürekliliği sağlayarak, bireysel talepleri karşılayacak eğitim programlarını hayata geçirmek gerekiyor. Yeni küresel sendikal stratejinin gereği olarak, küresel düzeyde örgütlenmek de kaçınılmazdır.

Yeni yüzyılda yeni bir düzenin kurulabilmesi için sosyal tarafların örgütlü şekilde menfaatlerini koruyabilecek güce erişmeleri önemli bir ihtiyaçtır. İşverenlerin örgütlü gücünde ilerleme kaydedilmesine karşılık, işçilerin örgütlü güçlerinin zayıflamasının güç dengelerini bozduğu ve endüstri ilişkilerinde işverenlerin kontrolünün arttığına dair tespitlerde artışlar görülmektedir. Bu güç dengesizliğinin önümüzdeki yıllarda sendikaların yeni şartlara adapte olmasıyla değişeceğini ve düzen kurma sürecinin hızlanacağını söylemek mümkündür. Çünkü yeni ekonomik, teknolojik ve sosyal

(13)

şartların sendikaları olumsuz etkilemesine karşılık, bu şartların sendikalaşmayı da zorunlu kıldığı görülmektedir.

Kaynaklar

ACTU, (2003), Örgütlenme Eğitim Merkezi: Amaçları, Evrimi, Sonuçları, Dünya Sendikal Hareketi Dosyası-6, Petrol-İş Yayın :80, İstanbul

Davis, Ed, (1992), "Trade Unions in the Puture"; IIRA; 9th.World Congress;Theme 2; Sydney

Ekin, Nusret, (1997), "Küreselleşme,Gümrük Birliği: Türk Endüstri İlişkileri Üzerine Olası Etkileri", FRIEDRICH EBERT Vakfı, İstanbul

Güzel, M.Şehmuz, (1981), "Sendika Bürokrasisi Üzerine", Süreç Dergisi, Cilt 2, Sayı: 6

Goetschy, Jonine, (1996), "The European Trade Union Confederation(ETUC) and the Construetion of European Unionism", The Challenges to Trade Unions in Europe, (Ed. Peter)

Leisink, Jim Leemput, Jaques Vilrokx, London

Hammarström, Olle, (1992), Local and Global Trade Unions in the Future; Organizational Strategies in a Changing Enviroment, I1RAA; 9th World Congress, Sydney

Jefferys, Steve, (1996), "Strategic Choice for Unions in France and Britain", Divergent Institutions With Convergıng Options; The Challenges to Trade Union s in Europe (Ed. Peter Leisink, Jim Van Leemput, Jacquess Vilrokx; London

Koray, Meryem,(1996), Esneklik ya da Emek Piyasasının Küreselleşmesi, Petrol-İş Yıllığı 95-96, Petrol- İş Yayını­44, İstanbul

Rainbird -Vincent, (1996) Re1en-Catherine, (1996), "Training:a New Hem on the Bargaining Agenda", The Challenges to Trade Unions in Europe (Ed.Peter Leisink, Jim Von Leemput, Jacques Vi1rokx), London

Richard, Hyman, (1996), Changıng Union Identities in Europe, The Challenges to Trade Unions in Europe (Ed.Peter Leisink, Jim Van Leemput, Jacquess Vilrokx), London

Undy, Fosh, Martin, Morris, Smith, Roger, Pat, Roderick, Huw, Paul, (1996), "British Trade Unions Strategıes in a Hostile Evironment 1980-1993", The Challenges to Trade Union s in Europe (Ed.Peter Leisink, Jim Van Leemput, Jacquess Vilrokx), London

Lordoğlu, Kuvvet, (1992), "Yeni Teknolojiler Eski Sendikalar Mı?"; İktisat Dergisi, Sayı:329-330, İstanbul

Mavginson, Armstrony, Edwards, Purcell, Paul, Peter, PauL. Jhun, (1996), "Facmg the Multinational Challenge" The Challenges to Trade Unions in Europe (Ed.Peter Leisink, Jim Van Leemput, Jacquess Vilıokx), London

Selamoğlu, Ahmet, (1995), İşçi Sendikacılığının Gücündeki Değişim (Gelişmeler-Nedenler-Eğilimler), Kamu-İş, Ankara

(14)

Şenatalar, Burhan, (1996), "Çalışma Hayatında Güncel S orunlar­Değişim ve Sendikalar", MESS İşveren Gazetesi, (1996), Y ı1:33 , Sayı:678, Mayıs, İstanbul

Yorgun, Sayım,(2007), Sendikal Hareket ve Uluslaraşınlaşma" , Çalışma İlişkileri Kongresine Sunulan Tebliğ, 25-27 Mayıs, Kocaeli

Yorgun, Sayım, (2007), Dirilişin Eşiğinde Sendikalar, Yeni Eğilimler Yeni Stratejiler, Ekin Yayınevi, Bursa Yorgun, Sayım, (1998), Küreselleşme Sürecinde Sendikalar ve Türkiye, İstanbul

Referanslar

Benzer Belgeler

Erzurum'da İl Genel Meclisi, Aziziye beldesindeki Gelinkaya Köyü'ne yapılması planlanan hidroelektrik santral (HES) in şaatı için gerekli imar değişikliğini oy birliği

Bilhassa modern sistem, - Safiyyüddin Urmevî’nin daha önce bu kadar çok önemli olduğunu belirttiği - teorik bir oyun olan transpozisyonu, sonraki bir hedef olarak gösteriyor gibi

Ancak, 26.12.2009 tarih ve 27444 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Anonim Ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Miktarlara Yükseltme

Asgari ücretin tümüyle vergi dışı bırakılması ve asgari ücretliye SGK prim desteği sağlanması halinde asgari ücrette şu anda 751,6 TL artış sağlanması

[r]

Gökçek, Abdullah Cevdet Sokak’ın isminin iade edilip, edilmeyeceği yönündeki soruya ise “yeni bir tartışma yaratır” gerekçesi ile yanıt vermedi.

[r]

Bitkilerde adsorpsiyon-desorpsiyon döngüleri sonunda adsorpsiyon kapasitesinde düşüş olmadığı, bitkilerin saflaştırma için tekrar tekrar kullanılabildiği, bu